15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 1984 KÜLTÜR YAŞAM YÖNETEN ŞAHİN ALPAY YAYEV DÜNYASEVDA EVCELEME ARAŞTIRMA Zevkle okunan bir uygarlık tarihi kitabı Afşar Timuçin, Gerçekçi Düşüncenin Kaynakları, De Yayınevi, ocak 1984, 391 s. ARDA DENKEL Afşar Timuçin'in bu kitabım başhğına bakıp bir t'eNefe yazısı beklentisiyle alanlar şaşıracak, belki de biraz duşkırıklığına uğrayacaklar. Çünkii ellerine aldıkları 391 sayt'alık metinin yalnızca 140 sayfalık bir bölümünün felsefe ile ilgili olduğunu, gerisinin tarih ve bir olçüde de kültür tarihi olduğunu görecekler. Sayın Timuçin 3. sayfaya "Başlangıçtan Yeniçağa Düşünce Tarihi" altbaşlığını okuru buna hazırlamak için koymuş olsa gerek. Ancak bu da bir ölçüde yanıltıcı, çünkü kitap düşünce tarihinden daha büyük bir ağırlıkla siyasal, toplumsal olaylar tarihini kapsıyor; kısacası, bu bir uygarlık tarihi... Kitap bu çerçevede değerlendirildiğinde, duru bir Türkçe ile yazılmış, kolay okunan, özetlediği tarihi okuru sıkmadan veren bir metin. Uygarlık tarihini yazarın "gerçekçi düşünce" deyimiyle andığı kavrama bağlamayı amaçiayan giriş bölümüniı bu değerlendirme dışında tutmak gerek. Bu bölümde a n arda sıralanan \e felsefi anlamda savunuları verilmeyen bir savlar seliyle karşılaşıyoruz. "Hersaglıklı düşünce çabası gerçekligin bilgisine ulaşmak yolunda atılmış bir adımdır... Düşüncede her şe> tüm nesnel varlıgın dogru olarak anlaşılmasına adanmışlır" (s. 9). Buna göre acaba sanat "saglıkiı düşünce" çabası dışında mı bırakılıvor sorusu s. 38'de yanıtlanıyor: "Her gerçek sanat çabasında haşlıca tutum gerçekçilik(ir... Her sanat yapılı zorunlu olarak gerçeklikleri yansıtır." tiU.li gercekleri olmak gerekir." (•.. 13) Vazatca amaçlanıynr olmasa bile, bu önermelerde doğa bilimi, onun felselesi, mantık, matematik, \arhkbilim, bilgi kuramı dışlanıyoımuş izlenimi doğuyor. 16. sayfada, gerçeklikten anlaşılanın, fclsefedeki epistemolojik gerçekçilik, yani. düşüncelerin doğruluğunu, dış evrende karsılığı olmak ve iç tutarlılık ilkelerivle temellendirmek olduğu görüİüyor. Ancak bu çalışmada, felsefe tarihi için önemli bir yeri olan, varlıkbilimsel anlamdaki gerçekçiliğe yer verilmiyor. Öte yandan 227. sayfada, bu son anlamda gerçekçi olan Plalon salt epistemolojik gerçekçilik açısından eleştirilerek, başka bir açıklamaya gerek duyulmaksızın, gerçekçilikten dışlanıyor. Ortaçağ felsefesinde başlıca tartışma konularından biri olan varlıkbilimsel gerçekçilik. s. 374375'te karşıtı olan kavramcılığa değinilmesine karşın, ele alınmıyor bile. yetınilnuş. "Aydınlar" üzerine yuzüar "Aydın" dediğimiz, bazen bu kavramı yeterli bulmayıp, "entellektüel" olarak nitelediğimi/ kişiler kimlerdir? Bu kişilerden oluşan zümrenin sosyal temelleri nedir? Aydınlar zumresi toplumlarda ne gibi roller yüklenir? Bizim toplumıımu/da bu zümre ne gibi özellikler taşımaktadır? Aydınlarımızla toplumun geri kalanı arasındakı ilişkiler nasıldır? Bunlar ve benzeri soruların araştırılması, aydınlarla loplum arasında hayli belirgin bir kopukluğun bulunduğu ülkemizde birçok açıdan onem taşıyor. Oysa, bu alandaki incelemeler, Şerif Mardin'ın dediği gibi, "konuyu ancak aralamayı başarmıştır." Bu yazıda, aydınlar ve aydınlarımız üzerine son sıralarda yayınlanan kalkılara okurların dikkatini çekmek istiyorum. zamanlarda yayınlanan başka katkılar da Cumhuriyel Dönemi Türkiye Ansiklopedisi'nde yer alıyor. Mural Belge, Cemil Meriç ve Yalçın Küçük'ün buradaki yazılannda "aydınlarımız" konusunda çeşitli uyarıcı gozlemler var. Cemil Meriç'in "Neden bir entelijansiyamız olmamış?" sorusuna verdiği yanıt, bunlara iyi bir örnek. Meriç şöyle diyor: "İzaha çalışalım. Avrupa'da kültürün aracı: Akıl; Asya'da: Coşku. Aklın dili: Söz: coşkunun: Musiki. Avrupa'da söz musikiden kopmuş, Asya'da musikinin kendisi. Avrupa'da soz, bir izah cehdi, bir deliller geçidi, istidlaller arasında bir çatışma... Avrupa zekânın vatam, Asya gönlün. Zekânın dili: Nesir; gönlün: siir" (s. 133134). Bu yazının başında sıraladığımız soruların gerek teorik olarak tartışılması bakımından, gerekse aydınlanmızla ilgili sorunların daha somut olarak ele alınması açısından en verimli çıkış noktasını Ülşener'in Zihniyet, Aydınlar ve Izmler (1983) adlı kitabında bulunan ve ilk kez 19771978de İktisat FaküKesi Mecmuası'nda yayınlanan makaleleri oluşturuyor. CVMHURİYET/5 Duyduk Gördük e?% Kimi vetersizltkler Düşüncenin evrimine ağırlık veren bir uygarlık tarihi olarak. kitabın yetkinliğine gölge diışüren kimi noktalara değinelim. Önemli bir eksiklik. dizin bir yana, içindekiler sayfasının bile bulunmaması. Sayfa 200'deki alı başlık gerçekte Efesli olan Herakleitos'u Miletli yapıyor. Anaksagoras (ve F.mpedokles?!) atomcular safına katılmış. Anaksagoras'ın parçacıklara dayanan bir gorüşu olduğu doğru, ancak onun parçacıkları sonsuza dek bölünür nitelikli; yani atome (bölünmez) değil. Sayfa 194'teki, herhalde, bir baskı hatası, eski Yunanistan'ın "sömürgeleşme" yoluyla zenginleşme dönemine girdiğinin öne surülmesine neden oluyor. Herakleitos'a 5 sayfa verilirken Eka okulu 2 paragraf ve bunun içindeki Parmenides yarım sayfadan az yer tutuyor. Oysa, düşünce tarihindeki ilk uslamlamaları veren odur. Felsefenin özünü uslamlamalarda bulanlar için bu bir duşkınklığı olacak. Herakleitos ile Parmenides'te karşıt savlarla ortaya çıkan değişim sorununun EKO/VflMbı MYUIl »l*zyi WllUİU*11tlU$. dakisloganlanndan biriniyansuıyor. Evet, "Halkçı Parti karma ekonomiyi benimsemiştir" deniyor burada. Ama Halkçı Parti'iün düzgün yazmayı pek benimsemediği açıkça görüİüyor. Ya halktn Halkçı ftırti'yi benimseyip benimsemediği? Orası şimdidm belli ya, biz biraz gecUcmeyle açıktanacak olan resmi sonuçlan bekleyelim yine de. Kim ntrui hf>nim<f>mii& Yutandaki fotoğraf, Halkçı Parn'nin yerel seçimkr masm "Toplum ve Bilim^in son sayısı Sosyal bilimciierimizin üniversite dışında çıkardıkları iki dergiden biri olan Toplum ve Bilim'in kış 1984 sayısında ana konu "Aydınlar". Bu başlık altında toplanan yazıların ilkinde Şerif Mardin, Sabri Ülgener'in (19101983) gerek Osmanh, gerekse Cumhuriyet döneminde aydinlarımızın yüzeyselliği ile ilgili tespitlerinde ne kadar haklı ise de, bunun nedenlerini açıklamada "bazen yüzeyde" kaldığı göruşünü ileri sürüyor. Ve aydınlarımızın yüzeyselliğini, ortak oldukları "eninde sonunda her şey dış şartları düzenlemekle düzelecektir" şeklindeki bir düşünme tarzı ile açıklamayı deniyor. Yüzeyselliğimizi kultürel yapımızda saklı bazı özelliklere bağlıvor. Profesör Mardin'in soruna bugüne kadar denenmemiş bir açıdan yaklaştığı yazısında, okurlar ilginç ipüçları bulacaklar. 1640 yıl önce İstanbul Yerel seçimler öncesi en çok üzerinde durulan konulardan biri büyük kent belediyelerinin durumuydu. Cazetemizde, Abdülaziz dönem'mden başlayarak Istanbul'un öyküsünü anlatan, Sadun Tanju'nun kaleme aldığı bir dizi yazı yayımladı. Ama "bu şehri Stambul"un öyküsünü isterseniz iyice gerilere, İsa 'dan 340 yıl kadar sonraya gidip İmparator Julianus'un kaleminden dinleyelim. Bakalım Bizans'tan bu yana kentte değisen fazla bir sey var mı? "340 yılında Eusebius, Constantinople Piskoposluğu 'na atandı. Böylece Gallus ve ben, tzmıt ile baskent arasında gidip gelebilme olanağına kavuştuk. Bu iki kent arasında en çok sevdiğim Constantinople 'ydi. Doğumumdan iki yıl önce kurulan Constantinople 'nin köklü bir geçmisi yok, ama gürültülü bir hayatı ve kehanetlere bakılacak olursa, parlak bir geleceği var. Konstanün, bilinçli olarak eski Byzantium 'u Roma İmparatorluğu 'nun baskenti olarak seçmis ve eskisinin yerine kurduğu bu yeni kente kendine özgü bir alçakgönüllülükle kendi adını vermisti. Kentli birçok çocuk gibi ben de Constantinople 'nin canlılığmdan ve yeniliğinden çok hoşlanıyordum. Constantinople sokaklan hep toz içindedir ve kireç kokar. Bu keşmekeş belki güzel sayılmaz, ama insana bir canlılık verir. Kentin görünümü günden güne değisir. Gençliğimin bana aşina olan manzaralarmın yerini şimdi yeni yapılar, yeni sokaklar, yeni caddeler aldı. Büyük bir olayın sonunda değil de başlangıcında olmak ne güzel!" Merak edenlere hangi kitap tan alıntı yaptığımızı açıklayalım: "Hükumdar" / Yazan: Gore Vidal/Türkçesi: Cahit Düzel/E Yayınlan 1974. Hayat pahahltği üzerine Üç arkadas pahahltktan yakınıyorlardı. Biri: Geçinmek iyice zorlastı, dedi. Karım gıdasızhktan öyle zayıfladı ki, benim eski kravatlardan kendine elbise biçiyor. Öbürü dudak büktü: Geçen gün banyodan gelen çığlıklarını duydum. Içeri daldım, bir de ne göreyim, zavallı karım zayıflıktan su boşaltma deliğine kaçmış. Elini uzatmasa nasıl dışarı çekerdim bilmiyorum. üçüncüsü basmıs kahkahayı. Yok azizim, sizin evde çekilenler bizimkinin yanında hiç kalır. Geçen gün kanmla sokakta kiraz yedik. Birden ağzmdaki çekirdeği yutmasın mı? Pek önent vermedik ama, az sonra sokakta rastladığımız bir arkadası laf arasında karıma ne dese beğenirsiniz? Ne dedi, ne dedi? Hamile miun şekerim, dedi. Dar bir çerçevede gerçekçilik Sonuçta eğilim, gerçekçiliği biraz fazla dar bir çerçeveye sıkıştırmak noktasına ulaşıyor: "Gerçekçi olmak, insan bilgisini hem tarihsel hem de toplumsal konumu içinde dogru olarak kavramakla olasıdır" (s. 20). Tarihsel boyutta bir bilgi sosyolojisi dışında felsefi gerçekçiliğe yer yok rnudur? Bunu cartışmak yerine, gerçeklerin "tarihseltoplumsal boyutlarda oluştuğu" önermesi bir apaçık doğru olarak varsayılıp "gerçekçi olmak islemekle gerçekçi olmanın" başka başka şeyler oldukları vurgulanıyor (s. 20). Eğer uygarlık tarihini araştırmak epistemolojik aniamda gerçekçiliği araştırmaksa (s. 25), yine bu tarih içinde bulunan ve 25 yüzyıldır felsefecilerin (maalesef diyelim) çoğunluğunun benimsediği idealizm ne olacaktır? Tutarlılık için, gerçekçiliğin bu anlamdaki bir araştırması ya felsefe tarihinde yeralan idealist görüşleri budamalı, ya da bu görüşleri gerçekçilikten sapma noktasına götüren varsayımları inceleyerek, karşılaştırmalı bir çözümleme içinde sunmalıdır. Kitabın 48. sayfasında başlayan uygarlık tarihi öyküsünde böyle bir tutum bulmak güç: Çoğunlukla olaylar ve düşünceler, "gerçekçi" olsun olmasın a n arda sıralanmakla Aydın kimdir? Aydınlarımızı çok uğraştıran bir soruya, "Aydın kimdir?" sorusuna en doyurucu yanıtı da Ülgener vermekte: "Fikir ürünleri ve temsil ettikleri deger anlayışı ile loplumu etkilemede önder fonksiyona sahip (veva öyle olduklanna kendilerini ve başkalarını inandırmış) kişilerin dagınık ve gevşek gruplanışı... Fikrientellektüel vasıflan ile çoğu zaman tenkit ve muhalefet biçiminde, ses ve söz sahibi olmayı statülerinin vazgeçilmez misyonu sayan bir grup (Zihniyet, Aydınlar ve 'Izmler, s. 6768). Empedokles, Anaksagoras ve özellikle Demokritos'ta nasıl çözüme götürulduğüne değinilmemiş bile. Birer paragrafta verilen bu uç filozofa toplam bir buçuk sayfa ayrılmış. Sokrates'in yalnızca kişiliğini 3 sayfada tanıtırken, Demokritosgibi, çağdaş bilim ve düşünce üzerindeki etkisi ağırlıklı olan bir filozofu böyle kısa eeçmek ne ölçüde "gerçekçi?^ İddialı sayıiabilecek savlar İddialı sayılabilecek böyle savların savunulması yerine genellikle hemen sonuçlan irdeleme tutumu giriş bolümünün belirgin özelliklerinden. İletilmek istenen ne ölçüde toplumcu bir görüş olursa olsun kimi dilegetirişler ya felsefe açısından daha özenli bir biçimde sunulabilir ya da hiç olmazsa savunulabilirdi. "..Düşünce alanında herhangi bir çaba, herhangi bir etkinlik ortaya koyarken, her yaptigımızı toplumsallık ölçütüne göre doğrulamak zorunda oldugumuzu unutmamalıyız... Düşünürün başlıca ilgi alanı loplum olmak gerekir, toplumun evrensel nile Osmanh "toplumları" ve ekonomisi incelemeleri ARSLAN KAYNARDAĞ Osmanh toplum ve ekonomisine ilişkin bilimsel araştırmalar son yıllarda çoğaldı. Üç kıtaya yayılan bir imparatorluğun bıraktığı son derece değerli ve zengin belgeler üzerinde incelemeler yapan çeşitli ülkelerin bilim adamları yeni bilgiler elde ediyor ve özgün yorumlar getiriyor. Batı Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin arşivlerinde yeni incelemeye başlanan belgeler, bu geniş imparatorluğun sorunlanna açıklık kazandırdığı gibi, Macaristan'dan Gürcistan'a, Cezayir'den Yemen'e kadar çeşitli ülkelerin tarih boyunça birbirlerini nasıl etkilediklerini de gösteriyor. Osmanh toplum ve ekonomisinin tarihiyle ilgili iki bilimsel toplantı 1973 ve 1977 yıllarında Ankara'da Hacettepe Üniversitesi'nde yapılmış, bildiriler sonradan yayımlanmıştı. Fransız Ulusal Bilim Araştırmaları Merkezi (CNRS), 1980 yılında Strasbourg'da üçüncü toplantıyı düzenledi. Bilmdirilerin konuları bu kez, 18. ve 19. yüzyıllarla sınırlandırılmıştı. Bu bilimsel toplantıda okunan bildiriler Economie et Societes dans L'Empire Ottoman başlığı altında yayınlanmış bulunuyor. Kitabın adında dikkati çeken "toplumlar" sözcüğü toplantı çalışmalarının, imparatorluğa bağlı çeşitli ülkelerle ilgili olduğuna işaret etmekte. Gerçekten de toplantıda bu ülkelerin birbirlerini nasıl etkilediğini inceleyen bildirilerin sayısı az değil. Önsözde belirtildiğine gore toplantıda ortaya çıkan onemli sonuç şu: Balkan ve Arap ülkeleri gibi bugün imparatorluğun dışında kalmış milletlerin arşivlerinde yapılacak çalışmalara büyük bir yer verilmeü. Zira Türkiye ve Batı Avrupa kaynakları, bilimsel çalışmalar için yeterli olmamakta. Öte yandan yalnız devlet arşivleri değil, özel arşivler, cemaat, vakıf, dernek ve parti arşivleri de tarih çalışmaları için zengin kaynaklar. Nitekim kitaptaki bildirilerden çoğu böyle kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmış. Bildirilerden bazılannm ele aldığı konular şunlar: Osmanh tmparatorlugu'nun Çağdaşlaşmasında Karşılaşılan F.ngeller (Enver Ziya Karal); Osmanh Tarihinin Marksist Çözümlemesinde Durağanlık Kavramıyla İlgili Kuramsal Düşünceler (Râgıp Ege); Tanzimat ve Toplumsal Eşitlik (Bernard Lewis); İstanbul'da Medrese ve Tekkelerin Sayısal Görünümü (Klaus Kreiser); Islahhaneler (H. J. KornrumpO; Jön Türklerin Yabancılaşması (Şerif Mardin); 19. Yüzyılda İstanbul'da Fransa'ya Bağlı Mason l.oealan (Paul Dumont). 35 bıldırinin 12'sini Türk, 23'ünü yabancı bilim adamı hazırlamış. Her konu üzerinde durulup tartışılacak nitelikte. Kitabın Türkçeye çevrilmesi herhalde yararlı olacaktır. fakat "kendiierinden çağlarının çok ötesinde çözümler gelmeyen" filozoflar olarak tanıtıhyorlar (s. 221). Platon'un idealleri için "onlar somut gerçeklikleri olan şeylerdir ya da daha doğrusu somut şeylerdir, yani her birinin tözsel ve bireysel bir gerçekligi vardır" (s. 227) demenin hangi baskı hatasından kaynaklandığını saptamak güç. Arisloteles'e ayrılan 20 sayfa içinde, bu düşünürün f4İsefesinin kalbi olan özdekbiçim, potansiyelaktüel ve dört neden öğretilerine bir sayfadaa az yer verümesini aniamak da güç. Buna karşılık Helenistik felsefeye ayrılan bölüm genellikte hem daha kapsamlı hem de toplumsal koşulların düşünceyi belirleyiş biçimini ele alıyor. Bu olumlu niteliğin öbür bölümlerde de bulunması kitabı bütünüyle daha yetkin kılardı. Tarihsanatfelsefe evrimlerinin karşılıklı etkileşimi, tarih içinde toplumsal koşulların felsefe sorunlarını ve özellikle gerçekçi tutumu belirleyiş biçimi, daha büyük bir özen ve ayrıntıyla vurgulanabilirdi. Sayılan bu olumsuz yönlerin, kitabı daha çok felsefe açısından eleştirdiği açık olsa gerek. Giriş bölümu dışta tutulursa, Sayın Afşar Timuçin 'in önsözde alçakgönüllülükle belirttiği gibi, iddialı olmayan, fakat rahatlıkla ve zevkle okunan bir uygarlık tarihi yazmış olduğu vurgulanmalıdır. • Dr. Arda Denkel Boğaziçi Üniversiıesi Felsefe Bö~ liimü öğretim üyesidir. Toplumsal koşullar ve felsefe sorunları Platon ve Aristoteles'e 46 sayfa ayrılmış. Bunlar "çalışkan", Belge, Meriç ve Küçük Toplum \e Bilim'de "aydınlar'" konusundaki diğer katkılar arasında tlhan TekeJi ve Selim İlkin'in Kadro hareketinin ideolojisi üzerine bir incelemeleri ile Zafer Toprak'ın II. Meşrutiyet döneminde, Rusya'daki Narodnik akımdan esinlenerek gelişen Osmanh "halkçı" akımını konu alan makalesi bulunuyor. "Aydınlar" konusunda son KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak SURELI 1AY1NLARDAN SEMİNER, Sayı: 2/3, Aralık 1983Ocak 1984. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından yayınlanan dergi, antropoloji, eğitim, felsefe, psikoloji ve sosyoloji dallarında telif ve çeviri makalelere yer veriyor. Fakülte dışından gönderilecek katkılara da açık olan derginin son sayısındaki yazılar arasında şunlar var: "T.Bumin, "Praksis Felsefesinin Hegeki Öncüleri" T . Altug, "Kant Estetigine Bir Bakış,"/H. Rızatepe, "Bilgi Bir Tür İnanç mıdır?"/Ö. Sayın, "Aydınlar ve Bilgi Sermayesi." Katkılar arasında Doğan Özlem'in sosyal bilim felsefesinde pozitivisttarihselci akımlar ayrımını konu alan "Tinsel Bilimlere Giriş'in Yuzüncü Yılı ve Dilthey" başhklı makalesi özellikle dikkat çekiyor. Özlem'in Seminer'in 1. sayısında da "Bilgi ve Bilimde OlguculukTarihselcilik Tartışması Üzerine" adlı bir incelemesi çıkmıştı. TARİHTE BUGUN Mümtaz Ankan 'MYLAI "KATLİAMISAHIĞI/ 29 Mart KISA... KISA... Franz Oppenheimer / DEVLET, Çev. A. Şenel V. Sabuncu, Kaynak Yayınlan, Mart 1984, 228 s. Nazilerin Almanya'dan göçe zorladıkları bilim adamlarından olan Oppenheimer (18641943), hayatının geri kalan kısmını ABD'de geçirmiş ve orada American Journal of Economics and Sociology adlı dergiyi kurmuştur. Çevirmenlerin belirttiği üzere, birçok düşüncelerini Marx'tan alan, ancak Marxist olmayan Oppenheimer'ın ilk kez 1909'da yayınlanan bu kitabı,' konusunda klasik eserlerden sayılıyor. Ömür Sezgin / TÜRK KURTU LUŞ SAVAŞI VE SİYASAL REJİM SORLNU, Birey ve Toplum Yay., Ankara 1984, 159 inceleyen kitabı, bu konuda başlıca kaynaklardan biri. Değerli araştırmacı, ilk basımı 1971 yılında yapılmış olan bu eserin devamını oluşturacak olan 19141918 dönemi üzerine çalışmalarını surdürüyor. A. Gramsci / MODERN PRENS, Çev. Pars Esin, Birey ve Toplum Yay., Şubat 1984, 172 s. Gramsci'nin 19291935 arasında yazdığı çeşitli yazılar, 19481951 tarihleri arasında 6 cilt halinde yayınlandı. ilk kez 1949'da basılan 4. ciltte (Note sul Machiavelli, sulla politica e sullo Stato Moderno) toplanan yazılar İtalyanca aslından Türkçeye çevrilmiş bulunuyor. Gan Şafak / YENİ TOPLL SÖZLEŞME DÜZENİ, AraştırmaEğitimEkin Yay., Istanbul 1984, 197 s. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavi Yasası'nın karışık düzenlemelerinin anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla hazırlanan kitap, toplu görüşme ve uyuşmazlık sürecini geliştirilen bir şemadan yararlanarak açıklıyor. Öncelikle işçi ve işveren temsilcileri için yararlı bir kaynak. İnci San / SANAT EĞİTİMİ KLRAMLARI, Tan Yavınları, Ankara 1983, 214 s. Ankara Ü. Eğitim Bilimleri F. Öğretim üyelerinden Dr. San'ın kitabı, sanat eğitimi kavramım; 19. yüzyıldan bu yana özellikle Almanya'daki gelişimini ve sanat eğitimine farklı kuramsal vaklaşımları konu alıyor. R. Rosanda ve digerleri / DEVRİMSONRASI TOPLUMLARDA İKTİDAR VE MUHALEFET, Çev. Avhan Özkan, Metis Yayınlan, İstanbul, Şubat 1984, 285 s. Italya'da Komunist Partisi'nden bağımsız sol gruplardan birini temsil eden II Manifesto gazetesi, Kasım 1977'de Venedik'te bir konferans düzenledi. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki rejimlere muhalif olan solcu aydınların, araştırmacıların ve sendikacıların katıldığı konferansta, varolan ya da " r e e l " sosyalizmin meseleleri tartışıldı. Konferansa sunulan bildirileri bir araya getiren bu kitapta, İtalyan Komunist Partisi merkez komitesi üyeliğine kadar yükseldikten sonra partiden ihraç edilen Rossana Rossanda'nın açış konuşması yani sıra, dünyaca ünlü Mar.\ist düşunürler olan C. Bettelheim, I. Meszaros, F. Claudin ve L. Althusser'in katkıları da yer alıyor. Louis Althusser / FELSEFE VE BİLİM ADAMLARIMN KENÜİLİĞİNDEN FELSEFESİ, Çev. Ömür Sezgin, Birey ve Toplum Yay., Şubat 1984.143 s. Ya^ayan Mar\isl düşunürlerin cn unlusü Althusser'in Nobel ödulu sahibi biyolog Jacques Monod ile polemiğini kapsayan kitabı. Monod'nun polemik konusu olan kitabı Raslanlı ve Zorunluluk ve Turkçe çevirisi üzerine bir tanıtmaeleştiri yazısını iki hafta sonraki sayfamızda yayınlayacağız. 13*t'DE BUGÛN, 'MYLAl"KA7TİAMININ SANIĞI AMe&KALI TBĞMEN WILUAM CALLEY NUkJJM GİTMİŞrİ. VIETNAM £ 10Ç/ SIISASINDA, 1968'DE GERÇEKLEÇEN/ OLAY, TEGMBM CALl&Y VE EMRİNDEHJ ASt£eLEeİN, GIISDİKLEfÜ MY LAl JCÖYÜNDE, YÜZLEISCE V'ETNAMU'YI, KADIN ÇOOJK AYtgMAKSIZIN ÖLDÜGMELERİYDî. BİR SÜRE SONRA SU YÛZÛNEÇlKAN BU INSANUK PIÇI VAUÇET NEPENİYLE TE6MEU CALLEY ASKBei yA/ee/iA/vpf ı/e 10 YIL UAPSE Ol. ANCAK, 3 YIL YATTIKTAN SONZA ŞARTU OLARAK SAL/UBRİLEC£KT'HS.'. SOIMA KATTJAM, SA6PA rE6H£Al CALLEY ĞÖeÛUİtoe.'. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Kurban Bayramı dolayısıyla gazetemiz bugün çıkmamıştır. 29 Mart 1934 .19341984 GAYRİMENKULÜN AÇIKARTTIRMA İLANI ANKARA YENİMAHALLE 2'NCÎ İCRA MEMURLUĞUNDAN 1981/1816 İŞBU SATIŞ İLANI 1981/1815 SAYILI DOSYA İÇİNDE GEÇERLİDIR. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, adedi. evsafı: Ala: caatlı köyünde 1 523 parselde 612.000. m olarak kain gayrimenkulün 1/30 hissesi satılacaktır. Satılacak hisse degeri 2.040.000. TL.'dir. 2 Aynı yer 524 parselde 34.000 m" olarak kain gayrimenkulün 1/30 hissesi satılacaktır. Satılacak hisse değeri 113.330. TL.'dir. 3 Ayni yer 526 parselde 5000 n r olarak kayıtlı gayrimenkulün 1/30 hissesi saulacaktır. Satılacak hisse degeri 16.660. ! TL.'dir. 4 Ayni yer 525 parselde 732.000 m olarak kayıtlı gayrimenkulün 10452/193440 hissesi satılacakıır. Satılacak hisse değeri 2.966.350 TL.'dır. Birinci gayrimenkul saat 14.00 14.15'te, 2. gayrimenkul 14.2014.35'te 3. gayrimenkul 14.4014.55'te, 4. gayrimenkul ise 15.0015.15'te satılacaktır. Salıs şartlan: 1 Satış 11/5/1984 gunü saal 14.00'ten 15.15'e kadar lcra Dairesi'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin 1e 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 21/5/1984 günü ayni yerde saat 14.0015.15'te ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu antırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartiyle en çok arttırana ihale olunur. 2 Şarlname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 3 Satışa işrirak edenlerin şartnameyi görmuş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları. başkaca bilgi almak isteyenlerin 81/1816 sayılı dosya numarasiyle memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. Basın 13752 YABANCI DİL BİLENLER'e Ciddi bir kuruluşun Cağaloğlu'ndaki merkezinde çalıştınlmak üzere, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca dillerinden birini iyi bilen ve özellikle gazeıecilik yüksek okulunu ve askerliğini bitirmiş gençler aranıyor. İsteklilerin kısa bir özgeçmişleri ile birer foıoğraflarını, İstanbul, Posıa Kutusu 950 adresine göndermeleri rica olunur. NOT: Basvurular gizli tutulacaktır. s. Dr. Sezgin'in 19201923 dönemindeki "muhalefeti" konu alan çalışması, "büyük çoğunluğun hilafet ve saltanat düzenine bağlı olduğu bir toplumda hangi koşullar altında yeni bir devlet biçiminin Cumhuriyetin kurulabilmesi mümkün olmuşt u r ? " sorusunu yanıtlamaya çalışıyor. Sezgin'in kitabı üzerine bir değerlendirme yazısını yakında yayınlayacağız. Feroz Ahmad / İTTİHAT VE TERAKKİ, 19081914, Çev. Nuran Yavuz, 2. basım, Kaynak Vay.. İstanbul 1984, 330 s. Hindistan doğumlu bir Türk siyasal tarihi araştırmacısı olan Ahmad'ın İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 19081914 dönemini İLAN ESKİŞEHİR ANADOLU ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN Üniversitemiz, 2975 ton kömürün Tunçbilek'ten taşıttırma işini, 2886 sayılı kanunun 35/a maddesine göre kapalı zarf usulü ile eksiltmeye koymuştur. 1 Eksiltme, 10 Nisan 1984 salı günü saat 16.00'da Anadolu Üniversitesi ihale Komisyonu odasında yapılacaktır. 2 Bu isin keşif bedeli 5.950.000 TL.dır. 3 Eksiltme şartnamesi ve belgeler ilgili komisyonda mesai saatleri içinde görülebilir veya bedelsiz olarak temin edilebilir. 4 Eksiltmeye girebilmek için; a) Müracaat dilekçelerini, b) 178.500. TL.'lık geçici teminatlarım, c) 1984 yılına ait Ticaret Odası belgelerini (ilan tarihinden sonra alacakları). d) Şirket ise noterden tastikli imza yetki sirkülerini, vekil ise noterden tasdikli vekaletnamesini, teklif mektuplan ile birlikte zarfa koymalan lazımdır. 5 İsteklilerin teklif mektuplannı yukarıda belirtilen ihale saatinden I (bir) saat öncesi ne kadar makbuz karşılığında İhale Komisyonu Başkanlığı'na vermeleri gereklidir. 6 Telgrafla müracaatlar ve postada vaki gecikmeler kabul edilmez. İlan olunur. Basın 13743
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle