17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MAYIS 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 BEHÎÇ AK MÜZİK FtLtZ AIİ Besteci Necil Kâzım Akses veyapıtları tanıtıldı KİM KtME DUM DUMA Yokt an var edîlen devrim ma dürtüsünü yok ettiğini, böylece belki de bestecinin gelişimi açısından kolaya ve anlaşılırhğa yönelmemesine, arayışlarına devam etmesine, zordan kaçmamasına neden olduğunu belirtti. Usmanbaş, Akses'in bestecilik tekniğindeki ustalıktan söz ederken, onun orkestra yazısındaki yoğunluğa, ritim ve ezgi çizgilerinin, ritmik ve ezgisd, makamsaJ motiflerin çeşitliliğine, bu motiflerin birbirleriyle grift ilişkıler içinde işlenmesine eğildi ve bestecinin 1. senfonisuıden bir bölüm dinletti. tzmir'den özel olarak bu toplantı için İstanbul'a gelen değerli müzik adamı Doçent Önder Kütahyab ise Akses'in "Ilri'nin Nevâkân Üzerine Scberzo" adlı eserini karış karış ele alıp örnekler dinleterek geçerli, tutarlı, yararlı ve sezgileri güçlü bir müzik analizi (incelemesi) sundu dinleyicilere. Akses'in Türk müzik yaşamındaki yeri ve önemini irdeleyen bu toplantı, aynı zamanda Türk bestecisinin yaşadığı ve yaşamakta olduğu önemli sorunlan yeniden gündeme getirdi kanımca. Türk bestecilerinin Türkiye'de ve dünyada tanınması sorunu, Türk bestecilerinin eserlerinin çalınması, partisyonlanrun basılması ve plağa kaydedilmesi sorunu. Bireysel atıhmlarla, örneğin uzun yıllar Türkiye'de yaşayarak önce Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın, sonra da tstanbul Devlet Senfoni OTkestrası'run sürekli şefliğini yapan Gotthold Ephraim Lessing ve Devlet Sanatçısı Prof. Hikmet Şimşek'in kişisel çabalan ile Türk bestecilerinin eserlerinin büyük bir bölümü radyo bantlan ve plak kayıtlanyla belgelenmiştir aslında. Genç Türk şefleri de Türk bestecilerinin eserlerini arada sırada konser programlanna almayı başannışlardır. Ancak bütun bu bireysel ve kişisel çabalann yeterli olduğu söylenemez. Bazı bestecilerimizin eserlerinin dış ulkelerdeki yayınevlerince basılması da temeldeki sorunu halletmez. 20. yüzyılda bestecinin kaderi değişmiş, çağın gerekleri besteciyi bir bakıma gündem dışı bırakmıştu. 20. yüzyıla gelene kadar, her çağın bestecisi içinde yaşadığı dönemde eserlerini çaldırabilmiş, ilk başta biraz yadırgansa da zaman içinde kendini ve eserini kabul ettirebilmişti. Bestecinin yaşadığı toplum ile ilişki kurabilmesi 2. Dünya Savaşı'na kadar gitgide zayıflasa da sürdü. Savaş sonra sı, hızla gelişen iletişim araçlan ve plak endustrisiyle yüzyıl başlarında düşünülemeyecek boyutlara ulaşan müzik piyasası, gecrniş yüzyıllann müziğini tercih ederek yaymayı seçti. Çağdaş evrensel besteciler, bugün ancak örgütlenerek, besteciler haftalan, festivaller düzenleyerek, kendi aralannda birleşip ortak çabalarla müziklerini tanıtma yoluna giderek varlıklannı sürdürebiliyorlar dünyada. Türkiye'de 6O'lı ve 70'li yıllarda Faruk Güvenc'in savaşımı ile TRT, Türk bestecilerine eser ısmarlama, çaldırma ve banda kaydetme görevini kısa bir süre de olsa yerine getirmişti. Aynı görev senfoni orkestralanna da düşmektedir. Çağdaş Türk bestecileri haftalan, festivalleri, seminerleri düzenlemeli; Türk bestecileri birbirleriyle ve dünyadaki meslektaşlanyla yakınlaşmalı, bilgi ve fıkir alışverişinde bulunarak yollarını çizmelidirler. Akses'le ilgili toplantı, Türk bestecisinin yaşadığı ve yaşamakta olduğu sorunlan da yeniden gündeme getirdi. Türk bestecilerinin Türkiye'de ve dünyada tanmması, eserlerinin çalınması, partisyonlarınm basılması ve plağa kaydedilmesi gibi sorunlar bir kez daha tartışma konusu oldu. Çoksesli müzik tarihimize Turk Beşleri taıumıyla geçen Cetnal Reşit Rey (19041985), Hasan Feril Alnar (19061978), Uhi Cemal Erkin (19061972), Ahmed Adnan Saygun (1907) ve Netil Kflam Akses (1908), şimdi geriye baktığımızda cumhuriyet tarihinin en önemli atılımlanndan biri olan Müzik Devrimi'ni o günttn koşulları göz önüne alınacak olursa, yoktan var etmişlerdir. 20. yüzyılın ilk on yılı içinde Türkiye'de dunyaya gelen bu beş besteci, Batıda gelişmesi 500 yıl süren çoksesliliği, yüzyılımıan ilk yansında bulunduğu yerde yakalamasını bilmişler, çokseslilik geleneğinin bulunmadığı bir ülkede çağdaş evrensel müzik kavramını yerleştirme amacıyla kunılan Ankara Devlet Konservatuvan'nın ve dolayısıyla sistematik müzik eğitiminin yönlendiricileri olarak çok büyuk sorumluluklar yüklenmişlerdır. Mimar Sinan Universitesi Devlet Konservatuvarı'nın, aynı üniversitenin oditoryumunda 13 Mayıs 1988 gttnü düzenlediği ve Gülper Refifin sunduğu "Necil KtSID Akses ve Senfonik Eserierinin Tanıtımı" programı ile Turkiye'deki çağdaş evrensel muziğin geçirdiği evreler, kısaca da olsa Akses'in müziği ve kişiliği kanalıyla bir kez daha irdelenmiş oldu. Nereden nereye ve nasıl gelmiştik? Necil Kâzım Akses 6 Mayıs 19O8'de tstanbul'da doğdu. Henuz ilkokuldayken keman çalmaya, on dört yaşında Mesud Cemil'den çello, Darülelhan'da Cemal Reşit'ten annoni dersleri almaya başladı. 1926'da tstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra bestecilik öğrenimi görmek için Viyana'ya gitti. Viyana Devlet Müzik ve Sahne Sanatlan Akademisi'nde Kleinecke'nin çello, Joseph Marx'ın armoni, kontrpuan ve bestecilik öğrencisi oldu. 1931 yılında akademiden bestecilik diploması alan Akses, aynı yıl Çekoslovakya'ya, Prag'a geçerek öğrenimini Prag Devlet Konservatuvan'nda Joseph Suk'un "yüksek bestecilik" ve Alois Haba'nın "çeyrek ve albda bir ton dizisi muzigi" sıruflannda sürdurdü ve her iki bölumden de 1934'te mezun oldu. Akses, aynı yıl Türkiye'ye döner dönmez Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde öğretmenliğe başladı. Okul, 1936 yılında Devlet Konservatuvan biçimini alırken, Paul Hindemith'e yardıma oldu ve bestecilik öğretmenliğine atandı. (Kaynaklar: Prof. Gültekin Oransay: Baö Teknigiyle Yazan 60 Türk Bagdan, Ankara, Küğ Yayını, 1965 / Ahmet Say: Müzik Aosiklopedisi, Ankara, 1985) Akses, 1936 yılından, emekli olduğu 1972* yıhna kadar Ankara Devlet Konservatuvan Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, Bern ve Bonn Kültur Ataseliği ve öğrenci Müfettişliği, Ankara Devlet Operası Genel Müdür PİKNtK PtYALE MADRA TÛBK BEŞtSÜ'nElfeM Türk Beşlen naen Necıı Kazım AKses'i (sotda) ve yapıöarını tanıtmayı amaçlayan toplantıya Türk Beşleri diye tanımlanan gruptan Ahmed Adnan Saygun (sagda) da katldı. luğü gibi devlet görevlennı de üstlenmişti. Devlet sanatçısı ve profesör olan Akses, halen bestecilik öğretmenliğini sürdürmektedir. Akses, üzerine aJdığı bu çeşitli sorumluluklann yanında besteciüğini hiç ara vermeden sürdürmüş ve öğrenci yetiştirmeye devam etmişti. Bnlent Arel, Nevil Kodallı ve Ferit Tüzün gibi çok önemli ikinci kusak ve daha pek çok sayıda genç Türk bestecisinin öğretmeni olan Akses, sağlam armoni, kontrpuan ve bestecilik sistemleri eğiticisi olarak öğrencilerinin saygısını kazanmıştır. 13 mayıs cuma günü MSÜ Oditoryumu'nda, bestecinin de katıldığı toplantıda, "Törk Beşleri ve Akses'ıe Üslup" konulu bir konuşma yapan Prof. İlhan Usmanbaş, Türk Beşleri'nin ve genelde Türk bestecisinin kaderine yönelik ilginç saptamalarda bulundu. Çağdaş evrensel müzik alanında, çağın hiç de gerisinde kalmadan ürun veren Turk bestecilerinin eserlerinin çalınma şansının, özellikle ilk yıllarda çok az olduğuna değinen Usmanbaş, bunun bir anlamda bestecinin dinleyiciye dönük, daha kolay anlaşüır eser yaz ıf ÇtZGtLtK KÂMtL MASARAC1 AĞAÇ YAŞKEN EĞtlİR KEMAL GÖKHAN TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 25 Mayıs SAVAS FOTOĞRAFÇISİ.. 1354'7E 8UGÛN, ÜNLU AME£İIC/*L( FCĞ /eoseer CAM, HINDIÇİN/ Ş GÖGÛurÜLE/SKEU BıfS. MAYININ FHTLAMAS! SONUCU 41 y/IŞ(*JDA ÖLMÛfTİt. MAG4K ASfLU OLAAI G4PA 1931'DE TROÇfCt "NlAİ rGTC££AFl*Jt ÇEK&ZSK. MESLeĞe 8AÇLAMIÇ, OAHA SOMfZA İSPAMYA İÇ SAVAŞt'NOA FO f OLARAK BULÜNMUÇTU. FO7DGRAFI O A f) Ç Ç ğ ELJEI ARA5INDA, SOVYETL&Z 8İBUĞİ, FtL/S77M VE ıV/A/£)/Ç/A// SAYtLAStL/&• E DUK/YA SAVAÇI S/RASfNOA ÇEKTlği FOTO&ZAFIAZ M KLASKLEÇŞTfe Istanbul Devlet Senfoni Orkestrasının son Bahar Konserien, topluluğun kuruluşundan bu yana görev yapan kemancı Sona Mercımekoğlu'nun da son konserien oldu Oricestranın ıkincı keman grubu şef yardımcısı Mercimekogkı kendi isteğıyle emekliye aynkjı. Konserin ıkincı bolümünde, orkestanın başkemancıiarından Yusuf Güler Aksöz, Mercimekoğlu'na bir plaket verdi. Sona Mercimekoğlu'na plaket Birçok müzik yazarınca, "sorumsuz, kaprisli ve pek akıllı olmayan bir kız", "beyinsiz bir seks sembolü" olarak tanımlanan Constanze, müzikolog H.C. Robbins Landon'ın "Mozart'ın Hayatının Son Yılı" adlı yeni kitabında ölümünden 200 yıl sonra tarih önünde temize çıkanlmış oluyor. Mozart'ın karısı nasıl kurtulur? Einstein da (Mozart, His Character, His Work, Oxford University Press, 1945) Mozart'ın, babasına yazdığı mektuplarda çoğunlukla babasının duymak istediklerini dile getirdiğini söylerler. Ancak, Constanze ile evlenmeye karar verdiğinde babasının kesin olumsuz tavn karşısında bile boyun eğmemiş, onu ikna etmeye çalışmakla birlikte kendi karanndan dönmeyeceğini de yumuşaklıkla ihsas etmişti Mozart. Mozart'ın babası Leopold Mozart'ın VVeber ailesine duyduğu alerjinin boyutlannı yine mektuplardan çıkanyoruz. Mozart ve annesi 1778'de Paris'e giderken yol üzerinde molalar verirler. Mannheim'da geçirdikleri dört buçuk 1 ay bu molalardan biridir. Mozart, Mannheim da Cari Maria von Weber'in amcası Fridolin Weber ve ailesiyle tanışır. Baba Weber'in Mannheim Sarayı'nda oldukça sıradan bir görevi vardır. Hem saray korosunda bas partileri söyler hem de gelirine katkısı olsun diye nota kopistliği ve suflörlük yapar. Üç kızından ikisi daha sonraki tarihlerde zamarun en ünlü koloratur sopranolan olarak tamnacaklardır. Büyük kız Josepha, Mozart'ın ilk "Gece Kraliçesiydi" örneğin. Ortanca kardeş Aloysia ise Mozart'ın ilk büyük aşkıdır ve çok yetenekli bir sopranodur. Mozart, aşkından dolayı Paris'e gitmeji tümüyle unutmuş, Aloysia, Josepha ve Fridolin'le birlikte bir Italya tumesi planlamaya koyulmuştur. Leopold, başında kavak yelleri esen oğlunun Fridolin Weber ve ailesi tarafından kullamldığına inanarak beyninden vurulmuşa döner. Derhal harekete geçerek Mozart'ı anrtesiyle birlikte Paris'e gitmeye zorlar. Weber ailesiyle Leopold Mozart arasındaki bu ilk uzaktan tanışıklığın Viyana'da devamı ne yazık ki Leopoldün yaşamının en büyuk kâbusuna dönüşür. Mozart, 1781'de Salzburg Pıens Başpiskoposu Colleredo ile kavga edip işinden aynhr ve Viyana'ya gider. Weber'ler de 1779*da Viyana'ya göçmüşlerdir. Aloysia, Deutsche Oper'de iş bulmuş, fakat baba Weber ölünce ailenin tüm yükü Aloysia'nın üzerine yıkümıştur. Mozart, Viyana'ya gider gitmez Weber'lerle yeniden dostluğunu tazeler ve kısa zamanda Madam Weber'in pansiyoneri olur. tşte olaylar asıl bundan sonra gebşir ve Mozart, Weber ailesinin küçük kın Constanze'ye âşık olur. Leopold Mozart, daha işin başında Weber ailesinin, özellikle anne Maria Cadlie'nin oğlunu tuzağa düşürerek kızlarından biriyle başgöz etmek sevdasında olduğuna inanıyordu. Ancak oğlunun kesin tavn karşısında, istemeyerek de olsa bu evliliğe hayır duasını göndermek zorunda kaldı. Wolfgang ile Constanze 4 Ağustos 1782'de Viyana'da evlendiler. Almah müzikologlann hepsi Constanze'ye Leopold'un gözlükleri ile bakmayı secmişlerjdi. Aj^ak 1986'da genç bir Alman müzikoloğu, Volkmar Braunbehrens, konuya yeni bir bakı$ açısı^adrerek, Leopold Mozart'ın, gelinini tanımar amacıyla Viyana'ya gittikten sonra Constanze hakkında yakınmaktan vazgeçtiğini vurguluyor. Demek ki Weber ailesini beğenmeyen Leopold'un, gelinini tammadan önce önyargüı davranmış olduğu sonucuna vanyor Braunbehrens. Böylece Constanze Mozart, ölümünden asağı yukarı 200 yıl sonra hem Braunbehrens hem de H.C. Robbins Landon tarafından tarih önünde temize çıkanlmış oluyor. Müzikolog Robbins Landon, Constanze'yi temize çıkarmaya çalışıyor 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet 25 Mayıs fevkalade mükemmel alınmış ve büyütülmüş fotoğraflar teşhir olunmuştur. Bilhassa Uludağın muhtelif bakımlardan güzel manzaralarını büyük bir muvaffakiyetle göstermekte bulunan bu çok canlı resimler fazla ziyaretçi çekmektedir. 193&198» mutantan bir surette açılacak olan beynelminel birinci Belgrad tayyare sergisine aid hazırlıkları büyük bir alaka ile takib etmektedir, Bu sergiye 11 ecnebi memleketın muhtelif tayyare fabrika/an istirak edecektir. Daha şimdiden ufak avcı tayyarelerinden üç motörlü bombardıman tayyarelerine kadar en modern ve her hacimde birçok tayyareler, Belgrada gelmiş bulunmaktadır. Bunlar, serginin açılacağı fuarın geniş paviyonlanna yerleştirilmiştir. Yugoslavya Harbiye Nazırı dün Izmirden ayrddu Izmir 24 Misafir Orgeneral Mariç, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp, General Asım Gundüz ve diğer kumandanlar bugün Seydiköy tayyare deft bataryalarımn faaliyet ve çalışmalannı tetkikten sonra Kızılçulludaki eğitmen kursunu gezdiler. Misafir Generale her tarafta tezahürat yapıldı. General Mariç ve bareberindekiler bu gece saat 11 de hususî trenle Bandırmaya hareket ettiler, askeri merasimle uğurlandılar. Bursada bir fotoğraf sergisi açddı Bursa (Hususi) Cumhuriyet Halk Partisi merkezindeki büyük bir salonda konserve fabrikası müdürü thsan Celal tarafından güzel bir fotoğraf sergisi açılmıstır. Sergide deniz. dağ ve sanat resimlerı olarak üç grup üzerine Haydn uzmanı müzikolog H.C Robbins Landon "Mozart'ın Hayatının Son Yılı, 1791" adlı kitabında (H.C. Robbins Landon: 1791, Mozart's Last Year. Thames and Hudson, 1988) Mozart'ın eşi Constanze'nin bir yüzyıl boyunca Alman müzikologlan tarafından karalanan adını temize çıkarma girişiminde bulunuyor. Robbins Landon'un, Constanze Mozart'ın, müzik tarihinin en sevilmeyen kadını durumuna getirilmesinden sorumlu tuttuğu müzikologların başında Hermann Abert geliyor. Abert, 191921 yılları arasında yazdığı geniş kapsamlı "Mozaıi" biyografısinde Constanze"yi "sorumsuz, kaprisli ve pek akıllı olmayan" bir kız olarak tarutıyor. Abert'e göre, Constanze zaten "ahlaken dejenere olmuş" bir aileden geliyor ve önce Mozart'ın, sonra da Mozart'ın ölümunden sonra evlendiği diplomat Nicolaus Nissen'in yönlendirmesiyle biraz yola girerek örnek bir vatandaş ve iyi bir anne olabiliyor. Arthor Scfaurig'in 1913'te basılan Mozart biyografısinde ise Constanze, beyinsiz, ama kurnaz bir seks sembolü olarak tarutıhr. Hatta Schurig, Constanze'nin seksüalitesinin Mozartın yaratıcılığını engellediğini iddia edecek kadar ileri gider. Peter Shaffer'in "Amadeus" oyunu ve Fransız Televizyonu için 5 bölümlük bir Mozart belgeseli hazırlayan Beatrice Rubinstein ile Marcd Bluwal'in hazırladıkları metnin asıl kaynağı olan VVolfgang Hildesheimer'in Mozart biyografısinde (1977) Constanze, yine "beyinsU bir seks sembolü" olarak tanıtılır. Bütun bu saygıdeğer müzikologlar, müzik tarihçileri Constanze'nin "beyinsiz bir seks sembolü" olduğu varsayımına nasıl ulaştılar acaba? Mozart'ın mektuplarından mı? Mozart'ın mektupları yüzyıllardır müzikologlan epey uğraştırmıştır. Hildesheimer de, Alfred Belgmdda açuacak beynelmüel tayynre sergisi Belgrad 24 Yugoslav efkârı umumiyesi, 28 mayısta İLAN ETİBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Bandırma Boraks ve Asit Fabrikalan tşletmesi MUessesesi Mudürlügü'nun, + r %25 toleranslı 750.000 Ton kolemanit, uleksit ve tinkal cevherlerinin vagonlardan tahliyesi, Müessesece gosterilecek stok sahasına asgari 3.5 metre yükseklikte istifi, stok sahasında kamyonlara yukleme, Bandırma Limanına yanaşmış gemi vinçine veya Etibank'a ait yukleme tesislerine nakletme, boşaltma ve konveyör bunkerine aktarma işleridir. 2 Teklifler en geç 8.6.1988 günü saat 17.00^ kadar Genel Mudürlüğümüz Genel Evrakına verilerek tarih ve numara alınacaktır. Bu tarih ve saatten sonra gelen teklifler değerlendirmeye alınmıyacaktır. 3 Kapalı zarf olarak verilen teklifler 10.6.1988 günü saat 15.00'de Satınalma ve lhale Komisyonu'nda açılacaktır. Tekliflerin açılması esnasında arzu eden teklif sahipleri hazır bulunabilir. 4 Söz konusu işin Gecici Teminat bedeli 25.0OO.0OOrTL. olup, teminat olarak.nelerin kabul edileceği şartnamede belirtilmiştir. 5 Bu işe ait şannameler a) Genel Müdurluğümüz Satınalma Dairesi Başkanlığı Kat: 4, No418. SIHHIYE/ANKARA b) Etibank Bandırma Boraks lşletmesi Müessesesi Müdürlüğü BANDIRMA c) Etibank tstanbul Alım Satım Müessesesi Müdurlüğu Meşrutiyet Cad. No: 241243 BEYOĞLU/tSTANBUL d) Etibank Izmir Alım Satım Müdürlüğü Halit Ziya Bulvarı No: 1 Kat: 4 İZMİR e) Etibank tskenderun tthalat ihracat Müdürlüğü İSKENDERUN adreslerinden 30.000rTL. bedel karşıhğında temin edilebilir. 6 Postada vaki gecıkmeler kabul edilmez. 7 Bankamız 2886 sayılı Kanuna Ubi değildir. Basın: 19924 İLAN FİNİKE SULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN 1987/236 Davacı Orman Genel Mudurlüğu'ne izafeten Finike Orman tşletme Mudurluğu vekili Av. Günal Aras tarafından davalılar Finike Turuçova Bağkaya mahallesinden Laika Dercan, Belören/Kale'den Merzuke Dercan, Antalya Bahçelievler'den Saffet Dercan (Kızılkaya) aleyhine açmış olduğu 208.682 TL. alacak davasımn dava dilekçesi davalılar a tebliğ edilemediğinden ve adresi de tespit edilemediğinden dava dılekçesinin adı geçen davahya gazete yolu ile ilanen tebliğine karar verilmiş olduğundan; Karar gereğince duruşmanın bırakıldığı 24.6.1988 gunü saat 09.00'da davahların bizzat duruşmaya gelmesı veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi taktirde duruşmalann HUMK.nun 509510 maddelen gereğince gıyabında yapılacağı ilanen tebliğ olunur. Basın: 20008 KARAR ÖZETİ Gediz Sulh Ceza Mahkemesinin 28.4.1987 tarih ve 1986/1113 esas 1987/323 sayılı kararı ile Gediz Dayınlar köyünde nüfusa kayıtlı olup halen Gediz Saygılar mahallesi 45. sokak No: 24'te oturur Mustafa ve Hatice oğlu 1956 doğ. Mehmet Emin Dönmez çalıştırdığı ekmek fırınında imal ettiği ekmeklerde etiket yapıştırmadığından gıda maddelen tüzüğünün 304 ve 331. maddeleri delaletiyle TCK. 398 ve 402. maddeleri gereğince 647 sayılı yasanın 4'uncu maddesi gereğince 32.000 lira ağır para cezası ile cezalandınlmış olup, ayrıca adı geçen sanığın işyerinin 7 gun müddetle kapatılmasına 1200 lira yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmiştir. Basın 19932
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle