19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ancak kanunla sınıılandınlabilir. Ne kadar özgurluk içinde yapılırsa vapılsın, referandumla sınırlama getiremezsıniz. Bu tutum, evrensel ınsan haklarına da aykırıdır, hukuk devletinin mantığına da. Hiçbir insan yasada suç olduğu açıkça belirtilen e>lemlennin dışında bir eylemınden dolayı suçlanamaz \e cezalandırılamaz. Yasalar çerçevesinde suçlama ve cezalandırma "bağımsız vargı organı"nın gore\idir. Boyle bır cezaiandırmada, kişılerin siyasal hakları da ellerinden alınabilır. Belirlı suçları ışleyenlerin kamu gorevine talip olmaları engellenebılir. Ancak tum bunlar yasalarda yazar ve kararı yargı organlan verır. Seçmenlerı ya da vatandaşları yargı organı durumuna sokmak, ne hukuk devleti mantığı ile bağdaşır ne de demokrasiyle. Hele suçlanan insanlann savunma haklannın kısıtlanması, Afnka'mn ilkel kabılelerınde bıle gorulemevecek bır davranıştır. "Yasaların kaynağı ulusun iradesidir, o halde ulus iradesi yasaların da uzerındedır; yasaların yerini alır.." gıbısınden bir duşunce ne hukuk devleti ve ne de demokrasiye bağdaşır. Çunku demokrasiyi obur rejimlerden ayıran ve obur rejımlere üstün kılan şey çoğunluk ıradesinin her sev demek olmadığı, azınlık iradesinin de dıkkate ve saygıya değer olmasıdır. Bır başka deyışle, demokratik bir rejımde herhangi bır azınhk duşuncesı, çoğunluğa gore ne kadar ufak bır grup tarafından benimsenirse benımsensın ve ne kadar aykırı olursa olsun, hukuk devletinin koruyucu kanatları altında varlığını surdurebılecek ve ıktıdara talıp olabılecektir. Bır referandumun ortaya çıkartabileceğı çoğunluk iradesi; demokrasiyı ortadan kaldırma niyeti olmadığı surece ne bir azınlık duşuncesıne sımrlama getirebihr, ne de bir grup insanın siyasal haklannı ortadan kaldırabilır. Eğer bunlar yapılırsa, o zaman o demokrasi kendi bındiği dalı kesmiş olur, kendi temel nitelıklerını ınkâr etmiş olur. Ancak Turkiye'mizde 12 Eylul sonrasının olağandışı koşullannda ortaya çıkan bır ıktıdar ve yasama meclısı çoğunluğu, boyle "munasip gordu" ve Turkiye; demokrasi adına avıplanacak bır referandum surecıne girdi. Şımdi sorun, ne yapılması gerektiğı ve nasıl yapılması gerektığıdır. Oncelikle ve açıklıkla vurgulamak ısterim ki, bu satırlann yazarının, siyasal haklarının kaldınlması referandum konusu edılen lıderlerden hiçbırine o> vermeye niyeti yoktur. Ancak zaten yanlışhk, meseleyi "kışıler çerçe\esınde" ele almaktan kaynaklanmaktadır. Şu ya da bu kişiye kızgınlığı olan bır kısım seçmenler. biraz da 12 Eylul oncesine donmenin korkusu ve bu konudakı "aba altından sopa gostennenin" etkısiyle "hayır" oyuna yatkın gorunmektedırler Ovsakı bu referandum, demokrasimızdekı engellerın kaldırılmasının ilk aşaması olarak değerlendirılmek gerekiı. Turkiye'de 1980 sonrasında demokrasının askıya alınması ve demokratik kurumların ışlememesi nedeniyle; toplumun gelır dağılımı altust olmuş durumdadır. Işçıler, memurlar gunden gune azalan satın alma guçlerinın getırdığı zor koşullar altında çırpınırken; kuçuk çiftçı \e esnaf da durumdan memnun değildir. Ancak 12 Evlul'un getirdığı yasal duzenleme içinde, hoşnutsuzlukları dıle getırme kanalları oldukça tıkalı bulunmaktadır. Bu tıkanıklıkları elbette bugunden yarına açmak mumkiın değildir. Fakat hedef, eksiksız ve tum kurumlarıyla işleyen bir demokratik düzen olmalıdır. Elbette Demokrasi, Elbette «Evetr 6 Eylül Referandumu'nda "evet" demek, belirli kişilere "evet" demek değildir, demokrasiye "evet" demektir. Yargı organlan dışında hiç kimse hiç kimsenin siyasal haklannı ellerinden alamaz. Bunun demokrasi ve hukuk devletiyle bağdaşır tarafı yoktur. Bu bakımdan referanduma lcatılmamayı ya da hayır" demeyi düşünenler, duygusallığı ve korkularını bir yana bırakmak zorundadırlar. PENCERE Yaprak., 2 EYLÜL 1987 Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ '. Ülkemizde son gunlerde, demokrasi ve ınsan hakları açısından uzuniu vericı bır sureç yaşanmaktadır. Haklarında hiçbir suç unsuru bulunamadığı için yargı onune bile çıkanlmayan ya da yargı onunde aklanan birtakım insanlann; demok* fatik kural ve kunımlann işlemediği olağandışı bir dönemde ellerinden alınan siyasal haklarının gerı "verilip verilmemesi, tartışma ve referandum konusu yapılmaktadır. Hem de demokrasi adına ve demokrasi olduğu savunulan bir duzen içinde!. , 1982 Anayasası'nın hangı koşullar altmda ve ne ' gibi nedenlerle yuzde doksanlan aşan bir kabul görduğunu tartışmak ıstemiyoruz. Zira yaygın bır biçimde işletilse de, işletilmese de 2969 sayılı "12 .Eylul 1980 Öncesı Siyasi Çekişme ve Çatışma Ortamına Benzer Bir Durumun önlenmesı Hakkında Yasa" hâlâ yürurluktedır. Ve bu yasanııı man"tığı çerçevesinde birtakım şeyleri övmek serbest, eleştirmek suçtur. ''• Belirli koşulların ve gelişmelerin bir ürunü olan •"1982 Anayasası, yıne belirli sımrlama ve antıdemokratık uygulamalann sonucu olarak bebrlenen Yasama Meclısımız tarafından, kendi koyduğu kurallar çerçevesinde değiştirilmiştir. Seçmen yaşı ufaltılmış, milletvekili sayısı arttınlmış ve geçici 4. madde ile kımi eski siyasetçilere getirılen "siyasal hak yasağı" kaldınlmıştır. Buraya kadar her şey güzel ve olumludur. Hatta bu gelişmeler, demokratikleşme yonunde olumlu adımlar olarak da değerlendirilebilir. Fakat anayasanın esas metninde yer alan seçmen yaşı ve milletvekili sayısı konusundaki değişiklikler Meclisten çıkarak kesinleşirken, geçici maddenin kaldırılması hususu, bır referandum sonucuna bırakılmıştır. Aslında eğer, "Efendim, anayasayı halk kabul etti, değişıklikleri de halk yapsın" denilseydi, bu mantık tutarlı olabilirdi. Ancak esas metindeki değişiklikler halka sorulmadan kesınleşirken, geçici maddedeki değişıklığin halka sorulmasırun mantığını anlamak mumkun değildir. "Bız böyle munasip göruyoruz" demek de bır açıklama değildir. însanoğlunun yuzyıllar suren savaşımlarının sonucunda ulaşmış olduğu evrensel hukuk anlayışı ve ozgürlük düşuncesi, elbette bazılarının "munasip" görmesi ya da görmemesı ıle değışmez. Demokrasi içinde boyle bır tutum, olsa olsa ayıplanır. Sonuç Işte 6 Eylul Referandumu, tum kurumlarıyla ve kurallarıyla işleyen ozgurlukçu bır demokratik duzene giden uzun ve yorucu yoldakı ılk aşamadır. Buyuk bir çoğunlukla verilecek olan "evet" ovları; kişilere değil, demokrasiye verilmiş olacak ve dunya kamuoyunda, boyle bir referandumu yapmış olmanın getirdiği ayıbı da ortadan kaldıracaktır. 6 Evlul Referandumu'nda "evet" dernek, belirli kişilere "evet" demek değildir, demokrasiye "evet" demektir. Yargı organlan dışında hiç kımse hiç kimsenin siyasal haklannı ellerinden alamaz. Bunun demokrasi ve hukuk devletiyle bağdaşır tarafı yoktur. Bu bakımdan referanduma katılmamayı ya da "hayır" demeyi duşunenler, duygusallığı ve korkulannı bir \ana bırakmak zorundadırlar. Ayrıca unutmamak gerekir kı, gun gelır herkes hukuk devletinin koruyucu kanatları altına sığınmak zorunda kalabilir. Bu kanatları kırmamak gerekir. Ancak yasalarla!.. Ozgurlukçu demokrasi içinde, insanlann siyasal hakları ancak yasalarla sınırlandırılabilir. Seçmenlerin, >ani vatandaşların siyasal ozgurlukleri, adayiarı seçmek ya da secmemekle smırlıdır. Seçmen istediğinı seçer, ıstemedığini secmez. Ama ınsanların siyasal hakları olup olmamasına karar veremez. Siyasal hak, yani insanlann seçme ve seçılme ozgurluğu, doğuştan kazamlan bır haktır \e OKT4Y AKBAL EVET/HAYIR Aç Gözlerini, Uyanı "KarpuzTarlada büyürParalarPara babalanndaSenKaldınmlarda büyursünUtansın bu düzen utansınBu senin kadenn değilAç gözlerini çocukUyanAnlarsın." Dostum Ortıon Arıburnu'nun son şiirlerinden birı: "Aç Gözlerini Çocuk". "Vartık"m ağustos sayısında Arıburnu'nun uç yenı şiırinden "Aç Göztenni Çocuk"u okurken, günün gazeteleri de önumdey• di. Haberlen, yorumlan, sıyaset adamlarının meydan konusmalannı, atıp tutmalan, meydan okumaları, evetten, hayırdan yana görüşleri okudum, sonra da kendi kendime söylendim: Aç gözlerini çocuk1 Daha doğrusu aç gözlerini sevgılı ulus, sevgili yurttaş, sevgili seçmen, aç gözlerini; iyice bak, lyıce gör, . iyice anla olup bitenleri.' Kırk yıl geçti! Daha da çok, kırk bir yıl!.. 1946 Haziranında jlk kez çok partili genel seçimler yapılmıştı. Fatih'te bır kenar sokaktaydı evımız Karşımızda kahve vardı. Yoksul insanlann gelip oturdukları bır yer. Demokratların kahvesiydı bır bakıma. Kahyeci, Zülfıye adlı Siırtli bir kadındı. Erkek gibi derter ya, öyle bir kadın. Erkek gıbı ama kaç koca değıştırmış! Demokratların öncusüydü Ne anlıyordu demokratlıktan bil^•mem, ama kahvesınde sabah akşam partililer toplanır, konuş•malar yaparlardı. O sıralar tifodan yatıyordum. Odama kahveden gelen sesler doluyordu. Kırk bir yıldır degişmeyen sesler, bağrışmalar, hatta sözcükler... 1946 seçimi, 1950,1954; 1957, derken 27 Mayıs olayı, ardından 1961 seçimi; 1965, 1969 seçimleri, derken 12 Mart; yeni(Arkası 15. Sayfada) ATATURK SANSÜR • Referandum: ABD Evet'e ayak uyduruyor! Atatürk'ün 1923'te Izmit'te yaptığı "Kürt Meselesi"ne ilişkin açıklamalarının yer aldığı 35. sayımızın dağıtımı durduruldu. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce tebliğ edilen kararın gerekçesi dahi yazılamamıştı. Kanunsuz uygulamalarla dolu dağıtımın durdurulması öyküsü 36. sayımızda. • Metrıs'te tutuklu şaır Nevzat Çelik: "Referandumda evet!" • Tutuklu yakınlarının "işkenceye son" yürüyüşü • Deriİş, TezKoop İş ve Basınİş yöneticilerinden greve destek çağrısı: "29 gün ev, 1 gün grev için çalışın." • DevYol davasında son dönemeç • Van'da NATO işgali! MSB, 400 bin metrekare araziye NATO adma el koydu • Sovyetler Birliği'nde Stalin'in ekonomik tezlerı eleştiriliyor. İlk Zazaca dergi AYRE» ilhan İrem: Yasak sopasını sallayanlara rağmen yolumda yürüyorum • Tam basımın üstündeydi. Elımı uzatsam dokunabilecegım uzaklıkta, avuç içı büyüklüğünde, koyu damarlı, saydamsı yeşıl .. Kımıldamadan duruyordu. Sımsıcak bir gün. Sapsarı bir güneş. Donuk bır denız. Durgun bır doğa. Bodur bır ağaç. Bunaltıcı bir gün. Baskılı bır hava. Ne bır esintı ne bir kıpırtı.. Ağustosböceklerının tekdüze cırcırı insanın ruhunu testerelıyor; boğucu ortamı elle tutulurcasına yoğunlaştırıyor. Birden yaprak kımıldadı. Yoksa bana mı öylagelmisti? Başımın üstundeki avuç ıçı buyuklüğündeki yeşjle baktım. Ufuklardan haber taşıyan bır radar mıydı bu küçük yaprak? Buram buram terlıyordum. Çevrede en küçük bır devinim yok gibi görünürken tepedeki çam ağaçlarınm doruklanndan bır esintınin sesi geldi. Dırsegıme dayanarak doğruldum; denizin sırtı ürpermiştı. Yavaştan rüzgâr, gittikçe hızlandı; ölü doğa canlanıyor. deniz dalgalanıyor, çam ağaçlarınm hışırtısı duyuluyordu. Olüm uykusuna yatmış gıbı görünen doğa canlandı. Bir soluk aldım; yanımda getırdiğım gazetenın bınncı saytasına baktım; en büyük başlığını okudum. Meydanlar dalgalanıyor'. * Toplum kımı zaman oylesıne duraganlaşır kı tek bır yaprak bile kımıldamaz Bilımın yasalarım hiçe sayanlar, tutucular, geri zekâlılar, yılgınlar, zamanın dondurulacağını sananlar; değişimın, evrımin ve devrimin kurallarından habersız olanlar, bu aldatıcı görüntüye kapılırlar: Yaprak kımıldamıyor!.. Ama kımıldar yaprak... Bir gazete yapragıdır bu, bır kıtap yaprağıdır ya da bır dergı yaprağı; kımi zaman açık ya da gızli bır bıldırı yaprağıdır; üzerındekı satırlarda avuç çizgılerı gibi toplumun yazgısı okunur Sonra bir esinti başlar inceden, kıyıdan köşeden, ufuklardan bır rüzgârın sesı ışitilir. Üzerıne ölü toprağı serpılmış sanılan toplum dalgalanmaya başlar Değışimin rüzgârı, bılınçlenn yelkenlerinı üflemektedır. Fıkır düzeyını denizin sırtı gıbı urperten düşüncenın soluğu insanlann ciğerlerını doldurur; bırlikte nefes alıp vermek zamanıdır Başkaldınnın körüğu, ateşı üflemektedır artık... Hayır mı? * Evet mı? Bu ıkı sorunun içinde neler yok ki? Kimi politikacıların yasaklarının kalkıp kalkmaması değil sorun; çok daha otedekı tartışmanın, hesaplaşmanın, kavganın katmanlarını yapısındataşıyan bır sınavın coşkusu toplumu sarıverdı. Insan hakları var işın içinde; demokrasi savasımı var; Turkiye soygununda pastayı paylaşamayan sermaye çevrelerının birbıriyle boğazlaşması var; büyük holdınglerın elınden boğazını kurtarmak ısteyen orta sermayenın dırenışı var; emekçı kıtlelerinın Türkiye'yi "ucuz emek cenneti" yapmak ısteyenlere karşı tepkısi var.. 12 Eylul'de halka gıydırilmek ıstenen tek tip cezaevı elbisesını yırtmak özlemi var. Meydanlar bu yüzden dalgalanıyor. 12 Eylül'den sonra ya sevınerek ya da yılgınlaşarak "yaprak kımıldamıyor" dıyenlerı şımdi fırtına korkusu aldı.. HaftaiıkHaber Dergısı BABAMIZI ANIYORUZ ÖLÜMÜNÜN (Kİ YAŞIYORSUN) 1. YILINDA SENİ TANRININ HUZURUNDA SEVGÎ, SAYGI VE HÜRMETLE ANIYORUZ REMZI ÜÇÜNCÜ (19M2.9.1986) AİLEN Küçük bir odayı bileTeksaKadife ile bir saray yapabilirsiniz! Ister kocaman bir salonu, ister küçücük odalan olsun, TEKSA Kadife e\inizirı görünüşünü bir anda değiştirir. TEKSA Kadife'nin klasik ağırlığı ve zenginliği eyinize bir sarayuı görkemli görüntüsünü verir. Üstelik. TEKSA Kadife son derece ekonomiktir. Siz de e\inizde TEKSA Kadife'nin sihirli dokunuşu\la bir saray havası yaratın. Bulunduğunuz odaya şöyle bir bakın ve koltuğu, kanepeyi, perdeyi TEKSA Kadife ile gözünüzde bir canlandınn... Deği§iküği derhal farkedeceksiniz. İşte, TEKSA farkı! "Evleri saray yapan kadife" İŞTE ÜSTÜN TEKSA KAÜTESINİN KANITI Teksa uretnği malın %60'ını Ban A vrupa, AET Ülkelen ve Amenka pczarlanna ıhraç eden yegâne entegre tekstıl kuruluşudur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle