15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "oyun kurau" duzeyine indirge karşı ağırlık oluşturan "telafi nebilir. Demokrasi, özünde in edki güç" işlevini yüklenmesi san haklannı, özgürlüklerini ger sonucunda, özel kesimin siyasal çekleştirebileceği, genişletebile erki ele geçirmesi önlenebilmişceği, insanlığını gerçekleştirebi tir. leceği koşulları yaratma ya da Meslek temsilcisi olarak sendeğiştirme olanağını veren ekindikalar, üyelerinin çıkarlarını sel, toplumsal bir ortamdır, bir korumak hakkına sahip, onlann yaşam biçimidir. gönençlerini sağlamakla gorevli en etkin bir baskı kumesi türüKATLLMA VE KATILIMIN dür. Bu nedenle, demokrasilerÖRGÜTLÜ OLMASI de sendikalar hem toplumsal Bu da bireylerin yurttaş olahem de siyasal yaşamın vazgeçilrak kamu yaşamının işleyişine mez parçası durumuna girmişkatılabümesiyle olanaklıdır. Delerdir. Kuzey ülkelerinde siyasal mokrasinin, seçkinlerin siyasal karar düzeneği (mekanizması) sierk için birbiriyle yanştıklan kuyaset adamlan ile işçi örgütleri rumsal, biçimsel bir kalıp ya da temsilcilerinin ortaklasa katıloyun kuralları dizisi olmaktan dıklan karma kurullarla işletilkurtulması, bir yaşam ilkesi, bir mektedir. toplum biçimi niteliğine büninBatı Avrupa'da, örneğin İnmesi, bu katılımın yoğun ve örgiltere'de önceleri İşçi Partisi, gutlu olmasına, tam anlamıyla sendikaya egemen dunımda iken gerçekleşmesine bağbdır. Siyasal sonradan sendika partiden bakatılım, bu anlamda "siyaset yapma" hakkıyla özdeşleşmek ğımsızlaşmıştır. Günümüzde sendika üyeleri, partiye de üye tedir. Demokrasilerde siyaset, yazılarak siyasal yaşama katılayalmzca partilerin, politikacılabilmekte, parti ile sendika ararın, seçkinlerin, ya da belli kesında bu yoldan organik bağlar simlerin yapabileceği, toplumkurulması doğal karşılanmaktadan, halktan soyutlanmış bir etdır. kinlik değildir. Tersine, geniş yurttaş kitlelerinin değişik örgüt1982 Anayasası hem sendikaler aracıhğıyla, değişik yollardan lara hem de baskı kumesi nitesiyasal erkin kullanılmasına ka liğindeki öbür kurum ve kurutılmasını, ağırlığını koymasını luşlara siyaset yasaklan getirmişgerektirmektedir. tir. Sendika kurma, grev, toplu pazarlık ve sözleşme, denetim Halkın tepkilerini, özlemleri konulannda Önemli smırlamalar ni, dileklerini, yakınmalannı çe yanında, sendikacılann siyasal şitli yollardan dile getirmesi, ya partilere girmeleri, yöneticisi olsama organlannda, hükümette, malan da yasaklannuştır. Sendipartilerde, kamuoyunda ağırlığı kaların tek etkinlik alanı üyelenı duyurabilmesi, siyasetin halk ri n çıkarlarına ilişkin dar bir katan, toplumdan soyutlanmasını, lıba sokulmuştur. Sendikalar ilhalkın demokrasiye yabancılaş gili işkolundaki genel siyasalara masını önleyecektir. ilişkin görüş bildiremez, bunların oluşturulmasına katkıda buEN ETKtN DEMOKRATtK lunamaz duruma sokulmuşlarBASKI KÜMESİ: dır. Sendikacılıkta siyaset yasaSENDtKALAR ğı konusunda 1947'ye dönülBatı demokrasilerinin yasadığı müştür. 196O'lı yıllarda "grev en önemli sorun, siyasal erke hakkı istemesi" siyaset yapmak egemen olan ekonomik erki sayılarak sendika yöneticileri oluşturan devleşmiş özel girişimiçin soruşturma açıldığını anımlerin etkisinden kurtulabilmek sıyoruz. llgili sendikanın "paolmuştur. Siyasal erk üzerinde muk ipliği dışahmının işsizliğe ki işveren yararına ağırbasan yol açacağını" açıklaması aynı ekonomik erke karşı işçi sendiyasaya gore siyaset yasağı kapkalarının doğuşu, gelişmesi ve samına sokulmuştu. Bundan toplumsal yaşamda ağırlık ka Türk sendikacılığının olumsuz zanması Galbraith'in deyimle yönde ne denli etkilendiği ve etriyle, sendikaların bu konuda kileneceği açıktır. Benzer yasaklar dernekler, meslek odalan için de öngörülmuştür. Türkiye Ziraatçiler Derneği Genel Başkanı'nın yabancı sigara dışalımına karşı görüş açıklamak suçundan yargılanmakta olduğunu biliyoruz. Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatifleri'nin anasözleşmelerinde yapılan son yasal düzenlemeyle, zaten hükümetin sultası altındaki bu kuruluşlar devletin doğrudan denetimi altına sokulmuşlardır. Bütün dünyada benimsenen kooperatiflerde "demokratik yönetim ilkesi" zedelenmiş, geniş üretici kesim, çıkarlannı korumak, orgütlerini yönetmek hakkından yoksun bırakılmışlardır. YÖK'LEŞME, YOK'LAŞMAYA DÖNÜŞMÜŞTİJR "YÖK'Meştirilen üniversite sanki "YOK"laşmış, fildişi kulesine çekilmek durumunda bırakılmıştır. Çağdaş universitenin en önemli işlevi olan toplumu eğitmek, kamuoyunu aydınlatmak görevi bir yana bırakılmıştır. Genelde, aydınlar da suskunluk içindedir. Ana görevi kamuoyunun yansız biçimde oluşturulmasına yardım etmek, yansız haber vermek olan radyo ve televizyon işbaşındaki yönetimin yaymacacılığını (propagandasını) yapan izlenmez izlenceler sunmaktadır. "Icraatın içinden" izlencesi, muhalefete yarut ve görüş bildirme hakkı tanımaksızın yurttaşı tek yanlı koşullandıran bir nitelik kazanmıştır. Kısacası, demokrasilerde en az partiler kadar önemli olan toplumsal örgüt ve baskı kümeleri siyaset yapma yasağına alınmışlar, siyaset yapma, yalmzca siyasal partilerin tekeline bırakılmıştır. Demokrasi çok nazlı, çok duyarlı bir çiçek gibidir. Son 2530 yıldır sık sık solma, kuruma çekincesi atlatan demokrasinin gelişip kökleşmesinde önemli duraklamalar olmuştur. Iktidarda olsun, muhalefette olsun, parlamento dışında olsun tüm kurulmuş ve kurulacak siyasal partilere, demokrasinin rayına oturmasmı geciktirici nitelikteki bu tür yasak ve sınırlanmalann kaldırılması doğrultusunda önemli görevler düşmektedir. 28 KASIM 1984 Demokrasilerde siyaset, yalmzca partilerin, potitikaaların, seçkinlerin ya da belli kesimlerin yapabileceği, toplumdan (halktan) soyutlanmış bir etkinlik değildir. Tersine, geniş yurttaş kitlelerinin, değişik örgütler araalığıyla, değişik yollardan siyasal erkin (iktidann) kullanılmasına katılmasını, ağırlığını koymasını gerektirmektedir. Demokratikleşme Sürecinde Örgütlenme Soruıısalı Prof. Dr. CEVAT GERAY PENCERE Avrupa Konseyi'nin Topu Tüfeği Yok Son günlerde Babıâli'de Avrupa Konseyi'ne verip veriştirenler çoğaldı. Öyle arkadaşlanmız var ki kalemlerinden kan damlıyor. Helâl olsun! • Neden bu öfke? Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nde dönem başkanlığı sırası bize gelmıştı; adamlar oyunbozanlık yaptılar; karşı çıktılar; çünkü Türkiye'deki rejimi demokratik saymıyorlar. Biz de kızdık, tepki gösterdik: Bu durumda Türkiye Dışişleri Bakanı Komite'nin toplantılarına katılamaz! Pekı, ne yapar? Bakan yerine müsteşarını yollar. Olmadı!.. Öfkenin dağı, doğura doğura fare doğuruyor. Hem bu konu için Babıâli'de,biz bize babalanmaya da gerek yok; Avrupa Konseyi'nde sürekli itilip kakılacaksak örgütte durmak anlamsız. Dış ilişkılerımızde Amerika'ya dönüp yerlere kadar eğilenlerin, Avrupa Konseyi gibi örgütlere meydan okuması da gülünç. Avrupa Konseyi'nin ne topu, ne tankı, ne füzesi, ne üssü, ne tüfeği, ne de Türkiye'de "destabilizasyon" yöntemini uygulayabilecek gızli örgütleri var. İnsan haklarına dayali siyasal demokrasiyi benimsemış kapitalist ülkelerin kurdukları bir örgüt bu... Eğer "istiskal" ediliyorsak çekilelim... • Avrupa Konseyi sorunumuz gerçekten çatallaştı; Bakanlar Komitesi'nde Türkiye Başkanlık kürsüsüne layık görülmüyor; ama bizim parlamenterler Avrupa Konseyi'nin Danışma Meclisi sıralannda oturuyor. Bu çelişkiyı içimize sındirmek zor Üstelik Başbakan Sayın Özal gibi konuşmakla konu örtbas edilmiş olamaz. Özal ne dedi: " Avrupa Konseyi o kadar önem verHecek bir yer değil." Olabilir. Yukarıda önerdiğimiz gibi biz de itilip kakıldığımız, ikinci sınıf üye gibi horlandığımız şu örgütten ayrılalım. Bu davranışımızın da gerekçesi hazırdır: Ey Avrupa Konseyi!. Önemini yitirmiş bir örgütsün. Biz Türkiye'de rejimi kendi anlayışımıza göre işletiriz. Konsey'in dünya görüşü, kuralları, insan haklarına ilişkin ilkeleri, demokrasi konusundaki yaklaşımını benimsemiyoruz. Ülkemizin kendine özgü bir yapısı, koşulları. düzeni ve rejimi vardır. Avrupa Konseyi'nin Statüsü'nü 1949'da onaylamış, örgüte girmiştik; yanılgıya düşmüşüz; aradan çok zaman geçti, artık biz bu ışte yokuz!.. * Bıliyorum, şimdi bu önerıyı okuyanlar arasında da öfkesi kabaranlar olacaktır: Vay!.. Sen bizi Avrupa'dan koparmak mı ıstiyorsun? Türkiye'yi Batı'dan uzaklaştırmak, yalnızlığa düşürmek, soyutlamak sonra da sonu belırsiz serüvenlere itmek ısteyenlerin ekmeğine tereyağı mı sürüyorsun? Öfke baldan tatlıdır. Ama hem Avrupa Konseyi'nin üyesi olarak kalmak istiyoruz; hem Konsey Statüsü'ne ters düşüyoruz; hem örgütün içinde bu yüzden "istiskal" ediliyoruz; hem Avrupa Konseyi'ne babalanıyoruz; hem Bakanlar Komitesi'ne Başkan olmak istiyoruz; hem dışlanınca "Avrupa Konseyi önemsizdir" dıyoruz. * Ne yapmak istediğimizi biliyor muyuz? Yoksa şaşkınlık içinde miyız? Avrupa Konseyi'nin topu tufeği yok; ama bizim aklımız yok mu? Siyasal erkin (iktidann) halka dayalı olması, demokrasinin temel ögesidir. Demokrasi deyimi, Lincoln'in "halkın balk için halk tarafından yönetilmesi" sözleriyle herkesin kolayca anlayabileceği bir siyasal kavram niteliğine bürünmüştür. Halkın aynı zamanda "yöneten" ve "yönetilen" olması demokrasinin var olmasının ön koşuludur. Başka deyişle "demokrasi"de halkın, siyasal erkin kullanılmasına en geniş ölçüde katılması zorunludur. Herkese seçme ve seçilme hakkmı kullanmak olanağı veren" genel oy" ilkesi, birden çok olasıhk arasında serbestçe seçme yapabilme olanağını sağlayan "siyasal çoğulculuk" ilkesiyle birlikte bir rejime demokratik damgasını vurmaktadır. Farklı görüşler için ayn siyasal örgütlenmeler yapılamadıkça, halkın yönetime katılması söz konusu olamaz. "Klasik liberal, çoğulcu, katıiımcı" demokrasi olarak tanınan çağdaş demokrasi kavramı, siyasal güçlerin serbestçe örgütlenmesini öngörmektedir. ETKİLEYtCt BASKI GRUPLARI Demokraside, siyasal erki ele geçirmek ya da yürütülmesine katılmak amacıyla aynı siyasal göruşleri benimseyenlerin oluşturduğu partiler yanında, siyasal erki ele geçirmeyi değil fakat çeşitli yollardan bu erkin kullanılmasını etkilemeyi amaçlayan "çıkar" ya da "baskı" kümeleri de yer almaktadır. Anayasalar, genellikle siyasal partileri demokrasinin kaçınümaz, vazgeçil mez örgütleri olarak nitelendirirler. Oysa çıkar ya da baskı kümeleri demokrasinin doğuşundan bu yana var olan, etkinliklerini sürdüren örgütlenmelerdir. Ortak çıkarlarını korumak için siyasal gucü kullananları kamuoyunu çeşitli yöntemlerle, dolaylı dolaysız yollarla etkilemeyi amaçlayan bu kümelerin varlığı yadsınamaz bir gerçektir. Amerika'daki Yunan, Ermeni lobilerinin Türkiye'ye karşı giriştikleri çabalar bunun en son örnekleri değil mi? Bugünlerde Gökova halkımn termik santral kurulmasına karşı gösterdıği tepkiler demokratik ülkelerde sık görülen ornek bir yerel girişim olarak değerlendirılmelidir. Toplumsal katmanlaşmanın, kümeleşmelerin var olduğu, siyasal erkin bunlardan güç aldığı çağdaş demokrasilerde, siyasal partiler dışındaki bu tür örgütlenmeler yasal bir konum kazanmıştır. Hemen hemen değişik çağlarda. değişik rejimlerde baskı kümelerine rastlanılmaktadır. Fakat bunlar demokratik rejimlerde baskıcı rejimlere göre çok daha etkinlik kazanmışlardır. önceleri, çıkar ya da baskı kümeleri yönetim üzerine doğnıdan değil, aracı kişiler yoluyla etkide bulunurlardı. Günümüzde bunlara siyasal güçlerin belirgin bir kesimi gözüyle bakıldığından kamuoyu, partiler, yasama meclisleri hükümet üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptirler. Bunlar, yalmzca üyelerinin çıkarları doğrultusunda çalışan sendika, işveren, meslek kuruluşlanyla sınırlı değildir. Basın, üniversite, ordu, barolar, odalar, gönüllu dernekler, kooperatifler de kamuoyunu, toplum yaşamında siyasal erkin kullanılmasını etkileyen kurumlardır. ETKİNLİKLERDE BULL'NMA HAKKI Bireylerin, demokratik süreçlere katılmalan 18. ve 19. yüzyıllarda özgürlükleri korumanın bir araa olarak görülüyordu. 20. yüzyıl başlarında gelişen çoğulculuk kavramlan, demokratik toplum düzenini birbiriyle yarışan, pazar ilişkileri içinde bulunan örgütler arasındaki değişken dengeye dayandırmaya yönelmiştir. Böylece, siyasal erkin yalmzca devletin tekelinde olmadığı, çeşitli küme ve örgütlerin pazar ekonomisinin yarışma anlayışı içinde siyasal erkten şu ya da bu ölçüde pay aldıklan anlayışı vurgulanmağa başlamıştır. Çağdaş demokratik toplum ve insan anlayışı, siyasal erke katılmayı toplumsal ve insansal bir değer olarak benimsemiştir. Başka bir deyişle mutluluk ve özgürlük bireylerin serbestçe hareket edebilme olanağıyla sınırlı kalamaz. Yurttaş niteliğiyle bireylerin, öbür bireylerle birlikte ortak etkinliklerde bulunması hakkı, kişinin bireysel hakları ile yurttaşlık haklanrun birlikte ele alınması sonucunda gerçek anlamına kavuşmuştur. Bu anlamda kamusal işlere, siyasal erkin biçimlenmesine, kullanılmasına katılma hakkı, demokratik hakların, insan haklarının en önemlisi olarak belirmektedir. Bu bağlamda demokrasi, yalmzca bir devlet biçimi değildir. Ne de bir tür OKTflY AKBAL EVET/HAYIR Yalansa... Istanbul'da il içi yer değiştirmelerin eğitim ve ögretimi aksatacak biçimde sürdüruldüğünü, sorun yansız ve yasal bir yaklaşımla ele alınmazsa tedirginliğin öğretmenlerin çalışmalarını olumsuz etkileyeceğini belirten öğretmen lerden aldığımız mektupta şu görüşlere yer veriliyor: "lstanbul'da, öğretim yılı başmdan beri, özeUikie ortaokul ve \ ı tkK.ııl OGRENCI/OGRETMEN Yer değiştirmeler, öğretmeni tedirgin ediyor liselerde anlamsız, zamansız yer değiştirmeler yapılmaktadır. tl içinde gerçekleştirilen bu işlemler, öğretmeni guç duruma diişürmekte, ders programlannı altüst etmekte, ogrenciyi şaşırtmaktadır. Bu uygularaalar velileri de saşkına çevirmektedir. Yer değiştirmelere gerekçe olarak bazı okullardaki öğretmen fazlalıgı, bazılannda ise derslerin boş geçmesi gösterilmektedir. Kuşkusuz bu duramun giderilmesi gerekir. Ancak uygulama keyfıliğe dönüşmüştür. Çalıştıklan okuldan çok uzaktaki okullara gönderilen öğretmenlerin birçoğu gittikleri okullarda kendilerine gereksinme olmadığını gönnektedirier. tkinci kez başka okula gönderilen öğretmenler vardır. Okul yöneticileri ker hafta program yapmak zonında kalıyoriar. Ögretira yüı başından beri geçen kısa siire içinde iki üç kez öğretmeni degisen dersler vardır. Öğretmen her an bir yer değiştirme emri beklemenin tedirginliği içindedir. Bu dunım eğitim ve ögretimi felce uğratmıştır. Soruna kim çözüm getirecek?"İSTANBUL 'DAN BİR GRUP ÖĞ. YONETEN/MVAMMER TUNCER 'Siyaset yalandır' Başbakamn sayın annesi, emekli öğretmen Hafize Özal böyle diyor. Bir zamanlar DP'den de CHP'den de gelmişler, milletvekili seçtirmek istemişler. 'Ben yalan söyieyemezdtm' diye öneriteri geri çevirmiş... iki oğlu da, daha başka yakınlan da yıllardan beri siyasetin içinde oysa!.. Anaları 'yalancılık sanatı' saydığı sıyasetçiliği ıstememiş, ama oğullar bütün güçlenyle siyasa alanına atılmışlar, biri içişleri Bakanlığı'na kadar yükselmiş, bıri de T.C. Başbakanı olmuş... Gazetede iki resmi var Hafize Hanımın... Birini 1963'te çektirmiş, 27 Mayıs devrimini izleyen, Inönü'nün Başbakan olduğu günler. Yılın annesi bile seçilmiş 1963'te... Malatya'da öğretmenlik yaptığı sıralarda ödül töreninde konuşuyor, sırtında tayyör.baş açık.saçlar dalgalı.Atatürk çağının bayan öğretmeni... Bir de bu günlerde çekılmış bir resmi var: Başı beyaz tülbentle sımsıkı sanlmış, sırtında uzun manto; her gün Kuran okuyarak zamanını geçiren 80'lik bir haminne... Kişiyi düşündüren iki resim. Devrimci Cumhuriyetin bayan öğretmeni yaşlılığında nasıl olur da bambaşka bir kışilık kazanır? Yalmzca yaşlılığın sonucu mu? Yoksa o eski günlerde de iç dünyası böyle miydi? "Siyaset yalandır..." Bir özdeyişe benziyor. Gerçekten yalan mıdır siyaset? Dolayısı ile siyasa adamı yalancı mıdır? Bir yalancılık, yani bir kandırma.aldatma sanatı mıdır siyaset?Türkiye'deki uygulama böyle bir yargıyı doğru gibi gösteriyor. Yalana dayanmayan bir siyasa gütmek, yurttaşlarla herşeyi açık açık konuşmak isteyen siyasa adamlan kısa sürede gözden düşüyorlar. Dürüst bir polKika izlemek, gerçeklerı söylemek, çıkmazlardan kurtuluşumuzun acı dolu yollardan, yöntemlerden geçtiğini bildirmek iyi niyetli siyaset adamlarının kısa sürede gözden düşmesine yol açmıştır. Yalanla, aldatmacayla ayakta kalmak isteyenler ise uzunca zaman işbaşında kalmışlar, ama günün birinde gerçekler onları de tepetaklak etmiştir. Siyaset yalandır, yalancılıktır diye düşünmek bu yüzden yanlıştır. Yalana dayanan siyasetçiler çokiur, ama iyi siyaset adamlan hiçbir zaman doğru'dan şaşmayacaklardır... Politika, yani siyaset için Paul Valery şu sözleri söylüyor: "Politika, metafiziğin en kaba biçimidir, politik doktrin bir peygamberlik, bir gaıpten haber vermedir." Bu elbetteki yalana, yalancılığa dayanan siyasetçinın niteliğidir. İleriyi görmek, yannları yaratmak, bugünün geçici koşulları içinde çırpınıp, yalana başvurarak halkı yanıltmak başka şey, gerçek politikacılık çok daha başka... Hep görmüşüzdür, hep görüyoruz: Bol bol söz verıyorlar, 'ortadirek kurtanlacak', daha neler neler, sonra neyle karşılaşıyoruz; durmaksınız artan hayat pahalılığı, birbirini izleyen zamlar, emek sahiplerinin emeklerinı günden güne daha ucuza satmaları öte yandan halkın sırtından kazanç sağlayanların politik yaşama ağırlık koymaları, hatta polıtıkayı kendı çıkarlarına göre uygulamaları, yönlendirmeleri... Halka övgü. halka dalkavukluk, öte yandan bu boş sözlerin ardından belırli bir azınlığın çıkanna yeni çıkarlar sağlamaları... Sayın Hafize Özal'ın 1960'lardaki, daha önceki ytllardaki Atatürkçü öğretmen kişiliği ile bugünkü kişiliği arasındaki uçurum beni düşündürdü. Niye böyle oluyor? Otuzkırk yıl önce Atatürkçü düşüncenin çizgisindeki kişiler zamanla nasıl böyle değişiyor? Bayan Özal'ın değişmesinde oğullannın etkisi var mı? Ozallar annelerini, geçmiş yılların Atatürkçü öğretmenini bu denli etkileyebildiler mi? Denecek ki siyasetçinin başarısı budur. z ANMA Çok sevgili varlığımız, canımız Cekkart kullanmak sizi nelerden yoksun bırakır? ÇEKKARTparadır. Paranın kullanıldığı her yerde kullanılır.* İtibar, kazanç ve güven sağlar. Ama ÇEKKART kullanmak sizi bazı "imkân"lardan yoksun bırakır. '# Ç*k*n Dr. NURSUN GARAN'ı yitireli bir yıl oldu. O'nu, bugün biraz daha özlemle anıyoruz. 28 KASIM 1984AİLESl, ARKADAŞLARI Bir oğlumuz dünyaya geldi. Duyururuz. HARİKAAv. MÜJDAT GİDER İSTANBUL 21.11.1984 Bu genç ıraanın ıvı bir eğitıme ihtı>acı var. Çünkü hepimizın. bu genç insana ihtiyacı var. Onu geleceğe hazırtayaüm. Eğıtimine özen gösterelim. Tepum, eğitimcileri, anne ve babalan bu göreve katdmaya çağınyor: Tepum'u arayın. Bilgı alın. Bir Sinclair bılgisayar alın. Bifgisavardan, eğirimde de vararlanın. GERÇEK YÜRÜYOR (Adalet İçin Bir Savaşın Öyküsii) "Adaleticn, ınsanlıkıan yana hcr a>dının okutnaM gerekcn bir kuap" Okla> \kbal.Muammer Tuncer'ın 1urk<;e!>ıyle cıklı 2 hasım, 350 TL DREYFUS OLAYI EMİLE ZOLA YALÇIN YAYINLARI ÇEKKART kullanıyorsanız, örneğin parayı tomarlataşıyamazsınız. Paranızı çaldırma ve kaybetme imkânınız yoktur! ÇEKKART kullanıyorsanız eski paralarla, para üstü alıp vermekle, para saymakla uğraşamazsınız! Ne yazık ki müsrif de olamazsınız! ÇEKKART kullanıyorsanız, paranızın faiz getirmesini de engelleyemezsiniz! Bu "imkân"lardan yoksun kalmayı çağdaşlığın ve aklın gereği sayıyorsanız, ülkemizdeki onbinlerce ÇEKKART sahibi gibi siz de Pamukbank'ta ÇEKKART hesabı açtırın... ÇEKKART kullanın. ÇEKKART itibarından, ÇEKKART kazancından, ÇEKKART güveninden yoksun kalmayın. bflgjsayar laıüandmafadK Uâ. Zjfer Sok. SS NiauHası btanM 141 M 77 141 57 19 PUM BILSAK Paul Mc Millen NURCAN KOŞAL ile Çekkart Q Pamukbank ÇEKKART ta şıni'tama voktur Pamukbank ÇEKKART sahıbınm ımzasını ve kart numarasmt taştyan 30 000 TL ına kadar her ÇEKKARTyaprağım provızyonsuz ve anmda odemeyı taahhut eder 30 000 TL'nm üstunöekı çeher provızyonu alınarak derhal oüenır grafik seminerieri 5 Ticarî Estetik 29,30 kasım 1 aralık perşembe.cuma.cumartesi Saat 18 00 21.00 arası / Giriş 400, öğrenci 200 TL Sıraselviler Cad. Soğancı Sok. 7, Taksim MUM^ANAT/KUtTU* HlZMETLBtl KUKUMU SÜLEYMAN GEZGİN evlendüer 27 KASIM 1984 FATÎH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle