Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER açıdan bakıldığında, bütün dünya uluslannın ceza ilkeleri ve dizgeleri konusunda bir birliğe varmalan zorunlu görünmektedir. Cezalann çeşitli toplumlarda değişik ağırlıkta bulunması, ölum cezası söz konusu edildiğinde, büsbütün tüyler ürpertici bir durum almaktadır. Ölüme götürülen bir cezahnın, "Ben şimdi başka bir ülkede olsaydım öldüriılmezdim" diye düşünmesi ne acıdır! Bu durumda uluslararası ceza eşitliği sorunu, cezalarda merhametli davranan toplumlarm, acımasız davranan toplumlara uymalan yolu ile çözülemez elbet. Alınan can geri gelmez ve adalet acımasız olmamalıdır. Gazetemizde amlannı okuduğumuz Prof. Faruk Erem'in bize yıllardan beri anlatmak istediği budur işte. Bir ölüm cezasının uygulandığı haberini gazeteden öğrenen kişi, olayın korkunçluğunun ayırdında olmayabilir; ama o uygulamaya tanık olan kişinin ruhu sarsılmıştır. Ceza avukatı, asümaya giden müvekkilinin "Soguyorum" dediğini duymuş ve bunun etkisinden hiç mi hiç kurtulamamıştır. Bunlan öğrenmek, bilmek elbette insanda ölüm cezasının kaldırılması düşüncesini uyandırır. Bütün dünyada af örgütlerinin, ölüm cezasının kaldınlmasını isteyen derneklerin kurulması, uygarlığımızın insansallaştınlması yönünde unutulmaz girişimler olarak geçecektir tarihe. Victor Hugo'nun "Sefîller" adlı romanı 1862 yıbnda basılmıştı. Bu romanın bizde birkaç çevirisi vardır. En yenisi Sosyal Yaymlar'da çıkan, Cenap Karakaya'nın çevirisi. Piskopos Monsenyör Bienvenu'nün tanık olduğu bir idam olayı, romanda şöyle anlatılıyor: "Gerçekten de, idam sehpasını orada öyle kurulmuş, dimdik ayakta görmek, insanda bir kâbus etkisi yapar. İnsan giyotini kendi gözleri ile görmediği sürece idam cezasına karşı az çok kayıtsız kalabilir, bu konuda ne evet, ne de hayır diyebilir; fakat onu bir kere gördü mü, bunun sarsıntısı çok şiddetli olur; artık bir karar vermek, onun lehinde ya da aleyhinde tavır almak zorundadır. Maistre gibi bazılan ölüm cezasma hayrandırlar; Beccaria gibi bazılan ise ondan nefret ederler. Giyotin yasanın cisimleşmiş şeklidir; cezalandırıcı derler ona; kendisi tarafsız olmadığı gibi, sizin de tarafsız olmanıza izin vermez. Onu gören, titremelerin en esrarhsı ile titrer. Bütün sosyal meseleier bir satırın çerçevesinde kendi soru işaretlerini dikerler. İdam sehpası, bir tahta iskele, ya da bir makine değildir; tahtadan, demirden ve iplerden ibaret cansız bir mekanizma da değildir. Ne idüğü bilinmez karanhk niyetleri olan bir çeşit canlı varlık gibidir o. Bu ahşap iskele sanki görüyor, bu makine işitiyor, bu mekanizma anlıyor, bu tahu, bu demir ve bu ipler istiyorlar denebilir. Varlığı ile ruhu daldırdığı korkunç rüya içinde idam sehpası dehşet verici bir görünüm ortaya koyar ve yaptığı işle kanşıp birleşir. İdam sehpası celladın suç ortağıdır; o parçalar insan eti yer, kan içer. idam sehpası, yargıçla marangozun birlikte meydana getirdikleri bir çeşit canavardır, verdiği ölümlerin toplamından yapılma, korkunç bir hayat yaşayan hayalettir sanki." MELİH CEVDET ANDAY Başyazarımız Nadir Nadi'nin 5 Eylül 1984 tarihli Cumhuriyet'te çıkan "Iğneyi Kendimize" başlıklı ilginç yazısında geçen "Batı Avrupa'da cezalar bize oranla hafiftir" sözü, bana birkaç bakımdan düşündüriicü geldi. Önce, bilinen bir gerçeği sanki ilk kez algılar bir durumda bulunmamdan ötürü şaşkınlığa düşmüştüm de ondan. Suç Ue ceza arasındaki bağıntı konusu ile sanki yeni karşılaşıyordum. Bunun nedeni, içinde yaşadığımız toplumun koşullandmcı etkisiyle, başka toplumlardaki adalet ve ceza kurumlarına uzak ve yabancı kalmamızdır. öyle ki, "adalet" ve "ceza" kavramlarının ülkeden ülkeye değişir olduğunu bile unutur, sadece içinde bulunduğumuz "adalef'i ve "ceza"yı normal ve gerçek sanırız. Dahası, bu kurumlara öylesine yabancılaşınz ki, adalet ve ceza, insan ürünü olmaktan çıkar, nerede>fse Tann buynığu niteliğine bürünür. "Şeriatm kes "Soğuyonım tigi pannak acımaz" sözü, bunun tanıtıdır. Dinler, ortaya koydukları hukuk düzenlerinin insan yapısı olmadığı inancını bilinçsiz halka açıklamakta büyük başan göstermişlerdir. Bu anlayışa göre, cezaları kuran, biçen Tanrı'dır. Kim ne diyebilir! Oysa, yalmzca ülkeden ülkeye değil, çağdan çağa değişmesi de cezalann insan yapısı olduğunu anlamamıza yetmelidir ve yetmiştir. Bu yüzden de insan, bilim, adalet ve ceza kavramlan ve kurumlan üzerindeki eleştirilerini sürduregelmiştir ve sürdürecektir. Bunun önüne geçilemez. Demek ki, Batıda cezalann bizdekilere oranla neden daha hafif olduğu sorunu incelenmeye değer. Başyazarunızın değindiği konunun önemi buradan başlamaktadır. Bunun gibi, tslam ülkelerindeki cezalarm, bizdekilere oranla daha ağır olduğu gerçeğini de bu sorun içinde irdeleyebiliriz. Bu ülkelerde, diyelim hırsızın ellerinin kesilmesi başlıca ceza ilkelerinden olan "suçlunun ıslahı" amacına aykırı düşmektedir; çünkü elsiz insanın, pişmanlık duyarak doğru yola döndüğunü bilemeyiz. Zina eden kadının recmedilerek (taşa tutularak), ona ortak olan erkeğin kafası kesilerek öldürülmesi ise, cezadan beklenen "ibret" amacını hiç de gerçekleştirmiş değildir. Bu örneklerde ceza, "toplumun öcü" niteliğini taşımaktadır ve bu niteliği ile çağdaş ceza anlayışına aykmdır. Çünkü toplum öcalıcı değildir, olmamalıdır. Demek çağımızda çeşitli ceza dizgeleri bir arada yaşamaktadır. Oysa insan, bugün hangi toplumsal koşullar içinde bulunursa bulunsun, çağdaş insandır; onun belli bir suçtan ötüni bir toplumda daha hafif, öbür toplumda daha ağır biçimde cezalandınlması, uluslararası insan haklan kurumunu zedeler. Bu PENCERE Konuşmalar... 5 EKİM 1984 ARADABIR Prof. FEHMİ ÎAVUZ Toprak: Doğal Kaynak Birleşmiş Milletler Örgütü'nün yedi cittlik KENTSEL TOPRAKLAR yapıttnda toprağın DOĞAL KAYNAK otduğu, açık seçik belirtilmiştir. Hava, su, madenler, güneş enerjisi gibi, toprak da bir doğal kaynaktır. Ancak toprağın özelliği ve ötekilerden farkı şurada görülür. Toprak, üretilemeyen ve taşınmayan bir doğal kaynakttt' Belki güneş enerjisi, petrol, türlü madenler de üretılemez, ama ınsanoğlu bunların yerini tutacak, daha akıllıca değerlendirecek buluşlarla, açığı kapatmaktadır. Atomun parçalanması, uzay çalışmalan hep bu amaca yönelmistir. Dünyamızın topraklan ise milyonlarca yıldan beri hep aynıdır. Kötü yararianmalarla, kentleşme ile, aştnma ile, toprağın azaldığı ayn bir gerçek. Öte yandan dünya nüfusu, son 500 yılda hızla artmış, günümüzde dört milyara ulaşmıştır. Bu rakamın 2.000 yilında altı milyan bulması bekleniyor. Öyle ıse üretilemeyen toprak vartığına karşın, gereksinme durmadan arttyor. Yine, sözünü ettiğimiz Birleşmiş Milletler urgütü yapıtında, toprağa, serbest rekabet piyasasında alınıp satılabilen bir mal gözüyle bakılmaması da öneriliyor. Amaç, toprağı kamuya mal etmek, yararlanmak isteyenlere, uzun süre ile kiraya vermek olmalıdır, deniliyor. Başta Sovyetler olmak üzere, sosyalist ülkeler, bu amaca yüzde yüze yakın oranda ulaşmışlardır. Batı ülkelerinde ise tapu ve kadastro işleri, çoktan düzene sokulmuştur. Buralarda da bütün 19. yüzyıl boyunca, bizdekine, öteki geri kalmış ülkelerdekine benzeyen arsa spekülasyonu, emlakçilik... görülmüşse de, 20. yüzyılın başında, işler düzene sokulmuş, doğru yola girilmiştir. Bu konuda, Hollanda'nın özel bir yeri olduğunu vurgulayalım. Şu tekerieme Hollanda için kullanılır: Dünyayı Allah yarattı Hollanda'yı Hollandalılar yarattı. Hollanda topraklarının 1/3'ü denizden kazanılmıştır. Önceleri, yaptıklan bentlerin arkasındaki sular, yel değırmenleri ile atılmış, sonradan bu iş, türlü motoriarla yapılmıştır. Biz de kent planlarının başarı ile uygulanmasmı, konut sorununun çözüm sınınndan daha çok uzaklaşmamasını istiyorsak: BENİM SADIK YÂRİM KARA TDPRAKTIR diyen Âşık Veysel'e, kulaklarımızı tıkamamak zorundayız. Hemen tüm geri kalmış ülkelerde toprağa bakış açısı, kasabın kuzuya, koyuna... bakış açısından farksızdır. Bunun kökünden değişmesi, toprağa bir müzisyenin, ressamın, heykettıraşın kuzuya baktığına benzer bir açıdan bakmak, yalnız çıkar bakımından değil, kendimize ve başkalarına saygı yönünden de gereklidir. İnsanoğlu toprağa Hollandalıların baktığı gibi bakarsa, beklenen nüfus artışı da umacı, yıkım olmaktan çıkar. Cumhuriyet döneminde toprakla, toprak reformu ile, konutla Ilgili birkaç düzine kanun çıkarılmış, anayasalara çeşitli hükümler girmiştir. Sonuç ortada. Bir de olumlu örnek verelim: 1925 yılında Ankara Belediyesi'ne 4 milyon metrekare toprağı 1915 yılındaki tapuya kayıtlı değerın 15 katını ödeyerek (yasal değer) kamulaştııma yetkisi verilmiştir. Kızılay, Mattepe, Cebeci.. yörelerinin, bir ölçüde, düzenli gelişmesini bu kanuna borçluyuz. Yalnız bu örnek, nazar boncuğu gibi kalmayıp, tüm ülke çapında uygulamaya konsa tdi, günümüzde gazetelerin sütunlar ayırdığı, kamuoyunu şaşkınlık içinde yüzdüren, bunaltan gelişmelere tanık olmazdık. Yetkililer, sorumlular, bu işe düzen verecek olanlar toprağın doğal kaynak olduğunu, üretilemediğini, kuyruklu ytldız gibi gelip geçen, birkaç başanlı örneğin (Ankara'daki Yenımahalle bunlardan biridir), girişimin ülkeye neler kazandırdığını bilmiyortar mı? Kesinkes biliyorlar, ya da çaktırmadan, bilmez görünüyoriar (Tecahülü ârifaneden geliyorlar.) Tüm geri kalmış ülkeler gibi, bizde de tek "köşeyi dönme" alanı emlakçılıktır demek, abartma olmaz. İleri ülkelerin bunlardan adım adım kurtulması, büyük ölçüde, sömürgecilikle açıklanabilir. Biz ve öteki geri kalmış üikeler böyle bir olanaktan yoksun olduğumuza göre, ülke içinde bir şeyler yapmak yolu tutuluyor. Daha açık söyleyelim, bu yanlış yolda gitmemize DUR diyecek olanların büyükçe bir kesimi, toprak ahşverişinden, emlakçılıktan kıyı yağmasından yararlanma kapılarını açık tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Onlar MUKADDES MÜLKİYET HAKKI gibi, en azından toprak için bayatlamış, çağımızın çok gerilerinde kalmış olan sloganlardan da yararianarak, dümenlerini çeviriyorlar. (Ülke topraklarının DIŞSATIMI'na değinmedik. Bu konuyu Prof. Ruşen Keleş ayrıntılı biçimde eleştirmiştir. Bak: Cumhuriyet Gazetesi 13.8.1984) SIMAVA DOCiRl S1!\AVA UOCiRl'ya abone olun, hem tasarruf edin, hem armağan kazanın. İsterseniz güzel bir kitap, isterseniz Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeliği... (Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri önce kartlanyla 640 sayfalık ve kutu ıçindeki kataloglarını alacaklar, her kitap aldıklarında da armağan kazanacak ve indirim hakkını elde edeceklerdir.) Telefonlara bir süreden beri ne oldu bilemem; ya sen karşındakiyle konuşurken araya biriteri giriyor; ya da numarayı çevirdiğinde başka bir konuşmanın ortasına düşüyorsun. Bu gibi durumlarda atışmalar da oluyor: Bayım, aradan çekilir misin, görüyorsun ki bayanla konuşuyoruz. Sen neden telefonu kapatmryorsun? Allah Allah; çık aradan yahu... Yahu, babandır!.. Birbirini tanımayan kişiler hırslanıyorlar, telefonda birbirierine veriştiriyorlar. Ya da kimileri karışan hatlarda konuşmalan dinlemekten tat alıyoıiar. Bu işi birkaç kez ben de yaptım; suçumu itiraf ediyorum; kimi konuşmaları dinledim. * Genellikle iki tür konuşma var. Birincisi kısa, kesin, ekonomik: ; Malı yükledin mi? Tamam. Yarın elinde... Oldu. Tık. Telefon kapanıyor. Kimileri ise şaşılası biçimde lafı uzatıyor; daldan dala sekiyor: Dün ne yaptın? Çamaşır vardı. Sonra görümceme gittim. Gripten yatryormuş. Sağolsun, kendisine bakmayı hiç bilmez. Yardımcısı da yok. Ortalığı biraz derledim, topladım. Laf aramızda beceriksizdir. Bir ıhlamur kaynattım. O içerken baktım, buzdolabı bomboş. Çorba pişireyim, dedim; ortalık tamtakır. Sonra evde neyi tutsan elinde kalıyor. Neme lazım, kendimi sokağa attım, Mahinur'a biraz uğradım. Onun da başında kavak yelleri esiyor. Kocası yine başını alıp gitmiş, bizimkinin elinde günün o saatinde konyak; pikaba plağı koymuş... Lakırdı uzayıp gkjiyor; ne zaman noktalanacak? Hat kaç saat sonra boşalacak? • Sanatçılar, gazeteciler, yazariar arasında da ünlu gevezeleraz değildir. Bunlarla dostluk özveri ister. Geveze, aralıksız konuştuğu için ne söylediğinı unutan ve durmadan yineleyen adamdır; çoğu zaman bir olayı değişik biçirnlerde anlatır; uydurur; zamanla uydurduklannın gerçekliğine inanır; karşısındakini de inandırmaya çalışır; susmak bilmez; dinlemez; cevahir yumurtluyorum sanır; karşısındaki konuşmaya yeltenirse yüzü kararır, mutsuzlaşır; söze hemen gireyim diye fırsat kollar. Konuşma isteğinin kösnük dalgalarında mantığını yitirdiğinden, başı kıçı birbirine karışan çağnşımlarda yuvarianır gider. Gevezeyle konuşmak, diyalog içeriği taşımaz; çünkü adam bir monologtur. Kimi zaman kahvehane filozofunun konferansına; kimi zaman boş kafalı politıkacının kof söylevine; kimi zaman bunaklasmış bir dâhinin çeşitlemelerine dönüsen monolog bittiğinde sonuç, sıfıra sıfır elde var sıfırdır. • İsmet Paşa'nın 100'üncü doğum yılında başında çok yazı yayınlandı. Cumhuriyet tarihinin bu önemli devlet adamı anıldı, övüldü. İnonü'nün kişiliğine ilişkin bilimsel ciddi bir inceleme çıkmadı; ancak çeşitli nitelikleri belirtildi; ama gerçekten önemli bir yönü unutuldu: İsmet Paşa çok konuşmazdı. Siyasal yaşamın kaynaşmalarında herkes gek gek geğirirken, Paşa^ yandaşlarının sabrını taşıracak bir suskunluğa bürünürdü. Ulkede ve dünyada önemli sanılan bir dizi olay yaşanırken, birtakım adamlar ortalıkta bar bar bağırırken, kürsülerde ve mangallarda kül bırakmazken, "İnönü acaba ne düşünüyor, ne söyleyecek?" diye bir merak uyanırdı. Paşa susardı. Ve eşref saati geldiğinde, zamanlama yerine oturduğunda, ağır başlı devlet adamı kimliğiyle, icerikli ve dengeli bir konuşma yapardı. Yarım yüzyıl boyunca İnönü'nun sayg(.nlığını korumasında bu yönteminin çok etkili ve önemli olduğunu düşünüyorum. Bir devlet adamına yakışan da budur. Sl^AVA DOĞRU 32 sayfa, 100 TL. Abonelere 38 sayı 3.400 TL. Aşağıdakı formu doldurun. kesin ve SİÎVAVA D O f i R U Abone Servısı Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğluİstanbul adresme postalayınız. SELÇUK EEMlREL Y t D O 6 R U ya abone olmak istiyorum. Adı, soyadı:. Lıse: Adres: Abone ücreti: 3.400 lirayı İstedığim «rmağan: Kitap Yaş: sayılı posta havalesıyle gonderdım. Kitap Kulübü üyeliği: İmza. (Hangisini ıstiyorsanız yanına işaret koyun.) Behice, Kadriye, Ayşegül Çölaşan sevgili anneleri ve Ali Kuşçu İlkokulu öğretmeni VEFAT SOSYAL DEMOKRASİ PARÎİSİ IL 0R6UTU İstanbul Halkını "YENİ ANAKENT YÖNETİM MODELİ: İLK ALTI AYIN DEĞERLENDİRİLMESİ" konulu toplantı ve panele çağırmaktan onur duyar TARİH: 6 EKİM 1984 Cumartesi YER: PERAPALAS OTELİ SALONLARI TEPEBAŞI PROGRjm 10.50 • istanbul II Başkanı KOREL GÖYMEN tarafından açılış 10.45 Genel Başkan sayın ERDAL İNÖNÜ'nün konuşması 11.15 Genel Başkan Yardıması Sayın CEZMi KARTAY'ın konuşması 11.45 • Yerel Yönetimler Birimi Başkanı Sayın YİClTGÜLÖKSÜZÜN konuşması 12.15 • Ara 14.00 • PANEL: SF. R G I 5 E K I M 3 K A S I M I 9 8 4 / A N K A R A /HORASAN SOKAK NQ K CAZlC6MANl*SA,:AHıLARA.TELEFC)N 2738 32 KONKORDATO KOMİSERLİĞİ'NDEN 1984/1477 Bursa Altıparmak Caddesi 8486 numaralı işyerlerinde market çaiıştırmak ve lokanta işletmek suretiyle ticaret yapan ARİF BAŞARAN'ın konkordato talebi, Bursa lcra Hâkimliği'nin 4.9.984 günlü 984/14771350 sayılı kararıyla kabul cdilerek iki aylık mehil verilmiş, Konkordato Komiserlik görevi ben Bursa tcra Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürii Mülazım YAZlCI'ya tevdi edilmiş olmakla: 1 t.l.K.'nın 292'nci maddesi uyannca borçludan alacaklı olan hakiki ve hükmi şahısların iş bu ilanın yayını tarihinden başlayarak 20 gttnlük yasal süre içerisinde nıesai dahilinde Bursa'da bulunanlann bizzat Konkordato Komiseri'nin bulunduğu Tuzpazan İş Hanı'ndaki Bursa lcra Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü'ne gelerek K. Komiseri'ne müracaat etmeleri ve kayıt yaptınnalan, başka yerlerde bulunan alacaklılann ise bulunduklan yer lcra Hâkimliği kanalıyla, alacaklannı ispat eden belgelerin asıllan veya tastikli suretlerini dilekçeleriyle birlikte komiserin bulunduğu adrese göndermeleri, 2 Yukanda belirtilen 20 günlük süre içerisinde alacaklannı kaydettirmeyenlerin konkordato toplantısına iştirak edemeyecekleri, 3 Toplantı ve müzakere gününün bilahare belirtilerek, 20 günlük yasal süre içerisinde kayıt yaptınp toplantıya katılmaya hak kazanan alacakhlar adreslerine gönderileceği, tlan olunur. Konkordato Komiseri MÜLAZIM YAZICI İLAN yitirdiler. Cenazesi bugün öğle namazmdan sonra Fatih Camii'nden kaldırılacaktır. Allah rahmet eylesin. AILESİ ve ÇOCUKLAM GÜNER ÇÖLAŞAN'ı Dr. KAZIM SARI Genel Cerrahi Uzmanı Mua.: Mecidiyeköy, Kervangeçmez Sok. No. 5, Keramet Apt. (Keçeciler Garajı yanı) Tel: Mua. 166 47 48, Ev: 167 39 17 Operatör 1 Müessese müdürlüğümüzün ihtiyacı olan 1.000.000adedi (24 cm x 11") ve 1.000.000 adedi de (38 cm x 11") olmak üzere cem'an 2.000.000 adet tek nüsha baskısız continouse form. kapalı zarfla birim fiyat almak sureti ile ihale edilerek satın alınacaktır. 2 Bu işe ait şartnameler, Meşrutiyet Cad. Asmalımescit Sok. No: 63 Tepebaşı/îstanbul adresindeki Müessesemizin Makine Ikmal ve Satın Alma Grup Müdürlüğü'nden 5.000. TL (beşbin) bedelle temin edilebilir. 3 Bu işin geçici teminatı 300.000. Tl (üçyüzbinlira)dır. 4 Teklif mektupları en geç 24.10.1984 günü saat 10.00'a kadar Müessese Müdürlüjümüz Muhaberat Servisi'ne verilecek ve aynı gtln alenen açılacaktır. 5 Müessese Müdürlügümuz 2886 Sayılı Devlet îhale Kanunu'na tabi değildir. Basın: 25067 2.000.000 ADET TEK NÜSHA BASKISIZ CONTINOUSE FORM SATIN ALINACAKTIR. TEK S.S. BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAGITIM MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ET VE BALIK KURUMU ZEYTİNBURNU ET KOMBİNASI MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Katılanlar: MUHTELİF MADENİ HURDA SATILACAKTIR 1 Kombinamıza ait yaklaşık 25 ton muhtelif madeni hurda kapalı zarfla teklif alınmak suretiyle satılacaktır. 2 Hurdalar E.B.K. İstanbul Zeytinburnu Et Korabinası Müdürlüğu bahçesinde mesai saatleri içinde görulebilir. ldari şartnameler, Ze>tinburnu Et Kombinası Müdürlüğü'nden bedelsiz olarak temin edilebilir. 3 Satış 17.10.1984 günü saat 15.00'te E.B.K. Zeytinburnu Et Kombinası Müdürlüğü'nde yapılacağından kapalı teklif mektuplarının aynı gun en geç saat 12.00'ye kadar yazı işlerıne verilmesi gereklidir Postada vaki gecikmeler dikkate alınmaz. 4 Kurumumuz 2886 sayılı kanuna tabi olmayıp satışı tamamen veya kısmen yapıp yapmamakıa veya diledıgine yapmakta serbesttir. Basın 25421 KOREL GÖYMEN (Panel Başkanı) TEVFİK ÇAVDARVEDAT DALOKAY AHMET ISVANEROL KÖSE SAHİBİNDEN SATILIK Yalova'da, Gazipaşa Caddesi'nde lebiderya, kaloriferli, hidroforlu (yazlık, kışhk) daire. Tel: 333 37 71