21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 NİSAN 1982 kurlarımdan bir bölümü. öncekl hafta cıkan «Ralanttde Çalışmak» başlıklı yazıda kendim için kullandığım «yorgun savaşçı» sözüne takılmış. Beni aşan övgülerden sonra dostça, ama keskin biçimde eleştiriyorlar. Bu konuda birçok teiefon geldi: bir o kadar da mektup aldım. •Yorgun savaşçı» sözünü, «yazılarımı kesmeğe hazırhk» yönünde yorumlamışlar. Oysa ben hiç öyle düşünmemiştim; şöyJe «hava dan sudan» bir yazı yazmak gelmişti içimden. Hepsi bu. O Yorulmak mı? Hıfzı Veldet VELİDEDEOÛLU taa o zamandan beri sürüp gidiyor. Görülüyor ki, benim Babıali'deki yaşantım, başı da. sonu da Cumhuriyet Gazetesi olmak üzere, tek duraklı olacak. Bu durumu yazarlık yaşamım için mutlu bir yazgı sayıyorum. Çünkü 1924'te ilk çıktığı günden ben okuru olarak. 1942'den beri de hem okuru hem yazarı olarak içinde bulunduğum ve böylece 58 yıl boyunca kendisiyle adeta «haşır neşir» olduğum Cumhuriyet, bana, yürekten bağh olduğum Atatürk ilkelerinı en küçük bir ödün vermeden savunma olanağını sağladı. En önde başyazar, dostum Nadir Nadi olmak üzere, gelmiş geçmiş bütün yazarlarında Atatürkçülüğe karşı bu inanmışlık olmasaydı Cumhuriyet Gazetesi yaym yaşamını arahklız 58 yıl sürdürebilir miydi? ••• Evet, kimi zaman belki yoruluyoruz. Dahası, zaman zaman bir bezginlik havasına girdiğimiz de oluyor. Çünkü bu ülkede 1934'den beri tüze öğretmeni (hukuk hocası) 1942'den beri de adeta bir ek görev olarak yazar kimliğiyle bu gazetenin sütunlannda sürdürdüğümüz hukuk savaşımı sonunda geriye baktığımız zaman, bir arpa boyu bile yol almadığımızı görmek bizi çok kısa süre içinde olsa bir umutsuzluk ortamına itiyor. Belki bunda arasıra yoklayan hastahklann da etkisi oluyor ve yüz yıl önce Namık Kemal'in yazdığı gibi: «Ölürsem görmeden millette ümmid ettigim feyzi yazılsın seng1 kabrimde vatan mahzun ben mahzun.» diyesimiz geliyor. îşte başta sözünü ettiğim yazıda geçen ve birçok okurumun uvarıcı simseklprim Ü7erine çeken «yorgun savaşçı» sözu kalemîmden, belki böyle kısa süreli bir umutsuzluk havasmda dökülmüş olacak. Tutturduğumuz hukuk savaşçılıgı yolculuğunda gönlümüzce yol ahnağa, içinde bulunduğumuz olağandışı toplumsal ortamdaki yasal engellerin izin vermemesinin de etkisi var belki bunda. Ama nasıl ki saldınya uğrayan vatanın savunulması için yapılan savaş «bizim irin elverişli ortam yok» diye yüzüstü bırakılmayıp. olumlu ortamı bularak utku (zafer) kazanıhncaya değin sürdürülürse, gerçek fikir adammm düşünce savaşımı da yengi (galibiyet) kazanılmcaya değin sürer gider. Yine nasıl ki vatan savunmasmda şehit düşen sancaktann elindeki bayragı hemen başka bir «r alıp dalgalandınr ve bu tutum böylece sürüp giderse, düşün savaşımmda yaşamını yitiren fikir şehitlerinin kalemlerini de arkadaki kuşaklar yere düşürmeden alıp savaşımı sürdürürler. Ortaçağ tarihinl bir düşününüz: Hiç bir cendereye sığmayan insan kafası, yüzyıllar boyunca pek çok kurban vererek sürdürdüğü hak, hukuk ve adalet savaşımından, birçok ülkede yengi ile çıkmıştır. Şimdi insanhk öyle bir aşamaya ulaşmıştır ki, sağ ve sol dikta rejimlerinin yıkılıp insanların hukuk guvencesi altmda insanca ve özgür yaşama aşamasma ulaşmast için, Ortaçağ'da olduğu gibi, artık yüzyıllarca beklemeye gerek kalmayacaktır. Gerçi bu süreç bizim ülkemizde biraz yavaş gidiyor ama gidiyor. Tam 33 yıllık yazılanmdan bir bölümünü «1974 1976» yıllannda yayımlanan üç ciltlik «Devirden Devire» adlı kitabımda toplamıştım. Bunun ikinci cildinin önsö Sürekli okurlanm anımsayacaklardır, eski yazılanmdan birinde şöyle demiştim«Eğcr yazdıklanmı kendim be£enmezsem ve bunlar benim ruhumu doyurmamaya başlarsa, hemen kalemi bırakmm.» Çünkü bana göre her yazı, herkesten önce yazarının kendi eleştiri süzgecinden geçmelidir Yine eski yazılanmdan birinde: «En büyük dileğim, yaşamımın son anına değin kafamın işlemesi ve elimin kalem tutmasıdır» diye yazmiştım. Bu karar ve dileklerimde değişmiş bir şey yok. Sorun, her ne biçimde olursa olsun yazı yazmakta değil, yazılanlann sevence de sevmeyence de okunmaya değer olmasmdadır. Zaten okuyucu bulamayan yazar, gazete ve dergi sütunlarmda yer de bulamaz. Yazarlar, okurlanri önünde sürekli sınav geçiren öğrencilere benzerler; onlann notunu okurlar verir; «geçer» alamayanlar çabucak söner, unutulur gider. Sevgili dostum Oktay Akbal. yıllar önce çıkan bir yazısında: «Babıali'de egemen olan kanıya göre Cumhuriyet Gazetesi Atatürkçü yazarlarm son durağıdır» demişti. Sanıyorum bunu bir kez daha anımsatmıştım bu sütunlarda. Ben Babıali'deki yazarlık yolculuğuma, Cumhuriyet Gazetesi'nin kurucusu rahmetli Yunus Nadi'nin sağlıgında, bu gazetenin sütunlannda başladım. Onun ölümünden sonra evlatları, inanmış Atatürk savasımcısı Nadir Nadi ve ince mizah ustası Doğan Nadi bu yolculuğru sürd'irmRmi istediler. tşte yolculuk zunde şöyle demişim: «Bu ciltleri okuyanlar, hukuk kuralla nnın yaşam ve toplumdaki yeri, bunun ki tap, kitaplık, ahlâk ve aile ile ilişkisi; hak ve kuvvet ikilisinin ulusal ve uluslararası (lişkilerdeki rolü; faşizm, nazizm, sosyalizm gibi uygulama ve doktrinlerin nedeni ve özü; Türk dilinin gelişmesindeki doğrultuîar: başıboş çocuklar ve kumar gibi sosyal dertler: din ve politikanın hukukla ilgisi: suç ve ceza; İslâm hukuku ve Arap devletleris Köy Enstitüleri'nin felsefesi: kadın, toplum ve boşanmalar: teknokrasi ve ekonomik plan ile hukuk devletinin ilgisi; türlü reform, değişim ve aldatmacalar; adalet ve siyaset mahkemeleri: sosyal hukuk UevİPtiı Anayasa ve yargı guvencesi; Türkiye'nin kıta sahanlığı sorunu. gibi konular ve bunlara benzer daha pek çok önemli sorun üzerinde bilgi sahibi olacaklardır. Asıl önemlisi Cumhuriyet'ten beri geçen dönemlerden hangisinde hangi sorunu ele alma zorunluğunu duyduğumuzun saptanmasıdır. Önemli bir nokta da ele alınmış olan sorunlardan çoğunun (ne yazık ki) bugün bile bir çözüme bağlanmamış, güncel sorunlar olarak ortada durduğudur. Bu gözlem çok üzücü, ama gerçektir. Bunlan okuyan yeni kuşaklar ileride iktidara geldikleri ve yeni siyasal dönemler yarattıkları zaman, askıdaki sorunlan süregenlikten kurtarıp ülke yararına çözüme bağlayacaklardır. Bu, bizim içten dileğimiz ve bize güç veren umudumuzdur.» Böyle yazmışız, yedi yıl önce mart ayında. Bu umudumuz sönmüş degildir. Hiç bir zaman da sönmeyecek. Bize bu kesin inancı veren. tarih yapraklandır. Aydm kafalardaki saçların kesilmeyeceği, aydın bileklerine hiç bir zaman kelepçe vuralmayacağı özlemlerimiz gerçekIeşecektir. Elverir ki Türk ulusu olarak vatanımızı çevreleyen büyük dış tehlikeleri hep birlikte görüp, içte birbirimizle kan davası ortamında yaşamayı sürdürmeyelim ve bizi bu ortamda yaşatmak istevenlere de olanak tanımavalım Mutlu Azınlık?.. öfkenin anlamını yitirip kahkahaya dönüştügü bir nokta vardır. 2 Nisan 1982 günlü Cumhuriyet'te TÎSK (Türkiye îşveren Sendikaları Konfederasyonu) 14'üncü Genel Kurul Çalışma Raporu'na ilişkin haberi okurken bu noktayı koydum. Ve gazeteyi elimden bırakıp gülmeye başladım. Birlikte gülmemiz için altmı çizdiğim satırlan yeniden okuyalım. Raporda deniyor ki: «Geçmişte işveren işçi ilişkilerine yaklaşımda dalma işçilerin himayeye muhtaç olduğu görüşünün hakim olduğu bilinen bir gerçektir. Artık Işçinin ezildiği. lstismar edildiği iddialarının geçersizliği ortadadır. tşçilerln bugün ulaştığı seviye, memuı lara sağlanan imkânların çok çok üstündedir. Bunun yanısıra 3 milyona yakın bir işsiz varlığı düşünülürse ülkemizde çalışan işçilerin mutlu azınlık teşkil ettifei söylenebilir. Bu durumu geçmiş tecrübeler ışığmda artık savunmak mümkün degildir. Bu sebeple sosyal sorunlara yaklaşırken İşçi lehine yorum kriteri terkedilmeli ve ülke yararı gözetilme lidir.. Evet, şu tümceye bir bakın: Üç milyona yakın işsiz varlığı düşünülürse ülkemizde çalışan işçilerin mutlu azınlık teşkil ettiğl söylenebilir.» Patronlar sendikasmda bu raporu kimler hazırlamış bilmiyorum; ama, Türk ekonomtsini hiç kimse (komünistler bile) böylesine acımasız biçimde eleştiremezdi. öyle bir ülke düşünün ki işçiler Oş bulduklan için) ekonomide «mutlu azınlık» oluşturuyorlar; blr yeyip bin şükretsinler. yatıp kalkıp dua etsinler. çünkü o ülkede milyonlarca ac açıkta, işsiz, güçsüz insan yaşamaktadır; işçilerin sayısından çoktur işsizler... 24 Ocak'ın gerçek eleştirisi patronlar sendikasının anlı şanlı mühürlü mumlu raporunda boy gösteriyor. Mutlu azınlık deyimi bir toplumda ayncahklı yaşayan bir avuç sermaye sahibi için kullamlır. Yoksul ülkelerde gösterişli ve cafcaflı yaşayışlanyla göze çarpan bu azınlık, gerçekte mutlu da degildir. Çünkü çelişkilerin derinliği. toplum düzeninin alabora olması tehlikesini yoğunlaştınr. Mutlu azınlık diken üstündedir. Mutsuzlann çoğunluğu üstüne kurulan mutlııluklar sürekli olamazlar. Türkiye'de halktan özveri istenirken sermayenin bu evrensel kural içinde yaşadığmı unutması enayiliktir. Oysa görülüyor ki, unutmak bir yana. bilinçsizlik ve sarhoşluk ağır basmaktadir. Şu sözlere bir daha bakm, Türkiye'de işsizler öylesine çoğalmıştır ki çalışan işçiler mutlu azınlık oluşturur. Türkiyemiz dar bir boğazı aşmak için her kesimden özveri isteyen bir uzlaşma içine girmek zorundadır. tşçiye, memuru, memura işçiyi, işçiye işsizi göstererek emeğiyle yaşayan insanlara olmadık öğütlerle gözdağı vermeye kalkmak. büyük bir şımarıklığm ürünüdür. Acaba tüm işveren kesimi bu şımanklık içinde mi? Dilerim ki öyle olmasm; İçinde yaşadığımız olayların anlamını işadamlanmız anlayabilsinler; alınteriyle ve binbir güçlükle ekmeğini çıkarmaya çalışan emekçileri «Siz mutlu azınlıksınız» diye suçlamaya yeltenmesinler... OKTAY AKBAL Nedir Kitaptan Istenen? 1 Oıçbasııı HÜRRÎYET DÜRÜSTLÜĞE CEZA.. Oktay Ekşi, 31 mart günlü Hürriyet'teki yazısında «Vergi tahsilatının hızlandırılnıasına» değiniyor ve «yayınlanan bilgiler maliyemizin bir adaletsizliği önleme görüntüsü içinde başka adaletsizliklere göz yumdugunu göstermektedir» diye yakınıyor. «Devletln, vergl kaçıranın v«ya malınm değerinl gerçeğe aykırı bîr biçimde küçük gösterenln yakasına yapışmasmdan tabii bir şey yoktur. Hattâ bunu yapmaması bir görev kusurudur» diyen Ekşi daha sonra şöyle ekliyor: «Ama ya zamanında degerini tam olarak büdiren, yani dürilst bir vatandaşa yakışır şekilde davranan insanların hakkını klm koruyacaktir? Bir tek vatandaşm dahi mağdur edilmemesi gerektlğini savunacak bir zlhnlyet yerine böyle «olsun efendim. Bnndan ne çıkar?» zihnlyetinin maliyemlze haklm olması ne kadar acıdır. Üstelik bu zihnlyetin sahipleri, şimdi vatandaşa ödet tikleri kustırun aslında kendilerine ait olduğunu da görmemektedirler.» apı birden açılmış, içerl giren birkaç kişi smıf kııaphğındakı kitaplan toplamışlar, öğrencilerin okumakia olduğu kitaplan da ellerinden çekip almışlar. Bakanlık yayınlanyle, K. Tuğcu'nun öykülerimn dışmda çocuklar için yayınlanmıg bütün yapıtlan bir depoya tıkmışlar. Bandırma'dan bir okurunı şöyle yazıyor: «Bu olay çocukların gözleri önünde oluyor. Beşinci sınıf öğrencisi olan kızım bu kitap toplama olayından çok etkilenmiş, çok korkmuş. 'En Güzel Gün' adlı bir kJtap okuyormuş, yarıda kalmış. Şimdi soruyor bana« Kitap okumak sakıncalı nudır? Bir baba olarak pel de inandrrıcı bir yanıt ver! Kitap okumanın yararlarını gel de sayl Böyle bir davranışa kitap düşmanlığı denilmez mi? Daha dogrusu Atatürk düşmanlığı... Mahkeme kararıyle yasaklanmayan kitaplan toplatmak insana olan saygının yitirilmesinin göstergesidir. Toplum olarak bu tür uygulamaların sonuçları çok ağır ödenir.» Kütüphanecilik Haftası'ndaymışız! TV'de gördüm, kitabın yararlanndan, kitaplıklann gerekliliğlnden söz edsmler var! Bir yandan ilkokullara varıncaya kadar kitap yasaklama, toplama eylemi sürdürülüyor. bir yandan da kitap haftalan düzenleniyorl Çelişkiler ülkesine döndüğümüzü söylemek ağır bir suçlama mı olur? Hiç sanmam. Ülkemiz yıllardır ttirlü çelişkiler içinde çırpmıyor. kendine b>r çıkar yol anyor. Bir yandan Atatürk'ün kutsallık kazanmış ilkeleri, devrimci eylemleri; bu ilke ve devrimlere dayanan 1961 Anayasası'nın tanıdığı haklar. özgürlükler... öte yanda ilkel düşüncelerden kendilerini kurtaramayan bir takım Atatürk ve uygarlık düşmanlannın kışkırtmalan. ihbarlan soaucu girişllen kitap toplatma. yasaklama eylemleri. hatta adalet önüne götürülmeye kadar varan işlerl Geçenlerde bir tutucu gazete başsayfasında bir ihbarcıhk yaptı. Spor Toto'nun çocuklar için bastırdığ: masal kitaplannda 'ideoloiik' bir takım sözler, konular varmış... «îdeolojik» sözü geçti ml akan sular dururl Sanki o ideolojik. bu ideoloiik diye tutturanlarm, sağa sola saldıranlann, ihbar üstüne ihbar yağdıranlann, Atatürk devriminin uygarlık yönündeM girişimlerine durmaksızın karşı çıkanlann davranışlan 'ideoloiik' değilmiş gibil Atatürk devrimcihği elbette ki bir ideolojidir. Batı uygarhğına yetişmek, onu aşmak, n uygarhkla kendimizi bağdaştırmak, ulusal niteliklerimizle çağdaş uygarlığı yeni bir bireşime kavuşturmak isteği: bu Istek doğrultusunda atılımlar ideoloiik sayılmaz mı hîç? Ama Cumhuriyet Türkiye'sin'n bütün atılımlanna ters düşenierin. ulusumuzu ille de geriliklere, ilkelhklere, çağdışı anlayışlara sürüklemek isteyenlerinki de ayn bir ideoloiik eytemdir. Atatürkçüyuz diyenler. Atatürk'ün adını ağ7ina alanlann bu tür bir ideoloiinin karsısında olmalan gerekir. Ama fitörüvoruz ki kimi zaman öyle değil. tam tersi... Bu tutucu gazete, Spor Toto yayınlannda çıkan 'Korkusuz Kurbağa' adlı bir kitabı diline dolamış. Bu masa rJa Dikbaş adlı bir kurbağa varmış. tüm kurbağalan kendilerini ezenlere karşı savaşıma çağınyormuş... 'Direnellm. Birlik olursak yenemezler bizi' diyormuş. 'Birlik olursak güze! günlere varacağız* diyormuş. Gerçektep de kurbağalann direnişi sonunda zorbalar altedümiş. «Yeni oyunlara karşı uyanık duruyorlarmış» şimdi... Bu kitabın önsözünde de 'Yozlaşmış kültür yerine öz ve blçimle kendimizin olan evrensel bir kültüre varmak'tan söz ediliyormuş. Büyük suç işte bu! Kıyameti, bu tür bir masal kitabı yü'ünden kopanyorlar! 1982 yılında. hem de Kütüphane Haftası'nda, kitap sevgisi sözleri edildiği günlerdel Tnsan şaşıp kalıyorl Bir yandan kağıt pahalılıgı. bir yandan Türklve ölçüsunde yayınlan dağıtma o'anaksızlıgi; bir yandpn halkırmzın günden güne yoksulluğa dügmesi kitap almayı. okumayı zaten iyice zorlaştırdı. Buna bir de kitap okumak korkusu eklenince. t,amamdır! Nerde çagdışı. ilkel. Atatürk düşüncelerine ters. uyutucu, aldatıcı, kandıncı. yozlaştmcı yaym varsa, onlan okusun çocuklanmız. gençlerimizl Ahlâk dışı, insanlık dışı. iğrenç. uydurma kahramanlık masaü^nyle yozlaştırmak eençligi yaşamdan koparmak yaratma. direnme. toplumda vararlı işlere girişme coşkusunu yok etmek; bu mudur istenen?... K haritadır» diyor. Çelebi bu haritaya göre Türkiye topraklannın yüzde 86'sının erozyon tehlikeslyle karşı karşıya bulunduğunu da belirtiyor ve buna karşı önlem alınmazsa, «herhalde çok uzak olmayan yıllar sonunda, Anadolu yarımadasının bir büyük taş yığını durumunu alacagını» ileri sürerek göyle diyor: «Günlük sorunlar Üzerinde dur mayı sevenlerin yadırgayacakları bir konu anlatıyoruz. Olup bitenlere bakarak «insanların erozyona uğradıkları bir ülkede toprak erozyonundan sözetmek neden?» diyenler olacağını da biliyoruz. Ama topraksız insan İnsan ne kelime hayat olmayacağı gibi basit bir gerçekten hareketle, gelecek nesilleri de dtişünmek zorunda olduğumuzu vurerulamak İstiyoruz. Biz onları diişünmezsek onlar bizt düşüneceklerdir ama, bu düşUnme «hayırla» olmayacaktır...» politika uyguiuyor. Sendikal faallyetler büyük ölçüde durmuştur. Grev, lokavt yoktur. Ücretler tek odaktan düzenlenmektedir. Siyasi yatırım niteliğinde, ekonomiyi yoz laştıran etkller yok gibidir. Ama ya 1983 ekiminde yapılması öngörülen genel seçimlerden sonra durunı ne olacaktır? Bugünkü bütün sınırlamalann birden kalktığını, bütün eski alışkanlıkların sel dalgaları gibi ekonomiye bastı^ını düştinünüz. Ekonoml bu sel baskınına direnebilecek midir?» MİLLİYET GÜNEŞ EKONOMİYE SEL BASKINI.. Güneri Cıvaoğlu, 29 mart gtinlü Güneş'tekl yazısında «Aşama aşama açıklanmış bulunan demokrasiye geçiş takvirainin uygulanmasının ilgiyle izlenmeslne» değiniyor ve «bir büyük ilgisizUge bu arada işaret etmekte yarar var» diye rek şöyle ekliyor: «Tıpkı demokrasiye geçiş takvimi gibi, neden, bir ekonomlnln sağlığa kavuşma takvlmi hazırlanmış ve açıkianmış değil?..» Ekonoml takvimlnin de slyaset takvimi kadar önemli bir lhtiyaç olduğunu bellrten Cıvaoğlu daha sonra şöyle diyor: «1982 Tiirkiye'sl geçiş dönemlnin özelliklerine göre blr ekonoml BULVAR Hüsamettin Çelebl, 29 mart günlü Bulvar'daki yazısında «erozyon»a değiniyor ve Türklye erozyon haritasından sözederek «bakçasını söyleyelim: Yüzüncü yıldönümü dolayısıyla yapılan çalışmaların en yararhlarından biri bu İNSANLARIN EROZYONA UĞRADIKLARI BİR ÜLKE.. Mehmet Barlas, 30 mart günlü Mllliyet'tekl yazısında «ekonomik takvim» ve «Friedman'cı modelse değiniyor ve «geçen yılm sonunda kahve ithalinin serbest bırakıldığından, geride bıraktığımız hafta da dış seyahat yasağının daraltılarak 2 yılda bir cıkış bakkı tanınmasından» sözederek, «büyük bir ekonomik kriz ertesinde yaşamlan darboğaz, yavaş yavaş aralanmaya başlamıştır. Bir fincan kahve, bir turistik gezi ve benzeri imkânlar, vatandaşa nefes almak için fırsat tamr» diye ekliyor. Bu gelismelerin «aslında 24 ocak'ın, dünyadaki Friedmancı diğer modellerden farkını da yansıttığını» ileri süren Barlas daha sonra şöyle diyor: «Demek istediğimlz, 24 ocak, hem Friedman'cı görüntülüdür, hem de çok uzaktır bu modelden. Unutmayalım ki, tstanbul'da baklava fiyatlarına nygulanan ve sonunda baklavacılığı yok eden narh, daha geçen bafta kaldırılmıştır!.» UNUTMAYALlM Kİ BAKLAVA FİYATLARI.. (5OVLOnCE) (Cumhuriyet 4 NİSAN 1932 NİS YARIŞLARINA GİRECEK SÜVARİLERÎMİZ Fransa'da Nis şehrinde yapılacak beynelmilel at yanşlanna iştirak edecek olan zabitlerimiz bugün hareket edecektir. Bu yarışlara yüzbaşı Kıhç Tevfik, Ziya, Cevat ve mülazun Saim Beyler İştirak edecektir. Genç zabitlerimize Mehmet Ali Cevdet Bey başkanlık edecek. mütehassıs M. Piyer Tamon da kafileye refakat edecektir. dış basın THE GUARDÎAN İRŞAD'IN SAMİMİYETİ Guardian gazetesi yayınladığı bir yorumda, geçen hafta, Bangladeş'te bir darbeyle başa ge len General Irşad'ın samimiyetinden kuşkulanılması için ÇOK fazla neden olmadığını söyledl. General îrşad'm, darbeyi askeri blr diktatörlük kurmak için yapmadığında ısrar ettiğini, Anayasanın lağvedilmeyip yalnızca askıya almdığını ve ülkede huzur sağlanır sağlanmaz sivil yönetime geçileceğini söylediğlni aktaran gazete. trşad'ın bir yandan slvillerden oluşan bir Damşma Komitesi kurmaya çalıştığmı da belirtti. Gazete, îrşad'ın sivil yönetime geçme konusundakl samimiyetlnl gösteren başka bir olgunun da, Başkan Ziya'nın öldürülüşünden sonra, darbe yapma imkânı olduğu halde böyle blr girişimde bulunmaması olduğunu yazdı. Gazete, asıl sorunun trşad'ın samimiyetinden öte, askeri yönetimlerih ülkelerindeki sosyoekonomik sorunları çözememesinde ve vadettikleri işleyen demokraslyl kuramamalarında olduğunü vurguladı. Le Monde altmdaki yabancılar başkaldırnııyor. Başkaldıranlar Arapça konuşan Israil yurttaşları. Her zaman güçlükler çıktıysa da Ben Gurion, Yahudi devleti sınırlan içinde yaşayan Arapların entegrasyonu konusunda aşamalar kaydettl. Ancak bir tsrail ulnsu halindeki bir kaynaşmanm başlangıcını bile Begln bükümeti yok ettl... Ülke şimdi yenlden Yahudilerle Araplar olarak ikiye bölünmüş durumda. Arapların tsrail'in ilk kurıılduğu sınırlar içinde grev yapması, Yahudilerin varhftına şimdiye kadarki huzursuzluklar içinde en büyük tehlikeyl oluşturan olaydır.» lann başarısızlığı olduğu kadar, ABD için ve El Salvador 'sistemi' için psikolojik bir başarı oldu. Gerillaların çağrısma sadece ülkenin Batı bölgesinin küçük blr keslminde yaşayan halk uydu. Seçim sonuçlarına gelince. Gerçi hiçbir parti 60 Uyeli Kurucu Meclis'de çoğunluğu sağlayamadı. Ancak oluşturulacak Meclis paravana arkasında sadece El Salvador Silahlı Kuvvetlerinin askeri potansiyelini artırdı. Bu tabll Reagan yönetiminin ve Latin Amerika muhafazakâr yönetimlerinin desteği ile gerçekleşiyor. Yıl sonuna doğru da geniş bir çerilla avına eirilmesi olası.» ÜGünün ilanı FİKRİ TEVFİK Fikrl Tevfik otomobil ve makinist mektebı yeni öğrenim devresine nisanın 13'ünde başlıyacaktır. Üç aylık kurslann tedris Ucretleri: 20254050 liradır. Broşürümüz adreslnize parasız gönderilir. Amatör kadın ve erkeklere ait aynca bir kursumuz vardır. Telefon: 25 28. Beyoğlu. The Washington Post Gerillaların Başarısızlığı Sarı Yağmur Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş. adına . :.... NADİR NADİ Cenel Yaym Müdürü: MüesseseMüdürü: Yazı Işleri Müdürü: Basan va Yayan FRANKFURTER ALLGEMEİNE BATI ŞERİA OLAYLARI P. Almanya'da yayınlanan «Frankfurter Allgemeine» gazetesi, Batı Şeria'da çıkan olaylara değinerek Begin hükümetinin işgal altmdaki topraklardakl Arap halkının Yahudilerle kaynaşmasım önledi&ini belirtiyor. Yazıda şöyle deniyor: «Nazareth'de ve 1948'dekJ sınırlann batısmda kalan topraklardakl köylerdeki grevlerde tsraü'e boyunduruk Ağlatnak, yakmmak, niye? Bu işi üstlenen kuruluşlarla el ve gönül birliği ediniz. TÜRK KANSER ARAŞTIRMA VE SAVAŞ VAKFI Ataç Sokak 21 ANKARA Geçtiğimiz günlerin en çarpıcı olaylarından biri kuşkusuz bir Orta Amerika ülkesl olan El Salvador'da yaşandı. 28 martta yapılan ve sadece sağ partilerln katıldığı Kurucu Meclis seçimlennde hlçblr parti çoğunluğu sağlayamadı. Ülkede iktidar mücadelesl veren solcu gerillaların halkı seçlmlerde oy vermemeye çağırmasma karşın çeşltli ajanslardan gelen haberler seçime katılma oranmm samlandan fazla olduğu yolundaydı. Dünyanın belli başlı gazetelerl de El Salvador konusundaki yorumlarını bu olgu üzerinde odak laştırdılar. örneğin Le Monde gazetesi. dünya basınında çıkan ve seçmenleri kuyrukta gösteren fotoS; raflann El Salvadorlu solcu Rerillaların bu konuda başarısızlığa uğ radıklannın blr göstergesi olduğunu yazdı. Gazetenin 31 mart tarlhli başyazısında özetle şöyle dendi: «Seçimlere katılma oranı gerllla Washington Post Gazetesi. ABD Dışişlerinin dağıttığı bir rapor üzerine bir yorum yayınladı. Yazmın özeti şöyle: Sovyetler Birligfnin Asya ve Afganlstan'da kimyasal sllah kullanmasını konu alan, kısmen şimdiye kadar açıklanmış bilgilerin de yer aldığı bir rapor yayınladı. Önceki raporlardan çok daha dikkatli olmasına karşın, hangi kimyasal tnaddelerin, kim tarafından kullanıldığı konularında çok net değil. Raporda, konunun kamuoyuna du yurulmasından sonra bilim adamları ve mültecilerin yönelttiği sorulara yer ayrılmamış olması da önemli bir eksiklik. Kimyasal sllahların öliime yol açıp açmadığı ve difer sorunların tartışilması. raporu daha da kuvvetlendirdi. Hançl ilaçiarın kullanıldiirı konusunda, daha kesin delillerin ortaya konması. hu affediipmez savaşın sona erdirilmesi konusunda önemli bir rol oynayacaktır.» » HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAYGÖNENSİN Cumhuriyet Matbaaeılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAK. • ANKARA:KonurSokak no. 24/4 Yenlşehlr T6l:17SE2517 58 66ldare: • İZMİR: HalllZlya Bulvan No: 65/3 Tel: 2547 09131230 • ADANA: Atatürk Caddesl, TUrk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/3 Tel:1455019731 TAKVİM İMSAK GÜNEŞ ÖÖLE İKİNDİ 4 Nisan 1982 AKŞAM YATSI. 4.58 6.38 13.17 16.53 19.37 21.10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle