22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 TEMMUZ 1984 EKONOMİ CUMHURİYET/9 Deniz ücaret filosu hükümetten ne îsri>t>r? • Dış ticaret yuklerimizin Tiirk bayraklt gemilerle taşınmasını sağlayacak onlemler ahnmahdır. • Bugünkü krizli dönemde filomuza rekabet gücü kazandırmak için teşvik primi gereklidir. • Yeni ve uzak paıarlara açılmayı sağlayabilmek için "ıızak yol" primi getirilmelidir. • Temerrüde düşen gemi yatırım faizleri orta\adeli deniz kredisine dönüşturiilmelidir. • Yurt dışından alman ya da Türkiye 'de yapılan gemilerin içeride ve dışanda serbesıçe satrfmasına izin verilmelidir, • DenizcUik sektöru ortatama kâr haddi kapsammdan çıkarılmahdır. • Karayolu taşımacılığmı teşvik uğruna, deniz yolu taşımacılığmdan alman naktiyat vergjsi artık çağdışıdır. Tiirk bayraklı gemilerle taşınan ithal mallan nhıım resminden muaf tutulmalıdır. Liman tekel tarifelerindeki dolar bazlı uygulama Türk bayraklı gemiler için yapılmamalıdır. • Gemi adamlarmın seferde geçen sürelerine ait ücretleri gelir vergisinden muaf tutulmalıdır. Bir gemide bulundurulması zonınlu gemi adamlarmın sayısı günün şartlanna ve teknolojik gelişmelere uygun olarak değiştirilmelidir. Modern haberleşme koşullan yaratılmalıdır. Dünya gemiciliği uydular araahğıyla haberleşirken, Yeşilköy'de hizmet veren 'İslanbul Radyosu" 24 saat bile (alışamamaktadır. • Türk gemilerini gerektiğinde yabancı sigorta kuruluşlarına sigorta ettirebilme yolu açılmalıdır. "DEVLET BİZİ kURTARSIN" ÇAĞRISI ARMATORLERİ BÖLDÜ Teşvikle alınan gemiler Isviçre'de OSMAN ULAGAY "Küçük Amerika" servet, Türkiye'de jilet mi olacak? Olmak Kolay mı? fLamudan alınan borçların Türkiye'de kazanılmış servet olarak değerlendirildiğine dikkat çeken bazı ilgililer, "Teşvik belgesi almak için uğruna bin bir çaba harcanan bu gemiler, sanki devlet zoruyla verildi" diyor. nu çozumsuziuk aşamasına girerse en kotusunden ne olur? Bu soruyu yanıtlarken İstanbul Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yılmaz Akçal şoyle divor: "Endişem 1960'larda yaşanan İpar gemileri olayımn tekrarianmasıdır. O tarihte Ali İpar'a ait bir filo. mahkemeye verilmiş, ardından gemiler Haliç'e çekilmişti. Sonuçta dava bir turlü bilmedi. Gemiler de çürüdü gitti. Jilet oldular." Son tahlilde, "de>let kesesinden çıkan paralarla" yaratılmış değerlerin çurumesine yol açacak bir krizi olağan kabul etmek kolay değil kuşkusuz. Ancak konuyla ilgili olarak göruştuğümüz bazı ilgililerin belirttiği gibi, "devletten alınmış borçlara" karşı Türkiye'de takınılan "genel tutum"u da gozden uzak tutmak olası değil. "kamudan alman borçlar bizde genellikle kazanılmış bir servet olarak değerlendiriliyor. Devletten alınan borcu ödememek, artık marifet oldu. Ne yazık ki, son yıllarda gemi alanların bir bölümu de bu anlayışta. Gemi satın almayı bir yatırım olarak duşüneceklerine başlıbaşına kârlı bir iş olarak gorenler çıktı. Şimdi de borcumuzu ödemeyiz diyoriar. Teşvik belgesi almak için uğruna binbir çaba harcanan bu gemiler, sanki devlet zoru ile verildi!" Armatorluk dunyasını yakından tanıyan bir ilgili böyle soylüyor. Bilindiği gibi, 1980 sonrasında Turk deniz filosunun sayıca büyümesi iki yolla olmuştu: • Bir yol, teşvik belgesi ile bankalardan kredi kullanarak dışarıdan gemi alınmasıydı. • İkinci \ol da GİSAD Fonu denilcn fondan \ararlanarak >üzde 10 oz kaynak, yuzde 90 kredi formulüyle içerideki tersanelerde gemi yaptırmaktı. Birinci formülün istismara açık olduğu başından beri söylendi. Daha doğrusu kulaklara fısıldandı durdu. Bu fısıltının bugüne dönük versiyonu şöyle: "Diyelim ki gerçek değeri 2 milyon dolar olan bir geminin fiyatını 4 milyon dolar olarak gösterdiniz ve dışan transfer ettiniz. Dört yıl önce 1 dolar 80 liradan yaptığınız bu borcun değeri yaklaşık 320 milyon lira ediyordu. Şimdi, dışarıta fazla fazla gönderilip bloke edilen dövizlerin 1 milyon dolarını Turkiye'ye geri getirmek yasalar acısından zor degildir. Merkez Bankası'nda bu dövizlerin saiılması halinde devletten alınan borcun geri ödenmesi pekâlâ mümkıındur." Dışanda da Turkive'dekine benzeyen bir kriz olduğunu, ünlu Hallenic Lines 10 milyon dolarlık borcunu bankaya ödemeyince kredi karşılığında alınan geminin 1 milyon dolara banka tarafından alındığını, sonra tekrar 1.5 milyon dolara başkaiına satıldığım ve sonuçta bankanın Hallenic Lines'i yok ettiğini anlatan bir ilgili şövle söyluyordu: "Durum budur. Böyle oldğu ve bugün borçlar odenemediği halde, yeniden dışandan gemi alalım dendiğinde, 'batıyoruz' diye şikâyet edenlerin nasıl yeniden kuyruğa girmeye heveslendiğini de gorüyoruz." EKONOMİ NOTLARI Türkiye'yi "küçük Amerika!' haline getirmek özlemi yeni değildir. 1950'lerden itibaren çeşitli vesilelerte dile getirilen bu özlem son yıllarda özeliikle ekonomi politikası alanında kendini göstermeye başlamış, "Amerikalılar başardı, biz neden onlann yaptıklarını taklit ederek başarılı olmayalım?" görüşü bazı yetkililer ve bazı yazarlarca ifade edilmiştir. Son olarak Başbakan Turgut Özal, Wall Street Journal gazetesinin sorularını yanıtlarken, kendisinin bir "monetarisf ve "arz yanlısı" olduğunu söylemiştir. Para miktarıyia enflasyon arasında çok yakın ve belitieyici bir ilişki bulunduğuna inanan "monetarisflerle,; vergilerin azaltılması sonucunda yatırım ve üretimin artacağına inanan "arz yanlısı" ekonomistlerin, Başkan Reagan üzerinde etkili oldukları bilinmektedir Her iki eğilimin mensuplarından da danışman olarak yararlanan Başkan Reagan'ın bu danışmanların zaman zaman çelişen önertleh karşısında bocaladığı anlar da olmuştur. Reagan doneminde izlenen ekonomi politikalannın somut sonucu ise ortadadır: ABD ekonomisi, 2. Dünya Savaşı sonrası yıllarından bu yana erişemediği bir büyüme temposuna oturmuş, üstelik bunu enflasyonu azdırmadan yapmayı başarmıştır. ABD'de GSMH'nin reel büyüme hızı son verilere göre bu yılın ilk çeyreğinde % 10.1, ikinci çeyreginde % 7.5'lik bir yıllık artış temposuna erişmiştir. GSMH zımni fiyat deflatörüne göre fiyatlardaki yıllık artış temposu ise yılın ilk çeyreğinde % 4.4 iken ikinci çeyrekte % 3.2ye gerilerniştir. Bu gelişmeler sonucunda ışsizlık oranı da sürekli gerilemekte, tüm bu olumlu göstergeler Başkan Reagan'ın seçim şansını arttırmaktadır. ABD ekonomisinin oldukça ciddi bir "resesyon"dan (durgunluk) sonra bu sonuçlara ulaşmasını sağlayan etkenlerin başlıcaları ise şunlar: • Resesyonun yarattığı ciddi işsizlik tehdidi sendikaları dize getirdi; ücret artışları sınırlı kalırken, hatta bazı örneklerde kazanılmış artışlardan vazgeçilirken kârlar arttı, sermaye birikimi hız kazandı. • Yüksek faizlere karşın yatmmlar artmaya başladı. Bu yılın ilk iki çeyreğinde yatınmlann geçen yıla oranla reel olarak % 20 artış gösterdiği belirtiliyor. • Bazı vergilerden vazgeçilmesi ve bazı vergi oranlarının düşürulmesi tüketimle biriikte yatırımları ve üretimi uyarıcı etki yaptı ve ekonominin durgunluktan çıkmasında önemli rol oynadı. • ABD'nin dev sermaye potansiyeli, uygulanan politikalar sonucunda batma noktasına gelen firma ve bankalara yeni sahipter bulunmasını sağladı. • Yüksek faizlerin dolann değerini sürekli yükseltmesi, ücretlerin düşük tutulmasıyla biriikte, enflasyonun aşağı çekilmesinde çok etkili bir araç olarak kuttanıkjı. İthalat ucuzlarken oluk gibi ABD'ye akan ithal mallarının rekabeti, ABD'de üretilen mallann fiyatlannı da aşağ: çekti. • Uygulanan politikalar dev bütçe açıklanna ve giderek devleşen ticaret açıklanna yol açarken, yüksek faizler ve ABD'nin güçlü görünümü, yüz milyar dolarla ölçülecek boyutta dış kaynagın ya da yabancı sermayenin ABD'ye çekilmesine olanak verdi. Bu sayede söz konusu politikalar sürdürülebildi. Bugün varılan noktada sağlanan başannın bedelinin çok ağır olduğunu, büyük ölçüde ülke dışından finansmana dayandığını, ABD'nin üç yıl sonra dünyanın en borçlu ülkesi haline geleceğini söyleyenlerin sayısı artıyor. ABD Merkez Bankası sayılabilecek olan Federal Reserve'in başkanı Volcker de bütçe açıklannın kapatılması için vergilerin arttırılmasını önerenler arasında yer alryor. Başkan Reagan'ın muhtemel bir seçim zaferinden sonra bu önerilere daha fazla itibar etmesi de kaçınılmaz görünüyor. Gelelim Turkiye'ye. Dört yıldan beri bir tür Reagan ekonomisine öykünen Türkiye'de neler olmuş? • Reel ücretlerdeki çarpıcı gerilemeye karşın sağlıklı bir sermaye birikimi sürecinın başladığını ve özel yatınmlann canlandığını soylemek mümkün değil. Affedilen vergi cezalarının, vaz. geçilen vergilerin yatırımları canlandıracağını soylemek için de çok iyimser olmak gerek. Çünkü Türk özel sektörünün aklı henüz yatırımda değil. Bu koşullar altında işsizliğin de azalmadığı, arttığı tahmin ediliyor. • Türkiye'de sermaye birikiminin zaten sınırlı olması, batma noktasına gelen firma ve bankaların yeni sahipler bulmasım zorlaştırıyor. Bunlar çoğu kez kamu bankalarının üzerinde ya da sahipsiz kalıyor. • Vergilerden vazgeçerek öncelikle rantiye kesime kaynak aktanlırken, büyüyen bütçe açıklarını, ABD usulü, dışandan finanse etmek oianağı bulunmuyor. • Türk Lirası'nın çok hızlı değer kaybetmesi, çarpık gelir dağılımıyla biriikte, enflasyonun kontrolünü zorlaştırıyor. "İthalat serbestisi" adı altında sürdürülen koruma politikası da içerideki tekellerin diledikleri gibi fiyat arttırmalarına ve enflasyonla alay etmelerine olanak veriyor. Bilmem karşılaştırmayı sürdürmekte yarar var mı? Ne dersiniz, bu politikalaria "küçük Amerika" olabilecek miyiz? Günün Avnası İthal listeleriyie ilgili tahsis kriterleri belli oldıı ANKARA, (THA) İthalat rejimi karanna bağlı listelerde yer alan maddelerin ithalinde uygulanacak esaslan beiirten lahsis kriterleri açıklandı. Yetkililerden alınan bilgiye göre, 1984 yılı ithalat rejiminin mal değişikliğine ili$kin 20. maddesinin 2. fıkrası gereğince gümrük idarelerince müsteşarlığa intikal ettirilen ihtilaf konulannın incelenmesinde izne tabi mallar listesinden tahsis alınarak gütnrüğe geürilen mallar sonradan libere edilmiş mallar arasına girdi ise, ithaline izin verilecek. Öte yandan ithali serbest mal • lar ile fon ödenmek suretiyle it [ hal edilecek mallar listesinden , tahsis alınarak gümrüğe getirilmiş mallann ithalinde ihtilaf ve | bu mallann tarife uygulaması | nedeniyle izne tabi mallar listesinde bulunma durumu varsa, müsteşarhk kaydına ahndığı ta | rihte uygulanan kriterlerin göz , önünde tutularak inceleme yapı | lacağı bildirildi. i Dört yıl önce gemileri gerçek değerinin üstünde gösterip dışarı para transfer edenlerin, pekâlâ şimdi o dövizleri Türkiye'ye getirerek borçlanm ödeyebileceği de söyleniyor. NİLGÜN UYSAL ~ Zamanında ödenmediği için katlanarak büyüyen faiz borçları sorunu buna bankacılık dilinde temerrüd faizi deniyor armatörler dunyasını ikiye çatlatmış durumda. Bir bölüm armatör "Biz sektör bazında kurtarma istiyoruz. Bu sadece birkaç firmanın sorunu degildir" diyor. Geçen hafta yapılan Deniz Ticaret Odası Meclis Toplantısı'nda söz konusu göruş Ilhan Karavelioğlu tarafından açıklıkla dile getirildi. Buna karşın, "Denizcilik sektörünün kurtarılmaya ihtiyacı yok" göruşünü savunan armatörler de var. Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu eski Başkanı ve Zihni Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Asaf Güneri, "kurtanlma" diye bir sorunun olmadığını soylüyor: "Serbest piyasa ekonomisi yöniınde tercih yapan hiikümetin EROL YILMAZ AKÇAL: Endişem, 1960'lardaki İpar olayımn tekrarlanarak gemilerin jilet olmasıdır. katlanan yatırım kredisi fai/leri konusunda taviz vermemesi kendi tutaıiılığı acısından anlaşılabilir bir şeydir. Temerrüde düşen bu faizlerin orta vadeli deniz kredisine çevrilmesi önerisi reddedildi diye kimse şikâyetçi olmamalıdır. Evet, Tiirk armatörlerinin zorlukları vardır. Genel olarak dünya ticaret hacminin daraldığı bir dönemde yoğun dış rekabet sorunlanyla boguşmak zorunda kaldık. Buna rağmen, Türk deniz filosu kendi göbeğini kendisi kesebilir. Kurtanlma diye bir sorunu yoktur." Butün bu göruş ayrılıklarının ötesinde kesin olan tek bir şey var: O da geçen hafta Ekonomik Kurul'da beş saat boyunca sorunları gorüşulen armatörler kesiminin birikmiş faiz borçlan konusunda, hiikümetin kendisini geri çekmiş olması. Buna karşın, Türk gemilerinin dış rekabette daha etkin olabilmesi için hangı ASAF GÜNERİ: Evet, zorluklanmız vardır, ama yine de Türk armatörleri kendi göbeğini kendisi kesebilir. onlemlerin alınması gerektiği görüşulecek. Hukümet, armatörlerin bankalara olan birikmiş faiz borçlan konusunda geri çekilmeyi yeğlediğine göre, ne olur? Bu soru>a aklın ve kuralların gereği içinde verilen ilk yanıt şu: "Problem ozel hukuk kuralları çerçevesinde çözülmeye çalışılacaktır. Başka bir anlatımla bankalar, takibe geçeceklerdir." Ne \ar ki, kimsenin kolay kolay gemi almak istemediği bir dönemde, bankaların takibata geçmesinin ve dolayısıyla gemilere el koymasının da bir çıkış volu olmadığını söylevenler var. Bankaların zincirleme olarak takibata geçmesi halinde; 198084 doneminde yü/de 91.5'luk bir artışia taşıma kapasitesi 4 milyon DW tona çıkan Turk deniz filosunun vaklaşik yarısı belli bir finansal tehdit altına girecek. Söz konusu finansman soru Dünyanın en borçlu ülkeleri arasında Sovyetler üçüııcü sırada PARİS (a.a.) Meksika, Brezilya ve Sovyetler Birliği'nin sanayileşmiş Batılı ülkelereen fazla borçlu ülkeler olduğu bildirildi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile uluslararası düzenlemeler bankasının (BRİ) ortaklaşa haarladıkları istatistiklere gore, 1983 yılı sonunda Meksika'nın dış borçları 67,4; Brezilya'nın 64,9, Sovyetler Biriiği'ninki ise 27,1 milyar dolara ulaştı. Sanayileşmiş ülkelerfeo ülkelerin bankaları tarafından verilen bu rakamlara dayanılarak hazırlanan istatistiklerde; Uluslararası Para Fonu'na (İMF), Uluslararası kuruluşlara ve Dünya Bankası'na olan borçlar bulunmuyor. İstatistiklcre göre, Meksika, Brezilya ve Sovyetler Birliği'ni 26,2 milyar dolarla tspanya ve Arjantin; 24,6 milyar dolarla Güney Kore; 23,7 milyar dolarla da Venezuela izliyor. Ihmccıtçdar beş yılhkplandaki Vahit Erdem: İnşaatı başlamış ihracat hedefini az buluyor kooperarife gerekli yurdıtn ynpılacah operatifın yapılannın yanm kalmasını istemediklerini belirterek, | "Kooperatifleri destekleyerek ev [ sahibi olmak isteyen yurttaşlara yardım edeceğiz" dedi. Konutbirlik Başkanı Hüseyin \ Yıldız ise törende yaptığı konuşmada, kişilerin en büyuk mutluluğu ev sahibi olmakta bulduklarını belirterek, Konutbirlik'in şimdiye kadar birçok kişiyi ev sahibi yaptığını kaydetti. tSTANBUL, (a.a.) Toplu Konut İdaresi Başkanı Vahit Erdem, Konutbirlik'in 13. kunıluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada, "tnşaatı başlamış tiim kooperatiflere gerekli yardımı sağlayarak yapüann bitirilmesi amacımızdır" dedi. Spor Yazarları Derneği'nin .Maçka'daki tesislerinde duzenlenen törende konuşan Vahit Erdem, yönetim olarak hiçbir ko Ram Dış Ticaret Genel Müdürü İbrahim Yazıcı: Yoksa hükümet ihracata verdiği ağırlığı başka alanlara nıı kavdırdı? Osman Özbek: Kooperatif ve birlikler ortakların mahdır ANKARA, (THA) Türkiye Ziraat Odalan Birliği Başkanı Osman Özbek, Tarım Satış Kooperatifleri hakkındaki 238 sayılı kararname ile getirilen yeniliklerin bağımsız kooperatifçilikle bağdaşmadığını savunarak, "Kararnamenin geçici 3. rnaddesi yasalara ve kooperatifçiliğe aykmdır" dedi. Özbek, "Nokta" dergisine yaptığı açıklamada, Tarım Satı$ Kooperatifleri ile ilgili yeni kararnameye göre genel miidürün, Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın onayı ile atanacağını kavdederek, şunları söyledi: "Eskiden genel müdürun seçimini ortaklar yapardı, şimdi ortaklann yönetim kurulu başkanı olan genel mudürü secme yetkileri yok. Bizira birlik olarak görüşiimüz şudur: Ortakların seçme ve yönetim hakları kısıtlanmıştır. Bunu hür bağımsız kooperatifçilikle bağdaşlıramıyoruz." Özbek, 238 sayılı kararnamenin 3. geçici maddesinde kooperatifin amacı olarak tarım ürünlerini işlemek ve elde edilen maddelerin satışını yapmak olduğunun belirtildiğini bildirerek, "Bu amaç doğrultusunda birlik ve kooperatifler tasarrufları ile tşletme ve fabrika kurmuşlardır. Bu tesisler, ortakların mahdır. Tesisleri kooperatif ve birliklerden ayırarak yeni hisseli anonim şirket haline getirmek yasalara ve kooperatifçiliğe aykındır kanısındavım" dedi. ANKARA, (THA) Beşinci 5 Yıllık Kalkınma Planı'nda 1989 yılında belirlenen 11 milyar 600 milyon dolarlık ihracat hedefi, ihracatçılar tarafından yetersiz bulundu. Konuya ilişkin görüşlerini açıklayan Ram Dış Ticaret Genel Müdürü İbrahim Yazıcı, 1989'da hedeflenen 11.6 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştirilmesinin zor olmadığını söyledi. Yazıcı, "Hükümet bugüne kadar ihracata büyük ağırlık verdi. Nitekim bu yıl 77.5 milyar Küçük sanayi firmalarının sayısında ilk kez dolarlık ihracat hayal olmayacak, fakat 5 yıl sonra 11.6 milyar dolarlık bir miktar hedeflenmesi, hükumetin ihracata verdiği ağırlığı başka alanlara kaydırdığı izlenimini veriyor" dedi. İhracata Türk ekonomisinde bugün verilen öneme karşın 5 yıl sonrası için öngörülen miktann üzücü olduğunu beiirten Yazıcı. şöyle konuştu: "Hükümet anlaşılan, ihracatta bu yıl görülen yüzde 25'lik artış trendini de düşürme niyelinde. Nitekim son du/cnlemelerle ihracat kredilerinin pahalılanması, kredi zorlukları, vergi iade oranlarının düşürulmesi kararlan da hükumetin ihracat için eski heyecanını kaybettiğini gosteriyor. İhracat hedefi olarak 2025 milyar dolar dolawnda ra kamlardan söz ediliyordu. Anlaşılan hukümet, önumü/deki 5 yılda ihracata eski onemi \ermeyecek." Yazıcı, ihracatın yeterli teşviklerle desteklenmemesi durumunda. ihracata yönelik yatınmlann duracağını söyledi. AkBa Tekstil ticaret İthalat Genel Müdürü Orhan Öğüt de, Beşinci 5 Yıllık Plan hedeflerinin yetersiz olduğunu bildirdi. Orhan Öğüt, şunları söyledi: "Beş Yıllık Plan'da öngörülen ihracat miklarları düşük, bunlar rahatlıkla aşılabilir. Hukümet 5. Beş Yıllık Plan'da ihracat için daha iddialı rakamları hedef almalıydı. Ö/ellikle tekstilde hedeflenen rakamların, bugünkü potansiyel içinde aşılması çok kolay. Ancak, şu da >ar ki: 11.6 milyar dolann aşılması, bu rakaının çok daha üsiünc çıkılması, ihracatçılanmıza yani bi/lere bağlı." tSTANBUL (THA) Kuçuk THA)Kucuk sanayici firma sayısında, ilk kez bir azaima olduğu ve firma sayısının geçen yıla göre yüzde 1 oranında düştüğü belirlendi. İslanbul Ticaret Odası'nc« yapılan araştırmaya göre. haziran ayı sonu itibarıyla yapılan değerlendirmede, ortaya çıkan yüzde 1 oranındaki azalmanın odaya gelen kapasite raporlarından bir kısmının zamanında yenilenememiş olmasından kaynaklanabileceği belinildi. Mevsimin de etkisi olduğu kaydedilen azalmanın önümuzdeki aylarda duracağı \e kuçuk sanayi firmalarının normal seyrine döneceği açıklandı. 1984 yılı 1 nisan ve 1 temmuz tarihleri itibarıyle karşılaştırılmalarına gore nisan ayında 2 bin 656 kuçuk sanayi firması faaliyetteyken, temmuz ayında bu sayı 2 bin 628'e düştü. Öte yandan kuçuk sanayi firmaları arasında üretim dallarına göre bir dağılım \apıldığında, yuzde 23.63 oranıyla en fazla plastik eş>a sanayiinde faaliyet olduğu 2. olarak en fazla işyerinin yuzde 14.61 oranıyla madeni eşya sanayiinde çalıştığı belirlendi. oidu Deterian piyasasınııı yenîleri "gözlerini dısarda açıyor" Çetin iç rekabet korkusuyla dış bağlantı kuran "yeni" fınnalar, alıcı ülkeden gelen formüle uygun olarak deterjan üretiyorlar. Bir deterjan firması yetkilisi: İç piyasada büyük rekabet var. Bunlann arasına yeni bir mamul sokmanm bedeli çok büyük, pazarlama masraflan çok yüksek. TUREY KOSE İZMİR Deterjan piyasasındaki yoğun rekabet nedenivle iç piyasaya giremeven birçok deterjan şirketi ihracata yönelik olarak çalışıyor. Deterjan üretiminin 200 bin ton tükeîiminin ise 90 bin ton olması iç piyasada deterjan kuruluşlarının "goze göz, dişe diş'" diye taıimladığı bir rekabete neden olurken. Bazı yeni kuruluşlar iç piyasava girmeye cesaret edemiyor. Bir süre önce Istanbul'da kıırulan Taf Gıda Sana>i ve Dış Ticaret Pazarlama A.Ş. de sadece dış pazarlara \ondik olarak üretimini surdüruyor. Taf Genel Mudür Yardımcısı Orhan Keçecioğlu Cezayir'le 8 bin tonluk bir deterjan bağlantısı yaptıklarını belirterek şunları söyledi: "Yıl başında bağlantı yaptık. Sevkiyata başladık. Şimdilik sadece ihracata yönelik olarak çalışıyoru/. İhaleyi aldık. Deterjanın formülasyonunu onlar belirliyorlar. Ona göre üretim yapıyoruz. Ancak bunu bugünkü fiyatlarla iç piyasaya vermemiz mümkün değil. Çünkü maliyetler çok yüksek. Bu nedenle, şimdilik bu tür dış bağlantıları yeğlivoruz." J l J J O 5 DÖVİZ KURLARI Merkez Bankası dolann esas kurunu 360 Iira22 kuruş olaral c belirledi Dövizin Cinsi 1 ABD Dolan 1 Avustralya Dolan • 1 Avusturya Şilini 1 Batı Alman Markı 1 Belçika Frangı 1 Danimarka Kronu 1 Fran&z Frangı 1 Hollanda Florini 1 İsveç Kronu 1 tsviçre Frangı 100 ttalyan Lireti 100 Japon Yeni 1 Kanada Dolan 1 Kuveyt Dinarı 1 Norveç Kronu 1 Sterlin 1 S.Arabistan Riyali Efektif Efektif Döviz Döviz AUf Satış Alış Satış 378.05 381.83 378.05 385.61 316.05 319.21 322.37 300.25 18.82 19.01 18.82 19.20 131.90 133.22 131.90 134.54 6.53 6.60 6.20 6.66 36.11 36.47 36.83 36.11 43.84 42.98 43.41 42.98 116.81 119.15 117.98 116.81 45.33 46.24 45.78 45.33 158.04 154.94 156.49 154.94 21.65 20.37 21.87 21.44 156.36 147.07 157.91 154.81 291.03 273.74 293.91 288.15 1.275.01 1.287.76 1.211.26 1.300.51 45.69 46.15 46.60 43.41 496.68 501.65 496.68 506.61 107.69 108.77 102.31 109.84 Iç piyasada belirli markaların "hegemonyası" olduğunu savunan Keçecioğlu sözlerini şöyle sürdürdu: "İç piyasa belli markalann elinde. Yeni bir markayı iç piyasaya lanse etmek çok zaman alır. Bizim gayemiz. öncelikle ihracata yönelmek, artık kapasiteyi iç piyasaya yöneltmek. Biz çok yeni bir kuruluşuz. İç piyasaya girmemiz bu rekabet ortamında kolay değil. Bunun için bakir olan dış piyasayı zorluyoruz." Orhan Keçecioğlu yıl sonuna doğru iç piyasaya girmeyi hedeflediklerini sozlerine ekledi. Turyağ A.Ş. Genel Sekreteri Kamil BUgisayarlar için de "olimpiyat" düzenlendi Ekonomi Servisi Kişisel bilgisayarların yaygınlaşması ile biriikte, bu piyasadaki rekabet kızıştı. Firmalar tanıtım için her yolu denemeye başladılar. Olimpiyatlardan ilham alan bazı uzmanhk dergileri de bilgisayarlan yarıştırmaya başladvlar. Fransız L'ordinateur Personnel dergisi 2 ay once başlattığı bir "Bilgisayar Olimpi>atı'nda'" 16 kişisel bilgisavarı "dekatlon" yarışmasına soktıı. Apple II, Xerov 820, Olivetti, Olympia, \Vang. NCR. Micral, IBMPC, Epson QX 10, HP 150, Axel, l^anord, Goupıl 3, Tandy TRS 80IV, Digital Rainbow \e Zenith 100 marka bilgisayarlann 10 kriîere gore teste tabi tutulduğu yanşmada, fınale bazı tanınmış markaiarın kai ııaması şaşkınlık yarattı. Dcıgi şu kriterleri kullandı: 1) Makinenin mikroişlemcisi, belleği ve işletim sisteminin yetenekleri, 2) Standart kelime işlem programı "Wordstar"ın makineye iyi uygulanıp uygulanmadığı, 3) Klavye organizasyonu, yazı, rakam ve fonksiyon tuşlarının yerleştirilişi, 4) Kendi yazıcılarının yeteneği, hızı, fiyatı, 5) Rakam tablolan oluştururken makinenin gösterdiği yetenek, mali analiz programı "Multiplan"a uyum yeteneği, 6) Veri depolama, dosyalama işleminde yetenek \e hızı, 7) Makinenin grafık kapasitesi, 8) Makinelerin genişleme, bellek kapasitelerinin arttırılma yeteneği. 9) Kalite ve fiyat ilişkisi, 10) Satış ağı, garanti suresi, servis desteği. • 5 J Haznedar da bir ürünun ilk çıkış reklamlarının fabrika kurmak kadar pahalı olduğuna değinerek şöyle konuştu: "İç piyasada büyük rekabet var. Bunlann arasına yeni bir mamul sokmanın bedeli çok büyük, pazarlama masraflan çok yüksek. Büyük şirketlerin reklam masrafı kutu başına 45 lira)! geçmez. Yeni bir mamulde bu olanaksız. O mamulü 23 yıl destekleyeceğiniz bir reklam bütçenizin olması gerekir. Pazarlama teşkilatınız olacak, ürününüz kaliteli olacak. İlk çıkış reklamları da fabrika kurmak kadar pahalı. Yeni kuruluşlardan başka, iç piyasada mal ürelemeyen büyük kapasiteler var. Örneğin Adana'da 60 bin ton kapasiteli bir tesis var. Deneme Uretimine bile geçeraiyortar. Bir deneme uretimine geçmenin bedeli bir kaç yüz milyon. Üretim yapsalar, nereye satacaklar. Talep olsaydı bunlar satardı. Dahili piyasada ürünlerini salamayanlara dış piyasalar çekici geliyor. Ayrıca bugünlerde dışanda ünlü bazı markaları ithal edip, pazarlama kolay lıklarından yararlanılması da düşünülüyor." Gelin görüşelim, Çağırın gelelim. ^TÜRKİYE İMAR BANKASI T.A.S. Dtş Lskmler merkezi özel telefon numaralan: 167 64 46166 47 66166 75 93 Tüm dış ticaret işlemleriniz için
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle