14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Böyle bir aracı sürmek ve yönlendirmek, fabrika yönetmeye, dukkân çevırmeve benzemez! Çünku bu düzeydeki ekonomi dünyasında yarışmak istediğimiz rakiplerimiz profesyonel ıktisatçılardır. Bu profesyoneller, yeterince deneyimli, fevkalâde kurnaz. mesleki iktisat eğitiminden geçtiklerinden beklenti parametrelerini iyice hesaplamış uzmanlardır. O halde iddialı alanlarda dolaşmak, iddialı bir kadro ile donanmayı gerektirmektedir. TEKNOLOJİ YARIŞI Nasıl ki iç piyasada tekelli rekabet veya oligopol piyasa koşullarında tatlı kârlar olduğunu öğrenen firmalar bunun oluşumu için çaba harcıyorlarsa ve burada tüketici rantını (çeşitli gelir gruplarına, gereksinim duydukları mal ve hizmeti farklı biçimlerde sunmanın kazancı) olabilmenin mücadelesi veriliyorsa aynı savaşın daha çetin ve değişik şekillerini dış pazarlarda karşılamaya hazırlanmak gerekmektedir. İki dünya savaşı arası dönemde dünya pazarlanna açılan kimya, demirçelik, petrol alanındaki dev firmalar, bu tekelleşme başarısını kartel düzenini sürdurmekle başarmışlar, fiyat ve satış bölge kartallerini gerçekleştirip dev kârlar edinmişlerdi. Bugün bunların birçoğu, çok uluslu ortakhk kimliği ile varlıklarını devam ettirmektedirler. 19801983 yılları arası geçen üç yıllık dönemde teknoloji yarışını Amerika Birleşik Devletleri başta götürmektedir. Bu yuzden de en büyuk kârları kazanan başta ABD'li şirketler olmakta, dolar'ın öbür Avrupa paralannı geride bırakan niteliği teknoloji yarışındaki bayrağı kimseye kaptırmamasından ileri gelmektedir. Unutulmamaşı gereken olay, uretim teknolojisinde yeniliğin büyük kazançların kapısını açtığıdır. Teknolojide yenilik i<^e, araştırma ve geliştirmeye firma bazında verilen önemle oran . tılıdır. Burada da aynı pivasada başarılı firmalar araştırma güçlerini \e kaynaklarını birleştirebilmektedirler. Henüz ülkemizde bu vönde bir dayanışma mevcut değildir. BAŞKA ÜLKELERİN TIRMAMŞINDAN KORLNMAK iktisat biliminde işler makro ekonomiye dayanınca iyice çatallaşmakta, birçok ulusal ekonomi sorunlannın ara kesitlerini çözümlemek gerektiği gibi, bir de ulkeyi, hükümet programları içinde başka ülkelerin tırmanışlarına gore korumak ve yönlendirmek icap etmektedir. Bu durumda yasaları iyi bellemek, çelişen durumları ayırt etmek, bu yasalann gidişatı içinde ülke ekonomisine uyumluluk getirecek kararları (ekonomi modeli) almak ve bunları dikkatle izlemek vazgeçilmez olmaktadır. ABD'nin kuruluşunun ilk aşamalannda dış ticaret rejimi için Alv;xander Hamilton tarafından geliştirilmiş ve meclisçe onanmtş birçok kurumlar halen geçerliliğini korumaktadır Daha sonra geliştirilen Samuelson Stolper ve benzeri birçok teoremler ABD ekonomisi ve emek faktörünü korumaya yöneliktir. Genelde dış ticarette himaye kuramı, belli bir olgunluğa erişinceye kadar sanayilerin (bebek sanayiler) korunması daha sonra, himayenin kaldırılarak rekabet etkinliğinin kurulmasına çalışılmasıdır. Bu yapılmadığı takdirde, bencil sanayilerinin hantallığı (sosyal maliyeti) halkın sırtına yüklenmiş olmaktadır. ancak ulkemizde tanma dayalı bazı sanayi işkollan halen bebek sanayii bünyesinden kurtulmuş değildir! O halde ülkelerin çeşitli yonlerden farklı ulusal ekonomik gelişme aşamalannda bulunmaları gcreği himaye politikasında etkinliğin seçici (selektif) ve kademeli surdürulmesi dış ticaret politikası kuramında yer tutan ılkelerden biri olmuştur. Aksi halde marjinal ithal meylini göz onüne alarak tüm himayenin kaldırılması ile açık pazara dönuşen bir ulkede etkinliği sağlayacağım diye, duzeni surdurmek için doviz ve altın dayandırmak her ulke ekonomisinin altından kalkacağı bir yük değildir. Hele o ekonomide yeni teknoloji yaratılması yoksa, uretimdeki reel artışlar sadece kapasite kullamm oranlannın arttırılmasından bekleniyorsa, toplam talebi baskı altına alacak, başt£( nüfus artışı olmak uzere, daha bir sürü parasal ve mali tedbirler yeterince alınmamışsa, dış satıma yonelen firmaların çoğu dış satımdaki gelişen çağdaş tekniklerden habersizlerse, o ulkede dış dengeyi korumak oldukça güçleşir. Makro dengede istihdam ve işsizlik sorununa çare bulmak sadece kapasite kullamm oranlarını arttırmakla bitmez. Bu ancak, kısa dönern için kısrni çare olabilir. (Jretimı arttıracak gerçek yatırım fırsatlan, yurt içinden ve yurt dışından denenmelidir. Bugün çağımızda çok üretmek yanında daha fazla satabilmek de daha yakın tanıtımı getirmektedir. Teknolojik ilerlemeyi koşulsuz kılan bu eylem için. daha fazla uluslararası işbirliği gerekmektedir. Bugün merkezi planlama ile yönetilen ulkeler dış ticarette en çok ka>rılan ülke ayınmı politikası gütmektedirler. Bu yüzden dış ticaretteki bu kuram da ekonomik etkinliği azaltan bir faktör olduğundan faydamaliyet kuramında gölge fiyatlar yine hesaplara katılması gereken bir unsur olmaktadır. 6 ŞUBA T 1984 İktisatta da Yasalar Vardır! tktisat biliminde işler makro ekonomiye dayanınca iyice çatallaşmakta, birçok ulusal ekonomi sorunlannın ara kesitlerini çözümlemek gerektiği gibi, bir de ülkeyi, başka ülkelerin tırmanışlarına göre korumak ve yönlendirmek gerekmektedir. OKURLARA. OKAY GÖNENSİN Prof. Dr. İ. DOGAN KARGÜL htanbul Üni. Iktisat Fak. İktisat bilimi, kökeni itibarı>la matematiğe dayanır. Açıkça51, halk deyişiyle iktisat bir hesap kitap işidir. Yalnız ne var ki, iktisat disiplini içine ınsan ögesinin almaşıkları kanşmaktadır. Bir inşaat mühendisi, yapı statiğinin temellerini iyi oğrendikten sonra zekâsı ölçüsünde yapamayacağı, geliştiremeyeceği koprii yoktur. Bu doğabilimcinin herhangi bir konuda başlattığı araştırmasını, yine hesaplamalar yardımıyla sonuca başanyla ulaştırması olasıdır. Insan topluluklannın veya ulusların gerek kendi içinde, gerekse topluluklararası üretim, ulaşım, ticaret ve tuketim ilişkileri neden ve sonuçlarıyla hep gözlem aitında tutulmuş, birçok defalar yapılmış ve hesaplamalara dayanarak bu gözlemler öbur pozitif bilimlerde olduğu gi bi yasalar şeklinde ifade edılmeye başlanmıştır. Her yeni bulunan yasa önceki yasalara eklenerek, iktisat bilimi denilen disiplinin ortava çıkmasına olanak hazırlamıştır. Bilindiği uzere bilimde bir konunun yasa haline getanesi, çeşitli onamlarda \e değişik koşullarda nedensonuç ilişkilerinin bağıntısını kavramak ve bu bağıntıyı ifade etmekle mümkün olabilmiştir. Bu yol izlendiğinde iktisat biliminin mikro ve makro bölümletinde birçok yasalar oluşturulmuştur. Ancak ne var ki inşaat mühendisi olmadan koprü yapmak, ya da tıp eğitiminin yasalarını öğrenmeden cerrah olmak mümkün değildir. İNCELİKLER VE AYRINTILAR İşte iktisat biliminin bütün incelikleri ve ayrıntıları burada başlamaktadır. Bir ev kadını mutfağını yönetirken, bir bakkai veya kasap dükkânının işlerini çevirirken mikro iktisadın yasalarını bilmek gereğini luymaz. Bu insanların işlerini yönetmesi, çevirmesi için de iktisat eğitiminden geçmeleri de gerekmemektedir. Çunku yapılan işlerin hesabı kitabı dar boyuılardadır. Normal zihin gücüne sahip olan herkes, hiçbir iktisat eğitimine gerek duymadan işlerini surdurebilecektir. Nereye kadar? Elbette ki işler kendi kapasitesini aşan ölçeklere kadar. Hatta örneklerine sıkça rastladığımız gibi bazen bu olçek hiç iktisat eğitiminden geçmediği halde, bir dizi fabrikalan yönetecek kabiliyetlere de ulaşabilmektedir. Peki burada olayın özü nedir? İyi bir cerrah veya mimar bu niteliğini kendi dalında yaptıkları temel eğitimden sonra başardıkları sayısız ameliyat ve belli usluba ulaşan çizimlerle sonuçlandırırken nasıl olmaktadır da konunun eğitiminden geçmeyen kişiler belirli ölçeklere ulaşmış işletmeleri yönetebilmektedirleı. Yanıtı çok açıktır: Baştan soylediğimiz gibi iktisat bilimi matematiğe ve insan davranışlarına dayanmaktadır. O halde hesaplamalarını ı\i yapan, rakiplerinin davranış biçimlerini en iyi kestiren kimse de pekalâ bir yere kadar işlerini götürebilmektedir. Ancak daha büyük adımlar atmak istendiği zaman iktisat biliminin yasalarını çok iyice bilv meden yola çıkmak, pratisyen bir hekimin uzmanlık isteyen bir ameliyata dalması gibi bir girişim oimaktadır. Peki nedir bu daha büyuk adımlar? Firma ölçeğinin büyuk boyutlara ulaşması, iç pazarların yanı sıra dış pazarlara açılınması, kendi piyasasında yabancı firmalarla işbirliğine gidilmesi, kendi dallannda araştırma ve geliştirmenin (teknoloji) adım adım izlenmesi şeklinde ifade edilebilir. Konu burada mikro iktisat düzeyinde yöneylem araştırması boyutları içinde günümüzde bilgisayarın da yardımıyla çeşitli optimizasyon (en iyileme) hesaplamalarının (matematik programlama) yapılmasına, ileri istatistik yöntemlerinin devreye girmesine neden olmaktadır. Bu durumda gemimizi artık engin sularda yüzdürmek istiyoruz demektir. Yönetim biliminin bütün hesaplamalarını iktisat biliminin bütün yasalarını, (engin sulara açılmış bir kaptanın haritaları, pusulaları gibi) kullanmak zorundayız. Çiinkii tekne artık ailemizi lcıyıda taşıyan bir deniz motoru degil. binlerce, bazen yüzbinlerce insanın canını leslim ettiği bir transatlantik olrauştur. Üç yüzyıllık tartışma S ir Amerikan kankatürü: Basını kim nasıl görüyor? Birinci kare politikacıların bakışını yansrtıyor: Bir sürü yamyam, çevrede kuru kafalar ve direğe bağlanmış bir beyaz adam, yani gazetecilerin yemeye hazırlandıklan politikacı. İkinci kare tutuculann bakışı: Bir sürü Lenin,^ yazı yazıyor, dolaşıyor, duvarda orakçekiçler.. Uçüncü kare basının kendine bakışı: Mama iskemlesinde bir bebek ve karşısında sabırla ona yemek yedirmeye çalışan bir adam; yemek haber, bebek kamuoyu, adam da basın... Çizer dördüncü kareyi sosyalist ulkelere ayırmış ve beyaz bırakmış... Geçtiğimiz yıl ekim ayında her yıl ABD'de yapılan Ulusal Gazete Haftası özgür basına ayrılmıştı ve sloganı şöyleydi: Özgür basın demokrasinin ilk savunmasıdır. Klasik anlamıyla basın özgürlüğünün sağlandığı varsayılan ABD'de bile konu hâiâ en geniş tartışmalara ^\^1(~^v. I tLK yol açıyor. Basın özgürlüğü kampanyasına ABD'nin en ünlü çizerieriyazarlan da katıldı. Bu arada ortaya atılan sorunlardan biri de halkın basın özgürlüğünün niçin yaşamsal olduğunun farkında olup olmadığtydı. ABD Başkanı Reagan bile kampanya dolayısıyla yayınladığı bir mesajda Thomas Jefferson'un ünlü sözlerinden birini tekrarlıyordu: "Bizim özgürlüğümüz basının özgür olmasına bağlıdır ve bu özgürlükte her kısıtlama bunun yitirilmesi demektir." Basın özgürlüğü tam 300 yıldır tartışılıp duruyor ve üstı'ine bir sürü güzel söz söyleniyor: Pascal: "İnsan düşünmek için yaratılmıştır. Ancak yayın olanağı olmayan düşünce verimsiz kalmaya mahkumdur. Basın özgürlüğü olmadıkça da bu sağlanamaz." Mirabeau: "Basın özgürlüğü öyle bir şeydir ki, onsuz diğer özgürlüklerin hiçbiri yaşayamaz." Chateaubriand: "Ancak basın özgürlüğü sayesinde bütün vatandaşların hakları korunur ve adalet yerini bulur." Bunlar basın özgürlüğünden yana görüşler. Bir de ters bir görüş aktaralım. Napolyon: "Basın özgürlüğü mü? Asla! Bunu onlara verirsem benim için yapılacak iş çiftliğime çekilip artık orada yaşamaktır." EVET/HAY1R OKTAY AKBAL İngilizce Türkçe Aylık Dergi Nasıl biraraya gelinecek? "Sosyal demokratız biz! Biz de sosyal demokratız! Ya biz? Biz değil miyiz?" Bir çekişmedir gitmekte! Önümüzde yerel seçimler var. Anayasa Mahkemesi yeni bir karar almazsa altı parti seçımlere gırecek. Parti, belirti düşüncelere inanmış, belirli amaçlar çevresmde toplanmış insanlar topluluğu demektır. Bakıyoruz. bu altı partinin düşünce çizgisi nedir, hangi noktalarda ötekinden aynlıyor, göremıyoruz.. Bizde 'parti' demek karışık, tatsız bir 'çorba' demektir. Ne niyetine içersen iç! Gelelim şu 'sosyal demokrat' deyimine... Sözlüklere bakarsanız sosyal demokrat, kimi ülkelerde sosyalist partilere verilen addır. Parlamenter ve reformcu sosyalist görüşlere bağlı insanlar ve örgütler biraraya gelip "Sosyal Demokrat Parti"yi ölüşturuıiar. Anarşist sendıkacıların ve komünistlerın kurduğu 'sosyalist' partilerden parlamento düzenine bağlılıkları ile ayrıhriar. Sosyal demokratlığın temelinde toplumculuk görüşüne, öğretisine. yani sosyalızme inanmak, baglanmak yatmaktadır. Sosyal demokratlar, toplumcu reformları parlamento aracılığıyla gerçekleştirmek isterler, tepeden ınme devnmci, ihtilalci aylemlerie değil... Şimdi bakalım bizim 'sosyal demokrat' görünümdeki politikacılara... Sorsanız hiçbiri 'sosyalızm ilkelere bağlılıktan soz etmez. Sözcükleri yuvariamak, anlamsız, içeriksiz duruma sokmak bize vergi işlerden! Toplumcu'yuz ya da sosyalistiz' diyebilen kişiler, çevreler, örgütlerdir ancak 'sosyal demokrat' niteliğıyle halkın karşısına çıkabılecek olanlar... Böyle bir tanımlamadan korkanlar, kaçanlar, yalnızca işin yakıştırmasında, görüntüsündedirler. Pek çok okur soruyor, yurdun en uzak köşelerinden mektuplar alıyorum: "Gerçekten 'sosyal demokrat' çizgiyi sürdüren parti hangisi?" Yerel seçimlehn yaklaşmast bu tür sorulan gündeme getiriyor. Sola açık seçmenlerde bir kuşku var. Belirsizlik içinde duyuyorlar kendilerinı.. Yanıltılmış, aldatılmış olmaktan çekiniyorlar. Son genel seçimde karşılannda üç 'izinli' parti vardı, ANAP'a oy verenlerin bir bütünsellik içinde olduklan söylenemez. Kapatılmış partılerın yandaşları vardı, hemen her partinin seçmenlerı vardı ANAP'ta oylartnı birleştiren... Bir çeşit seçim işbirliğiydı. ANAP Başkanı bile 'biz her türlü siyasal eğilimden oy aldık' dememiş miydi? MDP bir varlık gösteremedi. Haikçı Parti ise, beklenenin üstünde bir kazanç sağladı. Halkçı Parti'nin oylarının da 'emanet oy'lar olduğu kesindir. Sola açık seçmen yüzde otuz oranda bu partiyi tuttu. Ama şimdi yeni partiler ortaya çıkmıştır. Özellikle Erdal İnönü'nün liderliğini yaptığı, eski tanınmış politikacılan biraraya getiren SODEP ile eski Demokrat ve Adalet'çi oyları toplayacağı inancında bulunan DYP, iki yeni ve etkin ağırlık oluşturuyor Kısacası, yerel seçimler halkımızın gerçek eğilimlerini beiirleyecektir. Erken bir genel seçimin olup olmayacağı. Özal hükümetinin görevinde kalıp kalmayacağı seçim sonuçlanyla anlaşılacaktır. Sosyal Demokrat eğilimde otduğunu söyleyen Haikçı ile Sosyal Demokrasi Partileri bu yeni yarışa ayrı ayrı katılacaklar. Bir de Demokratik Sol Parti girişimi var, ama onun bu seçime katılma olanağı yok. Yasaya göre beş yıl sonra yaptlması beklenen ama yerel seçimlerin vereceği sonuçlara göre bu süre daha kısa sürebilir genel seçimlerde sosyal demokrat görüntülü üç parti soldaki oyları bölüşecektir. Bilınen, bu oy oranının yüzde otuzla yüzde kırkbeş arasında olduğudur. Bu üç parti bunu paylaşırlarsa hiçbiri yararlı bir sonuç sağiayamaz. Bunu şimdiden söylemek güç değil... Yapılacak olumlu davranış, sosyal demokrasi yanlısı yurttaşların belirli bir yönde ağırlıklarını duyurmaları, parti liderlerine de bu özlemlerini zamanında duyurabilmeleridir. Nasıl olsa bu üç partinin hiçbiri Batı ülkelerindeki 'sosyalist' eğilimli bir kuruluş değil. Olsa olsa, ortanın, kimi azıcık, kimi daha az solunda siyasal topluluklar... Öyleyse aralanndaki çelişki. anlaşmazlık, düşünce görüş ayrılığına değil, kişisel çekişmelere dayanıyor. Vakit geçirmeden tek bir örgütte birleştirmek gerekir tüm gücü, tüm ağırlığı... Sayı & Şubajt#84 izim Teachep l # e bir avukatparmağını sallayarak tehdit ediyor: V "Türk basınının propagandacıları!" Paris'teki Ermeni teröristlerin avukatlarından birinin Türk gazetecilere seslenişiydi bu. IPI (Uluslararası Basın Enstitüsü) Türkiye Komitesi bu olayla ilgili olarak gerekli girişimleri yaptı. Ne yazık ki gazeteciyi "karşıpropagandacı" olarak gören zihniyet her an her yerde çıkıveriyor. Bugünkü Siyaset 84 ekimizde kendisiyle bir konuşmasını yayınladığımız Arjantinli gazeteci Timerman, Cuntanın adamları tarafından kaçırıldığında işkence edilirken sürekli olarak Arjantin 7 dünyaya jurnal etmekle ve yabancılarla işbirliği yapmakla suçlanmaktadır. Oysa Timerman gazetesinde sadece kaybolan insanların hesabını sormaya çalışmış ve işkencelere son verilmesini istemiştir. Napolyon'lar hâlâ çok fazla... HERŞEY SATlLlk t rek kısilil muzıkü oyunj Yazar)oncıeıı: Maçil Koper Müztk: Sarpcr O/saıı DKNİZ TİJRKALİ KKNTER Tl\ ATROSt Harbive ? VEMT TEŞEKKÜR BURSA SAPANCA BOLU ABANT ÇeükPMas Vakıf Turistik oteli 21.00025.000.| Koru oteli 22.000.26.000.j | Turban Abant oteli 32 900.37.900.3 gece 4 gım Merhum AJi Rıza Veziroğlunun eşi, Selma Gündüz, Yıldız Özçağlar ve Özen Veziroğlunun anneleri, Alev Özçağlar'ın anneannesi, Mansur Gundüz, Uğur (Jnel'in kayınvaldeleri, '^LW Yurt içinde ve yurt dışında tanınmış sanatçıların katkılarıyla oluşan KARMA RESİM SERGİSİ Cuzzamla Savaş Derneği Yararına Aıatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu TAKSIM 2 22 Şubaı 1984 Tel: 143 54 (X) Demek Tel: 523 09 58 52! 17 29 SUZAN VEZİROĞLU 4 Şubat 1984 cumartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 6 Şubat 1984 pazartesi gunü Fatih Camiinde kılınacak öğle namazından sonra Silivrikapı mezarlığında toprağa verilecektir. Tann rahmet eyleye. AİLESİ Babamız M. ESAT SÖZÜBİR'i yitirişimizde acımızı paylaşan dost ve akrabalara teşekkürü borç biliriz. MÜYESSER KÂMİL DİPTAŞ 27.500. OK 4 gece 5 gun 35.500. OK Reklam şırketinde çahşacak, lise mezunu daktilo bilir, güleryüzlü Özel otobus. tam pansiyan konaklama, Ortur Servıst BARBAROSBULVARI. 15 BEŞIKT.ASIST TE1. 16110741618226 1612781 ^ ^ ^ KAUIKOY 33^6107 BAYAN SEKRETER 143 48 40
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle