Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Clumnurıye NUKLEER SANTRAL BILMECESI Özal: Devrede KWU ve AECL var. Büyükbaş: Westinghouse da devrede. Ayrıca Inter Power de teklif verdi. Özal: KWU ve AECL'ye yeni öneriler götüreceğiz. Büyükbaş: Hükümetin görüşü bildirildi. 1 ekime kadar cevap bekliyoruz. ANKARA, (Cumburiyet Biirosu) Nükleer santral ihalesi konusunda, Başbakan Turgnt Özal ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş çeşitli yer ve zamanlarda yaptıklan açıklamalarda "farklı" bilgiler vererek " a y n " dilleri konuşuyorlar. fSahıbi: Cumhuriye< Matbaacılık \e Gazetecıiık Turk Anonım Şırketı adına Nadir Nadi. • Genel Yayın Muduru: Hısan Cemal, Muessese Muduru: Emine L'şaklıgil, Yazı işleri Muduru. Oka> Gönensin, • Haber Merkezı Muduru: Yalçın Ba>er, Sayfa Duzenı Yonetmenı Ali Acar. TemulcHer: ANKARA: Yalçın Doğan, 1ZM1R Hikmet Çe«inka>i», ADANA Mehmel Mercan, • Servıs Şeflerı. Isianbul Haberlerı Reha Öz, Dış Haberler: Lrgun Balcı, Ekonomı: Osman l laga>, kulıur A>dın Emeç. Magazın Yalçın Pek>en, Spor Danışmanı Abdulkadir Yucelman, Duzeltme Refik üurbaş, Araitırma: Şahin Alpa>, IşSendika: Şukran Kelenci. Bıırolar: £ Ankara: Ziya Gokalp Bultan Inkılap Sokak \ c r 194 Tel: 33114147, • İ*mir: Haliı Zıya Bulvarı No 65/3, Tel 254709131230 • 7 Adana: ÇakmakCad No 134 Kal 3. Tel I455OI9 3I • Ba*a/> \e Ya\an. C'umhurijel Matbaacılık ve Gazeıecılık T.A Ş Turk Ckaiı Cad. 39/41. Cağaloğlu. lsı. PK 246IM Tel: 526 10 00 (9 hat) Telex: 22246 TAKVIM 1 EKİM 1984 tmsak: 5.28 Güneş: 6.53 öğle: 12.59 Başbakan ayn, Enerji Bakanı avrı komışuyor ve Kanada fırmalarına hükümetin yeni bir teklif götüreceğini belirtirken, Cemal Buyükbaş, Türk hükumetinin firmalara görüşlerini bildirdiğini ve cevaplannın beklendiğini açıkladı. anlattığını da belirterek, nükleer santral konusunda kendisine hiçbir baskının yapılmadığını söyledi. Büyükbaş, nükleer santral kov nusunda kendisinin devreden ahndığı ve yetkinin DPT Müsteşarı Yusuf Bozkurt Özal'a verildiği yolundaki bir başka soruyu ise şöyle yanıtladı: "Böyle bir şey yok. Nereden çıkanyorsunuz. Sayın Yusuf Özal, Başbakan'ın Federal Almanya gezisine katılmıstı. Başbakan nükleer santral konusundaki hikumet göruşunu Alman firmasina bildirirken, Yusuf Bey de hazır bulundular. O nedenle KWU temsilcileri DPT müsteşan ile de gönıştüler, benimle de göriişüyoriar. Nükleer santral konusunda herhangi bir gecikme yok. Bu iş küçuk bir iş değil ki, övle hemen karar verilsin. Firmalardan hükümet teklifine karşı cevap bekliyoruz. Ekim ayı başına kadar herhalde bir cevap verirler." Enerji Bakanı Cemal Büyükbaş, nükleer santral konusunda kendisine çeşitli fırma temsilcileri tarafından baskı yapılıp yapılmadığının sorulması uzerine de, " N e baskısı, bana dünyada kimse baskı yaparaaz" şeklinde konuştu. Büyükbaş, bir başka ABD firması Inter Povver'in nükleer santral için 800 milyon dolarlık maliyet bildirilmesi yolundaki haberler üzerine de, "Firmalann birçok teklifleri var. Bakacağız. Maliyeti hesaplarken neyi eksik tutmuşlar. Elbette tercihi ona göre yapacağız. Bu iş öyle basit bir şey değil ki, hemen birine evet diyelim" dedi. Özal hükümeti, KWU ve AECL firmalarının götürdüğü önerilerde nükleer santralın tüm fmansmanının yapımcı firma tarafından üstlenilmesini, işletilmesinin de 15 yıl süreyle firma tarafından sağlanmasını, 15 yıl sonunda nükleer santralın Türkiye'ye devredilmesini, bu süre içerisinde Türkiye'nin santraldan elektrik ihtiyacım karşılamasına olanak tanınmasını istemişti. Büyükbaş, firmalann 1 ekim tarihine kadar verecekleri önerileri değerlendireceklerini söylerken, Başbakan özal da firmalara yeni öneriler götureceklerini önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıkladı. Bu arada Büyükbaş'ın nükleer santral konusundaki sorulara yanıtları ise şöyle: Nükleer santral konusunda Power şirketinden bahsediliyor? BÜYÜKBAŞ Evet. Bir Inter Power diye şirket var. Üç dört mühendis bir araya gelmişler. Bana bir teklif verdiler. 800 milyon dolara santral yapanz diyorlar. Önümüzdeki yıl sizinle göriişmeye geleceklermiş. BÜYÜKBAŞ Yok canım. Onlar bana geldiler. Yani adamın birisi çıkar 500 milyon dolara santral yapacağız derse, ben ona inanır mıyım. Ben ne eksik ne fazla hepsine bakıyorum, görüyorum. Benim önüme gelen her teklifı incelerim. thalenio bu şirkete verilmesi konusunda size herhangi bir baskı var mı? BÜYÜKBAŞ Yok kardeşim. Hiç kimse bana dünyada baskı yapamaz. ERDAL İNÖNÜ anlatıyor Yaşamınm son yıllanna kadar politikadan, ulke ve dünya so~ runlanndan kopmayan tsmet lnönü, 1972 kurultaytndan sonra; önce CHP Genel Başkanlığı'ndan ayrılmış sonra CHP'den ve giderek milletvekilliğinden istifa etmişti. lnönü yaşamınm son bölümünü eski Cumhurbaşkanı olması nedeniyle bu kez tabii senatör olarak Cumhuriyet Senatosu çalışmalarına katılarak geçirdi. Bundan önceki bölümlerde, yaşama, ülke sorunlanna, dünya sorunlanna ve zaman zaman içine düştüğu özel sorunlara nasıl baktığını oğlu Erdal lnönü 'nun ağzmdan oğrenmeye çalıştığımız tsmet lnönü, son yıllarında Türkiye'nin geleceğiaçısından daha karamsar düşünüyordu... Bu son bölümde, lnönü'nün karamsarhğınm nedenlerini irdeledik. BABAM VE BEN îkindi 16.16 Akşam 18.45 Yatsı: 20.14 9 Başbakan T u r g U t özal, nükleer santral ihalesi konusunda Kanada fîrması AECL ile Federal Alman firması KWU'nun devrede olduğunu, hükümetin nükleer santrala ilişkin görüş ve önerilerinin bu iki fırmaya bildirildiğini söylerken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş, ABD firması VVestinghouse ile birlikte diğer bir ABD finnası tnter Power'in kendisi ile temaslarda bulunduğunu ve nükleer santral konusunda bilgi aldığını tekrarlıyor. Başbakan Turgut Özal, nükleer santral konusunda Alman Cemal Büyükbaş'ın verdiği bilgiye göre, nükleer santral konusunda devrede olan üç fırma henüz Türk hükumetinin teklifini değerlendirmedi. Büyükbaş, ekim ayı başına kadar firmalann nükleer santrala ilişkin değerlendirmelerinin alınacağuu, bundan sonra hükümetin ihaleyi sonuçlandıracağını bildirdi. "BANA KİMSE BASKI YAPAMAZ" Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş, nükleer santral konusunda General Electric temsilcileri ve bu arada ABD firması Inter Power ile görtıştüğünü, General Electric'e Türk hükumetinin görüşlerini Hayatının son döneminde ilerisi için karamsardı gelinirse kurtuluş çaresini bulurlar diye düşunüyordum. 1983'te siyasete atıldınız. Siyasete atıldıktan sonra geriye dönüp baktığınızda, babanızın o günkü yaklaşımında bir haklılık payı gördünüz mü? Yoksa yine aynı doğnıltuda mı baktınız bu gelişmelere? tNÖNÜ Yakın geçmişteki olaylar babama hak verdirdi. Bu sıkıntılardan, benim o dönemde sandığım kadar çabuk kurtulamadık. Ama sonuçta O'nun korktuğu şey başımıza geldi. Türkiye o sıkıntılardan kurtulmanm da yolunu buldu, bir başka turlü... Şimdi Türkiye'nin bir daha o sıkıntılara düşmemenin carelerini bulabilmeyi göstereceğine inanıyorum. ken, ilk kalp krizi geldiğj sırada, yavaş yavaş iyileşiyor gibiydi. Fakat daha sonra birden daha şiddetli bir kriz geldi. Ondan sonra artık doktorlar ümidi kesmişlerdi. Tabii bize o zaman bunu söylememişlerdi. Tıbbın bütün imkânlannı kullanarak yaşatmaya çalışıyorlardı ama, artık yaşayacak gücü kalmamıştı vücudunun... Hayatı gittikçe sönüyordu. Son günden, yahut son günün sabahı belki, bir aralık kalbi durdu. Ben o sırada yoktum. Bu sırada orada bulunan hastabakıcınm uyansı üzerine doktor gelip kalbi ne masaj yapmış ve kalbi tekrar çalışmaya başlamıştı. Ondan sonra ben de geldim, durumu anlattılar. Bu sırada yine aklı başındaydı. Fakat artık ümit olmadığı anlaşıhyordu. Ondan sonra annem evdeki herkesi çağırıp bir çeşit veda ettirdi kendisine. O da herkese veda etti. Mesela evdeki ahçıbaşını çağırdı annem, o babamın elini öptü, babam da ona gulerek mukabele etti. Pek bir şöy söylemedi ama, herkesi tanıyarak veda etti. O zaman doktorlar anneme bir şey söylememişlerdi, ama o babamın son saatlerini, son anlarını yaşadığmı hissetmişti. Gerek Ecevit'e, gerek Demirel'e güveni kalmamış görünüyordu. Ecevit ve Demirel'i kastederek, "Bunlar memleketin başına bir kaza getirecekler" gibi bir söz söylemişti. Bir şeyi daha söylemeliyim. Babamın o karamsarlık döneminde hastalığımn da büyük etkisi vardı. Daha önce benzer olaylarda daima kendi imkânlarıyla çare arardu Mesela Cumhuriyetçi Parti kurulsun, Güven Partisi kurulsun diye onları teşvik etmişti. Bir denge sağlansın diye. Herhalde bunlann da başarı sağlamadığını gördü ki, hastalığımn son döneminde karamsarlığını ifade ediyordu. Babam ve Ben" Babanızın CHP Genel Başkanlığı'ndan sonra da partiden aynlmasıyla sonuçlanan dönemden biraz bahseder misiniz? 1972'deki kunıhay sonrasında CHP yönetiminde değişiklik olmuş ve aradaki gelişmeler sonucunda Bulent Ecevit Genel Başkanlığa getirilmişti... Bu sıralarda Ecevit'le dostluğunuz devam ediyor muydu? INÖNÜ Tabii dostluğumuz devam etti. Fakat Sayın Ecevit de o zaman son derece meşguldü. Ben de o sırada üniversitede çalışıyordum. Birbirimizi pek görmüyorduk. Bir iki defa mektup yazdığımı, mesela Genel Başkan olduğu zaman tebrik ettiğimi hatırlıyorum. Babanızın Genel Başkanlıktan aynlması sıraşındaki tepkisi nasüdı? tNÖNÜ Tabii muhakkak ki üzülmüştü. Fakat büyük bir tepki de göstermemişti. Once kurultayda Genel Başkanük seçimi oldu. Ecevit seçildi. O zaman partiden aynunamıştı. Sonra partiden de aynldı. Fakat gerçekten o dönemle ilgili çok şey hatırlamıyorum. örneğin kurultay hazırlıklannı hatırlıyorum. O zamanki yardımalan Necdet Uğur ve Kemal Demir'le konuşurdu. Tabii o sırada Kemal Satır da vardı ve Ecevit'e karşı uğraş veriyordu. Babamın bu sırada politik çabalan devam ediyordu. Biz ailece onun politikayı bırakmasım istiyorduk, sağlık nedenleri dolayısıyla. Arada bazı rahatsızlıklar geçiriyordu. Bu rahatsızlıklar kalbindendi. Bir anlamda biz, "aok bıraksın" düşüncesinin yanı sıra bırakmasım doğal karşılayacak hale gelmiştik. Belki kendisi de o görüşteydi ki, çok tepki gösterdiğini hatırlamıyonım. Ne Genel Başkanhktan aynldığı zaman, ne de partiden ayrıldığı zaman. Doğal karşıladı da diyebilirim, ama bunun "İyi bir gelişme olmadığını" sözleriyle ifade ediyordu. Bunun "Memleket besabına dognı bir yol olmadığını" soylüyordu. Gelişmelerin doğnı yolda olmadığını söylerken, EcevH'in Genel Başkanlığa seçilmesini mi kastediyordu? tNÖNÜ Evet. Zaten son zamanlannda da onu açıkça söylemişti. Gerek Ecevit'e gerek Demirel'e güveni kalmamış görünüyordu. O bakımdan hayatının son döneminde ilerisi açısından biraz karamsardı. Ecevit ve Demirel'i kastederek, "Bunlar memteketin başına bir kaza getirecekler" gibi bir söz söylemişti. Arkadaşlan geldiğinde, 45 kişi bir aradayken böyle ve buna benzer sözler söylediğini hatırhyonım. Bu açıdan içi rahat değildi. Ama sağlık bakımından fiziksel gücu kalmamıştı, daha büyük tepki göstermek ya da daha başka şeyIer yapabilmesi için... İMAR AFFI!.... Bir şeyi daha söylemeliyim. Babamın o karamsarlık döneminde hastalığımn da büyük etkisi vardı. Daha önce buna benzer olaylarda daima kendi imkânlanyla çare arardı. Mesela Cumhuriyetçi Parti kurulsun, Guven Partisi kurulsun diye onları teşvik etmişti, bir denge sağlansın diye. Herhalde bunlann da başarı sağlamadığını gördü ki, hastalığımn son döneminde karamsarlığını ifade ediyordu. Bu ydki Cannes Film Şenliği'nde gösterilmişti "Bir başlayarak Zamanlar Amerika" sinemalarda Bugünden Istanbul'da iki sinemada birden gösterime girecek olan "Bir Zamanlar Amerika", Amerika'nın çağdaş bir destanını anlatıyor. siz 1983 yılında başladığınız politikayı bugün bir partinin Genel Başkanı olarak sürdüruyorsunuz. Sizin bir parti kuracağımz yolunda soylentiler çıktığı zaman evinize telefon açmış ve size bunun gerçeklik derecesini sormuştum. Siz "Hayır şimdi böyle bir şey soz konusiı değil" yanıtını vermiştiniz. Ama bir süre sonraki gelişmelerin ardından SODEP'le biriikte politik yaşama başladınız. O zaman gerçekten henüz tam karar vermediğiniz için mi yanıtınız "hayır" olmuştu? tNÖNÜ Seninle konuştuğum sırada gerçekten politikaya atılmaya niyetim yoktu. Bana "Buno ilk defa sizden duymuştum" demiştiniz ama buna pek inanmamış, "Belki de bu aşamada öyle gerekiyor, onun için öyle söylüyor" diye düşunmüştüm... tNÖNÜ Gerçekten benim niyetim yoktu. Bazı eski tanıdıkİar benim politikaya atılmam halinde çok yararlı bir görev yapacağımı söylemeye başladılar. Ben buna gene inanmadım. Ve bu şekilde uzun bir süre geçti. Sonra Siyasi Partiler Yasası çıkınca, bu konuşulan isimler arasında benim ismim de Ankara'da yaygmlaşınca, gazeteciler sık sık aramaya başladılar. O arada gene eski tanıdıklardan benimle gelip konuşanlar oldu. Ben o safhada bu işi düşünmem gerektiğini söylemeye başladım. Ama yine de "Yapanm" demedim. Ancak benim ortaya çıkmamla belirli bir toparlanma olacağını ve yeni bir parti kurularak birçok insanın orada bir araya gelebileceğini ifade ediyorlar dı. Kültür Servisi Yeni sinema mevsimi açılalı bir iki hafta oldu, ama öyle görünüyor ki, gerçek sinemaseverler için yeni mevsim bugün başlayacak. Çünkü hem gerçek bir sanat ürünü niteliği taşıyan, hem de son Cannes Film Şenliği'nde yanşma dışı gösterilmiş olan "Bir Zamanlar Amerika" adlı film bugün İstanbul'da iki sinemada birden gösterime giriyor. Sergio Leone'nin dört saatlik yapıtı, Beyoğlu'ndaki Saray ve Osmanbey'deki Gazi sinemalannda gösterilecek. Ashnda, Leone'nin "Bir Zamanlar Amerika"sı, bu yıl sinemalannuzda izleyeceğimiz ya da izlemeyi umduğumuz birçok nitelikli ve yeni filmin öncüsü sayılabilir. Sinema ve video çevreleri, bir süredir ülkemizde gözlemlenen "video patlaması"nın ve bu patlamanın sinemacılar ile video kulüpleri arasında yarattığı yanşma ortamınm, sonunda en çok sinemaseverlere yarayacağı kanısında. Ortaya çıkan bu yanşma sonucunda, sinema seyircisi, hem bir süredir izleyemediği önemli sinema ürünlerini, hem de yeni ve nitelikli yapıtları görme olanağı bulabilir. Benim bunun doğnı olup olmadığını anlamam için biraz incelemem, birçok kimseyle konuşmam gerektiğini hissediyordum. öte yandan üniversitede öğretim üyesi olduğum için, öğretim üyesi olarak böyle bir siyasi faaliyete giremiyordum. Bu nedenle bilgi almak ve değerlendirme güçlüğü karşısındaydım. O sırada gazeteciler her gün sıkıştırmaya başlayınca ve Ankara'da da hava yaygınlaşmaya başlayınca, bir şey söyleme anı gelmişti. "Ankara'ya gel burada çalış" dediler. Ama Ankara'ya gitmem demenin, "Ben bu işe başlıyorum" anlamına geleceğini biliyordum. Bu incelemeleri yaparken, "Yok hayır ben bu işte yokum" deme imkânım olmayacaktı. Bütün bunlann yani sıra yaptığım işi de bırakmak istemiyordum. Yaptığım işten memnun olmasam daha çabuk bırakabiürdim, ama yaptığım işten çok memnundum. Ama, "Daha önemli bir iş ve memleket gorevi yapabilirsin" dediklerinde "Gerçekten yapabilir miyim?" diye araştırma yapmam için biraz süreye ve sükunetle inceleme yapmama ihtiyaç vardı. Halbuki bunu yapmama da o arkadaşlar imkân vermiyordu. Butün bunlan görerek, açıkça "Ben yokum" demeyi faydalı gördüm. Çünkü bu sayede hem üzerimdeki ilgi kalkmış olacaktı hem de daha rahat inceleme yapma imkânına sahip olacaktım. Öte yandan da gerçekten bana ihtiyaç var mı, yok mu o zaman meydana çıkacaktı. Ashnda bunu da bir taktik olsun diye yapmadım. Bir ölçüde kendiliğinden gelişti. O sırada Ankara'da bir parti kurulsaydı ve bana ihtiyaç kalmasaydı ben de çok memnun olurdum. Bunlann sonucunda, 1520 gün sonra bu işi yapabileceğimi söyledim ve arkasından da olaylar hızla gelişti. O bakımdan kimseyi yamltmadım ashnda! Verdiğim sözü de bozmuş değilim, çünkü birinci defasında ben bu işi yapanm dememiştim ama "düşünürüm" demiştim. Bu "düşünürum" sözünü de birçok kimse kabul ettiğim anlammda algıladı. Bu nedenle "Niye caydınız?" diye sordular, ama henuz caymış değildim, vaziyeti anlamaya çalışıyordum. Sonunda da politikaya girme kararım aldım. ~~ BİNBİR SURAT ROBERT DE ISIRO Sinemamn ağır işçilerinden biri Robert de İVira Her rolüne aylarca hazırlanıyor, gerektiğinde bir ayda kırk kilo alıp kırk kilo vermekten çekinmiyor. "Thksi ŞofÖrü", "Avcı" "New York, Netv York" "Azgın Boğa" gibi filmlerde birbirinden apayrı ve unutubnaz kişiler yaratabilmesini de bu özverisine borçlu. Sergio Leone'nin "Bir Zamanlar Amerika"sındaki ikinci stmf gangsterin yaşlıkğuu canlandırabilmek için üç ay süreyle yaşlı bir adam gibi yaşadı. tern'lerin yıldızmın sonmesinden sonra yönetmenliği bırakıp yapımcıhğa yöneldi. Ama 1982'de yeniden yönetmeüğe soyunarak, yülardır tasarladığı "Once Upon A Time in America Bir Zamanlar Amerika" adlı fılminin çekimine girişti. Leone'nin çekimini yaklaşık bir buçuk yılda tamamladığı film, anımsanacağı gibi, son Cannes Film Şenliği'nde yanşma dışı gösterildi ve eleştirmenlerin büyük övgüsuyle karşılaştı. gangster eskisinin anılarından esinlenilerek gerçekleştirildi. 1968'de Leone, o sıralar yetmis r yaşlarında olan, eski ikinci sını gangster Goldberg'le tanıştı. Goldberg, başlangıçta Leone'yle görüşmek istemedi. Ama kendisine, Leone'nin Spagetti Western'lerin babası olduğu söylenince, gorüşmeye razı oldu. Çünku Leone'nin tüm filmlerini izlemişti Goldberg, hem de üçer kez. Bir zamanlann duşük gangsteri Goldberg, tam yirmi yıl Sing Sing Hapishanesi'nde yatmıştı. Kendi deyimiyle "emekliye aynldıktan" sonra, hapishanede bir ses alma aygıtına anılanm okumuştu. Daha sonra, bir ilkokul öğretmeni olan karısı kaleme almıştı bu anıları. Gerçekte, Goldberg'in, gangsterle ilgili bir yığın hikâye uydurmuş olan Hollywood'a meydan okumak amacıyla yayımladığı "The Hoods Kabadayılar" adlı bu kitap üstunde on yıl çalıştı Sergi Leone. Bu ikinci sınıf ve yenilmeye yazgılı gangsteri bir türlü kafasından atamadı. bert de Nıro'nun yuzu. De Niro daha şimdiki kadar ünlenmemişken, 1975 yıhnda "Taksi Şoförü"nde izlemişti onu Leone. Leone'nin "Bir Zamanlar Amerika"yı tasarladığı günlerdi. Tanıştıklannda Leone şöyle dedi Robert de Niro'ya: "tleride senin yıldız olup olarnavacagını da, benim kafamdaki filmi çevirip çeviremeyeceğimi de bilernem. Ama filmi >aparsam, bu filmde oynayacak ideal oyuncu sensin." Aradan yıllar geçti, bu konuşma unutuldu gitti. Ama Robert de Niro unutmamıştı anlaşılan. Çünkü "Bir Zamanlar Amerika"nın çekiminin başlamasına iki ay kala Leone'nin karşısına dikiidi ve "Ben çalışmaya hazırım" dedi. De Niro, bir buçuk yıl yalnızca bu filmde çalıştı. Üstelik, gangsterin yaşlılık dönemini canlandıracağı zaman, inanılmaz bir özveriyle üç ay yaşlı bir adam gibi yaşayarak. Sergio Leone, "Bir Zamanlar Amerika"da, Amerika'nın çağdaş bir destanını anlatıyor. Ancak, ünlü yönetmenin Amerikalılara ilişkin görüşleri, bir bakıma filmin ipuçlarını da içeriyor: "Gerçi Amerikalılar milyonlarca yıl uzak bana, ama gene de onları çok seviyorum. Ama benim hoşlandıklarımla, Amerikalıların ho>landıkları arasındaki korkunç farkı gördukçe, bir dunyalıyla merihli kadar yabancı oldugumuzu fark ediyorum." KARAMSARDI Erdal lnönü, babasınm ömrünün son dönemlerinde Türkiye'nin yakın geleceği konusunda karamsar olduğunu, bunun da belli ölçüîerde hastalığımn etkisiyle olduğunu anlatıyor. Ancak, İsmet Paşa'nın karamsarbğının nedenleri ölümünden sonraki dönemde gerçekleşti. Ülke, onun karamsarlık duymasmın nedenlerine de bağlı olarak güç koşullar içine girdi. (Fotoğraf: CUMHURİYET/ARŞİV) Ölmeden önceki son birkaç gün içinde babanızla beraber miydiniz? Bu sırada bilinci yerinde miydi? tNÖNÜ Bilinci yerindeydi, ama arada hastalık sebebiyle daha heyecanlı konuştuğu, ölçüsünu kaçırdığı anlar da oluyordu. Genellikle aklı başındaydı. Bu ölçuyu kaçırmaya örnek olarak sunu söyleyebilirim. Mesela bir aralık "Memleketin savunmasıyla ilgileniyorlar mı? Bir ani taarruz karşısında kalırsak ne yapacağız? Sorun araştınn" diye bir arkadaşına söylemişti. Eskiden uğraştığı sonınlan yine düşünüyordu, ama onların gerçeklik payını bazen böyle bir iki kez unuttuğu oldu. Yani olmayacak bir şeyi merak ettiği oldu. Belki aldığı iiaçlarm, belki de hastalığımn tesiriyle... Ama bu daha sonra geçmişti. Bu durumu kısa bir sure devam etmişti. Öldüğü gun aklı başındaydı. Aslında tam ölüm amnda da ben oradaydım. Doktorlar, kalp atışlarını bu atışlan sayan bir elektronik aletten de kontrol ediyorlardı. Birdenbire bir şey söylemek istedi, fakat sesi kesildi... Ben doktoru çağırdım, gelip baktılar ve "Kalbi durdu" dediler. Kalbini çalıştırmak için yine uğraştılar, ama bu başanlı olamadı. Babanızın ölmeden önce söşleyebildigi son şeyleri hatırlayabiliyor musunuz? tNÖNÜ Bunun tam olarak son soylediği şey olup olmadığını hatırlayamıyorum ama, belki olumunden iki ya da uç gece evvel olmalı. Anneme, "Rüyamda eski arkadaşlanmı gördüm. Muharebedeki eski kumandanlan gördüm. Bana 'Hadi artık sen de gel' dediler" demiş. Annem de bunun üzerine "Aaa ne münasebet?" diye cevap vermiş... "Spagetti Western"in babası Bugünden başlayarak iki sinemada gösterime girecek olan "Bir Zamanlar Amerika", ttalyan Western'i ya da Spagetti Western denilen türün yaratıcısı, 1921 doğumlu yönetmen ve yapımcı Sergio Leone'nin son yapıtı. Bilindiği gibi, 196O'lı yıllarda Sergio Leone, Cinecitta Stüdyoları'nda çevirdiği "Bir Avuç Dolar", "Birkaç Dolar tçin", "İyi, Kötü ve Çirkin", "BatıdaKanVar"gibi filmlerde Western turünün klasik öğelerini stilize ve şiddet dolu bir anlatımla yeni bir bireşime kavuşturdu ve büyük bir başarı kazandı. Kimi eleştirmenlerin küçümseyici bir tutumla "Spagetti Western" adını yakıştırdıklan bu filmler, Clint Easttvood, Lee Van Cleef ve Terence Hill gibi oyunculan öne çıkararak dünya sinemalanna egemen oldu. Ancak Spagetti VVestern türü, Leone'nin "Batıda Kan Var" filıniyle başyapıtını verdikten sonra etkisini giderek yitirdi. Sergio Leone, Spagetti Wes Gangster eskisinin anıları Leone'nin bazılannın tum küçümsemelerine karşın belki de şimdiden bir tür klasik niteliği kazanan eski filmleri "Bir Avuç Dolar", "Birkaç Dolar İçin" gibi adlar taşıyordu, ama "Bir Zamanlar Amerika" adlı bu son fılminin maliyeti "birkaç dolar"ı geçti ve film yirmi milyon dolara mal oldu. Filmin çeşitli sahneleri New York, Miami, Montreal, Paris, Roma ve Venedik'te çekildi. "Bir Zamanlar Amerika"nın başrolünde unlu oyuncu Robert de Niro'yu izleyeceğiz. Filmde rol alan bir başka ünlü oyuncu da, önceki yıl gene sinemalanmızda izlediğimiz Visconti'nın "Masumlar"ının başoyuncusu Giancario Giannini. Sergio Leone'nin "Bir Zamanlar Amerika"sı, bir Yahudi Karamsardı 3 ay ihtiyarlar gibi yaşadı Ancak Leone'nin kafasından atamadığı bir şey daha vardı: "Taksi Şoförü", "Avej", "New York, New York" gibi filmleriyle tanıdığımız usta oyuncu Ro Yani parti içi muhalefete, mutaalefet yapmak açısından mı? İNÖNÜ Evet. önce Cumhuriyetçi Parti Kunılmuştu. Sonra Güven Partisi hareketi oldu, ama kendisi girmedi. Gördüğüm kadanyla özellikle son hastahğı döneminde yakın gelecekten karamsar görünüyordu. O günkü Erdal İnönii, İsmet Inonü'nün bu fikirlerine katılıyor muydu? İNÖNÜ Tam manasıyla katılmıyordum. Yapı olarak iyimser bir insan olduğum için ve herhalde o zaman bizi yöneten politikacılar vahim bir safhaya JL olitikaya giriş Babanız bir anlamda bir dönemin tarihinin kendisiydi. Son anına kadar hatırlayabildiğiniz şeyleri aktarmak için çaba gosterdiniz. Şimdi 1984 Türkiyesi'ndeyiz ve saatler Öldüğü gün son söylediği sözleri anımsıyor musunuz? İNÖNÜ Öhımüne çok yakın BİTTİ