Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 2 irlnci Milli KUltUr Şurası lle Şurayı te» leyen yorum vu yankılar, «Kültür mü, uygarlık mı?» ikileminden sıyrılma yönünde ileri bir atüım yaptığımızı düşündüriiyor. <Örnek olarak Bkz: Cumhuriyet'te M.C. Anday ile B. Akarsunun, Milıiyet'te Ş. özdenoğlu nun yuzıJan.) özetle derlersek: «Hars lle Medeniyet. Zlya Gökalpte ayrı, hatta karşıt olgu (kavram)lardı; AtatürkçÜ dü?ünce, bUimsel tantmına da ııyarak kültür Ue uygarhfın Pzdeşliğini gBrmtiş, 'milll kültfir'mniı zün va£flaş uygrarlık düzeyjnin de fistüne yülc seltilmesl hedefini, ulusa] bir ülkü olarak benimsemistir.» Ancak, bu uzlaşmadan nemen sonra yoi aynmına geliyor; kimimiz «Çağdaş uygarlı*a yetişelim» de'ken; kımllerimiz, «Milll kültü;» adını verdiklerl <rTUrk Islâm sentezine yöneitlim» diyor, >anı yenlden aynlıyorufe Gökalp'in eyırdığmı Atatüık birleştirdi der fcfcn ,çok boyutlu ve karmaşık bir olgnyu bas;tlestirme yanılcnsma düçmekten sakınmalıyu;. Kavramsal düzeydeki bsnzerlikler kadar ayınmlann da özgün ncienleri, tarihl gerekçeleri, ldeolojlk hedefleri olabılir Bu yazımızda, göruşterden binni tutup öfekine karşı savunmak tansa, külttlr lle uygârlığın neden ve hangl anlamda değişik, neden VP han0 baglamda benzer olduğunu saptamağa, ulusal kültür poliLikamız açısından somut bir sonuca varmağa çaIışacagıs OLAYLAR VE GÖRÜŞLER olabneceğini müjdelemlştl. Bütün bu tarihi verilerin ışığında, son Kül tür şurası'nın tebliğ ve raporlan, ulusal geleceğimlzle varlığımızın güvenliğinl çoğunlukia «Milli Kültür» de buldular «MilH Kültür» ne'liğine ya da lşevuruk bir tanımına girmederı. Milli kültür, yaygın inancımıza göre, çağdaş uygarlığa yetişirken kendi öz varlığımızı koruyacaktı. Çunkü ulusal toplumlar, öte kılere benzeyen yönleriyle «uygar»laşırken; kendilerine özgü varlık değerlerlyle de «milli» kalabiliyordu. Uygarhğın evrenselliği gibi kültürün «milli» olma gereği de buradan geliyordu. Doğruydu! Ne var kl çağdaş dünyada sözü edilen «ulusal toplum,» ya da «ulusal kültür», sanayi öncesinin etnik (birörnek) topiuluklarmdan farklı bir olaydı. Çağdaş top lum, benzer öğelerin değil, birbirinden farklılaşmış birey, aıle ve toplulukların (organik) dayanışması üzerine kurulmuştu. Sanayıleşme sürecinin getirdiğl hızlı v« dengesiz değişiınler içinde, ulusal ve uluslararası düzen «çoguiculuk» ilkesiyle korunabilmişti. Sanayileşen ülkelerin, gerçekleştlrdiğl orta sınıf demokrasileri, çoğu yapısal sorunl» rınm çözümünü. «Çokluk içinde birlik» ılkesınde aramış, «Bırlik içinde çokluk» ilkesinde bulmuşlardı. Sanayileşen topl'imda «milli kül tür», tüm ulusun değil, egemen orta sınıfın kültürüydü. En çok yüzde 40 dolaylarmdakl (istatistik ya da göreli) bir çoğunluğun yarattığı, benimsendlgi ve koruduğu bir orta sınıt kültilrü! Çağdaş toplumdaki bireylerin orta sınıf özdeslemesı nice yaygın ise, «milli kültür» P Olcüde güclü ve sağhkh oluyordu. Ça#daş sanayi toplumiannm özgürlükçü bir demokrasiye inanmalan, belki buradan, yaygın bir orta sınıf varlığmı sürdürme çabasmdan kaynaklanıvordu. öyleyse, milli kUltürümüzün güncel sorunlan yalnızca Devlet'in sanat ve dil politikasından ya da «yabancı kültür saldınsı.ndan değil milli iktisat, kalkınma ve refah politikasmdan da doğuyor olabilirdl. Resmi istatistik verllere göre, orta smıftan vatandaş sayımızm, ytizde 40'tan yüzde 20'ye doŞru düştllgü lzlenimi doŞru ise, «milli kültür»den söz etmek gUçleşebilecekti. Çünkü Atatürk Türkiy© 8İ 50 yılda 3 kat büvüvüp 45 milvona çıkarken, kentsel yerleşmelerimiz 10 kat büyüyüp 2022 milyona ulaşmış. Oysa kentsel nüfusumuzun yansı bile bugün artık ulusal «orta smıf sınırları içinde bulunmuyordu. Bu koşullar altında Milli KUltUr. uygun bir iktisat politikasıyla desteklendiği Blçüde başanlı olabilirdi «Milli KUltür»e kuşkusıız «evet» diyorsak onun «çoğulculuk» ilkesiyle «ortasınıf temell»ne sahip çıkmak zorunda bulunuyorduk. 18 ARALEK 1982 B Kültür mü, Uygarlık nıı? Prof. Dr. Bozkurt GÜVENÇ seyen ülkeler olduğunu biliyoruz (Araerlcan Way of life, gibi). Bütün bu kavram ve kullanım zenglnliğine karşılık, «kültüruygarlık» aynmını yaparken geçerli bir sınıflama ölçütünün dikkate alındığı söylenebilir. öyle kl, çağdaş geüşmlş ülkeler düzeyinden bakıldığmda: 1 ilkel ya da gelişmiş düzeydeki avcıtoplayıcı topluluklan sadece kendi özel adlanyla (Dobu, Çakçl vb) anıyor; 2 gelişmekte olan geleneksel tanmcı hayvancı toplumlan «kültür» olarak (Lapon, Japon, vb.); 3 gelismi? (kentleşmişsanayi leşmiş) toplumlan ise birer «uygarlık» olarak görüyoruz (r^a clvllisation française, gibi). öyleyse, «hars» fle «medeniyet» aynmmı önerip savunan Gökalp haklıydı Batı dünyasının (Prenkçe) kavramlarıyla bakıldığmda, özgün bir kültürümüz vardı, kuşkusuz. ama bu kültür, Batı Uys;ariığı'nın giderek egemen oldugu îslâm'ın bir parçasıydı Mehmet Aklf'in «Tek dişl kalmış Canavar» admı verdiği Garp (sanayi) Medeniyet!, Şark'ın •»nm düzeylndeyl mazlum milletlerlni yönetip köleleştiriyordu. Bu çatısmaya en uzun süre karşı koyabilen Osmanlı Devleti bile sonunda dize gelmişti. O çtinkü koşullar altında «ÇaŞdaş uygarlık»tan yana ya da ona açık, yatkın o'mak dolayh yoîdan büyük devletlere teslim olmak gibi yorumlanabilirdi. Gelişen Alman toplumu da üstün ve Küçlü «Pransız üygarlığı» karşısında bendl (Germen) kültürüne sıgmmamış mıy dı? üygarin uygariıgı varsa, uygar sayılmayanın da kültürü vardı. Aynm, bu Mtle psikolojisinden kaynaklanıvordu. Kaçmılmazdı. nında yer aJıyordu. Aralannda belki basamak (düzey) ayrımlan vardı ama mahiyyet (öz) farkı yoktu! Kültür ile uygarlık birer varlık türü olarak eşit hatta özdeş sayümalıydılar ama günlük dil ve dUşunce dünyasında hiç de denk görünmUyoriardı. uygarlık. evrlm tarihinin her evresinde bir toplumlar birUğince ulaşılan en yüksek, en ileri düzevin adıydı. Bu düzeyl, geçen yüzyüda Batı; çağımızda ıse, endüstrileşmiş ülkeler topluluğunu simgeliyordu. Oysa uygarlık, ne yalnız Batı'da, ne de yalnız sanayi devrimi'yle başlamıstı Kültür tarihi açısmdan «uygarlık» (dvlllsatlon), tarih (yani yazı ve yazılı birikim) ile, yazılı dilin gelişmesine yol açan llk «kent devrimi'yle başlaınıştı. Şu kadar kl, tanmcı kültürlerin ticari ahşverlşe dayalı ilk kent devrimiyle, çağdaş sanayi toplumiannm yogun üre. time dayalı ikind kent devrimi arasında çok önemli bir yapısal ayınm vardı. En parlak tanm uygarlıkları, toplam nüfusun en çok yüzde 15'inl kentlerde uygarca yaşatabüirken, çağdaş sanayi ülkelerl bu oranı ortalama yüzde 85'e kadar çıkarmışlardı. «Çağdaş uygarlık» adı verilen külttlr oigusu, tarımsal artı ürün» dayalı smırlı bir kent yaşammı deijil, tarımsal verimliliğl 510 kat arttıran bir kentsel Uretim devrimiydl. Prenklerin cWHsat!on (uygarlık) kavramına karşılık arayan Osmanlı aydını, lşte bu yüzden, «tnedeni» (kentli)'den vola çıkıp «meden!yyet»e ulasmıştı: «îlkei koşullardan kurtulmuş, toplu hayatın kültür olanaklanndan tam yararlanmasıru bilebilen kentlller top lumu!» Alman Spengler de Batı'nm ÇSkflşO (1926) adlı tarih felsefeslni. ayni köy/kent den gesi (ya da dengesizliği) üzerlne kurmuştu: «Köy küitürlerini ortadan kaldıran Batı uygar. lığı, sonunda kendi kendlni yakıp yıkarak çökeeektir. AtatürkçÜ dünya görüşü, yalnız kavramsal bir kültür = uygarlık blrliğine değil, kültür tarihinin çizdiği evrimin de vönünü simgeiıyordu. uygarlık belki sonunda «kendi kendini çökertecek» bir «canavar olaNlirdl ama. ulusun varlığını koruyup sürdürebilmek için, çağımızın (kent«ndüstri) uygarlığına yetişmekten, onun da üstüne yükselmekten başka çıkar vol yoktu. TUrk Devriml bunun mümkün Horozlar Öterken.< üzmanlann öngörülerine bakılırsa Batı dflniyası 1983*e karamsar glriyor. 1973'fcepetrol flyatlarmm patlamasından bu yana kinıse belini doğrultamadı. Dünyanın en yaman endtüstri ülkeleri çırpınıp duruyorlar; Friedmancı reıçeteyi kullanıp parasal önlemler aldılar mı, piyap,a duruyor, yatırımlar azalıyor, işsizlik büyüyor; Keynesçi reçeteyi benimseyip para pompalamaya ljaşladılar mı, piyasa canlanıyor, lşslzllk biraz azatüyor; ama bu kez fiyatlar başım alıp gldiyor. Kap'.talist ekonominln iki zangoçu vara Keyr*es, enflasyon demek... Frleclman işsizlik. Al Klçynes'i, vur Friedman'a; ikisi ortası blr yol tuttırr dçgil mi? Yine olmuyor. Yecuc Mecuç ülkelerinde toplumlar rahat duımuyon. Agel kefiyeli Araplar taa 1973'te ayaklandılar: Pıeıtrole zam isterim... Al a'$a£ı tut yukarı derken iş çığnndan çıkmaya bafiladı. Nerede bir mazlum ülke varsa orada topra&ın üstünde yaşayanlar toprağın altındaki zengirdiklere göz dikmesinler mi? Oysa çok ileri ve çok u.pgar dünyanın süper endüstrileri İçin binbir çeşit madene gereksinme var. Çağ, bilgisayar çağı, uzay çağı, robot çağı, sibernetik çağı; ama tüm karmaşik makineleri yapabilmek için dünyanın mazlam ülkelerinde yeraltı zenginliklerini denetim al'ünda tutmak gerek. Çeşitli madenleri, endüstri .metropolüne harman edeceksin ki, süper üretiiBiin koşulları oluşsun. Diyelım ki, yaşamsal tasarımlarm bakımından gerekli Titan madeni elinin ajtmda değil de, Okyanus ötesinde bir ülkentn elinde... Ne yapacaksın? Allah Baha, dünya yuvarlağının petrolünü Basra KiSrfezi çevresindeki Müslümanlarm secdeye vardıkJlan toprağm altında türetmiş. Yoksul Müslüma'o bir gün gözünü açıp da başmdaki kralı, şahı, siultanı, şeyhi defedip petrole el koyarsa, ne haltecBeceksin? Yok eanun... Ne Ftiedman bu işe çare bulabılir? Ne dfi Keynes... îşin İçinde başka bir bit yenlgi var; eger yeryüzünde horozlar ötüp de yoksullar uyanmaya başladıysa suç ne Friedman'dadır, ne de Keynes' dedlr. • Eloğlttna bak sen... Stllktm denen maddenln belleğl çok güçlüymüş de fü kadar bllgisayara sayısız bilgi yerleştirmek o'jasıymış; uzaya saatte bir otobüs kaldıracaklarrnış; okullarda çarpımlan öğrenciler akıllanndan degll, küçük bilgisayarlardan bulacaklarnug; Ijlç lgçi kullanmadan fabrifcalar Jcuruluyormus: cenlı emekçl yerine artık robot kullanıyorlarmıv kadmla erkeğl bir yatağa sokmadan çocuk üretlyorlarmış; düğmeye bastın mı rotasına glren füzeler üretildikten sonra nişancı askere de gerek kalmamış... Daha,neler?.. Pekl, bunca gellşmlş blr dünyada ekonomıs. bunalıma on yıldan beri neden çare bulunamıyor? Böylesine bir uygarlık dünyası iki parlak zekalı adamın eıkonomi reçeteleri arasında bocalayıp durur mu? Ekonomi mafyasmm bir bölüğü Friedman'ı tu'tturmuş gidiyor; öteki bölüğü de karşısına geçmlş nispet veriyor, «beceremiyorsun> diye... Hayır arkadaş! Bu otralama savaşınm sonu gelmez; bugünkU dünya elionomisinde temel sorun mazlumların uyanışıdır. Hele horozlar biraz daha ötsün; yoksullar göderinl açıp topraklannın Ustüne de altına da sa'fctip çıksınlar, bakın daha neler olacak. »tlkel.» geJeneksel va da «gelişmiş» olsun her toplumun kendlne özgü bir «kilit tur.u var d;r ama hpr toplum va da topluluŞu özglll b,r uygarhk alanına yerleştirmek her raman mümkUn olmuyor. örnek olarak, Navaho. Eskimo. Çin ve Fransiz küitürlerinden sfîz edebilinjj ama bunlardan yalnız son ıkisini (Çin ve Fransız kiiiiUrterinı) «uygar tcplumlar» olan»k gftsterebiliriz. tslâm ve Hıristivanhk gibi bazı semavl (gökten lndirilmi$, göTcsel) dinlere inanan toplumlar hem kültür hem uygarlık olarak görülebüirse de, uygarhk düzeyine yükselemeyen ogöksel» dinler de bulunabilir. Bir bllim ya da sanat adamımn «tslâm kultürüyle yetiştigini» sövleriz de, kisinin îslftm medeniyetiyle yetistlŞi kalıbmı çogu zaman hiç kullanmavız Gftriinüşe bakıhrsa, «külfllroü daha çok bireyi yetiştiren belli topiıımiar için: uvearlıgi ise, toplumun Uvesi tnılundufo uzun »mtirlil. çoktop ltlmltı, buvük bir tarih ortakli&ı verine ktilttir .va da uveariık smıfına kovmaktansa, kendl fizel adtenvla amvoruz: Holanto. Busmen. vb Sİbi. Otp yandan, C9?da>!İ3nırn7 arasmda. belll Wr kültür ya da uygarhk sınıfma girmektense, kenıii )stpw°rfvlp «KreHn havat voliı»nu benim Ayrımın tarihsel boyutları Kavramsa! birliğin hedefleri Kültür ile uygarlık olgulannm benzerliğl ya dr özdeş olduğu görüşü, yalnız Atetürk Devriml'nin askeri alandaki başanianna değil, bilimsel bir temele de dayanmaktaydı. fngiliz insanbilimcisi Tylor'un (1871) «KUltür ya da uvçarlık . » diye ba$layan Unlü tanımı, geÇerligini hâlâ korumaktadır. Kültür ile uygar lığın birintte tammianması, degişik görünen olgulann «varlık türtl olarak» özdeşligine davanıyordu. Kültür ya da uyparhk (tcanlıüstü» «Superorganik) bir olgu idi Canlı insanın top lum olarak yarattıgı canlı « «• hir varlık ala •; ( ' CVİT OKTAY AKBAL Hfivın *Ayaklarm olsun 'da yürüme Gözlerin olsun da görme Elin olsun da vurma Düşün Ne farkı var senden Dağın taşın.* neten:ReşitCANBEYLI Taser'in Anısırıa ünümüzde bazı kalp hastalıklannın cerrahl yöntemlerle tedavisi lmkânsızdır. Bu durumda tek çare kalp naklidir. Bu yöntemin lstenildlğl anda verlcl bulunamaması glbl çok önemli ikl sakmcası, yapay bir kalp yapılması aragtırmalanna yol açmıgtır. G Yapay kalp sistemi 1954 yilında tstanbul Ünlversitesi Tıp Fakültesi'ni bitiren Ulu Sungu, ihtisasmı genel cerrahi ve göğüs cerrahisi dallannda yaptı. Kalp cerrahisi alamnda ABD'de beş yıl çahşü. 1964'den beri İstanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi'nde kalp cerrahisi sefi olarak görev yapmaktadır. £ Geleceğin müjdecisi Kan harablyetl yapmayan, hava yerine elektrik kullanan, güç kaynağı hasta içlne gömülebllen bir sis tem geiiştirlldiği zaman son hedefe ulaşılmış olacaktır. Enerji kaynağı olarak nükleer güç denenmiş, ancak pahalı olması ve radyoaktivite tehlikesi nedeniyle şimdilik terkedilmistir. Yapay kalp sistemi bu sayılan özelliklere kavuştuğü zaman lnsandan insana kalp transplantasyonunun yerinl alabllir. Fakat bugünku haliyle yapay kalp, kalp nakll için bekleyen hastalan, vericl bulununcaya kadar yasatmak amacıyla geçlcl 0larak kullamlabillr. Pozltif ilmln, normal fizyolojiye bu derece yakm bir sistemi geliştirebilmesl lnsanda heyecan uyandırmaktadır. Bu öncüler yakm gelecekte ldeal yapay kalbin gelişeceğinin müjdecisldlr. , „ a J l . , i V t o *v,# 1 Izmlr'de çıkan 'Dönemec' derglsinln Suat Taşer în anısına ayırdıgı aralık sayısını okuyorum Son yıllannı îzmir"de geçiren Taşer, şair, öğretmea yönetici olarak güzel anılar bırakmıç bu kentte; güzel dostluklar kurmuş, erüzel duygular yaşatrmş çevresinde .. 'Anılar mezarhğa gider bu yol I anı oJmofe ayıp değil bence' diye yazmış blr şiirinde. Ayıp degil anı olmak... Zaten anı olmamak elde de değil. Herkes "anı" olabilir mi hem? Silinip giden, akla bile getirilmeyen, adı. yüzü. sesi. varlıgı top olup uçan nire nice insan var. Suat Taşer. 'anı' olacaksa. sevenlerin içinde yaşayacaksa, yapıtlan lle kendini, yarattıgıni hep anımsatacaksa, bu güzel dünvada vaktini boşa harcamamış demektlr. 'Dönemeç'teki yazılardan bir kaç alıntı yapmak tstiyorum. Şadan Gökovalı şöyle yazmış: «Suat Taşer herkesin. Insanın yakmıydı Dürüst. düzgün, ölçülü dengeli, erdemli.. Gerçek insana yakışan nice nitplik varsa hepsi toplanmıştı onda. Hemen töm ya?mcılnr gibi bon de ETÜ7,P1 d11fmi7İ bilmeyişimizden yakınınm. Suat Hoca, Türkçe'nin bilginiydi. Eskllerin 'Dâdi Hak' dediklerl. Tann vergisl sesim erişilmez ustalıkla kullanmasını bllirdi Bllmekle kalmadı Suat Hoca. dilimizin güzel kullanılmasmda iyi örnek olduğu gibi. iyi ve usanmaz bir flsretidsi oldu • Suat Taşer, gerçekten de genç yaşlannda en basarılı spikerlik örneğıni veren blr kişiydi. Tatlı. etkilevici bir sesi vardı. 'Konusma Eğltimi' kitabında goyle yazmıstı «Konusma eftitimi. Turkçe nlnnllerle büyüyen Türkce gülüp Türkce ağlayan, Türkçe sövleyen severken de <?överken de Türkce coşkulanan: Türkçesi. ulusuna. kendisine. «ecmişine, EjPİorpftjne anartiline. ekine ve uygarlıfta sevgisi ve saveısı olan hprkesîn varanna stınulmug alcak gönülln vtımıi'îak SPSİİ birvapittır» • nönpmeç.te Erdo^an Avtekin de şöy!e diyor: tpk varlıktı in«an. Acılann kanyonlar gibi Cİ7Kilerin arasına kimbilir kaç gönöl saklamıştı Övlesine blr de büyük yürevirdı ki. ama övlesine lnce bir yflregl vardı kl, cn knrfjk bir varalamada darmadagm olur. sonra onnn Irin Vmlın darmsrtaSın oldu«ru 1çin büyür ha buyürdü Belki dostun attığı gül bile yaralardı O'nu. Dostlfin bıttiıp'i icin bunu taş atarlardı hep. Blr çlçek vapra?ı pîbi eTnevp calışırlardı. ezilmlş kişiliklerinl kurtarmnk icfn O ise. her gün susuz bırakılmaya çalısılan tonra&ında göverir ve büyürdü.» Bir Insanm v8«!amında ne denli acılar. güçlükler, yenilgüer vardır' Sevinçlere, mutluluklara oran la anlar kırsnnlıklar (iaba cok yer kaplar yurekîerde... Nerdeyse varlığımızı yapan. kuran. yucelten arıiardır demek gerekecek Katherine Mansfield'de fn'il'dpn aldı&i şu sfi7fl sanatina flncü vapmamıs mı: 'Acı büyüyecek, sevinc olacakf Taser de genç yaşlannrion ölumflne dek dirençle vasadı. yazdı. yarattı. Gıüisre. tasiara. dlkenlere Inat... Bfr (»enç $air Yasemin Yazıcı. Suat Taser'in anı «sma vi7fi,b, şiirini SÖVIP bitlrmiş: •rtiitinrın pdvdasi mnlıyor Sonbahar yapraklanna Unutulmaz soluklan > Sessizce kan$ıvr>r tnnraön Vahşl hayvanlar ptbi kükreyerek aâlamnh intivorum CMlvor «evdiklerlmiz Yüreö'mizl ıslatrvor ilk vatjmurlar Aynhkîar «u»lenivor vuvnlannda Bir tadımhk umuttu ÇırDinan hanat seslert.» Nutku e«ikl gOnlerl anmı?: «Karapmar kaldj Doruktan kıyıva vuvarlanarak bir meviHn sırak bir avuç gibi açılmıg kuvtuhıfrTinda «îtıat Taser'in yıldız çiceklerivle harelenmis evf vardı Tahta oarmakliklardan hic cekînmeden sarkan bu rank cfimbüsünün ardında Suat Taser otururdu Az aşağıda dpnizln serinllSinde mavilenen Insanlann sesleri gelirdi. TV>«îtlar Vadeh tokuş(Arkası 11. Sayfada) Geçtlğlmlz günlerde uygulanan yapay kalp, sert bir koruyucu İçinde elastlk bir torbadan yapılmıştır. Torba kalbin kanncık kısmmı mey dana getlrlr ve ucuna bağlı lki yapay kapafeçık lle icindeki kanı dolaşıma verlr. Bu torbanm, lçlndekl kanı pıhtılaştırmaması ve devam lı kasılmava dayanıkh olma sı gereklidir. Prof. Dr. Ulu SÜNGüiçin gereken enerjinin bir mllyon katı kadardır. Günümüzde en geliştirilmis ba taryalarla bile yapay kalbl on saat çalıştırabilmek İçin kişinin iki kilo ağırhğında bir batarya taşıması söz konusudur. Halen bu sorun çözümlenemedlği İçin enerji kaynağı hastanın lçine gömülememekte ve dışta tu tulmaktadır. Bu da, hastanın hareket gücünü azaltmak ve hastaya bağlanan borulardan içeriye mlkrop girmesine neden olmak gibi bir takım sakıncalar doğurmaktadrr. Bunlann dışmda, alınan bir takım önlemlere rağmen kan pıhtılaşması, kesenin ucundaki yapay ka paklarda bağ dokusu yığıla rak tıkanma ve kesede klreçlenme gibi sorunlar vardır. Yapay kalp sistemi daha önce deneysel amaçlarla danalara uygulanmıştır. 1981 yılı sonunda 17 dana dört ay, bir dana da yedl ay bu şekilde raşamıştır. % Yapay kalbin enerji kaynağı Sistemin enerji kaynağı ve kontrol ünitesi son derece güç bir iş başarmaktadır. Bu ünite. muhafaza ile torba arasma hava basarak kasılmayı sağlamaktadır. Ünlte, kalbin normal kasılma basmcını aşmamalı ve normal kalp gevşemeslnt sağlayacak gerl emme gücü nün altına düşmemelldlr. Bu maksatla ikl ayn pom1 pa sisteml vapılmıştır. Blrlsl basmç verlci. dlğeri ise gerl çeklcl amaçla çalışmaktadır. îkisi arasındakl dengenin şaşmaz bir doğrulukla uzun yıllar çalışabllmesi gereklr. Sistemin en önemll yönü, normal kalp gtbl kalp atıs hacminl hareketln gerektlrdlftl çaba (effort) lle orantılı olarak artırıp ekslltmesidir. Kalbln bütün bunları başarabilmesl Icln ne denli hassas ve karmaşık bir elektronik sistemin gellştirlldigini söy lemeye gerek yoktur. Yapay kalbin enerji kaynaÇı önemll bfr sorun yaratmaktadir. Bu sistemi çahştırmak 1c'n gerekli enerji, kalp plllerinl çalıştırmak Şeker hastalığmı ameliyatla tedavî eker hastalığını pankreas transp Iantasyonu yöntemiyle tedavi denemeleri giderek yaygınlaşmakta. Bu yöntemin uygulandığı başlıca merkezlerden birl olan Isveç'in Huddlnge hastanesinde bir grup operatör şimdiye kadar 6 ağır geker hastasına ölüden alınma pankreas taktılar. Bu ameliyatta eski pankreas çıVarılmak sızm, veridden alman yeni pankreas has tanın ince barsagma açılan bir delige dikiliyor. Ameliyat edilen hastalardan biri yaklaşık bir yıldır. ikisi de altı aydır ensülin tedavisine ihtiyaç olmaksızın yaşamlanm sürdüruyorlar. S alman pankreas transplantasyo&ii da denenmekte Teorik olarak, yenl doğmuş bebeklerin en iyi verlci olduğuna lnanıhyor. Zira bebeklerde ensülin ureten hücrelerin diğer hücrelerden daha erken geliştiği biliniyor. Buradan hareketle, kürta] yoluyla alman cenlnlerden elde edilen ensülin üreten hücrelerin ağır şeker hastalanna enjekte edilmesi denenmekte olan başka bir yöntem. Huddinge hastanesinde şimdiye kadar 8 hastaya bu yöntem uygulandı. Ancak denemelerin hayvanlar üzerinde yapılan denemeler kadar başanlı sonuç vermedigi göruldfl. Şimdi ensülin üreten hücrelerin ceninden alındıktan sonra dışa» nda çogaltılıp olgtınlaştınlmasmdan son ra hastalara zerkedilmesi yönteml sınan makta. Denemeleıin yaygın blr hastalık olan şeker hastalığmın tedavisinde çok etkin bir yöntemin geliştirilmesinl sağ layacagına inanılıyor. Cumhuriyef Sahibi: Cîumhuriyet Matbaacıîık ve Gazetecilik T.A.Ş. adina NADİR NADİ Cenel Yawn Müdürü Müessese Müdürü Yazı Işleri AAüdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKL1GİL OKAYGONENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER ALİ ACAR YAIÇIN DOĞAN HİKMET CETİNKAYA MEHMET MERCAN * Çeşltll ülkelerde canlı verldlerden Ağtz tadıgla nefit bir öğle v akfam gemeği. U gemeklerl, dost vt aile davetUrinizde hizmetinizd*. O Yazı Işleri Müdür Yardımcısı HaberMeekezi Müdürü MizanpajıYönetmeni TOMSk.Ck.ER • ANKARA, fSTANBUL VE İZMİR'DE EV HANIMLARINA MÜJDE PEVA Aile TUketlm Panellne Üye Olabiürslnlz Üyelik Koşnllan: Evin alışverislni yapar olmak. 19 lle 60 yaş arasında bulunmak. Okur yazar olmak. Okunaklı yazısı olmak. Yapılacak îş ve Kazanç: Belirli mallardan satın aldıkça PEVA fonnuna yazmak. Haftada blr anketçimize formu vermek. Her ay blr hedlye kuponu verillr (250 TL.) Yılda bir eşya piyangosu çekllir. PEVA Aile Tüketlm Paneline üye olmak için adreslmize bir mektup yazınız. Yaklaşık olarak aylık mutfak masrafınızı, yaşmızı ve tahsllinizi blldirin. PEVA, Piyasa Etüd ve Araştırma Ltd. Ştl. tstiklâl Cad., tmam Sok. No: 1 Beyoğlu Ist. PERA "acjiz tadıyla* Bartekar Sok. 88 /B Kavaklıdere Tel 1278150 • ANKARA : • IZMİR : • ADANA : 8ERVİSŞÜFLERİ istanbul MaberlerhSelahattin GÜLER D15 Haberîer ^ Ergun BALCI Ekonomi: Osman ULAGAYYurt Haberleri; Bafbaros GENÇAK Kültür: Aydın EMEÇ Magazin • Yalçın PEK$EN „ Düzeltme: Konur ERTOP „ Arajtırmaı: Ş*hin ALPAY BÜROLAR iUonurSokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA "fel: 1758 2517 58 66 idare: 18 33 35 HalitZiya Bulvarı No: 65/3 İZMİR 7«(: 254709131230 JUBUMC Caddesl, T.H.K Işhanı Kal 2/13 ADANA DtŞ TABİBİ ÜZÜ ORHAN TÜZÜN Levent, Güvercln Durağı, Gazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok. D. 7 Saat: 913 Tel: 64 57 25 Randevu alınması rica olunur. 6.34 T«l:1455019731 KliMnveYayan: aJMHURİYET Matbaacıtık ve .Gartfedllk T.A.Ş. "flirkocağı Cad. 39/41, CağaloğluİSTANBUL I f K . : 246 Istanbul, Te!: 20 97 03 (5hat) IMSAK GONEŞ 8O8 İK *H/\I,IK 1982 ÖĞLE IKİNDİ AKŞAM YATS! 13.10 15.29 17.42 19.21