Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İKÎ CUMHURÎYET 8 NÎSAN 1080 enaryosunu Yılmaz GöneyTn yczdığı vo yönetmenliğini Zski Ökten'in yaptığı cDuşman» adlı filmın Uluslararası 30. Berlin Film Şenliği'nde Seçiciler Kurulu tarafından «en lyi senaryo» ödülü ve Uluslararası Katollk Film Organizasyonu tarafından da «en ryi film» ödülü ile değerlendirildığı günterde, Türkiye'de de aynı film sansür kurulumuzca yasaklandı «Düşman»ın en iyi senaryo ödulünü almasında gerekçe oiarak tlnsani değerleri ve toplum yaşamını en iyt dile getirmesi» gösterilmıştir. Filmln Türkiye'de yasaklanmasındakl gerekçe ise «kamu duzenini ya da ulusal güvenliği zedeleyici» oluşudur. İçimizde blr duşman var ama, bu düşmanı senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı ve yönetmenliğini de Zeki Ökten'in yaptığı filmds oramamak gerekiyor. S olaylar ve görüşler "DÜŞMAN,, Mahmut T. ÖNGÖREN birlncllik ödütünö aldılar ve Türklye'nin yuzünü güldürdüler. Bu duruma yazın alanında da, tiyatromuzda da ve bazı ötekl sanat dallarımızda da sık rastlamaktayız. Ne var ki, özellikle her dönemde Dışişleri Bakanlığımız müzik ve resim gibi sosyal Içeriği bulunsa bile etkisi sinema ve tiyatro değin güclü olmayan sanat dallannın dışarda sergilenen yapıtlarına gelince, aynı kısıtlayıcı tutumu göstermiyor. Bu durumu şükranla mı karşılamak gerekir acaba? Hele bazı Türk müziğ) şarkıcılarının yurt dışı geziierinin bürokrasımiz tarafından nasıl desteklendiğinl gördüğümüz ya da duyduğumuz zaman gözlerimizin yaşarmasına, sanatımızın dışarda tanıtılması için gösterilen bunca uğraş karşısmda, engel olamıyoruz. Nitekım, ünlü romanı «ince Memedıin yine ünlü bir yabancı tiyatro ve sinema adamı tarafından fıime alma başvurusunun CHP ağırlıklı hükumet zamanında sansür kurulunca geri çevrilmesınden önce, Yaşar Kemal Fransada bir büyük ödul kazanıp kendısi için yapılan törende Parıs Büyükelçimlzi görünce, «Biz böyle şeylere alışık değiliz» d.yerek sevincini belirtmiş ve ortadaki celişkiyi de anlamlı bir biçimde vurgulamıştı. Bürokrası ceşitli Devlet kuruluşlarında çeçitli yollarla gerçekleştirdiği bu yasaklarla yurt icindekl ve dışındaki kamuoyuno sunuluşunj tümden engelledlği ya da geçiktirdiği sanat yapıtlarının yerıne ne koyuyor? Yasaklanan filmlerimizin yerine bugün ülkemizdeki hemen hemen tum sinemalarda seks filmlerinin oynadığını görüyoruz. Üstelik başkentin göbeğindeki sinemalarda bile ya en acık filmler oynamakta ya da şöyle böyle acık fılmlerin arasına o film lerle hic ilgisi olmayan başka kısa süreli acık sahneler rahatlıkla, en kücük bir denetim korkusu olmodan, sîkıştınlaDümektedir. Salt seks fılmlerinde mi bu böyle? Kâğıt sıkıntısınaan ve pahalılığından ötürü kitaplar basılmaz, basılabilenler da cok yüksek ederlerle satılırken, fotog raflı seks kltapları ise her yerds meraklılan gıcıklıyor. Kâğıdın cok doha ueuz olduğu dönem lerde yanlış kultür ve eğitlm politikalan nedeniyle okuma yazma hevesl ve alışkanlığı desteklenmeyen ulusumuzun basını izleyebilen cofc kücük bir bölümü günümüzde ekonomik bakımdan bir gazete bile satın alamayacak duruma gelmektedir neredeyse. Gazete okuyucusunun. kültürünü geliştirmesini blr kenara bırakın, cevresindeki olayları da öğrenememe tehlikesi vardır. İşte topiumuzun içındeki düşmanın da ama cı giderek bu tehliKeyl büyütmektir. Bugun ülkemlzde tiyatro da büyük blr bunalımın içindedır. Yıllardır sürüklendiğl ekonomik darboğazdan kurtulamayan özel tiyotroiar giderek perdelerlni kapamak zorunda kalmışlar ve ayrıca da sahneledikleri oyunların toplumsal lceriğinden ötürü ya hemen kapatılmışlar ya da her an kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmışlardır. Devlet özel tiyatrolara en kücük bir parasal yardımda bulunmaya yanaşmadı bugune dek. Son iki yıl içinde büyük aşama\ar yapan Devlet Tiyatrolan ise, son aylarda gördüğu müz gibi, yasaklanan oyunlardan ve görevinden uzaklaştırılan sanatcılardan gecılmiyor. Kısacası, Türkıye'de en geniş halk kitlelerine ulaşan sanat dallannın yaygınlığını azaltmak icin tüm egemen gücler birbırleriyle yarış ediyorlar. Bu yarış hızını her gecen gün artırarak sürerken, halkımızın önüne cıkarılan sözde sanat ise yenne göre salt oyalayıcı, yerine göre de yoz icerikten başka bir özellik taşımryor. Boyalı basın, kaset ve plcrk piyasası, seksle blrtikte şiddet ögelerini taşıyan filmler ve TV izlenceleri, Eurovision Şarkı Yarışmaları gibl yanşmalar ınsanımızın yaşamını dolduran ve onu cok olumsuz yönde koşullandıran birer korkunc güçtür artık. Tüm bu korkunc gücler giderek kıyıya itüen gercek sanatın yerini almaktadırlar, giderek atmışlardır. Eski dönemlerde lyi niyetlerle kurulan, ama son derece yanlış uygulamalor ve tartışmalardan kurtulamayan Kültür Bokanlıklan İse gercek sanatı destekleyecekleri yerde, kültür politikalan oluşturmaya kalkarak Bugün sinemamız gerek yıliardan tteri sürüp gitmekte olan sansür kurulunun yasaklamalanndan, gerekse ekonomik nedenlerden ötürü doğru duriist film yapomoz durumo gelmiştir. Her yıl binbir zorlukla oluşturulabılen alıı ya da yedl fümimizl gösterecek sinema bjle buımak olanaksız. Çünku ya sinema salonu sahiplsri bu gibi sosyal icerikli filmleri göstermekten «bombalanırız> kaygısıyla kacınıyorlar ya da sinemalarında kısa sürede dolgun gelir getiren bir başka türdeki fümlere yer vererek hem can nem de lcese güvenliğini sağiıyorlar. Her nasılsa cevrilmiş olan doğru dürüst filmlerimizin gösterim olanağını yok eden bu başka türdeki filrnler ise en aşağıîık ve en iğrenç seks konularım ıçermek tedir. cDüşman» ve onun gıbi olumlu filmleri yasaklayan sansür kurulunun, yasalan uyguiamaktan sorumlu olanlann ve devletin gücü bu seks filmlerine dokunamıyor. öte yanda bakıyorsunuz, Belgrat Film Şenllğine Drşışlerl Bakanlığı ve Kultür Bakanlığı tarafından göndenlen yıne senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı ve yönetmenliğini Zeki öktenIn yaptığı ve yurt dışına birincilık ödüllerinl toplamış olan «Surü» fılminin kutusuncn bir başka flim çıkıyor. Yugoslavya'da bir başka şenlığe gönderllen SOreyya Duru'non cGüneşli Bataklık> filminin oradaki gösterimine de yurt dışı temsilcilerimiz engel oluyorlar. Blr başka yabancı ülkedeki film haftasında gösterilen Yavuz Özkan'ın «Maden» adlı filmi icin yıne b,r yurt dışı temsilcimiz, tBu filmde patron kotu gösterilıyor» diye rapor yazabilıyor ve ondan sonda da yabancı ülkelerde filmlerimlzle yapılabilecek tüm film haftaları yasakianıyor. Türkiye'nin yurt dışı politikasını kötü yönde etkiler düşüncesiyle mi nedır b.lınmez, başta «Sü'ü» olmak üzere pek çok sayıdakı fılmierimızin uluslararası şenlıklere gönderilmesi bir yandan yasaklanırken, öbür yandan aynı fi'mler kendi olonakları lie katıldıklan ötekl uluslararası şenliklerde, yine «Sürü> örneğınde görauğümuz gibl. teman yitlrnmeetnden başfca blr flmeğ'e yo( aemadılar. Bu Kültür Bakanlıklarının bazen lyi niyet bile taşımadıkları düşüncesine kapılmadan da yapamadık. Yönetmen Suha Arın'ın faşistlerce kurşunlanarak tekerlekll iskemlesinde mü cadelesinl sürdürmeye zorlanan Server Tanllll lle llglli blr film yapım girişiminin Kültür Bakanhğınca yasaklandığını bugün pek az kimse biliyor. Yasaklanan bn film yapım girişimi, üstelik Kültür Bakanlığı'nın acmış olduğu bir yarışmayı kazanmış ve aynı bakanlığın söz konusu yarışma kurallarına göre yarışmacılara verdiği «Kazanan glrişimler bakanlıkca desteklenecektir» gibi bir yükümlülük sahibi de olmuştu. Ne yazık ki, verdiği yükümlülüğe karşın Server Tanilli ile ilglli filmin yapımından kacınan yetklliler AP azınlık Hükümetinin değil, CHP ağırlıklı Hükümetin Kültür Bakanlığı'nın icindeydiler. Sanat olanının önüne cıkarılan ceşitli b'Clmlerdeki yasaklamalar ekonomik zorluklarla da birleşince yaratıcı insanlar sanat yaşamlarının kuruyacağından kaygı duyuyorlar. Bu yaratıcılıktan yararlanacak olan halk ise büyük bir kültür boşluğu icine yuvarlanıyor. Günümüzde basılı yayınları postayla yerlerlne iletmek bile son derece önemli bir sorun. Cünkü PTT giderleri de bir hayli yukseldi. Başka örneklerde de gördüğümüz gibi, sanat yapıtlorının oluşumunda kullanılan arac ve gereçlerın ederleri de inanılmaz düzeye erişti. Arkasından da. eğer bir sanat yapıtı yasaklanmazsa ya da onun yaratıcısı belli antidemokratik yasaların hışmına uğramazsa, o sanat yapıtını halka ulaş tırmaya yarayan yolların ekonomik zorluklan geliyor. Kültür Bakanlıkları kültür politikalan oluş turmaya kalkarak zaman yitirecekleri ve gereksiz tartışmalara yol acacokları yerde, sanatı engelleyici yasaların ve sanat yapıtlarmın holka ulaşmasını zorlaştıran ekonomik engelleri ortadan kaldırmaya calışsalar yetmez miydi? Ama sinema sansürü ile ilgıli duzenlemenin bun dan önceki Kültür Bakanlığı döneminde nasıl olumsuz sonuçlara ulaştığını gördük. Ne var kl, sanatcıların önune tüm yosaklan bilerek getirenler, bu yasakların sürdürülmesine aymazlıklarından ötürü göz yumanlar ve kültür birlkiminden halkın cok geniş bir kesiminln yararlanması icin hic bir atılımda bulunmayanlar ve bulunmak Istemeyenler bilmelidırter kl, en zor dönemler ve en zor koşullar yaratıcılığı geç.ktirebilir. ama engelleyemez. Eğer engeller giderek artıyor ve ceşitli ürünlerin oluşmasını önlüyorsa. hic kimse ve yasa ve ekonomik zorluklar yarın meyvalarını verecek olan günümüzdeki kültürel ve sanatsal birıkimi ortadan kaldıramayacakt'r. İcimizdeki düşmanın yengiye ulaşmasını elbette bu bırikim engellemeyi başarır. Friedman, Lenin, Wilson, ve Atatürk... Y azının başlığı blr dizi unlü adamın adından Bunların arasında Friedman Türkiye'de taze bir şöhret oiarok parlamıştır. 24 ocak 1980'de Adalet Partisınin azınlik hükümeti, ünlü ekonomik kararlarını almadan önce Friedman'ı ulkemizde cok az kişl tanıyordu. Ekonomist dostumuz Aslan Başer Kafaoğlu, 1979'un mcyısında Tekin Yayınevince basılan cEnflasyonı adlı kitabında (Ne rastlantı?) şöyle diyor: « Son zamanlarda Friedman kapitalist çevrelerln büyük adı. gözde, ünlü ekonomisti. Eğer bu kitaba Friedman'ın son acıklamalarını koymasaydık, cok kişi bizl bur|uva ekonomistleri tam anlatmamakla suclayabilirdi (...) Burada onun (Friedman'ın) Nobel Ekonomi Ödülünü alırken yaptığı konuşmada verilen bicimiyle enflasyonu özetleyeceğiz.» Acaba 24 ocak 1980 ekonomik kararlarının miman Turgut Özal, Friedman'ı tanır mıydı? Tanısa ne çıkar, tanımasa ne yazar? Bugün Türkiye ekonomislne giydirılmek istenen deli gömleği, son yıllarda (En başta Dünya Bankası uzmanlarından başlayarak) ceşitli kaynaklardan Türkiye'ye önerilmekteydı. Ancak bu satırlarla Milton Friedman gibi bırisını azımsamak istediğım sanılmasın. Bovle bir kusur veya bılmcsızlik, insanı gülünç eder. Kapitalist ekonomistlerin kâğıt üzerindeki bulguları, kuşkusuz kendine özgü bir dünyanın ürünleridir. Eğer Friedman'ın kurduğu Şıkago Okulu yeryüzünde süngü zcruyla bir uygulama alanı bulabilırse (Şill gıbi) nice cesedin üstünden silindir gibi geçen ekonomik kurallar, elbette kapitalist ekonominin evrensel cıkarları adına yenj yerel dengelerini oluştururlar. • HESAPLAŞMA.. Eczanelerde Hekimler Burhan ARPAD Blndokuzyüz yirmiden günümüze blr oltmış yıl gecen ıstonbul'da cok şev değışti, pek cok şey de yok oldu. Değişımlerin coğu getırdiğl sağlam temele dayanmayan özenti benzetmeler. Yokedilenler ise azbucuk da olsa blr kültür geleneğıne, toplumun oluşturduğu alışkanlıklara dayanan olumlu yanlar. iyi komşuluk ilişkilerl; cEv alma. komşu a!» atalar sözüyle dıle getirllirdi. Günümüz istanbul'unda komşuluk tlişkileri yıkyapsatcının yüklü vurgun hesaplarına yerini bıraktı. Yok olan İstanbul gerceklerlnden biri de eczanelerde hekimler. İki katlı tahta evlerln sıralandığı Arnavut kaldınmlı 1920 İstanbul'unda günümüz ölcülerine göre guzel bllinen dış görünüşler pek yoktu amma, herşeyden önemli olan iyi komşuluk illşkıleri vardı. Bitlşik evln yatalok hostasına sabah akşam uğrayan, ceşme üstündeki evde oturan yoksul alleye, onu Incıtmeden yardım eden komşular coğunluktaydı. Komşuiuk. insanlar arası iyi ılışkilerln vazgecilmez bir öğesiydl. Şimdi kımselerin bilmediğl, bllenlerin de unutmuş göründuğü daha başka olumlu durumları da vardı. Hekım ve hasta llışkilerı. Tam Gün Yasası mı, özel muayenehanell uzman hekimler mi, diye sert tartışmalar yapıldığı günümüzde, konunun insancıl yanı unutulmuşa benzıyor. Oysa, oltmış yıl öncesinin kara suratlı tahta evler istanbul'unda hastahekim ilişkilerl örneklik bir düzeydeydi. O gunlerln İstanbul'unda coğu semt eczanelerinde kücük bir yazı masası arkasında hekimler otururdu. Hastalarına oracıkta bakarlardı. Önemsiz bir para karşılığı. Ustaları Hlpokrat hekim adına and ictıklerinı unutmayıp yoksullardan para almayan, hatta ılaclannı ödeyenleri vardı. Eczanelerde hasta muayene eden hekimlerin öyleslne blr gözlem sezişi vardı ki, coğu yanlış uygulanan tahlil, röntgen ve test gibl ön araştırmalara başvurmadan, hastalığı bulup llacını vermekte, günümüzün cok pahalı kimi hekimlerinden daha başarılıydılar. Zira hasta oiarak başvuran klşilerin çoğunu cocukluklarından tanırlardı. Cocuklukta, gençlikte ne hastalıklar geçirdiklerinl bilirlerdl. Zira onlar, istanbul kenar semt insanlarının <aile hekimi>ydiler.. Altmış yılda dünya hekimliği büyük aşamalar yaptı. Verem ve ısıtma önemsiz hastalıklar oldu. Mucize ilaçiar, hekimlerin başorısını kolaylaştırdı. Fakat hekim ve hasta crasında cok gerekli insancıl ilişkller yokoldu. Günümüz Istanbui'unda iki tür hasta ve hekim ilişkisi var. Günde ortalama seksen yüz hastaya baKmak zoıunda olan Sigorta hekim.'eri gerceği. Bin lirayla başla\cn muayene odasına giterken hosta bakıcıya 6nc9«1en ödenüen vizıte paralı ünlü hekimler dünyası. Fakot her iki durum arasında şaşılası blr benzer yan vor, Sigorta hekıml de, pahalı uzman hekim de başvuran klşlnin vücut ve ruh yapısını hemen hic tanımıyor. Coğu baştan savma ve hatta yanlış tahliller, bozuk cekilmiş röntgen filmleri ve sudan yorum raporları, bir de laf ebeiiği testlerle yetiniyorlar. Sigorta hekimi hastayı dinlemekten cok, hastanın sıra numarasına göz atıp daha kac kişi kaldı diye. oklındon geciriyor. Pahalı uzman hekim, hasto anlotırken ya telefonla konuşuyor, ya önundeki kâğıda birşeyler karalıyor. İki tur hekim de. fabrikaların yeni gönderdiği ilâcların o cetrefil anlatımlı acıklama kâğıdmı okuyup kimi yan toslrlerl gözönunde bulundurmadan recete yazıyorlar. 1930'ların İstanbulundan ic hastalıkları uzmonı blr Prof. Dr. Tevfik Salim Paşa vardı. Üc liraya hasta bakordı. Yıllardır arka ağrısı ceken bir yakınımdan dlnlemistim. Prof. Tevfik Sâlım, yarım saate yakın sormuş, dinlemiş, sonra kulakla dinlemiş, nabız ve solunum kontrollarını yapmış, notlarını o hasta adına actığı bir dosya kartına dikkatle yazmış ve röntgen ya da tahlil gereksiniml duymadan: cic organlardon yana hicbir hastalığmız yok. İstersenlz blr sinir hastalıkları heklmine başvurun!» demişti. Tevfik Sâlim Paşanın yarım saatlik cok dikkatll blr muayene sonunda vardığı gözlem doğru cıktı. O yakınım bugün de yaşına göre sopsağlam yoşıyor. Hekimler arosında pek cok tanıdığım hatta yakın dostlarım vardır. Yuzyıl başından günümüze Türk politika hayatına, edebiyat ve hatta tiyatro dünyasına katılan heklmlerimız de vardır. Diplomalı aydınlarımız arasında en olumlu yerl hekimlerimız haketm.^tlr. Mesleğe başlarken gerekli ipokrat hekim andına coğu bağlı kalmıçlardır. Aralarında, Turkiye'nln olumsuz koşullan nedenlyle boğlı kalamayaccklarını düşünerek, and lcmemekte direnen sevlmli dost hekimler de vardır. Bu yazı bir sitem. bir eleştlri değil, günümüz TurMyeeinln kiml üzücu gerceklerlnl belirtmek lclndlr. HeMmlerin de hastalandığını, hekimlerin de öldüğünü biimezllkten gelebillr miyiz? Cumhuriye İhtiyacımız temin edilecekmiş Uadeslyle «Tetkilı edllmekte bulunin yeıu mukavelede şeh rin bu ihtlyacı tenatn edılece^ıni», ^oy ledıSine gore feshin vaıit olmadı?uıı a* rahaten ima (! > etmls oluyor! Bu vaziyete göre tstanbui halkının ve istanbul sehrj mümessillertnin senelerce devam eden feryatîarın; dınleyecek blr tek kulak buluı> rauyor demektlr, a bız buna bir türlü ınanamıyorua Yenı mukavelenameyl efkân umumiver.in tetklk, mütalea ve tenkidme arzetmeden Terkos ımtiyazır.ı. sessiz ve sedasız temdlt eylemekle belkl blr emn vaki yaprnak mümicün olur; fakat muh&kkak kl çok fena, cok fena blT sey vapılmıs olur. tTannı jrazeteslnlrj sahip ve mfldurü mes' ulü Arif Oruç Bey elkan umumlvevl t«h 1930 8Nisan Müdürü mevkuf olduğu için "Yarın,, gazetesinin intişarı DOĞRU DEĞİL Mİ ? menedildi Terkos Kurap&nyası İdare Meclisl aıasından Muhtar Bey gazetecilere, tTerkoa Şlrketlnln yenl mukaveleslnin tetklk edilmekte olduğunu. bu suretle »ehrin su lhtlyacının temin «lileceeinl söy leml» ve Sirketin reshedllmesiyle llgrt!i rtvayetlenien haberdar olmadıguu U&ve etmlstir. Muhtar Bej bu Çünkü acık r e irtk&r yapılmayan jeyler lyi de olsa halfan katlven ltlmadıtu Menueketln rylllgl namına, Terkos Kuır panyası mukavelenamesl nesrediliD halkın ve matbuatın fikirlerl alınmadan temdit edUecek. dlyoruz OOĞRO DEĞtL MI? Paramız Nüfus başına kaç lira düşüyor? Cemlyeü Akvamın Otüsadi ve lhsai nesrtyatına göre Türklye1 de nufus başına isabet eden doliT 1913 senestnde lthalatts 9.14 ıbracatta 4,81'dir. 1927 senesinde ise ithalatta 11,30 ve ihr«catta 6.73 dolar ldi. Yunanistan'a üelınce lüıalâtti, nüîus başına 23,76 ve ihracatta 11,38 dolar isabet etmiştlr. HEM NALINA HEM MIHINA ERKEK BİRLİĞİ Kadınlani} haklarım elde etmek için erkeklere Karşı mücadele maksadı ile teşekkül etmlş olan Kadın Bırligi, bütün bu hakjan istlhsal ettiği için artık luzumsuz bir müessese hiiine geldl. Bundaa soors TCariın Birliji yerine bir Erkek Birliğı tesls etme11. Niçin mı? dedinız. Gittikçe kuvvetlenen kadınlar erkeklerin bü tun haklannı ellenn MERSİN VE TARSUS'TA AFET! Merstn 1 (Bn. Mn.) Mersln re bilhassa Tarsus civannda menenjit hastalıŞı salgın blr halde tcrayı hükmetmektedir Memlekeün her tarafından bu muhlde gelen binlerce pamuk amelestnln gelip gittigl bu mevslmde »ciı tedaUr abnmazss hastalıÇın önüne geçllemeyecek ve her tuafa sirayet edecektlı Vaziyet ehemmiyetle nazan dik. ylc curmO lle adUyey» •evk ve lfadesJ alınarak tevklfaneye gönderilmlîtt. Istlnt&k hâkirai rra mesele etrafındakı tah kikata devam etrnektedir. Arif Oruç Bey tahlıye bakkında bır talepta bulunmamıştır. Kendisi rah&tsız oldugundan tevkifane bastanesine nakledilmlstlr Arif Oruç Beyln tevkifinden sonra gazetenin müdürü mesulsOz kalması dolayısile nesredilmemesl iktiza ederken Kaıet« dün de cıkanlmıstır Bunun uzerine gazetede lmzasj lle yazı yazan Ertufnıl Çemsettin ve o gece sekreterlik yapan Kemal Ahmet Beyler müddeiumumilişin emriyla bugün polis mOdüriyetlne davet ve müddelunr'iniliğe sevkedlleoeklerdir. Maamaflb kendllert tarafından vapılan son Desriyat müstelziml mesuliyet dejilse p» zeteyl sahlp ve müdürü olmadıgı halde çıkarmalannm mesullyeti müstelzim olduguna dair kanunda blr sbrahat yoktur. Mumaileyhlnin dun tevkif edildiklerlne dair vaki olan nesrlyat dofru değildir. Gazeterün bugünden itibaren neşredilmesl ve dünkü nüshanın tab'ına devan olunma* a menedllrnistlr. Ama önümüze Milton Friedman gibi adlar sürüldüğünde kendi kendimize sormak gerekmez mi: Acaba yeryüzünde Friedman'ın öngördüğü kurallar mı işlerllk kozanmaktadır? Yoksa Lenin'in ortaya koyduğu yasalar mı gitgide geçerli olmaktadır? Eğer böyle bir soruyu ortaya atarsak, yazımızın başlığındaki ikınci ünlü adama değinmiş oluruz. Lenın, bızim tarihımlzde yeri olan bir kişldir. Ustelık New Yorklu, Şıkagolu, Teksaslı. sözün kısası tüm Amerıkalılara sempatısını şu ilkeyle vurgulamıştır: Bızım başanmız. Rus devrimci atılımıyla Amerikan pratik anlayışını boğdaştırmakla gerçekleşebilır. Lenin'in yalnız Amerıkalılara değil, Atatürk'e karşı da sıcak bır yaklaşım içinde bulunduğunu tarıh yazıyor. Mustafa Kemal Paşa da Lenın'e eşdeğerli bir muhabbet gostermıştır. Acabo Gazi Paşa, o sıra pek gecerli olan VVılson Doktrıni'ne neden kulak asmarrış da, Lenlnizml önemsemiş ve Türkiye'deki Amerikancıların tumünü elinin tersıyle bir kenara ıtmişti? Üstünde durulması gereken bır soru do bu değil mldir? ABD Cumhurbaşkanı Thomas VVoodrov» VVilson'un ortaya attığı doktrin de azımsanacak bır öneri değildir; en aşağı Eisenhovver Doktrinl veya Marshall Programı kadar etkıli bir dünya görüşünü gündeme getirmlştir. Ancok tüm Amerikancı sivıl asker aydınların baskılarına karşın, Atatürk, güclü ABD'ne yanaşmamış, sonunun ne olacağı belırsiz Leninızm ile yazgı bırlıği yaprrayı öngörmuştür. • Şlmdl OECD, IMF, Friedman üstune Iş tutan ve evrenl solt Amerlkan dünyası sanan Türkiye'de acoba bir tarihsel soru daha ortoya cıkmıyor mu: Atatürk Lenin'le işbırllği yaparken yalnız bir sovaş dayanışması mı sözkonusuydu? Yoksa belirll bir dünya görüşünde anlaşma mı vardı? Atotürk fBugün gunün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin ıryanışını öyle görüyorum.» derken Lenin'le gelecek dünyanın cizgllerinl çekmekte bir görüs uyumu içinde mlydi? Şlli'de tFrieamanlzm» gecerli olablllr; HongKong Icln aynı şey söylenebilir. Bir de evrensel acıdan dünyada neler olup bltiyor? Değişim ne yönde gellşiyor? Tonrı Izin verlrse, yarın bu soruya bir yanıt arayalım. (1953 1976) Bu Güzel Topraklar Ve Bu Sıcak Halk Icln Neler Verilmez kı... Sert, 8 Nisan 1976 Konlı Perşembe'de Yltlrdik.» Hakan YURDAKULER AİLEN İSTİKRAZ! İngiliz dayinler vekili M. Vayt'ın kanaati ne imiş? tFinandal Tlmes» gizetesınin verdıti habere gore İsgıllz d=ıyinler rekUl M. Vayt dayinler meclısine ve îngiltere Harîdye Nesaretine Türkiye hQkürr.eti erkarj ile vaki olan mükâlemelerl hakkında izahat vermek uzere Londra'ya Citmi5tir. Bu gazeteye naz&rac U Vavt vazivet hakkında nikbindir ve hartd bir istikrazın Türklye'yı müskül&ttan kurtararsSı kanaa Ondedlr Fbkat bu yeni istikraz için büsbutün ba^ka teminat KösterllmeUdİT. Emanetle Vılâvet biriesflrildlkten sonra meydono cıkacak hllkat garibesl. GÜREŞ CUMAYA BAŞLIYOR GQrej müsabakamız cums güna saat ikide BeyoJlu Halk Fırkası bio^sındeltı idman salonunda ba^laya. caktır. MOsabakaT ISÜraK eden fru& reşçller arasmdm 1928 Olimpiyat dün n> sloncısı olao ve epey rnüddetten berj Paris'te bulunan Nurt Bey ılc dunya »eMdndsl Salm Ber bolunnuüEtAdır. MOrabakalar dSıt na!ts kadar devun edeeeltir. Snnte 7 Gandl'nln dlgeı ogln ^frrimrft<VrinV^ gönül* lülerin b&şına geçmek uzere orsya gitmtşür. Mezkur gönüUülertn başınds bulunmakta olan kardeşi dOn Bhim rad'e gönderümis olan müsellah pollsler tarabodao tevkil edilmisür. DAndl 7 (a.a.) Oandi'nin tareftarlanDa valnn kaçak tuz kullanmak tashhüdünü mutazamnıın bir varaka imza ettirmek nlyetinde bulundugu zao nedillyor GandPnin kardeşi tevkif edildi Bahri konferansta itilâf ümidi Londrm 7 ( s . m.) Amerik&n murahhaslanndan M. Gibson telSİ2 vasıtasıyla Amertka'da nesredilmls olan bir nutkunda 3 devlet arasında bir itilaf üusulü imkanında ve 5 devlet arasındi bir iöİM husulü hakkmdaM ümidinderı babsetmls» tir. îmar ve İskân Bakanlığından SINAVLA İDARİ VE TEKNİK MÜFETTİŞ YARDIMCISI ALINACAKTIR Bakardığumzda boş bulunan kadrolara tdari va Teknlk Mufettiş Yardımcısı aşatıdakj koşullarla alınacaktır. \ Hukuk. Siyasal Bllgiler. İktlsat Fakültelert tktlsadi ve Ticari ntmler Akademilerinden veya Ortadoğu Teknlk Oniversitesl Idarl Ilimler Fakultesi'nden. Teknlk Üniversiteler, MimarUk ve Inşaat Fakülteleri, Ortadoğu Teknlk Onlversitesl Mimarlık ye İnşaat Bölum veya Teknik Okullar Mimarlık, İnşaat ve Harita Mühendisliği bölumleri ile bunlara eşdeğer yerli ve yabancı Fakulte veya okullardan mezun olmak. 2 Devlet Memurlan Kanunu'na göre memurluğa alınmasına engel durumu olmamak. 3 1 Ocak 1980 tarihinde 30 yaşını geçmemlş olmak. 4 Yazıh smav 24 nisan 1980 25 nisan 1980 tarihinde 2 gün süre ile Ankara'da Idari ve Teknik Mufettiş Muavini adaylan arasında ayn ayn yapıIacaktır. Yazıh sınavda başanlı olanlar sözlu sınava tabi tutulacaklardır. 5 Ilgililer konuyla llgili aynntılı bilgilerl Ankara'da Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, Istanbul'da Belediye Sarayi Kat 4 Oda. 430dan dlğer illerde II Imar Müdürlüklerinden alabilirler. 6 Isteklilerin gerekli belgeler ile birlikte en geç 21 nisan 1980 gunu saat 18 00'e kadar Bakanlık Teftis Kurulu Baskanhgı'na basvurmalan gereklidir. Köprü parasının ügası Köprü parasının fcaldırılmasuıa dalr olan kanun l&ylhası Dahlüye encümenlnce kabul edilmiştir. Lâyiha bütçe eneömeninde de mOzaken edllecektlr. • S&nlU: Cnmhoriyrt Matbaaeılıfc ve Gazetecflfk T.V.S adına: NADtB NâDt • Genel Vayın Müdürü : Oktay KURTBÖKE m S Vmlslert MüdflrO : Orban EBtNC 0, Basaa ve vayan: Cmnhnrlvet Hstbaacihk ve Gaaetccülk T J 4 . S . Ckjaloglu TUrkoeab Cad. No. 39 • <1 • Posta Kurusu: 24tt tSTANBUt Tde> foo: 30 87 03 CUMHURÎYET BASIN AHLAK VASASINA UTMAVI TAAHHÜT EDEB. m BÜROLAR: ANKAIU Konuı Sokak 34/4 Ymisffhtr Tel: 18 33SS 17 £8 35 A tZMİR: HaiH Ztya Bulvan No 85, Kst: 3. Tel: 35 47 09 13 13 30 • âDANA: Ataturk Cad Turk H&va Kurumu t« Hsaı Kat 3 No: » Tel: 14S50 1 8 7 » ABONE ÜCRETLERİ 1 S • U TAKVİM 8 NİSAN trasak «J0 tkJndl 16J5 Gtines H3\ Aksaro 1941 1980 ÖSle 1SJ« Tatn 2146 rort let Turt dıs X» «00 1200 8 «00 «00 1.800 İ.600 »300 v« sCntı üçak Ocrett gnrplarma l