23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 1985 HABERLERİN DEVAMÎ CUMHURÎYET/U UGUR MUMCU (Baştaraft 1. Sayfada) GOZLEM tirme dahil, gereken her türtü koruma tedbiri" ile korunmasına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Tasarının ilk biçiminde, Ceza Yasasının 125, 131, 141, 142,146 ve 163'üncü maddelerinde yazılı eyiemlere kattlanların güvenlik güçleri ile işbirliği yapmaları halinde, ceza indiriminden yararlanacakları öngörülmekteydi. Silahlı sağ eylemciler, yasanın 313'üncü maddesi ile 450'inci maddesi uyarınca mahkum olmuşlardı. Bu yüzden, silahlı sağ teröristin bağlı bulunduğu örgüt ile ilgili açıklama yapması ve böylece ceza indiriminden yararlanması olası değildi... Ozal, "hep tarUşın" dedi ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Turgut Özal, "Kalkınmada Japonya Modeli ve Türkiye" konulu seminerde, "Hiçbir ülkedeki ekonomik model Türkiye'ye tam olarak aktaniamaz. Ancak örnek alınabilir" dedi. Özal, Japonya'da devletle özel sektörün tam bir ahenk içinde çalıştığına da dikkat cekerek, Japonya'da her konunun tüm yönleriyle tartışıhp ortak bir yol bulunduğunu söyledi. Başbakan Özal, Türkiye'de ise herkesin "ayn bir telden çaldığını" söyledi ve "tşadamianmıza sesleniyonım. Her konuda tartışın, ben dogruyum, demeyin, ortak bir yol bulun" biçiminde konuştu.özal, Japonya'nın gelişmesinde ön planda insan unsuru bulunduğunu da söyledi ve insan unsurunun ön plana çıkarılarak 'Doğruyum demeyirf Türkiye'nin kısa zamanda kalkınacağını belirtti. Özal, bir saate yakm süren konuşmasında Türkiye'ye dönerek, "Hem bir taraftan her şeyi isteyecegiz, hem de Türkiye kalkınsın diyecegiz. Bu miimkiin degil. MiUet olarak bir parça daha boşgörülii olursak Turkiye'nin öoünde hiçbir engel kalmaz" dedi. Türkiye'nin 510 yü içinde Japonya'mn 195060 yıllannda kaydettiği gelişmeyi daha hızla kaydedeceğine inandığını belirten Özal daha sonra Japonya'nın hızlı gelişmesindeki nedenleri sıraladı. Özal, bir Japon arkadaşıyla Japon basansının sırrı konusunda bir konuşma yaptığını anlatarak şöyle dedi: "Kendisine bunun sırnnı sorduğumda şu cevabı verdi: tyi hayat yaşamak için çok sıkı çahşmak lazımdır. Havadan, başkastnın sırtından geçinmek yoktur." DEVAMLILK özal, Japonya'da 1945'ten bu yana Liberal Parti'nin iktidarda olduğunu hatırlatarak, "Demek ki devamlılık bu gelişmede önemli rol oynuyor" dedi. Japon gelişmesindeki insan unsuru katkısını bir kaç kez yineleyen özal, "Japonya liberal politika bakımından Avrupa'dan daha ileridedir. Bizim bugün takip ettiğimiz politikaıun bir çok örneği evvelden Japonya'da uygulannuştır" biçiminde bir ifade kullandı. tki ülke arasında kıyaslama yapan Özal, "Her iki ülkenin de Asyalı olmasından dolayı benzerlikler vardır. Türkiye de bu yoldadır. Biraz farklı yollardan gidiyoruz, ama bizim de tatbik etmek istediğimiz politika aile yapısını güçlendirmek, örf ve Idetlere baglı insanlar yeüştirmektir" dedi. FELAKET HABERCtLERl özal, bugün Türkiye'de devlet müdahaleciüğinin en aza indirildiğine dikkat çekerek Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarırun sürekli olarak enflasyonun hızlanması ve döviz darboğazı noktalanndan başladığına işaret etti. Felaket habercilerinden yakınan özal, bunlann sürekli kötü haberler verdiğini söyleyerek, "Türkiye serbest oldukca daha iyi döviz, daha çok yabancı sermaye gekcektir. Yabancı sermayenin çalışma koşullarının zoriaştınlması ise altın yumurtlayan tavuğu kesmektir" dedi. EMF daha çok zam istiyor (Baştarafı 1. Sayfada) önJemlerinin enflasyonu önlemede yetersiz olduğunu gören fon uzmanlan, maliye politikalannda dönüş yaparak, bu tür bir uygulamanın ilk örneği olma onurunu da Türkiye'ye verdüer. 25 nisan gününden bu yana 200 milyon dolarlık yeni "sUndby" anlaşması görüşmelerini sürdüren Türkiye Masası Şefi Geoffrey Tyler başkanlığındaki heyetin katı tutumu Türk yetkililerinde, "Görüşmelerin aslında VVashington'dan ve Avrupa Masası Şefı VVhitton'un uzaktan kumandası altında yürütüldügü" kuşkusunu uyandırdı. Kredi pazarlığında öne sürdüğü üç ilke hakkmda hiçbir tavizde bulunmaya yanaşmayan IMF heyetinin bir üyesinin, Türk yetkililerine, "bu kez hiçbir pazarlık yapmaya yetkili degiliz" dediği bildirildi. 3tLKE IMF'nin "Niyet mektubu"nda yer almasını istediği üç ilke söyle sıralanıyor: 1) Kamu gelirleri: 1984 yılında 2 trilyon 769 milyar lira olarak ölçulen konsolide bütçe gelirlerinin, Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı yüzde 15.1 olarak hesaplanıyor. IMF bu yü için aynı oranın yüzde 18'e yükseltileceği taahhüdünü istiyor. 2) Bütçe açıgı: Yine 1984 yılında Gayri Safı Milli Hasıla'mn yüzde 5'i olarak ölçulen 917 milyar liralık bütçe açığının küçültülerek, Gayri Safi Milli Hasıla'mn yüzde 1.5'ini aşmaması koşulunu ileri sürüyor. 3) Bütçenin deneümi: Fona verilen niyet mektubu, kredi kullanımı için bir teminat sayıldığından IMF uzmanları bütçeye ilişkin taahhütlerin yerine getirüdiğinden emin olmak istiyorlar. Bu yüzden fona her 3 ayda bir "bütçe performansı" raporunun teslimi öngorülüyor. Yine her 3 ayda bir serbest bırakılan kredi dilimlerinin kaderi bu rapora bağlı olacak. Özellikle Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın teknik olarak karşı çıktığı bu yöntem konusunda fon uzmanlanndan "Gerekirse bütçe revizyonu ve performans çalışmalannı birlikte yüriitebiliriz" biçiminde ilginç bir önerinin neldigi de bildirildi. Hafta sonunda ülkemizden aynlmalan beklenen fon uzmanlarına teslim edilecek "niyet mektubıT'nda söz konusu uç ilkenin yer alması halinde ekonomik tablonun kısa vadede alacağı biçim şöyle olacak: 1) Zam furyası: Başbakan Turgut özal'ın 1984 yılında gelir vergjsi dışmda yeni bir vergi düzenlemesine gidilmeyeceği yolundaki açıklaması dikkate alındığında, kamu gelirlerinin artışı sadece yeni "fıyat ayartamalan" ile mümkün olabilecek. Çünkü IMF, özal hükümetinin «eçen yıl başarıyla uyguladığı "süper faizii" iç borçlanma yöntemlerini yeterü bulmuyor. Hatta fon uzmanlannın, kısa vadeli bu tür borçlanmalan gelir olarak kabul etmedikleri ve ikinci el piyasada kırdırılan Hazine bonolarının emisyonu arttırıcı etkisinden kuşku duydukları bildirildi. 2) Büyük yatınmlar askıya alınacak: Bütçe açığının kapatılması yolundaki çalışmalarda cari harcamalarda kısıntı yeterli olmayacak. IMF'nin üst sınır olarak koyduğu 450500 milyarhk 1985 yılı bütçe açığının aşılmaması, ancak bazı büyük projelerin ayıklanması veya ödeneklerin düşürülmesi ile mümkün olabilecek. 3) Kredinin gelecegi: Bütçe her üç ayda bir IMF uzmanlannın denetiminden geçince, Türkiye'nin ekonomik durumu da daha çok "seffaflaşacak:' Geçen yıllarda net iç ve dış varhklara getirdikleri limitin "süzgece döndügünden" yakınan IMF uzmanları, butçe performansı uygulamasını sıkı tutarlarsa, kredi dilimlerinin kullanılması tehlikeye girebilecek.IMF ile anlaşma>ı, özellikle bu yü Merkez Bankası'nca ilk kez olarak denenen 500 milyon dolarlık "melez kredi" anlaşmasının gelecegi açısından isteyen Özal hükümetinin dış kredi itibarı da tartışma konusu olacak. 313'üncü madde, cürüm işlemek için örgüt kurmak suçunu yaptırıma bağlamaktadır. 450'inci madde ise adam öldürme eylemi ile ilgilidir. Tasarı, ilk biçimi ile bu suçları kapsamadığından, devletin, bu yasa aracılığı ile silahlı sağ örgütlerle ilgili bilgi alması olanaksızdı. Bu eksiklik, komisyon çalışmaları sırasında giderilmiş ve 313'üncü madde de yasa kapsamına alınmıştır. 313'üncü maddenin yasa kapsamı içine alınması, sağ ve sol örgütler arasında adaletsizliği bir ölçüde önlemiştir. İhbarcıya ceza indirimi sağlayan kurallar, bugünkü Ceza Yasası'ndadabulunmaktadır. Bu bakımdan, ihbarcıya indirim sağlayan sistem, yeni değildir. Bu sistem, devletin bir kısım sanıklarla, suçların önlenmesi ve suçluların cezalandınlması için yaptığı pazarlığa dayanmaktadır. Devlet birtakım sanıklara açıkçaödün vermekte; buna karşılık suçların önlenmesini ve suçluların cezalandınlmasınt amaçlamaktadır. Bu tasarı, ilk kez 1978 yılında gündeme geldiğinde ilk tepki ülkücü kesimden kaynaklanmıştı. O günlerde bu tasarı, ülkücümilliyetçi çevrelerce "adliyeye suikast" olarak nitelenmiştir. Tasarı, o günlerde yasalaşmış olsaydı, silahlı sag terör ile ilgili çok önemli ipuçları ele geçecek ve sollu, sağlı terör örgütleri daha o günlerde çökertilecekti. Bu tasarının belli başlı terör örgütleri ile ilgiii davatar bittikten ve bu itiraflarla ilgili suç kanıtları yok edildikten sonra getirilmiş olması, "örgütlerioriaya çıkartma"amacıyla pek bağdaşmamaktadır. Üzerinde durulması gereken bir başka sakınca, ceza indirimi sağlayacak itirafların hangi suçlarla ilgili olduğunun tek tek sayılmasıdır. Bunun yerine, toplu olarak işlenen bütün suçların yasa kapsamına alınması, hiç şüphesiz daha doğru olurdu. Bu yolla terör olaylan ile bağlantılı uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı davaJannda da itiraf sağlamak olanağı ele geçerdi. Amaç, terörün kaynağını ortaya çıkartmak ise kuralın toplu olarak işlenmiş bütün suçlara uygulanması gerekmektedir. Belirttiğimiz gibi, bu konuda da geç kalınmıştır. Yani, o bilinen deyiş ile bu alanda "atı alan Usküdar'ı" çoktan geçmiştir. Terör, çağımızın en korkunç ve yaygın hastalığıdır. Bu nedenle konunun çok yönlü cözum yolları ile ele alınması gerekirdi. Yıllarca çoğumuza egemen olan "aşırı sağa ve aşırı sola karşıyız" tekerlemesi ve terör olaylanna siyasal yargılarla bakılması, ayrıca barışçı örgütlerle terör odaklarının ideolojik saplantı ile birbirierine karıştırılmalan, bu konuda sağlıklı biçimde düşünülmesini engellemiştir. Bu engellerin bugün için giderildiğini söylemek kolay değildir. Tasarıda hangi suçlarla ilgili itirafın ceza indirimi sağlayacağı tek tek sayılırken, "halkı silah ya da uyuşturucu yahut boğucu ya da yakıcı gazlar ya da patlayıcı maddeler kullanmak yoluyla ayaklanmaya ya da Türkiye halkını karşılıklı silahlandırarak birbirini öldürmeye kışkırtmak" eylemi ile ilgili suçlar, yasa kapsamı dışında tutulmuştur. Bu eylemler, Ceza Yasasının 149'uncu maddesine girmektedir. Bilebildiğimiz kadarı ile Kahramanmaraş toplu tonmı ile MHP ve ülkücü kuruluşlar ile ilgili davalar 149'uncu madde uyarınca açılmıştır. Demek oluyor ki, bu davalarda ya da buna benzer davalarda açıklama yapacak sanıklar ve hükümlüler ile kimse ilgili değildir. Neden acaba? Bu tasarıyı hazırlayanlara sormak isterdik: Niçin 149'uncu maddeyi kapsam dışında tuttunuz? Böyle bir yasanın savunmayı sorguyla başlatan yeni bir ceza yargılaması sistemi ile birlikte getirilmesi gerekirdi. İtirafçı sanığın, "devlet tarafından hüviyetinin değiştirilmesi" ise başlıbaşına kötüye kullanılacak bir yoldur. Tasarıda yer alan "ihbar ve açıklamanın doğruluğunun İçişleri Bakanlığı tarafından araştınlması zorunluluğu" anlaşılmaz bir hükümdür. Mahkeme, kanıtları serbestçe değerlendirir. Gerekiyorsa, belli yerlere yazı yazar, gereken her türlü kanıtı toplar. İçişleri Bakanltğının mahkemeye açıklamalar konusunda "gerekçeli rapor" vermesı bağımsız yargıya siyasal organları da karıştırmış olur. Bu da yeni sakıncaiar doğurur. Mahkeme açıklama ve ihbarla ilgili kanıtları dava dosyasına bakarak değeıiendirmelidir. İçişleri Bakanlığının açıklama ve ihbarlaria ilgili "gerekçeli raporlar" göndermesi, kararlarda, "dosya dışı" etkenlere ağırlıktanır. Böyle bir hüküm, örnek alınan İtalyan yasasında yoktur. Yargıç, hükmünü "dosya içindeki kanıtlara "dayanarak vertr. Bu yasadan sonra yapılacak açıklamalar ve ihbarlar, hükmün değişmesi sonucunu doğuracak nitelikte ise, bunun yolu, yargılamantn yenilenmesîdir. Bunun için de yasada yargıiamanın yenilenmesi ile ilgili maddenin, değiştirilmesi, bu yasa ile birlikte uygulanır hale sokulması gerekir. Yoksa, dosya içindeki kanrtlar yerine "polis raporları"na dayanarak karar verme yolu çok sakıncalı bir uygulamaya kapı açar. Evet, 149'uncu madde, niçin tasarının kapsamı içinde değildir? Bunun nedenini açıklayabilecek bir hukukçu ile kamuoyu önünde tartışmayı çok isterdik. 149'uncu madde niçin akla gelmiyor? 141,142,163 akla geliyor da birtakım sanıkların yargılandıkları 149'uncu madde niçin gözardı ediliyor? Varsa inandırıcı bir nedeni, evet, buyurun yanıtlayın... Galeride telefona bakacak bayan sekreter aranıyor. TEL: 573 90 23 • Ingilizce ya da Fransızcadan ayhk bir mecmuanın tercümesini yapabileceklerin P.K.: 3 Merter adresine mektupla müracaatlan rica olunur. ELEMAN EVET/HAyiR OKT4Y AKBAL (Boştarafı2. Sayfada) ndeki sütununuzda, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakürtesi yayınlannın satışı ile ilgili gerçek dışı bilgiler verilmiştir. Lütfedip tahkik etme zahmetinde bulunduysanız, size iletilen yanlış ve maksatlı bilgilere dayanarak hatalı görüşler belirtmek gibi bir durumda kalmazdınız. Fakültemiz yayınlarından belli miktarda stok olarak elde bulundurulmakta ve bunlar araştırmacıların yararlanmalarını sağlamak için talep edildiğinde ücretsiz olarak verilmektedir. Yazınızda belirttiğiniz kitapların büyük bir bölümünün mevcutları asgari stok düzeyinin altına ındiğinden satışları durdurulmuş, diğerlerinin satışına devam edilmektedir. Şunu da belirteyim ki, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin 544'e ulaşan yayınlarının çok büyük bir bölümü asgari stok düzeyinin altına indiği için satışı yapılmamaktadır. Ayrıca halen fakültemizde görevli bulunan Sayın Doç. Dr. Beşir Hamitoğullan'nın İktisadi Sistemlerin Temelleri adını taşıyan yeni bir kitabı 1984 yılında basılmış olup, satışı devam etmektedir. Bu arada şunu da belirteyim ki, 1985 öğretim yılı başlarmda 2 ay süreyle yazınızda adı geçen kitapların bir kısmı da dahil olmak üzere stok fazlası kitaplar ve Siyasal Bilgiler Fakültesi dergileri büyük bir tenzilatla öğrencilerimizin yararlanmasına sunulmuş ve 2435 adet kitap satılmıştır. Gazetelerin ve yazarlann, doğruluğu tahkik edilmiş bilgilere dayanarak kamuoyunu aydınlatmalarının görevleri olduğunu belirtir, kusurun bana ait olmamasına rağmen sütununuzu işgal etmek durumunda kaldığım için özür dilerim. Bu açıklamamı en kısa zamanda yayınlayacağınızı ümit ederfın. Saygılarımla." Tam takım. Artık Vitralara layık bir armatür var. Şimdi Artema var. Ülkemizde armatür üretim teknolojisindeki en ileri aşamayı simgeleyen güvenilir, üstün armatür Artema. Vitra, Artema... şimdi tam takım. Eczactbaşı ARTEMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle