25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
fK ! CÜMHURÎYET 1 MART 1Ö80 ükümet, duzenl kurtarabîîmek lcln. kendl mantığına uygun bir ekonomlk paket sundu. Artık, herkes her şeyı yapmakta serbest olacaktır. örneğin, isteyen kendi dövizlni ıstediği gibi arayıp bulacaktır. Kim ne isterse onu yapacak. istediği fiyata satacaktır. Ama bu «liberaliznj» Türkiye koşullarıyla sınırlı bir liberalizm olacaktır. Yani, «bir taraf» serbest kalacak, «öteki tarafın» ell kolu bağlanacaktır. Cünkü, AP hükümeti bakımından, düzeni kurtarabilmenin başka yolu yoktur. Dikkat edilirse, ürettiğimizden cok tüketmeyelim diyorlar. Kısacası. tüketimi kısmak istiyorlar. İşte bu kısıntı, işci stnıfıyla emekci kitlelerln özerine yıkılacaktır. Çalışan kesimin gelirinl sınırlayıp hepimizi yokluğa ve yoks^uğa alıştırocaklar. Bunu sağlayabilmek için de. demokrasiyi budayıp herkesi susturacaklar. özetleyecek olursak, Demirel'in bu ekonomik modeil cbir tarafı» tam özgür kılarken, «öteki tarafı» ekonomik ve politik bakımdan kısıtlayıp kayıt» layacaktır. Böylece, insanlar ezilecek ama, canto başla savunduğumuz ekonomik düzen yaşayacak ve vaşatılacaktır. H olaylar ve görüşler KIDEM TAZMlNATI SINIRLANAMAZ Turgut KAZAN başkalanna tabf olan ?şçl ve müstahdemlerl, her türlü dar gelirlileri ve yoksul kimseleri himaye»den sözediyor. Demek ki, sosyal devletin görevi bu «himayeyi» gerçekleştirmektir. Yine Anayasamızın 42. maddesi, açıkça «devlet, calışanların insanca yaşaması için, sosyal, iktisadi ve mali tedbirlerle çalışanlan korur» diyor. O halde, bir iş yasasıyla işçinin «azaml» hakları değil, ancak «asgari» hakları getirilebilir. Çünkü, asıl amaç işçiyi belli bir düzeyin üstüne cıkarabilmektir. Koruma görevi bunu gerektirir. Yoksa. işçinin kendi çabası ve pazarlık gücüyle gelirini artırabilmesi, sosyal durumunu düzeltip iyileştirmesj yasayla önlenemez. Bu bakımdan iş hukukunda iş yasalarının işçileri koruyucu «asgari» koşulları düzenlediği kabul edilmiştir. Yani, işçiler yasal hakiarını sözleşmelerle her zaman artırabilirler. Bu ilke. iş hukukunun en temel ilkesidir. Kısacası. kıdem tazminatına tavan getirme girişimi, anayasamızm sosyal devlet ilkesiyle celişir. nın getirdlğl bu cduzeitme» hakkını sınırtayamaz. Çünkü, anayasamızın 47. maddesi «toplu sözleşme hakkının» hangi amaçlarla kullanılabileceğini göstermiş, ama bu hakkın sınırlanabileceğini söylememiştir. Bu demektir ki, anayasa» mız toplu sözleşme hakkının sınırlanabileceğini kabul etmemiştir. Gercekten, çeşitli hak ve özgürlükleri düzenleyen bazı maddelerde, o hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı ayrıca gösterilmiştir. Örneğin anayasamızın 40. maddesi «calışma ve sözleşme özgürlüğüne» yer vermiş ve maddenin 2. bendinde «bu hürriyetlerin kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği» belirtilmiştir. Durum bu olunca, olağan sözieşmeler «kamu yararı amacıyla» ve yasayla sınırlanabilir ama, toplu sözleşmelerin sınırlanabileceği kabul edilemez. Madem ki, anayasa hangi hak ve özgürlüklerin hangi koşullarda sınırlanabileceğini teker teker göstermiştir, o halde sınırlanacağı anayasada belirtilmeyen hak ve özgürlükler sınırlanamayacak demektir. İşte, toplu sözleşme hakkı da Sînırlonamayacak hakların başında gelir. Oysa, kıdem tazminatına tavan getiren bir yasa hukmü, anayasal bir hak olan toplu sözleşme hakkının sonu olur. Şimdi. kıdem tazminatına ilişkin tasarıyla ilk adsm atılmış oluyor. Bu adımın ardından ücretleri durdurma yahut artışı durdurma yolları aranacaktır. Belki, Olağanüstü Haller Yasasıylo bu amoca varılacak, belki başka olanaklar buluncaktır. Yani. ne yapılacaksa yapılacak, tüketimi kısabilmek için calışanların gelirl azaltılocaktır. Bu bakımdm, kıdem tazminatım sınırlamaya dönuk girlşim. önümüze sunulan ekonomik modele uygundur. Ama bu girişlml planlayanlar, bir noktayı görmezlikten geliyorlar. Kıdem tazminatım smırlamak, toplumumuzun bugünkü koşullarına ve Anayasamıza aykırıdır. Çünku. her şeyden önce içinde yaşadığımız toplum bu kalıba sığmcz. Ne var ki. biz burada sorunun toplumsal boyutlarını konuşacak değiliz. Sadece, Anayasa karşısmdaki durumu eie alıp tartışmaya çalışacağız. Bakalım, bizim Anayasamıza göre, kıdem tazminatına tavan getirebilme olanağı var mıdır? Hemen belirteiim ki, Anayasamızın 2. 42 ve 47. maddeleri böyle bir sınırlamayı engeller. 2. maddeye göre, «Türkiye Cumhuriyeti.... sosyat bir hukuk devletidir.ı Buradak) «sosyal devlett kavramı cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alır. Yani, Anayasada bile sosyal devlet ilkesine aykırı değişiklikler yapılamaz. Sosyal devlet Ise, özellikle calışan kişilerl koruyan devlettir. Nitekim, 2. maddenin gerekçesi «iktisaden en zoyıf olan kişileri, bilhassa Işlerl bakımından llk Adım Sözleşme Hakkı Anayasamızın 2. ve 42. maddeleri bir yana bırakılsa bile, 47. maddenin açık hükmü karşısında kıdem tazminatı sınırlanamaz. Gercekten, 47. mGddeye göre, «işçiler, işverenlerle olan münasebetlerinde iktisadi ve sosyal durumlarını korumak veya düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev haklarına sahiptirler.» Bu anayasa hükmüne göre, yasadaki kıdem tazminatt hakkı hem süre hem ücret bakımından toplu sözleşmelerle artırılıp yükseltilebilir. Kısacası. toplu sözleşme hakkı anayasal bir haktır. İşçiler. bu hakiarını iktisadi ve sosyal durumlarını düzeltmek için kullanacaklardır. Kıdem tazmhıatını geliştirmek de «iktisadi ve sosyal durumları» düzeltmeye yarar. Onun icin, hic bir yasa anayasa Anayasal Durum Bakanlığın Tasarısı öyle anlaşılıyor ki. hukümet bu tazminatı sınırlamakta kesin kararlıdır. Gazeteler, Çalışma Bakanlığı'nın bir tasarı hazırladığını söylüyor. Tasarıya göre, kıdem tazminatının bir yıilık tutarı, 30 günlük asgari ücretin 7,5 katını aşamayacaktır. Görüldüğü gibi, bu tasarı Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş eski hükmü yeniden getiriyor. Gercekten, kıdem tazminatının sınırlanması olayı yeni bir olay değildir. İlk kez 4/7/975 günü vürürlüğe giren 1927 sayılı yasa, Iş yasasını değlştlrlrken aynı düzenlemeyi yapmıştır. Bu yasayla ilgili hükümet tasarısında böyie bir hüküm yer almıyordu. Hatta, sözkonusu hakkın sözteşmelerle artırılabileceği belirtiliyordu. Ama tasarı meclisteyken, Demirel hükümeti kuruldu. Bunun üzerine, Bütçe * Plan Komisyonu tasarıyı geri alıp kıdem tazminatı* na bir tavan koydu ve işçi lehine değişiklik yapılabileceği yolundaki hükmü metinden çıkardı. Meclis de bu görüşü benimseyince, kıdem tazminatı sınırlanmış oldu. 1927 sayılı yasanın bu hükmü, nlteliğl bakımından geniş tartışmalara yolaçmıştır. Bazı yazarlar, toplu sözleşmelerie yasadaki tavanın oşılabileceği görüşünü savundular. Ama Yargıtay 9. Hukuk Dairesi yasal sınırı «emredici» say dı. Gercekten. yasadaki sınır «emredici» bir sınırdı. Bu sınırı emredici saymayanlar, aslında anayasal bir yorum önermiş oluyorlardı. Ancak, bir yasadaki yasak yahut sınır anayasal yorum yoluyla aşılamazdı. Yasa hükmünü yorumlamak başkaydı. o hükmün anayasaya aykırılığını tartışmak başkaydı. Onun için, Prof. Münir Ekonomi ile Prof. Metin Kutal'ın, Prof. Nuri Celik'in ve Prof. Seza Reisoğlu'nun, soruna bakışları. kıdem tazminatım sınırlayan bir hükmün anayasayla bağdaşmayacağını vurgulamak anlamına geliyordu. Nitekim. Seza Reisoğlu 47. maddenin «toplu sözleşme özgürlüğüne herhangi bir kısıtlama» getirmediğine işaret ederek, sınırlamanın kabulü «anayasanın 47. maddesine aykırı olur» diyordu. (Seza Reisoğlu, Milliyet 20/, 11/1975) Bu tartışmalar sonucu madde itlraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürüldü. Anayasa Mahkemesi de 23/1/979 gün ve 79/6 sayılı kararıyla maddeyi blçim yönünden iptal etti. İptal kararı (yayın gününe göre) 14/4/980 günü yürürlüğe girecektir. Burada, Anayasa Mahkemesi'nin aynı doğrultuda ve işçi aleyhine olan 19/4/1977 gün ve 77/46 sayılı iptal kararı için bir yürürlük süresi tanımadığına işaret etmeliyiz. Ayrıca, hükümetlerin ve yasama organının da yine biçim yönünden iptal edilmiş kıdem tazminatına ilişkin yürürlük hükmünü bir daha duzenlemek istemediklerini belirtmeliyiz. Yani, işçi lehine oian kıdem tazminatının yürürlük hükmü, unutulup gitmiştir. Ne var ki, tazminatı ı sınırlama glrlşlminin hiç unutulmadığını görüyoruz. Cünkü, tüketimi kısabilmenin tüm yükünü emekçilere yıkmak, yeni ekonomik modelin doğal bir sonucu oluyor. örneğin. herkes için geliri yahut servetf bir aylık asgari ücretin 7,5 katıyla smırlamak kimsenin aklına gelmiyor. Ama düzenin çarkları. işçinin biricik güvencesi olan kıdem tazminatım eritip yemek istiyor. İşte, sınırlama girişiminin tek amacı budur ve bu amaç yukarıda söylediğimiz gibi anayasamızın 2,42 ve 47. maddelerine aykırıdır. Pet'r Oil'un Ardındakiler, urovision şarkı yanşması neden bilmem Türkiye'de her yıl olay yaratıyor. Bu sene de öyle oldu. Bestesi Atilla Özdemiroğlu'nun, sözleri Şanar Yurdatapan'ın olan Pet'r Oil şarkısı Eurovision'a gönderilmek üzere seçildi. Ne var ki yanşma sonuçlanıp ödüller dağıtılırken bazı gazetelerin deyimiyle bir «skandal» patlak verdi. E Birinciliği kazanan Pet'r Oil şarkısmın sözlerini yazan Şanar Yurdatapan, TRT'nin kendisine verdiği ödülü almadı. Yurdatapan'ın açıklamasına göre TRT Genel Müdürü Kasaroğlu, şarkımn sözlerini değiştirmek için baskı yapmışti; sanatçı da bu baskıyı protesto etmek için ödülü reddetmişti. Olaydan sonra ortalık birbirine karıştı. Bazı boyalı gazeteler Şanar Yurdatapan'a saldırdılar. Sanatçı ödülü alsaydı, baştacı edilecekti; başdüşman sayıldı. I Oysa bir sanatçı kendisine verilen ödulü reddederse, olayın üstüne eğilmek gerekir. TRT'de başarı armağanına ulaşmış bir kimse, neden protesto eylemine geçer de bir dizi ilişkis|ni bozmak rizikosunu göze alır? TRT yönetiminin bu işte suçu yok mu?.. TRT Genel Müdürü Dogan Kasaroğlu'yu yirmi yıldan beri tanınm. Zamanın en solcu gazetesi Tanin'de ben köşe yazarıyken Ankara Bürosu şefi olan Doğan'm bunca zengin meslek deneyiminden geçtikten sonra TRT'deki görevine atanınca, daha dengeli bir yönetim biçimini benimseyeceğnıi san, mıştım. Ama öyle olmadı, olmuyor. Kasaroğlu'nun geçmiştekı kişisel birikimleri mi kendisini bu yola itiyor? Iyi saatte olsunların el altından baskıları mı var? Bilemem... TRT gün geçtikçe sola karşı bir savaşım odağı niteliğine dönüşmeye başladı. Oysa demokrasi sağlı sollu bir rejimdir ve bu dengenin güçleri Türkiye'de oluşmuştur .TRT bu dengeyi korumadıkça, ne inandıncı olabilir. ne güçlü, ne de başarılı... Geçenlerde yayınlanan bir genelgeyle büyük sanatçı Ruhi Su ile Zülfü Livaneli'nin türküierine TRT'de ambargo kondu. Dil konusunda TRT'nin sağdan geriye dönüş çabalarına giriştiği izleniyor. Televizyonun haberler saati artık sağin tam güdümüne girmiştir. Elindekı haber bültenlerini okumaktan başka görevi olmayan bazı spikerlerin de «solcudur» diye ekrandan uzaklaştınldıklannı işitiyoruz. Televizyondan açık oturumlar kaldırılmış, yerlerine Bakanların basm toplantılan konmuştur. Hafif müzik parçalan bile sansürcübaşı kafasıyla kıyıma uğruyor. İşte bir örnek*. Surtaç Ali Birmanlı'nın «Ağlama Bebek» adh türküsü: «Dünyaya açtım gözümü / Sürüdüm yerde dizimi / Güneş kavurdu gözümü / Vurur davul gibi yürek / Neden ağhyorsun bebek / Yürüdüm dağları gördüm / Denizde ağlan gördüm / Paşalar beyleri gördüm / Sıkıldı çatladı yürek / Neden ağhyorsun bebek / Bir yar sevdim aldı ölüm / Gurbet ele düştü yolum / Yoksulluğumuz kader mi gülum / Kırsın kabuğunu yürek / Neden ağhyorsun bebek / Dağı delmeye giriştim / Mevsimle yıllar yanştım / Canlar seline karıştım / Güneşe erişti yürek / Neden ağhyorsun bebek...» , , ,M» . TRT Hafif Müzik Denetleme Kurulu bu sözlere yayın yasağı koymuştur. Neden derşiniz? İnanmıyacaksınız, ama, gerekçe şöyledirs « Politik mesajı var...» Böyle örnekler bir değil, iki değil..» TRT kafası «yemini arayan uçan kuşa komünist diyen» bir mantığa bürünüyor. Bu hastalık toplumda sömürüyle birlikte çöküş hızlandıkça salgın niteliğine dönüşür. Hastanın ateşı yükselir; bazan ne yaptığmı bilmeden davranır, baskıyı ve kuşku" yu bilinç altında uygulamaya başlar. Şanar Yurdatapan'ın protestosunu böyle bir TRT'nin kapsamma oturttunuz mu, anlam kazanıyor. Yurdatapan çok iyi yaptı... Televizyon ekranına çıkmak için her türlü daikavukluğa hazır olanlar da vardır; sanatçı kişiliğini dik tutan da vardır. Onurlu sanatçıların davranışlarına saygı duymak ve uyanlanna kulak vermek gerekir.^ Denektaşı Günlerinde.. EVET HAYIR OKTAY AKBAL I930 1 Mart Efgan'da Harbi mesulü kim? Amanullah Hz. şehrimıze geliyor Deyll Meyl'in Hlndlstan'da Efganistan dvannda bulunan muhabiri mahsusu bildl, " rtyor : Efganistan ahvalinde şündilik sükun vardır. Fakat her an vasl mikyhsta bir isyan vuku bulması ihtimali de mevcuttur. Kral Nadir Şah agır surette hastadır. Memleket nüzzar tarafından idare olunmaktadır. Halbuki bu n&zırlann çogundan kabail hoşlanmıyor. Nadir Han'a kim ha' lef olacağı meselesi hakkında endişeler izhar olunuyor. Sabık Kral Amanullbh'ın Efganistan'a avdet edeceği sayiası süratle halk arasında İntişar ediliyor. Amanullahi tbhtından indiren Çinvarller simdlk» hükümetten dahi memnun değildir. Bunlara göre yenl Kral, o kadar süratle olmasa da Amanullah'ın lzini tfckip ediyor. RDUDAN atılmış bir subaydır Bekir Bey. Istanbul'dan Akyazı'ya geimiştir. Bir görevi vardır yerine getirmek istediği... Yıl 1919! Bir karşı devrimci silahlı güç oluşturur, Adapazan'nı basmak için yola çıkar. Bekir Bey İstanbul'dan Hürriyet ve İtilaf Fırkasının adamı olarak gönderilmiştir o yöreye. Cebinde bol para vardır. Atlılara otuzar. yayalara on beşer lira vereoeğini söyler. Kalkar yürürler Adapazarı'na, ama yarı yolda Kaymakamla. izmit'ten yollanan bir binbaşı \e yirmi beş atlı onları durdurur. Başkaldırıcüarın Isteği nedir. sorarlor: Bekir beyin buyruğunda, para karşıiığı toplanan kişilerin öğrenmek istedikleri şunlardır: Padişah yaşıyor mu, öldü mü. Halife makamında mıdır? Bunları Adapazar'ından telgrafta öğrenmeye çalışacaklarım söylerler. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa'nın Padişahtığını ilan edeceğini duymuşlar, böyle bir şey istemiyorlarmışl... «O günlerde istanbul'da Damat Ferit hükümeti dümüş yerine Ali Rıza Paşa hükümeti geimiştir. Bu yeni hükümet Kuvayı Milliye'yo yakındır, Mustafa Kemal'le ilişki halindedir. Damat Ferit ve Hürriyet ve İtilâfcılar yeniden iktidcrı ele geçirmek için İngiliz altınlarıyle yandaş kazanmaya çalışmakta ve bir sürü yalan haber yaymaktadırlar Anadolu'ya... Bunların başında Mustafa Kemal'in Padişah olacağı gelmektedir. Subaylıktan atılma Balıkesirli Bekir çevresindekilere «İngilizler bu iş için bir hafta süre verdi, beş gün geçti. iki gün kaldı, işi hızlandıralım» demektedir. İstedikleri, eğer hükümet ulusalcı eylemlerl önleyemezse şiddetlf önlemlere başvurmaktır. Bir ceşit «hükümete yardımcı güç»! Ama hükümetin politikasına bile yabancı para ve kışkırtmasıyla, karşı çıkan garip bir «milliyetçilik»!... Arkalannda Hürriyet ve İtilaf fırkası, Padişah, yurdu işgal etmiş yabancı devletler... Durumu öğrenen Mustafa Kemal Paşa Adapazan kaymakam;na bir tel çeker «yabancı parası ve vatan hainlerinin kışkırtmasıyla bozguncu olaylara kalkışanların «temizlenmesi»ni emreder... Bu yüzden Mustafa Kemal «ic ve dış bedheriler»den söz etmiştir. Büyük Söylevin sonunda... Hatta yönet'mi ele gecirmiş hainler bulunabileceği» ni bile belirtmekten çekinmemiştir. Gençliğin bütün bu koşullar altında bile yurt ve ulusun savunmasını, Cumhurlyetini korumasını istemiştir. Bursa konuşmasında da Mustafa Kemal'in gençliğin haksızlıklcra karşı her türlü yasal yollara başvurarak direnmesini, olmazsa herşey», her açıyı göze alarak karşı çıkmasını istemiştir. Eski dergileri karıştırırken Ceyhun Atuf Kansu'nun «Iç Savaşın Tohumları» adlı bir yazısına rastladım. 1978 yılı içinde yazmış bu yazıyı. Ölümünden az zaman önce... Kansu, «Söylevi Okurken» başlığı altında llginç bir yazı dizisini sürdürüyordu. Yarım kaldı sanınm. Ama yazdıkları bir kitap oluşturacak yeterliktedir. Kansu'nun tSöylev'l Okurken» yazılarının bir kitap halinde çıkmasını bekleyelim. Gerçek bir Kemalist olan ozanın bu yazıları hem belgesel, hem dünle bugün arasındaki yakın benzerlikleri belırten etkileyici parçalar... Kansu, bu yazısını şu satırlarla bitirmlş: «Iç savaş denek taşı gibidir. Yurd satıcılarla işbirlikçileri yurtseverlerle bağımsı'zlık savaşçıları belıriverirler. İnsanların denendlği tarihsel. ulusal bir dramatik alandır ulusal kurtuluş savaşı.» Mütareke günierinln havasında yaşar giblyim yenlden... Bir yanda yurt satıcıları, yabancı kapital buyruğundaki işbirlikçiler; bir yanda yurdunu, ulusunu bağımsızlık cizgisinde tutmaya çalışan ilericiler devrımciler... O günlerde Padişah Saltanat düzeni, Hilafet güçü yani maddi ve manevi temeller üstündekl bir iktidarla. halkımızın uyanık. ilerici kesimi savaşım halindeydl... Bir yanda yabancı parası, silahı, öteki yanda ulusal inanç, bağımsızlık sevgisi... Bir kez daha «ulusal Kurtuluş savaşı veriyoruz. Yine ic ve dış aüşmanlar el ele vermiş. cevremizi almış. yurdun ve ulusun «dostsu gibi görünen en korkunç düşmanlarla çarpışmak yirlrir gibi olduğumuz «gerçek bağımsızlığımızı» korumak zorundayız. Bu savaşta kim kimdir, nedir. necidir bir bir ortaya çıkıyor ve daha da çıkacak!... O Tıp talebe kongresinde müessif hadiseler oldu Tıp Talebe Cemiyetl istifa eden heyeti idarenin yerine yenisini intihap etmek üzere dün sabah Türk Ocağında bir kongre aktet mistir. Ancak kongre sırasında rey varakalan tetkik ve tasnif edilirken eski heyeti idare ve taraftarlarınd&n mürekkep bir grup birdenbire lçeri girmiş ve heyeti umumiyeyi ağır sturette tenkit ve takbihe başlamıştır. Daha sonra aynı grup ortahğı velveleye vermişlerdir. Bu nun üzerine aldıklan emre uyan sivil ve resmi zabıta memurlan o sırada kendi kendilerine kongre aktetmek isteyen eski ldare heyetiyle diğer azaya içtimaın devamına müsaadc edilmediğini teblig ve binayı tahliye etmistir. Ankara 28 (Telefonla) Sabık Efgan Kralı Amanullah Hazretleri bu akşamki posta treniyle Istanbul'a hareket etmiştir. Amanullah Hz. İstanbul'da birkaç gün kalacak daha sonra Roma'ya hareket edeceklerdir. İspanya'da yaşasın Cumhuriyet nidaları! Gazetelerde çöyle bir baber intişar etti : «İzmlr'de Milli Müc&deleyi temsilen yapılacak tarihi abideler için beynelmilel şöhret kazanmış heykeltraslar arasında bir müsabaka açılmasım Dahiliye Vekaletinin tensip ettiği haber ahnmıştır Bu haber İzmirliler arasında büyük bir tnemnuniyet uyandırmıştır.» Bu görüş çok doğrudur. Neden tek bir kimseye saptanmalı da müsabaka yapılmamalı? Her sanatkar muvaffak olduğu takdirde ismi TUrk tarihine ve ebediyete karışacak bir eser vücuda getirmek gibi, manevi kıymetine payan olmayan bir şeref kazanacagını düşünerek memnuniyet ve iftiharla bu müsabakaya girecektir. Elverir ki, açtığımız müsabakayı bütün s&natçılara duyuralım. "ari« a (M.) Le Journal gazetesinin Madrit'ten (Jdığı habere göre M. Sanchea Guerre'nın vermiş olduğu bir konleransın hltammda ekserisl talebe olan 3000 kisi ellerindekl kızıl bayraklar olduğu halde «Yaeasın Cumhuriyet, kahrolsun Baltan&ts nidalanyla bütün caddeyi dolaşmıslar, nümaylsçilerle muhafızlar arasında müsademe olmuş, birçok mağaz&lar acele kepeklerini kapamışlardır. Güzelliğini kıskanmışlar DOn gece Üsküdar'da tuh&f bir vaka olmuştur. Naciye Hanım isminde bir kadın, komsularmdan Havvr Hanım'm evine misafirllge Ritmiş ve ev halkının hep birden taarruzuna ugramıştır. Hadlse Naciye H&nım'ın KÜzelliŞinin kıskanılmasından ileri nelmişür. Müsabaka en doğru yol Papağanlardan hasfalık geçiyor Son zamanl&rda papağanlarda insanlara si rayet eden bir hastalık görülmüştür. Doktor Osman Şerafettin Bey bu hastalık h&kkmda çunlan söylemiştir : 1 Papağanlan bulunanlar bu hayvanlardan insanlara vahim blr hastalık sirayet edeceğini bilmelidirler. Herhalde bu hayvanlann bize verdikleri eğlence ve zevk ten ziyade tehlikelerl vardır. 2 Papağ&n hastalığına karşı elimizde en emin vasita streptokoklara karşı kullamlan serumdur Arkadaşımız tlhan Selçuk toplu sözleşme uyarınca haftahk izinlerinl pazar ve perşembe gunleri kullanacaktır. Okurlanmızın bilgisine sunanz... ZABITAİ AHLAKİYE! üzun senelerden bert Türkiye polisinde bir zabıtai ahlakiye teşkilâtı oldugunu biliriz. Ve bunun mevcudiyetini faaliyetini de ekseriya gene gazete sütun* larında ar&da sırada: «Pilan evin, fllan otelin, filan pansiyonun randevu yeri olduğu anlaşıldığmdan seddedildiğine» dair çıkan şayial&Tdan, haberlerden öğreniriz. Fakat bu yerier kapanır, sürekli kapanır da gene de kapanacak evler, pansiyonlar bulunur hem de bol bol bulunur. tşte Cumharlyet devrinde kökunâen halledllmesi lf^zım gelen meselelerden birl de her zaman çlrkin dedikodulara cok müsait olan bu vesikah veslkasız günahkarlan kabul eden evler meselesidir ve artık bu mesele de kökünden halledilmelidir. Telefon Numaramız Değîşiyor Gazetemizin 28 97 03 olan santral telefon numa* rası 2 MART 1980 gününden itibaren (20 97 03) OLARAK DEĞİŞECEKTİR. Not etmenizi savaıvla dileriz. Günümüzden Vecizeler Filmin başlangıcım geç kalanlar sonunu da erken çıkmak isteyenler ins&na rahat rahat tilm bile seyrettirmiyorlar. Bari rejisörlere haber göndersek de bundan sonra mevzuun en kuvvetli taralını ortaya koysalar. Bazı uçarıların de. vam ettikleri sinemalarda artistler öpüşürken birtakım tuhaf tuhaf Rürültüler, feryatlar işitilirdi. Artık sesli filmlerde onlar uslu uslu oturmaya mecbur olacaklar... Buselerin sesini iyl duyabilmek İcin. Kadın Birliğinin hayırperverliği Kadın Birliğı dün muhtacı muavenet mektep t&lebelerinden 100 çocuga bayramlık elbise ve ayakkabı tevzi etmiştir. Kendilerine elbise ve ayakkabı verilen çocuklann hemen hepsi kız talebelerdir. Erkek talebelere neden muavenet edilmediğini soran bir muhabirimize birlik azalfanndan bir kadın şunlan söylemiştir : «Bizim birliğimlz kaduı birliğidir. Buna rağmen bir iki erkek talebeye bile elbise ve ayakkabı verdik.ı Dağa kaldırılan papazlar Hong Koog 28 (ajı.) Katolik Fiskoposu Versiglia İle rahip Karavar ile birçok rahip ziyaret ettikleri sırada esir edilmişlerdir. Vukua gelen bu vakanın faillerinin komünistler olduğu sannedilmektedir. Esirler dağa kaldınlmışlardır. Pol ve Virjîni, Nakleden: Ahmet Hidayet Her devrtn gençlertnin tasvir ettiği nezih ve safiyane^ aşkm heyecanlarjyla aglatan bir roman yeni basılıp çıktı Fr'ansızların değil, bütün dünya edebiyatının şaheseri. Cumhuriyet (Cumhuriyet 1190) Şehir gece süprülecek Nezafet Müdürlüğü 15 marttan itibaren şehir sokaklarını gece süpürtmeye karar vermiştir. Temizlik hazirana kadar saat dörtten altıya, hazirandan teşrinievvele kadar da 3' ten beşe kadar yapılacaktır. Gene bu müddet zartında Babıali ve Ankara caddeleri arazözlerle yıkanıp, temizlenecektir. ÇAĞDAŞ GAZETE, DERGİ, KİTAP, BASIN VE YAYIN A.Ş. YÖNETİM KURULUNDAN Slcil No: 116951/63832 Şlrketimizin Genel Kurulu aşağıdak] göndeml görüşmek üzere 24.3.1980 pazartesi günu saat 10.00'da Şirketimlz Merkezl olan Cagaloğlu Türkocağı caddesi No: 39/41 de olağan toplantısını yapacaktır. Sayın hissedarlarımızın toplantıdan asgari blr hafta evvel giriş kartını almalarım rica ederiz. YÖNETİM KURULU BAŞKAN BAŞKAN VEKİLİ Berin NADİ Şahabettin AKTARI 0 0 N DE M ı 1 Şirketimlzln 1979 yılı muamelat ve hesaplarma att Yönetim Kurulu ve Denetci raporlarının müzakere edilerek tasvibl. 2 1979 yılı Bilânco ve KârZarar hesaplannın tetkik ve tasdikiyle Yönetim Kurulu üyeleri ve Denetcinln ibrası. 3 1980 yılı lcln Yönetim Kurulu öyelerlnln secimlyl» Ocretlerlnin tayinl. 4 1980 yılı lcln Denetci secimlyle Ocretlnln tayinl. 5 Dilekler. HEDEF, DEV BİR DENİZ GÜCÜÎ s TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDMLARLA BV HEDEFE ULAŞABİLİRİZ.. Sablbl: Cnmhurlyet Matbaaeıhk re Gazetecül* TJ^.Ş. adına : NADİR NADİ Oenel Yayın Müdürü: Oktay KURTBÖKE S. Yazıişlen Müdürü: Orhan ERtNÇ Basan ve yayan: Cnmhnrlyet Matbaaeıhk ve Gazetecilik T ^ . Ş . Cagaloğlu Türkocafa Cad. No. 3941 Posta Kutusu: 246 tSTANBUL Telefon: 28 97 03 CÜMHURÎYET BASIN AHLAK YASASINA CYMAY1 TAAHHÜT EDER. # BÜROLAR: ANRARA Konur Sokak 24/4 Yenişehir Tel: 18 33 35 17 58 25 # İZMtR: Halit Ziya Bulvarı No 65, Kat: S, Tel: 25 47 09 1312 30 • ADANA: Atatürk Cad. Türk Hava Kurumu ts Hanı Kat: 2. No: 13. Tel: 14550 19731 ABONE ÜCRETLERİ Ayla» Yurt lot Yurt dısı 1 S « 11 800 900 1.800 8.600 600 1.80C 3.600 1X0 TAKVİM 1 ŞUBAT 1980 tmsak 5.58 tktadj Gflneş 7^0 Akşam 19.00 ögle 13.26 Yatm 20J0 Cçak Bcrefl, gruplarma ve »turlt> ğma cfire aynca nysnlanır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle