16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 10 21 OCAK 1982 KORKUNUN YÖNETİM SİSTEMİ OLDUĞU BİR ÜLKE: GENERAL PİNOCHET Şili diktatörünün nefes aldırmayan baskı politikası sürüyor... SİLI leri yerine getirmeyerek gözaltındaki kişileri avukatlarla görüştürmedıği olmuştur. Gözaltına alınan kişilere bu şekilde muamele edilmesini Pi nochet cuntasının önde gelen bircok üyesi savunuvor Şili'yi yöneten cunta üyesi Amiral Tobio Merino Castro bunu daha da ileriye götürerek «komünistlerin insan haklon yoktur» diyor. Şili katolik kilısesıno bağlı «İnsan Hakları İçin Avukatlar Birlığl» üyelerine göre 1973 1978 arosında en katı baskıyı yaşomış olan Şili topluluğu o zamandan beri en ağır baskıyo yeniden 1981 yılında tanık oldu. 2500'DEN FAZLA ÖLÜ Pinochet'in 1973le kanlı bir darbe ile iktidara geimesinın ardından gecen beş yıl icinde Şili de 2500'den fa2la insan hükümet gücleri tarafındon öldürüidü insan Hakları Birlığine göre 600'den fazla insan da esrarlı! bıcimde ortadan koyboldu. Baskı yönteminin tum şiddeti ile sürdüğü Şili'de geçtiğimiz yıl 600'den fazla insanın göz altına alındığı ve bunların hâlâ mahkemeye cıkartılmadığı bildiriliyor. CATIŞMA MI, İDAM MI? «İnsan Hakları Birliği» hükümetin silchlı solcularla güvenlik gücleri arasında cıkan catışmalarda öldüğünü bildirdiği insantarın sayısının gi derek artmasından duyduğu kaygıyı belirtiyor Bu türden sözde «catısmalorın» apacık idomlar olduğunu söyleyen cvukat bildirilen catışmaların hemen hepsinin birbirine şaşılocak tarzda benzediğini ve aslmda sözkonusu catışmaların hıcbir zaman olmadığını gösteren inandıncı kanıtların bulunduğunu söylüyor Ancak bütün oğır baskılara rağmen Şili halkında General Pinochet vönetimine karşı herhangi bir kıpırdanma gö rülmüvor. Siyasi faaliyet yapmalan vasaklanmış olan muhalefet liderleri umutsuz. 1970 de sosyalist başkan Salvodor Allende'nin iktidara gelmesinden 1973 yılında kanlı bir dar beyle devrilmesine kadar gecen dönemdeki ekonomik ve sosyol kargaşa International Herald Tribune'in iddiasına göre halkın belleğinden silinmemiş. Şili'de beş yıl içinde 2500 kişi hükümet güçleri taratından öldürüidü, 600 kişi de ortadan kayboldu. Geçtiğimiz yıl polis tarafından gözaltına alınan 600 kişi hâlâ cezaevlerinde mahkemeye çıkacakları zamanı bekliyork, Dış Haberler «orvlsl Şill" de faşist Genen '.ochet yönet:minin uyguladığı acımasız baskı politikasını «Los Angeles Timesı gazetesinin Santiago muhabiri şu tümce ile tanımlıyor. «Dünyanm büyük kentlerinin genellikle kendine özgü özellik lerini gösteren slmgeleri vardır. Ömeğln Los Angeles için bu simge sinemalar, New Vork Için gökdelenlerdir. Santiago'nun simgesi ise otomatik tüfekler » Muhabire göre, Santiago ken tinın her köşesinde ıKorkunun temsilclsi» olarak bekleyen oto. matik tüfekli askeri polisleri görmek olası. Muhabir Generol Pinochet'in Korkutma politikasını yönetim sistemi olarak benimsediğini yazıyor. Gazete Şil1 vönetiminin muhalefeti de gözaltına almaiarla korkutmaya calıştığını. 9 yıldır süren olağanüstü durum yasaları gereğince hükümete bağlı güclerın istedikleri kişiyi herhangi bir suclama ya da tutuklama emri olmadan yakalayıp ellerinde tutabiHikierini belirtiyor. Bir avukatın tahmırvne göre bu koşullarla günde 34 kişi gözaltına alınıyor ve 1978 /ılın dan bu yana bu yolla astgele gözaltına alınan insanlann sayısı 5 bini buldu. Aym avukatın ifadesine göre olağanüstü durum yasaları göza'tına olı nan kişilerin yargıçlar tarafınsan haklı bir nedene doyanmadığı görülürse serbest bırakttrı labileceğıni ve gözaltındaki kişilerin avukatlarla görüşrns hakkı bulunduğunu öngörüyor. Ancak bircok durumda Süı gü venlik güclerinin doğrudar icişleri Bckanltğının verdiğı emir GUNOEMOEKI KONU: ÇAMAŞIR Belediye talimat namesine göre ana caddelere bakan binolorın balkonlorına ve pencerelerine kurutmak Ozere çamasır asılması yasak. Yıllardır uygulanmayan bu yasak, İstanbul'da yeniden ele alınıyor. Ama, Kasımpaşa'da asfaltın hemen aitında kalan bu gecekondu mahallesinin «Anacadde» kapsamına girip girmediği merak konusu. Ve konduların arasında yüzlerce, rengarenk çamasır.. (Fotoğraf: Endar ERKEK) Halic Hn cevresi ne olacak ? Atölyeleri, dökümhaneleri, gümrük depoları ile Haliç'in cevresi de Ügi bekliyor Reha ÖZ Haliç temizlemyordu. temız ""pceîîtı: bir hayhuydu sürür gidiyor. Toplantı üstüne top lantı . Oneri üstüne öneri Ve giderek yokoldu, oluyor Ha liç... Peki ya cevresi?.. Haliç köprüsüne girip şöyle bir başınızı uzattığınızda. bir karabasan gibi iniveriyor üstü nüze ağır hava. Fabrika baca larından \aikselen dumanlaı mavi gögü kapatıyor alabi'dı line; katran karası. isli \> ınsanı alabildiğine kavrayıp i çine çekiveren bir karmaşık lık. pislik. Köprü'den geçip Halıcıoğlu' na. sor.ra da Hasköy'e giriyoruz. Minareleri Haliç köprüsü nü aşn gögü delen camıin köşesinde1 döner dönmez. delik deşik b cadde karşıhyor si zi; altı alçak yerli arabalann «mümkünü yok» geçemedikle ri. Karaağaç caddesi . Kırmızı minibüsün içinde neredeyse ka falarımız tavanı delecek. Ansı zın bir su birikintisine dalıp çıkıyoruz. Neyseki çevrede her şey zaten çamur içinde; çamura bulayacak pek birşey yok snbi .. Dokümhanelerden. yoğun bir sıcaklık gelijor yüzümüze, önlerinden geçerken. İçerinin ka ranhğım yırtan bir alev dilımi yüzümuzü yalayıp geçiverıyor. Bir devin uçsuz bucaksız karanlıktaki ağzım andıran içerde, iki genç adam oflaya puflaya bir şeyler yapıyor. Ha iiç'in pusl u soğuguna alınlann dan iki damla ter akıyor gibi.. Eir yandan da balyoz sesl«ri geliyor derinden derıne, deniz bozuntusu boşluğa çıkan yollardan. üzakta:. uzaga çekıç sesleri... Tersanelerden f!) par lak ışıklar saçıhyor Haliç'in ölgün, ağır havasına... iki demir birbirine kaynıyor; bu kış bozuğunda, kajTiak tutan ellerin emegi ağıyor lağım yeşiiı sulara.. Karaagaç caddesıni geçıp Hasköy caddesıne çıkıyoruz. Bozuk olan her şeyı yanında daha güzel kılan görüiıümüyle 63 numaralı gümrük deposu çıkıyor karşımıza bu kez.. Telleri yer yer parçalanmış ç;tleriyle. . Kırık dökük bekçi kulübesiyte... Ve arabalan neredeyse kaplayan pislik dolu arazisiyle... Koca koca TIRIar görünüyor hemen çıtin yanıbaşından. Sonra, kimbilir kaç milyon edebilecek bir sür'at motoru... Ardından yıne gıcır gıcır izlenimini veren ancak yakından bakınca arka farlar: nın yerinde karanlık büjiik boşlukiar bulunan ve yanları çürümeye yüz tutmuş 280 SE Mercedes.. Devrini doldurmuş, kuyruklu bir Chevrolet' in hemen içinde bitıvermiş gi oi şu karşımızda duran cüız ağaç Bazı araçların koltukla rına köpekler kendilerine yer yapıruşlir; hanı ınsana «ınsanlardan daha da rahat bu köftehorlar» dedirtırcesıne... HALİÇ'E YARAŞIR BtR MEZARLIK Sız deyın 4Ü0. bız dıyelim M ) X araç görünüyor çıtlerin arasından irili ufaklı. Kaçak yakalanmış yüzlerce araç.. Yazın dizboyu otlar ve yılan korkusundan, hemen her mevsimde özellikle geceleri köpek korkusundan nöbetçilerin bile dolaşama dığı arazide müyarlarca liralık bir «ulusal servet» yatıyor. Yıllardır atılıp satılmayan, boşu bosuna çürüyen ve artık hiçbir işe yaramayan araçlann oluşturduğu, Haliç'e yaraşır bir «meıarlık..» Gümrük deposunu tcrkedıp, Hasköy iskelesine iniyoruz daha sonra. Kayıkçıların karşı yakaya dolmuş yaptığı.. Yanı yöresi motor leşleri, kum depolan, sözümona tersanelerle dolu iskele>e.. Biriket bir duvarla denizden ve yanıbaşmdaki kum deposundan ayrılmtş çc~ cuk bahçesinde bir bebe, kendi kendine sallanmağa çabalıyor bir sahncakta. Az asağıya indiğimizde ise. dört bebe daha görüyoruz oynayan. oturmuş sularm ıçıne.. Ne pıslik. ne lağım?.. Çocuk çocukluğunu yasıyor işte, ne gam?.. Üstelik de çocuk bahçesı falan din'emeyirj. AYNALI K.4VAKTAN KASIMPAŞA'YA Sonra buradan da ayrılrp. Taşkızak tersanesinın önünden yukarı knTüıyoruz ve Aynalı kavak'a çıkıyoruz. Sonra alabildiğine sırtlan kaplayan mezarlığın içinden aeçip, Kasımpaşa'ya.. Kuzev Deniz Satıa Komutan lığı'na inmeden bizı karşılaynn son görüntü bir oyuğu kaplamış eecekondular olııvor. Ortalarındaki büyük a;ana eerilmiş ipleri doîdııran çamaşırlar. Beyazıyla, kırmızısıyla çesıtli başka renkleriyle.. Birer bayrak eibi oen^asız. daisalanıp duruvorlar çevrede, alacalı bulacalı.. V'e hemen çaıriaşırların altındaki oruğa sıkışiD kaltnış tek odalı bir gecekondu görünüyor. önünde de, yüzündeki, belki bin yaşında izlenimini veren kmşıklıklarıyla. bir vaşlı kadın.. Eğilmi$. ömindeki bidonlarda birseyîer yapıyor.. Az ötesindeki tertemiz asfaltlı, cıvıl cıvıl modem yaşamdan alabildiğine uzak.. Hpman teDesinden eeçen. sözümona ııvparlik temsilcilerinden olabildi£:nce habersiz.. VF ÖTFSİ Mehmed KEMAL POÜTİKA ;. v „ l^alksa 7Tai Çi Çü'an insanın ru hunu. gövdesini yenilcr. Ruh sal ve fiziksel bozuklukları giderir. Tai n Çü'an'ın mpditasyonla vakından ilişldsi vardır. L'zun süre meditasvon yapmak kan dolaşımını engelleyebilir ama. Tai Çi Ofı'an dolnı:mı hıılandırır. Tai Çi Çii'an b»yni güçltn dirir, insanı huzura kavuş turur ve davranışlarını yumıı şatır. Kışın soğukta gördpvi ısıtır ve vazın terden son ra seıinletir. Drrin soluk al mayı sağlar. Ciğerleri jeli? tirirken. kalbln atıslannı dü zenler. Tansiyono döşüriir, kan daniarlannı açar ve feld ön ler. Tai ÇI Çü'an b«ynl daha duyarlı. çövdeyi daha hare ketli vr saldınlara hazır kılar. Büyük bir ciicü çok daha az bir jrüçle başarısı?lığa uğratabilirsiniz. Uziın snre Tai ÇA Çü'an yapan bir klşinin özelliklpri: Yanafclar sağlıklı ye kırmızı; şakaklar dolffun: för bebekleri pınltılı: soluk alma düzenli. nefes darlıjh ve çarpmtı yok; dişler. diş etIeri ve çene kuvvetli; kann sert ama davul derisi çibl esnek; »dımlnr haflf; dinleome anında kaslar pamnk gibi yumuşak ama, harekete reçincc sert: ten yumusak ve pembe ve özellikle dnyarlı. (Tai Çi Çü'an, yazan Yearning K: Chen s. 1012). SABAH1N 5"tNDE TAt ÇÎ înanmak ya da inanmamak. Tai Çi yapanlan izleyen kendisi karar verecek. Hangçu'da üç sabah peşpese 5.00'te uyarup, 5.30'da karsıdaki par ka lırlıyoruz. Sisi yara yara ilerlerken bir yandan da büoik sesler isitiyoruz. «Do... re... mi. fa.... sol...» Bir kısım soluk alıp vererek seslerini deniyorlar. Kimi ayağını bir agaca dayarmş beş dakika kadar öylece duruyor. Daha gençler. ellerinde tahta talıçlarla kong fu"yu andıran hareketler yapıyorlar.. Yumuşak sonra sert... sert sonra yumuşak. Bazılan iki üç kişilik gruplar ha linde önlerindeki bir kişiyi izliyorlar. Biz ise, ince hareketlerine hayran kaldığımız birinl gözuoıüze kestirip dakikalar ca seyTediyoruz. Elinde beyaz eldivenler, iki ayağı U zerinde dengesini kaydırarak kolarını yavas çekilmiş bir film gibi omuzlanna dogru kaldırıyor. Daire çiziyor ve öteki taraîa uzanıyor. • BÎR ÇÎNrLÎYE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK İKRAM BELKt DE BtR YEMEĞE DAVET YA DA ONUN İKRAM ETTİĞİ Yüanı kuyruğundan yakalaÇÖREĞİ VE MANDALİNAYI ÇEKİNMEDEN KABUL ETMEK. yıp kırbaçlıyor. Yavaşça balıklan ağdan çıkarmaya ça * BİR lOKAN'TADA YAN MASADAKÎLER TURÇU (TÜRK) OLDUĞÜMÜZU ÖĞRENİR ÖĞRENMEZ ISLIKLA «ILGAZ, ANAlışıyor. K\ışu kuyruğundan DOLU'NtTN SEN YÜCE BİR DAĞISIN» ŞARKISINI ÇALyakalayarak keman çalmaMAYA BAŞLADILAB. ya başlıyor ve ayaklannı döndürerek rakibini yumruğuyla ikiye bölüyor. Kaplanı gidiyoruz. Evet, yine orada: yarım saat de olsa, dünya dağa taşımaya başladıktan ısınmasım tamamlamak üzeuğraşlardan annmak hiç bir süre sonra geri çekilip re. Kendisini seyredersek, kuşkusuz kişinin ruhsal ve maymunu itiyor. Leylek kaşaşırtınz diye düşünmüşfiziksel safhğına büyük katnatlannı çırparak önce sağ tük ama, bize bakmadığına, kıda bulunuyor. sonra sol bacağını kaldırıbaksa bile görmedigine inaTai Çi seyri kadar Hangvor ve birden dönerek, tanıyoruz artık. Bövlesine inçu'nun parklan ve parklarbanıyla, görünmez düşmanı celik, böylesine toprakla bü daki bodur agaçlan da insa'ekmeliyor. Ertesi sabah ve tünleşmek ve böylesine çevru büyülüyor. Toprak çanakertesi sabah ayni kişiyi izvey\ dışlamak az sanatsal larda elli santimetreden bir lemek için parkın düzlüğüne olayda rastlanabilir. Günde metreye. boyda kalın gövde Ucundan, azıcık deniz görunen bir Beşiktaş kahvesinde oturuyoruz. Beşiktaş kahvesi diyorum, her semtin kahvesi kendine goredir. Dıkkotlı bakanlar bu ayrılığı görürler. Ncrgilesni tokurdatarak içen dostum denizi gosteriyor. tiyice sls çöktü..» «Ya, öyle...» dedim. «Geceden beri var bu sls... Bak öğle oldu, hâlâ kalkmadı..» «İSte surada rahat rahat oturuyoruz.* dedi. Malıye emeklisi. «Sls kolksa ne yapocaksın, sana ne slsten;.» cüsküdar'a geçecektim, bizim bacanak var, hasta. Onu görmek istiyordum.» «Ha. o zaman başka.t «Motorlar işlemiyor mu?» diye sordu Maliyecl: «Vapur işlemeyen öenizde motor işler mi?... Hem işlese cinayet olur, hiç binilir mi?ı tBalıkcı Ahmet», dedi. nargile icen. cBana bu slsin geleceğinl söylemişti Balıkcı tayfosı ile arkadaşlık etmiyeceksin, adamın moralini bozarlar. Bakarsın, hava tertemiz, apacık... Şöyle bir ufka bakarlar. cYağmur geliyor». derler. Ne yağmuru, diye sorarsın. Basbayağı yağmur, derler. Hic güneşli hcvada yağmur olur mu?... Balıkcı millet ne göre olur. Derken aradan bir yarım saat, kırkbeş dakika gecmez, hava kararır, patlar, başlar yağmur ycğmaya... Balıkcı milleti olmosa yanında. hic bir seyden haberin olmayacak. yağmur gelse bile Allahın hikmeti der, gecersin. Ama şimdi dıyemiyorsun, cünkü elin oğlu yarım saat. kırkbeş dakika önceden haberini verıyor. yağmuru yağdırıyor. Balıkcı Ahmet olsaydı, sorardık, bu sis na zaman kalkacak, diye...» tBilir miydi?» cAllah vekil bilirdi.» «Radyo, s s daha birkac gun surecek. diyor.» «Ben radyoya denil. Ahmet'ın dediğine bakarım.ı tO zamon Balıkcı Ahmefi devletin radyosundo ko nuştursunlar da. milleti uyarsın...» «O kadar da değil... Balıkcı Ahmet bizim Beşiktaş'ı bilir, Boğaz'ı, bir de Üsküdar'ı... Orasını soracak sın..> «Ankara'da da sis varmış,» dedi Maliyeci. <Zehirll sis...» Göbeğini hoplota hoplata güidu nargile icen: cOğlum, Ankara'daki sis değil duman... Duman hem de zehirli gaz taşıyan duman...» tNeden olurmuş?» «Bacalardan cıkan duman... Duman yapıyor.» «Demek bacalar cekmiyor.» tBacalar değil. gök cekmiyor. Duman göğün ortasında toplanıyor, bir yere gitmiyor.ı tHic gitmezse ne olur?» «Hic gıtmezse olrraz, bir rüzgar eser. bir yağmur yağar, dumanı toparlar götürür. Ankara, bizim lodosu bekliyor. Bir lodoslastn. şehir kurtulur.» «Şu Allahın işine bir türlu akıl, sır ermiyor. Bir yere lodos verivor dormadağın ediyor, bir vere lodos vermiyor. duman bırikıyor.» İstanbul'da sisi. Ankara'nın sisl, lodos, poyraz, duman, zehirli duman üstüne epeyce konuştular. Sis bir türtü kalkmıyordu. Kalkmıyoru bırak. bir yandan lylce ycğunlaşıyor. göz gözü görmuyordu. Ucu görünen deniz de gözler önünden silindi. Caddeden gecen arabalar, otobüsler forlarını yakmıslar. hızlorını kesmişlerdi. Sokakiarda yürüvenler ise birkac adım önlerlni göremedikleri icin körler gib' el ve ayak yordamı ile yollarını buluyorlardı. Kahvenin içi de korardığından, kahveci elektrikleri yaktı. «Oh, be dünya varmış! Sisten icimiz karardıydı.» «Lambalan söndüreiim, elektrik tasornjf edelim diyorlar değil m;? Amo nerde. bu sis yuzünden tasorruf olur mu h'c? İnsanlann yakmıyacoğı varsa da yakarlar. Ruh karardı mı, tasorruf masarruf dinlemez.» «Saat kac?» dive sordu. «Bir... Ycni onüc...» «Sahi. doğru. Bak. rcdyo ajans söylüyor. Karnımın açıkmasmdan bilmeliydim.» Yanmdaki delikanlıya baktı: «Erol.» dedi. «Surdan bize birkac slmit alsana. Ha, yavrum gencsln Buqünu de simitle geciştirelim.> Bir elli lira uzattı. «Simit kac para ki?» «On lira omca.» «Eh, Işte elli liralık al. gel svladım.» IMili TLABAR ABD'den ek askeri yardım sağlanmasına calısılıyor • EK ASKERİ YARDIM 150 MİLYON DOLARUK OLACAK. TÜRKİYE ABD SAVUNMA İŞBİRLİĞİ GÖRÜŞ MELERİ 26 27 OCAKTA ANKARA'DA SÜRECEK. ANKARA (ANKA) Tüririye'nin ABD'den 1981 yılıad» sağ İadığı 250 milyon dolarlık asteri yardıma ek olarak 150 müyon dolarlüc bir askeri kredl sağlanınası için çahşmalar yapılıyor. Edinilen bügiye göre, ABD taraiından Türkiye'ye sagl«nması öngöriilen ek askeri yardım, Ortadoğu bölgesindekl ve Yunanistan'daki son gelismeler dofrultusunda, Türkiye'nln artan önemine uygunluk saglama ya yönelik bir çalışma olarak değerlendirüiyor. Ek ABD yardınunın yanısıra Federal Almanya ile de, 56 milvon dolarlık (130 milyon mark) hibe bicimindekl askeri yardıms işierlik kazandıracak görüş meler sürüyor. Bu arada, Türidye'nin ABD'den sağlayacağı 1982 yılı yardım programmda yer alan 400 milyon dolarlık askeri kredinin de, ABD Kongresi'nde onaylandıktan sonra işlerlik kazanacağı belirtiliyor. Dış askeri yardımlara üişktn btlgiler, Türkiye'nin bugüne değin ABD'den 4,06 milyar dolarlık, Federal Almanya'dan da 500 milyon dolarlık (930 milyon mark) bir olanak sağlamıs olduğunu ortaya koyuyor. öte yandan, Türkiye ABD Savunma tşbirliği Ortak Yürüt me Gruplan'nın 2627 Ocak tarihlerinda Ankara'da üçüncü rtönem toplantUanm ymp»o«klan büdirüdL Cin'de kimse bahsis ya da armağan almıyor li, yiiz, ikiyüz yıllık çmarlar, mes?!er ne denli sevi ve incelikle yetiştirilmis hemen farkediliyor. «ILGAZ ANADOLl'N'UN SEN YÜCE BİR DAGlSIN. Sis yuzünden uçağımız Kwelin'den üç saat gecikmeyle kalktığı için Hangçu'ya indiğimiz zaman bizi kar şılayacak rehber ortalıklarda voktu. Havaalanınm bahçesinde güneş »ltında bir eUı vara çökmüş beklerken, İngilizce konuşan banka memu ruyla yaptıgımız bir saatlik söylesi bu kentl böylesine sevmemizin nedenlerinden birisi. İlk kez bir Çinli'ye ar magan verebiliyoruz. Türk para birimini ögrenmek isteyen dostumuza cebımizden bir madeni para ve bir on 1 ralık kâgıt para çıkarıp uzatıyoruz. Bu ülkede kimse bahsış ya da armağan almıyor. Neredjj alışveriş ederseniz edin naranın üstünün tamam olmasına özel dikkat gösteriliyor. Ayni aksam el yordamıyla bulduğumuz ve çin gezimiz boyunca belki de en lezzetli yemekleri yedi ğimız lokantadaki kıza, yol arkadaşırn, parmagındaki RÜ müş yüzügü vermek istedigi zaman şiddetle karşı çıkmasır.a tanık oluyoruz. îki kız bir erkekle yanm saat şekalasıvor, yan masalara gelen yemekleri parmaklarımızla işaret edip ısmarlıyoruz. Tur çu oldugumuzu öğrenir ögrenmez, «llgaz Anadolu'nım sen yüce bir dağısm» türküsünü ıslıkla çalıyorlar. Karşılık ulak bir armagana hemen sırt çeviriyorlar. Birlikte oldugumuz Çüıliye yapa bileoeğiniz en büyük ikram belki de bir yemeğe davet etmek ya da onun size ikram ettiği çöreği ve mandalinayı çekinmeden kabul etmek. Hangçu'da «Gelinin evlenirken karalar giydiği, toprak ağasıyla didiştiği» Türk filmine (Kara Çarşaflı Gelîn) ilişkin bilgiyi de havaalanındaki banka memurundan alıyoruz. Bir gece önce görmüş. Bize hangi sineraada oynadığını Çin'oe yazıyor. Sinemayı buluyoruz ve gerektiği gibi önoeden yerimizi ayırtmak için gişeye yaklaşıyoruz. Elimizdeki kâğıda bakıp, o gece, o filmin oynama dığını söylüyorlar. Şansımıza küsüp otel odasmdaki televizyonla yetinmek zorunda kalıyoruz. Otellerde konuklar için ka palı devre yaymlarda Amerikan ya da bu kadarı olmaz dedirtecek Kung Fu filmleri hap yapıp yurtturuluyor, ama Çin Operasına rastlamak umuduyla dügmeye basıyonız. Karşımızda Çin Japon kadm voleybol final maçı. İki takım at başı gidiyorlar. Sovyet ve Amerikan kadın takımrarı venilmişler, S'a Japonlar ya da Çinliler şampiyon olacak. Boylu bos lu, iri yapılı Amerikan ve Sovyet kadınlan yenip bu ufak tefek Japon ve Çinli ka dınlann nasıl şampiyonlük için oynadıklanna karşı duy dugumuz şaşkmlığı oyundaki disiplin gideriyor. Çin takım: şampiyon olunca nerdeyse eözlerimiz yaşanyor. Sanınz taraf tutuyoruz. Ertesi gün, Batı Göl'deki adacıkları. yeşim pınarftın parkını geziyonız. Usun ya(Arkaaı 9. Kayfada)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle