21 Mayıs 2025 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gemileriydi bunlar. Çevreleri, hıncahınç insan yüklü kayıkiarla, mavnalarla doluydu. Bir bağırtı, bir gürültü, bir küfürleşmedirgidiyordu. İnsanlar gemilere binmek istiyorlardı. Denizciler oralı değildi. İskeleleri kaldırmış, demir zincirinden tırmanarak küpeşteye yaklaşan açıkgözlere tüfek dipçikleriyle vuruyor, denizedüşürüyorlardı. Saat sabahın dokuzu. lzmir on dört saattir sahipsiz... Türk süvarileri Bornova üstündeki tepelere vannca, buradaki kimi binalarda yabancı büyük devletlerin bayraklarının sallandığını gördüler. Binbaşı Atıf (Esenbel) iyi Fransızca bildiğinden yabanalarla görüşmesi ve güvenlik altına alması için alayıyla Bornova'ya gönderildi. 2. Süvari Tümeninin Mersinli yolundan Izmir'e doğru ilerlemesi ve 1. Süvari Tümeninin de bunun solundan yürümesi kararlaştınldı. Ingiliz Amiral gemisi Iron Duke'te önemli bir toplantı yapılmakta. Amiraller bir araya gelmiş, lzmir'in Türk Ordusu'na nasıl teslim edileceğini görüşüyorlar. Her devletten birer kişinin katılacağı kurulun en yakın Türk birliğiyle ilişki kurması ve bir nota sunması konusunda görüş birliğine vanlmak üzere... Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Fevzi (Çakmak) ve Ismet (Inönü) Paşalarla lzmir'in kuş uçuşu on b*~ kilometre doğusundaki Nifıe (Şimdiki adı Kemalpaşa) yabancı başkonsolosları bekliyor. Başkonsoloslar dün Edgar Quinet gemisinin telsiziyle Izmir'in teslimi konusunu görüşmek istediklerini ve temsilcilerini göndermek için randevu rica ettiklerini bildirmişlerdi. Mustafa Kemal Paşâ önce sinirlenmiş, yumruğunu masaya vurmuştu: "Kimin kentini kime teslim ediyorlar!" Sonra, Yunanülann lzmir'i sa^nmayacağı ve Türk birliklerinin kente girmelerinde bir olaya yol acümaması amacıyla böyle bir istekte bulunulduğu sonucunu çıkarmış ve yine telsizle karşılık vermişti: Yabancı temsilciler otomobille Kasaba (Şimdiki adı Turgutlu) yoluyla Nife gelecekler ve otomobillere beyaz bayrak çekeceklerdi. Temsilciler görünürlerde yoktu. SEVİNÇLÎ BtR SABIRSIZLIK Saat on. İzmir on beş saattir sahipsiz... Karşıyaka'daki bir küçük evde iki yaşh kadın Türk askerinin Karşıyaka'dan mı, yoksa Bornova'dan mı kente gireceğini tartışıyor. Kadınlardan biri Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa'nın annesi, öteki ise teyzesi. Oğul yıllardır evine uğrayamamış, fakat Yunanlılar onun Türk Ordusu'nun değerli bir komutanı olduğunu bildiklerinden babasına ve erkek kardeşine yapmadıklarını bırakmamışlar. Onlar da çareyi, Italyanların elindeki Rodos adasına kacmakta bulmuşlar. Teyzesinin kocası Yüzbaşı Ahmet'i Yunanlılar Izmir'i aldıkları gün süngüle>ip şehit etmişler. Fahrettin Paşa'nın annesi sevinçli bir sabırsızlık içinde. lzmir'in kurtarılacağına mı daha çok seviniyor, oğluna kavuşacağına mı? Hiç belli etmiyor... 2. Süvari Tümeninin önünde Yüzbaşı Şerafettin komutasında iki bölük Bornova'dan izmir'e doğru ilerliyordu. Süvarilerin toplu ateşe uğramaması için en önde sekiz er yaya olarak hem koşuyor, hem de sağdan soldan gelen tek tük ateşlere karşılık veriyorlardı. Mersinli'de bir Yunan taburuyla karşılaşıyorlar, atlannı kamçılayıp yanp geçiyorlar. Zamanında Izmir'e kapağı atamamış bu Yunan döküntüleri öylesine yılgın ki, tek kurşun atmadan evlerin arkasına kaçıyorlar ve geriden gelen tümenin kucağına düşüyorlar. Öncü, Halkapınar köprüsünü geçince bir fabrikanın Ust katından aniden ateş açılıyor. Öndeki erlerden dördü Kurtuluş Savaşının son şehitleri oluyorlar izmir'in kapısında. Fabrikadaki döküntüler tutsak alındıktan sonra Kordon'a doğru yürüyüş sürdürülüyor. İngiliz gaz şirketinin korumasını denetlemekten dönen yüzbaşı Thesiger birdenbire Türk süvarileriyle karşılaşıyor. Yüzbaşı Şerafettin'i askerce selamladıktan sonra, bozuk Fransızcasıyla Yunanlıların gittiğini, arka sokaklarda silahlı çapulcuların bulunabileceğini söylüyor ve ana caddeden gitmesini öneriyor. Yüzbaşı Şerafettin atını kamçılıyor, Karantina binasının önünde elinde bombayla bir Rum çıkıyor önüne. Yüzbaşı kılıcıyla vurmak için hamle yapıyor, o sırada bomba patlıyor. Yüzbaşı Şerafettin yaralanmasına aldırmadan doludizgin Hükümet Konağına vanyor. Balkon direğindeki Yunan bayrağını indiriyor, Türk bayrağını asıyor. GERÇEK SAHtBlNE KAVUŞAN İZMİR Aynı dakikalarda bir başka yönden Izmir'e giren 1. Süvari Tümeni öncüsü Yüzbaşı Zeki (Doğan) çalakamçı Sarıkışla'ya gidiyor. Kışladaki Yunan bayrağını indirip Türk bayrağını çekiyor. Süvarilerin kente girdiği haberi hızla yayılıyor. Ama Türk halkı pek emin değil, gözler Kadifekale'den aynlmıyor bir türlü. Perken, kalenin en yüksek burcu üstünde ayyıldızlı bayrağın dalgalandığı görülüyor. 4. Alay Komutanı Binbaşı Reşat lzmir'in kurtarıldığını müjdeliyor kaleden. Saat 11. lzmir gerçek sahibine kavuşmuştur artık... 9 EYLÜL 1985 Izmir'in Kurtarıldıgı Gün ALPTEKİN MÜDERRİSOĞLU Tarih Yazarı 9 Eylül 1922 Cumartesi sabahı. Izmir'de gün ışıyalt henüz birkaç saat olmuş. 3 yıl, 4 ay, 24 gün süren Yunan işgalinden sonra Izmir sahipsiz. En son Yunan birliği de dün akşam saat 19.00'da Lemnos savaş gemisine binerek Yunanistan'a doğru yola koyulmuş. O saatten bu yana, her an Türk Ordusu'nun gelmesi ve kente el koyması beklenmiş. Görünürlerde Türk askeri yok. Koca kent düzeni koruyacak otoriteden yoksun... lzmir'in çileli Türk halkı ilk bakışta bacalarından Lemnos 'u tanır olmuş, onun körfezden uzaklaşışını hazla seyretmisti. Gemi, Ege topraklarına egemen Yunanlıların denizlere de egemen olduğunu kanıtlamak için lzmir körfezinden hiç ayrılmazdı. Geçen yıl, 1921 Haziran başında Yunan Kralı Konstantin Lemnos'la Izmir'e gelmiş, yerli Rumların çılgınca sevgi gösterileri arasında Karşıyaka'da kurtarılmış topraklara ayak basmıştı. Gösteriler günlerce sürmüş, sonra Kral, Türk direnişinin merkezi Ankara'yı aJmak ve "Büyük Bizans"ı yeniden kurmak için iki yıldır Anadolu'da bulunan ordusunun başına geçmişti. İlk aylar "Ankara Seferi" başanlı olmuş; Afyon, Kütahya ve Eskişehir'i alan Kral Konstantin, Ankara'nın altmış kilometre yakınına dek sokulmuştu. Ne olduysa oralarda olmuş, Sakarya boylarında aralıksız 22 gün, 22 gece süren uzun savaşmada yenilmiş, AfyonEskişehir çizgisine geri dönmek zorunda) kalrruştı. 30 Ağustos'ta uğradıklan büyük bozgundan sonra, arta kalan Yunan Ordusu kalıntılan hızla tzmir'e doğru çekilmiş, Türk Ordusu'na yalnızca kovalamak kalmıştı. Bozgunu duyan Ege'nin yerli Rumlan ile bereketli topraklara yerleştirilen Yunanhlar yollara diişmüş, günlerce panik içinde Izmir'e akmışlardı. Denizde yüzer ne buldularsa binip Yunanistan'a ve Ege adalarına kaçmışlardı. Kaçamayan elli bine yakm göçmen ise kryıyı doldurmuş, son Yunan gemilerinin ardından öfkeyle bakakalmıştı. Kentin Türklere bırakılmayacağı inancıyla yerlerinden kıpırdamayan tzmirli Rum ve Ermeniler homurtulu şaşkmlık içindeydiler. Öfke, kırgınlık ve umutsuzluk dolu yüzbinlerce insan bir çılgınhk yapabilir, azınlıkta kalan silahsız, korumasız Türk mahallelerinesaldırabilirlerdi. Silahlı giiç olarak körfezde demirli Ingiliz, Amerikan, Fransız ve Italyan savaş gemileri vardı. Gemilerin komutanları kentin patlamaya hazır gergin havasını görüp karaya asker çıkartmışlar, konsolosluklarının ve kendi uyruklannın fabrikalannı, iş yerlerini koruma altına almışlardı. Türkler dün akşam pencerelerini sımsıkı kapatmışlar, kapılarını sürgülemişler, korku içinde sabahı zor etmişlerdi. Gerçi önemli bir olay olmamıştı, ama Türk askerinin gelmeyişi umutsuzluk yaratmıştı. Saat sabahın yedisi. lzmir on iki saattir sahipsiz... rın buralardan savuştuğunu görerek ilerlemesini sürdürmüştü. Bitmez tükenmez yokuşlardan birini daha aşan teğmenin tepenin doruğuna vannca birden soluğu kesildi: Izmir, kuş uçuşu 10 km.uzaklıkta, ayaklannın altındaydı. Güzel Izmir mavi sulan, dipleri yeşilliklerle dolu yüksekçe dağları ile karşıda duruyordu. Körfezdeki kara beneklerin savaş gemileri olduğu anlaşılıyordu. Teğmen Enver raporunu yazarken, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın verdiği ilk hedefe, Akdeniz'e ilk ulaşanın kendisi olduğunu düşünüyor, elleri titriyordu. Saat sabahın sekizi. lzmir on üç saattir sahipsiz... Daily Mail gazetesinin ünlü savaş muhabiri Ward Price Kordon'da Türk Ordusu'nu gözlüyordu. Süvarilerin kente yaklaştıklarını güvenilir yerlerden öğrenmişa çünkü. Kıynya yığılmış göçmenlerin hâlâ kendilerini götürecek gemi beklemelerine şaşıyordu. Şaştığı bir sey daha vardı: îzmir'de son günlerde fesli erkeklerin çokluğu. Türklerin geldiği haberi yayılınca fes fiyatları birden yükselmişti. Fes bir tür sigorta olmuştu. Kafasına geçiren, Türk sanılıp kendisine dokunulamayacağı inancındaydı. OKURLARA. OKAY GONENSİN ten Siyaset Sıcağı E ylülle birlikte siyaset de tatilden döndü ve Türkiye'nin gündemindeki gerçek yerine oturdu. Geçen beş yılın duyarlılıklan içinde tartışılmayan, ya da kapalı kapılar ardında kaian konular, sorunlar tartışılmaya başlandı; TBMM'nin açılışıyla birlikte tartışmaların daha da canlanması bekleniyor. Evet, siyaset sıcağı ülkemize geri dönuyor... Ama gerçekte hiç yok olmuş muydu? yalçın Doğan arkadaşımızın dün başladığımız dizisi, "Dar Sokakta Siyaset" gerçekte siyasetin en hızlı günlerinin yaşandığı 3 yılı anlatıyor. Üzerinden 45 yıl geçmiş olayları, tarttşmaları, belgeleri Yalçın Doğan'ın bu çok önemli çalışmasında bulacaksınız. 12 Eylül günlerinde yayılan, fısıltı gazetelerinde dolasan söylentilerin hangisi doğru, hangisi yanlıştı? Yalçın Doğan'ın dizisi tüm bunlara açıklık getiriyor... Adaiet Ağaoğlu da soruyor: Bir yazann yaşamı ilginç midir? Elbette ilginçtir, hele Adaiet Ağaoğlu gibi usta bir yazar kendini anlatınca... önümüzdeki günlerde iki yeniliğimiz daha var. Cüneyt Arcayürek büyükler için bir masal yazdı: Kudeta... "Düşlerin büyük savları olamaz, bu düşsel öykü de iddiasız. Sadece düşte bir öykü yazılıp yazılamayacağını araştıran bir öykü. Kimine saçma sapan gelecek, kimine fazla ileri giden... Gene de kararlıyım, düşümdeki öyküleri yazacağım..." Böyle dedi Cüneyt Arcayürek ve Kudeta'yı yazdı... Veri Araştırma, Cumhuriyet için yaptığı önemli bir çalışmayı daha tamamladı: Gençlik ve Cinsellik. Daha önce hazırladığımız gençlik eklerinde bugün Türkiye'de yaşayan genç insanlann cinselliği nasıl gördüklerini, yaşadıklannı, daha dar kapsamlı olarak vermeye çalışmıştık. Ancak konunun önemi ve kapsamı ayrı bir çalışmayı gerektiriyordu. Araştırma, 1524 yaş arasında kız erkek, çalışan • çalışmayan öğrenci 568 gençle yüz yüze görüşülerek hazırlandı. Ortaya çıkan sonuçlar oldukça ilginç. Bu araştırmayı tamamlayacak soruşturma ve röportajlarla sorunu daha da açmaya çalışacağız. Gençlik ve Cinsellik araştırması, hem gençlere kendilerini, hem de ana babalanna çocuklarını daha iyi • tanıma olanağı verecektir. lzmir limanında sanki bir deniz şenliği vardı. Çeşitli renk ve desende bayraklar asılı irili ufaklı birçok gemi demir atmıştı. İngilizlerin Iron Duke, King İZMİR İŞTE George V, Ajax, Cardif; FranKARŞISINDAYPI! sızların VValdeckRousseau, Gün doğarken Sabuncubel'e Jean Bart, Edgar Quinet, Ernest ilerleyen 2. Süvari Tümeni 20. Renan; Amerikalılann Simpson, Alay'dan Teğmen Enver komu Litchfield, Edsel, J'Lawrence; tasındaki keşif kolu, Yunanhla ttalyanların Venezia adh savaş EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL Susmak ve konuşmak... İnsanoğlunun iki nitefiği. Yerinde, zamanında kullanmasını bilirse... 'Susan bir Türkiye' özlenebilir mi? Ya 'konuşan bir Türkiye?' Hangisini yeğlersiniz? Bu soruya verilecek yanıt kuşkusuz 'konuşan bir Türkiye'dir. Konuşmak, hatta arada bir bağırmak bile gerekir! Son günlerin tartışması: Konuşmak mı susmak mı? Hamlet'e böyle bir soru sorulmamıştı, çünkü anlamsız olurdu, çünkü insan için sürekli susmak ölümle eşti. Var olmak ya da yok olmak gibi bir şeydi susmak ya da konuşmak, başka bir deyişle susmak ya da konuşmamak... Denecek ki çok konuşmak gevezelik değil midir? Türkiye'yi 12 Eylül'e çok konuşmak getirdi diye bir sav da var. Öyle mi acaba? Çok konuşmanın, hatta gevezeliğin zararlı olduğu düşünülebilır; ama büyük bir zarar vereceğini sanmam. Varsın herkes konuşsun, alabildiğine gevezelik etsin, ne çıkar! Bir şey kazanmazsak da, bir şey yitirmiş olmayız. Ama susmayı, suskunluğu savunmak! İşte yanlıştır. Hepimiz konuşacağız, hatta gevezelik de edeceğiz, ama hiçbir zaman susan insanlar, suskun bir toplumun bireyieri olmayacağız. 'Susanlar kurtulacak' diye bir söz var. Din kıtaplanna bile geçmiş. Bu da gösteriyor ki baskıyla, güçle yönetilmeye kalkışılan toplumlarda 'suskunluk' özellikle isteniyor. Susacaksın, ses çıkarmayacaksın, baştakiler bizden iyi bilir, iyi düşünür, yalnız onlar konuşur, radyoda, TV'de, alanlarda diyeceksin. BizJere de dinlemek, o sözlere uymak düşer! Bu yöntemi uygulayan ülkeler oldu, oluyor da... Siyasa adamlarını sustur, basını, yazarları, düşünürieri sustur, yalnız sen konuş! Hitlerler, Musolimler, Pinochetler, Francolar ve bunlar gibiler, ülkelerinde suskuniuğu başlıca erdem sayarfardı. Ama bu kişiterin ülkelerinde demokrasi diye bir düzen yoktu kil Kimse demokrasinin öneminden, gerekliğinden söz etmiyordu ki! Hem demokrasi yönetimindeyiz diyeceğiz, anayasal haktanmız var diye övüneceğiz, çok partili bir düzen kurduk diye sevineceğiz, sonra da susacağız, susmak zorunda bırakılacağız, 'susan bir Türkiye'nin erdeminden söz edeceğiz. Birtakım kişileri susmaya zorlayacağız. Senin konuşmaya hakkın yok, senin önüne şu şu şu engelleri diktik, hem konuşacaksın da ne olacak, konuşa konuşa üikeyi bu duruma düşürdünüz, diyerek onu yurttaşlığın dışına iteceğiz. O zaman bu rejimin gerçek adını koymak gerekmez mi? Yerinde, zamanında konuşacağız. Yasaların, anayasanın tanıdığı haklar çerçevesinde konuşacağız. Yazıyla, sözle düşüncemizi açıklayacağız, haklanmızı arayacağız. Parti liderleri, sendikacılar, yazarlar, öğretmenler, öğretim üyeleri, işçiler, memurlar, herkes yerinde zamanında konuşarak düşüncesini belirtecek. Hayır, sen konuşamazsın demeyeceğiz hiç kimseye!.. Konuşma hakkı tekele alınamaz ki! Yalnız birkaç kişiye tanınan bir ayrıcalık olamaz ki! YasaklamaJar bir an önce kaldırılmaltdır. Türkiye dilsizler ülkesi değildir. Suskunluk, gevezelikten de kötüdür, tehlikelidir. Sessizliğe mahkum toplumlar büyük patlamalara gebedir. Varsın her şey söylensin, yazılsın, yasalar, anayasal haklar çerçevesinde yazılsın, söylensin.. Ama hiç kimsenin anayasal özgürlüğü kısıtlanmasın. Katılmadığımız düşünceleri bile dinleyelim, sonra biz de o düşüncenin karşıtını söyieyebilelim. Demokrasi susmaya değil, konuşmaya dayanır, bunu iyi bilelim. Susmak mı, Konuşmak mı? Şşvgili İlkokulöğrencileri GörselÜnHe Dergisİ'ni tanıyorsunuz. Şimdi de Görsel Maternatik Dergisİ'ni nıyacaksınız. Görsel Ünite Dergisİ'ni geçen yıldan tanıyorsunuz. Öğretmeniniz, siz ve Görsel Ünite Dergisi, öğrenmeyi ve öğretmeyi bir neşe kaynağı haline getirerek güzel bir ders yılı yaşadınız. Görsel Ünite Dergisi bu yıl yine sizinle. Üstelik bu yıl Görsei'den bir okul arkadaşınız daha var: Görsel Matematik. Yeni derginiz Matematiği korkulacak bir şey olmaktan çıkarıyor. Her sayısıyla birlikte verdiği test ekiyle, renkli resimleri, açıklayıcı çizimleriyle, zekâ oyunları, metamatik bulmacaları ve bilmece sayfalarıyla matematiği sizin için zevkli bir uğraş haline getiriyor. Görsel Ünite Dergisi ve Görsel Matematik sizin dergileriniz, okul arkadaşlarınız. İki derginizi de seve seve okuyun. Derslerinizi seve seve öğrenin. TURİZM SUNAR HER CUMA KESİN HAREKET 10 gün • 9 gece zc! Otoblis • Tam Pansiyon MARMARÎS MARTIHOTEL MARBAS OTEL . ^ATLANTÎK OTEL Beşikia<j 1611074 1618226 161/281 Kadıköy Tel: 3361660 10 Gün • ;) (îece özel Otui.'üs • I am Pansisoıı RRİZM SIAAR HER CLMA KESt.N HAREKET rturı ALANYA ALAADDİN v.KUŞADASI ŞfM OMERTATİL X KÖYÜ s » MOTEL f"\ FETHtYE kJLf SEKETUR • DATÇA BODRUM AKTUR VtLL\LARI Re,ıkta« 16I10T1Kadıköy ayda ISbin Ura payı tapusu ile topUm 200 Btn TL. veyj Tumupcşm lSOBİnTL. ANKARA YENİMAHALLE 2. İCRA MEMURLUĞUNDAN GA YRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 1981/1235 Ta. Eryaman köyü 456 parselinde 11.100 m' olarak kayıtlı Ankara Ayaş asfaltına 500 metre mesafede bulunan ve etrafı meskün mahale gelmiş olması sebebiyle arsa olarak nitelendirilen 14.985.000. TL. değerindeki gaynmenkul 15.10.1985 günü saat 14.00'den 14.15'e kadar icra daıresinde açık arttırma suretiyle satılacaktır. Muharamen bedeli 1» 75'ine talipli çıkmadığı takdirde, en çok arttıranın taahhtidü baki kalmak kaydı ile 25.10.1985 günü aynı yer ve saatlerde 2. arttırmasırun yapüarak muhammen bedeli "o 50'sini geçmek kaydı ile en çok antırana ihalesinin yapılacağı şartname dairede açık olup masrafı verildiğinde isteyene verilebilir veya gönderilebilir, satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmuş ve münderecatım kabul etmiş sayıiacaklan ilan olunur. 3.9.1985 Basm: 23472 aceleediniz şiındi şarüar çok uygun BALSL"N A.S. \ B İ MFRKtZ ADRtSİMlZ: ANKAKA: Anbariu Yolu ( Jd. 12 Sıhhıye Verkez l>hanı Kal:7. No. 61 Td: 30 26 42 30 18 92 hunbultıubıt b2S:>3 5r: l/mır trtıbat: 12 17 37 İLAN DEMIR ÇELİK SANAYİİ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI BAŞKANLIĞINDAN Sendikamız Genel Kunılu'nun 22.8.1985 tarihinde yapılan olağanüstü toplantısında, 2821 sayılı yasanın 11/9 ve 27. maddeleri gereğince "TÜRK ULAŞTIRMA KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI" "TÜTlS"e katılma karan alınmjştır. 2821 sayılı kanun gereğince ilan olunur. Basın: 23478 GÖRSEL YHYINLAR Sayın ANNE ve BABALAR, AŞI KAMPANYASINA KATILINIZ ^ "çağdaş bilincin ürünleri SATILIK YAZLIK Gemlik Narlı Tatil Köyü'nde 90 m' dubleks yazlık konuî satılıktır. Tel: Bursa: 64692 ist: 5286629 İTÜ şebekemi nüfus cüzdanımı subay kimlik belgemi kaybettim. Hükümsüzdür. HÜSNÜEMÎN GÖKDEMİR • Şebeke paso kredi kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. A YDIN DORUK OĞULLARIM1Z İbrahim ve Halit'in sünnetini dost ve akrabalanmıza müjdelerim. TurkiyenotvyKuMMatt SemaHasan KILIÇ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle