Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
n hecesinı Turkcedeki «t»l» ıie korıştırınz, «Tel " • ile yollonan haber» gibisinden, aTelefon» iciıı de öyle; telli bir aracio konuştuğumuzu sanırı/. Fakat örnekleri coğaltsak. bu «tel» önekinin ya da sözcuğünün. bizım «tel» ne hıc bir benzerliöi, yokınlığı olmadığı anlaşılır: îeleskop. teleobjektiv teleDatı. sözcüklerinde görüldüğü gibi. «Telei Yunanca «uzck» anlamırıa; Avrupahlar onu, yeni buldukları terrninler icin bir önek olarak kullanmışlar. Onlann okullarında öğrencilere «tele:>nin «uzak» aniamına çjeldiği bir kez öğre'.üdi mi. cocuk artık gerisini kendiüğinrien söker. Bizirn okullanmızda iss Yunanca, Lâtince okutulmadığı icin o 6lü dillerden Avrupalılarca yapılmıs terminieri bizim anlaıradan ezberlemeroiz gerekir. Bu bakımdan Osmanlı daha tutorlı idi, terminleri Aropca idi omo okullarındo da Arapca öğreiiyoröu Yo... yanlış onla$ılmcsın, Aropcaya doneüm demek isîemiyorum, biz de terminlerırrcizi Türkcsden yaparız, olur biter. Gene «tele»ye dönelim: kimsenin onu «tele» diye söylediği yok. herkes «tel» deyio cıkıvor işin icindeıi: «Telgraf aldım» gibi. Dahas'. kısaca «Tel çektim» de deniyor. Nâzım Hıkmet'in bir şiiri: G,;ce gelen telqroî Dort heceden ibarettl «Vefat etti» diye basîor. «Kora haber cabuk duyulur» derler, telgraf bulunrr.odan once kara haberın va da bir muştunun cabuk ula$ması ne ile sağlanırdı dersıniz? Canakkole ybresinde bulunan üniu «Troya» ken'ımn Akhailarca olındığı Kral Agamenınon'un kenti olan Argos'a, dağlardan daglara ateş yakarak bildirilmışti. Eskiden geneNikle ct!ı ulaklar görürlerai bu işi. Sözgelısi, Osmanlı'da, padişahın öldüğü haben. Amasya'dnn önce Monisa'ya ulastı mı, orada oturan sehzade tahta çıkardi. Haberin atlı ulokla gönderildiği donemde yaşayan insanla, telgraf, telefon cağıncla yaşcyan ınsan arasında büyük bir ayrıın vardır. Benim aldığım telgroflor icinde ikisi cok ilginctır. Sabahattin Eyuboğlu'nun ölümünden bir sure sonra bir telgraf geldi evime, açtım. şu satır!arı okudum: «Göreceğim geldi, cabuk beklerim.» imza: «Sabohattin Eyuboğlu.» Bu telgrarı kimin cektiğini bulmaktc gecikmedim elbet Gene Sobahaftin Eyuboğlu'nun ölümünden sonra OLAYLAR VE 6ÖRÜŞLER ARAÇLAR ÜSTÜNE Melih Cevdet ANDAY bir gün. sokokta onun bir akrabasına rastlamıştım; hoşbeşten sonra «Sabahattin nasıl?» diye sordum karşımdakı şaşırdı, «Öldü ya...» dedi. Ben de, «Biiiyorum elbet olduğünü» aedim, «Nasıldıf acaba diye soruyorum.» İnanın ki şoka yokiu bu sözümde, ölüierle şaka edilmeyeceğinı bilecek kadar aklım vordır. Fakat söyler mısıniz bona, öluieri neden sormavolım'' Neden yaşıyorlarmışcasma anmayalım onları? Sabahattinin nasıl olduğunu sorduğum o kişi de bano. «İyidir insallah», dıyebilirdi. Öyle yapmodı, ertesi gün bana o telgrafı cekti. Ne yaian söyleyeyim, oteki dünyc ile haberleştiğim duygusu beııi bir süre oynladı idi o gün Ürpermedım. korkmodım da; ö;üm yaşamın en güzel armoğınıdır bize. Öium cimasoydı yoşornoya değınezdi Bizirn Nuh c'ediğimiz Utnapiştim, ölümsuzlüğü arayan Gılgames'e, bu tutkudan vazgecmesıni ictenlikle örjütler. Kazık kakılacak bir yer değildir dünya. Geieüm rkinci ilgirıc telgrafa.,. Benim «Gizli Emir» acîlı romanımın bu ga?etede cıktığı günler, 12 Mort donemine rastlar. Cok karanlık günlerdi, herkes bir şey bekliyordu. Tumden kurgj üzerme kurulmuş olan bu romanda da insanlor, nerden geieceği bilinmeyen bir gizli emri beklemektedirler. Tefrika sona erdikten sonra Ankaro'daki Bilgi Yoymevı sohibi Ahmet Kuflü, bu romanı basmak Istediğini bana bildırdi. Gazete kesiklerir.i kendisine yollodım. O sıralarda aydınlar orasında tuiuklamalar başlarnıştı. Evimi arayıp bir gece beni de göt'Jrmüşlerdi. işte o günlerden bırinde Bilgi Yayınevı sahibi Ahmet Kuflu'den şöyle bir telgraf geldi: «Gizli Emrl aldık, porayı telledik soygılor.» Telgrafın üîtünde PTT'ce vurulmuş. kocamcn bir damgo vord:: «Muhoberotton metuiiyet kobul edilmeı.» Gerci o telgraf icin benı sorguya ceken olmadı, amo Sayın Kuflunün basmdon bir şey gectı mi, bilemem. İletişım araciarının toplum üzerindeki etkileri konusu, yeni bir bilimin doğmasma yol acmıştır. Oyle ki. tarıhi, bu araclardaki değışmelere göre yeniden bölümleme gereksemesi duyulmuştur. Bız gercı tarihın yazı ile bcşlad.'ğını bilıyoruz. amo elyazmosından baskt makinesine. ondari telgrafa. telefona, sonra telsize daha sonra uydularlo üetişıme gecme. yaşomımızda bugun bizim gereğince kavrayomadığımız büyük değişiklıkler vapmaktadır. Ankara'da basılan «Yazı» crilı derr,;c!e bu konuyu işleyen cok ;lgmç bır inceieme var. Genc bilginlenmizcen Ertuğrul Özkok, «Mac Luhan'ı Tersinden Okumalo adlı bir incelemesinoe, unlu bilginin buluslarını gözden geciriyor. O yazıdan oğrendığime göre, Mac Luhan ı. cağırmrın IMevvton'u saycnlar o;duğu gıbı, peygamber yerine koyonlor do varmış. Bizim dilimize hıc bir kitabı cevrilmis öeği\. Oyso Satı dunyasında onu, cMı ile başlayan öteki üc büyüğun, jMarx, Mao, Mnrcuse) yonıno koymoktadırlcr. Mac Luhan'ın ortoyo attığı düşunceler dıyebilirim kı, gözlerimi actı benim, tarihi, toplumsal oloyları, sonatı, büyük odamlan yeni baştan ele almok gereksemesini uyandırdı bende. Onun cok önemli saydığım sözlerind#n birini buraya alacağım. Mac Luhon «Mesaj, aracın kendisldir» diyor. Dikkat edılecek olürsa, kullamlan araca, ileülen mesojdan doha 6u yük defier bicmek biz» başka büyük toplumbilımcileri anımsatır. Nitekim Sayın Ertuğrul Özkok a» «Aslında, insanın kendı yapıtları tarafından da «tkilcndiği görüfü Mac Luhan'a özgü yeni bir düşünc* değildir; Bergson ve Marx'tan alıntı ögelerle yaklaşımını formüle etmektedir Moe Luhan» diyor. Gerçekten de. iletişim aracları, birer mesaı üretım aracı olarak ele alındığında benzerlik apaç'M ortaya cıkmoktadır. Mesaj değildir önemli olan, aractır. «İnsanlarıti ilitki v» •yl*m ölçulerini bicimleyan v* belirleyen aractır.» Bir haberi gazetede okumakla, radyodan dinlemek ya da televizyondan görerek dinlemek bizde başka boşka etkiler uyandınr. Ama haber aynı haberdir. Bergson nasıl «orac», elin bir uzontısı olarak tanımladı ise, bugünkü gelişmış ilettşim araclon da bizim teknolojik uzontıtanmızdır. Doğu ve Batı kuitürleri arasındaki ayrım, iletişim tekniklerınin ayn oluşundan cıkmıştı ortaya. Baski makinesi. yazınm buiunuşundan cok daha buyuk onem taşımaktodır. Çünku elyozmosı kitaplar gene yüksek sesle okunurdu, bu bakımdan da sesli anlaşma donemini surdürüyordu. Ancok küapla insan kendi kendine, sessızce, duşünerek okumo olanağına kcvuşmuştıır. Bu da «Bireyıin ortaya cıkışım simgelemektedir. Gcz kültüru dönemi baslamıştır. Fakat düşünüre göre, televizyondan sonra artık bj dönem 'ie kapanmak üzeredir; yeniden sesli kültür donemine dönüyoruz, yeni bir 'ikel toplum dönemi olacaktır bu. B:r sınema seyırcisi perdeden boğımsızdır. oysa televizyon İ7ley'cısl ekrania özdeşleşmektedır. Okuma külturunun o'üşunürj olan Descartes «Düşünüyorum, öyltyıe varım» ciemişti, elektronik aracları dönernjnin insanı ise «Varım, öyleyse katılıyorum» diyecektir. ^Daha da ilginci, Moc Luhan'ın, kubizmi açıklamasıdır. Resimdekj bu yeni onlotım bicimi, herhangi bır nesnenjn bütün yanlonnın bir ando verilebilmesi cabasının urünüdür. «Anlıksol butuntcl bllincl bulan küblzm, asıl mesajın oroc olduğunu konıtlıyordu.» Sanot yapıtlarını oluştururken icine bir de «mesaj» katnıayı düşünenlerin kulakları cınlasın. Mesajı ayn, aracı ayn görmek, iceriğı başka. bicimi başka görmeye benzer. Marx'ın uretim aroclan. ayrıca bir mesojı gereksemeden üretim ılişkilerini koruyorlardı. iletişim bilim, tanhi doğru yoldan yorumlamanın yeni kanıtlarını getinyor. Para ve Emperyalizm Ü lkemizde para sorunîorı bir süreden beri gündemdedîr. Bir zamanlar Turkiyede para konusuyla ilişki uzay araştırmalarıyla ilişki kadordı. Şimdi durum değişti. Dünya paro sistemi, uluslararası bankalar düzeni ve kredi koşulları gibi şeyleri öğrenmek zorunda bulunduğumuz anlaşıidı. Ama öğrenebildik mi? Sanmıyorum. Yıllardan beri bilincli yasaklarla cahil bırakılmış bir toplumuz. Otuz yılda dört kez yüksek oranda dcvoluasyon yapan bir Türkiye'de parasai konuların bunca karanlıkta kalması nedendir? Yıllardan beri devalüasyonun yarar veya zararları tortışılır; amc, bu tur tartışma havanda su dovmeklir. Cünkü bu gibi kavramlara sınıfsal acıdan yaklaşmadan gerçegi yakclamaK olanağı yoktur: Devalüasyon yararlıdır. Klme yararlıdır? Devalüasyon, paranin değerini devlet eliyle düşürmek demektir. İngiiiz iktisaiçısı Keynes 1930da «Para Kitabı»nı yayınlamıs. Bu işlerin girdisini cktısını kapitaiist acıdan incelemiş. Bir bakıma devaluasyonun yararı da sovunulabilir, 1929 büyük bunolımmda İngiltere dar boğazdan kurtulmak icin devalüasyon yaptı. 1931 yılında Buyük Britanya, Keynes'in onerisini benimseyip Sterling'in değerini duşürdu. Bundan yararlı cıktı. İhracat arttı. Dunya piyasalarını İngiiiz malları kapladı. Ancak Londra'nın çcrpıcı önlemi, öteki ihracatcı ülketeri sarstı. En başta Aliiianya'yı... Hitler in iktidara gelişinde Sterling'in devalüasyonu da eîkilidir. Demek ki bir paranın degeriyle oynamak, yalnız mali değil, ekonomık değil, uluslararası siyasal ve toplumsal sonuçlar doğuruyor. Çcgimızda enflasyon devalüasyon ikilisi, mazlum ulkelere yonelik bir somuru aracı olarak emperyalist dovietlerce kullanılmaktadır. Devalüasyon işlemi konusundu «Mütksist Ekonomi Sözluğu»nde şu degerlendirme yapılmaktadır: " Temelde yatan sorun şudur: Devalüasyon operasyonunun rr.alıyeiinı kım yukienecektir? Elbette kı devaluasvonu yaprnış ülkenin emekcıleri. O ulkenin üretimini daha ucuza satın alacak olan yabancılar bunu emekcilerin sırtına yukienecek yeni fedakârlıklar sayesinde elde edeceklerdır. Demek k) devaluasyonun kurbanı olarak sec^S'ilsr ucretlılerle emekcilerdır.» Uzun bir süreden beri Batılı emperyalistler, kendi ülkelerinden yüzde 5 • 10 oranında surdurduklerı enflasyonu, mazium ulkelere yüzde 30 40 oranında Ihroç etmektedfrler. 1973'te petrol fiyatlarının OPEC ellyle artırılmasından sonra, bu yöntem pek carpıcı bir niteliğe erişmiştir. Türkiye'nin bugünkü iflâsında temel etken, Batı'nın ta kendisi olarak soptanmalıdır. Her hıılı enflasyon, ülkemizde bir somürü sürecini, her hızlı enflasyon sonundaki devalüasyon bu sömürünün dışorıya sağılmasını vurgular. Parasai düzenimiz, emperyalizmin cıkarlarına göre ayarlanmaktadır. Dili Sevmek Mehmed KEMAL Yargıtay'ın Bir Kararı Üzerine orgıtay 7. Ceza Doiresi, verdiği bır kararda bir dernek şube yönetim kurulunun faşizme karşı mücodele onerisini Dernekleı Yasası acısından «Amac dışı faoliyet» olarak nitelemiş ve suc soymıştır. Bu sucun cezası altı aydan bır yıla kadar hapistır «Sizlere seslenıyoruz» başlığı altında yayınlanan ve suc görülen bildiride özetle şu duşun celer yer almıştır: Y Halit CELENK şünce özgüriüuünü «Dokunulmaz, devredilmez. vazgecılmez» haklardan sayarken, gercek kışilerle tuzel kışiler arasında bır ayırım yapmamıştır. Bu temel yosanın 20. maddesıne göre «Herkes, düşünce ve kanaat hürhyetıne sohiptir. Düşünce ve kanaatlerıni söz. yazı, resirn ile veya başka yollorla, tek başına veya toplu olarak acıklayabihr ve yoyabıür.» Bu hükme göre, yurttaşlar, tek başlarına olduğu gibi toplu olarak da düşüncelerini dcıkloyabilır ve yayabilirler. Demek ki kişi, dernekler. odalar, sendıkalar, borolar vb. hoünde birleşerek, bir araya gelerek de düşünceierirıi özgürce ocıklayabilecek ve yayabilecektır. Bu hak yurttaşın temel haklarındandır. Dernekler yasası da, dernekler icin bu konuda bir kısıtlama getirmemıştir. Bu yasanın 35/1. maddesi derneklerın amac dışı faaliyette bulunamayocaklarını hükme boğlamıştır. Ancak yasanın bu hükmünü, Anoyasa'nın temel haklardan saydığı düşünce özgürlüğünü ortadan kaldıncı ya da sınırlayıcı bir yönde onlomak ve yorumlomak olanoksızdır. Çünkü, böyle bir değerlendirme ve yorum, her şeyden önce, yukarıda sözü gecen Anayasa'nın 20. Maddesine oykırı düşer. Derneklerde düşünce özgurlüğu, düşüncesini acıklomo özgürlüğü ile «amac dışı faoliyet»ın ayn şeyler olduğu ve biribirıne karıştırılmaması gerektiği 0C'ktır. Bir derneğin ticaretle uğraşması. üyelerinden boşka kimselerin meslek sorunları ile ilgilenmesi gibi calışmalar amoc dışı faaliyetler olarak nitelenebilir. Ama. «Amac dışı faaliyeti», her halde, ozgürlüklerin anası sayılan düşünce öz gürlüğünü kısıtlayacak bir yön de yorumlamok ve uygulamak hukuk acısından mümkün değıldir. nco göstenlmesıne gerek de yoktur. Cünkü bu hak, Anayosa'nm «Tek başına veya toplu olarok» kullanılmak uzere yurt taşlara tonıdığı vazgecılmez bir haktır. Yurt sorunlorı üzerinde düşunce acıklamayı tsiyasol faalıyet» olarak da nitelemek olanaksızdır. Çunkü siyaşal faaliyet, iktidar mücadeiesi, iktidar etrafında mücadeledir. (Dernekler Y M.4/1) Bu acıdan yurt sorunları üzerınae gerek gercek kişilerin ve Q3rekse demek ler gıbı tüzel kişilerin düşünce haklaı:ıdıt.,,Anayasa'. böyle bir hakkın kullanılmasını «amac dışı faaiıyet» olarak nitelemek ve onu sınırlamak hem Anayasa'yo hem de altında imzamız bulunan insan Haklorı Evrensel Bıldirisi ile Helsinki Sonuç Belgesı'ndekı ılkelere aykırı düşecektlr. Günümüzde faşizm, yurt sorunlarının başında gelmektedır. Radyonun, televizyonun. basının gunlük yayınları faşist saldın ve cinoyet haberleriyle dolup taşmaktodır. Bu cinoyet ve so!dırılar Anayasa'nın öngördüğü hukuk devieti ilkesini engelleme ve demokratik düzenin ülkemizde yerleşmesini önleme amacını gütmektedir. Yurdumuzu bütün halinde tehdit eden bu tür bir tehlike korşısında tüm yurttaşlann ve demokrasiden yona örgütlerin görevi; faşizme karşı mücadele vermek ve bu konuda kamuoyunu oluştur maktır... Anayasa'nın ilke ve kuralları, Uluslararası andlaşmalann bu konuda getirdıği yükümlülükler ortada iken, ülkemizi ve ulusumuzu tehdit eden faşizm tehlikesine karşı bildiri yayınlayon bir demek şubesinin bu tutumunu yasa dışı ve suç olarak nitelemek inancımıza göre hem hukuka ve hem de demokratik gelişme mize ters düşen bir dirmedir. değerlen BİR ÖRNEK Derneklerın düşünce ozgürlüğü ve amac dışı faaliyetierine ilişkin düşüncelerimizi, Ankara 8. Aslıye Cezo Mohkemesi'nin bu konuda verdiği ve xesinleşen bir karannın gerekcesıni buraya oktarmakla yetiniyoruz: «Türkiye'de faşizme ve emperyalizme samimiyetle korşı cıkma, her Türk vatandaşının görevidır. namus borcudur, insan olma haysiyetinin gereğidir, Faşizme ve emperyalizme karşı cıkmayan, samimiyetle bunu kınamayan bir toplumun mevcut tfönfa k o ş ı i f t ^ ^ insonca yoşomaya, m«HV ©4~ maya. haysiyetli hayat sürdü'rr.eye hakkı yoktur. TÖBDER bildirgesi de sonuc olarok bu yönlere yönelmlş tek kişi tarafındon boşarılması mümkun ol mayan bir takım haklı girışımleri dile getirmek istemiştir. Kamuoyuna acıkladığı düşünce lerinde onlorı suclu kılacak bir durum yoktur... (Bu pahalılık emperyalizmin ve yerli ortaklarının baskı. tahakküm ve sömürüsünden gelmektedır... Fa şizm aydınlığın düşmanıdır. Faşizm yoksul halkın düşmanıdır. Foşizm emeğin ve düşüncenin düşmanıdır... Biz Türk öğretmenleri olarak görevimizin yalnızca smtflara ders vermek olmadığını bildıriyoruz. Biz Türkiye öğretmenleri olarak ?orunlarımızın neden bu düzende engellendlğinin bilincındeyiz. Şimdi Türkiye halkı iki secenek ile karşı karşıyadır: Ya tekror elleri bağlı. başlan eğık esirler gibi Amerika'ya yaltaklanacaktır, ya da her turlü ilışkiyi keserek özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanmak ipın mücadele edecektir.) demekte suç yoktur ve bunu demekle bir dernek amacı dışına cıkarak siyasol faaliyet göstermiş sayılmaz. Sanıkların beroati gerekmiştir.» (28/5/975 gün ve 975/ 106297 S. Karar) |. B izim Dil Kurumu dili özleştirir, Arapca ve Farsca sözcükleri dllden ayıklarken, bir yandan da Batı kaynaklı sözcükler» karşılıklar bulmayo çolışır. Bokıyorum kl. dilden artlayan da, anlamayan da Batı koynaklı sözcükler* bulunan karsılıklorla alay etmektedir. Önce bu karşılıklar bir calışma, bir oromadır. Tutup, tutmoyacoğı henüz belli değildir. Tutturulantarı, hoşa gidenleri kalır, tutturulamayanları, hosa gitmeyenlerl bir süre ortalıkta dolaşır, sonra ylter. Batı kaynaklı sözcuklere karşılıklar arayan uzmanlar, dilimizde gercekten yetklli kişilerdlr. Bunlorın Içinde bir A. Dilacor vcrdır, dllde sadeleşmeyi Atatürk boşlattığında Avrupa'dan bin naz ile cagrılmış, gelmiş, hcpimiz gTbl Turk?eşn*,işTir. Batı kaynaklı sozluklere bulunan karşılıklar arasında tiye alınanlar var. Tiye alanlar belki de haklıdırlar. Ama ne yopılacak, onlar tiye alıyorlar diye bflimsel bir kurul karşılık aramayacak mı? Elbette aroyacoktır. Tutanı tutar, tutmayanı tutmoz. Bazı sözcülier vardı ki, tutmaz sanılmıştı, tuttu. Uçak, bunlardan biridir. Uçak sozcugu ile ilkin kacok, koçek diye alay etmişlerdi. Şimdi tayyareyi hic aratmıyor. Tersin» oğzından tayyare sözünü kocıranlar alaya ahnıyor. Son günlerde bazı Batı kaynaklı sözcüklere karşılıklar onerildi. Ne olsa, adı üstünde bunlor birer öneridir. Ansiklopediye Dilgillk, bulvar'a genyol, komplekse toplonco, karokaygıkorakaygıl, parka durgu onerildi. Ben karakaygı ile genyolu tuttum. Ötekiler icin bir şey diyemeyeceğim. Örneğin, «Ruhsal yapıları sağlıksız kişiler koiayca karakaygıya duşerler.» deniyor. Fena mı? «Soint Michel, Parıs'ın ünlü bir genyoludur. Buras; Ataturk genyoluna çıkar.» Siz de deneyebilirsiniz, bir gönül işidir denenmeye değer. Selanlk'te çıkan Genc Kalemler dergisi ile Zıya Gokalp sadeleştirmesi başladığı zaman, İstanbul basınının ünlü kalemleri de alaya başlamışlardı. O zamanlar böylesl yeni sözcükler de pek onerilmiyor, Arapca ve Farsca kurallor değiştlriliyordu. Elden geldiğince de cok ağdalı yazan Edebiyatı Cedide yazariarının karşısına Türkce sözcükler çıkarılıyordu. O zamanın ünlü yazarlarından Celal Nurl (ki bir kardeşi yazar Suphi Nuri. bir kardeşi karikatürcü Rıfkı Nuri'dir.) dilde sadeleşme akımına direncle karşı cıkıyordu. Ancak onun yöntemi bugünkü karşı cıkarlara cok başkaydı. Bugünkü karşı cıkıcılor, dilde Türkce alaycı sözler icat ediyorlar. O ise Türkce sözcüklerin Osmonlıca karsılıklarını daha ağdalı olarak bir tür ceviriyordu. Cevirmenlik ediyordıı. Örneğin, herkesin koiayca bildiği, coğrafya kitaplarına gecmis Karadağ'a (cebeli esved), bu söz kulağa kupe olsun gibi deyimlere (azane küpe), tuzlu yerine (nemekolud) bugün yandaş diye karşıladığımız taraftor sözcüğüne (caniptor) gibi karsılıklar buluyordu. Refik Halifin anılarında okudum, yılmaz bir direncle bu yolda direnirmlş. Bugun dönüp geriye baktığımızda yonılan, gülünç olan kimdir, dogru yolda. gelişimci ola<ı klmdir, koiayca anlaşılıyor. Oille oynanmaz, dil toplumsal bir kurumdur, biliyorum. Ama dil de dokunulmaz, tabu değildir, iste yavos yavaş gelisiyor, sadeleşiyor, buna ne denir? Bazı sözcükler var, ayna, merdiven, hasta gibi... Bunlorın yerine gözgü, cıkocak, soyrı gibi karşılıklar önerdioimiz zaman pek oturmuyor Amo oldum olosı da dllde oturocak, salıncağını kuracak değil va, günün birinde oturanları bulunur. temîzlentr. Ben direnmiyorum, fakat direncle bunların üstune oturanlara do «Biraz serin aeitn'» demekten kendimi alomıyorum. Dört başı mamur yerine dört başı bayındır da sağlıklı değil biliyorum. Anlıyorum okko dört yüz dirhem başkadır, kilo bin grom boşkadr. Dili sevme de bayrağı, vatanı sevme gibi ortaklaşa bir duypudur. Vatan sözü yerine bir Türkcesini bulamadık diye vatanımızı sevmeyecek miyiz? Ne diyor Abdulhak Hamit: Kız vatanmı herkes sever Köpekler bile vatanperver Kurtlar pek azdılar, ortada cok dolanmaya başlodılar, köpekler yerine onları koyabilir miyiz? «Ülkemiz karanlık bir ortoma surüklenıyor. Faşizmin cizme sesleri duyuluyor her bir yandan. Her gün gazeteler ve tüm kıtie haber, yayın organlan şuroda öğrenci öldürüldü, buroda birısı bıcaklandı, dövüldu diye yazmaktan insanlık ' gdina utonır oldu. • «1976'dan bu yana ütkemlzde 547 sıyası olayda 154 kişi oldurüldu, 1881 kişi yaralandı. Öldürme ve yaralamaların önü, arkası kesılmiyor. Böyle gıderse kesileceği de yok. Ülkemizdeki siyasi kuruluşlar, demokrotik kuruluşlar cekişmeleri, tartışmclan bugün icin bırakmalt. Tırmanan faşizme karşı birleşip foşizme gecit vermeyerek cinayetler önlenmeli, daha cok anababaya göz yaşı döktürülmemeli... Gerekli ivedi önlemler olınarak, somut hedeflerde birleşilmelidir. «Sizlere sesleniyoruz, tüm ana ve babalar, parlamenterler siyasi partiler, devlet adamları, polıtik beyinler, sendikalar, tüm fabrika işcileri, köylüler. zanaatkârlar, emekci halk, bilim ve kültür işcileri, eğitim emekcileri, demokratik kuruluşlar, hukukcular, yargıçlar, tüm basmyayın organlan, basın işcileri, doktorlar... Tırmanan foşizme karşı birleş. Güc birliği yap. Demokrasi ve insanlık düşmanı olan faşizme gecit verme. Faşizm insanlığa ölüm, kırım, kıyım. kan ve gözyaşmdan başka hicbir şey vermez. Beyinteri uyuşturur dilleri keser, insanlık icin utanctır, yüz karosıdır. Coğdaş ne varsa bır Cirpıda siler. süpürür. Tarıh bütün bunlan doğruladı. Tarih yolan söylemez. Yaşasm antifaşist savaşımız.ı işte Yargıtay'ın «omac dışı faoliyet» olarak nitelediği ve suc saydığı düşünceler bunlardır. Simdi Türkiye'nin IMF yapısındak; SDR denen para duzenine bağlanması konusunda tartışmalar yapılıyor: Gercekçi bir karar.. Yararlı olcblllr.. Temel sorun nedir? Türkiye, yeni kararında bağımsız dovranabilmiş midir? Baskılar altında alınmış kararlarda ekonomik tartışma ne ölcüde gecerlidir? Ankara, devalüasyonu ekonomik yarar açısındar değil, borc para bulmak icin yapmıştır. SDR'y» bağlı «g«rcekci kur» sistemini benimsemenin kokeninde de aynı neden bulunmaktadır: Yeni para sistemine gecişin gerekçesi borc para bulabilmektır. *** ÎTürklyet *rhpefyalizı»ıin baskıları altında batağa sürült)»ıwtir ^ t m * yrn» emperyalizmin boskıları oltında korarlora yönelmek zorunda kalıyor. Bu karorlorın ekonomik acıdan yararlarını veya zararlarını billmsel bir eda II* tartışmaya kalkısmak, halkın gözünden gerceklerl •aklamak demektir. Bir ulusa, dışarda alınmış kararı kendi hükümetlninmiş gibi lunmak, çağdaş bilince yakışmaz. TEŞEKKÜR Buyuk kaybımız REMZİ KİTABEVİ kurucusu, editör ve kitapcı. babamız; REMZİ BENGİ'nin vefatı nedeniyle aramızda bulunorak, cok sevdıği cıceklerden celenkler gönciererek, zıyaretımize gelerek, gazetelerdeki yazılariyle hizmetlerinı anorak; telgraf, mektup ve telefonla başsağlığ; dıleyerek acırmzı paylaşon başta sayın Kültür Bokanı Kışlalı olmak üzere tüm yazcr, yayınevi, dağıtıcı, kitapcı. dost ve okrabalarımıza teşekkür ederiz. A İ L E S İ (Cumhuriyet: 10924) YÜRT SORUNLARI Bireyierin, dernekler, sendikalar, odalar. barolor vb. halinde bir aroya gelmelerinin neden ve amaclanndan birisi de. tüm halkı ve ülkeyi ilgilen diren sorunlor üzerinde toplu olarak düşüncelerini acıklamok ve kamuoyuna iletmektir. Bu omacın örgüt tüzüklerinde ay GERÇEK ve TÜZEL KİŞİLER insanın temel hak ve özgürluklerini saptayan Anayasa, dü DİYARBAKIR ÜNİVERSİTESİ FEN FAKÜLTESİ DEKANLIĞINDAN PERSONEL ALINACAKTIR Fakultemlz Yönetim Örgütünde acık buîunan aşağıdaki listede Sınıf Derece, Ünvan, Sayı ve Nıtelıkleri beürtılen kadrolara askerlik hlzmetini tamamlomış personel alınacaktır. İsteklilerin 11 EYLÜL 1978 Pazartesl gunü saat 14.30'a kadar 2 fotoğrafia birlikte Fakültemiz Personel işlerı Burosuna şahsen başvurarak «Personel Alımı Başvuru Formu»nu doldurmaları ve «Sınava Katılma Belge»lerini almalan duyurulur. Personel secim sınavı 15 EYLÜL 1978 Cuma günu saat 09.00'da Tıp Fakültesi Konferans Salonunda yapılacaktır. SINIFI : G.İ.H. DERECESI 8 Feriköy Halk Gecesi Aşık İHSANİ, Merhaba topluluğu, Aşık YOKSUL, Slnem Bacı. FOLKLOR, Film... Slayt Yer: FERİKÖY KULÜP SİNEMASI Saat: 20.00, 25. AĞUSTOS CUMA (Bugün) TERTİP KOMİTfSl : UNVANI ı Soymon Memur Daktllo Teknisyen Ziraat Teknisyenl Teknisyen Laborant Depo memuru Ahcı Ahcı yardımcıs, Bekcl Bekci Hademfc iİAY N İ T E L İ K L E R İ ! I.T.İ.A.si, Hukuk. Iktisat veyo işletme Fakültesi mezunu olmak. Llse veya dengl okul mezunu olmak. On parmak serl daktilo yazabllen enaz ortaokul mezunu. Sanat Okulu mezunu, Ressam olanlar tercihen Ziroat Meslek Lisesi mezunu. Sanat Okulu mezunu. Ressam olanlnr tercih edilir. Kimya Sanat veya enaz Ortaokul mezunu olmak. Lise veya Dengi okul mezunu clrr.ak. Tecrübell olanlar tercih edilir. Tecrübeli olanlar tercih edilir. 1 4 » T.H.S. 10 10 10 11 3 Z 1 3 1 1 Öpğari Âvcıoğlu «İKİNÇİ İSTANBUL (Cumhuriyet: 109261 FRANSIZCA ÇfKTI STRASBOURG ÜNİVERSİTESİ MEZUNU BAYAN ÖĞRETMEN TARAFINDAN FRANSIZCA DERSİ VERİLİR, BÜTÜNLEMELI ÖĞRENCİUER SINAVLARA YETİŞTİRİÜR. G.İ.H. Y.H.S. > » » » » > » 12 ta 14 14 15 12 13 2 1 15 2 8 Ağır vosıta şoförlük, bahcıvanlık, su tesisotcıîığı, boyabadana ve marongozluktan anlıyanlar tercih edilir. TEL: 58 68 96 55 37 98