17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMHURÎYET/10 29 EYLÜL 1986 Daha Mahkum olurlarsa afçıkarttnz Neler Yapacak?.. MFHMFn KEMAL ANKARA Alanlarda, geniş apluluklar karşısında "Bunbr narşist" diye eleştirdiği "eski üerierle" Ugili olarak BaşbakanTurgut Özal "Merak etmeyin, merak etmeyin" diyor ve eklipr: "Iger konuştuklan için ceza alırlırsa mabkemelerde, biz ontar idn af çıkartınz." Giziantep'ten sabah yola çıkıyouz. Araban ve Yavuzeli ilçelernde seçim nutukları atıyor Ozal Zaman zaman yadırganan üsluhından son bir örnek veriyor tu iki ilçede ve sözü "eski lideriere" getirerek "Yasaları çiğnrrorlar, kendilerine konulmnş >asaklan çigniyorlar. Bunlar aıarşist değil de nedir?" diye scruyor kürsüden. Sabah "ilk nutukla" boğazı temidenmiş, bizlerin de sabah mahmurluğu geçmiş, kısaca herkesin "afyonu patlamış" olduğu için, Başbakaıun onde oturduğu koltuğa yaklaşıyoruz: Sayın Başbakan, siz yine pek alışmadığımız uslup içinde konuştunuz ve eski liderleri fena suçladınız. Ben biraz aşırı konuştum mu herkes şaşırıyor. Onlar bize neler söylüyor, onları eleştiren yok, söyledikleri sözlerden dolayı... Hnarşist' olarak nitelediği eski liderler için Özal'dan: POLİTİKA VE OTESİ ı Seçimden yarına ne kaldı ? YALÇINDOĞAN Türk siyasal hayatının en ilginç ara seçimlerinden birini yaşadık. Eskilerle, yenilerin, yahut yenilerle eskilerin birbirine kanştıkları kampanya, seçim sonuçlarının alınması ile oirlikte yerini, "şimdi ne olacak?" sorusuna bıraktı. Seçim kampanyası süresindeki konuşmaları nedeniyle "anarşist" olmakla suçladığı yasaklı eski siyasi liderler için, "Ceza gelirse hapis yatmalarını istemeyiz, biz af çıkarırız" biçiminde konuşan özal'a göre, eski liderlehn hapis yatmaları, demokrasi açısından da doğru değil. Büyük gürültülerle kuruîan HDP, ara seçimlerde tam anlamı ile kayboldu gitti ve Yazar'ı seçim gezilerinde gazeteciler bile izlemediler. Biraz önce de anarşistler dediniz... Şimdi bakın... Ortada yasalar var, anayasa var... Yani onlann siyasi yasağı var. Ben bu yasaklar iyidir demiyorum, ama ortada fiili bir durum var ve bu durum bizim dışıtnızda, bizim iktidara gelmemizden önce yaratılmış bir durum. Ama bugün de bir vakıa. Hukuki bir valcıa. Onlar yasaları da, anayasayı da hiçe saymış olmuyorlar mı bu tutumlarıyla ve konuşmalarıyla? Zaten 12 Eylül öncesinde de anarşi memlekette böyle yaygınlaşmadı mı? Ben bu fiili durumu söylüyorum. Yasalara aykın olduğuna, konu da hükümetin dışında bir yargı sorunu olduğuna göre, sizin siyasal iktidar olarak bu konularda tutumunuz ne olabilir? Konuşmaları hakkında soruşturma açıyor savcılar. Yani iş mahkemelere intikal eder. Tabii biz onların hapis yatmalarını istemeyiz, eğer ceza alırlarsa. Af çıkartınz. Merak etmeyin, onların hapiste yatmalanna, konuştular diye hapis yatmalanna gönlümüz razı olmaz. Doğru da değil zaten demokrasi açısından hapis yatmaları... Türk siyasal tarihinin en ilginç ara seçimlerinden birini yaşadık. Yüzlerce çelişkiyle dolu bulunan, çeşit çeşit propaganda araçlanyla donatılan ' 'eskilerin yenilere, yenilerin eskilere karıştığı" bir kampanyayı geride bıraktık. Bugün önce, bugune dek belki de gazete sütunlanna pek yansımamış bir özet, bir genel değerlendirmeyle yetineceğiz. Yanndan itibaren de "Şimdi ne olacak" sorusunu çeşitli yönleriyle irdelemeye çabşırken, kampanya sırasında ortaya atılan ve fakat ancak bundan sonra yanıt bulabilecek sorulan aydınlatmayı deneyeceğiz. Seçim kampanyasının belli başlı partiler itibarıyla "nasü geçtiğini ve parlilerin nasıl davrandığım" ozetlersek, aşağı yukarı şöyle bir tabloyla karşılaşınz: ANAP: Seçim kampanya KÖŞEDEKİLİDER Kampanyayı, taktik hataları ile bitiren SHP'nin lideri Erdallnönü Manisa'da Demirel'den sonra kürsüye çıkarak önemli bir hatamn kurbanı olurken, alana nasıl girdiği, nerede olduğu da anlaşılmadu Diğer konuşmacılar rahatlıkla sözlerini bitirirken, SHP lideri bir köşede sıradan bir konuşmacı gibi sıra bekliyordu. Özal'dan mutlaka söz ederek, çatarak da olsa, ANAP'ın propagandasını yaptı. Devlet Bakanı Ahmet Karaevli'nin gözlemi yerinde: "Biz aslında TV'de bir dakika değil, 12 dakika propaganda yapıyoruz. Hepsi ANAP'tan bahsederek bizim propagandamın yapıyor ve bizden korktuklannı belli ediyor. Vatandaş da Bunlar ANAP'tan korktuklanna göre, bunda bir iş var' diye düşüniiyor." SHP: Seçim kampanyası sırasında belki de "en zayıf" parti SHP idi. Propaganda açısından "en kötiı parti" olan SHP'de Genel Merkez ekibinin zayıflığı kendini sürekli duyurdu. Örneğin ANAP'lılar hemen her gezi öncesinde gazetelere telefon yağdırarak tek tek davet çıkartırken gazetecilere, SHP'den hiç kimseye tek bir telefon gelmedi. "Basın ister izler, ister izlemez" havası SHP'nin bu işlere ne kadar yabancı olduğunu ortaya koydu. Ayrıca kürsude de büyük hatalar yapıldı. Örneğin Manisa'da Demirel'in âlâ ve valâ ile yaptığı propaganda ve kente girişten sonra miting yapmak büyük hataydı. İş bununla da kalmadı. Manisa'ya kimin girdiği belli olmadı, kürsüye önce partinin diğer yetkilileri çıktı. Onlar konuşurken, Genel Başkan Erdal lnönü kursunün bir köşesinde bekledi, durdu. Onlann konuşmalarını bitirmelerini bekledi. Olmaz. Böyle propaganda olmaz. Genel başkan bekkmez. Genel başkan gelir, konuşur, gider. Kenarda beklerse işin " r a c o n u " kaçar. Siyasal etkisi azalır. Alarıdakiler de dağılır. Nitekim oyle oldu. Ya da Gaziantep'te olduğu gibi. 200 seçmenin bulunduğu bir köye gidilirken tam iki buçuk saat o köy yolunda harcandı. İki bin arabadan oluşan konvoyun tozlu köy yolunda çıkardığı bulut "radyasyon bulutu" gibi yukseldi, yükseldi ve arabaların içine doldu. Yitirilen iki buçuk saat sadece 200 oy içindi. Oysa aynı saatlerde Gaziantep içinde on bin kişi Inönü'yü boşuna bekledu Köy, yolunda jdtirüen saatler havanın kararmasma, kent içinde miting alanında bekleşen insanların dağılmasına neden oldu. Aynı saatlerde Antep'te bulunan ANAP Genel Sekreteri Mustafa Tasar sevincinden neredeyse göbek atıyordu: "Bunlar iyi ki hava kararmadan önce geimediler. Yoksa topladıklan bu konvoyla sehirde bir tur atsalardı on bin oy fark ederdi." Düzenledikleri mitinglerde SHP'liler hep Özal'dan ve Geride kalan ara seçim kampanyası boyunca muhalefetteki 11 parti sürekli olarak ANAP'tan bahsederek, "adeta" ANAP propagandası yaptı. Ara seçim kampanyası boyunca en iyi örgütlenmis parti olarak DYP gözüktü. Genel merkez örgüt işbirliği hiçbir yerde fire vermedi. En renkli ve Amerikanvari kampanyayı ANAP yürüttü. Buna rağmen, parti içi çekişmeler desteğin kaymasına yol açtı. Bn sempaük parti görünümü kazanan Vural Arıkan'ın iki kişilik partisi VAP, 1520 kişilik kalabalıklarla ama ilginç sözlerle kampanya götürdü. sının en "renkli propagandasıııı" ANAP yürüttu. "Amerikanvari" propagandanın en yeni örneklerini sergileyen ANAP, bunun için bilgisayardan traktöre kadar her turlu aracı kullandı. En bol parayı ANAP harcadı. En iyi organizasyonu ANAP gerçekleştirdi. Buna rağmen parti örgutü içindeki "yerel çekişmeleri" ara seçim dönemi sırasında olsa bile, engelleyemedi. Çünkü ANAP içinde "1988 seçimlerinde ben ne olacağım?" sorusu seçim yapılan bölgelerden gelen her milletvekilinin aklına takılan ilk soru oldu. Bu nedenle bazı bölgelerde parti örgutü diğer milletvekilleri tarafından, "yeni adayın" altından çekildi. Propaganda açısından, ANAP'a aslında diğer partilerin tümü yardım etti. Nasıl mı? Her gece TV'deki seçim konuşmalannda her parti ANAP'tan ve NE ALIRLAR? Seçimin en renkli lideri obna özeUiğini koruyan TUrgut Özal, iyi örgütlenmis kalabahklan gördukçe costu ve yasakh rakiplerine "anarşist" dedl (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) DSPŞHP N E R E D E Ayrflıyo^îar Ecevit ve Gürkan'la Program üzerine soyleşiler • I uık seçnıcnleı \osy;ıl ı!emokı;ısHİcn nc hcklıyor? Şahin Alpa\ •Sosyal ık'moknısının ıktısai promamı Sc\fctlin (iürscl ŞAHIN ALPAY SEYFETTIN GÜRSEL CAC0A5 YATtlHM! İLHAN SELCUK ANAP'tan söz ettiler ve en büyük propaganda hatasına düştüler. Hatta Manisa'da SHP'nin mitingini izleyen bir Alman meslektaşımız hiç Türkçe bilmediği halde döndü ve şöyle dedi: "Bu ne biçim sosyal demokratlann mitingi? Ben Türkçe bilmiyorum, ama çok sık üzal'ın adının geçtiğini duyuyorum. Neden hiç tnönii'den bahsetmiyorlar? Başkasuidan söz ederek kendi propagandasını nasıl yüriitiir bunlar böyle?" DYP: Kampanya sırasında "en iyi örgütlenmis parti" olarak göründü. Genel Merkezin parti örgütüyle sıkı işbirliği hemen hiçbir yerde fire vermedi. Bu nedenle de Süleyman Demirel'i şahane konvoylar karşıladı. Demirel her gittiği yerde "geçmişteld şanına layık" olarak karşılandı. Konuşmalarında gerçi Demirel hiçbir yeni mesaj vermedi, ama kalabalıklar karşısında "yeni edindigi konuşma üslubuyla" formda olduğunu kanıtladı. Her konuşması sırasında "Kendim için bir şey istiyorsam namertim" sözü, kalabalıklar tarafından tebessümle geçiştirildi. "Demirel'i yeniden görme merakı" sağ düşünceye yatkın vatandaşlar katında müthiş revaç gördü. DSP: "Eski liderlerden" Bülent Ecevit'in yeniden seçim alanlarında "farklı bir üslupla" konuşması, kampanya sırasında yoğun tartışmalara neden oldu. Solu dışlayarak sosyal demokrasiyi savunan "yeni sosyal demokrat tipini" çizen Ecevit, bol bol aydın ve gazeteci eleştirisiyle uğraştı. Gazetecilere hiçbir partinin mitinginde saldırılmadı. Ama sadece DSP'nin mitinglerinde gazeteciler tartaklandı. Sık sık "AUah" sözünu dilinden düşürmeyen Ecevit "ortanın solundan ortanın sagına" doğru bir hamle yaptı geride kalan kampanyada. RP: Refah Partisi, uzun süre sessiz ve derinden gitti. Daha çok köylerde çalıştı. Bu arada Necmettin Erbakan RP'nin düzenlediği toplantılarda boy gösterdi. İlginç olan Erbakan'ın kürsüye davet ediliş biçimiydi. RP konuşmacılan "Aramızda Prof. Dr. Necmettin Erbakan beyefendi de bulunuyorlar" dedikten sonra "Eger istiyorsanız o da si.«4thitap etsin" biçiminde konuştular. "Hallan ısran" üzerine kür^üyen ge,len Erbakan şu sözlerini "polis kayıtlanna" geçirmek istedi: "Ben aslında kürsüye sizin davetliniz olarak geldim. Sizler istediniz, ben de onun için huzurunuza çıktım." Erbakan böylelikle "herhangi bir mahkeme olasılıgını" bu sözleriyle önlemek çabasına girdi. HDP: Büyük gürültülerle ve tantanayla kurulan Mehmet Yazar'ın HDP'si, ara seçimlerda kayboldu gitti. Öyle kayboldu ki, Yazar'ın diğer partilerde olduğu gibi, yaptırdığı seçim otobusü genellikle boş kaldı. Seçim otobüsünde basın bile tam anlarruyla yer almadı. Yazar'ı izlemeye nerdeyse gerek duymadı basın. Ara seçimler HDP'nin sonunu ilan etti. Kampanya sırasında öyle moral bozucu manzaralarla karşılaştı ki HDP, Mehmet Yazar alanlarda kürsü kurmak yerine, çay bahcelerinde konuşmayı yeğledi. Yazar'ın gradosu düştü, sıfırı tüketti. VAP: seçimlerin belki de "en sempatik partisi" Vatandaş Partisi oldu. Sevimli Vural Ankan'ı sokaktan geçen onbeş kişi dinledi. Sokaktan geçenler yirmi otuz kişiye çıktığında durup onlar da " b u ilginç konuşmalan" ilgiyle izledi. Dinleyenler çok, ama çok azdı. Ama ilginç sözler, ilginç eleştiriler kampanya sırasında Vural Ankan'dan geldi hep. Diğer partilere girmeye pek gerek yok. Şimdi ne olacak?.. Zaman zaman kampanya sırasında edindiğimiz bilgiler ve izlenimlerle birleştirerek, seçim sonuçları doğrultusunda onümüzdeki dönemi irdelemeye çalışalım şimdi. Ara seçimler bitti; herkes eteğindeki taşları döktü. Şimdi biz dökülen taşlardan payımıza düşenleri alalım, liderleri eleştirmeye davranalım. Bizim ilhami Soysal'a göre, Turgut Özal, takunyalılardan sayılır. Belki bilmeyeni vardır, takunyalılar diye Devlet Planlama Teşkilatı'nda çalışan, abdestindeki, namazındaki kişilere denirdi. Öğle oldu mu takunyalar giyilir. abdeste durulurdu. Neyse, o dönem çoktan kapandı. Şimdi başka dönemler açılıyor. Turgut Özal için takunyalı dönemden kalma bir MSP'lilik vardır. Bunu, 'kardeşı Korkut Özal MSP'lidir de ondan gelir' diye yorumlardık. Necmettin Erbakan Hoca nicedir sustuğuna gore, bir yetkili ağızdan duymak isterdik. Olan oldu, kapatılan iki partinin lideri yasaklamayı yasa masa beklemeden kendileri kaıdırınca, sıra Erbakan Hoca'ya geldi. Gerçi Erbakan Hoca en tedbirlilerindendir. Ne olur ne olmaz diye konuşmalarını ara seçimlerin sonuna sakladı, ağzından baklayı çıkardı. Ötekiler kadar kıyıcı olmasa da söyieyeceğini söyledi: ".. Özal, 197Tde bizim izmir'den milletvekili adayımızdı. Eğer o zaman seçilseydi hidayete ererdi. Milli görüş içinde faydalı hizmetier yapardı. Ama seçilemedi. Takdiri ilâhiye bakın ki, bugün en büyük faizci kesildi. Memlekete en büyük tahribatı yapıyor." Şimdi takkemizi önümüze koyup şöyle bir düşünelim: Özal gerçekten takunyalı mıydı? Özal gerçekten milli görüş yanlısı mıydı? Özal, bugün olduğu gibi gerçekten serbest ekonomiden yana mı? O gün öyleydi de bugün böyle mi? Bu sorular kardeşı Korkut Özal için de sorulabilir. Bu iki kardeş son bağlantıda, aralarında bir anlaşmaya mı vardılar. Bırakalım şu takunyacılığı, 'milligörüşu', şunu bunu, işimize mi bakalım dediler. Böyle dedilerse çok başarılı oldular. Biri muslukların başında oturuyor. öteki Arap âlemi ile birlikte muslukları kendinde yana çevirmeyi başarıyor. "Aynası istir kişinin" diyen şairin hakkı var. DYP'de olsun, öteki partilerde olsun, Turgut Özal'ın 'yakın arkadaşım' dedigi, onlann da bu sözü paylaştığı bir çok arkadaşı var. Bunlardan bazıları ile fırsat düştügünde konuştum. Edindiğim izlenim, hepsinin de 'Turgufu biz böyle bilmezdik' dediğidir. Yani bir 'Turguf bilirlermiş ama o 'Turguf bu 'Turguf değilmiş. Doğrusu bir kişi yakınlarına, dostlarına, arkadaşlarına karşı kendini böylesi saklayabilir. Korkut Özal için de, 'Böy/es/ büyük bir tüccar olacağım bilmezdik' diyorlar. Bizde, 'Kişi söğüt gölgesinde yatarken kendini belli etmez' diye bir söz vardır. İki kardeş, üçüncüsü de var, kenditerini iyi gizlemişler. içlerindeki cevheri iyi saklamışlar. Vakti gelince de iyi kullanıyorlar. Celal Bayar da, Süleyman Demirel'e biraz küçümsemek için 'Bizim su müdurü' derdi. Ama 'su müdürü' Süleyman Bey de kendini iyi saklamış. hiç de Celal Bayar'ın dediği, istediği adam olmamıştı. İktidarı boyunca bildiğini, işine geleni yapmıştı. Demokratların soyundan geldiğini, onlann gelenek, görenek ve törelerini hiç aklına getirmemişti. Siz bakmayın meydan nutuklarında söylenenlere. Orda överler, göklere çıkanrlar ama, bir şey istediniz mi politikada yüzünüze bile bakmazlar. Süleyman eski demokratlara nasıl yüz vermedi ise, Turgut da şimdi eskilere boş veriyor. Bildiği yolda da gidiyor. Kimsenin farkına varamadığı bir erişilmez mi? Sanmıyorum. Ekonomıde getirdikleri, götürdükleri bilinmeyen seyler mi? Hayır değil!.. Vaktiyle birlikte Planlama'da, şurda burda çalıştığı arkadaşları var, onları dinleyin, neler söyleyecekler! Hiçbiri yapılana şaşmıyor... İçlerinden bazıları şöyle konuşuyor: "\apar, eder, kafası kızarsa çeker gider." Bir de bu var. Kafası kızıncaçekergidermiş... Belki müsteşarlıktan, bakanlıktan çekip gitti, ama burdan, bu erişlığı noktadan kafası kızınca çekip gidemez. Eteğinden tutacak çok kişi vardır O kadar kolay değil!. ÇAL1SANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞtPAL Askerlik borçlanması ve göçmenler SORU: Ben 1924 doğumlu olup, bir kamu kurumunda Emekli Sandığı iştirakçisiyim. Askeriiğimi göçmen olarak gelmeden önce uyrugunda bulunduğum ulkede .vaptım. Türkiye'ye göçmen olarak gelip de Türk vatandaşlığına kabul edilenlerin Türk vatandaşlığına geçmeden önce geldikleri yabancı ülkelerde askerlik surelerinin borçlandınlarak sigortalı hizmetlerden sayılması gerektiğini bir Yargıtay karanna dayanarak yazmıştınız. Ben geidiğim yabancı ulkede er olarak yaptığım askerttk hizmetimi Emekli Sandığı iştirakçisi olarak saydırabilir mivim? H.Ö. SÜRECEK DSPSHP programlarının karşılaştırılması ağlamak ve gülmek 5 ! SAVU] YARGI ÖNÜNDE YANIT: Sosyal Sigortalar Yasası uyannca "sigortalı olarak tescil edilmiş bulunanların, er olarak silah altında veya yedek subay okulunda geçen surelerinin tamamı" borçlanılabilmekte ve sigortalı sure olarak kabul edilmektedir. BağKur yasasma gore de "sigortalı olanlar, askerlikte er olarak geçen hizmet süreleri ile yedek subay okulunda geçen surelerinin tamamını borçlanabilirler. Ölümü halinde sigortalı olanlann bak sahipleri de borçlanma talebinde bulunabilirler." Emekli Sandığı Yasası ile "muvazzaf ve ihtiyat askerlikte er, yedek subaylıkta yedek subay okulu öğrencisi olarak geçmiş" süreler, borçlanma hakkı tarumıştır. Sosyal Sigortalar Yasasının askerlik borçlanması hükümlerine ilişkin açılan bir davada Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 19.11.1985 tarihli, 1985/6086 Esas ve 1985/6359 kararı "Yargıtay Kararlan Dergisi"nin şubat 1986 ve 2. sayısında yayımlanmıştır. "(...) Davacı Türk vatandaşı olduğuna göre, vatandaşlara tanınan tüm Sosyal Sigorta haklarından ve bu arada askerlik borçlanmasından yararlandırılması doğal karşılanmalıdır. Anılan 60. maddenin (F) fıkrası, amacına uygun biçim'ie vorumlandığında, muhacir olarak gelip Türk vatandaşlığına alınanlann geldikleri ülkedeki askerlik hizmetlerinin kabul edilerek yeniden askerlik yaptınlmaması olgusu da göz önünde tutulduğunda yurtdışındaki askerlik süresini borçlanabilecekleri sonucuna \armak gerekir. Tersi bir düşiincenin kabulünün ise aynı ülkenin vatandaşlan arasında eşitsizliğe neden olacafiı açıktır. Mültecilerin Hukuk Durumuna Ait Sözleşmenin Onaylanması kakkındaki 29.8.1986 tarih ve 359 sayıiı yasanın 23. maddesi vatandaşlara yapılan sosyal yardımların miiltecilere de yapılacağını, 24. maddesi, İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu'ndan dogan bir çok haklann kendilerine verileceğini niikme bağlamaktadır. Anılan sözleşmede. askerlik borçlanması ile ilgili açık bir hiikiim yoksa da askerlikte geçen sürenin borçlanılması hakkının, Sosyal güvenlik haklanndan bulunduğu tartışmasızdır. Miiltecilere tanınan haklann Türk vatandaşlığunı kazanmış Türk asıllı muhaciriere tanınmamasının hukuk mantığı ile açıklanması mümkiin değildir. (...)" Dileriz ki Emekli Sandığı ilgilileri Yargıtay'ın bu görüşüne katılır ve Türkiye'ye göçmen olarak gelenlerin, bir başka ulkede yaptıkları askerliğe ilişkin sürelerini borçlanma kapsamına alır. »SOlin (KDV1çınde) Çaâdâ^ layıpUn, Türkoca* Cad. 33/41 Cajalo^lu laantaul İLAN PERŞEMBE ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1986/186 Davacı Yumrutaş köyt» tüzel kişiliğini temsüen köy tnuhtarı Yaşar Demir, vekili Av. Selim Ağca tarafından davalılar Mustafa kızı Ayşe ve 15 arkadası adına açılan idare adına yazım davasında, davalı Mustafa kuı Ayşe'nin birkaç kez aranmış ise de bulunamadığından, bu yüzden duruşma gününün gazete yolu ile duyurulmasını davacı vekili istediğinden, davalıya karşı idare adına yazım davasının duruşması 10.10.1986 günü saat 10.10'a bırakıldığından davalının duruşmaya gelmeyip, özür bildırmeyip, vekil de göndermezse HUMK'nun 213 ve 377. maddeieri gereğince davanın yokluğunda sUrdürüleceği duyurulur. Basın: 28417 BASISI ÇIKTI 840 lira (KDV içinde) UA\AYIM.\RI ,.ıt.ıl(.>.fiı<. S<.k >IK. 1 .T h.ııı4C» | ( ; ı i ı | ( > i i l ı ı K l . ı ı ı l n ı l Çağctaş Yayınları, Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğluİstanbul • Fazia kilodan • Aşırı yorgunluktan • Içki ve sigaradan • Ruhsal gerilımden kaçının Ondokuz Mayıs Cad. No 8 Şışlı Muayen* ve Kontrol için Tal: 14S 58 66 172 61 43/44 KALBİNİZİ KORUYUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle