17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER le konuşmaktan başka yol yoktur." (Cilt I, s.4) ya da "Türk dilini öğreniniz; çünkü Turkler için uzun sürecek egemenlik vardır" diye diye başarmıştır. (Cilt I, s.4) Günümüzden 900 yıl önce bir Türk bilgininin böyle davranışının bir dayanağı vardı elbette: Türk dilinin pek çok diyeleğini incelemiş, öğrenmiş olan Kaşgarlı Mahmut, Türkçe'deki sözcük varlığının enginliğine, üretme gücüne; özellikle de eylemlerin (füllerin) çelik gibi sağlamlığına güveniyordu. Güveniyordu, ama yakın bir gelecekte Türkçe'nin ne ölçüde bir Arapça salgınına uğrayacağını da sezmişçesine, kimi Arapça sözcüklere nasıl karşıhk bulunacağını gösterip öneriler getirmişti. Arapça "melek" sözcüğüne karşıhk olarak bulduğu Türkçe sözcük bunun en güzel örneğidir, (cilt III, s.12). Aynca Kuran'ı oku>oıp anlamak isteyen Türkler'in ne gibi güçlüklerle karşılaştığını ilginç biçimde anlatması (cilt I, s.134) türbesine yüz sürülmesini isteyenleri şaşırtacak niteliktedir. Divanü LügatitTürk yalnızca kuru bir TürkçeArapça sözlük değildir; içinde yer alan pek çok sözcüğün uygulamah örneklerini de vermektedir. Kaşgarlı Mahmut bu noktayı sunuş yazısında şöyle belirtiyor: "Tiirklerin görgiilerini, bilgilerini gostermek için söyledikleri şiir tanıklannı (aralara) serpiştirdim. Kaygtlı veya sevinçli gunlerinde yiiksek düşüncelerle söylenmiş olan savlan da aldım" (Cilt I, s.8). İşte bu savlardan, hem birinci, hem de üçüncü ciltte yer alan, bir örnek: "Erdemin başı dil" (Cilt I, s.336, Cilt III, s.193) Gerek şiirler, gerek atasözleri ve savlar, gerekse Türk gelenek ve eöreneklerini açıklayan bilgiler, daha güzeli de, yahn bir biçemle yapıhnış doğa betimlemeleri, Divanü LügatitTürk'ün değerine değer katmıştır. Doğa ile kucak kucağa yaşayan bir budunun dilinin, doğayı bu kertede canlı, devingen, dipdiri betimlemesi ve onu rengiyle, kokularıyla, binbir türlü ses ve cıvıltılarıyla anlatabilmesi, bir Türk olarak, insana büyük mutluluk veriyor. Hele kişinin canlı doğayla karşılıklı konuşurcasına anlaşmasuu sağlayan, ya da gövdebilim (anatomi) dilini imrendirircesine, kuş kanadının taa ucuna bile özel ad veren (Cilt III, s.241) bu sözcükler kaynağının gürlüğüne ne demeli? Yerleşik duruma geçtikten ve islamlığı kabul ettikten sonra Türkler de VIIIXI. yüzyıl Arap bilgin ve sanatçılannın yaptıklan gibi, kendi dillerinin zenginlik ve değerini kavrayıp onu işleme ve geüştirme büincine erişseydi, hele daha sonra bu gerçek, Osmanlılarca göriilseydi; bilim dili, felsefe dili olarak da Türkçe'mizin gelişip büyük bir varhğa kavuşması kuşkusuz daha yüzyıllar önce gerçekleşirdi. KİME. NEYE^ZENtYOR BU KIŞİLER? Yazının başlannda değindiğımiz çelişkili duruma gelince: "Yöneticilerin Kaşgarh Mahmut'un türbesine yüz sürmeleri" önerisi, yukarıda belirtildiği gibi, Kaşgarh'nın izinden yürüyenlerce yerine getirilebilir. Yoksa "yanıt" yerine cevap, " t a m k " yerine şahit, "bilim" yerine ilim, "bilgin" yerine âlim, "karşıt" yerine zıd, "kenl" yerine şehir, "yıirek" yerine kalp, "yoğun" yerine kesif, "yıl" yerine sene, "erdem" yerine fazilet, "yarar" yerine fâide, "çıkar" yerine menfaat, "savaş" yerine harp, " a ğ ı r l a m a " yerine ikrâm, " s o n ı " yerine sual diyenler, hangi yüzJe Kaşgarlı'nın karşısına çıkıp, türbesine yüz süreceklerdir. Çünkü yukandaki sözcüklerin ikincileri Arapça, tıraak içinde olan birincileriyse Kaşgarh'nın bu Arapça sözcüklere Divanü LügatitTürk'te verdiği Türkçe karşılıklardır. Aynca o, "asker" için "sii", fitne için "bozut", kitap için "betik", nakış için "bezek", resul için "yalvaç", kudret için "erk", hekim için "atasagun", mezar için "sin", mel'anet için "ilenç", ibadet için "yükiinç", işaret için " i m " , emir için "buyruk", deha için " ö k e " , mevki için " o r u n " demeyi öğrenirlerse, Türklerle anlaşabileceklerini Araplara bildirmişti. Şimdi ise, Kaşgarh Mahmut'tan 900 yü sonra, yöneticilerimiz kullandıkları Arapça sözcükler yetmiyormuş gibi, bunlann daha da yaygınlaşıp, Türkçe'mizi iyice boğması için, ortaöğretime Arapça dersleri yerleştinneye cahşıyorlar. Bu uygulamanın güttüğü amaç, geleceğe yönelik olarak çok daha geniş görünüyor. Yetkililerin verdikleri demeçlerle bu gerçeği gizlemek olanaksızdır. Onlann tutumu ve durumu Divanü Lügatit Türk'te yer almış olan şu savdakine benziyor: "Deveye binip koyun arasında saklanılmaz." (CiltlH, s.60)^ (1) Prof. Dr. A.Mecit Dognı, Tercüman, 26 Mart 1984 (2) tbni Haldun, Mukaddime I, Çev. Turan Dursun, Onur Yayın (1977) (3) Mahmut Kaya, Aristoteles ve Felsefesi, Ekin Yayınlan (1983) Düzeltme: Dün burada çıkan yazımda, tarihimizi iyi öğrenmek istiyorsak, kaynaklann zenginliği bakımından, okullanmıza Rusça ile Çincenin konmasını yazmıştım. Yanlışlıkla "Farsça ile Çince" diye çıkmış. Düzeltirim. MELİH CEVDET ANDAY 900 Yı I bk Koruyucu Kaşgarlı Mahmut'un türbesine yiiz sürmeyi önerenler, O'nun Türklüğü ve Türkçeye tutkunluğuna ihanet ederek, Arapçaya dilimizi yeniden boğdurmaya çalışıyorlar. MERİÇ KARACAOVALI Ulusal ve evrensel ekin (kültür) üzerine yapılan tartışmaiann yoğunlaştığı son birkaç yılda, tartışmacılann birkesimi, genellikle sözü Hasan Âli Yücel'e getirirler. Onun Milli Eğitim Bakanlığı süresinde Türkçe'ye kazandırdığı "Batı Klasikleri"nin, "bizi ulusal kültürümüzden uzaklaştırdığını" ileri sürerek, şimdi bunu düzeltmeye başlamanın, ancak "yetkililerin önce gidip Kaşgarh'nın türbesine yüz sürmeleri ve ardından Göktürk Abideleri'ni ziyaret etmeleri" ile mümkün olacağını yazarlar (1). Kaşgarlı Mahmuı'un türbesine yüz sürmeyi ona saygının, bağhlığın belirtisi sayarsak, bunu ancak onun yolunda gidenler, onun düşün çizgisinde olanlar, daha doğnısu, onun ünlü yapıtında Türk dili için ortaya koyduğu bilgi ve ilkeleri benimseyip uygulayanlar yerine getirebilir. Böyle olunca, çelişkili bir tutumla karşı karşıya kalmaktayu. Bu duruma açıklık getirmeden önce, kısa bir anımsatmayı gerekli görüyoruz: 19381946 yıUan arasında Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel'in, Batı Klasikleri'ni düşün yaşamımıza kazandınna çalışmaları daha çok 1941'lere denk düşüyor. Oysa Kaşgarlı Mahmut'un Divanü LügatitTürk'ü, dilimize 1939'da çevrilmiş ve Türk Dil Kurumu'nca bastınlmıştır. Rahmetli Besim Atalay tarafından çevrilen bu üç ciltlik ulu yapıt, bilindiği gibi, Türkçe'yi Araplara öğretmek için düzenlenmiş büyük bir "Türk Dilleri Sözlüğü"dür. ARAPLIĞA KARŞI TÜRKLÜK Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Türk dilinin bu temel yapıtını 1072'de yazmaya başladığını ve 1074'te bitirdiğini bildiren Kaşgarlı Mahmut, uzun ve yorucu bir çalışmayı yalmz Araplara Türkçe öğretmek amacıyla değil, "Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdüklerini belirtmek için" yaptığını, özellikle vurgular. (Divanü LügatitTürk, Cilt I, s.6) Divanü LügatitTürk'ün yazıhp gelenek gereği Abbasi Halifesi'ne sunulduğu XI. yüzyıl, Türklerin Bağdat Sarayı'nı etkileri altında bulundurduklan bir dönemdir. Islam tarihçisi tbni Haldun (Öİ.14O6) bu durumun, zamanın Arap ozanlanna konu olduğunu, onlardan birinden aldığı şu dörtlükle belirtir: "Bir Halife ki V âsıf'la Buğa'nın arasında / Kafes içindedir / Onlar ne derse / Halife, papağan gibi onu söyler". (2) Anlaşılacağı gibi, Vâsıria Buğa, sarayda etkin olan Türk beyleridir. Ne var ki, ÎslamArap dünyasında bu kertede etkin olan Türklerin, kültürleri, dilleri gitgide Arap kültürünün ve Arap dilinin boyunduruğu altına girmiş, yok olmak kertesine gelmiştir. Üstelik Arapça bu yüzyılda, özellikle bilim dili olarak, gelişiminin en ileri aşamasındadır. Çünkü VIII. yüzyılda başlayan Aristotales çevirileri, Arapça'ya, felsefe, mantık ve öteki düşünsel alanlarda pek çok yeni terim ve kavram kazandırmıştı. İlk çevirileri yapan ve daha sonra bunları yorumlayan Arap bilim adamlan, karşılaştıkları yeni terim ve kavramlara Arapça karşthk bulmak ve bulunmayanları da yaratmak için birbirleriyle sanki yanşmışlardır. Örnek olarak şunu gösterebiliriz: Aristo'nun, inandıncı nitelikte güzel konuşmanın koşullarını anlatan "Rhetorica" adli kitabı, ilk adımda " R i t u r î k a " veya "Riturî" olarak çevTİlmiş, daha sonra büyük Arap bilgini elKindi (61.873) bunu "elBelâgi"; Farabi (Öİ.950) ise "Sınaat elHutabâ"; yine ünlü Arap bilim adamı tbni Calcul (Öİ.994) da "Kitab elHutabâ ' biçimde adlandırmış ve sonunda "Kitap elHatâbe" (Hitabeı Kitabı)de birleşilmiştir (3). TÜRKLÜK BİLtNCt Arap bilgin ve düşünürlerince ı y y l a sürdürülen bu tutum sayeMde gelişürilen Arapça'nın en parlak döneminde Kaşgarlı Mahmut, Araplara Türkçe öğretmeyi kendine görev edinıniş, hem de Bağdat'ta onlann içinde yapmıştır bu işi; dahası "Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünii almak için, Türklerin diliy PENCERE 21 TEMMUZ 1984 Napolyon'un Elleri... Geçenlerde bir dost toplantısında ünlü bir yazardan söz açılmıştı; içimizden biri: Tanırım, dedi, hergelenin tekidir. Önce herkes sustu. Sonra biri sordu: Bir yazar hergele olabilir mi? Neden olmasın? Bir şair? Olabilir. Bir ressam? Söz ressama dayanınca tartışmacılar yumuşadılar Çünkü herkes tabloları dünya müzelerini dolduran ünlü ressamlar arasında hergele, deli, sapık, anasının ipini pazarda satmış epey kişi olduğunu biliyordu. Hiç olmazsa Van Gogh'un kesik kulaklı portresini anımsıyorduk. Gogh, bunalıma kapılıp kulağını kesmemiş miydi? Sonra akıl hastanesine yatmamış mıydı? Sevgili dostu Gauguin'e saldırmamış mıydı? Ya Gauguin'in marifetleri neydi? Lautrec de sağlam ayakkabı değildi. Ancak ortada bir sorun vardı: Adını sanat tarihine yazmış üniü bir ressam deli olabilirdi; ama bir deli ressamhğa hevesiendiğinde beceremezse yalnız deli olarak anılırdı. Kendini yazar sanan hergele, yazar değilse elinde yalnız hergelelik kalacaktı. Deha ile delilik arasındaki ilişkiler yumağını açmaya çalışanlar olmuş; kimi sapık ya da sapkın kişinin büyük işler yaptığı da görülmüştür. Dostoyevski saralı değil miydi? Pier Paolo Pasolini'nin sanatına kim dil uzatabilir? Bu ünlü İtalyan yönetmen cinsel yaşammdaki sapkınlık yüzünden öldürülmüştür. Sinemasever bir genç, Pasolini'ye özenip eşcinselliğe kaydıktan sonra olağanüstü bir yönetmen olamazsa yalnız eşcinsellikle yetinmek zorundadır. Kimi özentiler ise daha az sakıncalı olabilir. Giyimde, kuşamda, davranışta ünlü kişilere özenenler zararsız bir işe girmiş sayılırlar. Büyük İskender başını sağ omuzuna eğerek dolaşırmış. O dönem Makedorrya'sının gençleri İskender'i taküt etmeye başlamışlar. Ne var ki, İskender başını sağ omuzuna egdiği için İskender olmamıştı ki... Kimi zaman böyle modalar toplumu sarıyor. Sinema çağında dünkü gençlerin James Dean'e, bugünkülerin Michael Jackson'a özenmeleri hoş görülebilir. • Özenti ya da taklit eğiliminin önüne kolayca geçilemez. Hepimiz bilir bilmez çevremizdeki kimilerinin etkisi altında kalırız. Bu doğaldır. Ama kendi benliğinde bir başkasının kimliğini görmeye başlayan kişinin yeri akıl hastanesidir. Ancak akıl hastası kendisini Napolyon, Sezar, Hitler, Atatürk, Gandi, İsa, Musolini sanır. En kolayı da Napolyon olmaktır. İnsan sağ elini ceketinin düğmeleri arasından göğsüne sokup başını dikleştirdi mi olur bir Napolyon... • Peki, Napolyon sağ elini ceketinin düğmeleri arasından göğsüne niçin sokarmış? Kimbilir? İnsan, organlarından habersiz yaşar. Dişi ağrımayan dişini; midesi bulanmayan midesıni; kalbi teklemeyen kalbini anımsamaz. Ellerimizi de çoğu zaman unuturuz; ama sıkıntılı bir anda ellerimiz başımıza belâ olabilir; hele ellerimizi nereye koyacağımızı düşünmeye başlarsak büsbütün şaşırırız. Napolyon belki böyle sıkıntılı bir zamanında sağ elini göğsüne sokmuş, sol elini kıçının üstüne koyarak imparator pozuna girmiştir. Ondan bu yana, aklını nereye koyacaklarını bilemeyenler ellerini nereye koyacaklarını öğrendiklerinden kolayca Napolyonlaşıyorlar. ARADA BİR Doç. Dr. ERDENER YURTCAN DÜŞÜN Adli Tatile Girerken Adliye. dün 5 eylüle kadar tatile girdi. Bu süre içinde "adliyeciler" bütün bir yılın birikimi olan yorgunluğu üzerlerinden atmaya çalışacaklar, bu nedenle yalnızca yasalarda öngörülen önemli işlere bakılacak. Bu işi de "tatil heyetleri" ya da "tatilde nöbetçiler" görecekler. Adli tatil kurumu bize Alman ceza yargılamasından aktarılmış bir kurum. Çalışanların hemen hemen tamamını kapsayan bir tatil, öteki kurum ve çalışanlar bakımından uygulanmayan ve süresi bakımından da uzunca sayılabilecek bir dinlenme dönemi. Bunun temelinde, görülen işin ağırtığı ve güçlüğü yatsa gerek. Tatile girerken adliyenin ve yargının süregelen bazı sorunlarına ve bu arada üzerinde çalışılan bazı yasa değişikliklerine değinmek istedim. Temel sorun sanırım personel sorunu olarak halen ortadadır. Bugün geçmiş yılların aksine, büyük merkezlerde yargıç ya da savcı olarak çalışmak isteyenler hemen hemen yok gibi. Bunun temeli tabii ki ekonomik nedene dayanıyor. Aynca bugün odenen ücret son düzenlemeyle yükseltilmiş olsa bile, yine de meslekte belirli bir kıdem kazanmış hukukçuiar, serbest meslek icra ettiklerinde bu ücretin çok üstünde bir kazanç sağlayabilmektedirler. Bu durum yargıç ve savcı olarak çalışmaya olan isteği azattmaktadır. Bunun sonucu, yargıya davaların uzaması biçiminde yansımaktadır, çünkü eksik kadrolarla çalışan yerlerde, bazı kişilerin "tamamlayıcı" olarak kürsüye çıktıkları gözlemlenmektedir. Oysa her zaman söylendiği gibi, "adalet dağıtıcı" mesleği cazip duruma getırmek için çareler aranmalıdır. Bunların başında bannmanın devlet tarafından sağlanması gelebilir. Bu konuda Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası'ndaki kuralla, bu mahkemenin yargıç ve savcılarına öncelikle lojman tahstsini, bir ayrıcalıktan çok, yakın zamanda başlamış bir olumlu adımın sürmesi istenen bir müjdesi olarak yorumlamak kanımca yerinde olur. Geçen hafta Cumhuriyet "Müstehcenlığe Ceza Artıyor" başlığı altında, TCK'da değişiklik yapılacağı ve müstehcenliğin cezasının arttırılarak, müstehcenlik kavramı konusunda anlayışın eskidiği, bu nedenle müstehcenlik anlayışmın günün koşullarına göre yenileneceği haberini veriyordu. Müstehcenlik zamana ve zemine göre değişen bir kavram ve ceza yasalarının cezalandırdığı bir eylem olarak, yasalardaki tanımlardan çok, bu kuralları uygulamak durumunda olan kişilerin bu konudaki anlayışma göre değişen bir içeriğe sahiptir. Yeni düzenlemede yine "edep ve iffete aykırı", "halkın ar ve hayâ duygularını rencide eden" biçimindeki tanımlardan acaba kurtulunabilecek mi? Yıllar önce striptiz sanatçıları hakkında müstehcenlikten dava açıldığı hatırlanırsa, bu konuda toplumsal ve kültürel gelişme İle yol alınabileceği söylenebilir. Yine aynı yazıda "önödeme" sınırının yükseltileceği ve üç aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren eylemler için bu kurumun uygulanacağı belirtiliyor. Önödeme kurumu, ceza yargılaması faaliyetinin yürütülmesinden vazgecilen ve fail ile devlet arasında bir uyuşmaya dayanan bir hukuk kurumu olarak, yargının önemli işlere zaman ayırmasını sağlamak üzere, belirli yaptırımları gerektiren suçlar karşılığı failden para cezasının alınıp yargılamanın yapılmadığı bir sistemdir. Burada temel nokta, suçun cezasının az oimasıdır ki, fail bu cezayı ödemeyi kabul ettiğinde. yargılama mekanizması harekete geçirilmemektedir. Birkaç yıl önce önödeme, para cezalık suçlar yanında, bir aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren suçlara da yaygınlaştınlmıştı. Bu durum, sulh mahkemelerinin işlerinin azalmasını sonuçlamıştı. Bundan kuvvet alanlar, sanırım bu sınırı daha da yukarılara yüksertmek amacındalar. Fakat hatırlatmakta fayda vardır ki, önödemenin sınırı belirli ve uygun bir noktada tutulmadığı takdırde, toplumda ceza yaptınmının korkutucu gücüne büyük zarar verir ve suçların artışı karşısında, devlet suçla savaşım konusunda zayıflar ve kamusal düzen bozulur. Bu nedenle yeni bir düzenlemeyle önödemenin sınınnı daha da yükseltmek kanımca uygun olmaz. Mahkemelerin işlerini azaltalım derken, ceza yargılamasının amacına ulaşmasını olanaksız duruma getirmemek gerekir. Şunu da belirtelim: Uygulamada birkaç yıl önceki değişiklikle sulh mahkemelerinin belirli bir oranda ferahladığı dahi söylenebilir. Aslında bu sözler bizi ıster istemez yine aynı noktaya getiriyor. O nokta ki, ceza davalannın çokluğu ve yargılamaların çok uzun sürdüğü sorunu. Bu konuda hemen her ülkede yakınılmaktadır. Bilinen bir gerçek var, o da yargılama çarkının çok yavaş döndüğüdür. Bu çarkı hızlandırmak amacıyla, zaman zaman bizde daha kısa aralıklarla yasalar değiştiriliyor. Fakat yine de amaca ulaşılamıyor. Demek ki, bunda yasalar suçlu değildir Bu bakımdan son olarak Adalet Bakanlığı tarafından Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda, bilirkişi incelemesinin üç aylık süreyle sınırlandırılması, hukuki konularda bilirkişiye başvurmanın yasaklanması, aynı anakent belediyesi sımrları içindeki mahkemeler arasında "talimat" yazılması (istinabe yolu)nın kaldırılması gibi birkaç noktada degişiklik yapılmak için çalışılması, sanırım yine de adaletin en kısa sürede ve amaca uygun biçimde dağıtılmasına hizmet edemeyecektir. Kanımca birkaç nokta düzeltilse bile, sorun çok yönlü olduğundan, amaca ulaşmak kolay olamayacaktır. Bu konuda fazla derine datmadan, yazımın baş kısmındaki yargıç ve savcı açığı ve adliyenin her geçen gün personel açığı karşısında kalışına yollama yapmakla yetiniyorum. Sonuç olarak, adli tatile girerken, adalet mekanizması yine sorunlarla yüklü ve yine bekientiler içinde. rtur HER CUMA KESİN HAREKET I ( K> gun9 gece tıtrizm sımar " ^ • ^ ^ TAM PAJCtVON KONAKmMA Tesıs)*rde8gün.79ece martı IV1ARİVİARİSL atlantik hotel 67.700MARMARİS ALANYA alaaddin otel 33.700.. KUSADASI iömer hotel 42.700.. MARMARİS ^ orkide \r hotel 39.700.. FETHIYE örtur *clr tur tatil köyü 50.700.. EDREMİT eavuçoğlu H A u / motel 44.700DATC^A d a t ç a HAVUZLU r tatil köyü 70. 2. Basıtn tenımuz 9 84 Barbaros Bulvan. 35 BeşıKlaş • IST Tel 16110 74 161 62 26 16122 81 ORTUR KADIKÖY 3 3 6 1 6 6O rtur \^rdıma Grafiker En az üç yıl ajans deneyimli 2. Basım BÜTÜN BAYILERDE ilgililerin telefonla istasyon sanat evi sanat kültür ve eğitiminde ilk özel atölye YAZ DÖNEMİ RESİM KURSLARI 15 er günlük dönemler şeklinde temmuz agustos ve eylül aylarında sürdürülecektir. aynca özel bir çahşma programı da yürütülmektedir. randevu almalannı rica ederiz. AYA Reklam Hizmetleri A.Ş. Telefbn: 163 55 29163 74 54 JOSEPH SZAJNA Cervantes • Stüdyo Tiyatrosu Çalışmaları • Szajna belgeseli Merkez Teşkilatımızın geliştirmekte olduğu kadrolar için ELEMANLAR ALINACAKTIR Belirli bir eğitimle YETlŞTlRÎLDİKTEN sonra yeteneğine uygun görevler verilecek. 1 iyi bir gelirle, uzun vadeli çalışmayı, sorumluluk üstlenmeyi ve meslek edinmeyi amaçlayan, askerlikle ilişkisi olmayan VIDEOTHEOLI Germencik Sok. No. 4 Bebek Tel: 165 62 31 BAY ELEMANLAR SATIŞ İLANF tSTANBUL DEFTERDARLIĞINDAN Dosya No: 28911228 Adet Ciasi Degeri 2 150 65 64 150 44 22 No.lu telelon 300.000 TL. 7 Büro Takımı 140.000 TL. 1 Çelik Kasa 50.000 TL. Beyoğlu Vergi Dairesine olan vergi borcundan dola>i Aydede Sok. Hatay Apt. No: 15 Beyoğlu mahalde tahtı hacze alman ve yukanda cins ve evsafı gösterilen menkul mallann 7/8/1984 gün ve saat 14.00'te mezkur mahalde 6183 Sayıh Amme Alacaklannın Tahsüi Usulü Hakkındaki Kanun Hükümlerinin açık arttırma ve peşin para ile satılacağı, ancak verilen bedel tahmin edilen kıymetin °!o 75'inden asağı olduğu veya hiç abcı bulunmadığı takdirde 2'nci satışın 14/8/1984 günü saat 14.00'te aynı mahalde yapuacağı ve fazla mâlumat almak isteyetüerin Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğüne müracaatlan ilan olunur. Basın: 20416 2 Müşteri ilişkileri konusunda deneyimli, sosyal yanı güçlü bayan ve bay elemanlar. 3 Satış servisinde yardımcı görev yapacak bay elemanlar. Başvurular şahsen ve mesai saatlerinde BİLGE YAYINCILIK A.Ş. Valikonağı Cad. 73/2 NtŞANTAŞI 141 51 24 141 51 25 148 22 04 148 22 05 MALIYE VE GUMRUK BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİŞ MUAVİNLİĞİ GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlıgı'nca 24.9.1984 pazartesi günü saat 09.30'da, Ankara ve lstanbul'da Maliye Müfettiş Muavinliği giriş sınavı açılacaktır. GİRİŞ SINAVINA KATlLABtLMEK İÇİN. a) Devlet Memurian Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak, b) 1.1.1984 tarihinde 30 yaşını doldurmamış bulunmak, c) Siyasal Bilgiler, İşletme, Iktisat, Hukuk Fakülteleri ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi İdari tlimler Fakültelerinden, Iktisadi ve Ticari tlimler Akademilerinden (veya bu vasıfları haiz olduğu Milli Eğitim Bakanlığj'nca tasdik edilecek yurtiçi ve >aırtdışı fakülte veya yüksek okullardan) birini bitinniş olmak, gerekmektedir. İsteklilerin sınav için gerekli belgelerle sınav konularını belinen kitapçığı, adları geçen Fakülte ve Akademiterle, Ankara'da Teftiş Kurulu Baskanhğı'ndan, lstanbul ve Izmir Defterdarlıklarında Maliye Müfettişlerinden, bizzat veya mektupla sağlayarak, başvurma ve kayıt işlemi için en geç 14.9.1984 pazartesi günü çahşma saatinin bitimine kadar Teftiş Kurulu Başkanlığı'na başvurmaları ilan olunur. Basın: 20503 güzel sanatlara hazırlananiarın ayrıntılı bilgi için başvurmalarını rica ederiz. teşvikiye maçka cad. maçka palas no 41/11 kap/1 tel. 40 56 50 1 Hekimhan Madenleri Müessesesi ihtiyacı; 1 adet Lastik Tekerlekli Loder, 1 adet Paletli Dozer (Riperli) ve 1 adet TracDrill (Kompresörilyle birlikte) kapalı teklif alrnak suretiyle satınalınacakur. 2 Bu ihale ile ilgili şartnaraemiz aşağıdaki adreslerden ücretsiz olarak temin edilebilir. a) ANKARA'da: Çankırı Cad. No: 57'deki Oenel Müdürlüğümüz Tedarik ve Ikraâl Müdüriüğünden. b) lSTANBLT'da: Sırkeci, Yaiıköşkü Cad. Yalıköşkü Iş Hanı Kat: 45'teki Mümessilliğimizden, 3 thalemize iştirak etraek isteyenlerin şartnamemiz esaslarına göre haarlayacakları kapalı teklif mektuplarını geçici terainatları Ue bir! likte en gec 31 TEM\a, Z 1984 günü saat 14.00'e kadar Genel Müdürlüğüraüz Haberleşme ve Arşiv Kısım Amirliğinde bulundurmaları gerekmektedir. 4 Postadaki vaki gecikmeler ve teklifler açıldıktan sonra gelecek tenzilât talepleri dikkate alınmıyacaktır. 5 Genel Müdürlüğümüz 2886 sayılı ihale kanununa tabi değildir. İlan olunur. ,«*..o Basın: 20548 İLAN TÜRKİYE DEMİR VE ÇELİK İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ANKARA MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI HESAP UZMAN MUAVİNLİĞÎ GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Hesap Uzmanlan Kurulu'nca 11 Eylül 1984 salı günü saat 9.30'da Ankara, tstanbul ve İzmir'de Hesap Uzmanhğı Muavinliği giriş sınavı açılacaktır. Sınava katılabilmek için; a) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak, b) 1.1.1984 tarihinde 35 yaşını doldurmamış bulunmak, c) SiyasaJ BUgiler, İktisat, Hukuk, tşletme, Iktisadi ve tdari Bilimîer Fakülteleri ile bunlara denkliği Milli Eğitim Bakanhğı'nca tasdik olunan yabancı fakülte veya yüksek okullardan birini bitirmiş olmak gerekmektedir. Sınavlara giriş şartlarını ve sınav konularını gösteren broşür, yukanda isimleri geçen öğretim kunımlarından ve Hesap Uzmanları Kurulu Başkanhğı üe Ankara, lstanbul ve Izmir Grup Başkanlıklanndan sağlanabilir. tsteklilerin 24.8.1984 günü akşamuıa kadar Maliye ve Gümrük Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Başkanhğı ANKARA adresine belgeleri ile birlikte yazılı olarak başvurmaları gerekir. Basın: 20257 DİŞ TABİBİ ORHAN TÜZÜN Levent, Güvercin Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok. Daire 7 Saat: 913 Tel.: 164 57 25 Randevu alınmasj rica olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle