14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI 19 KASIM 1984 Papandreu'nun Limni Oyunu. (Baştarafı 1. Sayfada) ya çalışmaktadır. Papandreu'nun NATO ittifakı içinde sık sık sesini yükseltmesi, ülkemizde genellıkle yadırganmaktadır. Yumuşak başlı uysal çocuk olmaktan özenle kaçınan Atina'nın dik başlılığını kötu politika olarak görmek alışkanlığından ülkemizdeki bazı çevrelerin artık sıynlmaları yararlı olacaktır. Öünkü Papandreu, Yunanistan'm Batı ittifakı içindekı eşit ve demokratik konumundan da yararlanarak söyleyeceğini çekinmeden söyleyebilmekte, isteyeceğini istemesini bilmektedir. Yunan Başbakanı'nın manevra alanı bu bakımdan bir hayli geniştir. Buna karşılık bizim başbakanımız ise, örneğin, Batı Avrupa'ya şimdilik sadece özel ziyaretler yapabilmektedir... • Papandreu'nun dış politikasına dudak bükmenin herhangi bir yararı olmadığını göstermek için bu gerçeklerin aitını çizmekteyiz. Böylece, Yunan liderinin Limni konusunda sahnelemekte olduğu en son oyunun anlamını kavramak da kolaylaşabilecektir. Amerika'yı "emperyalizminMekkesi"'olarak niteleyebilen Papandreu, nasıl ki aynı Amerika ile üsler anlaşmasını yapabilmişse, bu kez de, iktidara geldiğinden beri sürekli ters düştüğü NATD'ya Limni Adası'ndaki askeri gücünü vermektedir. Böylece aradan çekilerek NATO ile Türkiye'yi karşı karşıya getirmeyi amaçlamaktadır. Nitekim bunda da başarısız olduğu söylenemez Papandreu'nun. Dışişleri Bakanlığımızdan üst düzeyde bir yetkili, dün Cumhuriyet muhabirinin sorularını yanıtlarken, "NATO ile ortaya çıkan tartışma, Türkiye ile NATO arasında 3035 yıllık tarihinin en büyük itişmesidir" karşılığını vermiştir. Başbakan Özal, haklı olarak, NATD'nun aradan çıkması gerektiğini, Atina'nın oyununa geldiğini ve konunun Türkiye ile Yunanistan arasında ikili bir sorun olduğunu vurgulamıştır. Boğazların hemen girişindeki Limni Adası'nın silah ve askerden arınmış olması gerektiğini Türkiye öteden beri savunmaktadır. Yunanistan ise adanın sılahlanmış olmasınameşruiyet kazandırabılmek için konuyu sürekli olarak NATO ile bağlantılı kılmaya çalışmıştır. Limni'nin NATO tatbikatlarına katılmasını bu amaçla sağlamak istemiş, son olarak da adadaki askeri gücü NATO emrine tahsis etmek yoluna gıtmiştir. Bugüne dek Limni'nin Ege'deki tatbikatların dışında tutulmasını gönülsüz de olsa kabullenmiş olan NATO, Papandreu'nun son girişimini, bazı uzlaştırıcı formüller bularak benimsemek eğilimindedir. Limni'deki Yunan askeri gücü şu ya da bu biçimde NATO çerçevesinde değerlendirilirse, Türkiye'nin bugüne değin savunmuş olduğu "uluslararası anlaşmalara göre, sılah ve askerden arınmış olması gereken Ege adaları" gorüşü tamamen boşlukta kalacak ve Yunanistan'm yarattığı fiili durum yıllar sonra NATO çerçevesinde meşruiyet kazanmış olacaktır. Türkiye1 nin bu durumu kabullenmesi, bir bakıma Lozan Antlaşması'nın 60 yıllık yorumundan vazgeçmesi anlamına gelecektir. f ürkiye'nın bu tür oldu bittilere izin veremeyeceği ve Ege'deki ulusal haklanndan vazgeçemeyeceği gayet ıyi bilinmelidir. Bu gerçeğin sadece Atina tarafından değil, Brüksel ve özellikle VVashıngton tarafından da göz önünde tutulması NATO ittifakının işlerliğini sürdürebilmesi açısından gerekmektedir • Ama bir de, Özal yönetimi açısından hâlâ pek kavranamadığını gördüğümüz bir husus vardır. Dış politikada yumuşak, uzlaşmaya açık ve serinkaniı çizgi izlemek belirti dönemlerde anlaşıiır bir tutumdur. Fakat, bu politikanın içerdiği bir başka tuzak vardır. O da, "Türkiye nasıl olsa bize mahkum" anlayışının Batılı müttefiklerimizin nezdinde, örneğin VVashingtonda oluşumudur. Geçmişte bir kez daha değinmiştik. Özal yönetimi boyle bir zihniyetin oluşumuna katkıda bulunmaktan kaçınmak durumundadır. Yunan oldu bittilerinin önünü kesmek istiyorsa, başka çaresi yoktur. Aksi halde, tek taraflı iyi niyet jestleri, giderek tek taraflı ödünlere dönüşür ve Türkiye, yumuşak başlı uysal çocuk olarak aferin ala ala ulusal haklanndan çok şey yitirebilir. Bu tehlikenin gözden uzak tutuimadığını sanıyoruz... Limni Ek sınavın kaderi bu hafta betti olacak sorunu nedir? ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Yükseköğretim öğrencilerinden TBMM'ye gönderilecek yaklaşık 12 bin dilekçenin sonucu ile ANAP Elazığ Milletvekili Mebmet Özdemir'in ek sınav hakkı tanınmasına ilişkin yasa önerisinin kaderi bu hafta belli olacak. grup kararı alınmadan komisyonda ele alınmayacağı yolundaki görüşünü yinelerken, Mehmet Özdemir, "Yasa önerimin sahibiyim. Sonuna kadar götnreceğim" biçiminde konuştu. Mehmet Özdemir.yasa önerisini geri abp almayacağı yolundaki soruya şu karşılığı verdi: "Yasa önerimi gcri almam söz konusu değildir. Konu belirli bir noktaya gelmiştir. Bundan sonrasını gelişrneler gosterecek. Ancak yasa önerimin sahibiyim. Sonuna kadar götureceğim." TBMM iç tüzuğunün ilgili maddesine göre özdemir, süresi içinde komisyonda görüşülmeyen yasa önerisini doğrudan Meclis gündemine alınmasını isteme hakkına sahip. Genel kurulu öneriyi benimsemediği takdirde, ek sınav doğrudan Meclis gündemine alınarak görüşülebilecek. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇÎ Milletvekili Özdemir'in 4 ekim tarihinde TBMM Başkanlığı'na verdiği, ardından Milli Eğitim Komisyonu'na havale edilen yasa önerisi, komisyonda yasal bekleme süresi olan 45 gününü yann doldunıyor. Yasal süre sonunda Milli Eğitim Komisyonu öneriyi ele almadığı takdirde, ek stnav hakkı yasa önerisinin Meclis Genel Kurulu'na inip inmeyeceği bu hafta içinJ de belli olacak. TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Kemal Or. özdemir'in yasa önerisinin ANAP Iplerin ucundaki (Baştarafı 1. Sayfada) Bekir ÇeUnk'e ait. tkinci Ağca soruşturmasını yürüten Yargıç tlario Martetta 'nın Ağca olayında ' 'Bulgar bağlantısı "ndan söz etmesi ve sonra Bulgar HavayolIarınm Roma temsilcisi Antonov 'u tutuklamasıyla birliktt birden ön plana çıkan Çelenk, Ağca olayının kilit adamlarmdan. Benil isimli Panama bandıralı gemisi 18 Aralık 1981 'de tspanya 'nın Menorka adasmda karaya oturan ve gemide çıkan olaylar nedeniyle de ismi sık sık duyulan Çelenk'in Ağca ile Sofya'nın Vitoşa otelindeaynı tarihlerde kaldığı biliniyor. Son olarak Ağca'nın da bunu itiraf etmesi, Çelenk 'in Trento 'da siir mekte olan büyük kaçakçılık davasında da adının geçmesi, Ağca'nın Papa suikastından birkaç gün önce Çelenk'in yakınlarıyla gönişmesi bu "kilit adam" üzerindeki şüpheleri arttınyor. Antonov'un Italya'da tutuklanmasmdan sonra uzun süre aranan ve ilginç bir "tesadüf" sonucu Sofya'da "yakalanan" Bekir Çelenk, halen Bulgar makamlan tarafından burada bir otelde tutuluyor. Ünlii kaçakçı Abuzer Uğurlu ile olan ilişkileri, Bulgar Kintex şirketine yakınlığı gibi şeyler, sinema sanatçısı Hülya Koçyiğit'in kardeşi Nilufer Koçyiğit'le evli olan Bekir Çelenk'in sürekli ön planda kalmasını sağlayan diğer nedenler. TIYATRO GOSTERI KULTUR MERKEZI Kjdıkoy Halk Egıiım Yam Tel 337 01 28 528 66 29 526 10 00 / 412 7 uluslararası ödüUü Türk filmi yeni kurgusuyla sinemalanmızda 2. Hafta OTOBÜS 2. Hafta Yönetmen: Tunç Okan 1100 Pt Salı. Carç 13 15 153018 452100 Pış. Cuma DOSTLAR TİYATROSU Brecht AÇOK OYNUYOR AKSAK TtMUR ile HOCA NASRETTtN TİMUR SELÇUK DİMLETİSİ 24 Kasım /Saat: 21.00 11 00 13 1 5 1 5 3 0 1845 C tesı. Pazar 21 00 Gelecek Fılm KÖPEKLERİN GÛNÛ Yört: Sidney Lumet (Mizikli Çocuk Oyunu) Çarş. 15. Cuma 21 00 tesiPazar 14 3018 00 C tesıPazar 11 00 OTKL. MUUDİ8O (L»oM Du Ubrc Echan^c) «OVEDI 3 PERDE EBDAL OZYAĞCILAB ISUET1V SEM» CEYREKBAŞI ktn B«ce» VM.C1N M D I » ENER OKTAY SOZBı» HAYRETTtN ASLAN FOSUN DEMİAEL SUATONEM GOKSEL KORTAV ERGUM K0KN4R I5MET USTEKlN ERDINÇ AKBAŞ ZAFEH ONEN DUYGU A.NKAMA •YJEGUL UYGUHER OOGANŞEN •• UERİH AKA1.IN DORMEN TOPLULUGU George* Feydeau ZULFll Tunç Okan (Duzrnlemeler : ATTİLA OZDEMİROĞLU &fti tiyatrosunda orkestra yaylı sa2İar dortlüsu Seanslar: 2122 Kasım 2) 15 12 Kastmdan itibaren Beyoğlu Dünya 149 93 61 Kadıkov Moda 337 01 Zs '• HALDUN DORMEN 28 KASIM ÇARŞAMBADAN İTİBAREN 282930 KASIM'84 günlerinde yerimiz kalmamıştır. İlginize teşekkür ederiz. 1256789 ARALIK '84 bıletleri satısa sunulmuştur. Scsuısian Pat. Salı harıç Çarş: 21 15 Per: 2115 Cuma: 21.15 C.Tesı: 18.0021.15 Pazar: 14.3018.00 uskudar sunar tıyatrosu halk cad 37/tll 333 06 18 bızım tıyatro >ll|lll< „J | İSTAIIMIL ı ŞEHİR TİYATROLARI 1925 Kasım arası al güjüm ver gülüm mâzlkH çocuk oyunu ymzanyönatcn: mustafa g«z*r ctekor glysl: b*hç«t maliklcr müzik: tanju dunı cumartesipuar: 11.00 Harbiye M.Ertuğrul 1140 77 20) Albert CAMUSBertan ONARAN CAÜ6OLA Yöneten: Mehmet IKSEL VV.ShakespeareN.SEVIN HIRÇIII KIZ Yöneten. Engın ULUDAĞ (Yalmz pazar gunlen) Yazan: Eduardo De Filippo Yöneten: Engin Cezar ORTAOYUNCULAR Eski İdil Sinemas Ergenekon Cad. Mo: M Tel: 141 27 37 Pangalta 21M bizim tiy atro K1VI Ht TİYATROSUNDA NURHAN DAMCIOGUJ FERHAN ŞENSOY Caurtes, Pazar 15.38 18.80 GENEL İSTEK ÜZERİNE ~f| Antalya Festivali'nin 'I 5 odullu filmi! 1 HAYROLA KARYOLA i KÜÇÛK SAMK Tel: 143 M 17 144 43 27 FATİH Loleh BELLONMualla GENEZ PERŞEMBENMl HAUMURI Yöneten Engin ULUDAG ÛSKÛDAR (333 03 97) Oktay ARAYICI RUMUZ GOUCABÛL Yöneten Gül GÜNGÛN Oyun gunleri: Salı Car. Per Cuma: 20.30 C tesı 15.3019 00 Pazat: 15.3019.00 (526 53 101 ai poyrazoğkı tıyatrosu kenter tıyatrosu'ndartL WMW Yılın olaylar yaratan güldürüsü DEVEKUSURVBARE SÜKRAN KURDAKUL KURTULUŞTAN SONRA O\ unlatıran BİR YUDUM SEVGİ Kadir InanırHale Sovgaıi Yöneten: Atıf Yılmaz Haber Merkezi Yunanistan 'ın Limni Adasını silahlandırmak amacıyla adadaki askeri güçlerinin bir bölümünü NA TO emrine tahsis etmesiyle su yüzüne çıkan "Limni sorunu" nun kökeni 19121913 Balkan Savaşı'na kadar uzanıyor. Limni Adası, Çanakkale Boğazı'nın girişini denetleyebilen hâkim bir noktada, Kuzey Ege'de bulunuyor. Birinci Dünya Savaşı 'nda Osmanlı Devleti'ne karşı savaşan Müttefık Kuvvetler'in Gelibolu Yanmadası 'na yapttkları çıkartmada, yani tarihi Çanakkale muharebeleri sırasında destek üssü olarak kullanılmıştı. Osmanlı Devleti'nin teslimini öngören Mondros silah bırakısması da Limni Adası'nda, Mondros kasabasında imzalanmıştı. Limni, Balkan Savaşı'nda (19121913) ttalyanların elinde kalan 12 adanın dışında kalan Ege Adaları ile birlikte Yunanistan'm eline geçmişti. 1913'te toplanan Londra Konferansı'nda Osmanhlar, Adalar ve Edirne konusunda direnmiş ve bu nedenle Limni'nin de hukuki statusüne ilişkin çözüm ertelenmişti. I914'te toplanan îngiltere, Fransa, Almanya, ttalya, Rusya ve Avusturya Macaristan, Osmanlı Devleti ve Yunanistan'a tebligat yaparak Çanakkale Boğazı çevresindeki adaları paylaştırdılar. Buna göre, Gökçeada (tmroz), Bozcaada ve Tavşan Adası Osmanlı Devleti'ne, Limni ve Semadirek Yunanistan'a verildi. Aynı paylaştırmada Midilli, Sakız, Sisam ve Nikerya 'nın da Yunanistan'a verilmesi kararlaştmldı. 6'lar tebligatı olarak bilinen söz konusu kararda paylaştırüan tüm adaların "silahsızlandırüması" koşulu da bildirildi. Yunanistan, paylaştırma kararlannı ve koşullarını kabulettiğini 1915'te açıkladı. 1923 Lozan Antlaşması 'nda bu tebligat kabul edildi. 1923 Lozan Anlaşması da 12. Maddesi'nde 1914 karanna atıfta bulundu. Lozan Antlaşması ile birlikte yapılan Boğazlar Sözleşmesi hem Boğazların hem de boğazönü adaları olan Limni Semadirek ve Bozcaada ile Gökçeada'nın silahlandınlmasını öngördü. 1936 Montreux Boğazlar Sözleşmesi ise, 1923 Boğazlar Sözleşmesi 'nin yerini aidı. Türkiye 'nin Boğazlar'da tam egemenlik kurmasım saptayan \iontreux Sözleşmesi'nin başlangıcında "Türkiye Boğazlar bölgesini derhal sUahlandırabüir'' hükmü yer aldı. Buna karşılık, Limni ve Semadirek 'e hiçbir atıfta bulunmadı. Ancak, Yunanistan daha sonra, Montreux'nün Lozan'ın yerini aldığını, dolayısıyla Lozan Boğazlar Sözleşmesi'ndeki silahsızlanma hükmünün kendiliğinden Yunanistan için de kalktığını öne sıirmeye başladı. Andreas Papandreu, iktidara geçtikten sonra Limni'nin NA TO manevralarına alınması, Yunanistan 'ın sık sık ileri sürdüğü bir talep haline geldi. NATO eski Genel Sekreteri Joseph Luns, Türkiye'nin itirazlarıyla karşılaşıldığı için sorun Türkiye ile Yunanistan arasında halledilinceye dek Limni'nin NA TO manevralan dışında tutulmasını kararlaştırdı. Bunun üzerine, Yunanistan, Ege'deki NA TO manevralarını boykot etmeye başladı. Yakın geçmişte, NATOAvrupa Müttefık Kuvvetleri Başkomutanı General Bemard Rogers ile Güney Avrupa Müttefık Kuvvetleri Komutanı Amiral Small, Yunanistan 'ın NA TO manevralarına katılmamasından duydukları kaygıyı ifade etmeye başladılar. Rogers, ağustos ayında M.Ali Birand'ın Limni ile ilgili, "Limni'nin tatbikat planlanna ahnmasına, Türkiye bu kadar duyarük göstermemeli mi?" biçimindeki sorusuna "Bu soruya yanıt vermek istemiyorum " karşılığını verdi. Limni'nin NATO manevralarında yer alabilmesi, silahlandırılmasına meşruiyet kazandıracak ve Ege'deki tüm adaların silahlandınlmasının meşruluğu konusunda da emsal saytlacak. Bu nedenle, Yunanistan açısından da, Türkiye açısından da Limni sorunu askeri teknik bir konu olmanın ötesinde siyasi anlamlar ve önem taşıyor. Vay Öğretmenin Başına Gelenlere... Bu, "Ankara Notlan"nı yazmak için, sabah erken otobüsle Kızılay'a geliyordum Çankaya'dan. Şoförün arkasına düşen camda bir ilan: "Yeni dönemde İslam mecmuası okuyun." Gece kafamda çatmıştım yazıyı, milli eğitime, rehber öğretmenlerin başına gelenlere değinecektim. Milli eğitim ile molla eğitimi bir çağrışım yaptı geçti, nedense... Kurban Bayramı'nın arifesiydi, 5 Eylül 1984 Çarşamba günü çıkan "Ankara Notlan"nm başlığı "Yüksel ki, yerin bu yer değildir.." biçimindeydi. Ağustos sonlarında, Ankara'da Namık Kemal Ortaokulu'nda yapılan bir toplantıyı anlatıyordum orada. Toplantıyı, "Ankara Rehberlik ve Araştırma Merkezi" düzenlemişti. Başkentteki okullarda çalışan uzmanlarla, uzman yardımcılarına "okullarda rehberlik" konusunda bilgiler verilecekti. O yazının bir bölümünü aktarayım: "...Toplantının ilginç konuşmalanndan birini, 'Özel Eğitim ve RehberlikDairesi" Başkanı Cemal Şeker yaptı. Şeker, toplanth lara niye geldiğini şöyle açıkladı: Üç gündür sempozyumun her oturumuna katıldım. Neden katıldım? Konuşmalan dinlemeye pek mi hevesliyim? Hayır. Acaba içinizden biri, siyasi bir konuşma yapacak mı diye merak ettim. Böyle bir şey yapmadığınız için teşekkür ederim... ....Toplantılan titızlikle izlediğıni söyteyen Cemal Şeker, dil konusunda pek şeker gibi konuşmadı. Konuşmacıları şöyle iğneledi: Sizler de aynen, bu sempozyumda konuşan doçentler gibi konuşuyorsunuz. Doçentlerin kullandıklan kelimeler beni rahatsız etmedi, ama sizinkiler rahatsız etti. Dili rozet haline getirmeyin..." Aşağı yukan bunlardı yazdıklanm. Bu, "Ankara Notları"nda çıkınca, Milli Eğitim Bakanlığı'nda kızılca kıyamet koptu: Ekmekçi, kimden duydu da yazdı bunlan? diyorlardı... Bilmiyoruz, diyorlardı, toplantıya katılanlar, "Toplantı basına açıktı. Ekmekçi de gelip dinlemiş olabilir..." Ekmekçi, orada mıydı? Gören var mı? Biz tanımıyoruz ki. Hiç görmedik... Ekmekçi'yi tanıyan arandı, "Nasıl bir adam, tarifet"; deniyordu... Haberi kim götürdüyse çıksın, yoksa hepiniz yanar. ^aa, nasıl olur? Bizim suçumuz ne? diyordu kimi öğretmen de. Kimse, erkekse çıksm söylesin, öbürleh yanmasın! Hani, bir Papa vardı, "Siz tümünü öldürün, Allah iyileri ayırır!" sözüyle tarihe geçti. O hesap mıydı? Toplantıya katılan rehber öğretmenlerin tedirgin edildlklerini duyuyordum. Olaylar, kulağıma geliyordu. Bu sırada, öğretmenlerin beşer, onar yerleri değiştirilmeye de başlandı. Kimi telefon ediyordu: Sizin yazınızdan sonra, okulumdan alınıp, başka yere verildim! Telefonlar çoğalmaya başladı. Bir kamu görevi, bir gazetecilik görevi yapmıştım; yazı gazetede çıktı diye, birçok öğretmen yerinden ediiiyordu bu kış kıyamette. İçimden, "Bakan Dinçerler, Bahçelievler'e taşındı, ama eşi de Bahçelievler'de bir okulda çalışıyor! Bunu, başka öğretmenlere nasıl reva görüyor?" diye geçiriyordum... Bir gün Bakanı aradım, sorunu anlatacaktım. Yoktu. Ancak, incelik gösterdi akşam evden aradı. İki sorum vardı, biri bu "rehber öğretmen kıyımı" öbürü de yurtlarda yer bulamamış öğrencilerin durumuydu... Sayın Bakan, bir yazımdan dolayı, seksene yakın rehber öğretmenin yerleri değiştiriliyor. Haksızlık bu... Hiç haberim yok, dedi Vehbı Dinçerler, araştıracağım, böyle bir şey varsa durduracağım! Yalnız, biz rehber öğretmenler için bir plan yapmıştık, onlardan okullarda başka türlü de yararlanmak istiyorduk. Bakacağım, ınceleyeceğim... Yurtlar konusunda da size bilgi verilecek... Yurtlar konusunda, Bakanın dediği bilgi verilmedi. Rehber öğretmenlerin kıyımı durmuyordu. Aradan birkaç gün geçti, Vehbi Dinçerler'i yeniden aradım. Sayın Bakan, oradan oraya sürgünler sürüyor. Bana yakınmalar geliyor! Siz bana gönderin, dedi Dinçerler, dilekçe versinler, eski yerlerine geri veririz... Ihh, dilekçe verenler de bir sonuç alamıyortardı. Öğretmenler, Bakanlığın kapısına birikmişlerdi. İçeriden biri: Kapıdan başınızı uzatmayın! diye bağırdı. Dilekçenizi bırakın gidin! Kimi de, dilekçesini Bakanlığa ulaştıramryordu. Ya yeni atandığı yerde, "Siz atandınız bir kez, ne dilekçesi?" sözüyle karşılaşıyor, ya da, "Milli Eğitim Müdürüne gönderirim" yanıtını alıyordu. Bu olay nedeniyle, beni uzun uzun düşündüren bir şey oldu; Bakanlık yetkililerinin vurdumduymazlıklarına karşın, sürülen, kıyılan öğretmenlerden hiçbiri, "keşke yazmasaydın" demedi. Basın özgürlüğüne deneyimlerle inanmışlardı. Bakanlıkta bir görevli de arkadaşlarına şöyle dedi: Ekmekçi, madem bu işe el attı, sonunu da getirmeli. Bakanlıkta neler olup bittiğini, bir bir yazmalı! AJVAP'ta Bayan (Baştarafı 1. Sayfada) Türkân Ankan'ın dünkü Milliyet gazetesindeki "Tatil Sohbeti" köşesindeki konuşmasını okuduktan sonra şu açıklamayı yaptı: "Arkadaşımız ANAP felsefesini anlamamış. Biz bu felsefenin içerisinde başından beri geçmiş siyasi deneyimi ne olursa olsun siyasi fikirierimize inanarak bize geldiğinde onun mazisine bakmayız. Aksi takdirde, bu şu, şu bu diye ayırmanın hiçbir faydası yoktur. Bizim rey almamızın, memlekette bir parti diye çıkmamızın ana esprisi de budur. Zaten, yok şu eskiden MHP'liymiş, MSP'liymiş, şu AP'liymiş diye bir şey ayırt etmeyiz. Bizim şu anda kendi biinyemize gelen herkes ANAP'lıdır. Artık onun mazisi bize gelince önemini kaybetmiştir. Bunu canlandınnak meseie yapmak isteyenler varsa, bu parti içinde bannamazlar. Yann (bugün) Başkanlık Divanı Toplanüsı'nda bu konu giindeme gelecek. Kendisi Parti Disiplin Kurulu'na sevkedilecek. İhraç edilebiiir." Bilindiği gibi, Türkân Ankan, Maliye Bakanlığı'ndan alınan Vural Ankan'ın kızkardeşi. Vural Ankan da görevden alınmadan bir gün önce ANAP'ı MHP ve MSP'lilerin ele geçirdiğini açıklamıştı. Türkân Ankan da dun basında yer alan demecinde aynı konuya değinmiş, "Tiırkiye'yi 12 Eylül'e getirenler ANAP'ın başında kalamazlar" demişti. İNANDIĞIMI SÖYLEDİM Türkân Ankan, Başbakan Özal'ın açıklaması üzerine "Ben inandıklanmı söyledün. Beni Disiplin Kurulu'na verebilirler. Kendi bilecekleri iş. Her şey olabilir. Ben inandıklanmı ayda bir, iki ayda bir söylüyorum. Bugünku (dünkü) bir gazetede çıkan söyleşide de inandıklanmı dile getirdim" dedi. Ankan ANKA muhabirinin bu konudaki sorulannı yanıtlarken şöyle konuştu: "Sayın Turgut Özal'a saygım vardır. Ancak bazı konularda da rahatsızun. Yepyeni bir partiye, geçmişle aşırı bağlantısı olan Keçeciler, Genel Başkan Yardımcısı >apılmamalı\dı. Keçeciler partiye sonradan geldi. F.ğer önce gelmiş olsaydı ben bu partiye girmezdim." ZAFER DİPER Yoneleo Muıık Çevre Duzenı veG.vı Karıkalur ^ııdım ZAFER DİPER NADİR GÖKTLRK ZEPVR HAMMYAN M I IL\ İ MISTAFAGEZER Haftaya Beyoğlu Lüks Sineması'nda ŞEHZADEBAŞI DİREKLERARASI TİYATROSUNDA P t*sı 1100 \e 21 l&Sab vr I'. r> INfMI Tel 147 36 ^4 146 V> VI KENT OYUNCULARI Gunqoı Oilmen ZORBA SalıÇarşambaPerşembeCuma Cumartesı 15.00 18 45 Pazar 18 45 Yılın Tiyatro O/ayı Yazan: Nikos Kazancakis Uyartayan ve Yöneten: Fikret Hakan Tel: 522 72 77 528 61 57 Yöneten Konuk oyuncu Müşfik Kenter Korhan Abay SatiPerş Çarş C tesıPazar BEN ANADOLU Cuma 21.00. C.tesı 14.00. Ps; 17.00 21 30 18 0021 19 3021 30 30 23Kasım9Aralık Suadiye ATLANTİK Sineması'nda Biletler satışa sunulmuştur Tel: 355 43 70 6ÖNÜL SUÇLARI Cuma 18 U0. C.tesı W.Uü SAVUNMA SINEMATIYATRO İLANLARI HER GÜN BU KÖSEDE KALBİNİ2İ KORUYUN îçki ve sigaradan, düzensiz beslenmeden' kaçmınız. Türk Kalp Vakfı (Baştarafı 1. Sayfada) manda hukuk doktoru da olan Martella, daha önce de yine titiz çalışma gerektiren büyük bir davada sorgu yargıçlığı yapmış ve Italya'nın aitını üstüne getirm'ışti. Budava, Lockheedrüşvet skandalı davasıydı. Beyaz saçlan, kalın çerçeveli gözlükleriyle sevimli bir görünüşü olan bu 50 yaşlarındaki sorgu yargıcı, titiz çalışması gereken bir başka soruşturmayı geçtiğimiz günlerde tamamladı. tkinci Ağca soruşturması olarak anılan bu soruşturmada Martella büyük güçlük çekti. Yargıç, bu güçlüğü Uğur Mumcu'ya, "Uzun süredir uğraşıyorum, şimdi Ağca size yeni birşey söyler ortalığı kanştınr," sözleriyle itiraf etti. Ağca'nın soruşturma süresince verdiği çelişkili ifadelerle boğuşmak durumunda kalan Martella, terörist için bir kez de, "Adliyeyiyamltmaya çahsmak"tan dava açtı. Tıtiz Sabancı: Hükümet (Baştarafı 1. Sayfada) par mısınız? SABANCI Özellikle kambiyo rejimi gibi konularda ileri adımlar atıldı. Yılda 1 kez mi, yoksa 3 yılda bir mi yurt dışına gidelim derken, isteyen istediği zaman gitsin dendi. Dövizlerimiz erir, dedik, korktuk ama hiç korktuğumuz gibi olmadı. Akın halinde yurt dışına çıkılmadı. Ancak, işsizliğin çözümünde pahalılık frenine basmakta umduğumuz kadar başarıh olunmadı. Bence verilen tarih erkendi. Hastahk çok büyuktü. Birden tedavi edilemezdi" Sizce ortadirek nasıl olmalı, lüks yaşıyor mu? SABANCI Evvela, ortadireğin sofrası, gıdası, ba^ım sokacak bir yuvası, ulaşımı, sigortası gibi somnlar çözülür. Otomobil ondan sonra gelir. Yani önce bu safhalardan geçmeli, safha safha ortadireğin durumu iyileştirilmeli. Aynı maddeyi bir taraftan ihraç ederken. diğer taraftan ilhal ediyoruz. Bu sizce doğnı mu? SABANCI Bu zor oyunu bozma meselesidir. Fakat yıllann biriktirdiği sorunlar var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle