27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER manevraya yeniden başvurulmalctaÖjr r* gönül bunun., hiç olmazsa bu kez gerçek bir dostluk işareti olduğuna inanmayı pek çok istemektedir), Öte yandan da, birtakım dış güçlere dayanarak aleyhimize entrika lar, oldu bittiler yaratır. Fakat bu îki yonlü. siyasetin, günümüzün çok değişik uluslararası ilişki koşullan karşısmda başanîı olmasırıa ve heîe «Mpgalo idea»yı gerçekleştirmesine hiç mi hiç olanak yo'ktur. Bir kere, Türkiye artık geçmişin hasta adaroı değildir. Onu, Balkan Savaşlarında ve Birinri Dünya Çatişması sonrasındaki gibi saldırılarla eltetmek. parçalamak olanagı kalmamıştır. İkincisi, dünya siya^etine yön veren den?.îe koşullan da esasen böyle maceralara artık set çekmektedir. Büyük devlet adamları Venizelosun ce kavradıgı bu gerçeği şimdiki Yunan yöneticiîerinin gorüp aniajnamasma saşmam?Jî elden gelmiyor. Anlaşıian. polltikanm guz.ü gerçckfen de körmüş! Yımanlı dosflanmızın unutmıajmalan gereken çok önemli bir nokta daha var: O da, bazı büyük devletlerin kışkırtrr.ası ile af.ıldıklan Anadolu macerasının kendüerine ne kadar pahahya nıaloldugu hususudur. Kurtuluş Savaşnnız sonunda Yuııanistan'a dönen başıboş birliklerin ve t:unlara katıîan on binlerce Türkiyeli Rum'un feci akibet ve sefaletleri bu ülkede bugvn dahi dile getirilmektedir. Eğer bunlar, evlerine ve toprakianna zorla yerleştirildikleri azmiık Tüklerinin anlayış ve açık ellijiği ile destekienmeselerdi, i'el;M;etleri kuşkusuz daha agır olurdu. Yalnız bu gerçeği ve onun yarattıgı poîitik. sosyal ve ekonomik çöküntüleri hatırlamaK bile Yunan yöneticilerini yeni hayallere kapılmaktan alıkoymaya yeter. 12 MART 1983 omşuırıuz Yunanlstanla lîlşkilerln ala* bildiğin© sabote edildiği çu günlerdd, dostluktan söz etmek gerçekten zor. Ancak, iki ülkenin bu dostluğa her zamandan çok gereksinimi olduğu da ayrı, hem de daha kuvvetli bir gerçek. Bu nedenle, dururnun nezaketine bakmaksızm konu üzerinde birkaç söz söylemekte yine de yarar vardır. K TürkYunan Ilişkilerinde Psikolojik Etken Yunan yönetirmnin bııgün kullandığı taktik yeni değîldir: Öteden beri Yunanlı, bir yandan dostluktan sözeder, öte yandan da dış güçlere dayanarak aleyhimize enİTİkalar çevîrir. İngîliz Centilmeniji Tamamîayan Ülkeler Türkiye'de olsun, Yunanistan'da olsun, dostluğun, sıkı ve samimi işbıritğinin zo runluluk ve yaranna inanan pek çok kimse vardır. Ve bu inanç, sağlam temellere dayanmaktadır. Iki memleketin birbirine nasıl ihtiyacı olduğıınu anlamak içm, Akdeniz haritasına bakmak, jeopolitik ve ekonomik verilero göz atmak yeter. Türkiye, zengin tarımsal kaynaklan ile Yunanistan'ın beslenmesine ne kadar yararh ise, bu ülke do, Ege ve Akdeniz'de Batı'ya açılmış penceremiz olması bakımından bize büyük yarar sağlayacak durumdadır. Denebilir ki Türkiye iJe Yunanistan, pek çok eçılardan birbirini tamamîayan iki ülke oluşturmaktadır. îki büyük devîet adamı, Atatürk ile Venizelos, bu gerçeğı iyice anlamışîar, geçmişin kördövüşüne son vererek yakmlaşmanm temellerini atmışlardı. Dostluk atıhmına sadece siyaset alanında gidiimemiş, kültürel, sosyal ve ekonomik konularda da pek yararh gelişmeler sağlanmıştı. Ögrenciliğimize rastlayan 9 dönemde biz dahi okuduğurnuz Lozan Üniversitesi'nde, Yunanlı öğrencilerle birlikte. aramıza Romen ve Yugoslav gençlerini de alarak, bir «Balkan Öğrenci Derneği» kurmuştuk. Hatta üyeler arasınüa, Yuııanistan'ın şimdikl ana muhalefet iideri Evangelos Averof da vardı. Yıllar geçti. Hayırlı gelişme, çeşitlenerek, yaygınlaşarak sürüp gidiyor, dostluk her vcsilede iyi sınav veriyordu. Özellikle Türkiye, Yunanistan'ın, Mussolini saldınsı, îkinci Dünya Savaşı sırasındaki istilâ ve bunun ardından patlak veren iç savaş yüzünden ardı ardına uğradığı felâketJer karşısmda, gerçek dost kalmayı bilmişti. Yunanlılara geniş çapta maddi yardıra yapılraış, Ege adaîannm bize verilmesi teklifine içtenlikle «Hayır» denmiş ve iç sıkmtının çözümüne büyük moral katkıda bulunulmuştu. Aşırı tahrik somı meydana Osmanh Efendisi... însan konuşurken ya da yazarken klraî d«yimlerl ve kavramlan rahatlıkla kuîlanır. Sözgellşi birislni tanımlamak için denir ki: Tarn bir Inglîlz centllmenldir. Acaba Inglliz centilraenl ya da kısaca centilroen ne demektîr? Çoğu kişl gibi ben de bu kavramm sımrlarmı belirlemekte ?.orluk çekerim. Büyük Brltanj'a İmparatorluğu'nun kaiıtı mıdır centiimen. dar sözlüklerde «kibar adanı» diye vurgulansa da daha boyutlu bir anlamı yüklendiği açıktır. Sınıfsal bir yaklaşımla köylüden ya da lşçlden centiimen olamayacağmı düşünebillriz. Centiimen üst katmanîarm ürünüdür, yontulmuş, eğitllmiş, görgülü, ölçülü bicill adamdır. îlk bakışta nsta bir makastarın biçtiği dört dörtltik karaktert slmgeler. Ne var kl olaym ptıf noktasıni da vurgulamak gerekir. îraparatorluğun Hindistan Genel Vallsl bir îngiliz centilmeni degU ıniydi? Sömürgelerdekl yüksek yöneticiler kadrosu ayrıcaîıklı okullarda epitiîip yetiçtirllmlş cenlilnıenlerden oluşmuyor rauydu? Centiimen îkinci Dünya Savaşı'nm sonuna dek Lorıdra'da melon şapkası ve bastonuyla, sömürgede koîonyal başlığı ve kırbacıyla dolaşan kişiydi. Yemek yerken kurallara özen güstermesl, tartışırken aşırı serinkanlı tutumu ve tüm davramşlarmdaki tornadan çıkma tekdüzellk centilmeni çağımîzda bağışlatacak ya da yüceltecek erdemler değildir. Hele kiml cevrelerde bir Tiirk'ü örmek için «tam bîr centiîmendir» diye tanınıiamak büyük yanılgıyı vurgular. Prof. Dr. Resat D. TESAL len 87 Eylöl olaylannm tamirine de. yine dostça özen gösterilmişti. Kıbns konusunda biîe ülkemiz, dostluğu bo/mamak kaygısı ile, uzun süre anlayış ve ternkinle hareket etmiş, banşçı yoldan aynlmamıştı. Ancak adadaki Türk asılîı haîka ve düzeni korumak ile görevli birliğimize karşı kanh saJdınlara goçilmesi üzennedir ki biz do silahlı mücadelede bulunmak zorunda kalmıştık. Bunu da çok tecîbir ve temkinle yaptığımızı, banşçı yolu daima üstün tuttuğumuzu, insaf sahibi tüm yabancı gözlemciler teslim etmektedir. Ne yazık ki komşumuz. Kıbns kor.u sunu genel bir anlaşmazlık nedeni yapma ya kalkışmış, bunun ardından başka türden bahaneler de yaratarak • dostluğu sürekli biçimde zayıflatır olmuştur. Özellikle yeni Yunan yönetimi bu yakınhğa het bakımdan karşı çıkmakto/Jn". Lozan Barış Andlaşması'na ve gonradan kumlan NATO ittifokı gibi yaşamsal önemde uluslararası birleşmelere ve gönül nz&sı ile imzaîanmış öbür taalıhütîere ters düşen iddia ve isnatlarla bağlann kopanlmasına ve uîuslararası itibanmızm zayıflatılmasına çahşılmaktadır. Ortak ticari ve ekonomik Ilişkiler bile alabildiğine yokuşa sürülüyor. Oysa. bunlann en büyük yarar payı. kuşkusuz Yunanlıîara yöneüktir. Dostluğa karşı en büyük baltalama, kanımızca moral ve kültürel aîanda, geliştiriliyor. En büyük, ea önemli baltaiama diyoruz, çünkü iki ulusu birbirino y&kla^tıracak asıl güçlü bağ, psıkolojik nitelikte olanıdır. Devletler arasındaki gerçek ve sağlam yaklaşımı, her şeyden önce bunlan n haîklannı birbirine bağlayacak sevgi köprüsü sağlar. Bu karşılıkh yaklaş'm sağlanmaz ve geliştirilmezse, politika dostluğu kurup yaşatamaz. Tarih bunun çeşit'i ornekleri ile doludur. Nice devletleı arası birleşmeler, halk yaklaşırmndan kaynaklanmadığı için sabun köpüğü gibi dagılip g'tmiş'Jr. Ne Yazık Ki... Uzun yüzyjllar bir arada yaşarnış, iyiyl, kötüyü paylaşrnış olmalan nedeni ile Türk ve Yunan halklarınm birbirieri ile yeniden dost olmalan o kadar güç değil dir. Elverir ki politikacılar bunun tersinı körüklemesinler. Fakat ne yazık ki bugfı nün görünümü. özellikle komşu tarafında bizdeki gibi ıhmlı ve. umut verici değildir Gerçekten de biz. Atatürk'ün çizdiğ: Ulusal Ant (Misakı Milli) smırlan için de kalmasım biliyor. «Yurtta sulh. cihand» suih» iîkesine bağhiık gösteriyoruz. Oys;1 Yunanlı yöneticiler, geçraişte çocuklarî.' aşîladıkları «îstanbul'u alıp Türkleri Ki/ıl Elmaya sürme» psikozunu canlandırma sev dasına yenide n kapıJmış görünüyorlar. Sağduyu sahibi olan, bizi gerçekter; anlayıp seven nice Yunanlı aydının dostça girişimleri, yerinde uyanlan hep ters tep ki yaratmakta, aleyhte tutumlan yoğun laştırmaktadır. Türk Yunan dostluğunun değerli mimarlanndan olan rahmetli Abdi Ipekçi'nin anısma düzenlonen dostltk haf tasının tatlı yankılannın hemen ardından açığa vurulan Türkiye'yl parçalama hezeyarıı, ters tutumun en yeni örnekİGrinden biridir. Ve iş bu kadarla kalacafta benze memekte, kuşkusuz yeni sürpriz'ier hasırlanmaktadır. Bugünün Yunan yönetiminin kullandığı taktik yeni değildir. Öteden beri Yunan lı, bir yandan dostluktan, anlaşma olanagından söz eder (ki bugünlerde böyle bir Sonuç Yazımıza son verirken, Yunanlı dostlarımızdan. bu gerçekleri dile getırdiğimiz için bize gücenmemeîerini dileriz. Dost acı, amma doğra söyler. Biz de Türk . Yunan yaklaşıımna candan inanmış eski bir dost olarak bu dilekîerde bulunduk. Tekrar edelim: Dostluk, zıtlaşmadan çok daha yararhdır. Bunu gerçekleştirmenin başlıca çıkar yoîu ise. iki üike halklanna birbirlerini sevmeyi aşılamak, yani psikoloiik faktöriı işler haîe getirmektir. • Acaba îngîlîz centilmenlnin Doğu'ya yansırnış gölgesi ml Osmanh efendisi dsyiminl yarattı? Ne demektîr Osmanlî efendisi? Sanırım Tanzimaf tan önce böyle blr kavram yoktu. Osmanlı efendisi dış görünüsüyle kavuklu, şalvarlı, kuşaklı, mintanlı degüdir; kalıplı resî, kolalı yakası, ince kravatı. dar yeleği, redlngotu, sivri uçlu potinleri ve bastonuyla yarı Batıh yan Doğulu bir garip yaratıktır. Bir kimseyi örmek için derler kî: Tam b'r Osmanh efendit.idir. Böylece övüîen krşiyo lîişkin kuşkularırn birden pompnlamr. Çünkü O.^mar.Vı efendisi ne denli kibar görünse de özentidir. Batı'ya sırtını dayayıp Türk halkına tepeden hakan, ama Düvel1 Muazzama"nın tistünlüğüne bütün yüreğiyle inanan adamdır. Osrnanlı efendisinin evinde yer sofrası ayaklanıp masa olmuştur da. kafasmda ayaklanma değil boyun eğme ya da elpençe divan durma egil'mi ağır basnuştır. Başta Mustafa Kemal olmak üzere uîusal bağımsızlık savaşını üstlencn gözüpek lnsanların hiçbiri Osrnanlı efendisi deçildi. Osrnanlı efendisi mütareke îatanbui'unun klbandır, Tanzimat'ı aşarnamış, Anadolu'ya geçernemiştlr. '. • îngJllz centilmeniyle Osmanlı eîer.disl tarihe gömüldü. Şurada burada özentilerine ve kalıntılarma beikl rastîanabülr. gülünür. geçilir. Çağdaş dünyanm değer yargıları lnsanm insanlığı üzerlne dünya görüçilnü geliştiriyor. Sınıf ayrımlannı aşan yepyeni görgü kurallan sınır tanımadan yeryüzünde yaygnıîaşıyor. İngilîz centilmeni artık müzeye dönüşen çatolarda bir hayalettir, Osmaııh efendisi de çürüyen ahşap konaklarm örümcekli sandık odalannda dolaşan bir gölge... O<TAY AKBAL "Geliyorum,, Diyen Acılar!.. yöneten Resit CANBEYLİ Insanı carpan rüzgârlar Lodosun îstanbulluiar !çln oldukça bellrgln ve olumsuz bir yanı vardır. Şiddetli estiğinde bu rüzgâr Istanbullu'îann bir kısmında halsizllkten başdönmesine değin bir çok belirtlier yaratır. Bir başka deyişle lodos sıkmtılı bir rüzgârdır. Yapılan araştırmalar dün yanm çoğıı yerinde lnsanları psikolojik bakımdan olumsuz şekilde etkileyen rüzgârlann estiğlnl gösteriyor. Bunun en llginç iki örneği blrbirlerlnden oldukça farklı lkl lklim ve yörede esen Foehn ve Şarav adlı rüzgârlar. Foehn îsvlçre ve Federal Almanya'nın güneyindeki Bavyera bölgesinde esen bir rüzgâr. Alplerin güneylnden sübtropik bir rüzgâr gibi başlayan Foehn. Alplerln sarp yamaçlarından aşarken llk önce soğur, sonra nemlnl yltirraiş sıcak bir esintl oîarak Bavyera'ya dek uzanır. Foehn'ün esmesi bazı kişilerde kaygı duygusu, uykusuzluk ve dep resyon yaratır. Van Gogh ve yüksükotu Bazen sanatçıların yapıtlarından kendllerlrün veya konusunu ettikleri kişilerin hastalıklannı öğrenmek olanaklı. «Tablodan tam» (teşhis) diye isimlendlrilebllecek bir yöntem Van Gogh'un resimlerlne uygulandı. Blllndlgl gibi Van Gogh sanat yasammın bir dönemlnde özellikle sarı rengin egemen olduğu ve abartılmış halkalar ve halelerin ağir bastığı reslmler yapmıştı. Bazı tıp uzmanlarının 1leri stirdüğti görüşe göre Van Gogh'un bu abartîîmış tabîolarmm nedeni o sıralarda sar'a hastalığından dolayı alrnakta olduğu dijital ilacı. Van Gogh İki tablosunda kendisinl tedavl eden doktorunu, ellnde dijitalln kay nağı olan yüksükotu (Dlgitalis purpurea) tutarken göstermlş. Bu tablolardan Van Gogh'un büyük bir olasılıkla sar'a tedavlsl gördüğü sanılıyor. Sürekli alman dljltal, sarı halkaîarın yanı sıra çeşitll görsel ve pslşlk dengesizllklere de yol açabiliyor. öylc felâketler vardır 'geHyorum* demez, birden ba5tınr. Deprera gibi, sel gibi, yangın gibi... Gerçi bunlann da az çok önlemleri var. Depremleri önceden haber veren araçlar, sellerl önleyen bendler, yangmlann çıkmasını engelleyen bülmsel çareler...; Anaa 'geliyorum, gelecegim, ergeç beni karçınırda bulacaksınız' diye basbas ba^rıran felâketler d« vardır. Diyelim, on beş, yirmi kath apartmanlar, gökdelerıîer yapılıyor, ama bu yapıiann yangın merdlvenini gereksiz bulai'ak buralarda yaşayan lıifanları kendi yazgılarına bırakıyorsarıız, gelecek felâketlere 'buyur' demektesiniz. Bir gün bir yangın çıksa, bir deprem olsa tnsanlar yüksek katlardd cayır cayır yanacaklan itfaiyenin yangın merdiveni oralara ktidar uzanamaz, hortumlan yetişmez. Bunu yazar söylersiniz, yine de 'resmi' makamlar gökdeienleri yangın merdiveni olmadan yapmayı sürdürürler. Zonguîdak yöresinde sık sık grizu felâketlerl yaşanır. Eski Hollvvood filmlerinde izlemişizdir. 19. yir/.yı! Ingilteresi'nde grızu patlaması yüzünden madcnlerde ölenlerin öyküleri... Ama bu tür felâketior uygar ülkelerde günriemden kalkmıştır. Alrnan uzmanların dediği gibi «Grizu patlaması Almanya'da tarîbe karışmıştır. Grizu patlaması ortık kesiniiklo olmaz. Bu uzun zamandan beri böyledir.. reknık ge'.işmelerle gaz sızmalan önlenmiş, sızma oisa bilo önceden saptanıp tehlike daha başta sezilip gereken çaroler almıyormuş. Ama bizde herşey bozuk... A'dan Z'ye... Kurtarma ekiplerinin oksijen tüpleri bile bozuk çıkmış. Bu yüzden iki kurtarma tjörevlisi ölmüş... «Yerln 400 metre altındaydık. Dhek almaya gidiyorduk. Birden patlama oldu. Direkîer üstüme düştü, sonrasmı bilmiyorum..» diyor bir yaralı. Başka biri de şöyle anlatıyor olayi: «Herkesten önde biz gidiyorduk. Arkadaşım bana 'Burnuna gaz kokusu geliyor mu?' dedi. Ben 'yok' dedim Bir ara borıınun agzmdan duman çıktı, kendimi yere atüm. Gerisini hatırlamıyorum..» DÖrt çocuk babası başka bir yarah da «Tanrım düşmammm ba^ına vermftsin. Herşey bir saniye içinde oldu. Yor sarsıîdı. Arkama baktığırnda sadece toz dumanı gördüm, şimdİ burdayım..» Herşey bir saniyede olmaz elbet. Her anın, her olayın bir önü, bir ardı vardır. Binlerce insanımızı her gün yerin yedi kat dibine gönderirken onlann sağhklan, yaşamîarı düşünülmez mi? Daha çok ürün, daha çok. daha çok ürün istemek yetmez Emekçilerin bugünlerini, yannlannı güvence altında tuf.mak gerekir. Yüzden çok ölü, sayısız yarah... Bu demektir ki, binlerco insanımız yaslara gömülmüştür. Anaiar eşier, çocuklar. kardeşler, babalar, yakınlar... Ölülere tabut yetiştirmek. Her ölüye ağıt yakmak. Yerin dıbmde ceset toplamak. Yazıîar. şiirler yazmak. Söylevler vermek... Hep yaptığımız budur. Her feiâketten sonra arar tarar bir iki suçlu bulur. Içeri atanz. sonra rahatlar. eski vurdumduytnazhğımıza kaptınrız kendimizil... Ataköy'deki penceresiz, kapısız bodrum tavernada çıkan yangın olay^nda zavallı komiyi ve bir garsonu herçeyden sorumlu bulup cezaîandırdığımız gibi... Maden Federasyonu, Çahşma Bakanlığına bir rppor vermiş bir süre önce... Bunda, 1953 yıhnda yüriırlüğe gırrniş 'Maden Emniyet Nizamnamesı'nın artık degiştirilmesi gerektiğini bttdirmiş. «Aradan geçen uzun zaman K'müe her alanda olduğu gibi madendlik sanayiinde de önemli düzeyde teknjh: ve teknolojik gelişmeler olmuş. sanayie yetıi ışletıne metodları girmiş.tir denilmiş ve «Maden Emniyet Nizamnamesinin gtînün şartlarına göre tadil» edılroesl istenmiş. Bu çahşmalara da 1969'da ba^lan mış. ama on dört yıldır hiç bir olumlu sonuç almmamışl... Şimdi suçlu kim, sorumlu kim? diye soracagr/ Muhakkak. ama muhakkak. birkaç kişiyi suçlu bu lup cezalandıracağız. Ama bakalım bunlar 'gerçek suçlu'lar mı olacak? Uiusumuza geçmiş olsun Bir kez daha, acı gerçekler hepimizin aklını başına getirsin. Hay\ anlara yedirilen ı Plastiğin günlük yaşama girmesiyle bir çok eşyanın daha hafif ve ucuz olduğu için plastikten yapılması doğal karşılanıyor. Plastik tabak, torba, araba gövdesi derken tümüyle plastikten bisikîet biie yapıldı. Ama bu alandakl yeni bir buluş plastik endüstrisinSn potan siyelini yakmdan. bilenlere bile sürpriz olabillr: Plastik bl hayvanlarm slndlrim sls temini temiz tutup sindirim le llgill bozuklukları ve has talıklan önlüyor. Sindirilip kana kanşmadığmdan, plas tik samanın önemli bir kısmını (yaklaşık yarısmı) ye niden kullanmak da olanaklı. saman. Etilen ve propllen karışımı plastik saman hap bü~ yüklüğünde ve saman nlyetlne büyük baş hayvanlara yedlrlleblllyor. Bu plastik haplar da doğal saman gl Psikolojik et.klsl olan bir başka rüzgâr da Sahra'dan kaynaklanan Şaravdır. Bu konuda yapıian geniş bir psikolujik çalışmayla da saptandığı gibi. şarav başağnsı, uykıısuzluk ve slnirliliğe yolaçıyor. Araştırmanm ilginç bir bulgusu, psiGünde yaklaşık 4050 kolojik sorunlara koşut ogram plastik saman 2 kilo larak bazı flzyoîojik değldoğal samanın işini görti şikliklerin de gtivenlltr bir yor. Plastik samanın dlğer şekilde göziemlenmiş olmaavantajları, taşıma ve de sı. örnegin Idrar tahlillepolama kolayîığı sağlaması rinde strese karşı koyrnaya yarayan hormonlann düzeve ucuzluğu. Ayrıca plastik haplar hayvanlarda ve ba yi şarav estiğinde normalln fccılarda saman gibi alerjik cok üstüne çıkıyor. tepkilere yol açmıyor. A.llemlzln değerli varlıgı KABİKATÜBÎST Yanık izini onarmak Icin domuz derisi Bir înglllz hlyoklmya uzmanının gellştlrdlğl yeni bir teknîkle clltte yanıkların yolaçtığı derin izler dorauz derisiyle onarılabilecek. özellikle yaralarm açtığı boşluklan doldurup düy eştlrmek amacıyla kullanı iabilecek yöntemi uzman ! V 1!<ez kendl karın derislnd>. oaşarıyîa denemi.?. Yeni geliştiriien yöntem ie domuz derisi parçası 1 1 1 ince tripsine yatırılıyor. Bı •nzim derideki gözeîeri öl lürerek vücudun bağışıkîıı•îisteml tarafmdan reddedil •neslnl ön!'\yor. Derl tabakası daha sonra tabaklanarak sertleştirlüyor. Bu lşlem derl parçasım normaî lnsan derlslnln bazı nlteliklerine sahlp süngerlmsl blr kolajen (bağ dokusu proteinl) tabakasına dönüstürüvor. Domuz derlslnln aynı amaçla kullanılan lnsan dertslne göre önemli bir avan tijı var. însan derisi blr varayı örtüp estetik blr gö••ünüm kazandırmakla blriikte yara boşluğunu doldurmakta kullanılamıyor. Domuz derisi dış görünüşüyle normal derlye benzer blr tabaka oluşturduğu gibi. kalmlığı sayesinde yara boş luğunu da dolduruyor. MustofcE (Mim) Uykusyz r un hastalığı süreslnce ve vefatıncia yakın alabalannı esirgemeyen, bizzat gelerek, Türk Eğitlm Vakfı'na bağışta bulunarak, çelerık göndererek, telefon ve telgrafla derin acvmızı paylaşan bütün akraba, dost ve basm mensuplanna teşekkür ederiz. AİLESt CUMHURİYET MÂTBÂÂC!L!K VE GAZETEGÎÜK T.A.Ş. YÖNETİM KURULUNDÂN SİCIL NO: 34599/3430 Biİgisayarla üc boyutlu tasarım BUglsayarîarla lkl boyutj'i şekillerin çizimi veya hesap sonuçiarmm tablolarla gösîerilmesi 1950'îerden beri kolaylıkla yapılabilerı şeyler. Soıı yıliarda bilgi sayar teknolojisinde ve pro>. ramlama yöntemlerinde ge çekleştirilen önpmli atılıra larla, artık üç boyutlu şe killerin renkli çizirni ola naklı. Bu alandaki gelişme ler mimarlarm tasarımla nnda yardımcı olurkcn, ast ronomların bir galak.jid miiyonîavca yılda ^ercekU şen değışiraieri bir kaç sa niyeye sığdırmalarina. kiıtı yacilarm kimyas^.l tepkinleri Jaboratuvarda gerç<îl leştirmcden önce ekran ü yerinde görmelfrirıe de o tanak sağhyor Yukandak resim bîr bilRisnyarın üç bı yutiu bir resim çizmesi sırasmda kullanabileceği ko ramsal aşamaları gösterı yor. En soldakl reslmde, üı boyutlu bîr şiçe, anahatla rmı belirleyen tüm çlzgiler ie gösteriliyor. Ortadakl re sinıde aynı şişeye beiirll biı açıclan bakıldığmda görü lecek hatlar çizillrken, ar kada kalan hatlar slllnmh bulunuyor. En sağdakl şe kiîde şişenln saydam olma dığı varsayımıyla hatlan v < gölgeier gösterillyor. Say darn nesneler İçin de prog ramlama olanakları gellşti rilmiş durumda. Böylece derişil: boyutlarda ve görü iümdeki eşyalarm zaman ,çinde birbirlerlne göre yer ieğlştırdiklerinde ortaya çı tan görünüm. tıpkı anlmas ;on filmlerinde olduğu gibi, ama anmda, ekrana gefclrilebiliyor. İmza Günü ADNAN ÖZER *ÇINGIBAĞIN ÖLÜMÜ OSMAN KONUK •SENt YALNÎZ BEN ANLARIM» SÜLEYMAN YAĞIZ <YÜnU BEE H1ZÎR PAŞA; Türk Ticaret Kanunu ve sirket esas rnukavelesînin hükümlerine uyarak şirketimizin hissedarlar GeneJ Kurulu 30 Mart 1933 Çarçamba günü saat ll.OO'de şirketimizin mRrkezi olan Ca.saloğlu î'ürkocağı Caddesi No: 39/41 nıımara!'. mahalde alelâde surette tnplanacaktır. Sayın hissedarlann sabip olduklan hisse senetîerinl topîantı gününden en az bir hafta öncesine kadar şlrket veznesine tevdi ederek karsıhğında güiş kartı almalannı rica ederiz. 1982 yıh bilânço, kar 79rar hesaplan ile Yönetlra Kurulu ve murnkıp raporları şirket rnerkezlnde topîantı gtSnunrten 15 srün evvcl Türk Ticaret Kanunu'nun 382. maddesi gere^nro hissedarlanmızın tetklkîerine h°' r 'r buIundumlnraUfir. YÖNETİM KURULU GÜNDEMİ J 1982 yılı muameiat ve hesaplanna ait yönetim Kurulu ve Denetçi raporlannm okunup müzakere edîlerek tasvibi. 2 Yeni esaslara £öre dü>en!enen îö82 yılı bîîânço ve kftr zarar hssapiannm tetkik ve tasdlklyîe Yönetim Kurulu üyelcrinin ve denetçinin ibraı. S 1982 yılı kftr zarar hesabı neticeleri hakkında karar ittihazı. 4 Esas mukavelfinamenîn 24 mnddesi .çere&ince 1983 yıh içfn Yönstim Kumlu üve sdpdinin tespîti ve seçimivlp nrrfiflerinin tavlni 5 Esas mukavelenamenin 37. maddesi goregînce 1983 yıh içîn denetçi seçimî VP •i^rff.nj (Cumhuriyot 1143) ERDAL ALOVA •EN SON ÇIKAN ŞARKILAR* ADLI YAPITLARINI Bugün saat 15.00 iîe 19.00 arasmda AKADEMt KtTABEVİ'NDE (NİŞANTAŞI) okurlarma imzaîayacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle