15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ cc5mur.nxT 20 /.cusıos K ofa yorgunluğunun ne demek olduğunu daho oncekl blr deneyımle • ıyıce oğrendim. Üc boyutlu dünyamızda her şeyin oır r sının oldugu gibi. yorgunlukların do sınırı va . Buna. he!e kafo yorgunluğunun sınırına. co'< dikkat etmeii ve bunu aşmomolı: cürıkü ötesi; eskilerin ttaabı dimagi» dedikleri sürmenaj hasîolığıdır. OLAYLAR VE G0RÜŞLER 1943'te, doçentlikten profesörlüğe vüksei'vli henuz ikı.yı) gecmiştı. Cok ışını vardı. Hsr nasüsa kafa yorgunluğunun sınırını asmı$ım. Bır gun birdenbire ba$ dörır.esı boşiodı O gunden sonra. hekımlârın yasak'oması üzerıne, ü:r ay kadar hıc çalışomadımdı. O turihte İstanbul Üniversiîesinds öğret ı üyesi bulunan, uluslarorası une scliıp kolp uzmonı Profesör Fronk ve asistonı Dr. Hnns beni muayene ettilftr. Kfllpte bir bozukluk bulunmcdı. Sürmenoj tönısmı (tsşhısıni) koycluıcır. Dr Hans bona bunu şöylft anlotmıçti: «Bır günde zorunlu oîarak 5060 kilcmeîra yürürsenız ne olur? Ertesi gunü adirn otoma^ durumo gelirslniz. Neden? Çünku bu yoöun hareket ayak ve bacak hücreierini aşırı olcüde yormuştur. Ya da bir kuyudan su cekmek içi.i tulumbonın kolunu saatlerca aşağı yukan oyna tırsamz, bir on gslir ki, lcollarınızda clerman ko!maz. Cünkü bu yoğun hareket kol hücrelerinızi yormuştur. Kolbin yoruiması da ayrı. Böyle durumiarda bır süre cok az horeket yapıp dinlenerek yorgunluğu gıderebilırsinız. iste kafo yorgunluğu da böyledir. Ama bunun bzellikleri vardır: Kol ve ayak hucreierı aşırı bir devinim (horeket) sonucu yorulduçu hal'ie, beyın hücreleri başın ileri geri devı^imi ile değıl, kıtap okumak, kitop yozmok. hesap yapmok gıbi zihin uğraşları ıle yorulur. Bir çünde 6060 km. yurüyerek ayak ve bacak hucrelerini yoran kişi nasıl ertesi günu ayak atamaz duruma gelirse, uzun süre hıc dinlenmeden sürekli ve yoğun zihin cciışması ile beyin hücrelerıni oşırı ölcude yoran kişi de bir gün artık çalı$amaz olur. Ayrıca göz karartısı. yürek carpıntısı gibi belirtiler de başgöstfcrir Boyle durumiarda çalışmayı hemen kesmek ve olanak varsa ortam değlştirmek g«reklidir. Çiinkü. kas hücrelerindeki ycrgunlukların tersine olarak, beyin hücrelerinin yorguniuğu öyle uzanıp yatmakia değıl. ılımlı oicülerde spor yapmakla, gezip tozmakla, hattâ vücudu biraz yormaklo giderilebilir.» ıv DlNLENCE Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU zo'rfln beni ttdirgin eden yürek corpıntılan rasındo :<sndimce baglcntı kuramodığım içm, sinır nastahklorı uzmanı, dostum Fohrettin K3rinı Gökay a giaerek Dr. Hans'ın söyled>kler;ni anlattım. Beni güzeice muayene ettlkten s.onra. «Hcns doğru söylemıs. Sen şu haftalarda olabildiğince hareketü bir hayat sürnielisin Eniyisı. Ukıdağa gidip koyak sporu yop» aedi. Dediğim yerine getırdım ve boylece bir kac haftar lık ha eketü bir yaşamdan sonro yenıden çalışma mosamın basmo döna'üm. İşte otuz beş y:l önce gecen bu olay bana bir ders oldu. Ne zaman sürekli olarok yoğun bicimrte calışıp kafamda bır yorgunluk duysam, göz kararmosım beklerr.eden, hemen kâğıt, kolem ve kitabı bırakir, mevsımıne göre. ya bizim baba yurdu Çorum'a, ya bır dağ başına. yc da deniz kıyısına giderek bir süre hicbir şey okumodan dofla ile bosbosa kolır, uzun yürüyüşler yoparım. Buni'n cok yararını gordum ve görmekteyim. ••• Bu kez yine boyle blr dinlence (tatil) gereksiamesi duyunca geziye cıktım ve önce Abant'a gittim Bunu anlatmodan önce şu «dinlence» sözcîiğü üzerinde duroyım biraz. Cünkü Osmaniıca yanlısı bazı kişıler: ı$u güzelim tatil kelimasi dururken uydurmo «dinlence» sözünü kullonmaya ne gerek vcr?» diyeceklerdir. Onlara göre gerek yok. Türkcemiz, Türk • Arop Acem kırması (karması değil kırması) olorok sürüp gitmelidir. evrim ve devrim aiye bir sey yoktur onlar icin. Çünkü gercek Türk Milltyetcisi değildirler. Türkçemizde fiillerden tce, ca> ekleriyie islm oluşturma yöntemi vardır •Kosmoco, bilmece,, çekmece. boğmoca, eğience» oluyor aa ntcin dinlenmekten tdinlence». söylenmekten tsöylence» (efsane) olmasın? Coğımızca yeryüzü dillerinlrı soyuf ve somut variıklon anictım gücu bakımından en zenpınleiinöen bir: &!an Almanca'nı.i gslışme r sürecini biln.eyen bu kışıieri kencli hclle ine bırakorak, «ce»lı. «co>lı yer isımierlne gecel.:n: Ben boyls yer adianm cok severını Abant'o giderken yolun üzerinde veya sapak'orın başıfiduki !eviıc;aroa bı;niardan bir hayiısinı noî ettirrv «Koynofca, Darıca, Varımca, Esence, Derinco, Saponca, Oüzct». Ne guze! ;er adiaı: bunicr. Türkçemizin, mcl gıbi sozcükleri. İstonbul vs yakınlannda da «Comlıco, Kanhca, Sütlüce (8uyük v* Kücük) Cekmece. Catalco» var. Akiıma gelmeyen daha bir ç^ yer vardır «ce» veya <ca»!ı. Anadoludon do bızim Çorum yakır.larındaki «Alaca» vs «DeMce» kascbaian okl.ır.c geliyor. Insan kendı mesiek olanının dışma cıkıp blr dinlencesiııi teda ederek bu kcnu üzerinde birnz düşıinss ve coba harcasa. guzel ürkcemızin cce» ve «raıh daha nice cılvelennı bulur cıkonr karanlıklardon. • **. Abant Gölüne ilk kez bundan otuz üc yıl önce, eylül 1945"te gitmıştim. Ankara yolu ile Abant orosındaki yol, dar ve tozlu bır toprak. yoldu. Yer y«r şose idı ama bakımsızlıkton toproklaşmıştı. Yolun ıki yonındaki yoğun ve d.ri yeşillik. tepe yaprakları yo'un yükseğinde yer yer birteşerek onu bir «hıyoban» <ağac gecıdi» durumuna gettren gorkemli ağociar, gercekten corpıcı ve nefes kes.ci bir güzellık oluşturuyordu. Abont Gölü üzenndeki izlenımlerlmi 1 eklm 1945'te bu 3Ütunlarda yayımlamış olduğum «Abant Gölünde» başlıklı yazıda şöyle dile getırmışim: «Mühim bir kısmı sık ormanlarla bezenmiş yemyeşıl tepelerın ortasında mcvi ve şeffaf bir mücevheri andıran Abant Gölüne akşam vardık. (...> Buraya geldiğım zaman, gerçek gü zelliğin, lcimdekl hayal ve tasavvuru cok geride bıraktığını, heyecan ve hayranlıkla gordum. Ben Abant'ın bu derece güzel olobileceğmi asla tasavvur etmezdim. insan, henüz görmediği bir güzellıği bazen muhayyilesinde o kador büyütür, o kadar ilâhileştirir ki, bir gün onunla karşılaşınca cok defa hayal kınklığına uğrar. Abanî'a doğru yol alırken ben bundan korkuyordum. Meğer ne boş bir vehimmiş bu. Benım kocaman sandığım göl, bir yüzük taşı kadar minyon ve zarif; sahille öpüşen muazzam ve guzel köknar ve cam ormanlarıyla orada su zamboğı denilen güzellerin güzeli nilüfer ciceklerıyle; yayla semasının ve etrafındaki tepelerin bütün ihtlşamını billurdon bir ayna gibi aksettiren masmavi sulanyla Abant. sankı bu dünyadan tamamlyle ayrı bir şiir ve hayal diyarı; şairlerimizi ve ressamlanmızı bekleyen sonsuz bir ilhanı knynağı. insan Abant'a varınca yol yorguniugunu, üünya sıkmtılarını şehir dedikodularını, paha'ılığı, ihtıkârı, iradesizlık ve suııstmıalleri I1>, huldsa butüıı fena şeyleri unutuyor vo gölun berrak sularındo yıkanmış gibi kendi tertemiz huviyetini buluyor; tabiat hic durmadan :nsana ideal ınsanlığını hatırlatıyor. Burada, bır lek gün ıcin bile olsa, bu hıslerle başboşa yaşamak ne tatlı şey. Şuna kani oldum ki. tabiat guzelliğıni icten duyarak sevenler, her halds en tehlikesiz insanlardır. Cunkü «böyleleri, ınsanlon da sever). işte ben, oraya vardığımızın ertesı günu goldeki nilufer çıceklerinın arasından koyıkla gecerken bunları düşundüii.» (Cumhuriyet, 2.10.1945) , Bakın görüyor musunuz, Abant Gölü beni neredeyse ozan yopacakmış o zaman. Ama sonra ayılmışım. Sözünü ettiğım yazıda oroya illçkin ve topluma ilişkin bırtakım eleştiriler yopmışım. Üzüntülerımi belirtmişim. Bunlan burada yineleyerek şu dinlence yazısının rahatlığını bozmok istemıyorum. Cünkü Abant'a 1945 yılmdan sonra yaptığım bu defoki dördüncü gezide bile aynı eksiklikleri, fazlasıyla görüp «Nicin boyle bir toplumuz bız!» d;ye yenıden uzüntüye düşmekten alomadım kendimi. **• Geri kolmışlık, parada pulda yoksulluk ile değıl, kafoda geri kolmışlık ve vatan duygusunda yoksu'luk ile belıriyor. Bundan kurtulmak icln her şeyden önce aydın gecinenlerimizin ve polıtikacıların kafasmı bu geri kalmışlık illetinden kurtormak gerekiyor. (1) Bu yoıının yozıldığı 1945 yılı, İkinci Dünya Savaşı sonratı idl ve bütün bu uygunsuzluklor o zaman da vardı. H.V.V. Ta Ta Ta... N • demiş Ziya Gokolp? Demiş ki: «Vatan ne Turkiye'dir Turklere ne Turklstar Vatan büyük ve muebbet bir ulkedir Turan» • Peki, ne yapmalı voton İcin? Vatan icin herşeyi yapmalı; milliyetçller voton icin canlarını bile verirler. Yeryuzunde 100 milyon Turk var. Anadolu Turklüğu bunun bir paıc0«ıı. 60 milyon Türk, Çin'den Balkan'lara dek komunist zulmu altında Inllyor. Esir Türklerj kurtarmalı, kardeşlerimlzin intikomını alrnalıyız. Nasıl? Şu otonıotik silahı göruyor musun? Gorüyorum, çok guzel. Bak şimdi ne yopacagım. ta ta ta ta ta ta ta ... Ne yapıyorsun yahu, otobusteki çoluk çocuğa nteş edilir mi? Cıldırdın mı sen? Ta ta ta ta ta ta ta.. Kardeşim kahvede oturan yurttoşların ne gunohı vardı? Esir Türkleri böyle mi kurtaracağız? Ta to ta ta ta ta.. Etme yapma, bir bilim adamını öldürdün... Ta ta ta ta ta ta.. Dur! sen esir Türkleri kurtaracoqım dive AnadOlu Türklehnin köküne kibrit luyu mu ekeceksin? Onlar Türk değil... Ya ne? Komunist. Komünlst Türk olmaz mı? ' Olmaz. Peki, komunist Cinli, Rus, Amerlkalı, inglllz, Fron sız, italyan, Kubalı, izlondolı, Vietnamlı, Arap, Alman, İsvecli, Japon oluyor da nicin komunist Türk olmuyor? Ta ta to ta ta.. Yine kon dökuyorsun! sınır ötesindeki kardeşlerimlzi kurtarmak icln mi yurdumuzdaki kardeslerlmizln canına kıyıyorsun? Hem otobusteki, kahvedeki insanlar Türk değil mi? Ta ta ta ta ta.. Nicin durmadan atet ediyorsun? Emir oldım; ta ta ta ta.. İnsan emlr alınca kardeşini öldurür mü? 8«n fürk'ıen nicin Türk'ü öldürüyorsun? Hem bu yurtta blr bakıma herkes Türk: ama blr bakıma Rum'u var, Yahudlsl var, Ermenisi var, Arabı vor, Kürdu var... Kürt yok. Nasıl yok? İran'da Kurt var mı? Var. Irak'da Kürt var mı? Vor. Peki, bizde neden olmasın? Sınırı gec«r gecmsz Kurtler buhar olup göğe ml cıkıyorlar? Ta ta ta ta ta.. Aklını bosıno topla, bugün Ihracatton gelen tüm dovizini yıllık petrolünü satın almak icin harcıyorsun. To ta ta ta.. Dış ticaret ocığın 4 miiyar dolar, İki üc yıldo bir Türklye bütcesi sömürüyorsun! Ta ta ta ta.. : Botı'nın güdümündesin, uydusun, emperyalitmln 'rompaSısîn, AmerikVh'ın aşağıladığı bir ülkesin... Ta ta ta.. H .#* i^Ti jrt Amerika sana efendln gibi davranıyor; sen köle misin? Şerefsiz misin? To ta... Sen ne biçim milliyetclsin?.. CIA milliyetçisi mi? Ta... ••• Ben bu acıklamayı mantıklı bulmakla birllkte, beyin hücrelerinin yorgunluğu ile zaman Nalıncı Keseri Mehmed KEMAL BİLİM POLITIKA VE OTESI Gecen hoftakl yazımda, Yunan uygarlığınn. daho onceKi uygarlıklaro dayalı olduğunu. Yunanlıların evrensel uygarlığa ancak katkıdo bulunduklarını bu yüzden de, Yunonistanm, uygorlığın beşiğı olmadığ.nı belirtmıştım. Bu yazımda, durum bu olduğu halde. cuygarlığın beşiği Yu nanıstan» safsatosının nasıl olup da kataları sardığını anlatacağım. Bundon sonrakı yazımda ise, gecen haftoki yazımda söz verdığim gıbi, Yunan uygarlığının önceki uygarlıkların uzontısı olduğu hakkındakı belgelerden söz edeceöim. DÜN YASI Batının Bağnazları Vehbi BELGİL Heykelde de «Onsekızıncı yüzyılın ?onunda ve ondokuzuncu /jzyılın başında, eskı Yunan ve Rö'mo yapıtlarına körükörüne hayranlık ve bu yopıtları taklıd, sc dece yozarlar icin değıl lıeykelciler ve re«samiar ıcm de kuraldı. Eskı Yunan ve Roma, demyordu. San'atın ük temelidir. Mimorlar, eski Yunan binolarının kötü birer taklidını yopı yorlardı: 16. Louis döneminde yapılmasına başlanan «La Madeleine» ve Napolyon dörtemınde başlanan «La Bourse» bınatan gibi. «Heykelde ve resımde, onsekizinci yüzyılın büyük sonaicılarıno cok aşağı bir goz!e bakılıyor, bu yapıtlorın, zevkın en aşağı düzeyini simgeıedikieri kabul ediliyordu. Yeni sanatcılar «kahramanl'k üslubunu, yük sek üslubu» benimsiyorlordı. Yüksek üslup ise ancak cpiok vucudlu veya harmaniye giydirilmiş bir heykelle elde edılebilirdi. 1804 yılında Nopolyon'un bir heykeli yapılmok istendiği zaman heykeltraşlar «pantalon ve cizmelerle iyi bir yapıt meydano getirmenin olanak dışı bulunduğunda fikir birliğine varmışlardı. Bu yüzden, Napolyon, çıplak vucuduno sanlmış bir Roma harmaniyesiyle ve yan tarafında da bir Romah kılıcı ile taşa yontulmuştu.» rıs işliyoriardi: LeonıdOS Termopılde. Hector ve Andronıaque. Horasların Yeminı... gıbi. y.aşonv> fl'l, konular. yüzunden, «buyük scnat»ın şanma Joyık gorülmüyor lardı Bır tarlh tablosundcı süvari cizmeler; büyük bır cirkiniıkten başka bir şey deQUdi... Başlar «Yunon ve Roma başlan gibi» cok bicımli oimal'ydı. Vucutlor kusursuz olmalı ve soylu durumlar almış Dir halde gösterilmeli ıdi. da yaygınlaşmasına yorodı. Bor bar Türkler yüce Yunon mııletini esir ederek göz kamaştırıcı Yunan uygorlığına son vermişlerdi. Yunanlılar Türk boyunduruğundan kurtulursa. yine uygarlıklor varatma görevlerini sürdörebilirlerdi. Bunun üzerine, silahı olon si, lahı, zengin olan parası."'eli •' '* kalem tutan yazısı, fırcası olan tablosu ile olmok üzere, bütün dünya üzerimize cullandı: Uygarlık düşmanı Türkten soylu Yunanlı kurtarılmolıydı. Bu soylu millet, böylece. uygarlıklor yaratma görevlerinl sürdürecek ti. Alexandre Dumas bile, ünlü romonı «Monte Kristo Kontu»n da, bu Yunan meselesine büyük sayfalar ayırmıştı (Tepedelenli Ali Paşa). lr tuhoflıklar ulketlylz galiba... Örnegln blzd* klflnln ölmMl için yatalar kolay işl«r d«, kişinin yafomatı İcln kılını bil* kıpırdatmaz. örnajin blr adam mı asacağız parmaklar hemen kalkar da, bir adamı veremden, kans*rd*n mi kurtaracağız parmaklar yiter. B Hastaneler* Insanlorın yotması zordur da, yoffnoroo*ı kolaydır. Bin dereden su getirirlz: Doktor yok, yatok yok, ytr yok, ilaç yok der geceriz. Devletln doğlordakl, bayırtardaki arazisinj gecekonduiarla, kacak yopılarla doldururuz da, öl«n yurttaşa girecek mtzar bulamayız. Karakolda adam dövmek, işkence etm«k icin ya«a vordır da, tokaktaki katili tutmak İçin yasanın ıli uzanmaz. Toriodo 60 kuruşa »atılan domatesl manavda 8 • 10 liraya almak İcin yasa vardır da, domatesi iki lirayo sattırmak icin yasalar elvermez. Hep şaşmışımdır pohalılığa tzin vtren yasa ucuzluk icin nasıl işlemez? Elbisenln bil* iyi bir terzi eünde tersi yüzu vardır, yosanın yoktur. Nalıncı keseri gibi bizim yosaior hep zenginden yana yontar. Şımarık zengin cocuğunun babadan kalma yalısı icin kıyıdo on katlı apartman yapmaya elverişli yasa, yoksul kondusuna jki kot çıkmaya hiç bir zaman destur vermez. Kiro üikemizde bir zuiümdür. Ama meclislerimiz, kaç tanesl komisyonlarda bekliyen kiraları düzenleme tasarı ve önerilerini ele almadan tatile gider. At binenin, kılıc kusanamndır; kira ise şımarık ev sahibinin insaftna kalmıştır, ' Siz hıç şoföre taksimetreyi açtıramayan devlet gordunuz mü? Bizim devlet oldum olosı şoföre taksimetreyi açtıramamıştır. Vaktiyle unlu zenginlerimizden birj ne yopmış, ne etmişse bolca taksimetre getirtmisti, Büyük belediyelerimiz birdenbire taksilere saat koymo yanlısı kesildiler. Piyasaya her çıkan araba önüne bir saat takıyordu. Unlu zenginimiz saatleri kakaladı ama, devlet saatleri işletemedi. Taksideki saati işlttemeyen yetkiliden ne beklersiniz? Taksi saatinin işlemesi otoriteye güvenin simgesidir. Bir ülkede yaşarız ki, bir kilo ıspanak bir demet cicekten pahalıdır. Devletin on liraya satılan şekerln* biraz nane esansı kattınız mı 80 liroya satmanızo kimse korışmaz. On liraya satılan un, hamur edilip kızarmış ekmek diye 70 liraya satılıyor karışan göruşen yoktur. Bu un şekerle karıştırtlıp. biraz da yağ konduktan sonro boklava adı altında 80 100 liraya plyosoda boy gösteriyor. Yasa şekerj on liraya sattırır, baklavacıya ilişemez. Mecelle de yasa mıydı? «Bir şey zıyk olduğunda ıttısaı vardır» gibi bir şeylsr söyler. Yani bir şey daralıyorsa genişler de... demek ister. Mecelle bu kuralı cok önceleıi koymuş, uygulamış da, bizim yasalar nalıncı keseri hep bir yana yonga döker. Bir şise rakı 70 liradır da, bir kilo kirazı da 60 liraya sattılar. Kac kilo kirazdan bir şişe rokı çıkar? Devletin on liralık zıvanalı sigarası on liradır da, sokakta satılırken 12,5a gider. Tekel böylesi kolay para kazanır mı? Nâzım Hikmet, bir şiirinde şöyle der: Dünya limanlannın coğunda bugün Yusuf Ölmek kolay fakat yaşamak zor. Bizim büyük kentlerimizi ele alırsak, bugün buralordo yasalara göre ölmek kolay ama yaşamak mümkün değil! Bıcak geldi kemiğe dayandı. Ülkeyi oteşten bir gömleğe cevirenler Ecevit'e yükleniyorlar. Ecevit ne yapısın böyle aldı. böyle sürüklüyor. Aydınca laf ebeliğl •tmek. enflasyon hızı, pora parltesi, devalüasyon etkllerl. IMF, döviz darboğazı... falan filan... Bunu bilgic yazorlarımızın bal damloyan kalemleri ilt acıklayabiliriz. Ama holka nasıl anlatmalı? Halk ekmeğin, etln, yağın, vitrindeki kunduranın, sırta binen ktranın yüzüne bakar. Aydınlarımız halkı ışıtan bir lüks lambosıdır. şavkı bezir kandlll gibi görünür. Dünyayo boktığımızda an iuhof ülkelerden blri olduğumuz oçıkco görülüyor. Onun icin değil midir ki ölmek kolay, yaşamak zordur. Zaten nüfusumuz da her gün artıyor. Ne gam! Ölen ölür, kalan sağlar hlzimdir. Fransa'nın Yunan Hayranhğı Onyedıncı, Onsekizinci ve Ondokuzuncu yuzyıllorda, Fronsız dili ve kültürü, evrensel bır nitelikteydi. O dönemlertn batılı aydınlorı, aydın sayılabilmek icin. Fransız dilini ve yapıtlannı öğrenmeye mecbur hıssediyorlardı kendilenni. Bunda da haklı idiler. Cunkü. o donem lerin Avrupasında. kültur. hicbir yerde, Fransadaki gibi gelişmemişti. Descartes. uiderot, Voltaire. Rousseau. Montesquieu... Yalnız Fransızların dağil. bütün Avrupanın fikir adamlarıydı. Fakat. aynı dönemlerin Frart sasını incelediğimizde, bu ulkeöe de, kültürün, eski Yuncn ve Roma kültürune dayandıgır.ı görüyoruz. Yazımın bu noktasın da, EÖZÜ, bir Fransız tarıhcisi Albert Malefye bırakıyorum: t1789 FransiZ ihtilalinden ön ceki donemde okuyucular ve yazarlar Antikçoğın kültürü ile beslenmiş bulunuyorlardı. Yurvanca ve özellikle Latince, gercekten, okuliarda, öğretimin temelinl oluşturuyordu. 1789'un Fransızları Atina, Isparta ve Ro ma tarihini Fransız torihinden daha İyi bıüyorlardı. ihtilal mec lislerinln milletvekilleri, konuşmalarında, sık sık, Lycurgue'den, Solon'dan, Tarquin'den. Brutus'ten, Gracque kardeşlerden (reformcular), Eylla'dan, Marius'ten söz ederlerdi. Frart sada idari reformlar yapan Bonaparte. devletin büyük kuruluşlarına ve memurlarınc, Roma Cumhuriyetinden oktardığı tconsul>, tsenateur», «tribun», tprefet» gibi ünvanları veriyordu. «Yazarlar da, yapıtlarına örnek olarak. Yunan ve Latin yapıtlarını alıyorlardı. Başarılı olmak Isteyen her yazar, bu yapıtlara göre yapıt vermek zorunda Idi. Yazınsal türler (edebi neviler) arasında Eskilerin koymuş oldukları farklılıklara, özellikle tiyatro icin cizdiklerl kurallara, kılı kılına uyulmck zorunu vardı. Örneğin, Yunanlılar, bir trojedinin lclne güldurucü parco sıkıştırmadıkları icin acıklı Me trajiğin korıştırılması şiddetle yasaklanmıştı. Ortyedincl yüzyılın büyuk yazarlarının Antikcağa karşı duydukları bu saygı. onsekizinci yüzyılda. Yenl Klasikierds (Ne Böyle gecenin... Zıya Paşo «Böyle gecenin hayr umuiur mu seherinde» demışti. İşte kafa yapısı o zcmanlar ıcin bu olan Fransızlar dan. gerceğin araştırılması yolunda ne beklenebilirdl? Ancak. şunu ao hemen ekleyelım kı, o zaman ıcin Yunan çerceğinden boşka bir gercek de yoktu Bilim ve sanat yaoıtları en gorkemli bır şekilde ortada dururken: «Acaba bunlar başka bir yerden aşırılmış olmasın? diye düşünmek icin bir neden yoktu. Esasen, o dönemlerde, Yunanistan dışındaki Antıkcağ uygarlıkları hakkında he men hicbir şey bilinmlyordu. Arkeoloji. şimdiki boyutlarına ulaşmamıştı. Eskı Yunan ve Roma Kültürü hakkındakı Fransız görüsleri, Fransız dili ve kültürunün bütün dünyada yaygınlığı nsdeniyle bütün batı aydınlarınca da paylaşılıyordu. Tozdan Ferman... Evet, Hristiyan Yunanistanı ve Bizansı, Hristiyan Balkaniarı ve Rusya'yı boyunduruğuna almış olan müslüman Türk... Sekiz Haciı seferinde papaları, Kralları, Şövalyeleri, Baronları, Kontları, Dükleriyle Batıyı sekiz kez dize getiren müslüman Türk tarih sahnesinden silinmeli idi. Türklerin Yunan uygarlığıno son vermediklerini. bu uygorlığın cökmesi ile Türkün Yunanistan'ı eie gecirmesi arasında 1.500 yıl bir uzaklık olduğunu kimse düşünmüyordu. Tozdan ferman okunmaz haie gelmişti. Ama bu orada, eski uygarlık lar üzerindeki arkeolojf calışmaları büyük bir hızlo ilerliyor, Yunan'ınkinden daha büyük uygarlık kurmuş ülkelerin tarihleri birer birer ortaya cıkmayo başlıyordu: Mısırlılar, Asurlar, Mezopotamya uygarlık ları, Hititliler... Bunlara. iki yıl önce, bir yeni uygarlık eklenmiş bulunmaktadır: Kuzey Suriye'deki «Ebla» uygarlığı. Yunanlıların dünya tarihinden silinmelerinden 2.000 yıl önce hüküm sürmüş olan «Ebla» dev leti, kral sarayı, sarayın kütüp hanesi. bakanlıkları tapınakları ve evleriyle ortaya cıkmış bulunmaktadır. Bütün bu buluşlar sonucu dünya bilim tarihine yeni sayfalar eklenmektedir. Fakat, par ca parca. Kimse cıkıp da. Yunandan önceki uygarlıkların bilim tarihlerini bütün ayrıntılariyle kaleme almamıştır. Batı bilim tarihlerinde, felsefe tarihlerinde eski yöntem sürmektedir: Baş tarafta üçdört sayfa icinde Mısır, Sümer, Bâbil, Asur, biraz da Cin ve Hint uygarlıklarına dokunma, ondan sonra Yunan uygorlığına sayfalar ve sayfalar ayırma... Rahmetli Adnan Adıvar dahi «Tarih Boyunca İlim ve Dinsind» bu gelenekten kendini kurtaramamıştır. Ben Yunan düşmanı değilim, hicbir milletin düşmanı değilim. Bu satırları. Yunanlılar gözden düşsün de biz yücelelim diye yazmıyorum. Bu güne kadarki incelemelerim. bona, dunyo capında bilimsel bir va< Resimde de Ressamlar, ilhamlarını P!utarqu'do veya Homer'de, TiteLive veya Vırgüe'de arıyorlar. ve David'in, öğrencilerlnden bi nne yaptığı bir öneriye uyarak «herkesce bilinen konula Yunan Bağımsızlık. Savaşı 1821 yılif.da Yunanlıtarın bize karşı Bağımsızlık Savaşına girişmeleri bu görüşlerin daha VEFAT îzmir tüccarlarından merhum Mahmut Hortaçsu ve merhum Münire Hortocsu'nun oğlu, merhum Abdullnh Naci Hortaçsu ve Süeda Guroğlu'nun kardeşi, Suavi Güroğlu'nun kayınbiraderi, Osman Keresteci, Merhum Sokıp Keresteci ve Mecahat Özcokır'ın enişîesi. Hulki Özcakır'ın bacanağı, Müşerref Hortaçsu'nun eşi, Öner. Mahmut ve Nuran Hortaçsu'nun babası, Amable ve Ayfer Hortaçsu'nun kayınpederi, Ali ve Ayşe Hortaçsu'nun dedesi ı TEŞEKKÜR Büyük insan EZEL Usta'yı 6 Ağustos 1978 günü Zonguldak'ta yitirdik. Bu uğurlayışta yanımızda olan tüm dostlara, LAVVARLAR Müdürlüğüne, Zonguldak Lavvarlar personeline ve Sayın YAKUP KESKİN'E minnettanz. TURAN Sümerbank TeknikYayınları 1 1BORUSİSTEMLERİ: TEKNİK EL KİTABI 3lpl. ln|. Scwedlef Dipl. Inj. V. Jürgen Sonn Çev. Or. Aydın Oral Çeşrtll aki}kanlara jrt beru sintmlehnln tapta 239 adet ;ckil, 14 heup diyagramı vardır 333«yf» 150. TL ki Ali Eşref Hortaçsu Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 20/8/1978 pazar günü (bugün) öğle namazını müteakip Şişlf Camıinden kaldınlarak Zincirlıkuyu kabristcnına defnedılecektir. AİLESİ NOT: Celenk gönderilmemesi rica olunur. 2MAKİNEENERJİ. TEKNİK EL KİTABI Dcr1«yen : Dr Aydm Oral Basıh duruma frtırilmı}hır rot deften olup, h«r t» man yınınııdi buiunnuıı gerekectk bır yapıl niuliiitafimakudır. 544 sayfa 100 TL 3BUHARKUVVETİ: Dr. tng. Friedridı Münzinjer. D«r Dr. Aydm Oral Su borutu kazanlann hesjp'anmuı. ıjieımtltrdtki davranıjljn, kuvvcı >c ıv.ım ürculmesı kenulınnı kapıı maktadır 859 ad«ı jekil 62 adtt uyısal Arnek, 76ublo, 19 hcıap diyajramı vardır 672uyfa3O0 TL. Uteme adre^ı Sun>eft>jok 0«n Uut »NK.ARA (Cumhuriyet 10797) HEDEF, DEV BİR DENİZ GÜCÜ! TÜHK DONANMA VAKFINA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle