Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SEKfZ '*•* « CUMHURİYET 6 EKİM 1980 1954 yılı eklm ayı başında Avrupa Konseyl Genel Kurul toplantıları nedeniyle Strassbourg'da bulunuyordum. Bir gün telgraf aldım: Başbakan Menderes, Alman ŞansölyeBi Konrad Adenauer'in Türkiye'ye yaptığı ziyareü iade etmek ve iki ülke arasındaki siyasal. tecimsel ve ekonomik konulan görüşmek üzere Almanya'ya gidiyordu. Yanında Dışişleri Bakanı Fuat Köprulü'den başka uzmanlardan kurulu bir heyet ve gazeteciler vardı. Başbakan benim de onlara katılmamı istemiştL Olurşey Nadir NADI'nin anıiarı Menderes 70 kişilik heyetiyle Almanları şaşkına çevirdi Ruhr bölgesinde Krupp tesisierini gezerken, kuruluşun bir yetkilisi bir hoş geldiniz konuş( ması yaparak Krupp hakkmda bilgiler verdi.' Menderes bu konuşmayı yanıtlamak üzere kürsüye çıktı. Bence buna hiç gerek yoktu. Bir hükümet başkanı, kendisine hoşgeldiniz konuşması yaptığı için bir yetkiliye, o yetkili Krupp gibi bir kuruluşun başında da olsa, yanıt vermek gereğini duymamalı, yanıt ver A D N A N B E Y . İ N A L M A N Y A REKETLİ GEÇTİ... memelidir... de yaramış olacak ki gezl boyunca bir daha rahatsızlığından söz etmedi. Öğleden sonra Menderes'e Munih'i ve çevresini gezdirdiler. bir sarayın çok guzel parkında bir kokteyl verdi ler. Güzel Alman kızları yerel giysileri içinde Bavyera şarkılan söylediler, toplu halde Bavyera danslanndan ömekler gösterdiler. MENDERES'İNYERSİZ BİR DAVRANIŞI ÜNYA döndükçe bu sular hep akıp duracaktır Menderes'le biriıkta Ruhr bölgesinde unlü Krupp tesislerini ziyarete gittık. Bir konferans salonunda kuruluşun yöneticilerinden biri Menderes'e karşı bir hoşgeldiniz konuşması yaptı ve Krupp hakkında bilgiler verdi. Menderes de bu konuşmayı yanıtlamak üzere kürsüye çıktı. Bence buna hiç gerek yoktu. Bir kuruluşu gezen bir hükümet başkanı, orada kendisine hoşgeldiniz konuşması yaptığı için bir yetkiliye, o yetkili Krupp gibi dünya çapında bir kuruluşun başmda bulunan biri de olsa yanıt vermek gereğini duymamalı, yanıt vermemelidir Menderes gününde değildi. tutuk konuşuyor. sözlerinj toparlayamıyordu. Ne desmdi? Türkiye Cumhuriyeti ile Krupp firması arasındaki ilişkilerden mi söz etsindi? Türkiye ile Almanya ılişkilerini dile getirmenin de yeri de kuşkusuz orası cteğiîdi Hoşgeldinizi dinledikten sonra sadece bir teşekkürle yetinmesi yeteGekti Böyle yapmayıp da yanıt vermeye kalkması iyi olmadı. Sözlerinl tümce tümce Almancaya çeviren Ankara'daki Almanya Büyukelçiliği baş tercümanı Selâhattin Camsızoğlu (şimdi emek Iidir) kan ter içinde çok sıkıntılı anlar geçirdi. D BÜYÜKELÇİ ÜRGÜPLÜ TEDİRGİNDİ ONSEY toplantılan bittiği için hemen Münih'e hareket ettim. Pek sevdiğim bu kentte her gidişimde kaldığım Park Otel'e indim. Heyet ertesi gün geliyordu. Karşılamalı ve bizimkilere katılmalıydım. «Gazetecilere Hotel Bayrischer Hof da yer ayrılmış» dediler. Uğrayıp adımı söyleyerek oda numaramı sordum. Önündeki listeyi kanştıran resepsiyon görevlisi «Siz Herr Burhan Felek'le aynı odayı paylaşacaksmız» dedi. Şaşdım, Almanlann bu denli nekes olduklannı sanmıyordum. Saym Felek'le her ne kadar iyi dost idiysek de onun da bir odayı başka biriyle paylaşmaktan hoşlanmayacağını biliyordum. Ben yine alıştığım Park Oteli'ndeki odamda tek basıma kalacaktım. Teşekkür ettim çıktım. Uçağm vanşına az bir zaman kala Munih Havaalarunda Bonn Büyükelçimiz Suat Hayri Ürgüplü ile buluştuk. Sakin ama oldukça tedirgindi Ürgüplü. Almanlar. Menderes başkanhğında 1520 kişilik bir heyet bekliyorlarmış. Oysa gelenlerin sayısı daha çok olacakmış. Acaba kaç kîşi? K KRUPP İMPARATORLUĞU VE ASKERT/TRİ! KŞAM, şatosunda Menderes şerefıne bir kokteyl verildi. Çalışma A ellerindeKrupp ailesinin görkemlikapısı gıysileri içinde maden fenerlerı, giriş merdivenlerine İNENLERİN ARDIARKASI KESİLMİYORDU ÇAK Slana konunca Suat Hayri Ürgüplü, elçilik görevlileri ve Alman karşılayıcılar uçağa dofru seyirttiler. Önde Menderes, arkada Köprülü, daha arkada !se müsteşarlar, uzmanlar, danışmanlar kalabalığı sökün etti. İniyorlar, iniyorlar uçak bir türlü boşalmıyordu. Menderes 70 kişilik bir kalabalıkla Almanya'ya gelmişti Tanıdık tanımadık bir çok gazeteci vardı. Şirndi anımsayabildiğim kadanyle Burhan Felek, Ahmet Emin Yalman. Etem İzzet Benice, Haldun Simavi, Faruk Gürtunca, eskj CHP ve yeni DP ideologlanndan Burhan Asaf (Belge) bunlar arasındaydı. Kalabalığın azametini gorünce bizi Bayrischer Hof'da niçin ikişer ikişer yatırmak gereğini duyduklannı anladım. Bu gerçekten bir zorundu. U işçileri dizmişlerdi. Sanki işte bunlar bizim imparatorluğumuzun askerleri! demek istiyorlardı Bu gorünümü çağımız sosyal anlayışına yakıştıramadım. Şatonun ici de bir saray yavrusunu andirıyordu. Duvarlarda Krupp ailesinden gelmi? geçmiş önemli kişilerin yağlı boya tam boy tablolan asıhydı. Acaba bizi ağırlayanlar arasında Krupp soyadını taşıyan biri leri var mıydı9 Yoksa sadece derece derece yöneticiler tarafından mı karşılanmıştık? BEETHOVENİ ANLAYAMAMIS FÎE M Ü Ü BENİCE'NİN ZENGİN PERHİZ YEMEĞİ ÜNİH'te bir gün kaldık. Öğle yemeğinde biz gazetecilerle ikinci sınıf teknisyenleri Park Otelin lokantasmda ayn ağırladılar. Beşer altışar kişilik masalara ayrılmıştık. Yabancı dil bilmediğj için peşimi bırakmayan Benice rahatsızlığını ileri sürerek perhiz yemeği yiyecekti. Bir hafif çorba. bir ızgara et, bir de komposto istedi. Şef garsona anlattım. Bir kâğıda not edip hemen mutfağa gönderdi. Etem çorbasını bitirirken bize çeşitli çerezler getirdiler. Etem dayanamadı, onlardan da aldı. Arkasından ona ızgara fileto servisi yapılırken biz mantarlı. soslu nefis bir av etiyle karşılaştık. Etem ızgarasınm yanına soslu av etinden de saygı değer bir porsiyon koydurdu. Kompostonun yanı sıra tabagına önemli bir parça alarak bizim tatlıdan da tattı. Velhasıl o öğle yemeğinde mide rahatsızlığından yakman E.I. Benice hem perhiz hem normal, tam iki kişilik yemek yemiş oldu. İçtiği kadeh kadeh şaraplar da çabası. Bu rejim herhal GEZ S | | BjR HAYL | RENKL j VE HA . M zenlenmişti. Yaşlı Başbakan Konrad Adenauer başta olmak üzere bir çok bakanlar, yüksek rutbeli görevliler. kalabahk bir ha'.k topluluğu ordaydı. Menderes bir hayîi alkışlandı ve Adenauer'in eşliğinde, kalacağı devlet konuklan köşküne gıtti. İki hükümet arasındaki görüşmelerin olumlu geçtiği bildiriliyordu. Şimdi oldugu gıbi o zaman da Almanya'ya borçluyduk. Bu borcun ertelenmesini. aynca 150 milyon mark tutarında yeni bir borç hesabı açılmasını istiyorduk. Tecimsel ilişkilerimizin geliştirilmesi, parasal güçlüklerimizin giderümesi sorunlarma iki ulke uzmanlan çözüm arayacaklardı. Gszi sonunda çok iyimser ortak bir bildiri yayınlandı. O günden bugüne ise köprülerin altından çok sular aktı. OKTEYLDE kutuîar içinde puro ikram ettiler E. İ. Benice'nin elini daldınp bir avuç aldığını gordüm Aynhrken de merdiven başında madeni kalem mi, anahtarhk mı, gezi anısı olarak birseyler verdıler. Etem onlardan da ikişer tane aldı. Bonn'dan aynlmazdan bir gün önce Alman radyosu benden üç dakikahk bir Almanca konuşma istemişti. Mikrofondan çok çekindiğim, korktuğum halde bir Türk sesi duyulsun düşüncesiyle kabul ettim. O zamanlar Almancam şimdiki denli bozulmamıştı. Spikerle birlikte müdürün odasında bir kaç satır birseyler hazırladım. Bonn'da doğduğu için söze Beethoven'den başlayarak sanatın insanlan birbirlerine yaklaştıncı. birleştirici etkisini kısaca belirtecektim. Sözlerimin bir yerinde «Beethoven'in güzel düşünceleri» deyimini kullanmıştım. Müdür bunu «Beethoven'in güzel melodıleri» biçimine soktu. K GÖRKEMLİ BİR KARŞILAMA TÖRENİ GECE geç vakit Bonn'a gitmek üzere Alman hükümetinin Menderes ve arkadaşlan emrine hazırlattığı özel bir trenle Münih'ten aynldık ve sabahın köründe Bonn'a vardık. Menderes'e görkemli bir karşılama töreni dü Oysa, anlatmak istediğim bu değildi Beethoven'in yapıtlarında melodiyi asan. melodiyi zorlayan. melodiyi neredeyse düşünceye kaydıran bir güç yok mudur? İşte bunu belirtmek istiyordum. Ama müdüre nasıl anlatacaktım? Adam sende dedim ve konuşmamı düzelttı£i biçimde okudum, mikrofona müdürün O YARIN: DP İLE BOZULAN İLİŞKİLER Araplar petrolden daha etkili bir silahı da ele geçirdiler: PARA O rtadoğu'nun giderek artan blr önem kazandığı günümüzde, Batı ile Arap üJkeleri arosındokı ilışkiler karmaşasının cözülebilme8l İçin, iki taraf arasındoki parasal ilintılerin. bağlantıların ve karşılıklı beklentjlerın de ortayo konulması gerekmektedir. Bu ilinti, bağlantı ve beklentiler temel olarak Arap ülkelennin giderek ortan ve sınır tanırrazlığa yönelen parasal güçlerl ve bu parosal gücün ne yönde ve nasıl kullanılacağından kaynaklanmaktadır. Güney Afrika Silahlanıyor Afrika'nın güneyinde ırkçı be yaz ozınlık yonetımınm surdu ğu tek ulke Guney Afrika Cum hurıyeti, giderek bir askerı dev let halıne gelıyor. Askari eğıtımin orta okul sıralarında baş ladığı, 18 ve 45 yoşları arasın dakı nüfusun yarısının askeri kuruluşlarda aktıf olcrak gorev li olduğu ve yıllık butçesınin yüzds 18'ıni askerı gıderler Içın harcayan Güney Afrika' da «artan askerı tehlıkeye kar şı, kendi kendımıze ayakta du rabıimelıyız» sozlerı adeta bir şıar olmuş. Güney Afrika Cum huriyetinde herşey buna göre düzenleniyor. «Yaşayabilmemiz lcin kendl gücumüze güvenebılecek duruına gelmelıyız» dıyen Başbakan Pıeter W. Botha, bu amac İçin gerekirsa nükleer sılahların ydpılabıleceğlnı belırtmektedir. Ordusunun cok iyi eğitılmiş olduğunu belırten Botha, askerı eğitım görmüş 30 gencin 100 teröristin üstesınden gelebıieceğıni one surerek, tek zayıflıklarının ırk ayrımı nedeniyls nüfusun yüzde 75'ıni oluşturan sıyahların desteğıni sağlayamamış olmaları olduğunu belırtiyor. Guney Afrika Cumhurıyeti'nde uygulanan ırk çı rejim 4.5 milyon beyaza karşı 22 milyon siyahın haklarını feda edıyor. Ve doğal olarak iyi savaşçılarin bulunduğu siyah çoğunluğun gücünden yararlanamıyor. Güney Afrika Cumhuriyeti, NATO ile ilişkılerinı surdürüyor. Capa Town bölgesındeki herhangı bir Sovyet varlığmı derhal NATO guclenne ıletmeleri, bir süper guç olan Sovyetlere karşı kendılerını savun manın tek yolu olarak açıklıyorlar. Günsy Afrika Cumhuriyeti ordusunda 86.000 aktif gö revlj asker var. 260.000 kışi ise her an göreve hazır bir şekılde bekliyor. Kara ordusunu kü çük am a iyi techiz edilmış bir hava ordusu desteklıyor. Gelış tırilmiş helikopterler, hafıf avcı uçakları, ses hızı üzerindeki jetler ve 84 tane Mırage uçağ'ının oluşturduğu hava ordusu kara ve deniz ordularının büyük destekcisi niteliğinde. Güney Afrika ordusunun bir diğer özellıği de cok güclu bir topcu birliğine sahıp olması. Ordu içinde deniz kuvvetleri ise yeni yeni geliştırilen bir alan. Hedef olarak israil deniz kuvvetlerinin alındığı calışma larda, israil'in Reshef adlı küCÜk arrın vtırtırıı Wıını\/n7nrltt ARAPLAR NEREYE YATIRIM YAPIYOR? A.B.D'de İngiltere'de EURODOLAR VE 0I&EO HISSELEB %&O Gafi] avlanmak Çok yakın bir gecmişe, daha ikiüc yıl önceSlne değın Batı, Arap ülkelerinin nasıl bir parasal güc oluşturmaya başladıklarının farkında bile olmamıştı. Cünkü zengin endüstri ülkelerinin tum Hgi ve endişeleri. OPEC bünyesinde toplanan Arap ülkelerinin petrol fiyatları uzerindeki oynamalarından öteye geçemiyordu. Dahası, Batı ülkelerl bir yondan kendi iclerinde enflasyon ve ulusal üretimin artırılması gıbi sorunlaria da karşı karşıya bulunduklarından, rahatlıkla denilebilir kl pek azı OPEC'in elinde biriken ve olağanüstü boyutlara ulaşan akıcı paralarm farkına varabılmiştir. Üstelik, farkına varanlar da 1974 yılında 62 mllyar dolara yükselmiş olan OPEC gelirleri fazlalığının 1978'de 5 milyaro kadar düşmesinden de umutlanmakta ve cOPEC çağı kapanrrak üzeredir.ı gibiierinden yanılgılarla dolu bir yaklaşım kazanmaktaydılar. Ne var ki ortık 1980'in şu günlerlnde OPEC gelirlerindeki fazlalığın tbünyesel» bir nitelik kazandığı ve yıl sonuna değin 120 milyar doları bulacağı kesinleşmiş gibidir. Dahası. Batı'nın petrole bağımlılığı süregeldikce, bu fazlalık da her yıl artarak varlığmı sürdürecektir. rlndSn oluşan bir güc oluşturmak. Güney Afrika Cumhurıyetlne karşı bağımsızlık savaşı veren Namıbya'lıların 14 yıldır sürdürduklsri gerıllo savaşı karşısında ise Du guçlu ordu yetersiz kalmakta. Namıbya'lıların vur kaç eylemlerı hem komşular hemde ülkede ırkcı reııme karşı olan sıyahlar tarafından desteklsnıyor Guney Afrika'nm bu savaştakı başarısı adeta büyük baskılar yaptığı sıyahların orduda yer almasına bağlı kalıyor. Güney Afrika Cumhurlyetinln orduyu yenıden guclendırmeye yonelik yoğun caoalarmın dış tehlıkelerdsn çok, beyazların Içerıdekı bir sıyah ayaklanması nı onleme amacını taşıdığı bllınmektedır. Öte yandan Birleşmiş Mılletlerın Guney Afnka Cumnunyetına sılah satılmaması kofiusunda uyguıodığı ambargo, Gu ney Afrıkanın bağımsız sılah sanayıını oluşturması açısından işe yaramış gorunuyor. Genellikle batı sı.ahlarınin taklıdı şeklınde oluşturulan sılah sana yıı ülkede en fazia gelışen endustrı. Fransız, Israıl ve Itaiyan sılah modellsrının kopye.eri şeklınde geliştırilen si!ah,ar Gü ney Afrıkanın bağımsız savunma gücü ıcm yeterlı olmakta. Ancak Guney Afrika Cumhuriyeti'nın bu cabalarla yetındığt konusunda cıddı kuşkular var. Dünyanın en fazla uranyum ureten ülkelsrınden bırı olan Gü ney Afnka'da atom bombasının yapıldığı ilerı sürulüyor. • Amerikan uydularının Güney Atlantikte fotoğrafmı cektıkleri beyaz ışığın bir atom bombası densmesı olduğu ileri sürülürken. Güney Afrika Cumhuriyeti askeri yetkılien de «eğer sa vaşın kazanılması nükleer bom badan geçıyorsa, neden yapmayalım» şsklinda konuşarak bu tahminleri güçlendiriyorlar. Güney Afrika yetkilüen silah lanma amaçlarını, savaş icin değıl sadece barış ıçın şekiinde özetlıyorlar Barış ıcin güç lendiklerıni öne süren Botha' nın bu davranışıno karşılık uz manlar «iyi niyst herzaman lyl silahlardan daha büyük güc ge tirir diyorlar. özellıkle Güney Afrika gibi karmaşık yapılı ülkelerde». Dış gözlemcıler siyah laro baskınm devam etmesinln de amaçlanması halınde bu ca balarında işe yarayabileceğinl belirtiyorlar. ojoO'5 UI95ELEE/ | HAZİNE BOMOSU DEVLET UUV1İ. VE BONOUAC1 Yeni uluslararası bankacılık Arap üikeleri günümüzde yepyenl bir uluslararası bankacılık sistemini geliştirmektedirler. Bu öyle bir sistemdir kl, henüz başında olduğu. muz 1980'li yıllarda dünya bankacılık ve kapital piyasalorını tümüyle denetimi altına alabilecek ve dahası Arap ülkelerinin elindekl petrol silahıyla birleştirilecek bu para silahı, dünya politl.kasına sahip olanların istekleri doğrultusunda yönlendirebilecektir. Bir anlamda, Arap bankalorı dünyanın en zengin finansman kaynakları olmak üzeredirler. Şu sırada 343 milyar dolar olarak öngörülen bu zenglnlik beş yıl sonra, 1985'te 1 trilyon doların üzerine çıkacaktır. Bunun doğal sonucıı, yıllardan berl finansman dünyasına egemen olmaya clışmış Batı bankalannın, başta Ortadoğu'dakiler olmak koşuluyla, dünyanın ceşitli kesimlerindeki ckârlı» müştenerini Araplara kaptırmalarıdır.Ancak Batı'yı asıl endişeye düşüren şey, Arap bankacılığının giderek aşın bir polıtizasyona dönüşmesi ve böylelikle Batı'nın tüm çıkarlarını denetim altına alabılmesi olgusudur. Üstelik, Arap bankalcrı ya da benzeri finansman kuruluşlan, bir Batı şirketinin hısselerini elegecirmeye başladıkları anda, bağlı oldukları Arap ülkesinın politik bir koluymuşlarcasına çalışmaya yönelmektedirler. Bugün yalnızca Kuveytlilerin önde gelen 20 Amerikan bankasının hisselerinin yüzde 5'ini ellerinde tuttukları, yanısıra; havayolu şırketlerinden önlü Getty petrollerl, Mobil ve hatta dünyanın en büvük netrnl sirketl olan EXXDN'ıın hlr hftlümü Arap bankalarının sahip oldukları ve 1985'te 1 trilyon doları aşacak petrol dolarlarıyla Batı'nın finansal egemenliğini yık malarına «kaçınılmaz» gö züyle bakılıyor. Petrol ve parayı «politik güç kaynağı» olarak kullanmaya yönelecek Arap ülkelerinin uluslararası platformda büyük etkinlik kazanacakları görülüyor. nü bll» elegeçirdiklerl gözönünde tutulduğunda işin ciddiıiği oaha da netleşmektedir. Arapların elattıkları tek ülke ABD değildir kuşkusuz; bugün Japonya'nın üniü Hıtachi ve Fujitsu şırketleri ile İtalyanların Fiat'ının yüzde 10'undan fazlası da Arapların denetimindedir... | | * Parasal varlıgı OPEC tn J , i [Y « KumlUatîf toplam l'T sZil* I I I I I «5 7 13 9* SCSSfcOTffTSera»»»!»*»»»»* 0 » da cok thükümetler doğrultusunda» çevrelenmektedir: 1) cÖzel> görünümundeki pek cok Arap bankasının gercek sahipleri aslında Ortadoğu devletlerinin hükümetlerinden biri yada bir kaçıdır. B J bankalar blr yandon Avrupa pazannda ' (Euromarket) hızlı girışımlerde bulunup borc fınansmanları ve projelere yönelirken bir yandan da tah vil ve hisse senedi pıyasası (Eurobond) oyunlarından geri durmamaktadırlar. 2) Konsorsiyum şeklindeki Arap bankalarının pek coğunun ortakları arasında Arapıar kadar, Amerikan ya da diğer Batı ülkelerinin bankalarının da var olduğu görülmektedir. 3) cYarı ticari» Arap bankalarıysa, genel olarak ceşitli Ortadoğu hükümetlerinin ckolları» şekImde gelişmektedirler. 4) Bazı Ortadoğu ülkelerinin merkez bankaları ya da hazinelerl. doğrudan doğruya ticari banka kimliğinden calışmaktadırlar. 5) Arap kalkınma bankalarıysa, genellikle pet rol acıklan yüzünden zor durumdo kalan müslüman devletlerin finansman gereksinimlerinl karşılamaya yönellktirier. Değişen koşuüar Yıllarboyu. Batı'yı Arap paralartnm yönetHmesi ve yönlendirilmesinde serbest bırakan petrol zenginlerl ortık gerek devlet olarak gerekse özel kişiler kimliğinde, kendl paralarını yönetmek ve yönlendirmek amacındadırlar. Bu alandaki egemenliği kazanmalan ve kabul ettirmelerl hiç de uzun sürmemiştlr. Ostelik. şlmdilerde glderek Amerika ya da Avrupa kuruluşlarının denetimindekl Iş alanlarında da egemen olmaya ca'ışmakta ve sonunun nereye varacağı asla kestirilemeyen servetlerini kendi cıkarları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Batı'nın Ortadoğu'daki cıkarlan, bu cıkarlar İçin oynanan oyunlar ve sonuclarının ne oiabileceğini Irdelerken, parasal llişkilerl ve gelişmeleri de gözden uzak tutmamak, hatta göze yakın getirmek zorunlu olmaktadır artık... fDIS HABERLER «5FRVİSİ1 kabul edilmesl yolundakl girlşim!erly!e de belirgınleşmektedır. Üstelik. Aroplann ellerlndekl bu parasal gücü tyeni dostlar» kazanmak amacıyla kullanmaktan cekinmeyeceklerl de bılinmekte ve Suriye ve Mısır gibi ülkelere yönelik bu girişimlerin yakın bir gelecekte Üçüncü Dünya ülkelerinl de kapsamına alması beklenmektedir. Bankacılığın politik yanları Arap bankalarının petrol dolarlarıyla oluşturmaya başladıkları bu yeni egemenlığin ilk etkileri Suudi Arabistan ve Kuveyt'in, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün gerek Uluslararası Para Fonu (IMF) ve aereksA Dünva Bankası'na aözlemcl olarak Arap bankacılığının temelleri Arap bankacılık sisteminin dayandığı beş ana temel bulunmakta va bunlarm tümü da az va