Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU M e t o o r o t o ı ı Gen» MudürtüOü nden alınan H p y a giöre, yurdun kuay tesımlefi parçtk yu yw çok buluDu. ateta yerter az bukıtlUMKikgscac* H ^ S J C A K L Û 8*r d e f e f t i i dmayacak. RU2GAR, Kuzey v* dofrı y*m»rd«ı hafii, aıasua orta kuvvetlc esecek. Dendento y t t a « poyrazdan 35 kuvvetmde s a a » 1021 danizmılı hdaeseeek DENİZ: Kandmiz parçafc bututkı dtOeı dmMer az b u U k ı ve » ç * geçscek. deraz m u M I d a t p * okıp, gftrüş uzatiıty 10 kılometredotaynda olacak DE NLZ SUYU SICAKUKLAffl: Rnfcede 25, Alanya Mefsın Fethıye Antalya Maraçık g«ç«c8k Hugar kuzey ve doOu yinlerden hafif arasıra orta marts * Gıme'de 24, Iskendenın'da 23. kuvvetle asacak GM kuçük dalgalı olup gufüş uaMıflı 10 km BoCrum ve Izmır'de 21, Çeşme ve Dkilıde 2ft Ayvalık ve Kuşadası'nda 19. Çanakkale dolayınöa olacak Trabzon Sinop ve lefcrdaO'da 18. Florya • Kumköy Samsun ve Gıresun'da 17 Inebokı'daiOdencadk 31° 24° 28° 25° 15° 24° 28° 14° Oyartoakır 10° Edıme 13° Eıancan 7°Eraurum 2°Esfcşat»r 11° Gaaafflep 15° uresun 11 EKİM 1987 TÜRKIYE'DE BUGÜN A A A B A A B 29° 16° Gümuşhane B 17° 9° HaMdn A A 30° 12° Isparta A 26° 13° Istanbul 22° 8°lzmr A 22° 4°Kaıs B 18° 5°Kastamonu B 22°11°Kaysen B B 25° 12° Kıctoreiı A 26°14°Konya A 22° 3°Kutahya A 28° 9°MaJatya 27° 10° Manısa 22° 12° K Maraş 23° 4°Mereın 16° 3° Mujla 21° 12° Muş 26° 9° Nı*Je 20° 13° Ordu 18° 4° Rıze 24° 8° Samsutı 27° 9°Sıır1 22° 14° Srnoo 28° 13° Sıvas 13° 3° TetordaO 15° 4° Trabzon 21° 5°Tuncelı 21° 13° Usak 24° 4°Van 22° 10° Ybzoal 26° 6°Zonguklak A A A A A A B B B A B A B B A A A A B 27° 28° 30° 29° 18° 20° 18° 19° 18° 28° 20° 24° 20° 20° 24° 25° 17° 19° 19° 12° 14° 15° 15° 7° 6° 13° 11° 13° 11» 15° 8° 14° 14° 8° 8° 2° 5° 13° Amsterdam Amman Atna BaOdai Barcelona Basel Belgrat Berlın Bonn Briiksei Budapeşle DUNYA'DA BUGÜN Y A A A Y B B A Y Y A Y A A B B B A A 18° 36° 29° 35° 19° 15° 18° 18° 15° 15° 17° 16° 38° 40° 15° 30° 14° 32° 15° lefltoşa A Lenıngrad B Y Londra Madnd Y A Mılano B Montreal Moskma Y Mürah Y Oslo Y Pans Y B Prag A ftyad A Roma A Sofya A Şam A leı Avıv A Varşova B Venedık VVastiTigton B Zunh Y 31° 13° 17° 19° 24° 15° 13° 15° 13° 18° 15° 38° 25° 20° 32° 31° 17° 24° 20° 17° AJNKARA NOTLARI MUSIAFA EKMEKÇİ Sabahattin Ali Günleri Onem Brtfc Botu Bursa Çanafckale Corum Denzfi uflde Oubayı Frankiurt Gtme Helsınk. Kahı.i! Kopetfıag KAIn Y 15° & A a c * B tmiuOu K u r t S sısiı Y Kahlre, Beyruttan Reagan'ı çatlatan adanı Seyrut'un Rum Ortodoks milletvekili Neccah Wakim, ancak romanlarda rastlamr türden ve Başkan Reagan'ı kıskançlıktan sarartacak bir yiğitlik göstererek bir anda 'ulusal kahramari kesildi. Her şey 1987 ekiminin ilk gününde, birkaç dakika içinde olup bitti. MICHEL NAUFAL BEYRUT Lübnan'ın çağdaş siyasal tarihinde bugüne dek görülmedik bir olay... Ava giden katil "avlanıyor" ve "avcı", yani katilin hedefi Lttbnan ParUmentosu'nun en genç ve en delifışek üyelerinden, Beyrut'un RumOrtodoks milletvekili Neccah VVakim'den baskası değil. llerici Arap çevrelerine yakın ve mayıs 1983 "Lübnantsrail Anla$ma»"nın ateşli muhalifi Wakim, ancak romanlarda rastlamr türden ve Başkan Reagan'ı kıskançlıktan sarartacak bir yiğitlik göstererek bir anda "ulusal kakrmman" kesildi. Her şey 1987 ekiminin ilk gününde birkaç dakika içinde olup bitti. Bir kadın ve bir erkek, Neccah Wakim'ın Batı Beyrut'u doğu kesiminden ayıran Yeşil Hat'tın batısında yer alan evine daldılar. Milletvekilinin kansı ve kızıyla burun buruna gelen adam susturucu takılmış tabancasıyla onları esir aldı ve silah tehdidiyle VVakim 'in odasını göstermeye zorladı. Gürültüye uyanan Wakim tabancasını aimıştı. Saldırganın hiç ummadığı bir biçimde üstüne saldırarak onu "gafil" avladı. Kansı ve kıanı kenara itmeyi basaran Wakim katilin göğsüne iki el ateş etti. Vurulan katil salona kaçmayı başardıysa da VVakim'in elinden kurtulamadı ve üçüncü bir kurşunla cansız yere serildi. VV'akim aslında "yaman" bir savaşçı olmasına rağmcn, kurtuluşunu "ilahi" bir şansa borçlu olduğunu, çünkü o gün tamamen rastlantısal olarak tabancasını yanında taşıdığını söylüyor. Hatırlatalım ki Neccah VV'akim, Lübnanlılar arasındaki sorunları savaşcıl yollardan çözmeye ve silaha ba$vurmaya her zaman karşı çıkmış "ender" Lübnanlı poİitikacılardan biridir. Konuşmalannda "pis savaş" diye nitelediği Lübnan iç savaşına hep karşı çıkmış ve her eğilimden aydınlar arasında diyalog yanlısı, laik, barışçı bir akım yaratmak için birtaİcım girişimlerde bulunmuştur. Son olaıak bu amaçla geniş bir kamuoyu kesimine hitap edebilmek üzere bir gazete çıkartmıştı. Suikast girişimi bu yüzden değişik siyasal çevrelerde çeşitli tepkilere yol açtı. Gözlemcilere göre, bu girişim yakında yapılacak olan başkanlık seçimlerine ilişkin hazırlıklar arasında sayılmalı. Yine aynı süreç içinde eski Hükümet Başkanı Raşil Karami'nin öldürülüşü ile 10 gün kadar önce Sayda milletvekili Nezih Bizri'ye yönelik başarısız suikast girişiminin de hesaba katılması gerektiği belirtiliyor. Kaldı ki iyi haber alan kaynaklar, cehennemi "suikast çarkı"nın dönmesini sürdürme tehlikesinin büyük olduğunu belirtirken, bunun Amerikalılar ile Sovyetler arasında bir yumuşama havasının olduğu ve Suriye ABD arasında yakınlaşmanın başladığı, yerel siyasal sahnede nispi bir istikrann yaşandığı bir ortamda meydana geldiğine dikkat çekiyorlar. Aynı bağlamda ilginç bir noktaya daha işaret etmek gerekir. Şu sıralarda ülkenin Hıristiyan kesiminde kartların yeniden dağıtıldığına ve Hıristiyanlar arasında yeni ittifakların kurulduğuna tanık olunuyor. Aynı zamanda şu son haftalarda uç Hıristiyan liderin de başından suikast tehlikesi geçti: Lübnan Kuvvetleri'nin güçlu adamı Dr. Şamir Gaegea, Lübnan Kuvvetleri'nin eski başkanı Elie Hobeika ve Başkan EmJn Cemayel. Prag'ta ünlü Şarbnan Köprüsü'nün kule girişi Prag'dan Bonn'dan Ödünç başkent Bonn'da Ren akıyor ve Bonn kırk yıldır kendisiyle hesaplaşıyor. Başkent iğreti. Berlin, Almanya'mn günah borcu ve Bonn Almanya'nın özeleştirisi. HADİ ULUENGİN BONN On sekizinci yüzyıl Fransız mantıkçılığını kutsal amentü belleyenler, genelde Batı romantizminin anavatanı Almanya'dan hazetmezler. Son savaşın kolaycı açıklamalanndan yola çıkarak Almanları, Töton şövalyeleri, Prusya militarizmi ve Hitler Nazizmi ile özdeşleştirirler. Negativist Alman felsefe.;sinin totaliter ideolojilere fikri Izemin oluşturduğu görüşunü işlerler. Bunda kısmen doğruluk payı olsa dahi, Almanya'ya karşı mevcut bu hasmane tutumun perde arkasında, biraz da Fransızların entelektuel teröru ve kuyruk acısı yatar.ı Fransızlar, kendi kahramanhklarıyla övünmesini pek sevdikleri halde, tarih boyunca hiçbir zaman askeri açıdan Almanları yenememişlerdir. Fikriyat açısından ise, 18. yüzyıi ne kadar Fransa'ya ait ise, 19. ve 20. yüzyıllar da o kadar Almanya'ya aittirler. Zamanları belirleyen hemen her yeni akım, önce Almanca konuşan insan topluluklannda hayat bulmuştur. Bu, tnodern Bat> felsefesinin . Kanl'tan M a n ' a ve oradan HeJdegger'e uzanan zinciri için de geçerlidir; mimaride, Jugenstil ve Bauhaus için de; edebiyatta l'kafka, psikanalizde Freud, ma* tematikte Einslein, müzikte StaI'nkhansen için de. Bonn, Federal Almanya Cumhuriyeti'nin başkentidir. Uzun ve ince, Ren rehrinin batı kıyısını takip eder. Doğu yakasına hiç sıçramadığı gibi, vadiden dolayı batıya da genişleyemez. Nüfus itibariyle tenhadır. Sevimsizdir. ' Taşra çekiciliğinden ve Heine'nin öngençlik yıllarından kalan emareler fazla değildirler. Almanya'nın acıları arasında heba olmuşlardır. Kuzeyden güneye doğru inen anacadde, yeniAlmanya'nın yaratıcısı Kondrad Adenauer'un " adım taşır. Parlamento, bakan' lıklar, parti genel merkezleri, kainu kuruluşları, sefaretler, bu güzergâh boyunda sıralanırlar. ' Yapılar modern, geometrik, rasyonel ve çirkindirler. Bonn, Alman mucizesinin vitrini değil, işlerin idare edildiği tezgâh arkasıdır. Çünkü kırk yıldır federal başkent sıfatını taşısa dahi, bu sıfat onun üzerinde iğretidir. Bonn'un başkentliği ödünçtür. Kendisine tevdi edilen görevi harfiyen yerine getirmiş olsa bile, Berlin'in yeniden payitaht olacağı, bölünmüşlük acısının dineceği, adaletsizliğin son bulacağı günu bekler. Berlin, Almanya'nın günah borcu, Bonn ise özeleştirisidir. *• • Günahlar her zaman cazip ve özeleştiriler de her zaman can sıkıcı olduklarından, Bonn'da yaşaması kolay değildir. Böll'un son kitabi, "Netıir Manzarası Önünds Kadınlar"daki gibi, Bonn'da ancak Almanya sorgulanabilir ve Ren'den bahsettiği için de payen tannlara şükredilir. Cermen efsanelerınden berı hayat ritmini nehre göre tayin etmiş olan bura yerlileri, kendilerini diğer Almanlardan da farkb sayarlar. Şen şakraklıklarıyla. daha az disiplinli olmalarıyla, değişik lehçedeki Almancalarıyla, Ren'in doğu yakasındakilerinden ayırdedilmek isterler. 2laten ulusal birliğini ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekİeştirebilen ve Prusya ve Hitler dönemleri hariç, her zaman ademi merkeziyetçi olmuş olan AImanya'da, Ren havalisi hep otonomist bir eğilim taşımıştır. Ancak Bonn'un başkent olması ve "sosyalist cennetten" kaçan mültecilerin de bu havzaya yerleşmesiyle, bölge eskiye oranla daha az homojen bir yapı kazanmıştır. Bonn'da Ren akıyor ve Bonn'da Almanya kırk yıldır kendisiyle hesaplaşıyor. Başkent iğreti. lttihatçılann bıyıklarından hazetmesek ve Fransız mantıkçılığının periferisinde terbiye edilmiş olsak bile, Almanya'yı sevmeyi öğrenmek gerekiyor. Berlin, Almanya'nın günah borcu ve Bonn, Almanya'nın özeleştirisi. Almanya borcunu ödedi. Almanya'ya Berlin'i ve Bonn'a da taşra cazibesini iade etmenin zamaru geldi ve geçiyor. Bundan sonrası haksız faizler sayılacaktır. Altınşehrin gariplikleri FİLİZ ALİ PRAG Çekoslovakya turnesinin ilk etabı Bratislava'ya ulaşmak uzere Viyana'dan otobüslerle yola çıktığımızda, kafilemizin yöneticileri sınıra gelindiğinde otobüslerden dışan adım atmamamız gerektiğini, uslu uslu oturup, sigara içmeden ve gürültü etmeden bizden istenen belgeleri eksiksiz görevlilere teslim edip, sabırla işlemlerin tamamlanmasını beklememizi istediler. Ele avuca sığmayan Türk ekibi (Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası üyeleri, şeflerimiz Ionescu Galati ve Erol Erdinç, orkestra yöneticileri, solistlerimizden flütçü Giilşen Tatu ve bizler gibi izleyiciler) bir Doğu Avrupa ulkesinin sınınnda disipline uyulmazsa içeri girebilmenin saatlerce sürebileceği korkusuyla kuzu kuzu beklemeye başladı. Çekoslovakya'ya giriş yapacak, elde taşınabilir tüm orkestra çalgıları teker teker sayıldıktan (çalgılarırruzı elden çıkanrız mı sandılar acaba?) pasaportlanmız ve vizelerimiz bir saat kadar incelenip damgalandıktan sonra, homur homur Bratislava'ya müteveccihen yola revan olduk. Bratislava Almanca adıyla Pressburg, Slovakya'nın en önemli şehri ve Slovak Federal Cumhuriyeti'nin başkenti. Prag Büyükelçimiz gercek sanatsever Orhan Aka'nın verdiği bilgilere göre, Slovaklar ve Çekler aynı dili değişik lehçelerle konuşan iki ayrı kavim. Çekler, kendilerini gerçek Avrupalı, Slovaklan ise Balkan sayarlarmış. Ne var ki Slovaklar, nüfus bakımından Çeklerden sayıca az da olsalar, federal haklan Çeklerle eşit paylaşıyorlar. Son durağımız Avrupa'nın "altın şehri" Prag, bir açıkhava mimari müzesi gorünümünde. İnanılmaz güzellikteki mimari eserlerle kapb bu kent "klasik", "gotik", "rönesans", "barok" ve son olarak da "art nouveau" stillerinin en guzel örnekleriyle bezenmiş. Yapılaşma ortaçağda başlamış. Kral IV. Charles doneminde ve daha sonraları Italya'dan rönesans yapı ustalan Prag'a gelip ufak bir koloni kurmuşlar. Şu sıralarda eski Prag onarılmakta. Koskoca bir mahalle, evleri, kiliseleri ve sokaklarıyla şantiye halinde. Sokaklar, büyüklü küçüklü parke taşlarıyla eskiye uygun biçimde yeniden döşeniyor. Evlerin içleri boşaltılmış, dış cepheleri pastel renklerle boyanmış. Mozart'ın " D o n Giovanni" operasının ilk temsilinin verildiği Tyl (eski adıyla Nostic) Tiyatrosu'nu eski görünümüne yenileyerek kavuşturmak için dev iskeleler kurulmuş, vinçler gece gündüz çalışıyor. Prag'a 10. yuzyılda gelip yerleşen Musevilerin mahallesi, sinagogları, Ghetto Mezarlığı ve Franz Kafka'nın oturduğu evle eski Prag'ın ortasında ayrı bir muze sanki. Kente Moldau nehrinin karşı yakasındaki yüksek bir tepeden hâkim olan Prag Kalesi ya da şatosu kompleksi, korular arasından Moldau nehrine ve tüm Prag'a kuşbakışı bakılabilen, Orta Avrupa aristokrasisi debdebesinin belki de dünyadaki en eşsiz örneği. Çekoslovakya'da "döviz bozma borsası" inanılmaz boyutlarda. Otellerde ya da sokaklarda yanınıza, "Change money" diyerek yaklaşanlann, el çabukluğu marifet göz boyayıcılıklarına aldanırsanız, elinizdeki dolar veya marklann saniyede deve olduğunu göreceksiniz. En iyisi otelin asansöründe katlar arasında nonstop seyahat ederken asansörcülerin, "yan resmi" döviz borsasına başvurmak. Genç hanımların yakın hatta '"yapıskan" ilgilerine muhatap olan erkek turistlerin uzun süre "direnmeleri" de olanaksızdı. Fahişelik borsası da, her gün arz ve talep oranında iniş çıkışlara maruz kalıyor. Sonuç olarak Prag, sosyalizmin 20. yüzyıl sonu garipliklerini de içeren yaşamını "barok dekor" içinde sürdüren tadına doyulmaz bir kent. New Yorktan Bodru ERGUN AKLEMAN NEW YORK Eflatuna dönmüştu göğün rengi... Işıklar birer birer yanıyor, VVashington Square'in karanlığını yırtıyordu. Satranç oynayanlar masaya daha eğilmişlerdi. Dalgın yürüyordum. " D a n k " , etti biri bana çarptı. Biraz sendeledim. Koskoca kara bir şapka, koyu kıvırcık saçlar, koca bir sakal, yerlere kadar siyah bir palto... Uzaklaştı gitti. Kitap sergilerine baka baka yürümeye devam ettim. Portatif jeneratörlerin yerdiği ışık ancak aydınlatıyordu kitapları. Eskıpuskü bir yığın dergive gözüm takıldı. Başlığını okumak için yaklaştım.. Türkçeydi... "Birikim..." En az yirmi tane Birikim dergisi vardı, New York'un orta yerinde bir zenci satıcının tezgâhında. "Nerden boldun o dergileri", diye sordum. Başıyla işaret etti. Minyon, sarı saçlı bir kız uzak bulunan 'Birikimler' man kara bir şapka giyer, uzun siyah bir paltoyu omzuna atar, yaz kış oyle dolaşırmış. "Saçları da, sakalı da kıvır kıvırdı", dedi kapıcı. İngilizcesi öyle bozuktu ki kapıcının. Macarmış... , "Kundera'vı okudunuz mu?" dedim. Kapıcının cevabına dikkat etmeden "Hoşçakal" dedim ve çıktım. Kimdi bu Birikim dergilerinin sahibi. Dergilerde ondan bir iz olmalıydı. Metroya atlayıp gerisin geri yolculuğa başladım. Tekrar V ashington Square'e geldiğimN de Birikim'leri satan satıcı etrafı toplamakla meşguldu. "Hani sen eski jabancı dilde dergiler satı>ordun. Onlara bakabilir miyim" dedim. "Şu san saçlı kızın bana sala\ım dije bıraktıklannı mı diyorsun? Koca si\ah şapkalı, yerlere kadar palto gilmiş, koyu kıvırcık saçlı, sakallı bir adam geldi. Hepsini salın aldı, gitti..." Aöustos ortalannda, TürfdyB Aydınlanyta Dayaroşma G«sJm/ SadenWürttemberg Çalışma Grubu"ndan şöyie bir mektup almıstım: "Sayın Mustafa Ekmekçl, Ünlü Turk yazarianmız arasında seç/dn bir yert olan Sabahattin AIP nin 60. doğum yıldönümu nedenfyto anma toplantian duzonledlk. Turkrye Aydınlanyta Dayanışma Girişimi Badenmrttemberg Çahşm Grubu'nun çsbesıyla gerçeMeştlrilecek etMnHMer, 910 Ekim 198Tgun lerinde olacak. BunadenleçağınbğımayazarvesanatçıkonuktannvzıngettsdOnuş yol giderterini karşılayacağız. Sizi de aramızda gormek tsttyoruz. Geteceğtnizl bUdtfon yanıtmaı /» bekllyoruz. Ybnttmzı aJdıktan sonra programla llgltı aynnblı bUgileri ulaştıracağız. Dostça selamlanmızla..." Çağnnın attında, Çalışma Grubu adına Turhan Ata, Ismail Kahraman, Dr. Mustafa Barış'ın adları vardı. Hemen yanıt verdim. "Sabahattin All Günleri"nde kimlerin otacağını sordum. 18 eylül günu, Ismail Kahraman imzasıyta aldığım mektupta özetle şöyle deniyordu: "Kardeştm Mustafa Ekmekçl, Bugun, Sabahattin Airnft dO yapna gtrmest nedenfyie, 910 Ektm 79 günlertnde Stuttgart kentinde gorçekteştirBceğlmiz yazın atidnttklerin kBbiacağmoı duyunca çok serindfk. Stiti, burada setamlamaktan krva duyacağız. Katılacak yazarianmtzın adlannı abece sırasma göre aşağıya yazıyo nm. Dostça selamlanmızla! Filiz Alı (Turkiye), Ataoi Behramoğlu (Fransa), Habib Bektaş (F. Almanya), Pertev Naili Boratav (Fransa), Paul Dumont (Fransa), Yucel Feyzioğlu (F Almanya), Irene Meilkoff Fransa), Demir özlü (Isveç), Yüksel Pazarkaya (F. Almanya), Fethl Savaşçı (F. Almanya), Kemal Sulker (Türkiye), Prof. Server Tanilll (Fransa), Vedat Türkall (Turkiye), Imre Töro (F. Almanya Yazarlar Sercdikası üyesi)." Içimden, "Bunca yazann konuşmeJannı kamuoyuna aktaracak bkyazarda gerekll!" diye geçırdim. Kesin toplarrtıya katılacağımı bildirdim. Prof. Server Tanilli, 23 Eylül 1987 günü yoHadığı kartta, "970 ekim Stuttgart" 'Sabahattin Ali' toplantısına aenln de geteceğini duydum. Essah mı? öyle ise ne guzel!" diyordu. Ataol Behramoğlu, Paris'te yayımladığı "ANKA" dergisinin ikinci sayısını Sabahattin Ali've ayırmıstı. Mazırtıklar önceden baslamıstı demek. . Almanya'ya gitmişken, izlencemi birazcık genişletip, geziyi birkaç gün daha uzatabilir miydim? Usuma takılan bir tek engel, "erkan seçkrf havasıydı. Içimden: Seçimler bensiz de olabHir. Ben yokum, diye Anayasa Mahkeme si, Erken Seçim ibsası'nı iptal eoecek değil ya! diye geçırdim Anayası Mahkemesı, Erken Seçım Yasası'nın bir maddesıni iptal ettiğine göre, geziyi bir süre uzatamaz mıydım? Ayla takılıyordu: Mustafa Abi, oralarda kaybolduğunu, yttüğinl fllan yazma, btz burada çok üzülüyoruz! Olur, yazmam! Yola çıkarken geldi, Prof. Server Tanilli'nin, "2O00'e Doğru"dergisinin başına gelenlerle ilgili olarak, Avrupa'da yaptığı gihşimler Tanilli, "Turkiye Aydtnlanyia Dayanışma Girişimr adına, biri Londra'daki "Uluslararası Basm Enstrtüsü" Dırektörü Peter Galliner'e, öbürü Brüksel: deki "Uluslararası Gazeteciler FecİBrasyonu" Dırektörü Bayan Mia Doornaert'e olmak üzere, iki protesto mektubu yollamıstı. Tanilli, mektuplannda özetle şöyte diyordu: "Sayın Başkan, Turkiye'de "2000'e Doğru" adıyla yayımlanmakta olan ciddi bir haftalık haber ve düşun dergisi, kjsa bir süre önce, henüz baskı sırasında iken, polisçe müdahale edilerek dağrbmı engeHendl... SÖz konusu müdahale, Basın Kanunu'na 1983 ytlında, yanl 12 Eylül askeri darbesinden sonra ekJenen bir maddeden kaynaklantyor; buna göre, yayın organlannın yayımından önce de suç isleyebUecekieri kabul edilerek, adı geçen türden bir önlemin aknmaama cevaz verHryor. Bununla, basının ne denli keyff ve siddetil baskı ve mudahaielere uğreyabileceğini s/'ze anımsatmayı gereksiz bulurum; nitekim yukanda zikrettiğim olay, pek çarpKt bir ömeğidir bunun. işın ilgınç yanı, 12 Eyturden sonra Basın Kanunu'na eklenen antJdemok/atık maddeler, yalnız bundan ibaret değil; daha da korkuncu, anayasa metninde, butun uzgürlüklere olduğu gıbı, basın özgurlüğüne de düsmanca bir gözle bakarak, antidemokratik önlemlere bizzat çanak tutmaktadır... Turkiye'de gazeteciler, 12 Eylül'den sonra Basın Kanunu'na eklenen tüm antidemokratik hükumlerin yururtuktBn kaldmtması ve eski Basm Kanunu'nun tarbşmaya açılması istemryie harekete geçmis bulunuyorlar. Onlan bu istemlerinde yalnız btrakmayacağıncza, bizzat anayasa da içinde olmak üzere. basın özgüriüğünun, çağvnızın bu "onsuz olmaz1 özguhuğünun karsısına dikilen tehlikeleri bertaraf etmede, ulusiararası pek saygın bir kunJus olarak roi oynayacağmaa yurekten tnanryorum..." Yine yola çıkarken, Metin Toker'den yeni bir açıklama aldım; Bülent Ecevit'in 1957'deki ilk m'ılletvekilliği ile ilgili. Metin "Fbker, "2 ekimde ben adaylık madaylık istemediğimi ismet Inönu'ye de resmen ve açıktan söyiemis, Bülent Ecevtrin mmvekMğl tstağtni 'olumlu müteala' He kendisine aktarmısken, o tarihten sonra Omay ile Ankara garmda 'bir asağı bir yukarı yüruyerek' aynı konuyu neden tartışayrm? Olay çoktan, 2 ekim öğle vakti bitmiş, kapanmış" diyor, ekliyor: "Bir de Omay" Benim açıklamam 1975 yılındadır. Sayın Toker o zaman herhangi bir açıklama, ya da düzertme yapmaya gerek duymamıştı' diyor. Ne gerek duyacağım? Olayın gerçek hikayesi, san bildirdiğim gibi 'İsmet Inönü ile 10 yıl' kitaplannın binnd dtdtndedir ve onun ilk baskısı 1965tir. 1965İen 1975'e on yıl var, Omay o sırada ayda mıymts? Dedim ya, saçma ve luzumsuz bir konuyu konuşuyor gibiyiz. Ecevit siyasete öyle veya böyie girmis ne fark eder? Bana, Bülent Ecevit bunu senden bugün isteseydi, ne yapardın?' diye sordun. Sevgili Ekmekçi, eğer bugun 1957ye dönseydik ben 33 yaştnda olurdum. Tekrar 33 yasında olabilseydlm, herhalde yapacağım en son şey Bülent Ecevit ile onun milletvekiHiği ısteğine vereceğim cevabt duşunmek olurdu... Seygiyle gözierinden öperek (Metin Toker)." Toker'ın, Ibrahim Saffet Omay'la tartışmayı sona erdirmesine sevindim. Bir gazetecı olarak, gerçeğin her zaman tek yonlü olmadığını da bilmesini isterdim. Hani Nasrettin Hoca, "Sen de hakltsınr dem\ş ya. AfH York'ta BviktmUr (ERGUN laşıyordu metroya doğru. Peşinden metroya girdim. 1 nolu trene bindi. Son anda attım kendimi içeri. Olağanustü bir yüzu vardı kızın. Bir süre yüzüne dalip gittim. Neden sonra aklıma geldi Birikim'ler.Turk müydu acaba? Excuse me, are >ou from Turkey? Yes , dedi. Village'da Birikim ler gor AKLEMAN) düm. Satıcı sizin sattığınızı söyledi Buralarda bir yerde kalıyormuş. Bir gun apartmanın bodrumuna inmiş, yerde atılı bir süru Birikim bulmuş. Birkaç Türkçe kitap da \armış. Eve birlikte gittik. Kapıcıya eskiden bir Türkün bu apartmanda oturup oturmadığını sordum. Bir Türk varmış. "Esrarengiz" biriymiş. Koca pondo TOURISM & TRAVEL KAPADOKYA 28 Ekim1 Kasım Ürgüp. Göreme, Ihlara Vadisi, Avanos, Peri Bacaları. 85.000 TL. (yarım pans.) iai2/1&12 (3 gece/4 gün) 70.000 TL. (yarım pans.) ; Zil, şal ve gül" ülkesi KONYA HZ. MEVLANATURU Ispanya şimdi modern endüstrisiyle Istanburda... Sergiye Katılan Sektörler • • • • • • • • • • Sermaye yatırım malları Makinalı aletler İnşaat makınaları Elektrikli makinalar Gıda imalatı endüstrisi İş emniyetine ilişkin makinalar Grafik sanatlan ve kâğıt sanayii Spor malzemeleri İnşaat Mühendislik 28 Ekim1 Kasım İzmir, Denizlı, Pamukkale, Efes, Selçuk, Bergama. 90.000 TL. (yarım pans.) EGE İNCİLERİ KONYA HZ. MEVLANA ŞEBİ ARUZ TÖRENLERİ 17.12/20.12 (3 gece/4 gün) 87.500 TL (yarım pans.) Rumeiı Cad. Şafak Sk. Mümtaz Han No: 36 Kat 4 Nişantaşılstanbul Tel 130 52 59 148 06 06 1722 EKİM 1987 İSTANBUL SERGİ SARAYI TEPEBAŞI İSTANBUL • • • • • • Kimya Demir ve çelik Elektronik / bilgisayar Otomotiv sanayii parçaları Otomobil yedek parça sanayii Elektrikli küçük ev aletleri Panel "ANAYASA MAHKEMESl KARARI VE ERKEN SEÇÎM" Yöneten: Murat BELGE Katılanlar: Orhan ALDIKAÇTI, Bülent AKARCALI, Taha AKYOL, Mehmet BARLAS, Uğur MUMCU, Bülent TANÖR 12 Ekim Pazartesi Saat: 19.00 PangaJtı, lNCt Sineması Asılış 17 Ekım 1987. Sajı 14 30 Scrgı. 11 00 20 00 sjatlcn arasmda gczılcbılır Bl LSAK SAK U U f t i U t K /KUinHr Ht2MfTLF«l »»4 U n H r t 2 f T l 4