Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkçe'nin Hacivatçası Prof. Dr. AKŞİT GÖKTÜRK Son yıllarda, Dil Devrimi konusunda çok yazıldı, konuşuldu. Türk Dil Kurumu'nun yarım yüzyıllık çabası, Türkçenin arılaşması. özleşmesi süreci, değişik açılardan, olumlu ya da olumsuz bir gelişme olarak yorumlandı. Ulusal kültürü tutucu bir açıdan tarumlayanlar, yöneltmedik suçlama bırakmadılar Türk Dil Devrimine. Cumhuriyet dönemindeki çağdaşlaşma süreci içinde, bütün devrimlerin kaçımlmaz bir parçası olduğuna inananlar ise, sürekli savundular Dil Devrimini. Sina Akşin'in 15 Mayıs 1984 günü Yeni Gündem dergisinde çıkan "Öz Türkçe değil özgür Türkçe" başlıkh yazısı da, Dil Devrimini öven sözlerle başlıyor. Toplumun demokratikleşmesi yönünde, alkışlanası bir geiişmeymiş Dil Devrimi. Halkla aydınlar. halkla yöneticiler arasındaki uçururnu kapaımış. oz Turkçeyı. Özellikle Almanca bilenlerde rastlanıyormuş bu görüşe. Oysa "cahil bir adamın mefhum yerine kavram deyince, bunun anlaırunı hayalmeyal sezinlemesinin yararlı sayılabileceğini kabul edelim. Ne kadar yararlı (bu)? Ortahğı karıştırdığımıza değecek kadar mı?" diye soruyor ardından. Sonra, yeni sözcükler yanlış kullanıhyormuş. Yanlış kullanımlar yayılıyormuş. Örneğin, "çözümleme" sözcüğünü yerine göre "halletmek", yerine göre de "tahlil etmek" diye anlamanız gerekiyormuş. "Süper Türkçe" deyimini, dilbilime parlak bir katkı olarak, kendine yarasır bir köşeye koyalım şimdilik. Kurnazlık suçlamasına gelince: Yeni Türkçe sözcükler öteden beri, bu dilin usta yazarlarının yapıtlarıyla. bir de Türk haikının benimsemesiyle yerleşmiştir. Bu yazarların aralannda sözleşerek. haydi önce şu sözcükleri kullanahm, bunlar yerleşince de şunu şunu kullanırız, diye izlenceler saptadıkları nasıl düşünülebilir? Hangi dilin gelişmesi böyle buyruklarla izlencelerle yönlendirilebilir? Böyle bir şey ileri sürebilen kişinin, 1984 romanındaki yöntemleri yaya bırakacak düşgücüne parmak ısınlsa yeridir. Oldu olacak, öz Türkçecilerin uydurdukları her yeni sözcük için belli yerlerden para aldıklarını da söyleseydi. " Ş e f f a f Türkçe konusuna gelelim: Türkçe, bitişken bir dildir. Başka deyimle, yapım çekim ekleri, köklerin sonuna hep benzer kurallarla takıldığından, dilbilgisel öğeler yönünden bir saydamlık, Türkçenin temel özelliğidir. Bükünlü bir dil olan Arapçada ise, her değişik sözcük, ayn CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER a>rı ayrı c/berlesinler. Ne yararı olur bunun? Oysa, bitişken Ö7elliğinden dolayı Tiırkce'de öğrenilecek ıkiuç bin kök sö/cükten ÜII binlerce saydaın ;>uz cük, deyinı, kavram türetilebilir. Adı geçen yazıda yer alan, 1850'den bu yana halka Osmanlıca öğretilseydi. Arap yaziM yaygın olarak okutulsaydı, türünden varsayımlara mantıklı bir dayanak bulnıak da olanaksız. Ne olurdu bu varsayımlar gerçekleşseydi? Çağdaş Türk toplumunun uygarlık düzeyi, çok çok Arap ülkelerininkiyle aynı olurdu. O da Türk ulusuna yeterdi, denecekse başka! Yanlış kııllanılan sözcükler, yeni "galatı meşhurlar" getiriyormuş dile. Sanki yanlış kullanım yalnız öz Türkçe sözcüklerde çıkıyor karşımıza? Sanki Tannnın günü "teşrif, talebe, inkılap" türünden bir alay Osmanlıca sözcüğün yanlış kullanıldığına tanık olmuyoruz? Her dilde yanlış kullanımlar vardır. Söz gelişi, Akşin'in yazısının ilk iki tümcesinde geçen "hizmet" ile "mahiyet" sözcükleri de dile yerleşmiş yanlışlardır. Birincisinin Arapçası "hidmet"tir, ikincisi de Arapça kalıba uydurulmuş bir Farsça sözcüktür. Ancak bu durum, günümüzde de her yanlış kullanımın dile yerleşeceğini kanıtlamaz. Dil, bireysel kullanımlar üstü bir dizge olarak, kendi kendini boyuna denetler, çok aykırı kullanımlan safra gibi atar. Nitekim, adı geçen yazıdaki, "hizmette bulunmak", "Nutuk'un aşağı yukarı dili", "Dil Devrimi uygulaması", "mevcut olan," "selefleri denli", "meydan (ve canına) okuyan" gibi özgün! kullanımların birer "galatı meşhur" olmasını bekleyemeyiz. Özleştirme akımı, geçmiş kültür zenginliklerimizden koparıyormuş bizi. Oysa, Shakespeare'in oyunlan Anglosakson ülkelerde bugün bile on altıncı yüzyılda yazıldıkları dilde okunmaktaoynanmaktaymış. Kutsal Kitap'ın on ycdinci yü/yılda İnuili/ce'ye yapılınış çcvirisi, bu gün kilısclerdc kullanılıyormıi'; Shakcspeare döncminde İngili/ ccdc lüretilen yeni sö/cük sayı^ı 12.(XX) dolayındadır. Shakespcare i^e, kendi gününde yeni sö/cükleri en çok kullanan. türelen, üstelik oyunlarıııda bilgiçliğe, Latince cambazlıklarına karşı çıkan, ağdalı deyimlerle alay eden bir yazardır. Shakespeare'in Osmanlı çağdaşı Bâkî: Giryan o Leyliveş nola sahraya salsa Bâkî'yi/ Mecnun'un âbı çeşmine hâkı beyaban teşnedir diye çok güzel yazıyor da bugün anlaşılmıyorsa, Kuran'ın bütün camilerde sürekli kullanılabilecek bir Türkçe çevirisi, on yedinci yüzyıl şöyle dursun bugün bile gerçekleştirilememişse. bunun da mı suçu Dil Devrinıinde, günümüzün öz Türkçecilerindedir? OSMANLICANIN ELİFBASI MI? "NuJuk"u, aslından az çok anlayarak okuyabilmek, bir Türk insanının aydın olup olmadığının ölçütü olmalıdır," diyor Akşin. Günümüz Türçesine yapılan çevirilere karşı çıkarak, bu gidişle N.Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları, Ülkemden Kişioğlu Göriinüşleri, S.Faik'in Lüzumsuz Adam'ı da Gereksiz Erkek olacak yakında, türünden Hacivat'ı bile çatlatacak şirinlikler yapıyor. Sanki buna benzer bir durum varmış. Nutuk'un günümüz Türkçesine çevirileri, Atatürk'ün "az çok" değil, iyice anlaşılması amacıyla yapılmıştır olsa olsa. Nitekim Türk Dil Kurumu'nun, Hıfzı V'eldet Velidedeoğlu'nun Soylev, Kultür Bakanlığı'nın Nutuk başhklı çevirilerinin bu yönde katkısı büyük olmuştur. Üstelik, Nutuk yakın tarihimizle bir hesaplaşma niteliğinde, belge değeri olan bir yapıttır. Önemli yönü, içeriği ile tarihsel bakış açısıdır. Bu bakımdan, anlamı biçemsel özelliklerinden doğan bir sanat metniyle, bir romanla, siirle karıştırılnıamalıdır. Nuluk, okuliarda Osmanlı dü/ya/ısına bir giriş olarak okutulnıalıymıs. I iselerde de divan şiirinden çok Osmanlı dü'\a/ısı öğretilmeliymiş. Tartışılmusı u/un sürecek bir öneri bu, ama Aıatürk'e Osmanlıcanın başöğretmenliği görevini yükle>en, Nutuk'u da Osmanlıcanın elifbası yapan bu buluş. doğrusu devrimlere öteden beri saldıranların elini böğründe bırakacak ustalıkla! Öz Türkçecilerin yazılarındaki "tutarlılık" kaygusu da çok gereksiz bir şeymiş. Bir kimse yazısında, sıkıcı olmasın diye hem "yazı, yazar, yazın" hem de "makale, muharrir, edebiyat" sözcüklerini kullanabilmeliymiş. Sanki özleştirmeciler engel oluyormuş buna. "Benim tutumumsa şu," diyor Akşin: " 0 / Türkçe değil, özgür Türkçe taraftarıyım. Meramımı en iyi anlatacak sözcükleri serbestçe seçebilmeliyim." Paşa gönlü nasıl isterse öyie seçsin, kime ne? "Meramı" yazılarını "arabesk" süslere boğmaksa, yerden göğe haklıdır. Ancak, bir yazıda süs değil de içerik önem taşıyorsa, dile getirilen düşüncelerde, dünya görüşünde, tarihsel yorumda bir bütünlük gözetiliyorsa, dil tutarlılığı da kaçınılmazdır. An Türkçe üzerine kurulması zorunlu değildir bu tutarlılığın, Osmanlıca ile de olabilir. Ama ikisinin karışımı bir aşureyi "özgür Türkçe" diye savunmak, üstelik bunu demokratik hoşgörü adına yapmak, bir başka büyük çclişkidir. "Bezmi irfânın şemi safâsı" Hacivat Çelebi de, dilbilgisi, mantık, töre, müzik, eğitim konulanndaki engin bilgisini, sözlerini Arapça, Farsça incilerle süsleyerek dile getirir. Sıkıcı olmasın diye, o da meramını öyle anlatmayı seçer. Sıkıcı olmaz, bayağı eğlendirir üstelik. Ancak meramı, üzüm yemek midir, bağcıyı dövmek midir, bir türlü belli olmaz. PENCERE Ekonomi Yazısı 9 HAZİRAN 1984 "Nutuk" okuliarda Osmanlı düzyazısına bir giriş olarak okutulmalıymış. Liselerde de divan şiirinden çok Osmanlı diizyazısı öğretilmeliymiş. Doğrusu bu öneri, devrimlere öteden beri saldıranlann elini böğründe bırakacak ustalıkta! yapı kuralıyla türetilir. Türkçe ile Arapçanın yapısal bağdaşmazheı da buradan doğar. Anlamca bir saydamlık, Türkçenin bu yapısal özelliğinin doğal bir sonucu, baslıca erdemlerinden de biridir. Bu saydamlığın Almancaya öykünmekle ilgisi yoktur. Öte yandan '•kavram"ın kavramaktan geldiğini görebilmek, bu dilde düşünmek isteyenler için önemli bir şeydir. Demokratik ilkeleri içten savunan bir kimsenin de, bilginin bütün bir halka mal edilmesi yönündeki çabalar konusunda "Ortahğı karıştırdığımıza değer mi?" diyecek ölçüde çelişkiye düşmemesi beklenir. ON BÎNLERCE SAYDAM SÖZCÜK Gökalp'ın "Türkçeleşmiş Türkçedir" ilkesi, daha önce de çok savunulmuştur. Ancak dilin, sözcük lerin, bir yaşama biçiminin, dünya görüşünün yönetim düzeninin kurumsal geleneklerini yansıttığı su götürmez bir gerçektir. Osmanlıca da böyledir. Bu bakımdan Dil Devrimi, kimilerinin sandığı gibi, kuru bir sözcükler savaşı değildir. Söz gelişi, "ilim" sözcüğünün Osmanlı kafasındaki kurumsal çağnşımları, bugün "bilim" sözcüğünün bizde uyandırdığı çağrışımlardan çok ayrıdır. En azından, medreseyle ilişkisinden dolayı, çafdaş deneyse) bilimleri, günümüzün bilim kurumlarını çağrıştırmaz. Aynca, "ilim, âlim. malum, talim, muallim..." gibi sözcüklerin birbirleriyle bağı, aynı kökten geldikleri bilinmeden bunlarla nasıl açık seçik düşünülür? Peki diyelim, gençler binlerce, on binlerce bu tür sözcüğü Gazetelerin başlıklarını okuyorum: Elektriğe zam geldi.. Benzine zam geldi . Ete zam geldi Demirçeliğe zam geldi.. Tüpgaza zam geldi. Kâğıda zam geldi.. Mübarek zam sanırsınız ki kendi ayağıyla tıpış tıpış gelıyor; yürümesini öğrendi. Oysa eskiden ne denirdi: Benzine zam yapıldı. Bizim çocukları birkaç kez uyardım: Kardeşim, bu zam gelmez. yapılır. Abi, dediler, artık buna alışıldı, bütün gazeteler "zam geldi" diye yazıyor. •k GÖNÜLSÜZ ÖVGÜDEN SONRA Ancak yazarın Dil Devrimini ikircikli duygularla alkışladığım anlamanız çok sürmüyor. " N e var ki..." demesiyle birlikte, bu tür yazılarda hep görülen mantık yapısıyla, o gönülsüz övgüden sonra öz Türkçecilere olur olmaz veriştirmeye başlıyor. "Mesela, cevap, imkân, tatil, kitap" gibi sözcükler yerine "örneğin, yanıi, olanak, dinlence, betik" gibi sözcükler kullanarak bir "süperTürkçe" getirmek istiyorlarmış. Çok da kurnazlarmış: Yeni sözcükleri birer ikişer süriiyorlarmış ortaya, biri tutunca ötekini uyduruyorlarmış hemen. Kimileri de "akılcı şeffaf" bir dil kurmak için istiyorlarmış EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Komşularımızı İyi Tanımak... Komşularımızı iyi tanıyor muyuz? Devlet olarak, ulus olarak, ülkemizin sınırlarına bitişik halkları, tarih boyunca onlarla ılişkilerimizi biliyor muyuz? Bu sorulara olumlu yanrt vermek güçtür. Okuliarda öğretılenlerle yetiniriz çoğunlukla... Bir de yoJumuz düşer de o ülkelere gidersek, bizde uyanan izlenimlerle, birtakım gözlemlerle yetiniriz. Komşu ülkeler, Yunanistan, Bulgaristan, Surıye, Irak, İran ve Sovyetler Biriiği ite geçmişten bugüne dek sürdürdüğümüz dostluklar; zaman zaman en kanlı savaşlara dönüşen düşmanlıklar; yengiler, yenilgiler konusundaki bikjilerimiz eksiklerte yanlışlarla doludur Oysa bir ülke çevresindeki ulusları iyi tammalı, geçmıştekı ilişkileri geregi gibi bilmeli, öğrenmelidir... Önümde koskoca bir kitap: "Bulgaristan ve Türk Bulgar İlişkileri. " Araştırmacı yazar Pars Tuğlacı'nın bir dev yapıtı... Belge, resim, bilgi yığını kocaman bir kitap. Tuğlacı, önsozünde şöyle diyor: "Insanların artık barış ve huzura susamış olduklan bu çağda dünya milletleri ve devletleri arasında alabildiğine silahlanma ihtiyacı duyulmasına karşın, genel olarak bir siyasi istikrar kurulma yolunda çabalann harcandığı da gözden kaçmamaktadır. Bu arada, milletlerarası ekonomik ve kültürel işbirtiği ve alışveriş de oldukça yüksek bir aşamaya ulaşmıştır ki bu durum insanı, milletlenn tahhi ve birbirieriyle olan ilişkileri açısından geçmişi günümüze bağlayan köpru üzerinde bir süre durup düşünmeye sevk etmektedir!' Bulgaristan, komşularımız arasında bizlere en yakın olandır. Bu yakınlık, beş yüzyıl beraber yaşamanın sonucudur. 1396'dan 187B'e dek Osmanlı İmparatoriuğu'nun bir eyaletidir Bulgaristan... Bertin Antlaşması ile bağımsız bir krallık olur. Beş yüzyıl boyunca Buigarlar, Osmanlı imparatoriuğu'nun çokuluslu, çok dinli yönetiminde yaşamlannı sürdürmüşlerdir. Bulgaristan; Silistre, Nigbolu, Sofya, Çirmen Sancak Beylikleri'ne aynlır. 1864 Rusçuk, Varna, Vidin, Tolci, Tımova, Tuna vilayetini oluşturacaktır. 1878'den sonra Bulgaristan Kralhğı bağımsız olur, ama Güney Bulgaristan yine de Rumelii Şarki vilayeti adıyla Osmanlılara bağlı kalacaktır. Atatürk'ün bir sözü var: "Türkiye ile Butgaristan'ın dost olmalan gerekir. Bulgaristan'a karşı olan Türkiye'ye de karşıdır." Hep biliriz Atatürk bütün komşularımızla iyi geçinmek, dostça ilişkiler kurmak özlemindeydi... Yaşamı süresince bu politikada başarı kazanmıştır. Geçmışte Bulgaristan'la aramızda birçok anlaşmazlık, pek çok savaş olmuştur. Ama bugün en iyi ilişkide olduğumuz komşumuzdur Bulgaristan... Arada hiçbir anlaşmazlık konusu yoktur. İki yandan da istenen, karşılıklı güvene ve anlayışa dayanan bir dostluktur. Pars Tuğlacı, önsozünde bu geniş araştırmanın nedenini şu sözlerle anlatıyor: "Aynı dostane ve samimi duygular içinde özenle kaleme aldığımız bu eserin gittikçe artan Türk Bulgar yakınlaştırmasını pekiştirmeye yönelik bir çalışma olduğunu toelirtmekien mutluluk duyanz." Pars Tuğlacı'nın bu belgesel çalışması Bulgaristan tarihinin öykülenmesiyle başlıyor. 681'de Bulgaristan'ın ortaya çıkışı, gelişmesi, Osmanlı yönetimindeki durumu, Bulgar kilisesinin halkın bilinçlenmesinde ve bağımsızlık arayışlarındaki yeri, Bulgaristan Kralhğı'nın 1877'den 1944'e kadar süren dönemi ile 1944'ten sonraki Cumhuriyet dönemi ayrıntılaria; belgeler ve resimlerle anlatılıyor. Kitabın öteki bölümlerinde de Osmanlı ve cumhuriyet dönemlerindeki Türk Bulgar ilişkileri; Türkiye'deki Buigarlar ve Bulgaristan'daki Türkler ve kültürel yaşamları söz konusu edilmektedir. Tuğlacı, son bölümde de tarihte ve günümüzde Bulgar kentlerini resimler, belgeler ve açıklamalaria tanıtıyor. Tuğlacı'nın Türk Alman, Amerikan, Fransız, İran, İngiliz, kalyan, Rus, Soyyet, Yunan, Yugoslav ilişkileri konularında da çalışmalannı sürdürdüğünü, bütün bu yapıtlar yan yana geldiğinde çok önemli belgesel bir yapıtlar dizisine sahip olacağımızı da haber vermek isterim. Feci bir trafik kazası sonucu bir yıl önce aramızdan ayrılan eşim ve arkadaşımız AVUKAT Taşındık.., Telefonlanmız da değişti.. Lütfen not edin: Adresimiz: Manolyah sok.No.20 ID.Leventİstanbul. Telefonlanmız: BURHANİYE ÖREN'DE Denetko Sitesi C/III3 Eşyalı Mevsimlik, 150.000. TL. İzmir Tel.: 111547256350 tLAN İSTANBUL ASLİYE 6. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLlCl'NDAN 1984/1191 Borçlu Üçel Mobilya Mehmet Nejdet Dabakoğlu'nun konkordato talebi üzerine Eyüp 1. k r a Tetkik Mercii H.'nin 1984/84 sayılı dosyası mahkememıze intikal etmiş olmakla. konkordatoya itiraz edenlerin haklarını mudafaa için duruşma günü olarak tayin olunan 4.7.1984 günü saal 14.OO'te mahkememizde icra kılınacak celsede bulunabilecekleri. dava basit usulu muhakemeye labi bulunduğundan ibraz etmek istedikleri belgeleri en geç ilk duruşma gününe kadar ibraz etmeleri veya göndermeleri. gelmedikleri takdirde gıyaplarında karar v;rileceği hususları HUMK'nun 509. ve 510. maddelerine istinaden ilanen tebliğ olunur. 4.6.1984 Basın: 7200 169 6430 (5hat) Eskiden zam yapan yönetim eleştirilirdi; şimdi zam kendiliğinden geldiği için hükümetleri ilgilendirmiyor. Tersine, Özal : ın ekonomi siyasetinde enflasyonun belini kırmak için zam yararlı bir araçtır. Gazeteciler soruyorlar: Sayın Başbakan yeni zamlara ne diyorsunuz? Biz yapmıyoruz ki!.. llgılı kuruluşlara sorun. Hem enflasyonu aşağı çekmek için zam yaparak "talebi kırmak" gerekir. 4.5 yıldan beri enflasyonun belini kırmak için zam yapıhyor; 4.5 yıldan beri enflasyonun beli kırılacağına orta direğin beli kırılıyor. 4.5 yıldan beri "talebi kırdık" da enflasyonun belini kıramadık. * Ekonomi siyasetine yeni giren deyimlerden birisi de "çekmek"... Eskiden çekmek sözcüğü çeşıtli biçimlerde kullanılırdı: Allah çektirmesin.. Çekilmez oldun. Karikatürist Cem, Meşrutiyet'in ilk döneminde "zamanın devlet ricalini" bir faytona oturtmuş. arabaya halkı koşmuş, altına da bir sözcük oturtmuştu: Çektiklerimiz! Başbakanlığı döneminde Hasan Saka'ya bir yurttaş telgraf çekmişti: Çekil!.. Saka yanıtlamıştı: Çekildim. 85 kiloyum. Şimdiki Başbakan birkaç yıl öricfe çok şişmandı; Amerika: da rejim gördü; çekildiği zaman artık 110 kilo gelmiyor, sanırım iki rakamlı sayılara ındi: şimdi konuşuyor: Enflasyonu aşağı çekeceğiz. Nasıl? Talebi kıracağız. "Talebi kırmak" zam yapmak demek; sürekli devalüasyon, sürekli zam yaparak enflasyonu aşağı çekmeye çalışıyor Özal; ama aşağı çekebildiği enflasyon değil, kişi başına ulusal gelirdir. 1980'den önce 1200 dolar olan kişi başına ulusal geliri Özal aşağı çekti; 900 dolara indirdi. * Yazmın sonuna gelmişken kapı çaldı Bu vakitte kim olabilir ki? Gittim, açtım. Zam gelmiş. Sordum: Sayın zam!.. Özal sana bu kadar güveniyor, enflasyonun belini neden kırmıyorsun? Zam türkü söylemeye başlamaz mı: Kır belini Ali dayı, kır belini vay!.. RADAR REKLAM A ^ . BAŞSAĞLIĞI C'amiuiTiızın kıymctli mensubu. mümtaz insan \e deeerli uyenıı/ Sa\iMay Başkanı Buyuaın... Bir kahvemizi için! 30. Eğitim yılında; 14 Dünya Rekoru, 23 Dünya Şampiyonluğu ve 27.050 mezunu ile sadece Türkiye'de değil, dünyada da sahasında en tecrübeli, en güvenilir; uzman DEV KURULUŞ CAHİT EREN'in acısını kalbinıize aömü\or, tanrıdaıı rahmet. kederli ailesine başsağlıeı diliyoruz. I.I . IKTISAT FAKLLTKSI MKZLNLARı CF.MÎM:Tİ GENKL MKRKKZI İLAN ESKİŞEHİR 1. ASLİYE HLKUK HÂKİMLİĞÎNDEN Dosya No: 1983'326 Davacı Hasan Hüseyin Kerman larafından davalılar Mahmut Murat, Abdülbaki Etike ve Zeki Can aleyhlerine açılan alacak davası sebebi ile; Adresi tesbit edilemeyen davalı Abdülbaki Etike'nin duruşmanın bırakıldığı 21.6.1984 perşembe günü saat 09.00'da mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunması, veya bir vekille kendisini temsil ettirmesi davalı Abdülbaki Etike'ye dava dilekçesi ve daveliye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 18202 GÜLAY BAŞAK ile ERDOĞAN TAŞKIN e\lendiler Haziran 1984. Beyoğlu Evlendirme Dairesi ELEKTRONİK ÇAĞINDA ELEKTRONİK DAKTİLOGRAFİ eğitimindc de önder. ELEKTRONİK DAKTıLOLARLA Bcyo^lu ŞubMâ Kadrtoy $Hb«ci Beyajd W,t,at Pasa Cad 14T J isMuat Cao >»nca Ha*. 67/7 Altyoi. Ku&l. Caduesı &3 YAZI IS4.ERİ Te 527 55 25 527 49 03 522 2ı 06 Tc 149 79 93 '«9 8t 06 iM 90 n Te* 338 08 4 2 3 3 6 M 50 Evleııdik. ıııııtluyuz... Nursen Babacan (Karakaya) Erkan Babacan 7 Haziran 1984 Istanbul MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI OSMANELİ İCRA MEMURLUĞUNDAN 1983 104 Tal. Bir borçian dolayı hacizli \e aşağıda cins ve miktarı yazılı mallar ayrı ayrı gruplar halindc sa:ı^a çıkarılmı>tır. ında saıı^a c, ıka Birincı gruptaki maHarl8.6.1984 günü ^aal 14.0014.15 arasında Osmaneli Tralosan tabrika> rılacak olup, diğer gruptaki mallar da aynı gün ve yerde I5'er clakikalık ara ile saıısa cıkarıla ak. olup, bi riııci açık artırmada lahmin edilen kıymetlennin °o 75'ine isıekli çıkmadığı lakdirde aynı mallUıı 19.6.iyN4 güıuı aynı yer ve saaııe 2. artırmaya vikarılarak cn v"ok fiyaı verenc saiılacaâı. saıı> şarınanıesıniı yukarıda \ .ı/ılı dosya numarası ile lcra DosyaMiıdan görülebileceği, arurmaya ışlirak cdcceklerden gruplarııı muhammen bedellerinin % 10'u nisbelinde ıcminal alınucaüı, fazla bilgi almak iste>enlerin >ukanda ya/ılı dosya numaraM ile memurluğumuza başvurnıalan ilan olunur. 31.5.19X4 ILAN KADIKÖY İKİNCİ ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1984/346 Vesayet Kadıköy Kantarcı Buluş sokak Çamlık Apt. No: 5/3 adresinde ikamet eden Şadan Çatakalı, halen Kuıahya Cezaevi'nde hükumlü bulunan Tacan Çalakaliye hükümlülüğu nedeni ile vasi layin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 7216 ET VE BALIK KURUMU ZEYTİNBURNU ET KOMBİNASI MÜDÜRLÜĞÜNDEN kombinamız inşaat onarım işleri Bayındırlık Bakanlığı 1984 yılı birim fiyalları esasına göre kapalı zarf usulüyle eksiltmeye konulmuştur. 1 İhale 22.6.1984 cuma günü saaı 15.0u'te Zeyiinburnu Et Kombinası Müdürlüğü binasında yapılacaktır. 2Tahmini keşif tuları 15.000.000.TL. (Onbeşmilyon) liraolup geçici teminalı 507.500. TL. (Beşyüzyedibinbeşyüz) liradır. 3 İhale dosyaları Müdürlüğümüzde görülebilir. 4 Eksiltmeye girebilmek iı;in \eterlik belgesi alınması şart olup isıeklilerin; a) En az C. grubundan 15.000.000. TL.'lik Bayındırlık Bakanlığı müteahhitlik karnesinin aslı veya noterden lasdıkli sureti. b) İş bitirme belgelerinin taahhüt bildiriminin aslı veya noterden tasdikli sureti. c) 1984 yılı vizeli ticaret odası belgesi. d) Mali durum bildirisi ile birlikte Müdurlüğümüze 20.6.1984 earşamba günu saat 16.00'ya kadar bir dilekçe ile müracaaı eımeleri gerekmekıedir. 5 Yeterlik belgesi 21.6.1984 perşembe gününden itibaren Müdürlüğümüzden alınabihr 6 Geçici Teminat Müdürlüğümüz Muhasebe Şefliği veznesine yatınlacak ve karşılığında makbuz alınacaktır. 7 Tekliflerin eksiltme günü saaı 14.00'e kadar eksiltme sartnamesinin 9. (dokuzuncu) maddesine uygun olarak Müdürlüğümüz yazı işlerine verilmiş olması şarıtır. Telgrafla muracaaılar ve postada vaki gecikmeler kabul olunmaz. 8 kurumumuz 2886 sayılı kanuna tabi olmayıp ihaleyi tamamen veya kısmen yapıp yapmamakıa ya da dilediğine yapmakta serbesllir Basın 18013 BİRİNCİ GRLP Malın C'insi Hurda Demir Boş Bidon Bo> Bidon Kuçuk Yanık Yağı Demir Tekerlckli araba Muhtelif tbadda Siyah Çckme Boru Bakır Kablo ivin Demirdon Bakır Sepeıi 500 Kg.lık bakır lel i«,i" Demir Makara 300 Kg.lık bakır tel için IXtnır Makara 2 tonluk silindirik Depo Adedi 4713 128 10 1697 3 130 8 7 3 2 kg. Ad. Ad. kn. Ad. Ad. Ad. Ad. Ad. Ad. Muhammen Bedeli 400.605 .(Xt 96(KX).(X) 5.000.00 135.760.00 45.CKX).(K) 665.S80İK) 16().(KK).0( 35.0O0.0O. 15.(KX).(K> Tl . Tl TL. TL. Tl II 1 1 5O.(KX>.(K1 I Tl . EROL SERDAR'ın Anısı bizlerle yaşıyor. EŞİ VE ARKADAŞLAR1 Bısol Marka Para Kasası Faciı Marka kollu Hesap Makinası Cl.ASSIC marka Portatil Ya/ı MakiııaM Deri Koltuk Teba Elekırikli Konveklör t t a p Marka Vanlilatör 1 R İ V M P H marka Yazı MakiııuM AsTckııik Marka Vnrinli Hu/ıl»l:ıbı İKİNCİ (.Rl P 1 Ad. i Atl. 1 Ad. 11 A d . 2 Ad. 5 Ad. 1 Atl. 1 Atl. H.iMiv 7127 5O.(KK).(X) 4OAMKKK) 2O.(KK1.(XI I1O.(NX).(X) 5O.(XX).(XI 5O.(XK)()O 5(U1(X).00 80 IXK)(XI I 1 1 ! 1 1 1 1 • Pasaportunıu kaybettim. Hükümsüzdur. YASEMİN BERBER. * Okul kimliğimi, hüviyetimi. sigorta kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ERGUN ÖZDEMİR. • Ordu Ulubey ilçesi nüfus nıemurluğundan aldığım nüfus hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdur. BANU EMEKSİZ • Sıvas Zara ilçesinden aldığım nüfus hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdur. HASANLAFCI