19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 1985 • HABERLERİN DEVAM1 CUMHURİYET/11 Top ABD'de ANKARA, (Cumhuriyel Biirosu) Ankara, Amerikan yönetiraine, süresi önümüzdeki aralık ayında dolacak olan üsler anIaşmasında değişikliğe gidilmeden ve anlaşmadaki aksaklıklara ilişkin beklentilerinin karşılanabileceğini duyurdu. Ankara, Türk Amerikan ilişkilerinde bir pazarlık konusu haline gelen savunma ve ekonomik işbirliği anlaşmasına ilişkin tutumunu bir kez daha açıklığa kavuşturdu ve Turk ordusunun modernizasyonu açısından gerekli yardımlann sağlanacağı yolunda sağlam güvencelerin verilmesi halinde, savunma işbirliği anlaşmasını müzakereye açmayabileceğini belli etti. Yetkililer, bir suredir anlaşmada yapılabilecek değişikliklere ilişkin teknik düzeyde çalışmalar yünitüldüğüuü ve beklenen yanıtın alınmaması halinde bu çalışmalann ışığında anlaşmanın bozulacağını belirttiler. Ancak Ankara'nın bu adımı atmadan önce bir süre beklemeyi yeğleyeceği anlaşıhyor. Dışişleri Eakanlığı da dün, "Anlaşma degiştirilmeden de Türkiye nin gordüğii aksaklıklann diizeltilebilecegini" bildirdi. Dışişleri Bakanlığı Sozcüsu Yalun Eralp, gazetacılerin sorulannı yanıtlarken, bu konuda nasıl bir formiil geliştirilebileceai konusunda konuşmamayı" yeğledi ve topu Amerikan tarafına attı. Bununla birlikte yetkili Turk çevrelerinden sağlanan bilgiler, Türkiye'nin yardımlar konusunda her yıl Kongrede karşılaşılan guçlükleri ortadan kaldıracak sağlam bir guvence uzerinde durduğunu gosteriyor. Bu çerçevede Türkiye'ye yılda 1 milyar 200 milyon dolarlık bir askeri yardım düzeyinin taahhüt edilmesi, 3 milyar doları aşan askeri kredilerin silinmesi, aynca Amerikan yönetiminin Kongre nezdinde daha çok ağırlık kovmasını istiyor. Türk tarafı Kongre faktörunün etkisini en aza indirecek bir formül uzerinde israr ederken, Perle'nin anayasal güçlükler nedeniyle bunun olanaksızlığını vurgulaması bu aşamada tarafların anlaşmanın geleceğine ilişkin pazarlıklarda bir kilitlenmenin ortaya çıktığını gosteriyor. öte yandan, Dışişleri Bakanlığı, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Perle'nin yönetimin Türkiye'ye yardımlar konusunda azami gayreti sarfettiği yolundaki sözlerine katılmadığını da belli etti. Dışişleri Sozcusu, "Yardım 225 milyon dolarken de Amerikalı yetkililer aynı şeyi söylıiyoriardı" dedi. Sözcü, aynca "Bizzat Perle de Kongrede yaptı&ı konuşmalarda Tiirkiye^ ye yapılan yardımlann ihtiyacın altında oldugunu açıkça soyle1 mistir" şeklinde konuştu. Perle nin " T u r k l e r Kongreyi ünlamıyor" şeklindeki sözleri konusunda ise sozcü "Belki onlar da bizi anlamıyorlar" dedı. Sozcu, anlaşmada aksayan tarafların ne olduğu yolundaki bir soruyu yanıtlarken de, "Anlaşmanın aksayan tarafı bizim ihtiyaçlanmızın karşılanmamasıdır" dedi. Diplornatik çevrelerden sağlanan bilgilere gore, anlaşmanın aksayan yönlerinin iyüeştirilmesi yolundaki Türk göruşü, hafta içinde yapılan yüksek düzeyli ortak savunma grubu toplantısından bir süre önce Dışişleri Bakanı Vahil Halefoglu tarafından Ankara'daki ABD Buyukelçisi Robert Strausz Hupe'ye iletildi. Halefoglu tarafından yapılan bu girişimin ertesinde Ankara Reagan yönetiminin anlaşmadaki dengesizliklerin giderilmesi konusunda nasıl bir formül geliştireceğini bekleyecek. Eğer Amerikan yönetiminin vereceği yanıt tatmin edici bulunmazsa, Türkiye ABD ile girdiğı pazarlıkta bir ileri adım daha atacak ve anlaşmayı müzakereye açacak. ÖzaFa açtığımız davada (Baştarafi 1. Sayfada) Kemal Şenpolat'ın çekilmesi üzerine yine sonuçlanmadı. Da\a, yaklaşık 6 aydır karar aşamasmda bulunuyordu. 31 Temmuz 1982 günlu Cumhuriyet Gazetesi'nde Aslan Başer Kafaoğlu. donemın Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu'nun bir önceki gunku gazetelerde yayımlanan bir demeci hakkında açıklamada bulunmuştu. Başbakan eski yardımcılanndan Turgut Özal, 12 Ağustos 1982 gunlü Tercüman Gazetesi'nde donemin Maliye bakanı Adnan Başer Kafaoğlu'na yanıt verirken, gazetemizde yayımlanan Aslan Baştr Kafaoğlu'nun sozu edilen demecini de ele almış ve "Babıali'nin Pravdası mı diyorlar, o gazetede bazı sozler yayımlandı. Sen yanlış konuşuyorsun, ağır miras devraldığını söylemen lazım, dedi bu gazete" demişti. Turgut Özal'ın bu demeci yayımlanırken de yalnızca "Özal, "Babıali'nin Pravdası mı diyorlar bir gazetede bazı şeyler yayımlandı..." tümcesi manşet yapümış, yazının girişinde de "Başbakan eski yardımcısı Turgut Özal, Maliye Bakanı Adnan Başer Kafoğlu'nun Babıali'nin Pravdası diye adlandırdıgı bir gazetenin etkisinde oldugunu iddia etti" denilmişti. cak ve Yazı Işleri Müdüru Aydoğdu Ilter hakkında 3 milyon lirahk manevi tazminat davası açılmıştı. Dava dilekçesinde bu sözlerin sırf Cumhuriyet Gazetesi'ni halkın husumetine maruz bırakmak ve kuçuk düşurmek kaydıyla soylendiği, davalıların bu eylemleriyle basın özgurluğü sınırlarını aşarak Cumhuriyet Gazetesi'nin şeref, haysiyet ve saygınlığına ağır bir saldırıda bulunduklan ileri surülmüştu. 2 yıl suren duruşmadan sonra 30.10.1984 tarihinde oilirkişiler Prof. Dr. Neyzat Gurelli, Prof. Dr. Ergun Özsunay, Doç. Dr. Köksal Bayraktar tarafından hazırlanan rapor mahkemeye verilmişti. Raporda şoyle denilmişti: 1 ANKARA'dan (Baştarafi 1. Sayfada) YALÇIHDOĞAN siyasi yönden önemli bir başka konu şu: Çin Halk Cumhuriyeti Birleşmiş Milleller Güvenlik Konseyi üyesi. Güvenlik Konseyi'nin toplam 15 üyesi var. Bunlardan beşi "daimi üye". Işte, Çin, Güvenlik Konseyi 'ndeki bu "beş daimi üyeden biri". Bu nedenle gerek uluslararası politika, gerekse Türkiye'nin dış politikasi açısından Çin 'in önemli bir yeri var. Kıbrıs ve Yunanistan sorunlan nedeniyle her an uluslararası politikada boy gösteren Türkiye için Çin "uzaktakiyaktn komsu"olabılir. Bunun sağlanması özal'ın başarısına bağlı. Uzakbatı 'dan, Uzakdoğu 'ya doğru Türkiye uzun uzun turlar atıyor. "Kendini tanıtmak" ve daha da öte "varlığını kanıtlamak" amacıyla. Bugun Pekin yolculuğuna çıkarken 145 kişilik heyetin tek tek her uyesi özellikle bu noktanın altını çızıyor. Amerika eski füzeleri (Baştarafi 1. Sayfada) temler olarak sunulmaktaydılar. Honest Johnların yerine getirilecek nukleer yetenekli ve zırhlı araçlara monte edilebüert Hovvitzer topları ise türlerine göre 30 km'ye kadar ulaşabilen bir menzile sahip bulunuyorlar. ABD'nın Türkiye'ye vereceği nükleer yetenekli Howitzer toplarının sayısı, tıpı ve koşulları hakkında bir bilgi verilmedi. Klasik top mermisi atan Howitzerler, bircok NATO ülkesinde bulunuyor. Ancak nükleer silahlara ilişkin en önemli başvuru kitabı olarak kabul edilen "Nüclear Almanac"ın 1984 sayısına göre, nükleer başlık atabilen Hovvitzer toplarını bulunduran tek NATO ülkesi, Amerika Birleşik Devletleri. ABD, tank topu şeklindeki Howitzerlenn ceşitli modellerini geliştirmiş bulunuyor. Howitzer toplarının başlıca "ilk Türk Başbakaru" niteliği ile yapacağı zıyaretin altında, bundan önceki resmi ve gayri resmi gezilerinde olduğu gibi, yine "dışa açılma politikasi"yatıyor. Türkiye'nin ' 'dışa açılma programı'' zıyaret edilen ulkelerde Başbakan özal tarafından karşı larafa anlatılıyor. ' 'Dışa açılma'' denilince de, akla öncelikle ekonomi geliyor. önce komşu ulkelerı dolaşan Başbakan özal daha sonra Pakistan ve Libya'ya uzandı. Bu arada iki kez Batı Almanya'ya gayri resmi zıyarette bulundu. İki kez Isviçre'ye Davos'a giderek uluslararası ekonomik toplantıya katıldı. Kremlinde Sovyet liderlerinin kısa aralıklarla ölmeleri üzerine iki kez Moskova'ya gitmek zorunda kaldı. Cezayir'e resmi ziyaret yaptı. On günlük büyük Amerika gezisinden sonra geçen ay Japonya'ya gitti. Şimdi de Çin Halk Cumhuriyetini ziyaret edecek olan Özal'ın bütün derdi "Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerini geliştirntek ". Bu çerçevede yabancı sermayenin Türkiye'ye akışını sağlamak, Türkiye'nin ticaret hacmini arttırmak, dünya ihracatından, muteahhitlik hizmetlerinden, uluslararası pıyasadan daha yuksek pay sahibi olmasına çalışmak. Çin 'e yapılacak gezinin ekonomik yönü de, diğer gezilerden farklı değil. Çin, gerçekte Türkiye'nin ticaret hacmi içinde çok küçük biryer tutuyor. örneğin, geçen yıl Çin'den bız 8.3 milyon dolarlık mal almışız, buna karşılık 40 milyon dolarlık malsatmışız. Nufusu 700milyona dayanan bir ülkeyle toplam 50 milyon dolarlık alışveriş solda sıfır kalır. özal ilk aşamada 50 milyon dolarlık hacmi, yılda 100 milyon dolara çıkarmayı düşünüyor. Ankara ile Pekin arasında iki ayrı ticaret anlaşması var. Biri 1974, diğeri 1981 tarihini taşıyan anlaşmalarda "karşılıklı ticaret ve ekonomik işbirüğinin geüştirilmesi" gibi bilinen, küşeleşmış sö'zler yer alıyor. Özal şimdi bu anlaşmalann işletilmesini istiyor. Ekonomik konularda Pekin 'de yapılacak görüşmelerde Çin 'in yapmayı tasarladığı "küçük güçte hidroUk santraüar'' ilgi çekici olabılir. Akarsulann üzerine 30 ile 50 megavat gücünde değişen hidrolik santrallar kurma tekniği Çin 'de çok gelişmiş. Küçük küçük santrallarla sadece santralın kurulduğu yörenin enerji sorununu çözen Çin, şimdi aynı öneriyi Türkiye'ye getiriyor. Görüşmelerde sanırız bu nokta uzerinde ağırlıkla durulacak. Siyasi açıdan Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında herhangi bir sorun yok. 1971 yılına dek kurulmamış olan diplomatik ilişkiler, ancak o tarihte ilk kez kurulmuş. Aradan geçen vndörtonbeş yılda aramızda herhangi ciddi bir sorun doğmamış. Gerek ekonomik, gerekse siyasal açıdan özal'ın Pekin 'e ziyareti, Çin açısından da ilginç bir döneme rastlıyor. Türkiye "ben dışa açılmak istiyorum" diye bağırırken, Çin yönetimi de benzer politikayla "dünyaya açılma" peşinde. Dolayısıyla, ekonomik ve siyasal yönden amaçlar çakışıyor. Çin aynca şu sıralarda yeni bir siyasi model deniyor. Tek bir devlet içinde hem liberal, hem komünist sistemi birlikte yürutmeye çalışıyor. Bazı alanlarda, örneğin bisiklet ithalatı veyapımı alanında tüm yetkiyi Çin Komünist Partisi elinde tutarken, örneğin hafif sanayide özel mulkiyete hak tanıyor. Çin'in kendı içinde geliştirilmekte olduğu değişimt yarmdan başlayarak yerinde daha iyi izleme olanağına kavuşacağız. Bu, ayrı ama özal'ın geztsiyle ilgili "... Turgut Özal'ın inceledigimiz olayda, söz konusu vakıştırma ve benzetme bakımından gerekli ozeni gostermediği ve bu nedenle de "agır ihmal" olarak nitelenebilecek kusurlu bir davranış içinde olduğu kanısına vanlmıştır." Tercuman Gazetesi ve Özal'ın avukatları Sahir Ennan ve Ali Çekiç, bu bilirkişi raporuna itiraz ederek yeni bir bilirkişi saptanmasını istemişler, ancak bu istemleri mahkemece reddedilmişti. Davalı avukatları daha sonra, duruşma yargıcı Namık Kemal Şenpolat'ın Tercuman Gazetesi'nin, gazetemiz yazarlaBu yayın üzerine gazetemiz ta rından Ugur Mumcu hakkında rafından Turgut Özal ile Tercü açtığı bir davada Mumcu Iehine man Gazetesi sahibi Kemal Ih karar verdiğini belirterek, kararı eleştıren bir dilekçe vermişlerdi. Dünkü oıurumda duruşma yargıcı Namık Kemal Şenpolat davalı avukatlarının "daha önce ozelliği, 60 derecelik bir açıyla mahkernemizce verilmiş bulunan atış yapabilmeleri. Havan topukararı munakaşa konusu yapna benzer bir atış açısına sahıp raak suretiyle örtulıi olarak maholması, Howitzerleri özellikle kemeye karşı itimatlan olmadıdağlık arazilerin savunulması gını ihsas etmiş olduklanndan" açısından elverişli bir silah oladavadan çekildiğıni bildirdi. rak ortaya çıkarıyor. Zırhlı bir Mahkeme davada, ilk olarak taşıta monte edilmiş olan toplar, bu haliyle kolayhkla yer değişti Prof. Selahattin Sulhi Tekinay, rilebiliyorlar. Topu taşıyan zırhlı Prof. Özer Seliçi ve Prof. Nevaraçlar saatte 60 km dolayında zat Gürelli'yi bilirkişi seçmiş, anbir sürate çıkabiliyor. Bu araç cak Selahattin Sulhi Tekinay ile ların yol menzili ise 725 km'yı Özer Seliçi çekilmişlerdı. Bunların yerine Teoman Akiinal ile bulabiliyor. Hüseyin Ülgen secümişler, ancak Türkiye'nin nükleer alandaki Ülgen de daha sonra çekilmişti. silah envanterinin önemli bir bö Daha sonra Ülgen'in yerine seçilümünu Honest John füzeleri len Zahit tmre ve Teoman Akiioluşturmaktaydı. Türkiye'de sö nal da çekilmişlerdi. Ergun Özkulmesi karara bağlanan ve her sunay ile Özer Seliçi yeniden bibiri üç başlık atan Honest John lirkişi heyetine seçilmiş ancak bir rampalarının sayısının 30 dola süre sonra Seliçi yeniden çekilyında olduğu bildiriliyor. Tur mişti. Yerine de Köksal Bayrakkiye'dekı ortak savunma tesisle tar getirilmişti. Böylece Nevzat rinde, Honest John füzeleri için Gurelli, Ergun Özsunay ve Kokçifte anahtar sistemiyle kullanı sal Bayraktar'dan oluşan bilirkişi labilen 90 dolayında nükleer baş heyeti davanm açılmasından 2 yıl lık bulunduğu tahmin ediliyor. sonra raporunu düzenlemiş. ŞEF VE BİR BILET Zubin Mehta 'nin müziği bedeninden geçirerek orkestraya ve dinleyiciye aktarması İstanbulluları büyüledi. Konser öncesinde Spor Sergi'nin onü bilet peşinde koşanlarla doluydu. Bir müzik şöleni (Baştarafi 1. Sayfada) ran bir elemanı kendıne güvenıyorsa, yılda bir kez açılan sınava girerek ön sıralara geçmek için şansını deneyebiliyor. Emekli olan ya da ayrılan elemanların yerini doldurmak için başvuran adaylann, sınavda bir perde arkasında çaldıklarını, böylece jürinin etkilenmesinin söz konusu olmadığını da orkestra yöneticilerinden öğrendik. Demek ki, hatır gonül yerine nitelik önemseniyor burada! Zubin Mehta'ya gelince... Mehta, besbelli dünyanın sayılı şefleri arasında. Gayet ekonomik, abartısız ve sakin görunebilen, bedenini bir matador konsantrasyonu ve soyluluğu ile kullanan, müziği bedeninden geçirerek orkestraya ve dinleyiciye aktaran, estetik görünumlü ve kesin tavırh bir şef. Aynı zamanda herhalde günümuzün en gözde "showman"lerinden biri. Podyumda parlayan Leonard Bernstein ya da Cİaudio Abbado gibi şeflerden çok daha değişik, Hintli olmanın da getirdiği "egzotik"liğini yerinde ve ölçülu kullanmasını bılen yıldız bir şef Mehta. BtR POP YILDIZI GİBt Ne var ki Mehta, "müzik elitini" değil, geniş halk kitlelerini etkileyerek, onlan bir " p o p " yıldızı gibi kendine hayran bırakarak günumüzün kitle beğenisine hizmet etmekte. Sadece tstanbul konserindeki programa değil, Avrupa turnesinde sunduklan öteki programlara ve gelecek yıl New York'ta verecekleri konserlerin programlarına da baktığımızda, Mehta'nın program düzenleme kaygısının hep populer eserlere, dinleyiciyi çabucak kavrayacak parlak numaralara kaydığını görmemek elde değil. Ben eğer New York'ta otursaydım, çarşamba günu Istanbul'da sunulan benzer bir programı dinlemeye Avery Fisher Hall'a gitmezdim örneğin. Birbiriyle pek ilişkisi olmayan eserler art arda sıralanmıştı bu konserde. Dvorak'ın "Carnaval Uvertiirü", ardından çağdaş Amerikalı besteci George Crumb'ın "A Haunted Landscape" (Perili Görüntü) adlı senfonik eseri, Mozaıt'ın "Obua, Klarnet, Korno ve Fagot İçin Senfoni Konçertanü" ve son olarak da Ravel'in "Daphnis ve Cloe"sini (2. Suit) dinledik. KONSERtN ZtRVESt Cnımb'ın eseri, adı gibi "perili", çağdaş müzikte artık alışılmış birtakım ilginçliklerin sergilendiği, kulağı rahatsız etmeyen, zaman zaman etkileyici olabilen bir eserdi. Konserin doruk noktası bana göre "Daphnis ve Cloe" suitiydi. Ravel'in bu eserinde New York Filarmoni, bütün ustalığını, becerisinı, virtüözitesini, gücünu ve müzıkalitesini ortaya koydu. Hele dalga dalga yükselen ve yoğunlaşan "crescendo"nun zırveye varması, dinleyiciyi tarifsiz bir doyuma ulaştırdı sanırım. New York Filarmoni'nin bu tek tstanbul konseri, belleklerde uzun zaman kalacağa benzer. Bu orkestradan çıkan sesi duyduktan sonra normale (!1 dönmemiz epey zor olacak bana sorarsanız. NOTLAR (Baştarafi 1. Sayfada) nıası, basın toplantısına katılanlar arasında 'keşke, bu bey ayrı bir basın topîantısı duzenleseydi" turunden konuşmalara yol açtı. • Zubin Mehta'ya sorulan "ciddi" sorulardan biri de şöyleydv "Teksesli müziğin egemen olduğu bir ülkeden geliyorsunuz. Çoksesli müziğe ayak uydurmakta güçlük çektiniz mi?" Oysa Mehta, muzisyen ailesı dolayısıyla Klasik Batı Muziği'nin içinde yetışmişti. Üstelık kendi ulkesinin muziğinı çok yakından tanıdığı iddiasmda değıldi. Aynca, Mehta'ya göre bir müziğin teksesli olması onun çoksesli müziğe oranla aşağı düzeyde olduğu anlamına gelmıyordu. • Genç bir hanım gazeteci, basın toplantısınm sonlarına doğru atılıverdt "Şimdiye kadar çok teknik sorular soruldu. Ben şimdi bir gazeteci sorusu sormak istiyorum?" Ve böylece soru sorma ıznini aldıktan sonra "gazeteci" sorusunu patlatıverdu "Sayın Mehta, hayat felsefeniz nedir?" • Basın toplantısında yöneltilen 'ilginç" soruiardan biri de, "Netv York Filarmoni Orkestrası'nın tumesini neden Citibankın desteklediği" yolundaydı. Soruyu once toplantıda hazır bulunan Citibank yöneticisi yanıtladı: "Bizde birçok büyük şirket çeşitli sanat kuruluşlanna katkıda bulunur, bu o kadar garip bir şey değildir. Üstelik şu anda basın toplantısında Sayın Sejat Eczacıbaşı da bulunuyor. Kendisinin bu soruyu benden daha iyi yanıtlayacağı kanısmdayım?" Bunun üzerine, Nejat Eczacıbaşı, toplantının Zubin Mehta'yla ilgili olarak yapıldığını, ancak toplantı sona erdikten sonra kendısının de bu konuda açıklamada bulunabıleceğını soyledı. Ne var ki, basın toplanıısı sona erdiğinde butün gazeteciler haberi yetiştirme telaşmda olduklanndan Eczacıbaşı'mn açıklaması bir başka zamana kaldı. Zubin Mehta ise şu açıklamada bulundu: "Sanat kuruluşlarını devletin desteklemesi, daha çok Avrupa'ya özgü bir gelenektir. ABDde ise, özellikle ı\ixon döneminden bu yana devlet sanata yardımı kesti. Ozel şirketler sanat kuruluşlanna büyük katkılarda s bulunuyor. Buna karşılık, devlet de o şirketlere vergi bağışıklığı türünden önemli kolaylıklar sağlıyor." • Spor ve Sergi Sarayı'ndaki konser öncesinde pek çok kışinin bılet peşinde koştuğu goze çarptı. Uzerinde "lütfen bilet"yazan bir pankartla dolaşan bir hanım da bunlar arasmdaydı. Turkıyedekı bir konser için epey yuksek sayılabüecek 15 bin, 20 bın lira gibi fiyatlarla büeı alına oneri<iinde bulunanlara bıle rastlanıvordu. Koşullar çok elverişli olınasına karşm, bereket bıletler kpraborsaya duşırsedi. • Konserden sonra Cıübankın Hılton'da verdiği resepsıyon çok kalabalık ıı. A ncak sayıları lOö'ii aşttğı ıçm olacak, orkestra uyelerı bu resepsıyona çağrılı değıldiler. TARTISILMAZ ÜSTÜNLÜÜÜN TARTIŞILMAZKANITI: HER ÜÇ PERMASHARPTAN BİRİ IHRAp EDIUY0R. PermaSharp, ülkemizde, tıraşınaönem verenlerde yarattığı tiryakiliğ dünyaya yayıyor. Son 5yıldır, üretilen her üç PermaSharp'tan biri yurt dışına satılıyor. PermaSharp, tıraş bıçağı gibi ileri teknoloji gerektiren ürünlerini en ileri teknolojiye sahip ülkelere ihraç ediyor* (O ülkeler arasında, bugün Türkiye'ye tıraş bıçağı ihraç etme uğraşındaki ülkeler de var.) PermaSharp'ların üstünlüğü şimdi, hem Türkiye'de hem de dünyada tartışılmıyor. PERMASHMP Çelik Sanayii AŞ •PermaSharp urünlen, ABD Ingıltere. Kanada, SSCB, Iran, Irak Kıbrıs Mısır Suudı Arabtstan. Belçjka Hollanda ve Isvıçre'ye ihraç edılmektedır TEŞEKKUR Kızımızın doğumunu en iyi şekilde sağlayan kıymetli Dov. Dr. İSMET NARTEL'e ve Doğumlıane hemşiresi Zaliye Kahraman'a en deriıı teşekkurlennmi borç bılirİ7. Cem İnci Yl'RTBAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle