21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Tasarıda, «toprak mülkiyeti» başlı ğmı taşıyan htikümde, topraksız çiftçlye dağıtılması öngörülen topraklar belirti lirken, önce devletin topraklan, sonra devletin hüküm ve tasarrufundaki topraklar sayılmakta, bunlardan sonra da «özel mülkiyete ait olup işletilmeyen veya verimsiz olarak işletilen topraklardan bu amaçla kamulaştırılan kısımlar dağıtılır» denmektedir. Maddenin ikinci lıkrasında da doğrulandığı gibi, bu sayım uyarınca, «verimli» olarak işletildi ği varsayılacak topraklar kamulaştırma dışında tutulmaktadır. Topraksız çiftçi yi toprak sahibi yapmak için 1945 yılın dan bu yana izlenen Cumhuriyet politika sının özü ile çelişen bu kuralm tasanya nasıl girebildiğini anlamak güçtür. •*• Tasarının kıyılarla ilgill htikmü de ilginçtir: «Deniz. göl ve nehir kıyılanndan yararlanmada öncelikle kamu yara n gözettlir* denmektedir. Kıyılar konusunda Tttrkiye'de yıilardır devam eden tartışmalardan. hatta bu konuya ilişkin yüksek mahkemelerin kararlanndan ha bersizm.'çcesine. sorunu sadece yararlan mada öı^elik sorunu gibi ele almak ger çekten şaşırtıcıdır. Toplumsal gelişmenin, kıyılann «devletin hüküm ve tasar rufunda bulunan yerler» sayılması nok tasına eriştiği ve bunun bir anayasa nor mu haline sokulmasınm gerektiğl nasıl atlanabilmiştir?.. •*• Kısaca değlndiğimiz bu örneklerln. içerikleri yönünden, çağdaş düzeydeki anayasal eğilimlere uymadığı açıktır. Bu konudaki düzenlemenin tümü açısından yapılacak genel bir değerlendirme ise şu dur: öteki temel haklar ve özgürlükler • bakımmdan «güçlü devlet» lehine ve uğ runa olabildiğince ödün vermekten ka çınmayan, lçeriğl belirsiz birtakım ne denleri bile temel hak ve özgürlükleri or tadan kaldırmaya veya olağanüstü sınırlamaya yeterli sayan komisyon, sıra mülkiyetin sınırlanmasma gelince, devlet denilen «kamu gücüne» bütün güvenini yttirmiş gözükmektedir. • Bunun nedenlerlni tartışmanın pratik bir yararı olduğu söylenemez. Ama şunu da belirtelim ki. mulkiyet hakkmm sınırlan ması sorunu, temel ilke olarak benlmse nen siyasalekonomik yapıyı zedelemeden. tasarıdaki çizginin çok ilerislnde bir çizgide ele alınabilir ve almmalıdır. Bıından sonraki aşamada, çağdaş gereklere uyan bu çizgiye gelineceğine ina nıyoruz. 2 AĞUSTOS 1982 nayasa Tasarısmı hazırlamakla görevli komisyon aylarca süren bır çalışmadan sonra, nihayet, tasarı metnini tamamladı ve kamuya açıkladı. Metnin acıklanmasından sonra çeşitli MÛLKİYET HAKKININ SINIRLANMASI SORUNU, TEMEL İLkişi ve kuruluşlardan yoğun tepkiler gelKE OLARAK BENİMSENEN SİYAŞAL EKONOMÎK YAPIYI ZEdi. Bu tepkilerle de belirlendiği gibi, taDELEMEDEN, TASARIDAKİ ÇİZGİNİN ÇOK İLERİSİNDE BİK sanda eleştirllmeye açık pek çok hüküm yer alıyor. Tasarı üzerinde kamu önünÇİZGİDE ELE ALINABİLİR VE ALINMALIDIR. de yapılacak tartışmalarm «doğru»lann saptanmasına yarayacağmı ve sonuçta, Aydın AYBAY bu doğrulara göre şeki"enecek metnin, halkoyuna sunulmaya j^raşır bir Anarunması ve güvenceye bağlanması, ana yasa haline geleceğini umuyoruz. dllmektedir. Tasanda, «mulkiyet ve mi ras hakları ancak kamu yararı amacıy Bu umutla .biz de .komisyon metni yasal düzeyde, «devlet>e karsı korunma 'la smırlanabllir» dendikten sonra. «topnin sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler ve güvence demektir. Şu halde, sözü edi rak mülkiyeti», «kıyılardan yararlanma». bölümünde yer alan mülkiyete ilişkin dü len hükümdeki «mulkiyet garantisi> de «kamulaştırma ve devletleştirme» başzenlemelerini kısaca gözden geçirmek ve devlete karşı korumayı ve güvenceyi an lıkları ile getirilen maddelerde bu tür sı burada yer alan hükümler hakkındaki . latmaktadır. Nitekim, genel hükmün hemen ardmdan gelen kurallardan da, nırlandırmaların «koşulları> belirlenmek düşüncelerimizi açıklamak istiyoruz. buradakl amacm, bireysel mülkiyetin tedir. «Mulkiyet ve Miras Hakları» başhğı devlete karşı anayasal garantiye bağlan Kanımızca, tasarının eleştirilmesi ile yedi maddede (4349) dtizenlenmiş bu ması olduğu anlaşılmaktadır. gereken yenilikleri bu koşullarm düzen temel haklar, geniş anlamıyla «mülklBurada karşımıza çıkan sorunu söy lenmesinde ortaya çıkmaktadır. Çünkü yet» kavramı Içinde toplanan olgular de le de anlatabiliriz: Devlet, ya da kamu bu koşullar, aşağıda örnekleyeceğimiz gi metini kapsıyor. «Tarımın ve tarımla uğ gücü, bireysel mulkiyet denilen hukukbi. mulkiyet hakkının sımrları yönünden, raşanlarm korunması» ve «Kooperatifçi sal durumu, bu durumda bulunan bire 1961 Anayasasından geriye düşmekteliğin gellştirilmesi» gibl konular da bu yin Istendne (iradesine) bakmaksızm dir. Yalnız anayasal normla ilglsi bakıkapsama alııunış. Bunlarm mülkiyetin bozabilir ya da değiştirebilir ml?.. tşte, mından değil, toplumsal gelişme ile ula düzenlenmesi sorunu ile doğrudan llgili sözü edilen güvence bununla ilgllidir. şılan noktadan da geriye gidilmesi acıkonular olduğu söylenemez ise de, böy Tasarının bu konudaki buyruğu ise şusmdan bu yeni düzenleme üzerinde dur le bir tartısma yazım tekniğine İlişkin ol dur: özel koşullar olmadıkça, kimsenin mak gerekmektedir. duğundan, üzerinde durmak istemiyoruz. mülkiyetine devletçe el uzatılamaz ve Bu konuda işaret edllmesi gereken Burada, düzenlemenin genelçizgisi üzerin toplumda yerleşik mulkiyet dağılımı bo en önemll sırarlama htikmü «kamulaşdeki saptamalarımızı ve eleştirilerimizi zulamaz!.. tırma> ile ilgill hükümdür. Tasarıya göre, belirtmeye çalışacağız. Bu temel cözüm, ülkemizin de dahil kamulaştırmada bedel yönünden kesin öl Düzenleme, 1961 Anayasasmda oldu bulunduğu siyasal ekonomik sistemi çek «rayiç bedebdlr, bu «keslntisiz nak ğu gibi, «herkes mulkiyet ve miras hak benimsemiş bütün ülkelerde, anayasal den, peşin» olarak ödenmedikçe kamula?ı lanna sahiptir» cümlesiyle başlıyor. Da rejimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bitırma yapılamayacaktır. Toprak reformu ha önce de bir vesile ile belirttiğimiz gi zim anayasal tarihimizde de, ilk kez Tan kıyılann korunması, iskân projelerlnin bi, bu hükmün anlamı bir «ehliyets» du zimat Fermanı ile toplum yaşamımıza uygulanması gibi hallerde beş yıla kadar rumunu açıklamasıdır. Bu bakımdan, A girmiş bu temel çözüm, o zamandan be taksitlendirme kabul edüebilecek, ama nayasada değil, sıradan yasalarda yer ri yapılan bütün düzenlemelerde yerlnl taksitler lçln devlet «en yüksek faizi» alması gerekir. Aslında burada söylen korumuştur. Bu bakımdan, kısaca «mül ödemekle de yükümlü olacaktır. Bu hü mek istenen, «bu hakların Anayasanın kiyet garantisi» denilen bu temel güküm karşısmda, kamulaştırma bedeline güvencesi altında bulunduğu»dur kl, ta vence açısından, yeni Anayasa Tasarısı ilişkin eski tartışmaları ve Anayasa Mah sanda, maddenin ikinci cümleslnde, bu de dolayısıyla söylenebilecek fazla bir şey kemesinin talihstz kararından sonra oryime ayrıca yer verilmiştir. Doğru ve ge yoktur. Buna karşılık, üzerinde durulma taya çıkan ve idarenin elini kolunu bağlayan durumu anımsatmakla yetinlyoru.z rekli olan bu ikinci tümcedir, çttnkü asıl sı gereken sorun bu garantinin «sınırlaKomisyonun bu yeni düzenlemeyi getirir anayasal sorun mttlkiyet hakkının ana rı» sorunudur. Smırlama sorununu şöy le anlatabiliriz: Devlet bazı hallerde bel ken hangi çağda; Anayasalardan yararyasa güvencesinde olup olmadığıdır. lanmış olduğunu bilemiyoruz. Ama. ba Tasanda sözü edilen bu güvence, li koşullarla bireysel mülkiyete el uzatabi kılmış olduğunu sandığımız çağdaş anamülkiyetin bireylere karşı korunmasıy lecek midir?.. Uzatabilecek ise bunun ko şulları nelerdir?.. yasalardan Federal Alman Anayasasmın la llgili değildir. Bu başka bir sorundur bu konuya ilişkin hükmünü (madde 14/3) Hemen bütün anayasalarda olduğu ve bütün hak lişkileri gibi, mülkiyetin de burada kaydetmeyl yararlı görüyoruz: blreysel eluzatmalara karşı korunacağı gibi tasanda da bu konudaki güvence«Kamulaştırma ödencesi, kamu yararı idoğaldır. Bunun düzenlenme yeri de a nin sonsuz olmadığı, belll koşullara uyul le, bu işlemden etkilenen kişinin yararı nayasa değil, özel hukuk yasaları İle ceza mak kaydıyla devletin bireysel mulkiyet arasmda adaletll bir denge kurulmak yasalarıdır. Bu açıklamalardan anlaşıla alanma eluzatabileceği ve bu hak ilişkisuretiyle saptanır.> cağı gibi, geniş anlamıyla mülkiyetin ko sinin içeriğini değiştirebileceği kabul e A Tasarida Mulkiyet Düzenlemesi Bebek Ticareti!.Kimi gazetelerin birinci sayfalannı tümüyle kapsayan bir olay toplumu bayağı sarstı. Tanınnuş «sosyete doktoru»nun başında bulunduğu bir ekip «bebek ticareti» yapıyormuş. Nasıl oluyor bu iş? Çok kolay: Gayrettepe'deki özel «Boğaziçi Kllnlği»nde doğum yapan kimi kadınlara, çocuğunuz öldü, siz kurtuldunuz» deniyormuş. Oysa böyle birşey yok. Anne nurtopu gibi bir oğlan, ya da kız dünyaya getirmiş. îşte bu bebek bir zengin aileye satıhyormuş. Hürriyet Gazetesi şöyle yazmış: Dallas dlzlslndeki evlat edinme oyunlannı bi le gölgede bırakan ve uluslararası düzeyde sürdürülen bir bebek ticareti şebekesi İstanbul polisi tarafından ortaya çıkarıldı.» Bebek ticareti sanığı Doktor Oktay Cumhur Akkent gazetecilere şu açıklamayı yapmış: Gayrlmeşru ilişkilerden dünyaya gelen bebekleri İyi birer aile bularak yetiştirilmeleri İçin verdiğim doğrudur. Bunu zaten anneler istiyorlar.» Gazeleler. bebek ticaretinin uluslararası düzeyde» olduğunu, Alman, İran, Hollanda uyruklu ailelere bebek satıldığmı» ya^ryorlar. Demek ki «dıŞA açılma» programı bu aianda da yürürlüğe girmis. • Haberleri basında izleyince artık gelişmiş bir kapitalıst ulke olduğumu/.a inandım. Bir toplumun «gelişmJş, ya da az gelişmiş» olduğu nereden anlaşılır? Geçerli bir kanıya göre kişi başına ulusal geliri 1000 dolardan aşağı olan toplumlar az gelişmiştin 1000 doların üstündekiler gelişmekte olanlardır; 3000 dolardan çok olanlar da gelişmişlerdir. Türkiye bu ölçüye göre bıçak sırtmda duruyor. SürekH devalüasyon» politikasıyla Türk lirası k&n kaybettikçe 3000 doların altına düşme tehlikesi çoğalıyor. Çünkü Türk lirası değer yitirdikçe sen istediğin kadar çırpın. Hele 1 dolar 200 liraya çıktı mı. bizim kişi başına gehrimiz uluslararası ölçülere göre çok düsecek, şimdi bile 600 dolar dolayında gezıniyoruz. Ancak buna bakıp aldanmıyahm; bır ulkede bebek ticareti başladı mı bihn ki kapitalizm de boy atmıştır. Dallas dtzisinde hepimiz bebek alımsatımmrn Amerika'daki boyutlarını izledik. Bu iş bize de yan sıdığına göre büyük bir toplumsal değişim ve atılım kârşısındayız demektir. Ne var ki Istanbul'un sosyete kliniklerinde bebek ticareti yapılırken Anadolu'nun yoksul kesimlennde evlathk kurumu da sürüp gidiyor. • Eskiden orta sınıf ailelerde çoluk çocuktan başka bir ya da bırkaç evlatlık da bulunurdu Köylu. beslemeyemedıfti ki7im sphrrliyp evhrtlih •vprırdi. Evlatlık adımmı kapıdan içeri attı mı. önce başından yemenısı çıkarılır, saçları sıfır numarayla tıraş edilir, g;iysileri yakılır, hamama sokulur. bir gtoel keselenip tepesindeh tırnağına dek haşlanmış sularla yıkanır; sonra hizmete koşülurdu. ' Evlatlığa ahretlik de denırdı. Acaba evlatlık gelenegi bittı mi? Nice yoksul aile, küçük çocuğunu zengin bir çatı altına vermek için hazır beklemiyor mu? Böbreğini, gözünü satışa çıkaran bile var; gazete ilanlarında okumuyor musunuz? • öyleyse »bebek ticareti» neden bunca büyük çalkantı yaratıyor? ,. . Çünkü «sosteye»yl ilgilend'iriyor: ah o sosyete» yok mu? ne Fsosyete»dir o... Yaşadığımız çagın ölçutü, arşını, qndazesidirj «Dallas»ıdır, «Flamfngo Yolu»dur, hayal perdesidir. Karagöz oyunudur, gülünç gorçeğidir. anayasa için içi Karsı Cıkanlar Etem ÜTÜK ilmem hiç dikkat ettiniz mi, düimizin özleşmeslne karşı olanlar ülkemizde hep siyasal yönetim değişikliklerinden sonra saldırıya geçiyor, çabalannı arttmyor; ereSslerihe varmak için bu triiyükolaylan te»t.. biliyorlar. Sözleıüni doğtulamak1 îçih'itfnfls ^y«gf#wS ]i 14 Mayıs 1950'deki iktidar değlşiminden sonra ulke yöne. timini ele geçirenlerin ilk yaptıkları iş, Atatürk ilkelerinden ayrılma, devriminden ödün verme yoluna glrmek olmuştur. Nedeni, Atatürk duşmanlanm, gericüeri, sevlndirip oylannı almak! Söz gelimi, Anayasa'mn dilinl değiştirip 1924lere götürdüler. Adını eskiden olduğu glbl «Teşkilatı Esasiye Kanunuuna; Genelkurmay Baskanlığı'nın adını «Erkânı Harbiyei ümumiye Eiyasetinne Ç> B Cumhurbaskanı sınırsıs yetkilerle donatılmıs Danışma Mecllslne sunulan Anayasa taslağımn cağdışı bir metin olduğu tartısma götürmez derece de açıktır. Cumhurbaşka nı, bu tasan İle, smırsız yetkilerle donatılmıs ve icraatından sorumlu tu tulmamıştır. Bu bakımdan, kişisel özgürlükler ve basına konmak İstenen kı sıtlamalar da gözönüne almdığında, bu anayasa ile ülkenin nereye götürül mek istendiğl sorusu akla gelmektedir. Onbeş klşilik Anayasa Komisyonundaki 13 üyenln kabul edilen metin üzerinde itirazlan ve rezer vasyonları olduğu, basının üzerinde önemle durduğu konulardan blridir. Kanaatimizce, asıl can alıcı ve önemli olan nokta, Ko misyondaki ikl kişinin, lki yüz maddenin hiç birine itiraz etmemlş olmalarıdır. Tasarı maddelerinin Komisyondakl üyeler ta rafından oylanarak kabul edildiği ve bu ikl kişinin maddelerin tümüne evet dedikleri de gözönüne alın dığmda, tasanmn komis yonda hazırlanmadığı ^ger çeği ortaya çlkat. B^lli kl tasarı, komisyon dışmda hazırlanmış ve itiraz etmeyen iki kişi de tasanyı Komisyona onaylatmakla görevlendirilmişlerdir. Tek tesellimiz. tasanmn, üst makamlann olu ru almmadan hazırlanmış olması ihtimalidir. Zlra, tasan aynen kabul edildi ği takdirde. Türkiyemizi karanlık günlerin bekledi ğini söyleyebiliriz. Em. Nihat DATIR Deniz Kur. Alb. İSTANBUI. Neden 18 degil de 2: yaş? , Anayasa taslağtaın samrun 79. maddesinde seç^ nien yaşının 21 olduğunu belirtiyor. Neden 18 değü de 21 olduğunu halen merak ediyorum. Bugün yasa lanmızda 18 yaşında bir suç işleyen genç büyülc bir insan gibi işlem görür ve yargılanır. Çünkü halk dilijle akılbaliğ olmuş aklı her şey© eren ve her yaptığından kendisı sorumlu olur. Suç işlediği zaman büyüktür, oysa doğal hakkı olan birşey olunoa çocuk sayılır. Neden 18 ya^ şını dolduran aşağı yuKan lisep bitiren biri çocuk sayılsın bunlara haksızlık yapüsın. Bugün lısenin kaçınoı smıfmda olursa olsun bir genç babasıyla her konuda tartışabilecek yapıdadır, he le bu politlk • siyasi eko nomik konularda olursa onlardan da üstün sayılabilir. Artık şimdiki gençlik kendi kabuğundan dışarıya çıkıp ülkesinin nereden geldiğinl, nereye gideceğini, hatta dünya ülkelerinin ne halde olduğunu gerek basın, gerek yayın yoluyla öğrenip kafasında gerekli yorumu yapıp düşüncelerini hiç kimsenin te sirınde kalmadan yön verebümektedır. Arjf ÖZÇELİK KAYSEKI Sonra 27 Mayıs 1960'a gelindl. Cumhuriyet tarihlnde Atattirk'e yeniden dönüş olarak benimsenen bu büyük olaydan sonra da dilimize karşı saldırılar arttı. 12 Mart 1971'den sonra da... Ama, istediklerini elde edemedüer. Şimdi gününıüze dönelim: Aynı saldınlann 12 Eylül 1980'den sonra da hızını arttırdığını görüyoruz. Atattrk ilkelerine karşı oldukları bilinenler, şimdi herkesten çok Atatürkçü kesildiler. Sanki o küfürleri onlar etmemişler! İyi, güzel... Geçmişte Atattirk'e karşı oluşlarını bir an için unutaum, ama bizim de onlardan bir dıleğimiz var: Atatürkü kendilerine kalkan yapıp O"mın devrim ve ilkelerine saldırmasınlar. En büyük atılımlanndan biri olan, dilimizi özleştirme çabalanna karşı durmasınlar. îşte görüyorlar, şimdinin Atatürkçü yönetlcUeri de onlann isteğini yerine getirnüyor. Türk Dü Kurumu'nun kapatüarak yerine «DU Akademisi» kurma uğraşıları da yeni degüdir. Yukanda değindiğim her büyük olaydan sonra kotarılıp ortaya fconmuştur. Siyasal partilerin yönetimlerinde gerçekleşüremedikleri bu çabalannı nedense hep bu ara rejim dönemlerinde gerçekleştirmeye çauşırlar. Savları da şudur: «Bugün aile içinde baba Ue oğul, dede ile torun biroırlerinin söylediklerini anlamıyorlar.» Doğru mudur bu sav? Değil. Türk ailesi Cumhuriyet döneminde hiç bir zanian bu duruma düşmemiştir. Halkımız zaten su katılmadık, an Türkçeyle konuşur. Bu, Selçuklular zamanında da, OsmanUlar zamamnda da böyleydi, Cumhuriyet döneminde de böyle olagelmiştir. Eski dönemlerde ancak okumuş yazmış kişiler halktan ayrı bir dil kullanmaya özen göstermişler, yazı ve konuşmalannda Arapça, Farsça sözcükler kullanmışlar, o dUlerin yazım kurallannı Türkçemize sokmuşlardır. Nitekim, günümüzün birtakım okumuş yazmış kişüeri de yazı ve konuşmalarınOa Batı dillerinden sözcük kullanma özentisi içindedirler. Sarayorlar ki, yabancı dillerden ne denli çok sözcük kullamrlarsa, o denli bügüi oldukları anlaşıYukarıdaki savın doğru olmadıfı o yıllann ders kitaplannın ıncelenmesinden de anlaşüıyor. Yeni Turk yazaçlarının (harflerinin) 1928 yüında benimsenmesmden sonra özeUikle ilkokul kitaplarının dilinde büyük ölçüde yenileştirme yapüdığı görülür. Bu sözlerimi kanıtlayabilmek için o yıllann okuma kitaplanna bakaum: «Dıl Encümeni Azası (Türk Dil Kurumu üyesi) Ahmet Cevat'ın yazıp Hilmi Kitaphanesi'nin 1928'üe yayınladığı «Cumhuriyet Çocuklarına Türkçe Kıraatsın sayfalannı çevirelim, «Kedi ile Küçük Kız» başlıklı yazıdan su bölümü okuyaum: «Kahvaltıdan sonra Küçük Kerime kanepeye oturdu. Tekir'i kucağına aldı. Kırmızı boyunbağını güzelce düzeltti, sonra yüzüne bakarak nasihat etmeğe başladı: Tekirciğim, sade süt içmek, çörek yemek yetişmez, çalışmak da lâzım. Senin okunacak kitabm, yazacaK yazın vok ama, tutulacak farelerin var. Benim dolabımda fareler dolaşıyor. Geçen gün bebeğirain entarisini delinmiş buldum. Onlan tutmak, elbisemi korumak senin vazilen.» .. .. . Örnek olarak alınan bu parçada, bugün vazife yenne görev, ödev sözcükleri kullanılmakla blrtikte, günümüz çocuklarının anlayamayacağı tek sözcük yoktur. Matematik terimleri ben ilkokulun beşincı smıfındayken değiştirildi. Düimizin dönmediği, söyleyemediğimiz anlamını kavrayamadığımız mustatil, murabba, müselles, mütavazüladlâ gibi kanşık terimler yerine, Atatürk tarafından bulunduğunu sonradan öğrendiğim dikdörtgen, kare, üçgen, paralelkenar gibi herkesce kolayca söylenebilen terimleriri konması biz öğrencileri ne denli sevindirnüşti.Yukanda sözü edilen yazılann yayınlandığı yıllarda ükokul öğrencisi bulunanlar bugün torun sahroldirler. Böyle açık, duru bir Türkçe ile yazılmış yazılan okuyarak yetişmiş olmalanna karşm, «Bugün baba Ue oğul, dede Ue torun birbirlerinin dillerini anlamıyor» savlanna inanmak olası midir? Bu savlarda bulunanlann Atatürkçülüğünden, içtenliğinden kuşkulanmamak elde midir? Hele birtakım genç yazarlann böyla «özleri biraz gülünç otauyor mu? Cumhuriyet Sahibi:Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T. A.S. adına NADİR NADİ Cenel Yavm Müdürfi MuesseseMuduru Yazı Ijlerı Mudüru HASANCEMAt EMINE UŞAKIIGII OKAV GONtNSİN AHMET KORULSAN YALÇiN BAYER ALİ ACAR YALÇİN DOGAN HİKMETÇETINKAYA MEHMET MERCAN Düzenleyîci değîl9 yasak koyucu Yeni Anayasa taslağı bütün olarak değerlendirildiğinde genelde blrbir^ leriyle ilişkileri kurulabilecek Uç nokta hemen dik katleri çekmektedir: 1 Yeni Anayasa taslağında ayrmtılara gere IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIHUIIIIIUIIIIIUIINIIIIIIHIIİ) Özgürlükler kısıtlanıyor Yeni tasan ile kişi hak ve özgürlükleri kısılmakta, demokratik örgütlenme haklan da askıya alınmış bulunmaktadır. tşçi haklannı kısan demokratik sendikal hareketleri yasaklayan, üniVersite özerkliğini kaldıran yargının bağımsızlığına gölge düşüren, millet hakimiyetini hiçe sayarak Cumhurbaşkanlığma parlamentonun üstünde yetkiler veren tasan, bu şekliyle Atatürk'ün çağdaş uygarlık görüşüne aykın düşmektedir. 1924 Anayasası'nda bile Cumhurbaşkanına bu kadar yetki verilmemiştir. Tasan, 30 yıllık demokrasi deneyimi olan halkımızın bu bilgi birikimlerini ve çağdaş dünya görüşlerini dikkate almamaktadır. Eyüp ÜNAL (Mimar) İSTANBUL • Yeni anayasa tasansı, okuduğum kadanyla, beğenmediğim, onaylamadığım birçok özellikler taşıyor. Öncelikle Temel hak ve özgürlühler* kısıtlanmış. Çalışanlann daha önce kazanılmış haklan alınmasa da, neredeyse yokedilmiş. *TDK» varken «Dil Akademisi» gereksiz bence. Yeni anayasa tasansını hazırlayan düşüncenin özünün ileriye değil geriye dönük olduğu gözden kaçmıyor. «Özgürlükçü demokratik sistem» yerine •Özgürlüksüz demoferotik sistem!» erek edinilmiş sanki. Bir yurttaş olarak görüşüm. Eleştirilerin dikkatle göî:den geçirilmesi sonucu, daha çağdaş, demokratik özgürlükçü. toplumsal dengeyl kollayıcı, Türk toplumuna yakışan bir •*Anayasa*nın halkoyuna sunulmasıdır. Nevzat VARHAN Ocahlar Köyü • ERDEK Geriye dönüş... Cumhuriyetimizin kuruluşundan 59 yıl sonra, ulus yönetim bıçiminde geriye dönüş diye bir eylem olamaz. Hatta düşünülemez. Kaldı ki, 1924 Anayasasmdan sonra, toplumun gelişen sorunlarını yanıtlayan ve çağa uygun bir anasayayı da kabul ettıkten sonra Türk Ulusunun çoğunluğunun «Evet» dediği 1961 Anayayası, Uericl, demokratik ve toplumcu bir anayasa niteliğini kazanmıştır. 1924 Anayasasının koydugu ana ilkeleri, gerçek AtatürK Milliyetçiliği doğrultusunda hiçbir ödün vermeden uygulanıak işlevini 1961 Anayasası üstlenmiştir. Pakat, Anayasayı yönetenlerm yetersizliği ve özden ona ters düşmeleri nedeniyledir ki, 1961 Anayasasını işlemez biçime soktular. 1982 taslağı, 1924 Anayasından, yani 58 yıl öncesinden daha geri bir içerik taşımaktadır. Oysa, anayasalar yapılırken, eskilerinin ışığmda, toplumun gelişimi düşünülerek daha ilerici ve daha etkin bir anayasa yapılır. Verilen haklar alınmaz, görülen sakıncalar daha bir titizlikte izlerir. 1924 1961 anayasalarının verdiği özgürlük hakları 1982 taslağı ile toplumdan alınmak istenmiştir. Miimtac IŞIK llli ğinden fazla yer verilmiştir. öyle görünmektedir ki 1961 Anayasasma yapılabilecek eklemeler ve değişiklikler düşünülürken bu Anayasa pek dikkate alınmamıştır. Diğer yan dan, bu ayrmtılar Anayasa uzmanlannın Anaya&a cılık tekniğinin bilgisine sahip olup olmadıkları konusunda bir kuşku uyan dırmaktadır. 2 Yeni Anayasa taslağı «düzenleyici» değll ama «yasak koyucu» bir nlteliğe sahip gibi gözük mektedlr. Sonuç olarak bu durum Anayasaların temel llkelerinden birlsiyle ve yapısıyla çelişmektedlr. Yasak koyuculuk Anayasa da temellni bulan diğer yasalara ilişkin bir özellik belki olabilir. Bu özelll ğin Anayasaya taşınması yasayı «ANA» bir yasa. yapmaktan kanımca alıkoymaktadır. Yasak koyuculuk niteliği bizce onun 12 Kylül öncesine ve 1961 Anayasa sma bir «tepki» olarak doğduğu Izleniminf de uyandırmaktadır. Böyle 1se. şu yalın Toplum billm kuralı bir kez daha gözönünde b'iundurulmamış demektir: Hukuksal tepkiler toplumsal peüşmenin gerisine düşmemek zorun dadır. Siyasal yaşamımız da böyle yanlış tarih bilincl sonucu olarak yapıl mış yasa örneklerinl sonuçlarıyla birlikte bulmak güç değildir. 3 Yeni Anayasa taslağı vatandaşdevlet dengesinl korur nitelikte de ğildir. Anayasa tasla&ımn hazırlanışmda «vatandaş devlet içindlr» ilkesinln ağır bastığı anla şılmaktadır. Ismail H. Deridöven Hacetteoe Ünîrersltesî Felsefe Bölümfl Araytırma Gör. • Yazı işlerl Müdür Yardımcısı Haber Merke^ı Müduru Mizanpaj Yönetmenı • „ TEMSİLChER * . ANKARA : . İZMİR : • ADANA • Tasarı TRT'de tartısılmalı günurı günçel konusu olan Anayasa Tasansı büyük tartışma ortamı ıçın dedir. Tasan Danışma Mec lısi'nde t&rtışılacak lnceıenecek, daha sonra Güvenhk Konseyi'nden geçip halk oyuna sunulacaktır. Bu yeterli olmakta mıdur? Bizce kesirüikle hayır. Tasarı, geleceği gozönünde bulundurularak hazırlanmış değil tam tersl olarak hazırlandığı göze çarpmaktadır. Anayasa tasansını tartıştnak için TBT'de programlar duzenlenmeli ve her ke sım ınsanına tartışma ortanu sağlanmalıdır. Halk aydınlatılBialıdır. Herkes bu tasanyı okuma ve ınçeleme imkanı bulamaz, fakat bunu okuyao inceıeyenlerm görüşlertni dinleyip neytn iyi, neyin kötü, neyin toplum yararına veya zararma olduğuna karar verecektır. tşte bu düzeyde gerçek demokratik tartışma ortamı sağlanacak, halk oyunu atarken neyin ne olduğunu bilecektir. İşçi, işveren, memur, köylü, ev kadını ve değişik kesimlerde çalışan insanlar bunu anlamalı ve içiııe stndirmeUlerdır. Erol KAKAKK Ve 10 Arkadaşı ORDÜ Bu SERVtS ŞEFLERİ • İstanbul Haberlerr Selahattin GÜLER Dıs Haberler' Ergun BALCI FRonomı Osman ULAGAY Yurt Haberlerı Barbaros GfNÇAK Kuluır Avdın EMEÇ Maga,;ın. YalçınPEKSEN Spo, Mehmcd TEZKAN Ardstırmd Şahin ALPAY Du/eltnu Konur ERTOP BÜROLAR Konur Sokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare. 18 33 35 Atatürk Caddesı. T H K Işhartı Kat Tel: 14 55019 731 Halit Ziya Bulvarı Ka: 65/3 İ2MİR Tel: 25 47 0 9 1 3 1 2 30 Basan ve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve Gazetecllık T A.Ş Halkevı Sok. No: 3 9 4 1 , Carjaloğlu İSTANBUL 2/3 ADANA • P.K.; TAKVİM 246 Istanöul, Tel" 20 97 m «•"'! 2 Ağustos 1982 İMSAK GÜNEŞ ÖÛLE İKİNDİ AKŞAM YATSI 3.47 5.53 13.20 17.16 20.27 22.16 w istanbul Telefon Başmüdürlüğünden Başmüdürlüğümüz ihtiyacı 28 adet motopomp kapalı teklif mektubu almak suretiyle satın alınacaktır. Bu işe ait şartname Gayrettepe Yıldız Posta Gad. Başmüdürlük Malzeme Müdürlüğü'nden temin edilebilir. tstekli olanların kapalı teklif mektuplannı en geç 19.8.1982 günü saat 11.00'e kadar Malzeme Müdürlüğü'ne tevdi etmeleri ilân olunur. (Basın: 18741)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle