Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER riler bölümünde, aşağidaki düşünceleri öne sürmüş bul, İzmir ve diğer illerde üniversite kimya fakültük: telerinde tayin ettirebilirler. Ancak yukarıda söz koBenzenin ağır kan hastalıkları ve lösemiyi de nusu edilen biçimdeki denetimlerden sonradır ki üliçeren urlara, yani kanserlere neden olduğu, bugün kemizde işyerlerinde yasal değerlere uygun ve sağkesin olarak gösterilmiştir. Öte yandan birçok iş lığa sakıncasız benzen seviyeleri sürekli biçimde sağyerinde ve özellikle sanayide benzenin kullanılma lanabilir. Türkiye'de benzen sorunu bilimsel yönden sı zorunluluğu vardır. Ancak ülkemizde de ABD'Üzülerek vurgulamak isterim ki araştırmalarımızın sonuçları, de olduğu gibi benzen, işyerinde 1 ppmye düşürül 1965'ten ve halk sağhğı olarak da 1970 yıhndan beri melidir. Bugünkü koşullar bunu sağlamaya olanaklı tartışılmaktadır. Bu satırların yazarı bir yandan ülülkemizde işçi ve haîta halk sağhğı bakımından hiç de olumlu bir değilse, bu oran geçici bir süre için (en çok 6 ile kemizdeki ve yabancı ülkelerdeki tıp dergilerinde sonuç vermemiştir. Şöyle ki: Büyük ve küçük 40 işyerinden sağlanan 12 ay) 5 ppm olmalı ve bundan sonra kesin olarak benzen sorunu ile ilgili bilimsel yazılarım yayım47 tinerin yüzde 19'unda ve yine 36 yapıştırıcımn yüzde 76.4'ünde 1 ppm'ye indirilmelidir. Yalnız ülkemizde en önemli larken öte yandan da Çalışma ve Sağlık Bakanlıksorun, ilgili tüzük değişikliğı yanında, yukanda an ları sorumlularını, gazetelerde yayımladığı yazılar yasal miktann üstünde benzen bulunduğu saptanmıştır. Ayrıca lattığımız gibi çoğu kez işyerlerinde bilimsel kural ve iki kitapçığı ile uyarmış ve alınması gereken öneişyerlerinde çalışan , sağlıkh gibi görünen ve hiçbir yakınması lara uygun ve sürekli denetimin bulunmamasıdır. rileri usanmadan dile g^tirmiştir. Aynca TÜBİTAK tıp grubunda çalışırken, ilgili iki bakanlığın temolmayan 231 işçide gerçekleştirilen kan incelemesinde, 14'ünde (yüzde silcilerinin katıldığı toplantılar düzenlemiş ve alı3.9) hafif ya da orta güçte benzene maruz kalmaya bağlı kan İşleyen bir denetim gerekli nan kararları ilgili bakanhklara iletmiştir. Üzüledeğişiklikleri saptanmıştır. Bugünkü denetim mekanizması, çoğu kez "göster rek bildirmek gerekir ki, bugüne dek elle tutulur melik bir işlem"dir. Bir an önce bütün yurtta, yüz hiçbir sonuç elde olunmamıştır. Aksine yazar, başta Prof. Dr. MUZAFFER AKSOY yılımıza uygun teknik ve bilimsel niteliklere sahip ABD olmak üzere Batı dünyasında çeşitli yerlerdeki toplantı ve sempozyurnlara ve hatta bu konu Çok kısa bir süre önce bir ayakkabı üreten (işle nıtıdır. Ben ve Prof. Dr. Süheyla Özeriş'le arka araçlarla donatılmış ve işleyen bir denetim düzeni ile ilgili "davalara" çağnlmıştır. Ayrıca belirtelim ten) işyerinde yaklaşık 40 yıldan beri çalışan bir daşları, 1983 ve 1985 yılları arasında İstanbul ve kurulmalıdır. Sayısız kez vurguladığımız gibi, ülki benzene bağlı sorunlann çözümünde, sorumlu kunduracıyı kansızlığı dolayısıyla inceledim. Has İzmit'te, büyük ve küçük 40 işyerinde TÜBİTAK kemizde işyerlerinde yürürlüğe konan hiçbir tüzük işçi sendikaları da yeterli hiçbir davranışta buluntanın soluk rengi ve halsizliği nedeniyle yapılan kan Tıp Grubu'nun mali bakımdan desteklediği bir pro ve karar, bilimsel kurallara ve yüzyılımıza yakışan mamışlardır. ve kemik iliği incelemeleri, tıpta "aplastik anemi" jeyi gerçekleştirdik. Üzülerek vurgulamak isterim teknik koşullarda denetlenmemektedir. İşçi sağhdenilen ve kan yapımınm çok azaldığı bir hastalı ki araştırmalanmızın sonuçları, ülkemizde işçi ve ğı ile ilgili tüzüklerin içerdiği önlemlerin işyerlerinde ğın bulunduğunu gösterdi. Çauştığı işyerinden sağ hatta halk sağhğı bakımından hiç de olumlu bir so uygulanıp uygulanmadığı "göstermelik" denetim Sonuç lanan yapıştıncının, tstanbul Üniversitesi Kimya nuç vermemiştir. Şöyle ki: Büyük ve küçük 40 iş lerle saptanmaz! Bu denetimlerin, günümüze uyBu vesileyle sayın yazar Hasan Pulur'un benzen Mühendisliği Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. yerinden sağlanan 47 tinerin yüzde 19'unda ve yi gun modern aletlerle ve habersiz olarak ve sık sık konusu ile ilgili 'Profesör, kunduracı, topuk lastiği" Dr. Süheyla Özeriş'in laboratuvarında gas kroraa ne 36 yapıştıncının yüzde 76.4'ünde yasal mikta yapılması zorunluluğu vardır. Örneğin benzen için yazısına değinmek istiyorum. Burada yazar, sayın tografi aleti ile yapılan incelemesinde yüzde 8.3 ben nn üstünde benzen bulunduğu saptanmıştır. Ayrı bu denetimler işyeri havasından ve kullanılan tiner Profesör Dr. Izzet Kandemir'in bir topuk tamiri için zen içerdiği saptandı. Bu sonuç hâlâ ülkemizin iş ca işyerlerinde çalışan , sağlıklı gibı görünen ve ve yapıştırıcılardan rasgele sağlanan örneklerin ça Ankara'da bir ayakkabı tamircisine baş vurduğu zaçi ve hatta toplum sağlığında ne kadar geri kaldı hiçbir yakınması olmayan 231 işçide gerçekleştiri ğımıza uygun araçlarla, (örneğin gas kroınatogra man kan tüküren ve fakat sağlığmı umursamayan ğını ve işyerlerinin denetimsiz, sorumsuz bir biçim len kan incelemesinde, 14'ünde (yüzde 3.9) hafif fisi gibi) içindeki benzenin saptanması ile gerçek bir işçi ile karşılaştığı ve işyerinde kulanılan yapışde başıboş bırakıldığını göstermektedir. Oysa, ya da orta güçte benzene maruz kalmaya bağlı kan leştirilir. Gas kromatografi cihazları, Çalışma Ba tırıcımn kokusuna dayanamayıp dükkânı terk et1974'te yayımlanan 14765 sayılı "İşçi Sağhğı ve Iş değişiklikleri saptanmıştır. Bu araştırma ile ilgili so kanhğı'na bağlı Ankara'daki lşGüm merkezinde mesi dile getiriliyordu. Sonuç olarak sayın Pulur Guvenliği" tüzüğünün 71. maddesine göre yapış nuçları "Doğa" Dergisi'nde ve Ingiltere'de yayım bulunmaktadır. lstanbul'da ise benim bildiğime gö "Meğer eski hamamın eski tası hiç değişmemişti" tırıcı ve tinerlerin (sulandıncıların) yüzde i'den da lanan "British Journal of Industrial Medicine" de re Kartal Sosyal Sigortalar Hastanesi'nde vardır. ibaresini kullanıyordu. Bu yazınm yayınından sonra ha az benzen kapsaması gerekirdi. Ne yazık ki ül yayımlandık. Ayrıca Ankara'da toplanan "2'nci Ancak sonuncunun, çalışıp çalışmadığı ile ilgili bir geçen 15 yıla karşın, durumda hiçbir değişiklik yok. kemizde gerçekleştirilen araştırma özelliğindeki sa Ülusal İşçi Sağhğı Kongresi" dolayısıyla Cumhu bilgimiz yoktur. Kısaca Çalışma Bakanlıği müfet Sorumluluk kimin bu sağlık sorunu ile ilgilenmeyısız denetim, tüzüğün ilgili maddesinin hiç uygu riyet Gazetesi'nde de 5 Nisan 1988 tarihinde "Kan tişleri, ülkemizdeki işyerlerinden rasgele sağladık yen çalışma ve sağlık bakanhklannın mı? Yoksa sağlanmadığını kesin bir biçimde göstermektedir. Yu ser yapan benzen kullanımı denetlenmeli" başlıklı lan işyeri havası, tiner ve yapıştırıct örneklerinde lığmı umursamayan topluluğun mu? Bence her karıda söz konusu edilen durum bunun en son ka bir yazıyla dile getirdik. Bu yazırun sonuç ve öne ki benzen oranlannı, Ankara'da lşGüm ve İstan ikisinin!... ngilenilmeyen Bir Sağlık Düşmanı: Benzen PENCERE Üç KafaL Birincisi medrese kafası. Ikincısı Tanzimat kafası. Üçüncüsü bilimsel kafa. 27 ARALIK 1988 Medrese kafası kutsal buyruğa bağlıdır, bilimi kitaba ters düşmediğince benimser. Aklı yadsır. Batıda eskiden vardı.. Doğuda günceldir. Uygarlık tarihi, medrese kafasına karşı verilen savaşımlarla yazılmıştır. Kilisenin kubbesi Batıda aklın ışığını hapsetmişti. Aklın aklanması kolay olmadı; çok değil birkaç yüzyıl önce "dünya evrenin merkezi değildir, güneşin çevresinde döner" demenin bile suç olduğu nasıl unutulur? Osmanlı. matbaayı ve tıpta teşrihi neden yüzlerce yıl sonra ülkeye sokabildi? Medrese kafası bugünkü Türkiye'de şeriatçıdır. • Tanzimat kafasının özünde taklit vardır. Medrese kafasından kurtulmanın gereğini görmüştür Tanzimatçı; ama gerçekçiliğin özünü gözden kaçırmış, taklidi benimsemiştir; kendi aklını kullanacağı yerde Batılının her dedığine evet demenin Batılılaşmak olduğunu sanmıştır; eleştirel akıldan uzaktır. Çıkmazı da budur. Medrese kafası buyruğa uyar, düşünemezdi. Tanzimatçının buyruğu da Batıdan geliyor. Kalıpçılık, Tanzimat fesi gibi kafaya oturtuldu mu, akıl ve bilim dışarda kalır. Şablon, formül, reçete Batıdan; uygulaması bizden; ama nereye kadar? Medrese kafasıyla Batı kafası arasında sıkışıp kalmış, gerçeği görememiş Tanzimatçı.. Taklit, insana değil, maymuna özgüdür. Bilimsel kafa, eleştirel aklın ışıldağıyla evrenin dört iklimini aydınlatır. Aklın süzgecinden, bilimin denetiminden geçmemiş bir yargının bu kafanın terazisinde ağırlığı yoktur. Bilim yasaları, bilim yöntemleriyle rjoğrulandığı için gerçektir. Her gerçek de gerçeklik ufkunu genişleten bir adımdır. Bilimsel kafa, Batının her doğru dedığine kavuk sallamaz; eleştirel aklın ışıldağı Batıya da dönüktür. Tanzimat kafası, ilk bakışta yerel gibi görülür; Osmanlı'ya özgü sayılır. Değildir. Dünyanın her yanında, öncelikle Üçüncü Dünya'da Tanzimat kafası yaygındır. Bu kafanın öykulerini yalnız tarih kitaplarında okumuyoruz, güncelliği de zengindir; ta uzaklarda. Moskova'nın kalıplarına sığışmayı sosyalist, Vaşington'un buyruğuna girmeyi liberal olmakla eşanlamlı tutan pek çoktur. Bizdeki Tanzimat kafalı daha dün "Lenin, Engels dedi ki.." diye konuşurdu; bugün "Hayek, Popper dedi ki.." diye konuşuyor. Ya Gorbaçov?.. "Gorbızm" üzerine tartışmak hangi Tanzimat kafalının haddine düşmüş? Gorbaçov'un dayanılmaz bir ağırlığı var; çünkü hem Moskova'dan destekli hem Vaşington'dan... • 1980'lerde Türkiye ikinci Tanzimat'ı mı yaşıyor? ilk Tanzimat serbest ticaretin (liberal ekonominin) koşullarını yürürlüğe koyuyor; Batının dayatmasıyla gerçekleşiyordu; ama insan haklarına da açılıştı. ileri bir adım sayılırdı. 12 Eylül Tanzimat'ı ise birinci Tanzimat'tan daha geridir; çünkü serbest ticaret amacıyla yola çıkmıştır; insan haklarında gerilemedir. 12 Eylül paşaları Tanzimat paşalarından daha ilerde değil, geridedir. Reşit Paşa 19'uncu yüzyılın ilericisi, bunlar 20'nci yüzyılın tutucusu... >^JL. HESAPLAŞMA BURHANARPAD OKURLARDAN yılının sonunda teslim anlamalıdır. Tabii amaçlan, Türk basmına hizmetse. Ama edilmek suretiyle, Baytur eğer 'satışımız artsın da bizler İnşaat Şirketi tarafından kazanalım' gibi maddiyatı öne üstlenilmişti. Organizasyon ve alan, habercilik yapmayan ya Türk insanınm okumayı her türlü denetimden uzakta da yapmak istemeyen gazete sevmediği bilinen bir gerçek. devam eden çalışmalar, her Hele gazetelere meylinin çok az varsa onlara diyeceğimiz bir iki mahalle halkını sürekli şey yok. olduğu tartışılmaz bir gerçek. izdiham içinde yaşamaya Avrupa'da her 1000 insandan Yukanda saydığım bazı bırakmış ve daha da önemlisi en az 500'ü gazete okurken sorunlann gazeteler için önemli basına da yansımış olan Türkiye'de ancak 1000 olduğunu bir kez daha birkaç ölüm olayı meydana insandan SO'si gazete tekrarlıyorum. Fakat burada bu gelmiştir. okumaktadır. Acı, ama sorunları bahane edip düşen Laboratuvar deneylerinden gerçek... Artı, her geçen gün tirajlarım da hediyelerle geçirilmiş olan içme sulanmn artan gazete fiyatları (tabii bu yükseltmeye çalışmanın da gazete fiyatlarının artmasındaki basınımıza bir fayda vereceğini sağlığa zararlı olduğu defalarca günışığına bazı faktörlerin mevcudiyetini zannetmiyorum. Bir gazetenin çıkartılmıştır. Ama ne yazık unutmak herhalde gazetelere büyüklüğü, onun yaptığı haksızlık yapmak olacaktır). habercilikle ölçülür. O yüzden ki şimdiye kadar aynı suları içmek zorunda bırakıldık. Gazete idarecileri. düşük olan gazetelere önerim: Bu hediye "Hayır efendim, o tirajlarım arttırmak için çeşitli kampanyası furyalanm mahallelerde periyodik zaman hediye kampanyalanna bırakımz, güçlü haberciliğe aralıklarıyla çeşmelerden su başvurmayı çözüm olarak önem veriniz. akmaktadır" diyecek olan her görmektedirler. Rekabetin iyisi, MUAMMER DİLBER verilen hediyenin büyüklüğü, Samsun makam sahibine, "zahmet çokluğu ya da azlığıyla olmazsa bir defa gelin de, ölçülmemelidir. Verilen haberin sizlere, çeşmelerden akan su önemi, tazeliği, güncelliği ile pişirilmiş olan sevdiğiniz önemli olursa ve gazeteler bu bir yemek ikram edelim" 1986 yılmın mayıshaziran yönde rekabete girişirlerse diyeceğim. döneminde, İstanbul sanırım okuyucu sayısı kısa Gaziosmanpasa ilçesi, Gazi ve Son ölüm olayının ardından sürede artacaktır. Aksi halde kendisiyle görüşülen Sayın Zübeyde Hanım verilen hediyelerle bu işin Bedrettin Dalan, "Sb mahallelerinde başlayan yürümeyeceğini onlar artık İSTİYORL'Z' diyen halka. altyapı çalışmaları 1987 "Satıyorum... Sattımf Günümuz çıkarlar dünyasında satıcılık ve satış en başta gelir. Kapitalci düzenle yönetilen ülkelerde her şey satılabilir ve satın alınabilir. Kalemler ve düşünceler de! Hatta kiralama yoluyla yabancı para babalarına kimi topraklar da verilebilir. Son yıllarda turizm gerekçesiyle çoğu kıyıların el değiştırmesı gibi. Bu yolda çıkar sağlayan kimi politikacılar, bir yandan da 'Vatan, Millet. Sakarya' edebiyatıyla yığınlan uyuşturmayı başanrlar. Türk Kurtuluş Savaşı kupkuru bir top. tüfek ve süngü savaşı değildir. Kafası işleyen inançlı gerçek yurtseverlerin, sırtta mermi ve çocuk, öne atıldığı kutsal bir boğuşmadır. Birinci savaşta yenik düşmüş koca imparatortuktan kalmış bir avuç insanımızın yabancı para babalannı sınırın ötesine atabılmesi bir dünya ve ülke gerçeğidir. Atatürk'On, 'Geldikleri gibi giderler!' sözleri anlamlıdır Ne var ki genç Türkiye Cumhuriyeti insanlarının bilinçlenmesi için 1015 yıl yeterli değildi. Yabancı sermayenin Türkiye'ye yeniden sızmaya başlaması, mayıs 1950 seçimlerini Demokrat Parti'nin kazanmasıyladır. Önceleri bir kaç yıl bir bolluk dönemi yaşanılır. Dış alımlar hızlanır Fakat devraldıkları döviz ve altın tükenmekie, Türk parasının dış borsalarda değer yitirmesi sürmektedir. DP yönetimi, durumun kötüye gittiğini maskelemek için çekici başka durumlar bulur. Kore Savaşı'na Türk tugayının katılması ve Amerikan askerlerinin kurtarılması için binlere Türk gencinin ölmesi acı bir örnektir. Ne var ki kimsenin sesi çıkrinaz ve yürekli aydınlanmızın 'barış severler'in ortaya atılarak sesISrinı yükseltmesi yadırganır, bar:ş severler tutuklanır ve hapisle cezalandırılır. Mayıs 1950'de başlayan tersine gidiş, özelükle şu son on, on beş yılda hızlandı. Her şey satılıyor, her şey elden çıkarılıyor. Verimli topraklar yerliyabancı para babalarının çıkar ortaklığına kırk dokuz yıl için kiraya veriliyor' maskesiyle, veriliyor Eşsiz kıyılar ve kumsallar. turizm lafıyla elden çıkarılıyor Gencecik Türkiye Cumhuriyeti'nin on yıl gibi kısa bir sürede başardığı fabrikalar satılıvehyor. Satılabiliyor! Güzel istanbul'un en güzel yerleri tarih değeri yüksek anıtlar ve anıtyapılar, eşsiz doğa parçalan, insanlarımızın sağhğı hiç düşünülmeden beş yıldızlı otellere buyur ediliyor Yabancı para babalarının çıkarı doğrultusunda kimi politikacılar milyarlar ve trilyonlarla konuşabiliyor. Açıkarttırmayla satışlar ilginctir. Satılacak taşınır ya da yaratık (büyükbaş hayvan, ya da canlı yaratık, ortaçağda köle ve cariye) satış yapılan alanda boynu bükük beklerken, tellallığı yapan ağzı kalabalık adam, ikide bir 'satıyorum' diye bağırır ve alıcılardan yeni eder önerileri gelince 'satıyorum' diye yineler. Sonunda, 'saf deyip az bekler, bakınır, durakladıktan sonra çığlığı basar: '...Sattım!..' Yergi tiyatrosu öncüsü Ferhan Şensoy'un büyük ilgi toplayan oyunu 'istanbul'u satıyorum' deyişinde küçük bir değişiklik ister sanırım, ülkeyi sattım gibilerden! Para babalarımız, 1946'da başlattıklan ülke yönetimini ele geçirme girişimleriyle yetinmiyorlar. Yarınlan da sağlama almak için düzineyle vakıf kuruhjyor Kimileri 'ilım yayma' diye amaçlarını maskeliyor. Kimi holdingler vakıf sözünün arkasına gizleniyorlar. Dahası var. Ödüller yoluyla bir kaç mılyon serpiştirip seçiciler kuruluna sanat ve yazar ünlülerini getiriyorlar. Seçkin mimar ve şehircilik uzmanlanmıza birçok milyon liralık damşmanlık görevi uygun görülüyor. Açıkattırmanın tellalı yırtınıyor: 'Satıyorum... Sattım!' Hayali ihracatın seçkin uygulayıcıları soluk soluğa koşuyorlar. Açıkarttırmayla satışa çıkarılmışçasına 'yağlı parça'yı başkalarına kaptırmamak için... Hediyvlerle tiraj alma yunlışlığı "O" mahalleterin içme suyuna pis su karıştığını ve halkın biraz daha sabırlı olması gerektiğini söylemiştir. Sayın Bedrettin Dalan, 1970'li yıllarm meşhur İstanbul Bayrampaşa'daki kolera salgınımn pis sulardan kaynaklandığını (eğer biliyorsa) sanırım unutmuş durumda. Defalarca yerinden sökülüp, tekrar yerleştirilen kanalizasyon boruları da işlevini yerine getirmediğinden, sokak ortalarmdan akan pis sular da samyorum endişemin haklılığına yeter bir delil oluşturmaktadır. Halk sağlığmı önemli derecede tehdit eden bu sorunlar nedeniyle. meydana gelecek olan tüm kötü sonuçlardan ilgili makamlarm sorumlu olduğunu düşünüyor ve bu doğrultuda ilgili makamları ciddi bir şekilde konuya ilgi göstermeye davet ediyorum. CEMAL POLAT İstanbul Altynpı çalışmaları sürümcemede YUCEL GÖKÇE YILMAZ GÜNEY'İN ANISINA BAŞSAĞUĞI Baromuzun 5016 sicil sayısında kayıtb AJNMA Babamız AL ŞAFAGIM Yeni adres ve teleforv. SALTUK PLAK VE KASETÇİLİK İMÇ6. Biok65i7 Unkapanı (İstanbul) Telefon: 513 73 69 Avukat ALIHAN OZŞAHIN vefat etmiştir. Cenazesi 22.12.1988 günü kaldınlan aziz meslektaşımıza rahmet, ailesine, yakınlanna ve baromuz mensuplanna başsağlığı dileriz. Prof. Dr. FİKRET BİYİL Vefatının 1. yılında, 29 Aralık 1988 perşembe günü saat 13.30'da, kurucusu olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Fikret Biyâl Merkez Araştırma Laboratuvarı'nda düzenlenecek toplantıyla anılacaktır. Dost ve yakınlara duj'urulur. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Evlendik, mutluyuz. ASLI K ı. M K U K İ . ı f . HALK MÜZİĞİ VE DEYİŞ SEVENLER FERAH EDlBE ALPAY (KAYA) GÜRALP ALPAY 4.12.1988 Tekirdağ Dr. TİMÜKAN ve AHMET BİYÂL "Maliye ve Gümrük Bakanlıği Hesap Uzmanları Kurulu İstanbul Grup Başkanlığı'nın 152 10 05 (5 hat) ve 143 00 80 (5 hat) olan telefon numaraları, 152 84 11 29 (19 hat) olarak değiştirilmiştir. DUYÜRULU'R. deyişleri güzel söylüyor Bu sese kulak verin... Yönetmen: Hüseyin Fırtına MAJÖR PLAKÇILIK Tel: 512 58 32İ»ı 1500 lira (KDV içinde) Çağdas Yavmlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğluİstanbul PARLAMENTONUN BOYLTLARI Kahmi Kumaş ŞARLO Philipp Soupaull 1500 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavmlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğhıİstanbul Özgurlük ve maceranın tadı \ a t 1979 YILIİCRA PL 467 TEOBIR UYARINCA SİGARA SAĞLIĞA ZARARUDtR.