19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 5 HAZÎRAN 1Ö7I B iMndlği uzere, Anayasamızın CumHuriyetin niteliklerini belirten 2. maddesinde Turkıkiye Cumhuriyetinin bir sosyal hukuk devleti olduğu hükme bağlanmıştır. Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonunca hazırlanmış olan gerekçedeyse sosyal hukuk devleti deyiminin bireylerin klasik özgürlüklerinin yanında onlann insanın onuruno yaraşır bir yaşam düzeyine eriştirilmesi gibi kutsal bir amacı da kopsadığı açıkca belirtılmiştir. Durum böyleyken ne yazık ki bugün yürürlükte bulunan 1475 Sayılı iş Yasasmda hukuk güvenliğini zedeleyen hatto ortadan kaldıran bazı hükümlerin bulunduğu görülmektedir. Bunlorın başında işcinin ortada herhangi bir haklı neden olmadan işverence işinden çıkarabilmesi gelmektedır. Gerçekten incelendiğinoe görülecektır ki, 1475 Soyılı iş Yasosı işverene süresi belli olmayan sürekli iş sözleşmesi ile calışan bir işcinin işine kıdemine göre belirli süreler önce bildirimde bulunmak ve her gün ikişer saat iş arama tzni vermek veya bu belli sürelere ilişkin ucreîini peşin ödemek suretiyle her zaman son verebilme olanağını tanımıstır. Yasaya göre bu hokkın kullanılması icin herhangi bir haklı nedenin bulunması gerekmediğinden sadece iş sözleşmesinin belirsiz iş sözleşmesi olması yeterü olduğundan bu hüküm günümüzde işciler aleyhine rohatlıkla işletilebilmektedir. Öyleki işverenler herhangi bir kusur ve kabahati bulunmadığı holde cıkarmak istediği herhangi b'r işcinin işine son verebilmekte veya vereceğini kapah bicinıde belli etmek suretiyle diğer işciler üzerinde baskı kurabilmektedir. Bu yüzden işc.iler haklarını oramakton işyerlerine gelen denetleme elernanlanna gerceği yansıtmaktan cekinmekte hatta korkmaktadırlar. Bu durum ise işçileri coğu kez hoklarını değerince alamadıklan elverışsiz koşullar altında calışmak zorunda bırakmakta bu da zaman zaman boykot, işgal, oturma çeklinde beliren uzücü olaylarla calışma barışının bozulmasına neden olmaktadır. Oysa işcilerin böylesine her zonıan işlerini yıtirebilecekleri kuşku ve korkusu icinde calışmalarını sürdürmelerinin sadece işciler acısından değil. iş''eren ve ulkemiz ekonomisi GCisından da bir takım sakıncaları vardır. Her OLAYIAR VE GÖRÜŞLER Sosyal Devlet ve İş Güvencesi Hüseyin Cahit ÖRSKAN Calışma Bakaniığı Araştırma Kurulu Üyesi şeyden önce kendisinin pamuk iplıği ile işyerine bağlı oiduğunu ve dolayısıyla iş guvencesmin bulunmadığını goren ve bilen bir işcinin işine sahip cıkması, boğlanması, gereği gibi colışması düşünülemez. Bunun da işyerinın venmini ve dolayısıyla ülkemlz ekonomisini olumsuz yonde etkileyeceği tabiidir. Öte yandan her ne kadar 1475 Sayılı iş Yasasının 1927 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesi önelli bildirimde bulunmok veya bu önele ilişkin ücreti peşın ödemek suretiyle işine son vsrilen işcinin yerine işten cıkarılma tarihinden itibaren 6 ay icinde başka işci olınmamasını, aym iş icin işciye gereksinme duyulduğu takdirde ise durumun uygun araclarla ve kaydettirdiği adrese noter aracılığı ile duyurulmasını, bıldirim tarihinden itibaren 15 gün icinde işyerine başvurması hallnde o işcinin işe o'.fnmasmı hüküm altına almış bulunmakto ise de uygulamada bu hükmün yerine getirildiği pek görülmemektedir. Esasen işverenin herhangi bir ekonomik ve teknik zorunluluk yo da bir başka haklı neden olmadan sırf işinden cıkarmak istediği icin işine son verdiği bir işciyi tekrar işe almak istemesini düşünmek fazla iyimser olmaktan öteye gidemez. iş sözleşmesini artık sürdürmek istemeyen bir işverene özgürlüğunü vermenin normal bir hak olduğu düşünülebilir ise de işcinin ekonomik gücsüzlüğü ve işsizliğin yaygın olduğu ül kemizde iş bulabılmenın zorluğu hatta olanaksızlığı dikkate alındığında bunun iyi niyet kurallarına uygun duşmediğimn kabulü gerekecektir. Kaldı ki iş sözleşmesinm önetlı bildirimde bulunmak veya önel süresine ilişkm ücretin peşin ödenmek suretiyls işverence tek yanlı olarak bazulması, sözleşmenın ancak karşılıklı uyaşma ile gecersiz kılınabileceği yolundaki temel kurala da uygun değildir. Bu nedenle diyorjz ki, iş Yasosının önelli bildirim yapılması veya önel süresine ilişkin ücretin işciye peşın odenmesi suretiyle iş sözleşmesinin bozuiması hükmü ancak işletmenin teknolo|ik yönden modernleştirilmesi, rasyonalize edilmesı, hammadde bulunamaması, malların satılmaması vs. gibi ekonomik, teknik nedenlerin ortaya cıkması halinde uyguianabilmelidır. Öte yandan bu ekonomik ve teknik nedenlerın var olup olmadığınm soptanmast da işverenin insiyatifine bırakılmamalı, il hakem kurullarınco veya iş mohkemelerince yapılmalıdır. Ekonomik veya teknik bir nedenle işlerinden cıkarılmalan gereken işcilerin saptanmasın da kıdem, yaşlılık, gecindırmekle yükümlü bulunduğu nüfus sayısı, eşin çalışıp calışmadığı, bılgi deneyim vs. gibi hususlar bir olcüt olarak ele alınabilirse de kanımızca uygulanabilecek en iyi yöntem bugün bircok toplu iş sözleşmelerinde yapıldığı gibi (son giren ilk cıkar) kurolıdır. Ekonomik veya teknik bir zorunluluk veya diğer TİBrhangi bir kusur kabahatl olmoksızın işcinin işine son verilmesi halinde ise bu işten cıkarma gecersiz sayılarak iş sözleşmesinin devam ettiği kabul edilmeli calışmadığı süreye iliş kın tüm yasal haklarının kendisine odenmesi sağtanmalıdır. Bundan başka işverenin evinde oturan işcisinin yaşayışının o evin adabına usulierine uvgun olmaması halinin yasada işten cıkarılma nedeni olarak kabul edümesi de yanıtlanması güC bir sorun olarok karşımızo cıkmaktadır. işınde başarılı herhangi bir kusur ve kabahati bulunmayan bir işcinin işverenin evindeki yaşayışının o evin usul ve adabına uymuyor diye işine son verilmesini önlemek gerçekten zordur. işcinin yaşayışı işverenin evinin usul ve adabıno uygun değilse o işcinin evden cıkarıimak suretiyle bu farklı duruma son verilmesi pekala mümkün bulunmaktadır. Keza iş Yasasının 17'inci maddesinin 2'inci bendinden (gt fıkrasında yer olan ve işcinin işinden cıkarılma nedeni olarak gösterilmiş olan (işcinin yapmakla ödevli bulunduğu gorevleri kendisine hatırîatıtdığı halde vapmaması) hükmü de kötü kuilanılmaya bir hayli elverişli bulunmaktadır. Nitekim uygulamada bu hükme işverenlerce oldukca sık başvurulduğu görülmektedir. Oysa ki indi, takdire dayalı olarak işletilmeye elverişli ve her zamon ileri sürulebilecek olan böyle bir nedenle işcinin işinden cıkarılabilir olması işciyi tedirgin etmekte verimi olumsuz yönde etkiliyebilmektedır. Bu itibarla işcinin görevini hotırlatıldığı halde yapmaması halı işverenin takdirine bırakıtmayarak hic oimazsa il hakem kurulunca incelenmelı, gerçekten yapmadığı, bunun da haklı bir nedene dayanmadığı ve alışkanlık halıne getirdiği saptandıktan sonra bu fıkranın işletilmesi cihetıne gidılebilmelidir. Son olarok diyoruz ki Anayasamızın 42. maddesinde belirtılen « calışma hayatının karoriılık icinde gelişmesi...» ilkesinin gercekleştirilmesi ve dolayısıyla işyerlerinde huzurlu. rasyonel ve rantabl bir colışma düzeyinın kurulması isteniyorsa işcinin herhangi bir kusur ve kabahati olmodan işinden uzaklaştırılabileceği kuşku ve korkusundan uzok tutuiması gerekmektedir. Bunun sağlanabilmesi icin de yapılacak iş, iş Yasasının sosyal devlet kavramı ile bağdaşır bir yapıya kavuşturulmasıdır. Haftanın Ozeti Ambargo Sözcüğü... İCT E ünlerdir gazetelerin manşetlerinden eksik olmoyan ambargo sözcüğü, giderek neredeyse büyülü bir onlam, icerik kazanmaya başlayacak. Ambargo kalkorsa, sihirli bir değneğin dokunuşuyla birlikte sanki tüm kötülükler ortadan kaybolccak, ülke esenliğe kavuşacak... Böyle bir havanın kcmuoyuna egemen kılmmak istendiği bile dikkcti cekiyor. Oysa amba.go olayına daha serinkanlı bir yaKlaşım gerekmekte. ihtiyotlı değerlendirmelerin ve gecmiş deneylerin ışığında olaya yerinde teşhisler koymak, *Onınz, hayli önemli... G MUHALEFETİN DURUMU... Ecevit yönetiminin Amerika maratonu i!e birlikte dış ilişkiier c<kmazını kırabilecek nitelikte adımlar almasının cephesel muhalefeti tedirgin ettiği anlaşılıyor. Hükumetl terör engelinde tökezletme cabasında olanlar, bir acıdan zamana karşı yarışıyorlar. Batı ile ilişkilerini düne oranla daha kişilikli bicimde onarmanm girişimlerini surdüren Başbakan Ecevit'e karşı nasıl bir muhalefet cizgisi izlenebileceğinin şaşkınlığı icinde gözüküyorlar. Eleşlirileri havada, ciddiyetten yoksun nitelikler taşımoya devam ediyor. Belkl de tek yapobiidikleri şey, VVashington'dan geien hoberlerin bosın ve yayın organlorında daha az yer almasma yönelik. Bunda da o denli başarısız sayıldıklarını söylemek olası değil. Sayın Ecevit on üc günlük gezisine başladığı gunden beri, hemen her gun terör olaylarının kanlı tırmanışı sürdürülmekte. Nitekim gecen hafta da siyasal cinayetler açısındon ne acıdır ki, farklı geçmedi. Hükümetin teröre yaklaşım biclmini değiştirmesi gereğinin gündemdeki yerini koruduğunu yinelemekte kuşkusuz yarar vor. İŞCİLER... İşçiişveren iliskileriyle ilgili önemli konular gündemdeki yerini iyiden iyiye belli ediyor. Amerika gezisi öncesinde Başbakan Ecevifin TÜRKİŞ Genel Başkanı Halil Tunç'la yaptığı göruşme ve bunu izleyen açıklamaların uzanhları yaşarııyor. Yaygın kanı; gelişmelerden büyük sendikcların toplu sözleşme politikcları değil, kucuk sendikalar ile örgüttsn yoksun işcilerin olumsuz yonde etkileneceğidir. Nitekim gectiğlmiz hafta, kücük iş yerlerinde artan işten cıkarmalor, örgütlenmeye karşı tavırlar, hatta bazı mahkeme kararları sözü edilen gelişmelere örnek diye gosteriliyor. Ne Zamana Kadar ? OKTAY AKBAL Evet Hayır Sağcı basın ne diyor? Alpay KABACAL1 "Millivetçiler Ilmi Kurultavı,, j «Milliyetciler Ilmi Kurultayı başlıyor», «2C0 âlim katılıyor» gibisinden başlıkları görünce sağ adına umutlanmıstık: İşte sonunda kendilerine çekidüzen vermeleri gerektiğini onlamış1ar; Battal Gazl ordusu olmaktan kurtulmak, bilimsel bir temele yaslanmak gereğini duymuşlardı. Ne ki umutlartmtz yine boşa çıktı. Önce muhterem zevat, bildiri hazırlamak icin ve okurultaymn komisyonlarında «memleket meselelerimi goruşmek uğruna epeyce ter doktukten sonra, ve de Celal Bayar'ı ortalarına oturton DemirelTürkeş ikilisinin söylevlerini dlnledikten sonra 21 maddellk bir bildiri yayımladılar ki, ne görelim: Yıllardır her köşe başında sağcıların uluorta konuştukları derlenlp toporlanmış, ısıtılıp kotarılarak «Türkiye'nin kurtuluş recetesiı diye sürülmüş... GAFUR EVtÂTLAR Ergun Göze, 27 Mayıs günlü TERCÜMAN'da «Milliyetciler 3. Büyük İlmi Kurultayı» başlığı altında şunları yazıyordu: «Gercek ilmin, milliyetci anlayışın sesini dünyanın ve mem leketin bütün meseleleri hakkında duyurmak şart bulunmaktadır. Memleketin karanlık günlerinde Türk milliyetcileri bu vazifelerini doima yerine getirmişlerdir. Bu kurultaya iki yüzden fazla profesör, ilim adamı, mesleklerinde tanınmış kimse ıştirak edecektir. Tarabya Oteli'nde memleketin dört bir bucağındon gelmiş kişiler üc 9ün ceşitü meseleler üzerinde fikir alışverişinde bulunacaklar. (...) Gercek ilmin sesini millet hasretle aramıştır.. Bu kurultay, gerceği ve gercek ilmin sesini vatan sathına yayacaktır. Tertip Komitesi Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yalcm'a peşin olarak burada teşekkürlerimi ve hayranlığımı bildirmek isterim. Zira. muhterem zevceleri çok ağır bir trafik kazası gecirmiş bulunmasına rağmen, kendisi bütün varlığıyla bu kurultayın hazırhklarını omuzlannda <gık» demeden taşımaktadır.. Muhakkok ki vatan gafur evlâtlarınm omuzlannda yükselir.» İŞCİNİN HAKKI Kurultay calışmalanndan bir evreyi 28 Mayıs günlü SABAHtan izleyelim: cMilliyetciler Ücüncü Büyük ilmi Kurultayı'na bir tebliğ göndererek, calışma hayatı komisyonuna da katılon Prof. Dr. Nevzat Yalcıntaş, son günlerde tekrar ön piâna cıkan toplu sözleşme ve lokavt hakkında, (tçalışanların hak ve hürriyetlerini teminata alma hedefini gözeten yeni işci işveren münasebetleri sistemi, topiu sözleşmelerin, tarafların iradeleri yönünde sonuclandırıiması imkânını grev ve lokavt gibi vasıtalara bağlamıştır. Bu iki vasıta zorlamaya dayonon kaba ve ilkel mahiyettedir» demiştir. 2 Haziran günlü TERCÜMAN'ın «işci» savfasından da bu konuda bilgiler edinmeye calışalım: «Müslüman dinine aykırı olon sınıf kavgası icerikli kavram ve kanunların, süratle tadil edilmesi, grev, lokavt ve toplu sözleşms ile sendikalar kanununun bugünkü smıf kavgası yapısını öngören hüviyetten kurtarılması istenen kurultay'da, muktesep kazanılmış haklordan osla geriye gidilmemek şartıyla, bu kanunlarda köklü değişiklikler yapılması göruşüne yer verılmiştir. (...) Calışma hayatımızı ilgilendiren bu karorlar, milliyet cı ve hur demokrasi geleneğine sahip Turk işci ve liderlerinın, ıthal malı sınıf kavgası esasmı getıren sendikacılık anlayışı karşısında alacakları vaziyeti önermesi bakımından önemli ve verımli olmuştur.» TAKIM TAMAMLANIYOR «Kurultayın son toplantısına eski Cumhurbaşkanlarından Celâl Bayar da katılmıştır. Celâl Bayar AP Genel Başkanı Suleyman Demirel ile MHP Genel Başkanı Türkeş araşında oturmuştur. istanbul'da calışmalarını tamamloyan Milliyetciler 3. Buyuk ilmi Kurultayında konuşan Adalet Partisi Genel Boşkam Süleyman Demirel, «bir milletin topraksız, bayraksız ve milli marşsız bırakılamayacağını söylemiştir. (...) Türkeş ise, bir miiletin varoluşundaki temel ilkeler üzerinde durarak, şimdiye kadar Türk milletinin kuvvetliden yana değil haklıdan yona oiduğunu söylemiştir.» Bu «tablo» 31 Mayıs günlü SON HAVADİS'in *Başyazı»sıhda şöyle yorumlonıyor «Bayar, bir tarafına Demirel'i, diğer tarafına Türkeş'i almış Kuruitayı takip ediyordu. Tablonun muhteşernliğini düşünebiliyor musunuz? Türkeş kimdir? 27 Mayıs darbesi sabahı radyoda duyduğumuz tok sesli ihtilâlci. Milli Bırlik Komitesi uyesı ve sonra Başbakanlık Musteşan. Demirel kimdir? 27 Mayıs darbesi sonunda kapatılan Demokrat Parti'nin sahipsiz kalmış kitlelerini organize eden rohmetli Gumüşpala'nın ölumü üzerine Adalet Partisi'nin başına gecmış yeni lider. (...) Evet. birbizine celişkilerle dolu bu üc halk adamı, halk lideri yanyana gelmişlerdi. Normal olarak Sayın Bayar'ıri Türkeş'e karşı nefret doiu. hic olmazsa buruk olması icap ederdi. (...) Onun bu duruma getiren nedir? işte buyükluk buradadır. Büyük Turk milletınin cok büyük ideali, Türk milliyetciliği... Üc liderin de müşterek vasıfları milliyetciliğe sarsılmaz bağlarıdır. Türk devleti komünizm tehlikesi ile tehdit edilmektedir. (...) El ele, müşterek düşmona karşı savaş vermektedirler. (...) Milliyetciliğin bu büyük birleştirici unsuru önünde saygı ile eğiliyoruz.» BELLİ BELİRSİZ CELİŞMELER Bu «büyük kurultay»da alınan kararlardan bazılarını da 30 Ma yıs günü ORTA DOGU'dan aktaralım: «1. Millî şuurun teşekkülü ve millıyetcilik göruşleri araşında hissedilen belli belirsiz celişmeler giderilerek, ortak görüş tesbıt edilmelidır. (...) 5. Bugün Türkiye'de acık cemiyetlerin şiarı olan aydınlatmanm yerini alan propaganda ve beyin yıkama usulleri giderilmeli, basın, Türkislam sentezini müdrik, Türk dünyasının tarihi misyonunu bilen kadrolar elinde bügi. ehliyet. sermaye ve teşebbüs bütünleşmesine gitmelidir. Böyle bir birleşme ve harekete gecme kacınılmaz zaruret halindedir. (...) 15. Son 50 yıl icinde dinin, Türkiye'de sosyal alanda geri plana itlimesi ve batı taklitcüiğine yönelinmesi sonucu bugün ahlâk, maneviyat ve milli değerler buhranı doğmuştur. 21. (...) Ve nihayet Türkiye'mizin bugünkü sıkmtısının ana kaynağının yıllar yılı hakiki bir milli eğitimden uzak kalması olduğu acıkca teşhis ve tesbit edilmiştir. Bu sebeple bugün eğitimin millileştirilmesi davası vazgecilmez bir beka davosı olarak karşımızdadır. Öyleyse Türk milli eğitiminin süratle milli rayına oturtulması ve Türk milli kültürü icinde bu öğretimin gercekleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu da bir muhtevo, teşkilât ve tatbikat işidir. Yukarıda tesbit ve teşhis edilen görüşlerin ışığı altında Türkiye'mizin halledilemeyecek bir meselesi yoktur.j BAYRAK TEPELERE CIKMIŞ Kurultay ne getirmiş? Bu sorunun karşılığım da 2 Haziran günlü SON HAVADİS'te Tekln Erer veriyor: «Tam adıyla «Milllyetciler 3'üncü İlmi Kurultayı» Türk Milliyetciliğinin temsilciliğini mükemmelen başarmış ve onun ölmezliğini şerefierle damgalamıştır. Daha büyük, daha engin kurultaylaro doğru adımlar atmıştır. AyYıldızlı Türk bayrağı bu Kurultay'do bir kere daha tepelere cıkmıştır. Türk Milliyet ciliği bir kere daha şahlanmıştır.» YETKİLİ SENDİKA... Yetkili sendikanın saptanması İle ügill gelişmeler de IIginc bir aşamada. Calışma Bakan' Bahir Ersoy referandum yasa tasarısının hazır oiduğunu işcüerle yaptığı görüşmelerde acıkladı. Danıştay da «ışci oyu ile durum saptaması>na ilişkin Calışma Bakaniığı genelgesinin lehinde karar verdi. Bunun onemi, Yargıtay'ın bu uygulamaya belirli ölcülerde gölge düşüren kararından kaynaklanıyordu. 8u arada sendikalar araşında tedirginlik yoratttğı dikkatl C«ken bir başka eğilim de, Calışma Bakanlığından uc veriyor. Bakanlık, sendikaların calışmaiannın ycsalara uygun olup olmadıgını, özellikle harcamaların yerinde yapılıp yapılmadığını denetleme kararında.. ursa Eğitim Enstitusundekl ve Kadıkoy iskelesindekl kanlı olaylar cok onlamlıdır. Denecek ki, anlamlı olmayan ne vor? Her gun surup giden cinayetler, zorbalıklar, yol kesmeler, yaralamalar, dovmeler, baskınlar, karşı koymalar yosa dışı orgütlerin gerr.i iyiden iyiye azıya aldıklorını gösteriyor. Ortada tek bir anlam var, zorbalık. Tek bir gercek var, zorbalık. Savaşılacak tek bir bir düşman var, zorbalık. Türkiye'yi bu kanlı cıkmazdan kurtarmanın yolu zorbalık guçlerini, kışkırtıcılarını; koruyucularını ortadan kaldırmaktan gecer. İçişleri Bakanımız iyiniyetli, çalışkan bir emekli askerdir. Beş bucuk aydır tüm çabasını horcıyor. Ama boşa gidlyor bu çaba. Çunku olayları teşnis etmede, tedovi, onieme, durdurma carelerini bulmada kesin bir karara, bir tutuma varamamıştır. Saytn Özaydınlı'yı niye bunca yalnız bırakır Bakonlar Kurulunun bu işlen anloyan öteki üyeleri? Başto Ecevit, Eyuboğlu, Uğur... Özaydınlı yanlış hedeflere yöneliyor: PolDer'i kapatmak gibi... Öte yandan nerden, kimden kaynaklandığını herkesln üc aşağı beş yukarı bildiği aşırı örgütlere, kişilere hic değinmiyor. Türkiye ölçüsünde Emniyet ve iandarma örgütlerinin başına bu işi gereği gibi başaracak kişileri getlrmiyor. Özellikle büyük kentlerin, ya da kanlı olayların durmaksızm patlak verdiği ve vereceği öngörülen yerlerin emniyet gorevlilerinl değiştirmiyor. Bu yüzden hızlı cözümlere ulaşılmıyor. Bu gevşek tutumdan yureklenen zorbalar okul basıyor, müdür dövüyor, bıçaklıyor kacıp gidiyorlar. Bursa Eğitim Enstitüsünü basarak okul mudurunu, ikl müdür yardımcısını, dört öğretim görevlisini ve iki memuru, yani sekiz kişiyi okul bahçesinde zincirlerle döven, şişlerle yaralayan, sonra da kacmayı beceren hayduMarı kimler korur? Kimler besler? Kimler yüreklendlrir? Bir yerlerden göven olmasatar, bir takım etkili kişiler bunlara «arkandayız, vur kır, korkma» diye güvence vermeseler güpegündüz böylesine cüretli bir zorbalığo kalkışobilir mi beş, on gözüdönmüş serdengeçti? Evet, bu olayları tertipleyenler, planlayanlar var. Aşırı sağdan gelen zorbalık eylemlerini ayıplamayan, tam tersine överek koruyan politikacıları hep tanıyoruz. Türkiye'de bir barıs ortamının yerleşmesi bu gibi cirkin politikacıların soluk alamayacağı bir hcva yarotmakla olacak. Bunu biliyorlar, bu yüzden de kargaşayı, cinayetleri, baskınları sürdürüyorlar. İclşleri Bakaniığı kısa zamando MC döneminin coğu görevlilerini değistirmeliydi, bunu yapamadı. Bu yüzden olaylar siirüp gidlyor, suclular ele geçmiyor, geçse de yasaların elinden kacmanın yolu bulunuyor. Bu yalnız İçişleri Bakanını ilgilendiren bir sorun mudur? Öyle olsa Özaydınlı bu görevin adamı değildir, değiştirilsin, yerine daha başarılı biri bakan olarak getirilsin, derdîk. Ama bu bir tutum, bir görüş, bir anlayış sorunu, yani Ecevit hükümetini ilgilendiren bir konudur. Başbakan Ecevit yurt dışında önemli aşamalardan gecti, başanlar kazandı, Türkiye'nin saygmlığmı Avrupa ve Amerika'da yüceltti. Bundan yararlı sonuclar bekliyoruz. Ama yurt îcinde kargaşa, huzursıızluk, cinayetler önlenemez bir salgın halinde sürmekte... Suciular coğunlukla yakalanmamakta. dolayısiyle cezaJandınlmamakta... Bu yüzden de yureklenen gericilik, zorbalık, uygarlık düşmanlığı, şahlanışını gemi azıya alarok hızlondırmakta... Ecevit'i yurtta bekleyen büyük bir görev var. O da gerçekten sağlam, Inanılır, güvenilik kişileri sorumlu gorevlere getirmektir. Tüm sorumlultık Özaydınlı'nın üstüne bırakılmamalıdır. OkuUar, üseler, Enstitüler kolluk güclerinin korunması altında olduğuna göre olay cıkaran, müdür döven, bıcaklayan, adam vuran zorbalar nasıl kanlı olaylar yaratabiliyor? İşte son Bursa olayı... Bu Enstitüde polisler yok muydu? Yoksa, niye yoktu? Varsa, olay saatinde nerdeydiler? Seyirci mi kaldılar, yoksa uzaktan bakıp naman ne iyi oluyor» mu dediler? Bunun hesobını vermek, kamuoyunu aydınlatmak gerekir. Öğrenciler öldürülür, polisler öldürülür, öğretmenler, müdürler, savcslar öldürülür. Ama suclular göige gibi silinir yitip gider. Yakalonanların cağu da bir süre sonra serbest bırakılır. Nasıl şeydir bu? Daha ne kadar beklenecek olumlu, hızlı, yarariı, kesin önlemleri almak icin, daha ne kadar? B DISTA NATO... NATO... : .'",":•, . .':•• VVashington'daki NATO Doruk Toplantısı genel olarak klasik bir bicimde acılıp sona erdi. Artan Sovyet tehllkesl ve Varşova Paktı kuvvetlerinin giderek NATO'ya üstünlük kazanması en cok vıırgulanon konulardı. Batı açısından bunun yeni bir şey olmadıgı acık. Ancok, bu kez tek yeniliği Türkiye Başbakanı oluşturdu denilebilir. Batı basınının da en çok dikkati cektiği, Sayın Ecevifin «artan Sovyet tehlikesi ;ne değinmeyişi oldu. Yumuşama tanımına getirdiği belirti değişikllk ve Sovyetler konusundaki tavn Ecevifin VVashington'da ön plana çıkmasına yol actı. NATO'DAN ÇIKMAK YOK... Ecevit yönetimi Türkiye'yi ne NATO'dan ne de örgütün askeri kanadından çıkartmayı düşünüyordu. Bunu Başbakan Ecevit'in ağzından bir kez daha duymak müttefiklerl rahatlattr. Ama Ecevit, Sovyetler Birliği'ne gideceğini «saldırmazlık paktı» niteliğini taşımayan bir siyasal belgeyl imzalayacağını söyledi. NATO'ya Türkiye'nin katkısı, yeni savunma kavramı ve Türk dış politikası ambargonun sürüp sürmeyeceğine göre icerik kazanacaklardı. Ecevit'in dış politika acıkiamalarına kazandırdığı üslup, NATO'nun büyüklerini bir bakıma etkiledi. Karomanlis'e karşın ambargonun kalkacağını, Türkiye'ye yeterli desteğin getirileceğini gösterişli bicimde birer birer açıkladılar. Bu tavırları da bir yerde Başbakan Ecevit'in ortak bildirinin içeriği konusundaki tavrını yumuşattı. Komünistler ezelı cluşrr.anımız Rusyo'nın aıanı ve casusu durumunda. ellerinde kızıl bayrok, orak cekiclı bayrak. kafalcrında Lenin ve Stalin var (...) Ülkücüler ise, ellerinde Türk bayrağı, kafalorındo Türk devletini koruma ozmi, gönüllerinde Allah millet ve vatan aşkı var, Hürriyet ve İstiklâl aşkı vard^. ülkücüler komünist saldırısına karşı meşru, nnüdafoa savaşı yapmaktcdırlar. ...işte EdTnekapı Öğrenci Yurdu ülkücülerin elinde bulunan son derece önemli bir kaledir. Topkapı garajları, şehre giriş ve cıkış, Vatan Mühendislik. Şehremini Lisesi, Vatan Lisesi, Vatoıı ve Millet Caddeleri gibi cok önemlP mevziler Edirnekapı ka'esinin kontrolü altındadır. (...) Kesin karar şu: «Kanımızm son damlasına kadar direteceğiz, dayatacağız, yüzlerce şehit vereceğiz fakat kaleyi teslim etmeyeceğiz, yurdumuzu komünistlere bırakmayacağız» İnanıyoruz, Edirnekapı kalesi düşmeyecektir. Zekeriya BEYAZ (Orta Doğu, 30.5.1978) Daha 18'inde şehit düşen Mustanoğlu, Manisa'nın Sarıgöl kazası. Trazlar köyünden Hasan Sürer üc kez şehittir: 1. O. Fatih'in askeri idi, fethin şehididir. 2. O, Meviâna'nın askeri idi, gönül eri idi, o yoldo şehit. 3. O, yenıden büvük Türkiye'nin kuruluşu icin manevi ve ikfsadi bağımsızlık savaşının bir askeri idi. Bağımsızlık şeliidi. (Milli Gazete 1.6.1978) Adalet Partisi ile Milliyetci Hareket Parttsi araşında manevi bir ortak bcğın bulunduğu, bu bağın ise, liderler arasındakl korşılıklı cnlayış kadar, kitlelerin aynı ideale bağlı olmasından ileri geldiği 26 mayıs İstanbul ve Erzurum mitingleriyle tamamiyle su ustüne cıkmıştır. Bu bağ o kcdar köklü ve şuıırludur ki, Erzurum'da MHP torafından düzenlenen mitingde alanı dolduran halkın pek coğu Adalet Partili'ydi. Taksim Aianı'nındaki halkın bir kısmı ise Millivetci Hareket Portiliydi. Yalcın URAZ (Son Havadis, 30.5.1978) MHP'li Ülkücülenn Taksim'deki Bayrağa Saygı Mitingini baltalamalarının sebebi taa, 1964'lere dayanır. () Sayır. Demirel bu yoldokt «tavsiyeslere kulak asmayarak Türkeş'in AP've girmesine moni oldu. Bundan sonra Türkeş CKMP'li olup partiyi ele gecirdi. Aynı yolu AP'ye airseydi takip edecekti ;'...) Bu partinin militan kadrosu zaman zomon öyle işlere girişti ki, kendini destekleyenieri de hayrete bıraktı. Kendilerinden olmayan masum talebeleri kurşınlamalar, okullara sokmamalar bir yana son olarak da, Taksim mitingine asılacak Akif'in, Fatih'in resimlerini inceleyen talebelere ateş acti'.ar ve iki tolebeyi de yaraladılar. (...) Hüseyin DEMİREL (Yen! Asya, 31.5.1978) KURTARILMIŞ«MEVZİ»! CARTER'IN ÇIKMAZI MI? ABD Başkanı Carter da, sonunda, ambargo kalkmadan Kıbrıs sorununun çözümlenemeyeceğini kamuoyuna kendl ağzından acıkladı. Sayın Ecevit de aynı kanıda idi. Ama Karamanlis de Batılı müttefikierini uyarmakta geclkmedi: «Önce Kıbrıs sonra ambargo» dedi. ABD Başkanı Ankara il* Atina araşında nasıl denge kurabilecekti?.. Nitekim bu durumun farkında olmalı ki Başkan Carter, «Ambargonun kalkması halinde Kıbns'ta cözüm olacağını garanti edemem» dedi. Günlük deyişle Carter iki cami araşında blnamaz bir konumda idi. Ankara'ya dönüp «Ambargoyu kaldırdım», Atina'ya da «Baktn kaldırmadım» diyemezdi kuşkusuz. O zaman geriye bir tek yol kalıyordu. O da, ambargoyu öyie kaldırmak ki, Kıbns'ta Türk tarafının «esneklik gostermes'ne dek yine Demokiesin kılıcı gibi Ankara'nın tepesinde sallandırmak... Bu da bir olasılıktı göziemcilere göre. Ambargonun kalkıp kalkmayacağı konusunda ihtiyatlı bir iyimseriiğin gerekli olduğu kanısı yaygın. Ama aynı zamanda, ambargo kalksa bile cok şeyin değişmeyeceğini de akılda tutmak gerekli. ŞEHİTÜK REKORU MİLLİYETÇİÜĞİN CİLVELERİ Cumhuriyel İLÂN Büyükçekmece Belediye Başkanlığından 1 Belediyemiz hizmeîınde kullanılmak üzere yapılacak beton kanal inşaatı 2490 sayılı kanun hükümlerine gö re kapalı zarf eksiltme usulü ile ihaleye konulmuştur. 2 işin keşif bedeli: 529663.20 TL. 3 Eksiitme B. Cekmece Belediyesi encümenince 2161978 torihi olan Çarşamba günü saat 15'te yapılacaktır. 4 Eksiltme şartnamesi ve diğer evraklar B. Çekmece Belediyesi Fen işlerinde görülsbilir. 5 Eksiitmeye girmek icin: a 24936.53 TL gecici teminat. b 1978 Ticaret ve Sanayi Odası belgesi. c • B. Bakaniığmdan almış oldukları C grubu karne d Şartnameye göre hazıriamış oldukları belgeler, e İdare ihaleyi yapıp yaDmamakto serbesttir, f • Postadaki gecikme!er kabd edilmez. Keyfiyet ilan olunur. (Basın: 17036 8502) Ek kazanç sağlamak isteyen Öğretmenler aranıyor Yeni bir eğitim programının pazor araştırması ve tanıtım işlev!erinde görev alarak ek kazanc sağlamak isteyen öğretmenler aramyor. MÜR: Evrik Bilimsel Eğitim Aracları A.Ş. Dümen Sok. Dümen Ap. 3/8 Gümüşsuyu İSTANBUL (Motif Reklam. 128 8500) STRASSOURG ONlVERSlTESt MEZUNU OĞRETMEN TARAFINDAN FRANSIZCA OERSI VERİLİR BÜTÜNLEMELJ ÖĞRENCİLER SINAVLARA YETİŞTİRİLİR. FRANSIZCA 58 68 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle