23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 HABERLER 14 MAYIS 1985 UĞUR MLMCU GOZLEM Mübarek Gelirken... (Bastanfı 1. Sayfada) si Mısır'la diplomatik ilişkilerini kesti. Mısırın, Arap Ligi ve İslam Konferansı ile bağları resmen sona erdi. İlginçtir; Kahire, Arap ve İslam dünyasında tecrit edilip tam bir yalnızlığa itilirken, Türkiye'nin aynı âleme açılışı gittikçe yoğunlaşıyordu... Öte yandan 1980'li yıllarda olayların bölgedeki gelişimi, Kahire'nin Ankara'ya bakışını etkilemiş olabilirdi. Sovyetler'in Afganistan'ı işgali, gittikçe yaygınlaşan İslam radikalizmi ve Körfez Savaşı, İsrail'in Lübnan'ı işgali, Kaddafi Libya'sının Kahire'ye yönelik düşmanlığı, Esad Suriye'sinin hasmane tutumu gibi çeşitli etkenlerin Mısır yönetiminde yol açtığı bir değişmeden söz edilebilirdi... Enver Sedat'ın 1981'de acı bir sonla sahneden çekilmesi ve Hüsnü Mübarek'in görevi devralmasıyla, iki ülke arasındaki buzların erimeye başladığını gösteren belirtiler de çoğaldı. Gerçekte Mısır ve Türkiye'nin son yıllarda bölgeye bakış açılarında ortak yanlar azımsanamayacak ölçüdeydi. Her şeyden önce her iki ülke de bölgede "istikrar"\n egemen olmasını amaçlıyorlardı. Üstelik Kahire de artık pek çok bölge ülkesi gibi Türkiye'nin NATO üyeliğinden rahatsız değildi ve onu kuzeyle güney arasında bir "kalkan" olarak görüyordu. Arap dünyasındaki ağırlığı yadsınamayacak Mısır gibi bir ülkeye karşı Türkiye'nin de kayıtsız kalamayacağı açıktı. Nitekim Mübarek yönetimindeki hava değişimi Ankara'da da karşılıksız kalmadı. 1983 ocak ayında Kazablanka'daki İslam doruğunda Cumhurbaşkanı Evren'in temsil ettiği Türkiye, Mısır'ın İslam Konferansı'na dönüşü için aktif bir biçimde kulise girmişti... İlk Mısır Cumhurbaşkanı olarak yarın topraklarımıza ayak basacak olan Hüsnü Mübarek'in ziyaretinin, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni ve olumlu bir asamayı vurgulaması beklenmektedir. Türk dış politıkasının bölgeye ve Arap dünyasına dönük boyutunun, Mısır'la ilişkilerin gelişmesi ölçüsünde yeni bir denge unsuru daha kazanacağından söz edilebilir. Türkiye, Arap ülkeleri arasındaki anlasmazlıklardan ve ılımlıradikal gibi gruplaşmalardan özenle uzak durmayı dış politıkasının temel ilkelerinden biri olarak benimsemiştir. Ankara'nın Kahire ile ilişkilerini geliştirmesi, herhalde bu temel ilke çerçevesindedir... Sayın Mübarek'in Ankara ziyaretinin iki ülke arasındaki ilişküere olduğu kadar, bölgede barış ve istikrar araytşlarına da olumlu katkıda bulunmasını diliyoruz. (Baştaraft 1. Sayfada) DP'nin tabelasına iliştiriyor. 14 Mayıs'ı da, 27 Mayis'ı da belleklerden silmek olası değildir. Bu iki tarih, DP'nin iktidara adımını attığı günle, iktidardan silah zoru ile uzaklaştınldığı günü anlatıyor. Ne 14 Mayıs unutulabilir, ne de 27 Mayıs!.. Tarihin belleği siyasetçi vicdanına benzemez. Yaşananı kaydeder; unutmaz. Ancak bugün ne 14 Mayıs yaşanabilir, ne de 27 Mayıs... Bu iki büyük olay, tarih içinde yerlerini alıp, toplumumuza yön vermişlerdir. Bugün ise toplumumuz, 14 Mayıs ve 27 Mayıs'ın coşkularını yaşamıyof. Köprülerin altından gerçekten çok sular akmıştır. 14 Mayıs ve 27 Mayıs'tan bugün için ileriye dönük sonuçlar çıkarmak olasıdır. Böyle yapılırsa demokrasiye katkıda bulunulur. Yoksa, artık çok geride kalmış duyguları canlandırarak yeni DP'ler ve CHP'ler yaratmanın ve yaratılan bu yeni DP ve CHP'lere eski kimliklerini vermenin olanağı yoktur. Toplumlar değişir, insanlar değişir, bu toplumlar ve insanlar ile birlikte dünya değişir. Değişmeyen nedir? Değişmeyen iki ana çizgidir. Çizgilerden biri liberal kapitalizmdir. Öteki ise demokratik sosyalizm... Bu iki çizginin siyasal bilimdeki adlan böyie bilinir. Bunlara başka adlar da bulabilirsiniz; "milliyetçi muhafazakâr"*dQrs\n\z birine, ötekine "sosyaldemokrasi" ya da "demokratik sol" adı verirsiniz; sonuç pek değişmez. 1950'ye kadar iktidar, genellikle "devletçi" görüşler ile biçimlenmiştir. Bu yıllarda Türkiye'de "tekparti" yönetimi egemen olmuştur. Bu yüzden, her yeni parti arayışı ilgi ile karşılanmış, halk iktidann kendi oyu ile değiştiğini görmek istemiştir. 14 Mayıs böyle bir özJemin gerçeğe dönüştüğü tarihtir, önemi de buradadır. 27 Mayıs, bu özlemle iktidara oturtulan partinin kısa bir sürede parlamento çoğunluğuna dayalı bir diktatörlük ve partizanlığa dönüşmesi sonunda silahlı kuvvetlerce gerçekleştirilen bir ihtilal ile iktidardan uzaklaştınldığı tarihtir. Önemi, silahlı kuvvetleröncülüğünde özgüıiükçü birdönemi açmış olmasındadır. Bugün butün özgüıiük arayışları, ortamını 27 Mayıs Devrimi'nde bulur. Bütün yasakçı önlemler de kaynağını DP uygulamalanndan alır. Bu acı çelişki, ne yapalım ki, Türk demokrasisinin yaşanmış yazgısıdır. Çünkü Türkiye'de sağ partiler arasında demokrasiyi bütünü ile savunan bir tek partiye rastlanmamtştır. Tersine bu partiler hep ise, düşünce ve örgütlenme yasakları ile başlamışlardır. Bu da demokrasimiz adına umut kıncı bir görüntüdür. . DYP'nin bugün için bir demokrasi kavgası verdiğini sanmayın. Bu partinin demokrasi anlayısı, anayasanın geçici maddesinde yazılı siyaset yasaklan ile sınırlıdır. DYP'nin bundan öteye bir isteği yoktur. DYP, bu duygusallık üzerine oturtulmuştur. Demokrasi anlayışının genişliği geçici maddenin anayasada iptal ettiği yer kadardır, o kadar! Parti kurmayları ve genel başkan adayları arasında "düşünce suçu oltnamalıdır" diyebilecek bir tek kişi çıkmamıştır. Parti, "bizim takımın yasaklan kalksın" bencilliğiyle sınırlı bir anlayış ile biçimlenmiştir. Demokrasiyi kurmak ve geliştirmenin tek yolu vardır: Herkes için özgürlük istemek, bütün düşunce ve örgütlenme yasaklarını kaldırmak, bunları yürekten dilemek ve bu düşüncelerin kavgasını vermek... Gerisi boş sözdür. Sağ partilerin kendi aralarındaki "miras ve aile kavgası" demokrasi savaşı ile eşanlamlı değildir. Çünkü Türkiye'de çok partili düzen, yaşanmamış demokrasi ve liberalliğin tarihidir. DYP bu yasayı değiştirecek güç ve nitelikte de değildir. Demokrasiyi özü ve sözü ile savunan bir sağ parti görsek de bunu alkışlasak.. Ne yazık ki, DYP böyle bir umut vermiyor. DYP eskilerin bir kötü kopyasıdır. Makyajın hiç önemi yok!.. VISW SovyeüerBüüğVneaüuzayaraştırmagemisi "Yuri Gagarin" g g U C * d ü n akfam ^ >dan geçti. 5 o / 1 ^ ^ ^ eiektronik ve ü z e r i ^ uyancı cihazlarla donatılmış uzay araştırma gemisi, saat 17.50'de Akdeniz'e açılmak üzere Karadeniz'den tstanbul Boğazı'na girdi. Sovyet uzay araştırma gemisi "Yuri Gagarin "in Boğaz'a girişi ve geçişi, sahilde topianan halk tarafından ilgiyle izlendi. Gemi, 12 Nisan 196 l'de uzay gemisi "VistokV'le dünya çevresinde bir saat 48 dakika uçarak "uzaya ilk giden insan" unvanma sahip kozmonot Yuri Gagarin'in adını taşıyor. (Fotoğraf: a. a) Papandreu, Zeus'un gazabına uğradı (Baştarafı 1. Sayfada) ki gök delinmişti. Saatlerce yağan yağmur sonucunda dereler taştı, lağımlar patladı, asfalt yollar çöktü. Öğleden sonra "hava muhalefeti nedeniyle" Papandreu'nun konuşmasını 23 mayısa ertelediği ilan edildi. Anlaşılan Papandreu'nun Ege Adalan içinde seçim kampanyası süresince ziyaret edeceğı, lürkiye politikasma ve Ege sorununa ilişkin olarak kampanyanın ilk konuşmasını yapmasının beklendiği Midilli'ye ayak basmasına yıldınm ve şimşeğin tannsı olan, bulutlann ve yağmurun da tanrısı, gök hukümdan Zeus izin vermedi. Eski Yunanlılar, yağmur yağdığında " Z e u s yağıyor" derlermiş. Dün Zeus, gökten yere öyle bir iniş yaptı ki. Papandreu Midilli'ye ayak basamadı. Midilli Adası, Türkiye ile Yunanistan arasında önemli bir pürüz oluşturan Limni Adası ve minik Ayos Efstratsos Adası'yla birlikte tek bir seçim bölgesi. Bu seçim bolgesi dört milletvekili çıkanyor. Son seçimlerde dördün ikisini PASOK, birini komünistler, birini de Yeni Demokrasi Partisi elde etmişti. Ancak Mıdilli'de ve genel olarak bu seçim bölgesinde komünistlerin borusu ötüyor. Midilli'nin 8 belediye başkanından 7'si komünist. Midilli'nin Komünist Partili milletvekili Barba Kostas 84 yaşında. Askerliğini 192022 yılları arasında Bursa'yı işgal eden Yunan ordusunda yapmış. Kendisine benim baba memleketi lznik'e giren Yunan kuvvetleri arasında bulunup bulunmadığını soruyorum. "Evet," diyor. Yani babam ve ailesi bir kapıdan malını mülkunü bırakıp lznık'i terk ederken, memleketlerini terk etmeye zorlayan işgalci Yunan askerlerinden biri de meğerse bu sevimli ihtiyar Barba Kostas imiş. Barba Kostas, 1977'den beri milletvekili. 84 yıllık ömründe biri 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki 18 yıl, ikincisi cunta zamanındaki 7 yıl olmak üzere toplam 25 yıl hapis yatmış. Bir kardeşi, Metoksas diktatörlüğü doneminde, diğeri 2. Dünya Savaşı'ndaki Alman işgalinde öldürülmüş. Barba Kostas, Midilli'deki komünist egemenliğinin tarihi bir simgesi. Türkiye'den Ege Adalan'na bir tehdit geldiğine inanmıyor. "Peki, Papandreu tıim Ege Adalan içinde niçin sadece buraya gelecek?" sorumuza, "Burası solun kaksidir. Bizim partinin oylannı kendisine çekmek için" yanıtını veriyor. Barba Kostas'a göre, Türkiye'nin Yunanistan'ı, Yunanistan'ın Türkiye'yi tehdidi, "Bunlann hepsi masal." Midillili komünistlerin Ege sorununa ilişkin görüşleri Türk tezlerine garip ama gerçek oldukça uygun. örneğin "12 mil Ege'yi kapalı deniz yapar.Seyrv sefer serbestliğini ortadan kaldırır. Böyle bir karar Sovyetler'i etkiler. Bu, ABD tahrikidir. 12 mil t>on Denizi'nde uygulanabilir, ama burada olmaz. Türkiye de ilan ederse bütün Midilli 12 mil sının içine girer" diyorlar. Gerçekten de Mytilini ile gözümüzün doğu yönünde açık seçik görulen Ayvalık'ın Şeytan Sofrası ile Sarmısak Plajı buradan 11 mil ötede. Midilli'nin kuzeyi ile Türkiye'nin Baba Burnu arasında mesafe 5 mile iniyor. Midilli komünistleri, Türkiye'nin kıta sahanlığı hakkını da kabul ettiklerini, bu sorunun iki ülke arasında Ingiltere ile Norveç'in çözdüğü gibi çözülebileceğini söylüyorlar. Onlara göre Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar yapay. Bu sorunları çıkaran iki şeytan var: ABD ve NATO. Bununla birlikte tüm Yunanistan'da oluduğu gibi, Midilli seçim bölgesinde de (yani Limni'de de) komünistler için uğraştıkları en önemli "şeytan" PASOK. Papandreu'nun konuşmasının iptal edileceğini bilemeden Sakız Adası'ndan gelip Midilli'de sağanak yağmura tutulan PASOK taraftarlannı, dükkânlarının saçakları altına dizilen Komünist Partisi seçmeni Midillililer, " N e o, size buraya gelmeniz için PASOK kaç lira yedirdi?" diye alayla karşıhyorlardı. Şimdi, Andreas Papandreu'nun Ege sahillerimize en yakm noktada Türkiye ile Yunanistan'ın ilişkileri konusunda ne söyleyeceğini, ancak Zeus izin verirse 23 mayısta öğreneceğiz. Cindoruk: 30 yıllık siyaset yaşamı (Baştarafı 1. Sayfada) tann "sümenin altında" oiduğunu söylediği için 2.5 ay tutuklu kaldu 6 ay hapse mahkum edildi. 1946'lardan itibaren DP hareketinin içinde yer alan Cindoruk, 1952 yüında DP'nin Gençttk Kollan Başkanı oldu. 1956'larda kurulan Hürriyet Partisi hareketi içinde de kısa bir surt bulunan Hüsamettin Cindoruk, Menderes ile aralarındaki kırgınlık giderilince yeniden DP içinde yer aldu Daha sonra da Yassıada'da Menderestn savunmasınıüstlendL Cindoruk, 1960lardan sonra AP'deyer aldu Bu dönemde Sadetün Bilgiç ile birlikte bir ara AP'den aynldıysa da yine aynı hareketle geri döndü. Cindoruk daha sonra AP'nin lstanbuVdaki en önemli adı olarak kaldı ve 1976'dan 12 Eylül 1980'e kadar tstanbul tl Başkanlığı 'm yaptı. 12 Eylül'den sonra partilerin kurulmasma izin verilince Cindoruk, bıraknğı yerden potitikanın içine daldu Büyük Türkiye Partisi'nin kuruculan arasında yer aldu BTP kapatılınca Cindoruk da eski siyasilerden 15fyle birlikte Çanakkale'de Zincirbozan'da "gözetim altına" ahndu Cindoruk daha sonra DYP'de görev aldı ve DYP'nin tstanbul Belediye Başkan adayı oldu. Yıldınm Avcı'nm Genel Başanlığıntn tartışılmaya başlandığı günlerde Cindoruk, "Bir bilen'in de "tartışmasız desteğini" yani başında bilmenin rahatüğı içinde göreve hazırlanmaya başladı. Cindoruk, Yazar'ın adaylığını değerlendirirken sunlan söylüyordu: "Mehmet Yazar'ın aday olarak çıkması çok önemli değil, ama bu konu öylesine ilk plana geçirildi ki, bizim büyük kongrede vermek istediğimiz bir demokrasi mesajı ve önemli açıklamalarımız olacaktı. Şimdi herkes genel başkan kim olacak tartışmasına eğildiği için, o mesajlar yeterince yansımayacak diye çekiniyorum..." IMF'den kredî yerine öğüt (Baştarafı 1. Sayfada) İMF heyeti ile varılan anlaşmada, daha önce sözü geçen 200 milyon dolarlık kredi kullanımının yer almaması şu 2 nedene bağlandı: 1IMF açısından: Özellikle Amerikan kamuoyunda KİT kaynaklarının yanlış alanlara kullanıldığı gerekçesiyle, son yıllar içinde yoğun eleştirilere hedef olan IMF'nin Türkiye ile 1985 yılına iiişkin yeni bir kredi anlaşması yapmak istemediği öne sürülüyordu. IMF, üye ülke kotalarının bu yıl son derece düşük bir oranda arttırılması nedeniyle, giderek azalan kaynaklarım acil yardım yapılmazsa, dünya ekonomik sistemini krize sürükleyecek borçlu Latin Amerika ülkelerine kaydırmak istiyordu. IMF'yle görüşmeleri yürüten bazı yetkililer, Fon'un bu yıl koyduğu bazı ağır ilkeleri, bu yöndeki tavrına bağladılar. 2Tiirkiye yönünden: Türkiye'nin lMF'ye "standby" anlaşması imzaİamak için gösterdiği ısrar, 1985'in dış borç ödemede en kritik yıl sayılmasının yanı sıra, Merkez Bankası'nın ilk kez olarak denediği bir yöntemle "melez kredi" uygulaması ile dış piyasalardan borçlanmayı seçmiş olmasıyla açıklandı. Ancak Türk tarafı, IMF'nin üçer aylık süreler itibariyle bütçe açığımn denetimi ilkesini ortaya atması ile zorlandı. IMF uzmanları, OECD Türkiye Konsorsiyum Başkanı Rolf Gebertb'in de karşı çıktığı bir uygulama ile bütçenin ilk kontrolunü 1985 Ekim ayında yapılmasını önerdi. Alınacak 200 milyon dolarlık kredinin ikinci 50 milyon dolarlık diliminin çekilişi de aynı tarihe rastlayınca, Türk tarafı açısından taahütlerin yerine getirilememesi halinde, kredi kullanımının tehlikeye girmesi olasılığı doğdu. Türk yetkililer, anlaşma zeminini ortadan kaldırmamak için bir "orta yoln" kredi kullanmadan "standby" imzalamakla buldu. Bu yolla IMF'yle varılan anlaşma, Türkiye'ye para değil, uyulması halinde "dış kredi itibarını arttıracak" öğütler getirecek. lukzar: Ekonomik muhalefetten siyasete (Baştarafı 1. Sayfada) masından lisans aldı. 1974yüında kendi şirketi Yazar Pompa A.Ş. 'yi kurdu ve tesisin temelini attı. Aynı yıl Ankara Sanayi Odası Meclis üyeliğîne seçildi ve Meslek Komitesi Başkanı oldu. 1976 yılında Yazar Pompa A.Ş. üretime başladı, Yazar da Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyesi ve Başkanvekili oldu. 1978 yılında Ankara Sanayi Odası Başkanlığına seçildi. 1979'da Sezai Dıblan'a karşı seçimi kazanarak Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odalan ve Ticaret Borsalan Birliği Başkanı oldu. 12 Eylül öncesi Oda Başkanhğmda, dönemin hükümetinc yakınlığı ile tanındı. 6 kasım genel seçimleri öncesi, siyasi parti kuracağı şeklinde söylentiler yoğunluk kazandı, ancak Oda Başkanlığı'ndan aynlmadı. özal Hükümeti'nin ekonomik politikasmı eleştirerek dikkatleri üzerinde topladı ve politikaya gireceği izlenimini canlı tutmaya çalıştı. Hükümete yönelik ekonomik eleştirilerini sertleştirerek 4 Nisan 1985'de Oda Başkanlığı'ndan istifa etti ve ertesi gün memleketi Kayseri'de DYP'ye üye oldu. Politik yaşamımn 40. gününde Büyük Kongre'ye gelinceye kadar siyasi çalışmalannı bir grup eski parlamenterle birlikte özel bir büroda sürdürdü. Siyasi faaliyetleri için gerekli mali desteği bazı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları 'ndan bul' du. En büyük sorunu ise, ziyaret isteğinin "bir bilen" tarafından kabuledilmemesi oldu. Ingilizce ve Almanca bilen Mehmet Yazar, evli ve iki kızı var. DYP'de sıcak gün (Baştarafı 1. Sayfada) siplin Kurulu da 15 kişiden oluşacak. DYP Genel Merkezi, büyük kongreye 9' sayfalıkbir faaliyet raporu sunarken, Genel Başkan Yıldınm Avcı'nın da " u m u m i " bir konuşma yapması bekleniyor. Avcı, konuşmasında partinin kuruluş günlerine ağırhk verirken, "parçalanmama" ve "bölünmerae" çağrısı da yapacak. önceki gece "bir bilen"le yemek yediği söylenen Avcı'nın "kınlmadan" genel başkanlık görevini devredeceği, ancak bundan sonra alacağı görev konusundaki "formül" arayışlarının sürdüğü öğrenildi. tl kongresini yapamayan Tunceli dışında, 66 il görgütünden 7 % delegenin ve delege olarak 123 kurucu üyenin katüacağı büyük kongre için dağıtılan davetiye sayısı 30 bine yaklaştı. Yazar'ın bürosuna sürpriz bir ziyaret yapan ANAP Artvin milletvekili Nevzat Bıyıklı, gazetecilere "Pariamento içi ve dışında sağ görüşlü ve iyiniyetli kişilerin Yazar'ın başanlı olmasını dilediğioi" söyledi. Bıyıklı, "Sevdigim dosüanmın hepsi birarada. Ben AP kökenliyim" dedi. Bıyıklı'nın bu sözlerine Cindoruk, dün DYP Genel Merkezi'nden çıkarken tepki gösterdi ve "Ona söyleyin, o kadar begeniyorsa, Yazar'ı kendi partisine başkan seçsin. Ona fikir soran mı olmuş?" dedi. Devlet Bakanı ve hükümet sözcüsü Mesut Yılmaz, bir soru üzerine, TRT'nin yayın ilkelerine karışmadığını belirterek "Bana göre, TRT haberterde SODEP Genel Kurulu'na ne kadar yer vermişse DYP'ye de o kadar yer vennelidir" dedi. Italyada seçimi 'koalisyorf kazandı (Baştarafı 1. Sayfada) kümetin görevde kalıp kalmamasını saptayacak bir sondaj niteliği taşıyan seçimlerde "degişim"e karşı olan "kork«"unsuru ağu bastı. Seçimlerin en büyük kaybını, gelen ilk eğilim değerlendirmelerine göre komünistler kaybetti. Komünistler, 1980 yerel seçimleri ve 1983 genel seçim sonuçlarının yani sıra, geçen yıl kendilerini ülkenin birinci siyasi gücü haline getiren Avrupa Parlamentosu seçimlerine göre önemli bir gerileme kaydettiler 44.5 milyon seçmenin katıldığı seçimlerde Komünist Parti 1972'den bu yana en kötü sonucu almış oluyor. Bu aynı zamanda, bu kez komünistlere karşı açıkça savaş açan Papa'nın da galip geldığini ortaya koyuyordu. Nitekim kilisenin sıkı desteğini arkalarına alan Hıristiyan Demokratlar, 1980 yerel seçimlerine göre, hâlâ belli bir gerileme içinde görülmelerine ragmen, 2 yıl önceki genel seçimlerde ve geçen yılki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde uğradıkları en büyük tarihi yenilgiyi geride bırakarak Italya'nın 1 numaralı siyasi gücü olarak belirdiler. Öte yandan bu seçimlerden en büyük kazancı sağlayan bir diğer siyasi parti de ilk kez bir seçime hem başbakanlık, hem de cumhurbaşkanlığını ellerinde bulundurmarun avantajı ile giren sosyalistler oldu. ttalyan Sosyalist Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Martelli'nin ilk açıklamalanna bakılırsa, bu parti "son 20 yılııı en büyük başarısıaı" kazanmış durumda. 16 Mayıs 1985'ten itibaren sizide ağırlamaya hazır. Göklerin konuksever evsahibi I BERİ A Şimdi yepyeni bir hizmet sunuyor. Sizi İstanbul'dan İspanya'ya, haftada iki kez (PerşembePazar) direkt uçuruyor. Şimdi öğle yemeğinizi İstanbul'da, akşam yemeğinizi Barselona'da,ertesi sabah kahvaltınızı Amerika'nın önemli merkezlerinden birinde yapabilirsiniz. İsterseniz Turist Mevki'de...dilerseniz Tercihli Mevkide uçun... IBERIA'da aynı sıcak ilgi, aynı özen ve aynı üstün hizmet anlayışıyla ağırlanırsınız. 40 milyonun üstünde turistin seçtiği bu sıcakkanlı ülkeye şimdi siz de I BERİ A ile uçun. İspanya'nın sıcak atmosferini ve geleneksel İspanyol konukseverliğini daha uçakta yaşamaya başlayın. 17:25 21:25 22:00 23.00 k. İSTANBUL v v. BARCELONA k. k. BARCELONA v. MADRID k. V. 16:40 11:00 10:20 09:20 Her yolcumuz özel konuğumuzdurL Adresler Türkiye Genel Satış Acentesı SULTAN TURİZM A.Ş. İstanbul: Cumhurıyet Cad No 87 Elmadag Tel. 148 60 98 • 140 37 ~ı\ Izmır 1377 Sok No 5 D Tel 21 48 65 21 48 68 Veya seyahat acentenız.. İSPANYA HAVA YOLLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle