16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GORUŞLER 2 HAZİRAN 1986 tinmeyecek ve İstiklal Mahkemesi'nden de hesap sorma cüretini göstereceklerdir!.. Demokrasi koltuk değneği ile yürümez. Demokrasi halkm benimsemesi ile ayakta durur ve Türk toplumu için başka bir seçenek de yoktur. Askeri müdahaleler olmaksızın, hele hele demokrasi aşkına böyle bir müdahaleye yönelinme zemini yaratılmaksızın sivil toplumun gayretiyle demokratikleşme sürecinde hızlı adımlar atılabilmelidir. Dilenen bu. Bir daha ordunun müdahalesine gerek duyulmasın. SONUÇ Ancak bunun yolu 27 Mayıs'ı karalamaktan geçmez. 27 Mayıs Devrimini karalayarak, ona darbeler üstüne darbeler indirerek, sözde antimilitarist özlemi dile getirmeye calışmak, sol gösterip sağ \nrmaktır. 27 Mayıs Devrimine bu tür yanlıs ve duygusal yaklaşımlar demokrasi dışı güçlere çağn mektubu çıkarmak anlamına gelir. Birbirimizi aldatarak Türk halkını yanılgılı ve yanlış mecralara sürüklemeyelim. Bir gün gelir gerekçe göstermekte zorluğa düşebiliriz. îyisi ve kötüsü ile geriye dönmelerin Türk toplumuna hiçbir yarar sağlamayacağının bilincinde olmak durumundayız. Çağdaş uygarhk düzeyine, özgürlükçü demokratik düzene ulaşmanın yolu ileriye yönelmekten geçer. Siyaset tarihten çok farkü bir bilimdir. Siyasetçi toplumda tarihçiden farklı görevler üstlenir. Siyasetçi, ülke yaranna, ülkenin geleceğine yönelmek durumundadır, geçmişine değil... 27 Mayıs Devrimine Darbe mî? KÂNİ EKŞİOĞLU Istanbul Barosu Avukatlanndan Demokrat Parti'nin Meclisteki ağırlığını her türlü demokratlıktan uzak olarak tam bir hegetnonyaya dönüştürüp ünlü Tahkikat Kornisyonu'nu da faaliyete geçirdiği günlerdi. O günlerde Hukuk Fakültesi'nde artık ders yapılamıyor, iktidar panisinin antidemokratik zuKlmlerinin tartışmaJarı ve baskılan ile uğraşılıyordu. Bize ders vermeye gelen çok değerli hocamız Sayın Ord. Prof. DT. Hıfa Veldet VELlDEDEOĞLU'na öğrenci arkadaşlardan biri "Hocam, Tahkikat Komisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. Hiç unutmam. Değerli Hocamız bu sorunun yanıtını şöyle vermekteydi: "Sevgili arkadaşlar, ben anayasa hukuku profesörü değil, bir medeni hukuk profesörüyüm. Bu nedenle anayasa hukukunu iigilendirecek bir konuda beyanda bulunmak istemem. Yaİnız şu kadannı soyleyeyim ki, bir hukukçu olarak bugıin hiç de iyi bir günümde değilim.'" Hepimiz daha hukukun ilk öğrencileri olarak ortamın vahametini kavramış ve koca salonu çınlatırcasına alkışlarla gereken diyaloğu kurmayı başarmıştık.. Şimdi burada 27 Mayıs Devriminin nedenleri üzerinde duracak değilim. Bunlar hepimizce çok iyi bilinmektedir. Ne var ki, bunu bilmeyenlerimiz çıkmaya başladı. 27 Mayıs Devrimini redde götürecek bu eğilimin giderek tehlikeli boyutlara varma yeteneğine yönelindiğini ibretle izlemek durumundayız. 27 Mayıs Devrimi her şeyden önce bir olgudur. Yapılmış, bitmiş, tarihe mal olmuş bir olgu.. Kendine özgü özellikleri, çağdaş içeriği, ileriye yönelik ilkeleri ile tarihimizin yadsınmaz sayfaları arasında yer almıştır. Her devrim gibi 27 Mayıs Devrimi de devrim koşulları içinde gerçekleşmiş, devrimi oluşturan temel felsefe saptırılmaksızın amacına ulaşmıştır. Sayın Avukat Burhan Apaydın'ın "Yassıada'daki idam ve mahkumiyet kararlarının kaldınlması" istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yaptığı başvuru, 27 Mayıs Devriminin tartışılmasma zemin oluşturdu. Bu tartışmanın vardınlmak istendiği tehlikeli boyutlar ve 27 Mayıs Devrim eylemine vurulmaİc istenen darbeler yirmi altı yıldır bu olguyu içine bir türlü sindiremeyenlerin cephelerini güçlendirip pekiştiren bir gelişme göstermektedir. Siyasal nitelikte olanı şöyle dursun, adi suçiardan verilen ölüm cezalarmın bile artık geride bırakjldığı çağımızda Menderes ve arkadaşlannın idam edilmelerini başta en bağnaz olanı dahil, hiç kimse alkışlamaz. Boyle bir alkışın adı coşku değil, yaJnızca sadistliktir. Ancak bundan yirmi altı yıl öncesinin koşulları içinde Yüksek Adalet Divanı'nın oluştunılması amacıyla çıkanlan 3 sayılı yasa ile Yassıada yargılamaları yapılmış, hatasıyla sevabıyla verilen hükümler tarihe mal olmuştur. İşin ilginç ve doğru yam bu konu ne yargılayanlar ne de başkalan tarafından hiçbir zarrıan gündeme getirilmemiş, olay kapanmıştır. Bu da yargılama sonuçlannın hiçbir suretle mutluluk verici, kıvandına bir şey olmadığını göstermektedir. Bununla artık siyaset değil, yalnızca tarih ilgilenecek; zamanla gereken yargıyı tarih verecektir. KİME YARAR SAĞLAYACAK? Şimdi güncelleştirilen bu konunun kime yarar sağlayacağını, ülkeye ne gibi kazanımlar getireceğini iyi tartmak gerekir. 27 Mayıs Devriminin ülkeye getirdiği yeniük ve demokratikleşme sürecindeki özgürlükçü adımlar nasıl yadsınabilir? 61 Anayasası'nın çağdaş demokrasideki sağlıklı yeri nasıl gözardı edilebilir? Sayın Apaydın belki de mesleğinin gereğini yapıyor. Ama 27 Mayıs hakkındaki şu vargısı meslek gereğini aşan bir çağn niteliğine dönüşüyor: "Sonuç olarak 27 Mayıs, bugüne kadar anlatılmak istendiği gibi bir diktatörtüğü yıkıp, demokrasiyi kurmak hareketi degil, sıradan bir hiikümet darbesidir." Ne yazık ki, çağrı niteliği taşıyan bu vargı yeni bir cephe oluşturmamn da başlıca verisi oluyor. Bir partinin sayın genel başkanı "...Bunu hangi Meclis yaparsa 1. Meclisten sonraki en şerefli Meclis olacaktır. Onu yapacak Meclis Türkiye"de deraokrasinin önıinü açar. Yüksek Adalet Divanı kararı öyle bir belge ki, bu belge varken millervekili dokunulmazlıgının hiçbir değeri yoktur. Dokunulmazlık ancak pariamentonun feshedilecegi tarihe kadar geçeriidir. Türk siyasi tarih inde Yassıada karan yaşadıkça, Tiırkiye'de demokrasi. benzer bir dunımla karsı karşıya demektir..." diyecek kadar ileri gidiyor ve Yüksek Adalet Divanı kararının kaldınlmasıyla tozpembe bir demokrasi duşüne dalıyor... Acaba bu bir demokrasi düşü mü, yoksa laikliği hiçe sayan goygoycu politikacıların yeni bir oy avcılığı mı? Sağdaki parti patlamasının hazin bir derlenmetoparlanma telaşı mı? Bir başka partinin gayri resmi önderi ise kendisinden hiç de beklenilmeyecek bir duygusal yaklaşımla 27 Mayıs Devriminin yok sayılması temennilerini dile getiriyor. Görülüyor ki, asıl amaç Yüksek Adalet Divanı'nın kararlannı tartışmak değil, 27 Mayıs Devrimini gölgelemek, yenilenen kusaklara 27 Mayıs Devrimini lekelemek, çağdaş demokrasinın ilk ve gerçek fîlizler verdiği bu devrim sonrasırun ortamı için Türk toplumunu önyargılara boğmaktır. 27 Mayıs Devrimine karşı oluşturulmak istenen bu tehlikeli ve yanlı haJkalann antimilitarizm anlayışıyla da uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Hiç kuşku yok, Türk toplumu kendi demokrasisini artık kendi güç, deneyim ve çabasıyla kurup geliştirecek; bu konuda yardımcı unsurlara gereksinme duymayacaktır. Türkiye on yılda bir askeri yönetim periyodiğine de girmeyecektir. Ancak bunun yolu 27 Mayıs Devriminin kökünü kazımaktan, ortalığı bu konuda velveleye vermekten geçmez. 27 Mayıs Devrimi tıpkı Atatürk Devrimi gibi artık ulusumuza mal olmuş bir devrimdir. Bunun Atatürk Devrimleri gibi koruyuculan, koliayıcüan vardır. Bugün 27 Mayıs Devrimine göz dikip öncesi dönemine özlem duyanların yann Atatürk Devrimlerine karşı yönelmeyeceklerini kim savlayabilir? Kim savlayabilir sıranm devrim yasalanna gelmeyeceğini? Tevhidi Tedrisad Yasasının; Şapka tktisası Hakkında Yasa'nın; Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Yasa'nın; Türk Kanunu Medeni'siyle kabul edilen, evlenme aktinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile aynı yasanın 110. maddesinin; Beynelmilel Erkamın (rakamlann) Kabulü Hakkında Yasa'nın; Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Yasa'nın; Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldınldığına Dair Yasa'nın: Bazı Kisvelerin Giyilemiyeceğine Dair Yasanın yürürlükten kaldınlmasını istemeyeceklerini kim savlayabilir? Dahası bunlar belki de bununla da ye TEN OKURLARA. OKAY GÖNESSİN İşime Gelmeyeni Yazmayın !.. / ktidarlann basına, basın özgürlöğüne bakışının temelinde pek değişmediği, "Ne yazarsanız yazın, ama işime gelmeyeni yazmayın!" anlayışının ülkeden ülkeye pek değişmediğini ABD'de geçen hafta yaşananlar bir kez daha doğruladı. CIA Direktörü William Casey bir gün ünlü Mashington Posfun iki yöneticisi,Ben Bradlee ile Leonard Downy'yi bir özel kulupte görüşmeye çağınr. Casey iki gazeteciye önce, istihbarat örgütlerinin çalışmalanyla ilgili çeşitli yayınlar ned&niyle 5 gazete ve dergiye soruşturma açtırmayı düşündüklerini anlatır. Yönetimin kızdığı yayın organlan arasında Newsweek ve Time dergileri ile New Ybrk Tımes ve Moon'un aşın tutucu VVashington Times Gazetesi bile vardır. CIA Başkanı bunlan anlattıktan sonra sadede gelir. Mashington Posfun elinde iletişim alanında uzmanlaşmış istihbarat örgütü Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA)da meydana gelen bir casusluk olayının belgelehnin bulunduğunu ve gazetenin bunlan yayımlamayı düşündüğünü öğrenmiştir. Şöyle der Casey: "Sizi tehdit etmiyorum, ama eğer bu olayı yayımlarsanız, hakkınızda soruşturma açıtması için Adalet Bakanhğına başvuracağım." Washington Posfun yanıtı bellidir, gazete birkaç gün sonra hem olayı yayımlar hem de CIA Başkanının kendilerine söylediği bütün sözleri. Ortalık karışır, ama Beyaz Saray çevreleri susar. Amerikan yönetimini sıçratan ikinci gazetecilik olayı da NBC televizyonundan gelir. Geçen yıl italyan Achille Lauro gemisini kaçıran gerillaların önderi olan ve "başına" 250 bin dolar ödül konmuş bulunan Abu Abbas'la yapılan bir röportajı NBC sansürsüz yayımlar. Yalnızca görüşmenin yapıldığı yer kesinlikle açıklanmaz. Yönetim NBC televizyonunu terörle işbiriiğiyle suçlar. NBC de bükülmez, sadece "Sovyetler'i Çernobil olayına ilişkln bilgileri gizlemekle suçlayan Reagan yönetiminin kendi hoşuna gitmeyen haberlerin yayımlanmasını istemesini hayretle karşıladıklarını" belirtir. Sonuçta kaybeden hep hoşgörüsüz yönetim değil mi? • ispanya'nın ünlü El Pais Gazetesi 10. yıldönumünü kutlarken açtığı sergide dünyanın ünlü gazeteleri arasında Cumhuriyet de yer aldı. Yüz bin dolayında İspanyolun gezdiği sergide bir yanda El Pais'in gelişimi, bir yanda ispanya'da demokrasiye geçiş anlatılırken "Dördüncü Güç" adlı bölümde de dünyanın en etkin gazeteleri tanıtıldı. Bu bölümde Le Monde, La Reppublica, Herald Tribune, Wall Street Journal, The Times, Die Zeit, Frankfurter Allgemeine gazetelerinin yam sıra ülkemizden de Cumhuriyet yer alıyordu. Cumhuriyefin bir nüshasının altında şu açıklama yer aldı: "7 Mayıs 1924'te kuruldu. Türkiye'nin en eski ulusal gazetesi. Çizgisi bağımsız ve sola yakın. Çağdaş Batı uygarlığının değerlerini savunuyor. Türkiye'nin AETye girmesinden yana. Gazete yaşamı boyunca birçok kez sansüre uğrayarak kapatıldı. Bunun en son ömeği 1980 darbesinin ardından yaşandı. Ortalama günlük satışı 126 bin olan Cumhuriyefin pazar satışı 160 bine çıkıyor. Gazetede 120 gazeteci ve 12 dış muhabir çalışryor." • Cumhurbaşkanı Kenan Evren basın mensuplanyla görüşmelerini sürdürüyor. Bir süre önce Ankara Temsilcimiz Yalçın Doğan'ı davet ederek çeşitli konularda görüşen Sayın Evren, geçen hafta da İstanbul'da yazarımız İlhan Selçuk'u davet ederek bir süre görüştü. EVET/HAYIR OKIflY AKBAL OKURLARDAN Oruçluya ayrıcalık Bizler G.Antep ODTÜ Mühendislik Fakültesi'nde okuyan öğrencileriz. Ramazan ayıyla birtikte belirginleşmeye başlayan ayınmdan bir örnek vermek istiyoruz. Okulumuz ytmekhanesinde aybaşmda belirlenen bir listeye göre, her gün tek tür olmak üzere öğle ve akşam yemek verilir. Ramazan aymda buna iftar ve sahur da eklenir. Biz oruç tutmayan öğrenciler, öğle yemeğinde listede olmayan, yenemeyecek bir yemekle karşılaştık, akşam yemeğinde de durum değişmedi. Oysa iftar yemeğinde bizimkiyle kıyaslanamayacak kadar iyi bir yemeğin çıktığım gördük. Nedenini sorduğumuzda ise mazeretleri hazırdı. Bize verilen yemek bitmiş, zorunlu olarak yeni yemek vermişlerdi. Okulumuz Eiektrik Bölümü'nün bir kısmun da mescide çeviren bu zihniyet, üniversite gibi bir kurumda böylesine keskinleşmemeli. Dileriz görevine yeni başlayan dekanımız 100. Yıl Üniversitesi rektörü kadar Kemalist olsun!.. G.ANTEP ODTÜ'LÜ BtR GRUP ÖĞRENCİ 0, Devrimci Atılım Yıllan... Gemlik'ten gazozcu Haydar, tuhaftyeci Yahya, zahireci ismail, Hasan, Adil, Ali, zürradan Hüseyin, Etem, zeytinci Sait, Mustafa, bakkal Halit ve Osman, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya şu telgrafı çekerler, yıl 1928: "Ankara'da Sevgili Gazi Babamıza; Yeni Türk harflerile yaptığınız büyük inkılâba minnetle müteşekkiriz. Hiç okuyup yazma bHmeden yeni harffe/ie bir hafta zarfında okuma yazma öğrendik. Son tadilat hesabile bu inkılabı tahkim buyurdunuz. Ancak 'k' ve 'kh' harfleri bizi şaşırtıyor. Buna da bir çare bulmak suretiyie bütün milteti bu müşkülden de kurtarırsanız bütün Türkler pek az bir zamanda okur yazar olacaklardır. Cüretimizi hörmet ve muhabbetlerimizle bağışlamanızı istirham eyleriz sevgili Gazi Babamız." ReisicumhurGazi M. Kemal, 29 Eylül 1928'de şu yanıtı telgrafla gönderir: "Okuma ve yazmayı bir haftada öğrenmek gayretini gösterdiğinizden memnun oldum, tebrik ederim. Arabi ve Farisi kelimeierde 'k' ve 'ğ'nin önlerine 'h' gelmesi meselesiyle zihinlerinizi işgal ve teşvik etmeyiniz. Tespit edilmekte olan lügat, bunu arzunuz vechile hal edecektir efendim." Bu telgraf "Hâklmiyetı Milliye" gazetesinde çıkmıştır. Yine aynı konuda başka bir telgraf. Bunda kahveci Ali, çiftçi Mustafa, çoban Musa diyotiar ki: "Kursa biz de devam ettik, yeni harfleri biz de on beş günde okur yazar olduk. Büyük ruhunda ve (Arkosı İS. Sayfoda) Sahil şeridinde çimento fabrikası Bostana semtinden gelindiğinde denize en güzel kıyı şeridi bulunan bölge KartalYunusPendik sahil şerididir. Buradaki bir çimento fabrikası memleketimize ekonomik olarak yüzde 10 bile katkı sağlamıyor. Oysa zaran hem deniz kirliliği ve hem de deniz ürünlerimizin zehirlenip yok olması yüzünden yüzde 90lara vanyor. Aradaki yıllık yüzde 80 kaybm bedelini kim ve nasıl kapatacaktır. Fabrikanın hemen önünden toplu tasımacılık yolu geçmektedir. Yolun altı eskiden mavi, şimdi çimento renkli denizdir. Arka tarafında ise trenler insan tasunaktadır. Ve etraf insanların günlük yaşanuru sürdürdüğü evlerle doludur. Bütün bu manzaranm içinde duyurulmasını istiyoruz. KADIKÖY ANADOLU LİSESt ÖĞRENCİ VELİLERİ Kadıköy Anadolu Lisesi Kadıköy Anadolu Lisesinde okul müdürünün eski öğretmen kadrosunu okuldan atmak için mücadele ettiği ve bu mücadelesinde de başarüt olduğu gözlenmektedir. Okulda çok iyi Ingiüzce bilen ve dersi Ingilizce olarak anlatan öğretmenlerin tayini çıkmış, adeta özel okullan desteklenmiş gibi zorla istifaya mecbur bırakılmaktadırlar. Okulda bir vakıf kurulmuştu, vakfm amacı lisan bilen öğretmenleri okulda tutmak ve kaçırmamaktı. Biz öğrenci veüleri olarak özellikle bu konunun basmla her gün Çernobil Sükleer Santralı gibi bulut fışkırtan taş devrinden kalma bir fabrika. Kartal ve Pendik arasındaki sahil şeridi biraz gayret ve çahşmayla birleştirilebilse, halka açık bir deniz ve belediyeye sürekli bir gelir kaynağı teşkil edeceği süphesizdir. Önemli olan bu cesur karan almaktır. Hem de hiçbir şekilde korkmadan ve kararlı olarak. Şimdi son bir soru geliyor akla. Böyle bir çahşmadan kim zararlı çıkar? Belediye mi? Yine hayır. Hem halk yararlanacak, hem deniz ve ürünleri kurtulacak, hem de gelir kaynağı yaratılacak. Çunkü bu sahil şeridinde yapılacak açık halk plajlan ve çay bahçeleri ihale yoluyla bile verilse hiç kurumayan bir gelir kaynağı keşfedilmiş olur. Böyle bir gelir belediyenin diğer sorunlanna yardımcı olur. Fabrikanın işçilerine gelinee; çok sağhkaz, çağdısı koşullarda çahşntakıalar. T. ÇETÎN OK Em. Hv. Bnb. İSTANBUL Rekabet ortamında varlığını sürdürebilmek, doğru bilgi ve profesyonel hizmet desteğini alabilmeye bağlıdır. Sorunlara anında çözümlerini bulmak, tercihler yaratmak ve en uygun maliyetlerle çalışarak müşterisini rahatlatmak, bankacıların desteğidir. Teb'le tanışın. J TÜRK EKONOMİ BANKASI AŞ İSTANBUL • İZMİT • ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle