Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 KASIM 1982 KÜLTÜR YAŞAM Cutnhuriyet insanlar ve sanat muraı bdge Üstüne yazı kazınmış paralar, hızlı şehirleşmenin yarattığı kişisel bunalımlarda, iletişim kurmak, başka insanlara mesaj göndermek, içinde olanı bir şekilde dışa vurmak için çaresiz bir çaba izlenimi veriyor. Hüvüfrteki N a r A a a c ı YASAB KEMA1 22Onun hall hiç hal değil yoldaşlar^ «Ne olmuş ona?» «Onun halini hiç beğen miyorum Hösük. O kavak h köyden sonra...» «Hiç bir şey anlamadım,» dedl Hösük. «Anlarsm sonra,» diye çıkıştı Aşık A1L Konuşmalan blrden kirp diye kesildi. Üstlerlnden başlarına değecekmiş gibi vıcırdayarak geçen bırlangıç kümelerine daldılar. Bu kadar çok kırlangıcı bir arada görmek duyulmuş bir şey değildi. Kanat kanada tarlaların üstünden akan kırlangıçlar, daha da çok bostanın üstünde kümele niyor, burasını bir kıyamet gününe çeviriyorlardı. Aşık Ali böyleslne Üstüste, bir yumak olmug, oradan oraya kayan binlerce kırlangıcın hiç biribîrlerine çarpmamalan na şaşıyordu. Nasıl oluyor da kanat kanada geldikleri halde blribirlerine değmlyorlardı? «Allahın bu da bir hikmetl.» diye söylendi kendi kendine. Başlarını kaldınp geriye dönmüş, kendilerine doğru gelen Memet çocuğa baktılar. memizl hiç lstemiyor ya... Burada bütün yaz hiç bir şey yapmadan onun yanmda kalsak sevinclnden deli olacak fıkara.» «Blzi sevdl.» dedi Memet. Aşık Ali güldü. «Elinden nasıl kurtulacağız bu iyi adamın, ne söyleceğiz?» «Gideriz,» dedl H6sük. «Bizim işimiz var. Nar ağacına gideceğiz.» «Nar ağacına,» dedl Me met. Hösük: tuhaf yazılar, öbür yanm da gözlerlni kocaman açmış, kalın, kıvrık dudalîh, saçları boynuna dolanmış bir kadın başı kabartması. Gün doğarken tepeden tırnağa çiçek açmış nann çiçeklerinin ali suya vurmuştu. Su apal akıyor, bütün ovayı, san otları, pembe hatmileri, sığırkuyruklarını. ışıltıh firezleri, mor kayalıklan, Ceyhan ırmağmı. ırmağm kıyılarına serilmiş çakıltaşlannı. böğflrtlen calılannı. kamış köklerini. yemyeşil. yeşilden pat lamış çeltik tarlalarım ala boğuyordu. Nar ağacmdan ovaya yayılan al bir uçtan bir uca ovada bir çakarak, sonra tostoparlak olup Toros dağlanna yukan sünüp yitiyordu. Bu görkemli. kutlu ağaç Mekkeyl mükerremeden gretirilmişti. Haz reti Ali Çukurovaya gelip de Anavarzaya kıhcını çahncadır ki, çalıp da koca Anavarza kayalığını. dağını ortadan bir kılıcla bölüncedir kl. bastnı çevirip sağ yanma bakmcadır ki yanı basmda bu nar ağacmı gördü. Ulu nar ağacı kökünü. yapraklannı, çiçeklerini torlamış toplamış Hazretl Alinîn arkasına düşmüştü. Hazreti Ali ömründe ne böyle parlak al ne yayıldı. O sudan lçene hastalık sayrılık bulaşmadı. Sivrisinek de gelenıez o nar ağacmın altına. Ne altma, ne de yakınlanna... Yeryüzünde. gökyüzünde bulut gibi siv rîsinek kaynaşırken nar ağacmın değil, hüyüğün yakınına bile hiç bir sivrisinek gelemez. Hüytiğe yılan ciyan, akrep, karın ca uğrayamaz. Kanhlar. hırsızlar, zulmetmişler nar ağacmın yanma yak laşamazlar. Onun altmda üc gün uyuyan anasından yeni doğmuş gibi olur. Mor çiçekli yarpuzlar suyun kıyısmda, çakıltaş larmın üstünde... Çakıltaslarından kaynayan su yun dibinde tşıklar oyna şır, halka halka gider gelir. Dağdan cerenler iner geceleri kimseye gözükmeden nar ağacına. Halkalar olup ağacın yöresin de yahm gibi sünerek, uğunarak göTükmez olun caya kadar dönerler. Kâgıt paralara yazılan yazılar LÎMÎZDEN gelip çeçen kâğıt paraların çoğunda birtakım yazılar görüyoruz. Kayaya, ağaca adlanm, sevgililerınin adlarım, o mekâna geliş tarıhlerinl yazanlar hep olagelmıstır. Hemen her öğıenci okulun sıralarında adıru kazımıştır. Bunlar sanki «sabit» bir yerde ölümsüzleşme özleminı yansıtır gibi. Son zamanlarda toplum dinamikıeştiği içitı mi acaba, para gibl bir dolaşım aracında kisisel btr tz bırakma ihtiyacı? Karikatürlerde, vapur kaza* sına uğrayıp adaya düşenlerin şişeye mesai koyup atması ivlce bavatlamış bir klisedir. Okuması kıt bir delikanlı elinden çıktığı belll olan. beş liralık UstUnde bir «sevetlim. sana tapıyorum,» mesajı da o sişelerden daha fazla eüven vermiyor, adresi bulaeagı konusunda. Belki de işlevi zaten bu. «Senl seviyorum» tebligatınm vapılabileceği somut bir Ayşe, Fatma olrnavınca, delikanlı aşkını umrtjana döküvor. Bir on liralık üstünde «Beni seviyorsan bunu sakla» ricası da böy le adresi belirsiz bir sevgiliye mi, voksa or lirava bile kıymaktan çekinmemis bir vefasız ytizünden mi bu para bana kadar eeidi? Karikatürlerde denlze salınan şişenin herhanei blrine ulasme ihMmali cok «avıf. E Beyaz önlügün sosyal evrimi İlk hastaneler kurulduğunda, «beyaz gömlek», bir temizlik görüntüsü vermek için reklâm olarak kullamlmıştı. sinin ancak % 3'ü sağhğa öteye geçmiyordu. Hastane ile ev vs. arasında hastanın ir giysinîn kalıcıh kavrayabileceği düzeyde be ğını, geçerliliğini, tu lirgin bir fark henüz ortatulmasını belirle ya çıkmadığmdan. hastanın etmesi yen bir takım öğe hastaneyi tercih ler. özellikier vardır, herhal mümkün olmuyordu. Hastaöe. Bu öğelerden biri de giy ne örgütlenmesi, bir yerde, cinin işlevselliğidir ama, he bu farkı geliştirmek için men o çok entelce «giysi ba doğmuştu ve ilk evrelerinde sit bir örtünme aracı değil kendini kabul ettirmek zod:r> itirazını alacak tipte ka runda idi. Bu yüzden hasba bir işlevsellik değil. Bu tane temiz de olmasa, şifa rada, iş giysileri için söz ko da vermese böyle bir düşün nusu olan ve aynca, dar an ceyi oluşturacak düzenleme lanıda bir itüllanışkoIayTı ler içinde beyaz önlüğe de yer verdi. Beyaz önlük, teve ğmdan öte'bir l$levselJiği göre) temizlik, iyi bakım, kastediyorum. tnsan zihnin derlitopluluk yamlsamasını de çağrıştırdığı şeyler, u doğuracak; hastanede daha çuşturduğu düşünceler de. ivi bakılacağına inandıraen az giysinin cep sayısı ka cakU hastayı.. Ve bu vanıldar bu işlevselliğîn kapsa sama tuttu. Hastanın da has mında, Sozgelımi. askeri ü tane kadar ihtiyacı vardı nıformalar böylesi bir işlev böyie bir yanılsamaya. Bu selıiğe sahipler Üniforma yanıisamanın önlüğün işlev da Kulanış kolaylığı, hare selliği ile ilgisi ortada. Kan ket1 rnhatpsrt vb fl7e11ikler sıçradığında leke kalmasın (işlevler), yerini hiyerarşik dive kırmızı, ya da kir gösvapıyı vansıtma göz dol termez diye kahverengi de durma vb gibi bir zaman olabilirdi. Kullanımı kolay «sekrnder» önem taşıyan iş olurdu, ama hastanenin üsleviere terketti. tünlüklenne inandırmak giYine. bir ış givsisi olan bl bir işlevi hiç yerine ge«bevaz önlük» ise bu anlam tiranjezdi. da bir islevselligi çok geniş Tabii bu arada, zaman bir elanda. çeşitli düzlemler de (a&ıvor Bu enternasyonal geçtikçe bu yanılsama da ilk fgerçekten. her iilkede he önerrini yitirdi. Hastanenin me avnı bîçımde olan) iş «ivMi^i ispatlaniD kabulleeriva:Mnin dofeuşuna biraz nildikten sonra beyaz ön!üS ' T I lative olarnk bakıl ğun yanılsamasına zaten ıhdığında. ortava çikışının bu tiyaç kalmamıştı. Ancak iş çunKiınün Drotntioı ha^tnne levselligi daha başka şeyleri kapsamaya başladı. örneğin Ifirr, nrtnva rıki'iins vnkın zamanlarda olduğu görulür. hastane içinde. hasta ve refaketcilerden ayırdedilmek Efcf>nb riaha önce de hekim Isr bnvle bir şevler giviyor ya da, givenin sağlık mendtı nma btıerünkünön proto subu cldugunu belli etmek gibi işlevler kazandı Sonuç t%>ı hastanelprin öniök ihfi vftrmın b'cimi bevaz flnlfl ta tiril tiril temizliği bile önemini yitirdi hastanenin &IB st'Ii7e etti Haptanelerin kalHesini ispatlamak icm o srfınkf] hi?meti. bufrönkü bi^jnide tam ve teriaviden ona lüzum voktu ki. Bugün ço% o zamanın olanakian pekcok hekim alışkanlık. ge cemftvesinrte hasfavı evinde lene^i sürdurmek ya da hoş ^ ivi bakım ve bir görüntü oluşfjrmak için kullanıyor. (Halbukî bütçevakından kontroîden Ama para, istenen somut Sl$iye ulaşmasa da, birilerine mutlaka ulaşacak. Dolayısıvla daha akılcı bir kullanımı düşünülebilir; nitekim düşünülmüş: Bir ilân arscı olarak. örneğin çu yazı: «Genç. bir kızun. 180 boyum, gözlerim yeşil. beni sevebilecek birisi varsa 'dan arayınız». Zaten ben de öncelerl bu yazılı paralan saklarken. bu ilân işlevini düşüniince, genç kızın kısmetine engel olma korkusuyla yazıyı deftere geçip parayı elden cıkardım. Yeşil gözlere tavlanan bir lalip kadar 1.80 boya tavlanacak bir basketbol kız takımı antrenörünli engellememek için (gene de telefon mımarasını buraraya yazmadım, çünkü amacım sosyolojik inceleme ile sınırh). Akılcı kullanımı akıl eden çok olmalı, çünkü böyle telefon numaralı mesailara sık sık raslanıvor. Kimi sadece numarayı yazıp «beni bir arayıverin» yollu bir şey vazıyor. Birinin mesajı oldukca «Mlmecemsi»; numaramn altmda, altalta üç kelime: «Aravın/Erkeyim/Sevda». Şimdi bu. «Ev benim erkeğim, beni ara, ünza: Sevda» mı demek, voksa, «Ben erkeğim ve beni aravana sevda vaad ediyorum» anlamına mı geliyor. Numara olduguna göre, merak eden doğruyu öğrenehilir. Poliük mesaj daha kolay akla gelebilecek lşlevlerden. Fakat sadece iki örnegine rasladım. İçin tuhafı ikisi de «sağ» mesaj ve ikisi de 1000 liraya yazılmış (Bin liraya yazılan başka vazı da görmedim). Birincisini aktarmamda yasal sakıncalar var «Pevlifanoğlu» diye yazılmış birisiyle ilgili); ikincisi görece nötr bir naber mahiyetinde: «Azerbaycan / Türkleri / bayrak açmış / bekliyor» denilmiş. Bu bin lirahğı Aberbaycan Türklerine göndermeli, beklerken sıkılmamaları için. Yananonim Türk sairl «To sun» da değişik bicimlerde paralara bulaşmış. Bir seferinde «Bu parayı alan manvağın tekidir» demiş Bir küfrti karbon kâğıdı yoluyl: on savfaya birden yazan birinin alacağı bir zevkle herhalde. Fakat toplumumuzda her zaman antiTosun güçler de bulunur. «Manyağın» kelimesi başka renk bir kalemle karalanmıs. Bu kadar değişik egilimlere hizmet eden para sanata niye hiznıet etmesin? Tabi' ediyon İşte size bir şür: «Ne sana tapıyorum ne gonca yanağına / Mevlim oldumu sövle davetkâr dudağına / Kahreden aynlıkla küllendi artık aşkın / Tek meylim meyhanenin mev dolu bardağına». Adını açıklamayan b». şanlı şair tipik Türk aşkını di Yankı YAZGAN B aynlmış bir ülkede. doktorların hastalara karşı, önlük lerinden başka pek bir ş.eyleri kalmıyor.) Ama bu yanılsamanm mantığına vakıf olmuş ve onua geçerliliğine inanarak beyaz önlüğün bu işlevselliğinden vararlanan kişiler de var. Hastane dışı, sonra dan olma bevaz önlüklüler, Bir zamanlar baste minibüsbazılan beyaz da değil, ler olmak üzere çesitli taşıtlabembeyaz önlükler giyen ra takılan yazılar vardı. Bunkokoreççiyi, mandıracıy), ber ların birçoğu günün şarkılarınberi parfümeri mağazası dan almma sözlerdi. Susmaya tGzfâhtannı, kasabı. bakka alışmış bir halkın birdenbire lı, haîep baklavacısmı vd.ni içini dökme ihtiyacıvla kendini birleştiren aynı ihtiyaç. Müş • dışa vurmasmm sonucuydu teriye duyurulacak olan ay sanki bu yazılar. Para üstüne yazma ihüyacın devam ettığinî nı mesaj: gösteriyor. Tasıt Ustündeki vazı boyaz önlükleriffli *taşıt sahibiyle 'dügrudan iliçkili olduğu için, cok fazla kişi2e, yüzyılların temizlik sem sertrtannyordu. Parsya vazanlar bolune bakm ve sağlıkh te bu bakımdan daha serbest. Ömiz mallarımızdan ahn.» zellikle şaka olsun diye bir Kiminin önlügü kararmı^ şeyler karalamayanlar en önem filan ama aslında beyaz! li sorunlannı yalın bir şekilde Şimdi köfteci de herhalde dile getiriyorlar. Bu «en önemaman, üstüne yağ sıçrarsa li sornn» da «yalnızlık». Aşk ve cinseük özlemi. fılan diye değil öyle ol umutsuz olduğunu Yapılan işin bile bile bu saydj kahverengi bir önlük davetleri yazdıracak kadar güç daha iyi giderdi köftede lü ve durdurulmaz bir özlem ki ya diğer malzemedeki pis belli ki. liği önlüğünün temsil ettiği temizlikle nötralize etmeyi umarak öyle giyiniyor. Kasaplarin da kırmızıyı, yeşili bırakıp beyaza geçmesi etleniı veteriner kontrolundan geçmişliğini daha bir vurpuluyor. On köfteci yan yana olsa, en beyaz önlüklüsıine gider insan, tırnakla rınm arasında milyon tane mikroorganizmayı gözüyle KABUL görse bile. (Diğerleri müşterisiz kalır domiyorum.) BTMlyORUM Beyazm safük, masumiyet iyilik belirtisi olması kullanım alanını epey genişletir. Bu, kullananı temizleyen parlatan etkisi beyaz önlükte en cismane şekillerinden birini bulur. Bir diğer biçimi de. en «hafif meş rep» dişiyi bile kocasına el doğmemişcesine temiz gösteren gelinliktir. Beyaz önlük. gelinlik kadar dramatik bir etkiye sahip değil ama daha «sosyal içerikli»... îffet beyazdır. temizlik be yazdır, saglık beyazdır ilh. le getinyor. Kahreden aynlıkla meyhaneye düşmüs durumda olmakla birlikte davetkâr dudağa da meyil göstermemiş. Bazı dllekler var: örneğin, «Bu parayı alan benim sevgllim olsun». Seçme nakkından bu ölçüde vazgeçtıgıne göre epey çaresiz kalmıs olmalı. Ya da «Ahmete hediyem olsun», «Muradım olsun» gibi. Bazılan bilinen klişeleri tekrarlıyor: «Aşkı ben mi yarattım», «Arkadaş / senede bir gün» veya «Arkadaş, gel gideIım / Ask ellerine». Ama genel klişenin dışına çıkıp kişisel birtakım durumlar anlataniar da az degil. Birinin yazıldığı konum zaten açıklanmış: «Oilimin ucunda ke. limeler / Karmakanşık şeyler... / Etüd işkencesinden küçük umutlar. / 911.981 / SEVGİLLER». Arkasında. efijinin üstünde, «Merhaba arkadaşl SATIUK BAŞ! / yenisi üe değiştirilmek üzere acele karmakarışık bir baş satılıktır.» 01dukça verimli geçmiş bir «etüd» olduğu anlaşüıvor. Böyle mizahçı bir haya tutturmuş epey yazar var: Örneğin, bir elli liralıkta «Şaziment ve Maziment» (herhalde enflasyonun etkisi, eskiden onluklarda yirmiliklerde daha çok yazı bulunurken şimdi ellilik ve yüzlükler de devreye girdi). Biri de şöyle: «Bu para helâldir. Bileğimin hakkıyla tavlada kocamdan kazandım. Tavsiye ederim bu parayla tatlı yivin. Çünkü ben tatlıvı çok çok severim. Ayla» Böyle imzalı olanlar aslında çok ender. Gerçi tek başına «Ayla» pek imza sayılmaz. Adını gizli tutmayan bir parayazarı «Seven gözler yalan söylemez» demiş, «Cemalettuı özcan, 1963». Bu tarih. bu veci2enin dogum tarihî mi, yoksa müellifin doğum tarihi mi? Her ne hal ise, edebiyat tarihi açısından önemlt. • Yusuf hiç konuşmalara katılmıyor, küçücük bir avuc kalmıs diken diken sakalh yüzünü kaşıyarak düşünüyordu. O «Hüyük'teki nar ağacım bulmalıyız, yoksa bu çocuğun hali kötü. Bu çocuk beni korkutuyor.» «Hüyftktekl nar ağacını bulmahyız, yoksa bu çocuğun hall kötü. Bu ço cuk beni korkutuyor.» Karpuz kavun kelekleri, çiçeklerî, ince bıyıklan yapraklarm, teveklerin üstlerindeki böcekler. yeşil kertenkeleler, sulan mış bulgur glbi yumuşacık kara toprak, toprağın yüzüne yatmış yüzlerce iri, ala. kara, sarı kavun karpuzlar. Gün akşam olnncaya kadar bostanm İçinde böyle dolandılar ' durdular. ötede, çardağm yanmda Ahmedin tenceresinln altmdan yalımlar bir fışkırıyor, bir tencerenin altma çekiliyordu. «Yann sabah yola çıkmalıyız,» diye durarak, arkadaşlannm yüzüne ba karak konuştu Aşık Ali. «Bu bostancı bizim git «Buralarda olsa gerek nar ağacı.» Memet: «Düldüllfl kadın buraları tarif etti. Buralarda.» Aşağıda Anavarza, Dum lu Kalesi. Yılan Kalesi, yukarda Toprakkale, Hemite Kalesi uçsuz bucaksız ovanm üstünde adalar gibi görkemli yükseliyorlardı. Az sonra Memet çocuk onların yanlanna geldi. Yusuf hiç konuşmalara katılmıyor, küçücük, bir avuç kalmıs diken diken sakalh yüzünü kaşıyarak düşünüyordu. Bir dtisleme içinde olduğu her halinden belliydi. dalmış git mişti, kîmbnir nerelerdeydi. ötekiler çardağa doğru yürüdüler, Yusuf tarlanm ortasında övle sakalını kaşıyarak kalakaldı. Bölgesi ta uzaklara gündoğuya uzamış gitmişti. Nar ağacı koeanıandı, bin yılhk b!r çınar kadar, DikenlidPki Zl yaret Cevîzi kadar kocsmandı. Dallan tekmil hüyüğü tutmuştu. Altmdan kaynayan pmar bir nann gövdesine doğru fışkınyordu apak, aydm'hk. ısık srîbi köpüfeîer sacarak. Ağacm altı. tüm hüyük sepserindi. Dışarı sansıcakta yanarken nann altı ptifür ptifür esiyordu. Mor çiçekll yarpuz almtştı hüvüğün dört bir yanını. Tam govdentn altmda da bir ak mermer taş yatmıstı toprağın üstünde. Bir yamnda bîr 0 «Gidelira, gidelim, gidelim de buradan o nar ağacım bulalım.» 4|. Yervü™nde. gökyüzünde bulut gibi sivrisinek kaynaşırken nar asracmm değil, hüyü&ün yakınına bile hiç bir sivrisinek gelemez. çiçekler, ne böyle yeşilden patlamıs, her bir yap rağı başka türlü balkıyan bir ağaç görmüştü. Yeşilden balkıyan ağacm yanma gittî, ağacm her bir yaprağını teker teker okşadıktan sonra, ey kutlu ağaç, dedi. sen var git o hüvüğe dikil, orayı sana Allah mekan verdi. Orada üre, coğal. Orada hastalara derman, umarsızlara umar ol... Ve nar ağacı gitti o hüyüğün üstünde durdu. köklerinl toprağın derinliğine daldırdı. O köklerinl yerin dibine daldırır daldırmaz, yerîn altmdan ak, ışık gibi bir su fışkırdı, ak çakıltaşlarınm üstü Yusuf ceren sürülerinîn arasında çardağm altma yürüdü. Burnuna bulgur pilavma dökülmüş yanık tereyağmm hoş kokusuyla. ocakta pişen türlünün kokusu geldi. Yusufun yüzü bîr dtiş içinde kalmıs, terü taze bir hal almıştı. «Ne o. Yusuf?» dedi Hösük. «YÜzun ışıyor, ne oldu?» «Bulgur pîlavının koknsunu aldı burnu.» diye Aşık Ali güldü. «Ne olsun daha.» Yusuf: «Gidelim, gidelim, gldellm de buradan o nar ağacmı bulalım.» «Bulalım,» dedî Aşık Alî. «Ama nerede o. yerini göster de gidelim.» «Yerini bostancı Ahmet kardes biliyor.» dedl Memet. «O bize söyleyecek.» «Bilmiyorum,» diye ona karşılık verdi Ahmet, «ama yarm buraya Hasan Emmî gelecek. O Çukurovada ne kadar ot, çlçek, ağaç, kök varsa tek tek bilir. Ne kadar şifalı su, ne kadar şifalt mağara, böcek, kuş varsa bilir.» SÜRECEK AAA! OlSARl CJKTFN ELBETTE CIKACAĞJM BU KİTAP NE DiYOR BiLiyORMUSUNJ? 6EMİ0EN İLK FARELER ANKARA HAVA İKMAL BAKIM MERKEZİ KOMUTANLIĞI PERSONEL ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜNDEN BehicAK DUYURU 1 AÎBM. K.lığına 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanununa tabl olarak görevlenıölrılmek üzere; aşağıda yazıU ve miktarlarda personel alınacaktır. 2 İstekli adaylar en geç 29 KASIM 1982 günü mesai bitimine Uadar ıstenilen bela^ierle AÎBM. K.lığı Per. Ş. Md liiSüne müracaat edeceklerdir. TAHSİL DURUMU ÜNVANI : SIN'IFI : MIKTARI 1 Yüksek Okul Mezunu Elektrıi Mühendlsl THZ Yüksek Okul Mezunu İnşaat Mühendisi THZ 1 Yüksek Okul Mezunu Makîme Teknikert THZ 1 Yüksek Okul Mezunu Mimar 1 THZ AKANILAN ŞARTLAR: 1 637 Sayılı Devlet Memurlan Kanımunun 48'lnci maddesinde yazılı gartlan haiz olmak 2 S n a v tarihî itibarlyle 30 yaşından büyük olmamak. (30 yaş tavanı hiç hizmeti olmayanlar için) 3 Askerlik hlzmetini yapmış olmak. tSTKNİLEN BKI.OKLER: 1 Dflekçe (5 TL. Damga pıılu yapıştı rılmış olacak.) 2 Ögrenim belgesi (Aslı veya noterden tasdikll sureti.)' 3 Nüıfus cüzdan sureti (Aslı veya noterden tasdikll sureti.)" 4 Cutrtıuriyet Savcıhğından almacak sabıkası olmadığına dair belge; 5 Terhfc be»ges1 (Duhul ve terhis tarihleri yazılı olacak.) 6 2 Ad. fotoğraf. SINAV TAHİHI.ERt: Elektrik Mthendisi 7 ARALIK 1982 AİBM K.lıgı tnşaat Mühhndisi 1 ARALIK 1982 AÎBM K.lığı Makirıa Tettıikeri 7 ARALIK 1982 AÎBM K.lığl Mimar 7 ARALIK 1982 AİBM K.lığı (Bastn: 24646)