Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 OCAK 1986 CUMHURtYET/11 Ekmeğini kâğıttan çıkaran çocuklar Bir avuç insan İŞSİZLİK DOSYASI Hikmet Çetinkaya Celal Başlangıç yılında Ilıca'da doğdum. İlkokulu bitirdiğimde önce Erzurum'a, sonra îzmir'e geldim. 14 yıldır tzmir'deyim. Anam, babam ve kardaşlanm Ilıca'dalar. önceleri simit satardım Basmane'de. Geceleri Kemer köprüsünün altında yatardım. Ama kötii yerler oraları. Tam 10 yıldır bu işi yapıyorum. Şu yanımdaki arkadaşımm adı Kerim. Eskiden biriikte çalışırdık. tki yıl önce ayrıldık. Tek başına yapıyor o kâğıtçılığı. Şimdi benim iki adamım var. Kilisenin çevresi benim adamlanmın. Yani orası benim tapulu yerim gibi. Günde 150 kilo kâğıt topluyoruz. Yusuf anlaöyor: 1969 kâğıt topluyor, satıyor 3 O kalabalığın arasında şaşkın yürüyorlardı Recep'le Ahmet. Yanlarmdan geçen irikıyım hamal bir omuz attı... " Önüne baksana ulan... Recep ve Ahmet zaten önlerine arkalanna bakarak yürüyorlardı. Hava buz gibiydi. Recep, "Daha yürüyecek miyiz?" diye sordu. Ahmet başını salladı "He ya" dedi. Sonunda o koskocaman hanm bodrum katmda sora sora buldular Süleyman'ı. Karsh ve Erzurumlu iki yol arkadaşı, bir başka deyişle iki gurbetci sarmaş dolaş oldular Süleyman'la. Süleyman, pos bıyıklı, bilmem ne diyelim beton gibi bir adamdı. Gözleri fıldır fıldırdı. Pazuları gözle görülüyordu. Tıpkı enginar gibi. benim de paraııı olacak, döner yiyeceğim da ilkokulu bitirmiş, bir süre önce Taşlıtarla'da oturan amcalarımn yanına gelmişti. Gıin ağarmadan kalkıyordu yatağından. İşe koyuluyordu. Kâğıt topluyordu Nuri. Topladığı kâğıtları bir başkasına devrediyor, bu iş için günde 500 lira alıyordu. Sorularımızı icini çekerek kısık kısık yanıtlamaya çalışıyordu. Benim işim oldukça zor. Ama ne >apa>ım, yapacak başka iş yok. Annesini küçük yaşta yitirmiş, babası ise uçü kız, ikisi erkek kardeşleriyle Erzurum'da kalmıştı. Gunde aldığı 500 liradan arttınp, her ay uçbeş bin lira babasına gönderiyordu. Sigara içmiyordu, ama verirsen de geri çevirmiyordu. tstanbul'u öyle pek dolaşmamış, kendi deyişiyle "ısınamamış"tı. Erzurum'da uşümuyordu, ama alacakaranlıkta Taşhtarla'dan yola koyulduğunda her yanı buz kesiyordu. Büyük şehirde yaşamamn sıkıntıları, acımasızhklan karşısında olgunlaşmış bir hali \ardı. Gezgınci çaycıdan birer çay aldık. Sonra da sımit.. Banklardan birine çöktuk. Nuri çayı Erzurumlulara özgü "kıtlama" içiyordu. Az ötede yaşlı bir adam sımsıkı giyinmiş, tonınuyla biriikte geziniyordu. Kuçuk çocuğun elinde elektronik bir oyuncak vardı. Birden sorduk: Hiç oyuncağın oldu mu senin? Gözlerini yumdu, sanki atlıkarıncalara biner gibiydi, ya da uçan sandalyelerin zincirlerine yapışmışu sımsıkı. Olmadı... Sonra aniden yerinden kalktı Nuri. Hiçbir şey söylemeden uzaklaşıp kayboldu. Biz Sultanahmet'e doğru yürumeye başladık. Tank Giiner, 15 yaşında. Babası hapiste. Üç kardeşi var. Urfa'nın Viranşehir ilçesinden. tzmir'e yerleştiklerinde üç yaşındaymış. tlkokul dördüncü sınıfa dek okumuş, sonra aynlmış. Tarık yedi yıldır yapıyor kâğıtçılığı. Kimi günler 100 kilo topladığı oluyor, kimi gunler 50... Bir süre ayakkabı boyacılığı yapmış, bakmış ki, bu daha kâr getiren bir iş, boyacılığı Ijırakmış. Ali amcaya. Kilosunu kaça satıyorsunuz? 25 liraya. Kaç kilo lopluyorsunuz günde? Dursun: Ben elli kilo topluyorum. Tank: Ben 70 kilo... tsmail: Ben de 80 kilo. 100 kilo toplayan? Hepsi birden yanıthyor. Guzel havalarda 100 kilo da topladığımız oluyor. Ali amcanız kâğıtlan ne yapıyor? Bizden 25 Hraya aldığı kâğıdı 5060 liraya satıyor. Siz o zaman zam >apın. Dursun: Nasıl yaparız abi? Mesut: Hiç aklımıza gelmemişti, doğru söylüyorsun, zam yapalım. İsmail: O zaman bizden kâğıt almaz. Kâgıt altnazsa, kâgıt da satamaz. Olur mu abi, onun kamyonlan var, zengin adam. Siz kâgıt vermeyince nereden bulacak? İsmail: Başkalarına toplaur abi, bu işi çok kişi yapıyor tzmır'de. Çocuklardan ayrılıp lunaparka doğru yürüyoruz. Ayağında lacivert bir pantolon vardı. Kasketini kulaklarına dek geçirmişti. Fotoğrafının çekildiğini görünce, hıştmla uzerimize yürüdü: Niye resmimi çekirsen? Gözleri kapkaraydı. Dudakları çatlak, elleri kocaman kocamandı. önce bir sigara uzattık. Derdimizi anlattık. tnadı tutmuştu bir kez "Nuh" diyor, "Peygamber" demiyordu. Bizi işimizden mi edecetı abey. Gazete resraimUİ basacak, bizi herkes tanıyacak. Yok, kabul etmem. Sonunda anlaştık öfkeli delikanlıyla. Adı YusuFtu. Yaşamöykusunu şöyle anlatıverdi: Bir gün... Ben 1969 yılında Ilıca'da dogdum. tlkokulu bitfrdigimde önce Erzurum'a, sonra Îzmir'e geldim. 14 jıldır tzmir'deyim. Anam, babam ve kardaşlanm D*> ca'dalar. Önceleri simit satardım Basmane'de. Gecclcri Kemer köprusunun altında yatardım. Ama kötii yerler oraları. Tam 10 yıldır bu işi yapıyorum. Şu ya Tartk Güner: 15 yaşında. Babası hapiste. Üç kardeşi var. Urfalı. tlkokulu 4. sımfa dek okumuş, sonra bırakmış. Kâğıt topluyor, evini geçindirmeye çalışıyor. nımdaki arkadaşımın adı Kerim. Eskiden biriikte çalışırdık. İki yıl önce ayrıldık. Tek başına yapıyor o kâğıtçılığı. Şimdi benim iki adamım var. Kfliscnin çevresi benim adamlanmın. Yani orası benim tapulu yerim gibi. Gunde 150 kilo kâgıt topluyoruz. Bugün pazar olduğundan iki adamım izinli. tşi tek başıma göturuyorum. Ben onlara gunde 600 lira yevmiye veriyorum. Yani günde 1200 lira. 1S0 kilo kâgıt topladıgımızı hesap edersek, 7 bin 500 lira eder. Bin iki yüz lirayı çıkar, işle gerisi bana kalır. Ama bu iş kolay degil. Polis peşimizde, belediye peşimizde. Hırsiik oldu mu, bizim takımı yakalarlar. Niye sizi yakalasınlar? Apartmanlarda kapıcılar var ya, en gıcık oldugum onlardır. Çop bidonundaki kâğıtlan toplarken, terlik, ayakkabı, gomlek eskileri buluruz. Onlan kafıt parçalanndan ayınnz giyinmek, ya da bitpazaıma götnrup satmak için. Ne zaman bitpazarma grtsek, sivil polisler ensemizde biterler, alıp göliiriirler. Kapıcılar da oyledir. Apartman kapısında gordiiler mi döverler, kovalarlar. Sonra? Bırakırtar elbet, ama biz jedigimiz dayakla kalınz. Geceleri ne yaparsınız? Sinemaya giderim, kahvede televizyon seyrederim. Oradan eve... Ama ev dedigin, tek göz gecekondu, akar da kokar da. Yanından aynhrken, "Bakın abiler" dedi, "Şu sdyleyeceklerimi de yazın ne olursunuz." Elleri ceplcrinde makineli tufek gibi konuştu: Bir gün benim gıcır gıcır kunduralanm olacak. Saçlarım taralı. yuzum tıraşlı olacak. Temiz pak giyinecegim. İstediğimi yapacagım. Sonra bir dönerciye gidip, yogurtlu salçalı döner yiyeceğim. Özlemleriyle biriikte Basmane kapısına doğru yürudu. Tıpkı Nuri'nin Gülhane Parkı'na ftrlayıp, Sultanahmet'e koşması gibi. İlkokulu bitirmiş. Erzurum'dan göçmüş Istanbul'a, amcalarımn yanında oturuyor. Gün ağarmadan kalkıyor yatağından, kâğıt topluyor. Topladığı kâğıtları başkasına devrediyor. Günde 500 lira kazanıyor. Paradan arttırıp Erzurum'daki babasına gönderiyor. Recep, "Eee Süleyman abev" dedi. Süleyman kendinden emin, "Hele bir ça> için" diye karşılık verdi. Çaylar geldi. Bir ara Süleyman telaşla dışarı çıktı. Bir paket börekle geri döndu. Bir guzel kannlannı doyurdular. Tekrar çaylar geldi, sigaralar yakıldı... Süleyman, "İş arıyorsunuz de mi?" dedi. tkisi başını salladı. Süleyman konuştu, konuştu... Burada iş aslanın agzında. Ben Uk geldigimde neler çektim bir bilseniz. Karım, çocuklanm hep dönerim diye yolumu gozlediler... Süleyman'ın gözleri doldu. lkisine "Kalkın gideiim" dedi. Kalktılar... Burası Saraçhane'de bir bekâr odasıydı. Duvarda bir resım, bir de saz asılıydı. 78 somya vardı odada. Süleyman odanın ortasmda. Recep ile Ahmet somyalarda.. Gözleri kapanıyor ikisinin de. Süleyman geİip yanlanna oturdu. Bakın burası büyük şehir. İnsan bogulur İstanbulda.. Hele içinde geri dönme istegi kalmazsa... Süleyman daldı. Taa gerilere gitti... Gözlerindebir kadm, bir de çocuk vardı. Nuri Atmaca: 14 yaşında. Çuval ve çocuk Baban neden hapse girdi Tank? Gözlerinden anlıyoruz sorumuzdan hoşlanmadığını. Başını önune eğiyor, dudaklarını ısınyor. Yanımıza tsmail yaklaşıyor. İsmail, Tank'tan daha iri. Birbırlerinebakıyorlar. tşaretleşiyorlar. tsmail durumu anlamış olacak, yavaşça kulağıma eğilip, "Esrardan abi" diyor. Tam bu sırada belediye memurları gözükuyor. önce tsmail, ardından Tank ince uzun bir ıshk çalıyorlar. Bunun anlamı "kaçın", Çocuklann hepsi çuvallan kapıp kaçmaya hazırlanırlarken, "Durun kaçmayın" diyoruz. Belediye memurlarına doğru yüruyoruz. Durumu onlara anlatınca anlayış gösteriyorlar. Memurlar uzaklaşıyor. Bu kez çocuklann guvenı artıyor bıze. İsmail, "Abi siz ba>agı forsluymuşsunuz" diyor gülumseyerek. Tank'ın gözleri hâlâ belediye memurlannda. ömer, çuvala sımsıkı sarılmış, Mesut, sigarasını tellendirıyor. Bizi döverler Dursun'un babası bekçi. 10 yaşında ha var ha yok. Yaşını sorduğumuzda nedense "On beş" diyor. tlkokulun uçüncu sımfında okuyor. Babası bir işhanını bekliyormuş. Annesi ev kadını. Salt pazar gunlerı yapıyor bu işi. Tum gun kâğıt topluyor ve satıyor. Tek sıkıntısı babasının onu sık sık dövmesi. Neden dövujor baban seni Dursun? Fuara giımemi istemıyor. Çünku burada kotu adamlar dolaşıyorlarmış. Mesut, belediye memurlanndan çok korkuyor, diğer çocuklar gibi. "Niçin" diye soruyoruz. Aldığımız yanıt şu: Dövü)orlar bizi. Dövüyorlar işle, ne bileyim ben.. Sonra da arabalarımızı parçalıyorlar. Arabaları dort bılya tekerlekli iki tahta parçası. Çocuklara soruyoruz: Kâğıtları kime veriyorsunuz? Hiç oyuncağın oldu mu? Hepsi birbirlerine benziyordu. Pırıl pırıl bir İstanbul sabahında Gülhane Parkı'mn sessizliğine gömülmüş çmar ağaçlanmn altına çömelmişlerdi. Çilli yuzlü, kınalı saçlı olanın adı Nuri Atmaca'ydı. 14 yaşınMARJtKAL 'İŞ SAHÎBİ OLDU Sokaklarda, meydanlarda gormeye alıştığımız bir gorunıu. SURECEK Süleymaniye Camîi kayıyor (Baştarafi 1. Sayfada) Süleymaniye Camiı İmam Hatibi Süleyman MoUaibrahimoglu, "Bu şabeserin yapımından bu yana 427 yıl geçmesine rağmen yerinden bir santim biie oynamadığı tespit edilmiştir" dediğinde ise, Prof. Kâzım Çeçen, henuz Süleymaniye'nin su galerüerine ginneıniş, caminin her yıl bir santim Haliç'e doğru kaydığı iddiası ortaya atılmamıştı. ÎTÜ Hidroük ve Su Kürsüsü Anabilim Dah Başkaru Prof. Kâzım Çeçen, geçen aylarda Süleymaniye Camii'nin, yapıldığırıdan bu yana insan ayağı değmemiş galerilerine girdi ve caminin temelleri için tehüke arzeden su birikintüeri keşfetti. Caminin "fil ayakları" tabir edilen dört granit sütununun altına giden galerilerde bataklığı andıran çamur topluluklan vardı. Prof. Çeçen, Vakıflar Başmüdürlüğü'ne bir dilekçe ile başvurdu: "Cami içerisindeki su dağıtımının hiçbir şekilde sızdırmaz hale konması ve fil payeleri üzerindeki çeşmelerden akan sulann boru içine alınarak ana giriş kapısı istikametinde cami dtşansına çıkanlmak suretiyle acil tedbirierin alınması gereklidir." Aksi halde ne olurdu? Prof. Çeçen, "Demiyonım ki yıkılır, ama tehlikeli olur tesadüflere bırakılması" diyordu. Prof. Çeçen, Cumhuriyet muhabiri Cem Hamuloglu'na dunımu şöyle anlatıyordu: "Caminin içindeki fil payelerinde süs amacıyla konulmuş musluklar var. Bu musluklar fantezi. Asıl abdest alma musluklan caminin iki tarafında 17'şer adettir. Fil payelerindeki musluklar ise, caminin içerisinde abdest bozulması ihtimaline karşı Sinan taraftndan planlanmış. Fakst acil durumlarda kullanılması gereken musiuklar yüzyıllarca el yıkamak, abdest almak için kullanılmış. Bu musluklardan gelen pis sulan caminin altında toplayan künkler zamanla bozulmuş. Şadırvanla da her gelen oynanuş. Pik borular, lastik hortumlar, PVC'ler konulmuş. Şadırvanın altı delik deşik. Ne geziyor Sinan'ın eserinin altında lastik borular? Tabii zaman içinde çamur birikintileri meydana gelntiş, bunlar temeli tehdit ediyor. Ben demiyonım ki büyük bir tehlike vardır, ama olabüir de." Prof. Çeçen devam ediyor: "Caminin galerilerini yeni bulduk. Kimsenin haberi yok. İçerisi batak. Çizmeyle girdiğiniz zaman batıyor. Tam bu batak kısmın altında caminin temelleri var. Nüfuz ederse tehlikeli olabilir, berbat olur, çatlama olur, kayma olur. Ama inşallah olmaz." Çeçen, ne yapılması gerektiğini de şöyle özetliyor: "Galeri temizleoip beton dökiilebilir. 100150 bin lira ile tamir edilebiliyorsa bunu yapmak lanm. Ancak Vakıflann eîindeki ekipler o kadar az ki hangi birine yetişsinler." Peki, Vakıflar bu konuda ne diyordu? Abide ve Yapı îşleri Müdürü Mustafa Bayrak şunları söyledi: "Prof. Kâzım Çeçen' in uyansmdan sonra su galerilerinin son noktasına kadar gittik. Atalanmız orada güzel bir sistem yapmış. Dışanya açılan ızgaralar var. Zamanla tıkannuş. Mevsim şartları sebebiyle soğuk ve havasızlık, çalışmalara engel oluyor. Burada uzun bir çalışmaya ihtiyaç var. Teknik yetersizlik de var; oksijen tüpleri gibi. Baharda başlamayı düşünüyoruz. Emir verildi, yapacağız. 400500 senelik bir eser olduğu için elimizde planı yok. Prof. Çeçen, araştırraa yaparken buldular, yoksa bu galerilerden kimsenin haberi yoktu. Musluklar, suyun nereye gittiği düşünülmeden kullanılmış." Görülduğü gibi taraflar, cami yetkilileri de dahil olmak üzere soruna gayet iyi niyetli ve yapıcı yaklaşıyor. Bir cami yetkilisi bu konuda, "Üstümiize düşeni yapmaya hazınz" diyor, ancak "Yüzjıllardır kaymamış, şimdi mi kayacak?" diye sormaktan da kendini alamıyor. Camiyi yaptıran Kanuni Sultan Süleyman'm, "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaş a devlet cihanda bir nefes sıbhat gibi" deyişinin, caminin sıhhatine de ışık tutması taraflarca ilke olarak benimseniyor. Gürkan, Işrail Maslahatgüzarı üe gorüjştiı ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Başkaru Aydm Güven Gürkan, İsrail'in Ankara'daki Maslahatgüzan Yehuda Millo'yu kabul ederek göruştü.Aydın Güven Gürkan SHP Genel Merkezi'rtde 1 saat 10 dakika kadar suren göruşmeden sonra gazetecilere, maslahatgüzara İsrail'de uygulanan ekonomik politikalan anlattığını söyledi. Gürkan, Millo'nun tsraü'de yüzde 400'lere ulaşan enflasyonu yüzde 10'lar düzeyine indirmek için ne gibi önlemlere baş\unılduğu konusunda da bilgi \erdiğini kaydetti. 3. dünya savaşı çıkıyordu (Baftarafı l. Sayfada) belirtmesıne karşın, Yunanistan'daki Amerikan uslerinin alarma geçirildiği bildirildi. a. a. ve ANKA ajanslarının Yunan basınında çıkan haberlere dayanarak büdirdiğine göre, ulkedeki Amerikan üsleri alarma geçirilirken çeşitli nedenlerle üslerde bulunmayan Amerikan subay ve askerlerine de Amerikan radyosundan yapılan anonslan dikkatle izlemeleri konusunda talimat verildi. Libya'ya bir operasyon düzenlenmesıne karşı çıkan ülkelere Malta da katıldı. Malta Başbakanı Carmelo Bonnici, Libya'ya karşı duzenlenebilecek bir operasyonun Akdeniz'i savaş alanına çevıreceğıni söyledi. AP ajansının Trablus kaynaklı haberine göre Muammer Kaddafi, önceki gün gazetecilere yaptığı açıklamada, "Cumartesi günü ABD ile Libya arasında az kaldı büyük bir savaş çıkıyordu" dedi. Kaddafi sözlerine şöyle devam etti: "ABD, cumartesi günü Libya açıklannda 40 kadar savaş gemisi topladı. Ben bunu savaş ilanı anlamına aldım. Derhal tiım silahlı kuvvetleri alarma geçirdik. Sınırsız bir savaşın eşiğine gelmiştik. Bu 3. dünya savaşmın başlangıcı olabilirdi." JANA ajansının büdirdiğine gore, ABD'nin tehlikeli bir oyun oynadığını" söyleyen Kaddafi, Washington'un bir saldınya geçmesi halinde, bu ülkede bulunan inühar komandolanmn eyleme başlayacaklarını ileri sürdü. Kaddafi şöyle devam etti: "Libya, ABD ve tsrairin tehdit ve terörü altında yaşamaya devam edemez. Bir noktada patlama olacaktır. ABD'ye karşıhgımız çok sert olacaktır/' Kaddafi. Libya'da teröristleri eğitmek için kamplar bulunduğu ve Abu Nidal'ın bu ülkede yaşadığı yolundaki iddiaları da yalanladı. a.a.'nın, Libya Haber Ajansı JANA'ya dayanarak verdiği habere göre, Kaddafi, basm toplantısında, Reagan'dan "İsrail'in köpegi" olarak söz etti. Kaddafi, Reagan'ın bu özelliğinden ötürü, ABD'nin itibannı zedelediğini de sözlerine ekledi. Bir kişiyi köpek olarak nitelemek, Araplar arasında en ağır hakaret. İsrail Başbakanı Şimon Peres, Kaddafi'nin iddiasının aksine, terörist Abu Nidal'ın halen Libya'da yaşadığıru öne sürdü. İsrail Başbakanı, teröristleri banndıran ülkelere karşı ortak önlemler alınması için çağnda bulunduktan sonra, İsrail'in terör örgütlerine karşı tek yanlı harekete geçme hakkıru saklı tuttuğunu vurguladı. ABD'nin deniz ablukası uygulaması halinde Sovyetler Birliğinin Libya'ya yardım edeceği öne sürüldü. Kuveyt'te yayımlanan FJ Kabas gazetesi, adlannı açıklamadığı Arap diplomatik kaynaklanna dayanarak verdiği haberde, Sovyetler Birliği'nin bu konuda Libya'yı destekleme kararını Washington'a ilettiğini kaydetti. KADDAFİ'YE ÇOP ABD'nin Maine eyaletindeki bir radyo istasyonunun, dinleyicilerine, Libya devrim lideri Muammer Kaddafi'ye "çöp gönderme" çağrısı ters anlaştldı. Çağrıyı yanlış yorumladıkları anlaşılan dinleyiciler, gerçekten de yaklaşık 500 kilo çöp gönderdiler, ama amaçlandığı gibi Kaddafi'ye değil, radyo istasyonuna. Program Müdurü Jack Roberts, bunun uzerine dinleyicilerinden çöpleri Libya'nın New York'taki Birleşmiş Milletler Temsüciliği'ne göndermeleri ricasında bulundu. GÖNDERME Ç A G R I S I SODEP ÜYELERÎNE ÇAĞRI ÜYELİK KAYITLARINIZIN SHP'YE NAKLİ İÇİN BİR AY İÇİNDE HER GÜN SAAT 14.00 ile 20.00 ARASINDA SHP İLÇE YÖNETİMİNE BAŞVURUNUZ. Devekuşu yumurtaları (Baştarafi 1. Sayfada) tnşaatta 3 bin 523 usta çalışKanuni Sultan Süleyman ' tı. Bunlardan 1810'u Hıristiyan, m, caminin temelinin otur 1713'ü Müslumandı. Hammer ması için inşaata bir sene ara ve tarihine göre caminin inşası için rilmesine karar verdiği günlerde 700 bin düka altını (yaklaşık 2 tran Şahlanndan Tahmasb, Sul trilyon lira) harcandı. tan Süleyman 'a yolladığı mekCami, yüzyıllarca yağ kandili tupta şöyle diyordu: ile aydmlatıldı. Kandillerinden "îpttik ki camiyi tamamlama çıkan isler, ustaca yaratılmış bir ya kudretiniz kalmamış. Yoüa hava akımı ile camiyi kirletmedığımız para ve mücevherleri sa den mihrabın tam karşısındaki tıp camiyi bitirmeye gayret edi kapının üzerinde yapılan is odaniz ki bu hayvh ipniz.de bizim de sında toplamyordu. Biriken bu payımız bulunsun." isten, o devirde büyük miktarda Cami İmam Hatibi Süleyman mürekkep uretiliyordu. MoUaibrahimoğlu'nun kitabma Caminin çeşitli yerlerinde sagöre, Kanuni, bu dil uzatıcı yısı bilinmeyen miktarda devemektuba cevap olarak, Şah'ın kuşu yumurtaları asılı. Siyah yolladığı parayı elçisinin gö'zü renkli bu yumurtalar, örümcekönunde İstanbul Musevilerine lerin camiye gırip ağ örmesini dağıttırdı. Mücevherleri de Mi inamlmaz biçımde önluyor. mar Sinan 'a vererek şöyle dedi: Cami, dört muhteşem granit Bu kıymetli taşlar, caminin taşlan yanında kıymetsizdir. He sütun üzerinde yükseliyor. Simen bunlan başka taşlann içine nan'ın ' 'Çiharyari güzin'' diye tarifettiği yekpare granit sütunkatarak kullan. Sinan, bunun uzerine mücev lardan birisi Baalbek 'teki Belkıs herleri soi taraftaki 3 şerefeli mi Sarayı 'ndan, ikincisi Iskenderinarenin altı köşe susleri, arasma ye'den, üçüncusu istanbul'da konulan mermer gulleler içinde Sarayı Amire'den, dördüncüsü kullandı. Buyüzden bu minare ise Bizans Kıztaşı mahallesinden getirildi. ye "cevahir minaresi" denir. SHP İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI VEKALETNAME Bu, Uıanburda. Zıncırhku\u'da Buyukdere Caddesı'nde Nc 1 Î : 1MTAŞ Hamnda ML'KIM İMTAŞ İTTÎHAD1 M1LLİ TLRK ANON1M S1GORTA ŞIRKETİ IsıanbuPda Tarlabaşı Cad. Çorbacı Sok. No: • Taksım'de mukim " \uı U\an Tıcareı Ltd Ştı'ne ISTANBLL \e ce\re!,ınde Şırketımız namına HAYAT, YANOIN, NAKLIVAT (Emtea). KAZA (Otomobıl mecburi mali mes'uliyel, Oıo kaiko. Ferd i kaza. Cam. Sırkaı \e Grup) sıgortaları ledarık ederek Şırketımıze leklıfıne. bu leklıflere an Şırketımi/ce lanzım edılecek ügorıa mukaselenamelerinın \e dıger evrakın sigona sahıplerı ile teatiM ıçın mutad muameıelen ıfa \e tkmale, Acentelik mukavelenamesının 6'ncı maddesı "c" fıkrası mucıbi Acentenın tavıdığı mes'uli\eılerı maht'uz kalrnak şartıle sıgorta ucreılerını Şırkeiımız namına lahsile. sıgona ucret \« teferruatınm ledışe edılmemebinden dola\ı sıgorıanın kibtnen \e\a lamamen leshı ıçın ıhtarname çekılmesını Şırketımızden talep eımeye, Şırketımızce bir tazmınat odenmesim ıcap euıreb\lecek bir hadısenin \ukuunda Şırketımız hukukunun koruması ıçın Resmı Makamlara \e /abıta\a muracaaıa ve sıgorta sahıplerinin bevanları lesbue. hasar \ukuunda Şırkeumız lalimaıının gelmesıne kadar îararlann arımasma mani olacak tedbırlerı dlma\a >eıkılı olmak uzere \ekâlet venrız İMTAŞ 1TTİHAD1 MILLI TÜRK ANON1M SİGORTA ŞIRKETt 23423 Nolu ehlıyetımı kaybettim, hukumsüzdür. ŞAH/N EKINCİ t.T.Ü. kimliği kaybettim. Geçersizdir. ŞÜKRAK ÇAVDAR