Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER de kendisini gösterir. Bilindiği üzere, Başbakan Saym özal, yargı organı temsilcilerine, önce Ankara'da, daha sonra lstanbul'da, en son olarak da Izmir'de yemek verdi. Her üç yemeğe, yüksek yargı organı başkanlanmn tümünün katıldıklanna ilişkin haberler basında yer aldığı gibi, en son olarak, tzmirde verilen yemeğin ardmdan Sayın Başbakan'ın, yanında yüksek yargı organı başkanlannın tümü olduğu halde tzmir Adliyesi ve "Bölge Idare Mahkemesi Başkanı"nı ziyareti ile ilgili haber ve görüntü, bundan kısa bir süre önce TRT ekranlannda yer aldı ve bütün bir Türkiye bu ziyaret sahnesini izlemek olanağına kavuştu. TRT ekranlannda da görüldüğü üzere, Sayın Başbakan, lzmir Adliyesini ziyareti sırasında, savcının, Bölge tdare Mahkemesi"ni ziyareti sırasında da, o mahkeme başkanının makam sandalyesine oturmuş, savcı ile başkan ayakta dururkenbu iki yargı mensubunun meslektaşı ve hatta ağabeyleri durumunda olan yüksek mahkeme başkanlannın da odadaki öbür koltuklarda gayet rahatça oturduklannı izledik. Biz, kişisel olarak 41 yıllık bir hâkimlik hayatından sonra, yakınlarda, "emekli" olmuş eski bir "hâkim" sıfatiyle, gerek hâkimlik mesleğinin geleceği yönünden ve gerekse yargı bağımsızlığına "gölge" ve "şüphe" düşüren bu türlü bir davranıştan son derece derin bir üzüntüye kapıldık. Bu görüntü sahnesi hâkimlik mesleği yönünden son derece hazin ve bu mesleğe candan bağlı oianlan da derinden yaralayıcı ve düşündürücü idi. Elbette bir kısım kimseler, bu gibi davranış biçimlerini " h o ş " karşılaşabilirler ve hatta Sayın Başbakan'ın bu yemek ve seyahatlerine, eşleri ile birlikte katılan, gerek yüksek yargı organı başkanlannın ve gerekse "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kunılu" mensuplanmn bu türlü hareketlerinde yargı bağımsızlığına "gölge düşürücü" bir durum olmadığını ve bizim gibi aksi görüşte olanların "biçim" ve "öz'ü" birbirine kanştırdığımızı ileri sürebüirler. Bizim kişisel kanımıza göre, bir Başbakan, bir vaJi veya kaymakamın "makam masası"na oturabilir. Çünkü, her iki idareci bulundukları yerlerde hükümetin birer temsilcisidirler. ldari teşkilatta "hiyerarşik sistem" geçerlidir. Fakat "yargı", bağımsızdır, hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimiere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz (Anayasa m. 138/f. 2). Anayasamız "Kuvvetler aynlığı" ilkesini benimsemiştir. Anayasamıza göre, "yasama", "yürütme" ve "yargı" erki her üçü de birbirinden tamamen bağımsızdırlar. Hatırlanacağı üzere, bundan kısa bir süre önce Sayın Uğur Mumcu bu gazetedeki kendi köşesinde "Biçim ve ö z " (1) başlığı altında, yukarda söz konusu edilen ilk yemekli toplantı ile ilgili olarak bir yazı yayımladığı zaman, Anayasa Mahkemesi üyelerinden birisi, (... söz konusu yemeğe biz katümadık!..) şeklinde, bir tür yalanlama (tekzip) ve açıklamada bulunmak gereğini duymuştu. BAŞKANLARA DÜŞEN TUTUM BU MU? Sayın Başbakan ile Adalet Bakanı'mn bu yemek ve gezilerine, hatta televizyon ekranlarından izleyebildiğimiz kadarıyle, bütün resmi açılış ve temel atma törenlerine bile muntazaman katılan bir sayın başkan, bu konuda aleyhe yapılan yayın ve eleştirilere cevap vermek gereğini duymuş olacak ki, bu hususta günlük bir gazeteye (2) verdiği demecte hükümetin yargı meselelerıne şımdıye kadar görülmemiş bir biçimde yaklaşım gösterdiğini ve Sayın Başbakan'ın yargının meselelerini yerinde inceleme olanağı bulduğunu ve tzmir yemekli gezi ve toplantısırun 1982 Anayasası'nm kuvvetler arası denge reiimine (?) uygun bir dunım olduğunu belirtmektedir. Her nedense, başta Anayasa Mahkemesi Başkanı olmak üzere Yargıtay ve Danıştay Başkanları ile bu yüksek mahkeme üyeleri, devam eden eleştiriler karşısında "suskunluk" yolunu tercih ediyorlar. Oysa, "tzmir Barosu Dergisi"nin (3) "Yaşadığımız Günler" başlıkh haber bültenine göre, o yer "Baro Yönetim Kurulu", söz konusu yemekli toplantı ve gezi ile ilgili olarakyaptığı bir toplantıda, yüksek yargı organı başkanlannın hepsinin ayn ayn ad ve sıfatlan da beürtilmek şartiyle, Sayın Başbakan, Adalet Bakanı, E>evlet Bakanlarından birisi ve öbür siyasi kişilerle birlikte olmalarmın yargı bağımsızhğını zedeleyeceği ve yargının, yürütme organırun etkisinde veya yanında olduğu izlenimini yaratacak bir davranış olduğu kanısına vardıkları yönunü içeren, kanımızca bir tür uyan anlamı taşıyan birer mektup gönderilmesi karan aldıklan anlaşılmaktadır. Israrla söylendiği ve tarafımızdan da yakından bilindiği üzere, yüksek yargı başkanlanndan birisi üç ay sonra, bir başkası beş ay sonra, üçüncüsü de nisan 1987 tarihinde "yaş sının" nedeniyle emekliye ayrılacaklar. Dile>'elim ki bu üç sayın başkan, emeklilik dönemlerinde, Yargıtay eski Birinci Başkanı Derviş Turhan ve Yüksek Hakem Kurulu Başkanı Naci Varlık gibi bir kamu kuruluşunda görev kabul etmesinler. (1) Cumhuriyet Gazetesi, 2 Şubat 1986 (2) Tercüman Gazetesi. 14 Man 1986. sh. 3 (3) izmır Barosu Deraısi, Yıl: 5, Sayı: 2 Nısan I 1986, sh 1314. 28 NİSAN 1986 Gördüklerimiz Adaletin önemiai bclirtmek için yülardan beri her zaman ve sık sık "Eladlu esâsülmülk" yani "Adalet mülkfin temelidir!.." der dururuz ve üzerinde bu hukukî deyim yazılı levhalan da mahkeme salonlannın en göriinen yerlerine asarız. Bir toplum ancak adalet dağıtanlannın, yani hâkimlerinin haktan ve ka nundan aynlmayıp "dürüst ve adil" hareİcet etmeleri ve bu doğrultuda karar vermeleri sayesinde yücelir. Adalet olmayan bir toplumda sadece zulüm, baskı ve huzursuzluk vardır. Bir memleketin adalet kurumları sağlam kaldıklan ve onlar adaletten aynlmayıp topluma "güven" verdikleri sürece, o memlekette öbür kurumlar kolay kolay bozulmaz ve ciddi bir sarsıntı geçirseler bile o memleket yine ayakta durur. Bizce, bir milleti oluşturan bireylerin, mensubu oldukları devlet idaresine baglıhklan, ancak, adalet kurumlanna ve onlann mensuplarına karşı gösterdikleri "güven" derecesi ile ölçülür ve bu ölçtt ile de orantılıdır. Eğer, bir memlekette adalet kurumları, halkın güvenini sarsacak bir tutum ve davranış içerisine girmiş ve bunun bir sonucu olarak da halk o kurumlara karşı olan güvenini yitirmişse, o zaman, o memleket halkı adalet cihazmın dağıttığı adalete, asla inanmaz bir duruma gelmiş demektir. Bizce, bir milletin uygarlık dü Yargı BağıntMrlığı ve CUIHHURtYETTE/V OKURLARA... OKAY GÖNENStN ülent Dikmener'/ yitirdiğimiz gün, bir ağabeyimiz ştyle demişti: "Masanın başında kalanlar, yttiritenler için yine sayfa yapacak, haber hazırlayacak, çalışacak... Gazetecinin kaderi budur, acısını içine gömmek ve çalışmak zorundadır." Geçen perşembe sabahı da, yine acryla, şaşkınlıkla haber HstBSinin sonuna bir madde daha ekfedik: Aydın Emeç fotoğraflı... Sonra haberin nasıl yazılacağınt konuştuk, sonra fotoğrafını seçtik, arada da hep ondan konuştuk. Daha bir gün önce ziyaretimize gelen Ara Güler'le ne çok gülmüştük. Karşıfıklı bol bol Ergun Çağatay, Çetin Ozbayrak hikây&leri anlatmışlardı. Sonra akşam herkes evine gitti, sonra sabah haberi aldık.. Böyle zor yazılarda, Insanın gözunün önüne yüzlerce anı art arda yiğrityor. Sayfası bozukduğu için bağınp çağtran Aydtn, gazetede bir yanlış görduğü zaman en açık seçik biçimde pat diye söyleyen Aydın, uğraşıp hazıriadığı ya da hazıriattığı bir haber beklediği gibi değenendirilmemişse kızıp köpuren Aydın, doğru bikfiğinl söylerken hiç dipiomatik davranmaya çaJışmayan Aydın, dünyada beiki de en çok insan tanıyan Aydın, dostluğunu hiç kimseden esirgemeyen Aydın, bikjisini, görgüsünü herkesin gözüne sokmaya ça/ışanlardan nefret eden Aydtn, bir haber yüzünden Leyia Tavşanoğlu ile yazı işleri satonunun ortastnda avaz avaz kavga ettikien sonra "Kız kardeşin oimasaydım bana böyle yapamazdın" dfyen Leyletyı öperek özür dileyen Aydtn, kültür sayfalarmda gece yapılan değişiklikferin, benlm onayımla yapMığını öğrenince önce kavga etmeye gelen, ama sonra gülerek "Nasıl bu kadar zamandır, 'gececiler yapıyor', diye beni uyuttunuz" dryer&k gülmeye baslayıp kavgayı unutan Aydın, en hasta Fenerbahçeülerden AU Acar'la Vehbfyi kızdırmaktan usanmayan Aydın, Yakuçfta Çetin özbayrak'a yaptığı sakalan büyük bir keytfte anlatan Aydın.. Aydın Emeç, sayılan çok fazla olmayan "özellikli" insanlardandı, "insan"*, dosttu, kaybetdk... • Mart 1986'da on büyük gazetenin günlük ortalama net satıştan şoyle oldu: 100 ÜRALIK GAZETELER "Eğer, bir memlekette adalet kurumları halkın güvenini sarsacak bir tutum ve davranış içerisine girmiş ve bunun bir sonucu olarak da halk o kurumlara karşı olan güvenini yitirmişse, o zaman, o memleket halkı adalet cihazınm dağıttığı adalete, asla inanmaz bir duruma gelmiş demektir. tSMAİL DOĞANAY Emekli Yargıtay Daire Başkanlanndan zeyini yöneticilerinin ve özellikle adaleti dağıtma yasal yükümlülüğü altında olan, sulh hâkiminden en yüksek yargı mercileri üye ve başkanlanna kadar her derecedeki hâkimlerinin siyasi veya kişisel yanlıhktan uzak, hiç kimseden çekinmeden ve buhınduğu makam ve mevkii konıyabilmek veya sayet o bulunduğu makama, o kurum mensuplannın verdikleri oylarla yani "seçim" sonucu geliyorsa, tekrar oraya seçilebilmek için kendisine oy verenler yönünden "ileriye dönük" baa ince hesaplara girerek, konuşması gereken bir yerde konuşmayıp susmayı veya konuşacağı o yere hiç uğramamayı ve daima oradan kaçmayı yeğleyerek, "... Aman bana ne, bana dokunmayan yüan bin yıl yasasın!." gibi, bencil bir düşünce ile hareket eder ve bu suretle dolaylı olarak vatandaşm hak ve hukukunun çiğnenmesine, bilerek veya bilmeyerek, neden olur veya dost, ahbap, bölgecilik, arkadaşük ve hele hele siyasal bir görüş ve yanlı bir davTanış altında hak ve adaletten uzaklaşırsa, elbette, böyle bir kiside asla "hâkimlik vasfı" olamayacağı için, bu zihniyetteki hâkimlerin elinde kalan adalet cihazından da hiçbir şey beklenemez. BAŞBAKANIN YEMEKLERİ Eğer bir memlekette, her derecedeki adalet kurumları ve onun mensuplan vatandasa tam bir "güven" verebiliyorsa ve vatandaşm bu güvenini sarsıcı davranışlardan daima uzak kalabiliyorsa ve hâkimiere karşı olan sevgi ve saygı henüz yitirilmemişse ve hâkimler de kendi çevrelerine karşı mutlak "güven veren" bir davranış ve anlayış içine girebiliyorlarsa, elbette o zaman, hiçbir endiseye kapılmaya gerek yok. Fakat, adalet mensuplanndan bir kısmı, velev ki şu veya bu şekildeki kişisel ince bir hesapla da olsa vatandaşların, adaletin tarafsızlığından şüpheye düşmelerine neden oiabilecek ve özellikle adalet teşkilatını herhangi bir siyasi kadronun yanında ve onun manevi destekçisi izlenimini uyandıracak bir davranış içine girerlerse, işte o zaman, bu davranış içine giren hâkimler, öbür meslektaşlan için de bir "huzursuzluk" kaynağı olurlar. Her hâkim, bu hâkimlik sıfatını kendi üzerinde taşıdığı sürece, fiil ve hareketlerine çok dikkat etmesi ve hele siyasal sıfatı olan kişilerle ilişkilerinde daha da dikkatli olması, hareketlerini belirli bir "ölçü" içinde sınırlaması gerekir. Çünkü, hâkimlik mesleği hiçbir mesleğe benzemez. Bir hâkimin özel hayatı ile resmi hayatı her zaman "içiçe" dir. Bu nedenle hâkimlik, öbür mesleklere nazaran pek çok kişisel özgürlüklerden azami derecede özveriyi gerektirir. Çevrenin hâkime ve onun mesleğine karşı göstereceği "güven" ve "saygınhk" duygusunun ana kaynağı işte bu davranış biçimin e Zor Bir Yazı Daha... OKTflfAKBAL EVET/HAYIR Ün Dedikleri! OKURLARDAN Dengesiz beslenmenin getirdiği sorunlar yemek yiyebümektedir. Maalesef dekanlık ve MedikoSosyal Daire Başkanlığı yemeklerini simitle geçiştiren bunca öğrencinin durumuna kayttsız kalıyor. Dengeli bir beslenme ortammın olmadığı bir fakültede başan oranı ne düzeyde olur? DİCLE ÜNİVERSİTESİ'NDEN BtR GRUP ÖĞRENCİ^ istiyoruz. Basın olarak sizden de bu konuda daha doyurucu yaym yapmanız en büyük dileğimiz. CEVAT ÖZER İSTANBUL gerekmektedir. Ekonomi, Kamuoyu, Halkla lüşkiler, Bilgisayar derslerinin konulması, klasik fenedebiyat ayrunımn kaldınlması taraftanyım. Haftada iki saat olarak yapılan din ve ahlak dersinin birer saate indirilerek ve Türkçe edebiyat derslerinden de birer saat ahnarak, bu derslertn yerine, yukanda belirttiğim Ekonomi ve Bilgisayar dersi ile Kamuoyu ve Halkla thşkiler derslerinin, eğitim programlanna konulması gereklidir. Sayın Bakanımız Din ve Ahlak derslerini acaba haftada bir saate indirebilir mi? MEHMET CEMİL İSTANBUL 124.020 669785 291.655 275.429 223.822 71192 80 L/RAUK GAZETE + &534 + 70,322 + 29.101 6&705 » 32.613 + 3.030 Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yüksek Okulu ve "Nedeni ne oiursa otsun, ün sahtbi btny topluma ne katmakta, ne Meslek Yüksek Okulu kazanc^aktadır? Hangi en^n sonLKu olarak har& urünu ortaye fcy öğrencileri olarak ortak muatur?" sorunumuzu lletmtk istiyoruz. "Vumhuriyefie avukal dostum Müşur Kaya Canpoiatın AydmlanHaftalık yemek kartı mada Ün Duşkünluğu" başltklı yazısını okurksn bu konu üstünde düuygulamasınm doğurduğu şOndOm. Ûn düşkunlOgu... Nedir, ne demektir bu? Herkes sizi tann olumsuzluklar nedeniyle 4 yacak, bilecek; adınızı duyunca 'ha o mu?' diyecek; yoldan geçerken haftadan beri yemek *bak bu var ya, işte o' diye birbirine gösterecek! yiyemiyoruz. Haftalık kart Bir film anımsıyorum: Amerifca'mn bir taşra kentinden New >brk'a uygulamasınm beraberinde gelir bir gençtaz...Biraz parası vardır Bir rektamfirmasmagtder. Ksntin getirdiği olumsuzJukları şoyle göstBrtşH bir aianmdaki ilan yerlerinden birini belirli bir süre için kirasıralayabiliriv Bu uygulama lamak iater. '14e yapacakstnız?' diye soraıiar. Bunu kendisinin bileceğ*ni sdytof Yfcfnızca bir ad yazıtacaktır, (ann kendi adı, diyefim ki Gtonedeniyle yemek kartlan ria... Hepsi bul Nevv York'un Times Square1nde en büyuk ilan yeri o sadece pazartesi günleri stralarda kiralıktır O yeri her zaman tutan şirketin temsilcisi zamanınsatümaktadır. Pazartesi günü da getip parayı yatırmamıştır. Peşin parayı verir 'Gloria' o yeri tutar. kart alamayan öğrenciler tam Koca harflerie adını yazdınr boydan boya, ışıkiandınr. O sırada eski bir hafta aç kalıyorlar. Diğer Mracı gelirse de iş işten geçrniş olur. Bir hafta sonra şirkette anlaşır yanaan kart alabilenler de Gloria, on tane başka yerie değiştirir Times alanındaki o gösterişli yehafta içerisinde isleri ri... Aıtık Nevv Mxk'un katabalık alanlannda 'Gloria' adı yazılıdır.. Herolduğunda ya da dersleri kss sorar birbirine, nedir bu Gloria, kimdir? diye... Gloria, çarfiya paolmadığı için okuia zara çtkınca, adını da sdyleyınce kryemet kopar, Gloria. Gloria diye... gelemeyince paraian yanıyor. Gloriafiyleün kazanır ki devlet adamlan bile Gloda'yı törentere çağtBunun yanında "nasılsa nrlar. Herkes Gloria'yı tanır, ama kimdir; nedir bilmezl Büyuk ün sakartlan sattık " anlayıştyla hipterinin bu ünü nasıl elde ettikleri bilinmez, soruimaz bile... Masal gibidir bu. Ünlüdur, ama nedir, necidir, ne yapmıştır, neler yaratmışkalitesiz yemekler çıkanhyor. tır? Toplum bunlan pek sormaz, ünlü kişiyi benimser, madem ki ünlüBu olumsuzluklann yükünü dür, herhalde önemli biridir sayar... kaldıramayan biz öğrenciler günlük fis uygulamasına Kimlerdir ünlOler? Yazarlar, gazeteciler, futboicular, bilginler, oyuncular, poübkacrtar, avukadaı; hekimler, muhendisler vb... Kendi alanında geçilmesini istemekteyiz. 2500 On sahibi olmak başka, genekte ünlü olmak baskadır? Belirli bir dalöğrencisi olan okulda personel da uzman olarak tanmmak, yasamda turlu deneyimlerden geçerek une ve öğretim görevtileriyle kavuşmak güzel bir seydir elbet. Inanılmaz bir dava kazanan avukat birlikte sadece 400500 kişi haklı bir ün elde eder. Tıp alanında yenı bir bulusu olan hekim de... OnemS bir yaprt ortaya koyan sanatçi da... Halk yaranna calışmalar yapan bir polftikacı da... Hepsi yararlı birer üne sahip olmuslardır. Bir de kdaymdan, ucuzundan 'ün' elde etmek varl Gürültüyie patırtryla adını duyurmak, hiçbir önemli iş yapmadan vazgeçilmez biri gibi göFOR ENGUSH IN ENGLAND rünmekl.. Din ve ahlak dersi haftada bir saate insin Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu 'nca yürütülen çahşmalara göre ve yine sayın Bakan Metin Emiroğlu'nun da belirttiği enflasyon, emisyon gibi sözcüklerin toplum yasamına girdiğutden, Ekonomi Dersi'nin seçmeli ders olarak değil, zorunlu ders olarak okutulması ttMydııı 60 LİRALIK GAZETE Sabah 50 LİRALIK GAZETE 122.525 31500 Dolmuşlara ücret tarifesi asılsın lstanbul'da ve tüm büyük kentlerde yaşayan, özellikle orta ve dar gelirli yurttaşlann her gün karşılaştıkları bir sonınu size aktarmak istiyorum. Petrol zammı, parça zammı vb. bahanelerle sık sık yapılan dolmuş ve taksi ücretleri zamlan, bizleri artık canından bezdirmeye başladı. Üstelik son dolmuş zammındaki gibi yeni tarifelerin de açıklanmaması nedeniyle her bindiğimiz dolmuşta, şoförlerle gereksiz, tatsız tartışmalar yapmak durumunda kahyoruz, Yetkililerin daha önce yaptıkları gibi, her hatta ne kadar mesafeye ne kadar ücret almacağım bildiren tarifeler yayvnlayarak, bunlan dolmuşlarda astırmalannı 550.212 12.790 Mvar 40 LİRAUK GAZETE 221313 + ia820 410314 4.114 Angloff Q ontinental THE ANGLOCONTINENTAL SCHOOLS Dünyamn bir numaralı Bağımsız İngiliz Dili Okulları Birliği Sltuta Canpolat, boyteterini yakından tanımış oimalı!.. Une teslim olmamak gerekliliğini şu sözlerie beiirtiyor "Ûnu ucundan tatmış, biraz tanırh m$f, une tasllm olmamış ve biünch nh bir bölumu ile karşı toymakta olan aydmlanmam, konuyeaçtkyürekmde sahip çtkarak, gözfemleffm, btglerini, eieşmefinihastakğıortadankakiracakşekilde ortaya taymatannm zarnanı ooktan gelmiştr. Çunku un duşkunluğv yaygmtaşmakta,giden)k,ge)ecekkuşaktanbh fe etfdleyebileceği anlapimaktadtr. föpiumun bütün kurumlan, bu hastattğaadaybirBylerteĞokjptaamaktatte Herhangi bir alanda elde edümlşbirbasamnsağtactğı hkbaş dönmesi yapmakta, doyumauzluğa dOnuşerek insanlan tarunmaz hale sokmaktadtr" Hepimiz bu tür 'un' sahiplerini biliriz, tanınz. Yaşam boyu geçinirler rjelirS bir zaman parçasndaekJe ettikleri ünlel Varsa yoksa, gelip geçid başanlandır, ya bir hapiste yatmıştardff, ya belirli bir rasüantıyta bir yertere gelmişlerdir, ya da bir güce karşı direnmişierdir, ya da buna benzer bir üstünlükleri olmustur. Ama hepsi geçmlştedir. Vasamsa, htzla yürür gider. Onu bir noktada dondurmak, oianaksızdır. Eski bir eytemin sağladıgı üne ki zamanla o ün de eskir, unutulur sanlarak yaşam boyu etkinliğini sürdüreceğini sanmak ağır bir yanılgıdır. Canpolat soruyor; "Her konuda bu kadar untu uzmanırmz var ise neden kuçulen bir dünya üzerinde bir fcfeffik sahibi olamadık, neden yoksui bir ulkeyız? Vbfc, eğer bu MsUer unierini hak etmeden alrmşlarsa bu toplantıda. bu sahnede ne işleri vaff" Evet, cogu Kez 'un' hıçoir iş yapmadan da, kuru propaganda, kendini ağırdan satma, öteye beriye yaranma ile de elde edilir. Hep Onlüyuz, hep ün kazanmış kişileriz, ama belirli bir düşüncede, bir gorüste birteşip, bir oluşuma katkıda bulunup o gorüşü o düşunceyi yuceltmek başanstnı gösteremezsek, neye yarar o 'ün'ler, o ünlüler? LONDRA ve BOURNEMOUTH OKULLARINDA Onbeş yaşından büyükler için; yıl boyunca, her iki haftada bir başlayan, isteğe bağlı olarak 250 hafta süreli, haftada 20, 25 veya 30 saatlik YOĞUN INTENSIVE COURSES İngiliz dilini kısa sürede öğrenmek durumunda olan iş adamlan ve meslek sahipleri için, tek kişilik veya fırma grubu olarak kendi konularında (bir ay önceden haber vermek koşuluyla) 4 haftalık ÖZEL SPECIAUSED COURSES Kısıtlı zamanları olanlar ıçın, bir öğrencıyebır ılâ üç öğretmenin tahsis edildiği 25 hafta, haftada 3040 saatlik OZEL DERSLER INDIV1DUAL PROGRAMMES Amerikan üniversiteleri Ingilızce yeterlilik sınavları (TOEFL) ile Cambrıdge ve Oxford Ünıversıtelerine hazırlama kurslan PROFICIENCV COURSES Yetişkinler için, dil ögrenimini spor ve tatılle bir arada sunan 26 hafta, haftada 15 saatlik VACAT1ON PROGRAMMES 812, 1315, 1518 yaş grupları için, haftada 20 saatlik ders programı ile 26 haftalık HOLIDAY COURSES Anglo Continental Okullar Birllği'ne bağlı ingiliz aileler yanında, tam pansiyon konaklama Londra'nın Heathro*/ Havalimanından karşılama Bilgl ve kayıt için başvuru adres ve telefonlan ACEG Türkiye Danışma Bürosu, Koca Mansur Sok. llter Apt. 45/2 Şışli Istanbul. Telefon: 146 14 03 148 23 30 THE ANGLOCONTINENTAL SCHOOLS, British Council, Assocıatıon of Recognized Englisrt Language Schools, (ARELS) ve Federation of Englısh Language Course Organızatıons (FELCO) tarafından tamnmıştır.