Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet 10 29 KASIM 1981 YÖK ICIN NE DEDILER? Yüksek Öğretim Yasası; üniversite, akademi ve yüksek okullarda yankısını sürdürüyor. Yasayla ilgili ol arak her kademedeki öğretim üye ve görevlisinin görüşlerini açıklam ayı sürdürüyoruz. Prof. Dr. Hayrünnisa Çavuşoğlu nında akademik eereksinimlerin cömertce karşılanması koşulu ile tüm çalışmalarını o kuruma verebilecek öçretim üye ve yardımcıları sa^'anması kammca olasıdır. Bu yönt^m. öğretimin daha iyi olması ve fakültelerin eelişmesi vönünden daha etkili olacaktır.» (İSTANBVL İNtVERSİTF.St, HLKUK FAKÜLTESİ, .ADALET MESLEK Yt'KSEK OKtLU MtT)ÜRÜ) «Topluın olaıak henü2 beceremediğimiz bir onemli husus otorite ile özgürlükler arasında buiunması gerekli hassas dengeyi kuramayışırrnzdır. Bu konuda ya özgürîüklere öncelik verip, otoriteyi üımal etmekte, ya da, aksini yapmaktayız. Yüksek Ögretim Yasası ile de. gerek ülke ve gerekse ülke üniversıtelen için gerekii ve zaruri bir takım kurallar hukuk hayatına getirilırKen förneğin, gelişme halindeki üniversitelere öğretim üyesı yardımını oriErören rotasyon hükümleri ile; belli idari görevlen tüm zamanmı münhasıran üniversiteye hasreden öfretim üyelerine açan hükümSer vs. zıkredilebüîr.v, Diğer taraftan, aşın öz gurlüklere geniş ölçüde açık eski kanunun hükümlerinin uygu lamada ortaya çıkardığı keyfiük, otorite ve disiplin zaafını bertaraf etmek üzere de. bir takım düzenlemelere yer verilmiş ise de; bu konuda kantarın topuzunun fazla kaçınldıgjını gözleyebilmek mümkündür. Bu hali ile, Yüksek öğretim Yasası, aşın öz glir bir yüksek öğretim yaşamından; gerek idari ve Eerekse aka demiK yükselme düzeni açısından fazlasıyla disiplinli ve otori ter bir re.jime geçişi ifade etmektedir. Aynca. disiplin ve otorl te>n sağlamaK amacıyla yasada yeralan geniş yetkileT. dalıa çok tayinle gelen ve belli kademeleri işgal eden yöneticilere veya ku rullara tanınmış bulunmaktadır. Bu mevkilerde bulunan yöneti ciierin, kendilerine tanınan geniş yetkileri hizipçi bir anlayış içinde de^il de; ancak kamu çıkarınm haklı gösterdigi istikamette kullanmaları halinde, üniversiter yaşamda bir takım bu nalımlann ortaya çıkmasının önlenebileceğini söyleyebiliriz. Aynca belirtelim ki. mevcut kanunun bu disipline yapısımn lıiç degilse seçici bir dönem için eerekliligine inanılsa bile; bu rejimin bir müddet sonra daha liberalleşmesinin üniversiter yaşamm sağlıkh gelişmesi açısından zorunlu olacagı k&rusındayım.» (EMEKLt PROFESÖR) «tstanbul Üniversitesi'nde 36 yıl hizmet gördükten sonra emekliye ayrılmış, üniversite dışında hiç bir zaman hiç bir yerde çalışmamış. tüm emeğlni üniversiteve vermiş bir insan olarak, demokratik bir seçimle işbaşına gelen kimi rektörlerin, üniversite özerkliğine karsı söylediklerini TRT'de duyunca büvük bir eziklik ve utanç du\Tnuştum tyi ki bir çok meslcktaşlanm ayıp savdıçım bu tutuma karşı çıkarak kapıldığım utanç duyçusunu kısmen dağıttılar. Aynntılara eirecek deçilim; çünkü çok sayıda öğretim üyesi yeni yasanın özerk ve çağdaş üniversite kavramına tümü ile aykırı olduçunu veterince açıkladılar. Ancak şu kadarım sövlemekle yetiniyomm: YÖK, üniversitede reform yapmak amacıyla vapılmış bir yasa değil, üniversiteye verilen bir ceza izlenimini uyandırmaktadır.» (tSTANBUL TIP FAKtLTESt DERt H*STALIKLAR1 VE FRENGİ KLRSÜSÜ) «YÖK le tnerkeai bir yönetim getirilmiş ve işlemlerin çoğunda atama sistemi benimsenmiştir. Cumhuriyet döneminde o günkü adıyla «muhtanyet» denen özerklik için uğraş vermiş üniversitelertmiz, uzun süredir yönetici saptamayı ve akademik yiikseltilme işlemlertni seçimle yapmaya ahsmış ve bunu demokrasinin ilk koşulu olarak benimsemiş olduklarından bu yasaya gösterilen tepkiler dogaldır. Kanımca VÖK'ü kıyasrya eleştlrmed.en önce üniversitelerin bugtlnkü açmazlara gelisine rteden olan olaylan, bu olaylan yönlendiren kişi ve kuruluslan iyice bilmek gerekir. Ülkernizin üniversiteler tarihi j'azıldığında YÖK'ün ortaya çıkışıru hazırlayan nedenler kuskusuz enine boyuna irdelenecektir. Son onbes. yıl içinde ülkemizin çeşitli yörelerlnde plansız, programsız. dünya standartlanna kesinlikle uymayan pekçok üniversite ve fakülte açılmıştır. Hiçbir yeterli ön araştvrma yaüümadan ve birçofu poîitik nedenlerle oluşturulan bu üniversite ve fakülteler yıllar yılı kâgıt üzerinde kurulu kalmıs ve ancak bağlı oldugu ana üniversite veya fakülteye ek ödenek ve kadro sağlamıştır. Henüz ilk ve orta öğTetiminde öğretmen açıgi bulunan, alt ve üst yapıstnı istenilen düzeye eristirememiş. sağlık hizmetleri sağlık ocağı düzeyinde bile örgütlenemerniş yörelere rnilyarlarca TL. yatınm yaparak fakülteler. hele özellikle tıp fakültelen kurdurmak gibi inanılmaz bir savtırRanlıg:, bir yanlış girişimi yönlendirmenin sorumlulan acaba bu vebalin bilincinde midirler? Dünya Saglık Örgütünce satıtanmış belli standartlan içermesi gerektiği bilindigi halde. basit bir hastane kurar gibi veya bir devlet hastanesinin tabelasını «Tıp Fakültesi»r.e cevirerek veva bir apartman kaUna bir kaç Unite koyup «Diş Hekimligi Fakültesi» diyerek kurulan fakllltelere öğretim üyelerini doldursamz bile bir gelişme saglanamayacagı herkesçe bilinmesi cereken bir percektir. Yüksek ögretimin amacı tist düzevde egitimdir. Ülkenin çeşitli yörelerine plansızca dagıtılan üniversite ve fakülteler ise e£itim kalitesinin düsmesine neden oltnus. bu üniversite furyasıvla yapılan yanlıslann tartışılıp düzeltilmesi. kosulların elverişli hale getirilmesi saSlanacagma zorlavıcı önlemler getirilmesi icin çaha harcanmıştır. Milyarlarca lira vatmlarak uzun yıllar sonunda binalannı vauabilmiş Anadolu ür.iversitelerinin feryadı. şikâvetleri, bunları dile setirmedeki içtenlik ve açıkhkları doftaldır ve saygı ile karşılanmalıdır. Oralarda çalışan, vaptıklan ise inanmıs görevliler bir adım daha ilerlemeye çalısmakta ve •bunun savaşını vermektedirler. YÖK'ün bir grup ögretim üvesince desteklenmesi ve bir lcurtancı Ttanıjn olarak: kahııUenilmes; bundandır. Seçimlerin sonuclanamadıgı. eğitimin saS'anamadıfc üniversitelerde atama ve diger önlemlere çözüm gözüyle bakılacaktır. Oysa demokratik gelismeyi varlıklanyla kanıtîayan üniversitelerimiz için bu sisternin sönülden benimsenmesini beklemek çok zordur. Ülkemiz yüksek öŞretiminde tıugüne kadar yarjılan yanlışlarm dikkate almması ve bımun ısıgında veni bir YÖK'ün geHştir'lmesi en büyük dileglmiz idi. Yeni kanunun uygulanması sırasında aksayan noktalar ortaya çıkacak ve kuskusuz kanun yapıcılarm hoşerörllsüvle düzeltilecektir tnancındayım.» (İSTANBCL VNtVERSİTESt, İSTANBÛL TTP FAKÜLTESt FİZYOLOJt KÜRStSt) «2547 savüı Viiksek Öfretim Kanunu. iiniversitelenmiz için jBnetim, denetim ve planlamada çok köklii değîşlklikler getirıyor. Giiçlü gelenekleri olan bazı ülkelerdeki modele uyjrun olaxak Rektör"e ve atama ile olnşturulan korullara bütün aenetimi bjrakıyor. Bu düzenleme içinde bilimsel Bzerklijtin varlığı tartışılabilir. Çünkü. yönetimsel özerklisin desteği voKtur. Böyle büyük değişiklikler olmadan öz denetimdeki aksakhkların düzeltilmesi daha yararlı olurdu sanırıra. Gelişmemiş üniversitelerimUe öğretim elemanı sağlarnak. kuskusuz zorunlu idi. Ancak asistanlık müessesesinin kaldırntnası bu işi kaynağında ençelliyor. Böylece bir çok fakültelenmizde 300500 kişilik anfi derslerinden sonra küçük gruplar halinde ve asistanlarm yardımıyla yürütüien uygulamalı çalısmalar olanafcsızlaşır. Ovsa asistanlar bu çalışmaları sırasmda: hem öğretime yardımcı oluyor, hcm de öfretmeyi öğreniyorlardı. Yasanın ıjetirdisi yardımcı doçentlik. öğTetim Kadrolannda ferahlık yaratıyor çibi görülüyor. Ancak yetişme döneminde bulnnan bn kişilerin sık sık yer değiştirmeleri ve Öğ;retimEgitiın deneyimi olan hocaların bulunmadığı bir birimdr ders vermeye zorlanmaları. bilimsel gelişmelerini ve kurumlarına yararlı ol malarıru eüçleştirir. Rotasyonda dikkate alınması gereken bir nokta da kanınv ca. fakültclerinıizde. çeşitli olanakları biraraya toplayarak yıllar içinde gelişmiş, ileri uzmanlığa dayanan birimlerdir. EçitimÖfretim. araştırma ve kamu hizmeti yapan bu üniteler yeıışmiş lnsan giicü ve bir ekip oalışmasını gerektirmektedir. Uralardan ayrüan olursa birimin fonksiyonn yüriitülenıeı. Böyle bir ünitenin başka bir yerde kurulması ise, bir kaç yıla sığmaz. Aynca özel bir istek ve Rayreti Rerektirir. Bu konuda bir standart dülenleme de zordur. Dünyanın en zengin ve eelişmiş Olkelerinde bilr ceşitli fakültelerin değişik dailan ün yapmıştır. Bu konuda insan faktörü ve çaiışma ahengi son derece nnemlidir. Yurt içinde kısa süreli görevlendirmeler iie gittiğim üniversitelerde, oraya yerleşik olarak ve istekli atanmış öğretim üyelerinin bilim dallarını kurrnak ve geliştirmek için nasıl insanü.stü bir gayretle calıştıklarına tanık oldum. tki vıllık görevlendirmeler onlan da tedirgin etmiş olmalı. Yüksek öğretimfn bir bütün içinde ele alınması, planlanması ve veni açılmış finiversitelere işlerlik kazandırılması çalışmalarında: umanm ilk olarak. bölgelerin nzelliklerine göre bazı üniversitelerin birleştirilip. fakülteîerinin komşu şehiflere dağıtılması. baxı fakültelerde olduğu gibi bir idarl birimin kaldıramayaeağı Renişlemelerin önlenmesi gibi pratik ve ekonomik önlemler düşünülebillr. Oirretim kadrosu yeterll oimavan faküUelere de, gerçekten ftzendirici önlemlerle. ekonomik olaııaklar ya 1Oabonca sesin duyunca / Çıkıp dışarı varınca / Ne olduğunu bilemedim / Ala kanlarda gorünce. Koşarak yanına vardım / Başını dizime aldım / Konuş diyom konuşmuyor / Öleceğini ben de bildim. Doktor gelmiş, savcı gelmiş / İfadeyi yazıyorlar / Düşman başına vermesin / Oğlak gibi yüzüyorlar. Kurşun yedim ckar kanım/ Yaram çoktur yandı canım / Beni sırt üstu yatırın / Dön dürmen ağrıyor yanım. Çıkmaz oldu benim sesim / Yeğenden olur mu hcsım / Koca köye kurban oldum / Kimseler tutmasın yasım. (İlk olayda ölen Hüseyin icin soylenen ağıt!) 34 yıldo 55 kişi kurşunlanarak. bıcoklonarak ö!dürüldü!.. 12 ev yıkıldı, ateşe verildi, yakıldı!.. iki tara'ton 150, belki de daha fazla nüfus göctü. kö yü terketti. rnazgol'ora. delıklere girer gibi kactı. kösa bucok saklanıldı... Colak Hal lo'nun, ibe'nin dölleri birer yılan oldu: delik deiik, in in aradılar. nerede denk getirdilerse yağlı kurşunlaro uğrottılar birbirlerini!. Nasıl baçladı ilk olay? Nicin başladı kinnse bilmiyor!.. Köyun tam karşısında, gömütlüğün bitişiğinde bir tarla var, yamac kıraç, bu günkü resmi kayıtlara gör e 10 bin liradon fazla etmıyor. Yıldız'larla, Karakuş'lar, bu tarla yüzünden öldürdüler birbirlerini diyorlar... Köyün alt başında I ki arkta tarla sularken sıra yüzünden girmişler birbirlerine dîyorlar... Çiftten dönerken, İbe'nin ökuzü Çolak Hallo'nun ekill tarlasına gırmiş, vay sen nasıl yayarsın göceğimi.. ibe zenginmiş.. Colak Hallo'nun da nüfusu kalabalık mış; Colak Hallo, oğullanm İbe'ninkinden fazla diye kuburlanırmış, ibe duymuş. haber salmış, «kelle sayım fazla diye övünmesin, daha gecen hafta Yalak Pazarında 12 cücüğü ile iki baş hindiyi, bir cift gıslavet lastiği, iki metre Kayseri bezl fiyatına sattım, seninküerin edeceği de o», demiş, ilk olay öyle başlamış... KAN DAVASININ KURUTTUGU KÖY Röportaj: Ali Haydar NERGIS Prof. Or. Saim Üstündağ Minâ Urgan 'Sen benim tavuğuma nasıl kışt derssn,, yada 'gözünün üstünde kaşm var,, deyip, insan avına çıkıyorlar... yazacak başka şey ml kalmadı?.. Kücük bir tepe, bir tepe daha; öbür yüzü Altısögüt köyü... Sarız Suyu, kövün alt yamacındaki Sığırcık Kayasını gectikten sonra Batıya doğ ru bir kıvrım yaparak yitip gidıyor. Sığırcık Kayası'nın alnı Bınboğaicra dönük, Bin boğalar ta karşıda, uzakta. Sarız ile Altısögüt arasında Dede sen anlat, köyün en yaşlısı sensin. Lafı benim üzerime niye atıyon, sen daha iyi bilirsin, sen anlat! Ben o tarihte Cukurovo'da, celtikte colışıyordum. Yazıp do ne yapacaksın yeğen, ne yorarı olacak? Hükümet adamı mısın sen? POUÜKA VE ÖTESİ Mehmed KEMAL Kasava Konan Bulut Prof. Türkân SAYLAN Demek yazacaksın?.. Altısögüt olayı, aslında, Türkiye'nin toprak sorunu ve toprağa bağlı ilişki ve düşünce yapısmdan soyutlanamaz... Sana laf düşmez, burda yaşlı başlı deden dururken ekabirlik yapma sen, eve git!... Ne zaman gıdeceksın buradan? Bir iki soate kadar, Yıl dız'ların. Karakuş'ların ev yerlenne ait yıkıntıları gördukten sonra Bizim resmımızi cekme yalnız! iki saat sonra, koyden tek başına cıi<ıyorum. Tozlu yol, Bınboğa'dan esen serın yel, yolun solundo. değirmenin domuzluğundan gelen boğuk bir su sesı!... Sığırcık Kayasından yoluma doğru biri geliyor hızlı hızlı, yaklaşıyor. Koyden ne zaman gıdeceğımı soran ihtiynr: Yeğenim. az eyleş hele, az eyleş... Yazının yuzu ıpıssız, tarla kuşları ucuşup duruyor oradan oraya... Az eyleşiyorum... Otur şoyle taşın dıbıne.. Dinle benı!... Deden rahmetliği cok iyi tanırdım, cok tuz ekmeğmı yedım... Gördün, köyde zmdıklardan hic birinın ağzından bir lat cıkmıyor.. Herkes kendınden korkuyor. Bakma sen şimdi ortalığın durgunluğuna, Altısögüt olayı bıtmedi. Bu koyde daha cok adam ölecek, cok kan dökülecek!. herkes kendınden korkuyor.. Daha gecen yıl Cafer Demir'in oğlunu Kayseri'de öldürdüler. Yıldız'larla samimiymiş diye... Sen de bu konırya bulaşmasaydin iyi ederdin. Yarın yazacaksın, Yıldız'iarın aleyhine bir şey desen onlar kızacak, Karakuş'ların aleyhine otsan sana düşman olacaklar. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal... iki si de haksız, ıkisi de suçlu aslında. Ama gel de laf anlat. Babana, dayılarma kin güdecekler, düşmaniık edecekler. Hesapiı yoz ona göre,. OLAY NASIL BAŞLAOI? Şımdi, ilk olay ne zaman, nasıl başladı.. Nedenini me rak ediyorsun... Sen. benim tavuğuma nasıl kişt dersin, gözünün üstünde kaşın var dı. yoktu... Bu Colak Hallo'nun cocuklan, soyadı Yıl dız olanlarla, İbe'nin oğullan, yani Karakuşlor öz amca cocuklorı olurlar. Bun ların bu köye ilk yerleşen ataları Colak Hallo ile ibe.. Türkmendi bunlar... Göcebe halinde geldiler, asılları Sıvas'ın Kongal ilcesinden gelme... Gelmiş köyün alt yanına. şuraya Sığırcık Kayası'na cadır kurmuşlar.. Alt Söğüt'ün Avşar Beyleri de bunları ziyarete gelmış... ibe'nin karısi ile Colak Hallo'nun karısı tulmuş bunlara kaygano (Yağda pişirilmiş yumurta) pişırmış... Avşar Bsyleri kavganayı ilk kez tadıyormuş. Cok sevmış ler. Türkmenin konukseverliği. gelenekleri de cok hoşlarına gıtmis... Altısoğütten tarla vermişler, ev yeri vermiş'er bunlara. öylece köye yerleşmişler... Tabi. amca cocukiarı arosında ilk ayrılık, ilk olay nasıl başladı ben bilmiyorum. Cesıtli söylent'ler var. Tarlo pavlasorramışlar. Su orkı yüzünden cıkmış Tarlavo ökü7 g'rrniş Söv^ntiler cok. Neredevse 40 yıl olacak, he r biri bir şey uvduruyor... ESİM de, müzik gibi kendi terimlerl İle konuşulurken uzmonlık ister. Gerci herkes bir tabloyu seyrederken. bir konseri dinlerken ulu orta, «Şurasını beğendim, şurasını beğenmedim; şurasını ••vdim, şurasını sevmedim, dıye görüşünü belirliyebttir. Fokot, ne da olsa gene uzmanlık işidır. Bizim gencüğimizde (babosının adını da adıno katdrak) Nejat Melih djye bildiğimiz, bugünkü adıykı Nejat Devrım'in sergisıne gittim. Sergi Bedri Rahmi Galerısı'nde acılmıştı. Nejat Melih'i, bundan 35 yıl önce tanıyordum. O günden bugüne değin de hic görüşmemiştik. Yokınlarından coğu gibi Parıs'e yerleşmış, Avrupa ve Amerıka'nın bırcok kentlerinde sergıler açıyordu. Nejat'ın babosı edebiyatcı ve Anadolu Aıansı'nda genel müdürlük etmiş Izzet Melih. annesı ae Halikarnas Balıkcısı'nın hemşiresı. Şakir Paşanın kızı ünlu ressamlarımızdan FahrinüSd Hanım'dır. Izzet Meüh'ten sonra bir Iraklı prensle evlendiği icin Prenses Zeit diye de anılır. Nejat Melih, ikinci Dünya Savaşı yıllannda Büyükadada Sdkır Paşa Konağı'ndo oturuyordu. Şimdi günümüzün cok unlu ressamlan ve şairleri ile bir gün bu konağd cağrılmış, onca kışı gecelemiştlk de... Bunca kaldDahğa yiyecek icecek bulunduğu gibi yatacak yer de sağidnmıştı. Onddn sonrd bir daha görmediğim bu konok kimbilir ne kadar görkemli bir yer olacaktı!... Hele salonda kocaman bir endam oynosı vardı ki, «Buroya nosıl koymuşlarls dye şdşırmıştım. Belleğimde bu KOnoktan kalan en ccnlı anı bu aynodır. Nejat Melıh'in duvarlarda asıiı resimleri bana biraz nonfıguratıf gibi geldi. Alacolı bulacalı bozı renkler tu</a'o& sırî sırta vemişti Onu sordum: «Bu renk'eri ben bulmadım, Türk folkloruna bağlı... Kilımlsrde olduğu gibi... Beia Bertok'un müziği nasıl bizim müzikle akraba ise. bunlar da öyle...» A'ciından ekıedi: «Anlaşılmaz bir yanları yok bu resimlerin,» dedi. cBakanlar hemen anlıyor. Soyut resim diye bir tür war. Bu onun devamıdır. Bunların bazıları da sulu boya... B c'Tilerı Çin Japon kaligrafisi ile Türk Arap yazısı arosi b.r şey... Benim sanatım soyut sayılmaz, empresyoıv/.T:e de bağlıdır. Benim burada kullandığım renklerin 6c> mimcrisine de etkisi olmuştur. icbukey ve dış biıkey n mari bunlordan elkileniyor. New York gecelerinae d?vlet gibi bakan yapılar bu renklerden oluşmuştu.. rıünyanın dört bir yanında sergiler açtım BaKIP c k c d a bir toblo var: Bu resim içinde resim, ayna içinde cyı.o gibidir Kendimi her zaman bir müze faresı saymışımdır (elıyle yazdı: Ratde Musee), Şaheserlerin esrar çd;mek icin uğraşıyoruz. Hayatımı sade resimle kazanmıyorum, hlkâye de yazıyonırr Hikayelerimi yayınlamıyor. kendim icin yazıyorurn ^'pps de Fransızco. Makinede sabahları öykü yazar«en nono piyano calıyorum gibi gelir.ı irı çıcvdes.v kocaman elleri i!e VViiliom Saroyan'a Denz.yi'du Yıiıar once Ankaro'da görmüştüm, onu hat r i a d ı n «Siz bir göcmene benziyorsunuz?» dedim. «fcmomı, ciedı «Ben bir gocmen ressamım. Reslm'erimi sar.d'klora sarıp o diyar senin, bu diyar benim dolaşıp doruyorum. Dunyoda böyle yapan pek cok ressom vcr » Konuşurken cevremizde beş altı yaşlarında sanşın, cok guzel bir kız cocuğu dolanıyordu. ikisi de Fransızca konuşuyorldrdı. Çocuğu okşarken; «Müşaliah, ne güzel yavru, torun mu?» diye sorası oldum pot kırmıştım. «Hayır kızım» dedi. «Son hanımdan.» «Aıah bağışlasın.ı Bmoliı gibi oldu, ellerini kollannı oynatarok, «çoV ciddi mevzulor konuşuyoruz. Biraz matrak şeyler konuşalım mi, ha, ne dersiniz «S;z bilirsiniz.> t B j y ü k ressamlar resim birlktlrirlerdL Bunlann hsr biri b.er banker sayılırdı. Matisse, bir gün Plcasso'ya demiş ki. Biiiyor musun Plcasso, benim kasomda bir milyon litoUk Cezanne var? Yattrımım bunlar. Senlnkinde neier var? Picasso demlç kl: Ben kasama benlmkllerf doldurdum, başkalarının resnine ihtiyacım yok.» Kerıdi güidü: «Nasıl» diye sordu. cÇok güzel» dedim. «Slz kasanıza rteler koydunuz? «Ben kasama movl renkll bir bulut keyoVm.> R ••• Sarız Altısögüt yol ayırımında inerken yöreyi iyi tanıyan otobüs şoförü sıkı sıkı uyarıyor: Gözünü seveyim, aman ha aman. dikkat et kendine.. Bugüne kadar 55 can gitti bu yüzden. Ölen lerin nepsı Karakuş'lardan, Yıldız'lardan değil. Böyle senin gibi, bir vatandaş indi, gitti Yıldız'iarın kapısını caldı, bir lokmo ekmeğinı. bir tas ayranını içtl diyelim. Karakuş'lar kin bağ ladı buna, sen benim duşmanımla samımlsin diye ga rez güttü, kin bağladı.. Bir de baktın ki, bir inde, bir yol kenarında ölüsü bulun muş adamın. Arada, sucsuz, ilgisiz cok insan öldü böy le, böyle!. Bakma şimdi devir değişti, devran değiş tı diye... Kinleri. deve kininden beter bunların. Bugun olmasa yann, er gec yaparlar yapacaklarını. Okumuş, bir ekmek sahibi ol muşsun. cahil de değilsin ki.. Nene gerek senin Yıldız'lar, Karakuş'iar. Altısöğüt olayı. Yazıp da ne yapacaksın?.. iyi bir iş ml yapmışlar sanki. delme takma akraba, öz emml uşakları. bir hic uğruna dus man olmuş, birbirinin kökü nu getirmişler.. Türkiye'de Her şeyi olay yapıp 40 yıldır birbirlerini öldürüyorlar | «Kayseri'ye bağlı Sarız'ın Altısögüt köyünde olanlar, Türkiye'nin toprak sorunu ve toprağa bağlı üişkv ve düşünce yapısmdan soyutlanamaz.» gecen asfalt yolun bir ucu Kayseri'ye, öbür ucu Afşin, Elbistan üzerinden Maraş'a varıyor. Az ilerde. Yalak'tan ayrılan bir yol da SaimbeyJi. Feke, Kozan üzerinden Adana'ya gidiyor. BİR «KAYGANA»YA ALINAN YURT Neden öldü 55 can? Nasıl başladı ilk oloy? Yok yav, ne hükümet adamı, arkadaş bu cevrenin cocuğu, İncemağara'dan Gango Cafer Tan'ın torunu. olay nasıl başlamış. neden olmuş yazacak yani, bir film gibi, İnce Memed ro manı gibi yani... Dernek Cafer Efendinin torunusun, deden rahmetlik bilgili, iyi adomdı... YARIN: İlk Öldürme olayı!.. Deniz SOM Günde 1.5 kllo haşlama et. 2 kilo sut, tereyağ İle pşirilmiş 1.5 2 kilo havuç, patoies. fasulyeli sebze ye rrıekıeri yerseniz ve 3 öğün Cüzenli bir şekilde beslenirseniz herhalde aslan gibi oiursunuz... Fenerbahce'dekl «Botanic Garden»de Kezban İle Kral, Işte böyle besleniyor lar ve günde yaklaşık ""000 liralık, ayda 30 bin llralık «mama» ylyorlar. Cünkü onlar aslan! izmir Hayvanat Bahçesi'nde dünyaya gelen ve 28 günlükken 21 bin lira karşılığında satılan Kezban ve Kral, «Kunta Kinte»nin torunlar, gibi. Annelerl de izmir'de doğmuş, iki kuşak ötesı ise Afrikalı. «Koca Af rikalı» aslonlar şimdi 3.5 aylık olmuşlar ve Istanbul'da «Yeni efendlleriınin vanında «Esarettem haberslz bebeklik dönemlerlnl ovun oynayarak geciriyorlar «Botanlc Garden» süs birkilerl vetlştlrilen ve bahce düzenlemesl vapılan bir yer. iklim nedenlyle her ne Aylık yemek masrafları 30 bin lira İki aslanın günlük menüleri kadar botanlk bltkiler yoksa da Işletmenin sahiplerinden Banş Alıcıoğlu burada bir «Orman havası» yaratmak Istemiş. Fenerbahce yolu ile denlz kıyısı arosmda kalan «bahcsıde şempanze, Midllll atı, papa • 1.5 KİLO HAŞLAMA ET • 2 KİLO SÜT • TEREYAĞI İLE PİŞİRİLMİŞ 1.5 2 KİLO HAVUC, PATATES, FASULYELİ SEBZE YEMEKLERİ.. «Kezban» ve «Kral»ın en sevdikieri oyun aslanlar; bahceye giren köpekleri, irilikleri olmalorına karşılık kedilerle de araları iyi bahcıvanlar bakıyorlar oyun oynuyorlar. Futbol, en sevdikieri oyunmuş. Fakat toplar pek dayanmıyormuş. Insanlara karşı cekingen davranan Kral ve Kezban, bahceve giren köpekleri irlliklerl ne olursa olsun ko futbol. Insanlara karşı cekingen davranan ne olursa olsun kovalıyorlar. Aynı aileden değil. pacaklarmış. Bayan Ahcıoğlu «En az bir yaşıno kadar bakacağız» dıyor. Irılestikten sonra evcilliklerini yitirmezlerse Kral ve Kezban «Botonic Garden*deki yaşamlarmı sürdüreceklermiş. ğan beslemeyl düşünürken, evlnde 7 aylık aslan besleyen bir orkadaşının önerisl İle Kral'ı satın almış. Bir başka arkadaşı Yalcın Ucuk da Krat'ın kızkardeşi Kezban'ı alarak «bahce«ye getirmlş. Aslan yavrularına valıyorlarmış. Aynı aileden olmolarına karşılık kedilerle de araları iyi değilmiş.. Banş Alıcıoğlu'nun eşi, aslanlorı «Başa çıkıncava kadar» beslemek amacında olduklanm söylüyor. Ku lübelerinin yerine kafes ya