15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Dairesi Başkanı'nı ziyaret ettim. Beni çok iyi karşılayan Başkan sayın Tümgeneral Fethi Erten: "Hocam, sehitlerin eski yazı ile yazılmış künyelerini ihtiva eden ne ben gidiyorum düşmana karşı bir arşiv dolusu defter var. Her / Aaah / Gençliğim eyvah..." zaman eski yazıyı bilen güvenidizelerini de içeren Çanakkale lir kişi bulamadığımızdan, böytürküsünü arkadaşlarla birlikte le yazılara çabuk cevap veremiyanık yanık söylemekle kalmayoruz. Eğer siz lütfeder de arşivdı. Yaşamımın daha sonraki evdeki defterlerden bu kaydı bulup relerinde karşılaştığım kimi olay yeminli bilirkişi olarak yeni yave kişiler, Türkün, Çanakkale zıya çevirirseniz bizi de büyük Destanı'nı bende günümüze debir yükten kurtarmış olursunuz" ğin canlı olarak yaşattı ve yaşadedi. Kabul ettim. Üçdört saat tıyor. Şu belgeyi birlikte kadar süren bir arama sonunda okuyahm: kaydı buldum ve yukarıki belge"Alay 57. Tabur 2, Böluk 5 yi çıkardım. efradından Bursa'nın Serpinar Sayın Tümgeneral Fethi Ermahallesinden Fahreddin oğlu ten'e gönül borcum vardır. Afiyetullah: 8 Haziran 1331 Rahmetli hayat arkadışımın (19İ5) larihinde (Çanakkale'de) amcası da Çanakkalede şehit şehiden vefat etmiştir. düşmüş. Bu olgular nedeniyle Maas kayıt sureti, Bursa vilaevimizin içinde Çanakkale des>et defteri 1/1 sayılı 88 sıra tanından sık sık söz edilirdi; şim1744'len çıkanlmıştır. di de edilmektedir. Kaydı bulan ve okuyan: HıfEvet, Türkler Çanakkale'de zı Veldet Velidedeoğlu 250 bin asker yitirdiler. BunlarAslının aynıdır. 29.6.1974 dan en az 80 bini muvazzaf ve Milli Savunma Bakanlığı Peryedek subaydı. sonel Dairesi Başkanı 18 Mart 1915 yenilgisinden Tümgeneral Fethi Erten." sonra yaptıkları çıkarmalarla bir Bu belge, şimdiki eşimin dedeyıla yakın süren Vara savaşlannsinin şehitlik belgesidir. Benim da İngiliz ve Fransız kuvveiletarafımdan bulunuşunun öyküriyle, o tarihte İngiliz sömürgesü de kısaca şöyledir: Afiyetul si olan Avustralya ve Yeni Zelah şehit olunca annesine, eşine, landa'dan gelen Anzaklar da oğluna ve kızına (yani kayınvaÇanakkale yöresinde, ölü ve yalideme) 25'er kuruş şehit maaşı ralı, 200 bini aşkın insan kaybıbağlamışlar. 29 yaşında şehit dü na uğradılar. Fransız ansiklopeşen Afiyetullah'ın kızı büyüyüp disi bunu yazmıyor. Türklerin evlenince kesilen maaşın, kocaçok yetersiz savaş araçlanyla sasının ölümünden sonra yeniden vaştıklarını da yazmıyor. Burabağlanması için yaptığı başvuruda Çanakkale Savaşları'nın asya, Emekli Sandığı'ndan yıllarkerlik bakımından önemli olan ca yanıt gelmemiş. Durumu öğteknik ayrıntılanna girecek derendikten sonra yaptığım araştır ğilim. Bu nokta yetkim dışında mada, Emekli Sandığı'ndan Mil olduğu için, eğer girersem, yazali Savunma Bakanlığı'na bu ko caklarım, daha önce sö\lenmiş nuda gönderilen yazılara da ya ve yazılmışların yinelenmesinden nıt gelmediği anlaşıldı. Bunun başka bir şey olmaz. üzerine bu bakanlığın Personel Çok güçlü bir armada ile denizden ve iyi donatılmış büyük bir askeri kuvvetle karadan yaptıkları saldınlara karşın, İngiliz ve Fransızlann ÇanakkaJe'yi geçememesinin onlann yardımından yoksun kalan Rus Çarhğının yıkılma nedenlerinin başta gelenlerinden biri olduğu üzerinde de durmayacağım. 18 mart utkusunun 69. yıldönümünde benim vurgulamak istediğim nokta, Çanakkale'de kazandığımız utkunun, Türkiye bakımından biri olumlu öbürü olumsuz iki sonuçudur: Olumlu sonuçlardan biri, bu savaşların, Türklerin ne yaman ve aynı zamanda insancıl savaşçı olduklannın bütün dünya karşısında bir kez daha kanıtlanmış olmasıdır. Uzak ülkelerden gelip Çanakkele'de savaşmış olan Anzaklar'dan hayatta kalanlann her yıl Çanakkale'ye geldiklerinde Türklerin savaş srasında gösterdikleri akıl durdurucu kahramanlıkları yanında, yürekleri avlayıcı insanlık ve centilmenliklerinden söz etmeleri ve kendi ülkelerinde de bunu dile getirmeleri bize gerçek durumu gösteriyor. tkinci olumlu sonuç da şudur: Türkler Ulusal Kurtuluş Savaşını Birinci Dünya Savaşı'nda yurdun dört bucağında türlü düşmanlar karşısında daha önce yiğitlik ve yürekliliklerini kanıtlamış olanlardan gerîd» kalanlarla, bin bir yokluğa karşın, büyük bir utkuyla sona erdirdiler. Çanakkale'de onlara komuta etmiş olan genç yarbay Mustafa Kemal, Bağımsızlık Savaşı'nda da on|arın başındaydı. İşte Bağımsızlık Savaşı'nın komutan ve subayları ile cephe gerisindeki asker yöneticileri, Çanakkale'de ve Anadolu'nun doğu ve güney cephelerinde türlü savaşlardan suyunu almış çelikler gibi pişip süzülerek gelmiş ve Atatürk'ün yöresinde toplanıp perçinleşmiş genç subaylardı. Yüzbaşı Selahattin'in, İlhan Selçuk tarafından "Yüzbaşı Selahattin'in Romanı" başlığı altında Kitap olarak yayımlanan anılarını okurken rastladığım İsmet (İnönü) Saffet (Ankan), Recep (Peker),Ali(Kıİ!ç),H'jsrev (Gerede), Nuri (Conker) adlannı gördükçe, Bağımsızlık Savaşı'mızın başlangıcında yakından görüp tanıdığım bu kişilerin, küçük veya büyük rütbeli birer subay olara.; Birinci Dünya Savaşı'nda türlü cephelerde oynadıkları rolleri düşünürdüm. Böyle bir kadronun ve daha nicesinin, Mustafa Kemal Atatürk'ün yöresinde, o ölümkalım savaşı günlerinde toplanmış olmasının gizini çözdüm böylece. Mustafa Kemal ve kadrosu. başta 1915/1916 Çanakkale Savaşlan olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı'nın olumlu bir sonucu, mutlu bir ürünüdür. Çiinkü bu kadro, dörtbeş yıl sonra Türkiye'yi batmaktan kurtarıp yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kuracak olan kadrodur. Çanakkale Savaşlannın bizim için olumsuz, daha doğnısu. çok acı olan yönü ise, orada her biri bir •'Bouvet" zırhlısına bedel yiğit ve değerli 250 bin Türkün yitirilmiş olmasıdır. Hele bunlardan yaklaşık 100 bininin o zaman ki genç Türk aydınları kuşağından olması, gerek Bağımsızlık Savaşı sırasında, gerek Cumhuriyet'in ilanından sonra Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimle, çağdaş Türkiye'nin kuruluşu döneminde kendisini duyuran çok büyük bir eksiklik yaratmıştır. Şimdi o eksikliği gerçek inanmış ve devrimci Atatürk gençliği doldurmaktadır. Geleceğimizin umudu onlardır. Bunu Atatürk söyledi ve devrimlerini onlara emanet etti. 18 MART 1984 HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Çocukluğumda ilk duyduğum yabancı savaş gemisinin adı Fransızların Buve (Bouvet) zırhlısı idi. Yozgat Sultani (Lise)'sinin altıncı (orta I) sınıf öğrencisiydim. Nereden elime geçtiğini şimdi anımsamadığım bir resimli kartın altında "Buve zırhlısının batışı" yazıhydı. İletişim araçlarının geniş Osmanlı ülkelerinde çok yetersiz olmasına karşın, savaş haberleri inanılmayacak kertede çabuk ulaşırdı bizim okula. 18 Mart Çanakkale utkusunun haberi de öyle gelmiş, öğretmen ve öğrencileriyle bütün okulu coşturmuştu. Bütün îngiliz ve Fransız donanmasSnı yenmiştik Çanakkale'de. Savunma araçlarımızın yetersizliğine karşın o dönemin iki süper devletini yenilgiyeuğratmak bizleri gerçekten haklı bir coşkuya sürüklemişti. tşte başta sözünü ettiğim Bouvet zırhlısının adını o zaman öğrenmiştim. Onun batınhşının resmi de çok geçmeden bize ulaştı. Türk ressamlan bu olayı ve birkaç ay sonra batan Goliath adlı tngiliz zırhlısının denize gömüldüğü sıradaki resimlerini kendi hayal güçlerini kullanıprenkli olarak yapmışlar; bize ulaşan kartpostallar, bu tablolardan yararlanılarak hazırlatılmışlardı. Bu hafta pazar günunün 18 Mart'a rastlaması, bana o coşkulu günleri anımsattı. Bouvet zırhlısı belleğimden hiç silinmemiş olacak ki, ilk aklıma gelen olgu, onun, Nusret mayın gemimizle bir gece gizlice dökülen mayınlara çarparak batışı oldu. Belki bu zırhlı hakkında bilgi alabilirim umuduyla Larousse du XX. Siecle adını taşıyan bü Çanakkale'de Buve Zırhlısı yük Fransız ansiklopedisinin birinci cildini karıştırdım; orada bu zırhlıya hiç yer verilmemiş. On yedinci yüzyılda yaşamış bir matematikçi misyoner, 18 ve 19. yüzyıllarda görev yapmış üç ünlü amiral ve yine bu yüzyıllarda üne kavuşmuş bir opera sanatçısı Bouvet soyadını taşıyormuş. Ansiklopediden bu bilgileri edindim. Demek ki Fransızlar Çanakkale'de batan modern zırhlıya, sözünü ettiğim üç ünlü amiralın anısını yaşatmak için Bouvet adını vermişler. Sonra ansiklopedinin ikinci cildini açıp Dardanelles (Çanakkale Boğazı) bendini okudum. Bunun sonunda, orada geçen savaşlara da yer verilmiş; 18 mart 1915 günkü savaşta Fransızların Bouvet zırhlısının batışı yanında Suffren ve Gaulois kruvazörlerinin de çok ağır kertede yaralandığını, ayrıca üç îngiliz kruvazörünün battığını, bunun üzerine geri çekildiklerini yazıyor ve "Bu girişim bize çok büyük kayıplara raal oldu" diyor. Daha sonra karada süren savaşlardaki İngiliz, Fransız başarısızlığına değinerek, Çanakkale'den kesin çekilişlerini anlatıyor ve o bendi harfi harfine şöyle bitiriyor: "Müllefiklerin (tngiliz ve Fransızların) bu girişimi Dogu'daki prestijleri bakımından çok kötii oldu, ama hiç değilse Türk ordusuna çok büyük kayıplar verdirdi." Benim Çanakkale Savaşlanyla kişisel ilgim yalnız çocukluğumda Bouvet ve Goliath zırhlılarının batışlarını görüntüleyen resimli kartlar toplamak ve "Çanakkale içinde aynalı carşı / An•• • * * PENCERE "Dünyada en kârlı pazar Türkiye..." Başbakan ile Maliye Bakanı, dillerinin altında bakla varmış gibi konuşuyorlar: Gerekirse bankalan devletleştiririz. Türk bankalarının bunalım içinde kıvrandığını herkes biliyor. Arkadaşımız Osman Ulagay, "Zor Geçitteki Bankacılığımız" baslıklı yazı dizisinde "geri dönmeyen" ya da "donmuş" krediler • yüzünden neler olup bittiğini ayrıntılanyla anlattı. Bugün ülkede iki büyük holdingin kullandığı kredi 500600 milyar düzeyindedir. En azından yüzde 70'le kullanılan bu krediler bir yıl sonra yaklaşık 400 milyar liralık bir faiz yükü getirir ki buna ne holding dayanır, ne banka, ne bankalar sistemi, ne devlet... Türkiye'de 3 trilyonu aşan kredi havuzunda ortalama faiz oranı paçal hesabıyla yüzde 40'a50'ye düşürülse bile yeni yatırımlara gırişmek. ya da sağlıkh bir sanayi üretimi yapmak olanaksız. Tüm sistemi boğuntuya getiren bir çıkmazın içindeyiz. Bu durumda Başbakanın veya Maliye Bakanı'nın alarm isaretine şaşılmaz: Bankalan devletleştiririz. Dikkat edile: "Temmuz Bankacılığı" ile bankacılık sisteminin boğuntuya sürüklenmesinden sorumlu kişilerin bankacılığı devletleştirmesi; bütün yıkımı, zararı, yükü, borçları, tüm sakıncalarıyla halkın ve devletin sırtına vurması demektir. • Türk bankacılığı bu durumdayken (Avrupa değil), Amerikan bankalan birbiri ardına Türkiye'de dükkân açtılar. 12 Mart 1984 günlü Dünya gazetesinde yayınlanan demecinde, "American Express Müdürü açık yürekle vurgulamış: Dünyada en kârlı pazar Türkiye..." Böyle bir ülkede Türk bankalan neden batağa saplanmış da Amerikan bankalan cayır cayır kazanıyor? Eloğlu yüzde 50 faizle para toplayıp sırtına neden mevduat kamburu vursun? Amerikalı Türkiye ekonomisinin "dışa açılma modeli"nde ülkemizle dünya arasında turnike kurarak işlerini yürütüyor; bankacılığın kaymağını yiyor; ne diyor Mister bankacı: Dünyada en kâriı pazar Türkiye..." • Bizim bankalar batağa sürüklenirken; Amerikan bankalan Türkiye'yi "en kârlı pazar" bulurlarken; tatlı su ekonomisti de gazetelerde bağırıyor: Türkiye dışa açılıyor; yabancı bankalar Türkiye'ye ge/ıyorlar; Londra'da 300 milyon dolarlrk borç anlaşması imzalandı; düze çıkıyoruz. Böyle konuşan adamda ne tarih bilinci, ne ekonomi bilgisi, ne ulusal duygu, ne de siyasal sezgi var. AET, Türkiye'yi dışlarken, Türkiye ekonomisinin dış dünya ile entegrasyon (bütünleşme) yolunda olduğu ileri sürülüyor. Eğer bir ülkede yabancı bankalann dükkân açması dünya ekonomisine "entegre" olmaksa, Osmanlı imparatorluğu 19'uncu yüzyilın ikinci yarısından başlayarak Batı ekonomisiyie bütünleşmişti; çünkü IngiltereKralının 24 mayıs 1856 tarihli fermanıyla Ottoman Banktan başlayarak bir sürü yabancı banka Türkiye'yi istila etti; adlarını saysak bu köşeye sığdıramayız. O dönemlerde de Osmanlı politikacılan Londra'da, Paris'te, Cenevre'de borç buldukları zaman büyük başarı kazanmış gibi övünürlerdi. (Arkası 14. Sayfada) EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Sayüarı hayli yüksek olan sakatlardan birisiyim. Bizlere SSK tarafından yılda bir kez. verilen ortopedik ayakkabılar görevimizin ağırlığı ve sürekli yürümek zonında kalmamız karşısında kısa sürede yıpranmakta. SSK tarafından her yıl bir kez olmak üzere verilen ayakkabılann kullanılamaz hale gelmesi sonucu zorunlu olarak normal ayakkabılara ilaveler yaptınyor, her türlü güçlüklerle hem yürümeye, hem de görevimizi aksatmamaya çalışıyoruz. Ortopedik ayakkabılann piyasadan satın almması Ortopedik aynkkabılar "Atatürk. Son Derece Meşgul Iken..." Prof. İbrahim Kafesoğlu ile Doç. Mehmet Saray'ın yazdığı "Atatürk İlkeleri ve Dayandığı Tarihi Temeller" adlı kitaptan birkaç gün önce söz etmiştim. Aşırı tutucu bir takım basın organlarında zaman zaman çıkan yazılarda Atatürk devrimleri yozlaştırılmak, gerçek anlamından, değerinden, içeriğinden saptınlmak istenir. Kimi zaman bu gibi kişiler hızlarını alamaz, Atatürk adını bile Atatürk'e çok görürler, Atatürk devrimlerinin yanlışlığını belirtmekten kaçınmazlar. Hatta, işi Abdülhamifi. Vahdettin'i birer vatan dostu, ulu hakan olarak göstermeye kadar da götürürler. Böyle sapık düşüncelere gereken yanıtları veririz, bu tür çağdışı kafalara acırız, sonra da düşünce özgürlüğü vardır. varsın bu tür kimseler de içlerindeki gizli zehri dök(Arkası 14. Sayjadal halinde ekonomık sarsıntı içerisine giren bir çok isçilerden birisi olarak, SSK'nın yılda bir kez verildiği ayakkabıya uygulanan sürenin 6 aya indirilmesini istiyor, . tlgililerin güç koşullarda hizmet veren bizlere yardımcı olacağına inamyoruz. Bir işçi Nüfus kâğıdı nereden değiştirilir? Kırklareli ilinin Babaeski ilçesi Çiğdemli köyü nüfusuna kayıtlı olup, 12 yıldan beri îstanbul Kadıköy'de oturmaktayım. Nüfus cüzdanımı değiştirmek üzere Kadıköy Nüfus Müdürlüğü'ne başvurduğumda burada bu isin henüz baslamadığınt söylediler. Babaeski'ye gittim. Nüfus Müdürü 'ne nüfus cüzdanımı değiştirmek istediğimi söyledim. Sayın Müdür, oturmakta olduğum yerde değiştirraem gerektiğini bildirdi. Ben orada bu işi yapmadıklan için buraya geldiğimi söyledim. Şimdi ö'ğrenmek istediklerim şunlar: Eski nüfus cüzdanımı nerede değiştireceğim? tstanbul'da mı, Kırklareli'nde mi? BİR OKUR Öğrenciler yakınıyor Bursa Ziraat Meslek Lisesi öğrencileriyiz. Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı olan okulumuz 4 yıl eğitim süreli ve gıda ağırlıklı bir yatılı okuldur. Sorunlanmız saymakla bitmez. İşte bunlardan birkaçı. 100'ün üzerinde öğrenci bir yatakhanede yatmakta ve bir dolabı iki kişi paylaşmak zorunda. Yatakların arastnda düz olarak yürümek olanaksız. Yatakhanenin lavabolarının tıkanmadığmı görmek olası değil. Kaloriferlerin yeterli yanmaması yüzünden ısmamıyoruz Bir lokalimiz var, ancak içinde park banklarmdan başka araç gereç görmek mümkün değil. tlgililerden sorunlanmıza eğilmelerini bekliyoruz. BİR GRUP OĞRENCt DUNYANIN GELIŞMIŞ Ülkemizin en büyük kuruluşu SASA tarafından üretilen PET şişe ve kavanoz çok şeffaftır. İçindekini tam ve net gösterir. Malının kalitesine güvenen üreticiler tarafından tercih edilir. SASA, diğer ürünlerinin yanısıra PET şişenin hammaddesi olan PET polimeri de kendisi üretir. Üretiminin % 70'ini İngiltere, İspanya, İtalya ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç eder. Sağlıkhdır Gıda Maddeleri Tüzüğü ve ilgili yönetmeliklere uygundur. Bünyesinde sağlığa zararlı hıçbir madde yoktur. * "Beverage World Intsrnational" Eylül 1983 sayısı. Sayfa: 37 Sağiamdır Ozel ve benzersiz yapısı 6 atmosfer basınca dayanır. Kınlmaz. Patlamaz. Çatlamaz. Sağlamlığı birçok deneyle kanıtlanmıştır. Taşınması, depolanması kolaydır. Hafiftir, ekonomiktir Cam şişeden, tenekeden hafiftir. 1 litrelik PET şişe. 1 litrelik cam şişeden 10 defa daha hafiftir. Gıda maddelerınin ambalajında ve nakliyesinde % 60 % 80 oranında ekonomi sağlar. Bu nedenle, ihracatçılar için kazançhdır. ve Sentetik Elyaf Sanayii A.$..bir Hacı Ömer ©QlBAI\ICI kurulusudur. ADRES: Tarsus Yolu, P K 371/ADANA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle