25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMHURÎYET 12 HAZtRAN 1978 ürkiye, Anayosası ile bir sosyal HuV'uk" devletidir. Çoğulcu bir sosyal yapı gelıştırmeleri icindedir. Burjuvazisi ve calışan sınıfları kurulmaktodır. Bunlar arosındaki tarıhsel çeliskl süreci, etkislnl yürütmektedir. Türkiye, böylece, bir çoğulcu toplumun eşitsizliklerinin keskinleştiği bir dönem yaşamaktadır. Sanayileşmeslni, coğdoş boyutlorın gerektirdiği ve azgelişmişliğin buyurduğu bir rasyo üzerine oturtamamıştır. Rastgele bir sanayileşmesi vardır. Ve bu, sömürüyü buyütmektedir. Türkiye'nin doğal kaynakları, bu rasyo dışı bir sürec icinde harcanmaktadır. Bu nedenle, ancak, gereksiz ve adaletsiz ozınlık zenginlikleri yaratılmaktadır; zalim ve ezici bir sömürü üretilmektedir. Bu durumdoyken, dünyanın gelişim sürecinln yarattığı kimi politikekonomiksiyasal kovromlor ve kurumlar. ve de akımlar, Türkiye'yi şiddetle etkilemeye başlamıştır. Ayrıca, kendi tarıhsel koşullarmdan yere! ve güncel zorunluluklarından sızan bir cember de, Türkiye'yi sıkıştırmaktadır. Tarihsel koşullar, demokrosileşerek sosyalleşmeyi buyurmaktodır. Adaletsiz azlık zenginliklerini, ve onların kurduğu sömürüyü kaldırmayı gerektirmektedir. Yerel koşullar; bir anlamda, gelenekselliğeeskilliğemetafizikçiliğe dayalı bir maddi ortam teşkıl etmektedir. Burada, daha çok, temelinde us dışılık yatan bir kültur yoşamaktadır. Böylece, yerel koşullar, sosyalizmin en radikal iceriğl İle barışık bir ortam ve basınç yaratmış değildir. Güncele gelince: Gelişme yeteneği gösteren bir demokrasileşme okımı var. Fakat bu akım, gösterdiğimiz bu maddî ortam ve kültür İcinde. adaletsiz ozlıktakilerin zenginliği ile onun sömürüsünü veren bir kapitalistik yöntemin güclerini ve onların politikalarını henüz durduracak bir düzeyi vermemektedir. Öyleyse şimdi. çıkış yoltarını arama deviniminl hızlandırmalıdır. Bu görev icinde, dünyanın ve Türkiye'nin gelişim sürecinin yarattığı kovramiarınkurumlarınakımların üzerinde sağlıklı bir algıya ulaşma cabalan ilk sırayı alır. T OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yo'nelmedlr, cJemok'rosîslni tam bir slndlrlme ulaştırmadır, yabancı ve yerli tekelcl kapitalizmln tömürüsünden •lyrılmaya yönelmedir. CHP'nin konumu İşte CHP, kökenlnde zaten sınıf gerçeği olmadığı icin, bu üçîü yönelmeyi bugünkü güncelin Içinde de, sınıf gerceğine dayatmamıştır. Buna dayanmadan yürüme ve yürütme zorundo kalmıştır. Böylec8 o, belki ve henüz Işcl sınıfının devrimci niteliğine dayanmadan, onun devrimci dinamiklerini işletmeden, bozuk tekelci sömürü düzeninden kurtulmak üzere ekonomiksiyasalsosyalkültürel reformculuğu öngörme yolunu tutmuştur. Onun sosyalleşme türü de budur. Bunu yapmak ustalık ister. Bir celişkiyi cözme becerisi ister: Hem kapitalizm! bozuk sömürü düzeninden sıyrılacaksınız: hem de ono. kökeninde dokunmayacaksınız. İşte bu zor bir iştir. CHP, Türkiye'nin tarihsel ve yerel koşullarmdan sızan bir evrenin deyimi olarak, sosyalleşmenin bu türünü secmek zorunda kalmıştır. Geleceğin ne getireceğini ve ne diyeceğini kesin olarak bilmek zordur. Ama CHP Türkiye'ye bir sosyalleşme ve demokrasileşme getirme dileğinde ise, bugünkü koşullar içinde bu sosyalleşmeciliğe ve demokrasileşmeciliğe güncel ve yerel koşulların zorunlu kılacoğı bir icerik getirmek zorundadır. Bu evrenin içindeki sosyalleşme beikl şöyle anlaşılmak gerekir: Türk toplumunda. icinde bulunduğu sömürü düzeninin doğal sonucu olarak, sosyalekonomikkültürel zayıflıklar, yoksulluklar icinde bulunan bireyler, gruplar, emek kategorileri vordır. Sosyalleşme. ilk planda. onları bu zayıflıklarından kurtarmak anlamına gelir. Burada, kapitalistik burjuvalaşmacılığın lütuflanna dayanılomayacağından, CHP türü sosyalleşmeciliğin elinde, tek yol olarak. «sosyal mülkiyet»! arttırarak, sosyalleşmeciliğe bir halka eklemek kalır. Demokrasileşmeye gelince: Bu sosyal devlnlme; yanl, alt sosyal kategorilere bir düzey sunma, ve bunun icin sosyal mülkiyeti coğoltma yöntemleMne, yukardon inme yekpare bir irade kullanarak değil, bir demokrasi kullanarak ulaşma demektlr bu... Sosyalleşme dalgalanmalarının CHP türünün nitelikleri. galiba bu olmak gerekir. Bu tür», sosyal demokrasi demektense, demokrotik sol demek daha bilimsel gözüküyor. Kücük sosyalist partiler, ve CHP arasındaki ideolojik bir yoklaşma; Türkiye'deki emekci güclerin dlnamiğinl demokratik bir yöntem icinde kullanmonın yollarını bulmada yararlı olacoktır sanırım. Haftanın Özeti KUŞATMA ICTE urdumuzun tanık elduğu an oflır bunolım lerinden birinde CHP, kendi slyosal konumurtdon sağa kayarak hükümet olablldi. iç »a dış shrosol dengeler ile parlamento aritmetiği gözönüne alındiğında bunun belki de CHP açısından tek seçenegi olusturduğu söylenebillr. işte bu siyasal çizgl üzerinde Ecevit yönetimi. beşbuçuk aydır icte ve dışta yani dengeler kurabilme çabasıııda. Yeni dengeleri gerçeklaştirdlğl oranda siyasal iktidara yerleşeceği konısında olan Ecevit yönetimi, 1881'de de secim sandığının CHP acısından daha bir güvence altına alınabilecegini düşünüyor olabilir. Başbakan Ecevitin bu çerçeve içinde değerlendlrilebilecek çirişinılerinin çiderek başarılı olduğu konusunda Ipuçları ortaya cıkmokta. Olumlu sonuçlorın aynı zomanda Türkiye'ye bir soluk aldıracağı da açık, Bununla birlikte ekonomik ve siyaso! alanlarda tanığı olduğumuz adımların geçmişe oranla özde bir değişlkliğ! vurguladığını söylemek, bugün İçin, pefc olası değil. Sosvalleşme Dalgalanmaları Prof. Bahri SAVCI Işte 5u Törkiye'deRl sosyalleşmenin, bir türüdür, sosyatıstleşme dolgolonmasıdır. Avrupa'da maocizm dalgalanması surerk'en, burjuvazinin kapitalist düzeni de, sömürüyü bir bölümü ile, ic emsğin üzerinden dış emeğin ve onun sahibi ülkelerin üzerine kaydırmıştır. Bu, kendisine, mantizm dalgalanmaları karşısında yeni bir sosyalleşme türünün gelmesine elverişli bir ortam teşkil etmfştir. Bu ortamdan sosyal demokrasi doğmuştur. Sosyal demokrasi; işte. emeği, gene bir bölümü ile doyuran kimi reformlara dayalı bir denge düzeni ileri sürmüştür. Böylece, sosyal demokrasi emeği, devrimci niteüğinden soyarak, temelde toplumdaki merkezsel yerl doldurmakta olon kapital ile bütünleştirme düzeni olmuştur. Türkiye'de böyle olmamıştır. Türkiye'de, Avrupalı anlamında derebeylik düzeni olmamıştır. Onu yıkan bir burjuvacılık da doğmamıştır. Bu burjuvacı'ığın. içte sınıfsal sömürüsü; dışta, uluslararası sömürüsü de olmamıştır. Bu nedenle, ona karşı bir Marxizm de yer bulamamıştır. Ve bu Marxizme karşı da Kapitalizmi ıslah eden bir reformcu sosyal demokrasi de söz konusu olmamıştır. Öyleyse nedir Türkiye'deki Tarihsel olarak söz konusu olan şudur: Bugünkü Türkiye, Kuvayı Milliyenin ve Müdafaayı Hukukun. Avrupalı kapitalist emperyalizminin, önce. işgaline karşı direnmesinden çıkmıştır. Sonra da onun sömürüsüne karşı acılmış bir savaştan gelmiştir. İşgalci. csınıf» gerceğinin üstüne cıkan bir zorunluk ile birleşmişlikten doğan bir güc kaldırmıştır. Bu durum, kapitalist emperyalizmin sömürüsüne karşı olan savaşı da. «sınıf» gerceğinin ele ve öne almayan bir bütünleşme ile yürütme zorununu getirmiştir. Bu nedenle, Kuvayı Milllye ile Müdafaayı Hukukun gelişmesinden doğmuş bulunan CHP' deki sosyalleşme türünde ve dalgalanmasında sınıf gerceğınden gelmişlik yoktur. işte bu noKtoda CHP, Avrupalı sosyal demokrasiden gercekten ayrılır. Güncel olarak söz konusu olana gelince o da, vaktiyle yapılamamış olan sanayileşmeye Gerekli tartışma iktidarın ana sahibi olan CHP de, sosyalleşmeye. kendine özgü bir bicem (uslüp) ve dolayısiyle kendine özgü bir yöntem getirmektedir: Demokratik Sol... Bu son kavramın üzerinde çok tartışılıyor. Böyle bir tartışma gereklidir de... Çünkü o. bir Türkiye olgusudur. Bu tartışmalarla onun şimdiki ve gelecekteki iceriği, daha aydınlık olarak belirecektir. Demokratik sol, Avrupa'da vardır. Ona, orada, sosyal demokrasi derler. Ama bizimkisi, bir onlamda hem bir sosyal demokrasi olduğunu söyler; hem de, ondan ayrıldığını vurgular. Avrupalı sosyal demokrasinin, başlarken, Mamst kökenden yola cıkışını beğenmez. Bu nedenle onunla bütünleşmiş gözükmek istemez. Gerçekten Avrupalı sosyal demokrasi, başlangıcında (1875'lerde) işci sınıfının ihtilâlinl öngorürdü. işci sınıfının yekpare Iradesinden cıkan yönetim yolu ile, sosyalist topluma geçilmesini amaclardı. Ama Avrupalı sosyal demokrasi, sonralan (1896'larda). Marxci kuramın bu devrimci yönünü bırakmıştır. Kapitalızme, yüzde yüz korşıtlığını bırakmıştır. Tersine kapitalizmi ıslah edici bir reformculuğa dönüşmüştür. İşte CHP, onun geçmiş kökenindeki niteliğ:ni bir ayıp sayarak onunia bu kökende birleşmemişliğini belirtmek icin, ondan ayrımlılığını ileri sürer. Bu davranışı, büyük ölcüde doğrudur da.. Cünkü her iki sosyal demokrasi, ayrı torihsel koşullardan ve zorunlardan doğmuştur. Avrupa, yaşamının bir evresinde, derebeylik düzenini yıkan bir burjuva toplumuna dönüşmüştür. Ama burada, üretim araclarının mülkiyetinin merkezleşmesi olgusu icine düşmüştür. Bu, emeğin sömürülmesi olayının boyutlorını artırmıştır. Bunun üzerine. Avrupa, manelzml yaratmıştır. Y İŞ ÇEVRELERİYLE... Bununla birlikte, Ecevit yönetiminin sonınlara yaklaşım biçimi ile ben:m£emiş olduğu üslubun geçmiş» göre fatklı olduğu açık. Oünyodaki «yumuşama» garcağlnden hareketle ukıslarara'i ilişkiler alanındaki odtmlan bu olguya uygun düser nitelikte. Batı ile ilişkileri tozeleyip onarırken daha ciddi, daha kişillkli ve manevra alam daha geniş bir tavır alındığı dikkati çekiyor. Nitekim VVashington dönüşü Başbakan Ecevit'in sanayici ve iş adamlarıyla yaptığı İstanbul toplantısı için de benzer gözlemleri kaydetmek closı. İş çevrelerinden gelen isteklerin tümünün makul kabul edilmesinin mümkün olomoyacoğı belll edildi. Ancak hükümete karşı tedirginiik duyulmasının gerekli olmad'ğı da anlatıldı. Bugüne dek cephRsel deneylerden yana tavır almış olan kimi iş adamları bile Ecevit yönetiminin girişimlerinden duyduklorı hoşnutluğu. üstü kapalı bicimde de olsa, dile getirdiler... Türkiye'deki partilenn bir bölümü bu görevlerini yerine getirmeğe uğraşıyorlar. Bunlar kücük sosyalist partilerle, iktidarın ona ortağı olan part'dir. Birinciler, sosyalizmin bilimsel tutarlığını yltirmeden, kendi ceşitlemelerini kurmağa, tanıtmaya uğraşıyorlor. Birleşik bir olgıları vardır. Bunu, şöyle özetleyebiliriz: İnsanın insan tarafından sömürülmesinin kalkması; bunun için de. üretim araclorının üzerindeki azınlık tekelinin kalkması: bunun savaşımının da; 1961 icinde, işçi sınıfının devrimci niteliğine dayanarak verilmesi... ••• YAKINMA KONULARI... Vergl tasarıları ile piyasadak> para sıkıntısı istanbul toplantısında iki yokınma konusu olarak ortaya cıktı. Maliye Bokanı Ziya Müezzinoğlu vergilere ilişkin bo7i eleştirilerin aniayışla karşılanacağını belli etti. Ancak aynı anlayışın para sıkıntısı söz konusu edildiğinde gecerII olamayacoğı vurguiondı Kontrollü bir para ve kredi politikasının özellikle enflosyonist gelişmeler acısından önem taşıdığı beürtildi. Bunun aynı zamanda İMF'nin ds «yeşil ışığı» yakarken öne sürdüğü bir koşul olduğu blliniyordu. Bu koşullardan birj de kuşkusuz destekleme olımlarında «ölçülu> gidilmesi idi. Nitekim gectiğimiz hafta ac'klanmış olan hububat taban fiyatları da bu koşulun izler*ni açıkça taşıyordu... Seydişehir Cehenneminden OKTAY AKBAL Evct Hayır Sağcı basın ne diyor? Alpay KABACALI DEMİREL'İ KUŞATMA... Ana muhalefet llderi Sayın Demirel'in içerden ve dıferdan giderek Ecevit tarafından kuşatıldığı, üzerinde blrfasilan genal bir kanı niteliğinde. Brüksel ve VVashlngton'dan sonra İş çevreleriyle kurulmasına başlanan diyaloğu, bu kuşatmanm belirll öğeleri olarak değerlendlrenlere de rastlanıyor. Buğday taban flyatının düsük tutulduğu, CHP'nin komünizmin, anarşinin hamis) olduğu yolundaki savlarıyla AP liderinin, bu kuşatmayı yoramayacoğı öne süriiluyor. Kendisine «bağlı kalemler» In bile r c e v i f l n «gdrece basarılarundan söz etmeye boşlamaiart da, Soyın Demirel'in ayağının altındaki toprağın kaydığını gösteriyor mu, bilemiyoruz. Doğru söze ne denir! Soğcı basınımız h*r zoman gerçakleri çorpıtacok değil a... Arasıra doğruyu soylodikl»ri, gerçak inonıslarını ortaya koydukları da oluyor. Özellikls tSağ'ın hali pürmelâli» üstüne yazorksn... Bu tür yazılar yaygaralarının, karmaşalarının nedenlerini anlamamıza da yarı yor: Satın alanlar (okurları) bil« okumuyor bu yayınları! Böylece sağın ic yüzü bir kez daha vurgulonmış oluyor. ELEMİN ZİKRİ DE... 8 haziran günlü SABAH ta Zeki Önal imzasıyla, «Dava ve Gazete» başlığı oltında şöyle deniliyor: «Hâlis fikrin davacıları ve gönüllüleri ıztırap icindedir. Bin bir meşakkatle çıkardıkları gazeteler, (kuru kalobalıklar bir tarafa) hitap ettikleri kitle torafından yeterince okunmoz. Nicin? Beğenilmedikleri. tatmin kör bulunmodıkları icin değil. O ayrı mesele. Bu alâkasızlık; tekâmül ihtiyacının kavranama yışından, mücadele vecibelerinin idrak edilemeyişinden kaynaklanıyor. O cadaaam sende!» yok mu? Biz o'nun yüzünde n kaybettik; hâlâ da kaybediyoruz. Ben öyle okumuş yozmış milliyetcıler tanımışımdır ki. 2,5 liraya kıyıp bir gazete. 3040 liraya kıyıp bir kitap almayı katiyyen düşünemezler. Gönderirseniz göz gezdirir, verirseniz biraz okur! Yolnız bu mu? Dahaneler var... Elenıin zikri de bir başka elem. Sayıp dökmeye gönlüm razı değil.» KİM OKUR KİM DİNLER Aynı günlü ORTA DOĞUda <Kim okur klm dinlerı köşesi yazarı Şirin D. Ş«ren ise şöyle yakınıyor: «Sağda solda, ötede berid*. rostgeldiğimiz ahbaplar, daima dertlerini dile getirir. «yazsana» derler.. Kimi pahaiılıktan şikâyetçl kimi hastahanelerin bakımsızlığından. kimi ev sahibindendir. Dertlerinde haklıdırlar. Fakat onlarla konuşurken ister istemez kınlırsınız. Neden mi? Sizin yazdıklarınızı okumuyorlardır da ondan. Okumuş olsclar, cyazsano» demez, her şeyı onlarla birlikte düşünüp derttenerek yazdığınızı bilirler. Yazmak mühim değil, okutmak mühim. Bize «yazsana!» diyenler bile aslındo okumuyorlar ve dertlerine ne derece ortak olduğumuzu bilmiyorlarsa, sorumlu tuttuklarımız niye okuyup söz dinlesinler? (...) Her düşünce duygu derdinizi sevinc lerinizle birtikte duyurmanızı beklerim.» GAZETE SATMAK DEMEK Söz blrllği etmişcesine ya kınıyorlar! Şu alıntı da Nurcu AP'lilerin yayın organı YENİ ASYA'dan. Veysel Akpınar imzasıyla deniliyor ki: «Bir kuşatma icınde bulunbeklediğt deflneler (gotnuler) ÖI kesidir bu diyar...» i brohlm Koya, Seydişehlr köylerinden bir emekçlI dir. Alümlnyum, teslslerinde calışır. Cocukluğu, gençllği yoksulluk icinde geçtiğinden okuyamomış, toplumla bir lllşkisl olamamış, sendika, partl. politıka konulor.nda hic bir yak.nlığı yok... Buna rağmen Ibrahım engin bir Atatürk stvgislyle doluydu, iş giysilerının yakasında bile bir Atatürk rozeti takılı dururdu. 1976 yılında MC iktidannda bir gün Seydişehir CHP binas.na gelmlştl. Yüzünde müthiş bir heyecan ve acının Izlerl okunuyordu. Çevresini ateş sarmış bir insan.n kurtonlma yakarışı, bunolımı... Her yandan yardım bekliyordu. Ama ne CHP'de ne de boşka yerde İbrahim'in derdinl anlayacak, ortak olacak bir kimse yoktu. Derdini bana actı. Mahalle cocuklorını arkasma taktırm.ş, küfrettlrmlşler. Sordu, ne yapayım, diye. Şu öğüdü verdim: Yakandokl Atatürk rozetlni cıkar! Bugun Ankara'da bile Atatürk rozetl tokmaya kimse cesoret edemiyor. Üstelik Seydişehir eşkiyanın işgalinde, başma korkunç şeyler getırırler. Yüzüme öfkeyle boktı «Hayır çıkarmayacoğım» dedl Yürekli görünmek istiyordu, fakat gerçekte yıkılm.ş, omuzları cökmüştü. Cok sürmedi, iki gün sonra evınde cocukları ve eşiyle bîrlikte uyurken evlne bomba attılar Neyse ki ölen yaralonan olmadı, ama gecekonduda epey hasor meydana geimişti. Her türiü güvenl yltiren İbrohim yakasındon Atatürk rozetini ç.karttı, çevresındeki belâ çemberi de böylece dağıldı. Mehmet Emin Sakaryo, yirmi yaşlarındo Nlğdell bir yurttaşımızdı. Güler yüzlü tatlı dilli insancıl bir kişi, herkese soygılı. İki yıl yanında bulundum. Siyasetle ilglsl yoktu, sendikal calışmalora da katılmazdı. Gerek sendikacıları gerek politikacılar. olumlu görmüycrdu. Böyls konularla uğraşacak vakti yoktu. Onun iki tutkusu vardı, biri «lektronik devreler ve deneyler... Öbürü de yakın tarihimizi. Osmanlı devletinin yıkılış nedenlerini açıklayon, kapitülasyonlar, imtiyazları anlatan kitapları, bu arada Atotürk'ün «Söylev»ini okumak... Bunların üstunde bir boşka sevgisi, vardı. bu yoşamından daho değerliydi, kutsaldı. O da Atatürke hayranlığıydı. Cüzdanında çantas.nda, dolabmda Atatürk resim ve portrelerl bulunur, bunlarm üzerine titrerdi. Bir gün çelik soyunma dolabına astığı Atatürk portresini yırtılıp yere atılmış buldu MC'nin Iktidara yeni geldiği günlerdeydi. Çalışanlann bir bölümü aşırı bağnoz sağcı militanlardı. Mehmet Emin bir Atatürk portresini daha camlattı. elle yetışılemeyecek yüksekliğ. astı. 18 haziran 1976 günü eşkıya fabrika icinde güpe gündüz temizlik hareketine glr.ştıklerinde on beş kişl Mehmet Eminin üstüne çoktu, demır borular kunduralarlo kafası hurdahaş edildi, bırçok kurbonlo birlikte Konya Sigorta Hastanesine koma halınds götürüldü. Bir daha Seydişehire dönmedl. Ben olaydan on dakiko sonro Mehmet Emin'in calışma yerine vardığımda zavallının kanı yerde göllenmiş, daha yıkanmamıştı. Astığı Atatürk portresi yerinden indirllip yok edılmişti Demir merdiven duvara dayalı duruyordu. Hosan Bay»ol, Sanot Enstitüsü mezunu 20 yaşlarında karayağır bir köylü cocuğu. Görevine düşkün, eneril dolu, onurlu bir g«nctl. Bu arkadaşımız sendika ve partl üye«l d« değlldl. Politik tartışmalara katılmazdı. ama CHP yonlısı olduğu bllinirdl. «Atatürkçülük demek. gercek mnily«tcllik demektir» derdi. 1976 yaz sonlarında askara cağrıldı. İştsn çıkış, hesap kesme işlemlerinl yaptırmak Içln fobrikada sağa sola başvururken üzerine on kişi »aldırdı. Hason o tarihte daha işletmeye açılmamış elektrollz binalarından birine attı canını. Bu elektroliz blnosıntn boyu 920 metredir. Zavallı içerde canını kurtarmak İcin koşuyor, umutsuzluğun korkusu ile önüne çıkana tburda saklanacak yer var mı?» diye soruyor. Ne yazık k) bu binada saklanacak yer yoktur. Hasan'ı blnanın öbür ucunda yokaladılar, kan revan içinde askers uâurladılar. Hasan'ı da bir daha Seydişehir'de gören olmadı.* Saydişehir'den A.M.'nin yolladığı mektuplardan parçolar sundum size... Hepsi yaşanmış öyküler... Bugün d» eurup gldiyormuş Seydlşehir'de baskılor, korkutmalar. yıldırmalar... A.M. «Suc klmde? Suc üc tane yürekli, İnsancıl mllletveklline sahlp bir portimizln bulunmoyışında. Böyle 0c milletvekili faşizm zülmünü toplum vicdana aktarırdı» dlyor. Biz yazıyoruz, siz okuyorsunuz, zorbolor meydanı boş buldukça Seydişehir'de olsun. başko ysrlerde olsun kanlı eylemlerini sürdürüyorlar. Zorbalıkla savoşmayan bir Iktldar eninde sonunda o zorbalığa kurban olur, bunu hep hatırlamak gerek. Yeni avuntular, yeni yorumlar... Sayın Demirel hükümetin mutlaka yıkılacağını ve carenin rejim icinde aranacağını söylerken. söz konusu rejimin halk hâkimiyeti rejimi olduğundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. bayrok hür semalarda, haysiyetli olarak dalgalanır. AP ds bayrağımızın haysiyetinin kavgasını vermektedir. (...) Sayın Demirel «Bu hükümetin sonu gelmiştir» diyor. Bir hükümetin sonu nasıl gelir? Bunun cevabını bulmaya calışalım. (...) O halde en galip ihtimal, CHP'nin bölünmesidir. Bu da milletin olaylara reaksiyonunun şiddetli olmasıyla mümkündür. Milletin nefretinden endışe eden bazı CHP'lilerin yüreğinde bir korkunun filizlenmesiyle partıden bir kopma olabilir. Demirel tarafından açıklanmayan. fakat bizim tahmin ettiğimiz husus şudur: Adalet Portisi kongrelerin! tamamladıktan sonra, büyük kongre veya genel merkez erken secime gidilmesi kararını alacaktır. Bu talepte büyük kongrenin karşısına cıkocak ve müessir olacak Insan Süleyman Demirel'dir. Başyazı (Son Havadls, 5.6.1978) • Böyle bir ortamda kamuoyuna bu meselenin önemin! anlatmak ve Ecevıt hükümeti devrildiğinde her konuda daha umut verici bir hükümet alternatifini ortaya koymak gerekir. Bunun da bir yolu vardır: Ortak hükümet kuracak partilerin ahenkli ve ortak bir muhalefet politikası oluşturmaları ve daha muholefette iken, kuracakları iktidarın «umut> olma vasfını ortaya koyabilmeleridir. Aslında Türkiye'de görülen siyasî kilitlenmeyl cözebilecek faktör erken secimdir. (...) «Kjlît»lert cözmüş yeni bir hükümetin kurulması erken secimden sonra muhakkak bir durum kazanacaktır. Taha AKYOL (Hergün, 6.6.1978) • AP Genel Başkanı Süleyman Demlrel. Izmlr'de İlk defa «CHP ağırlıklı bu hükümeti düşürmektem sözetmişti. Dün de AP Grupunda «sinei millet» dönmek> deyimini kullanmıştır. Yani bir anlamda «erken secim»... Yoksa, herhalde Demirel. politikadan cekilmek, porlamentodan ayrılmak gibi bir niyeti dile getirmiş değildir. (...) Parti teşkilâtları eğer iktidar imkânlarının uzağındaysa, secilme, başkente gelebilme ihtimali yakında olmalıdır. AP'deki silkinme. kitlelerin ilgisi ile vurgulanan tırmamş. Demirel'in AP teşkilâtına «secilme mesajını» guclendirmelıdir. (...) Sanıyoruz Demirel'in «Hükümeti düşürmek» ve «sinei millete dönüş» sözleri, kendi partismin ötesinde ortasağ kanatta safların sıklaştırılmas!, yeni bir hukumet modelinin oiuşturulmosı amacına dönüktür, Güneri CIVAOĞLU, (Tercüman, 8.6.1978) 8UÇA TEŞVİK ETMEK ... Şu cümlalar da MHP yonlısı ORTA DOĞU'da 8 haziran günü Necdet Savinç İmzasıyla yayımlandı: «Şu haliyle Türkiye 910 yıldan beri cenaze töreni yapan bir ülke halinegelmiştir ve 910 yıldan beri de öldürülen temsilcilerini korumak konusunda hiçbir ciddi adım otmamış, hicbir girişimde bulunulmamıştır. İntikam almamıştır yani... Üstelik, dışardaki itibarımızı korumak her kafasına esen serserinin bir Türk Büyükelçisini öldürebileceği yolundaki kanaati silmek ve katiller üzerinde caydırıcı etki yapmak için intikam alınması gerektiğini yazdığımızda «Dışişleri Bakonığını suca teşvik etmek» gibi garip bir sucun sonığı olarak mahkemeye verilmişizdir. Bu yazı yeni bir dava konusu olsa bile, biz intikam alınmasıyla ilgili teklifimizi tekrarlamak, diplo matlarımızın etrafındaki koruma görevlilerinin soyısını artırmanın tedbir olduğuna ininmadığımızı da belirtmek isteriz. Çün kü. zor'a, tedhişe teröre karşı kullanılacak tek sllah zor, tedhiş ve terördür.» tPÜF NOKTASI» «Doğru söze ne denir» cüm lesi çerçevesinde son bir alıntı. 6 haziran günlü TERCÜMAN'da Rauf Tamer'ln yazdıklarından: «Ecevit ve beraberindekiler, Türkiye'ye döndükten sonra, Amerika'da meydan pek boş kalacak (...) iyi giyinmek, iyi konuşmak, viski markalarını iyi bilmek, şampanya cinslerini iyi tanımak gerek... Şaka etmiyorum. Metin Toker'in kaç gündür çırpınması bu. Belki beş kere yazdı. Belki on kere... «(...)» Bunu kim yopobilir, kim başara bilir?» diye sorarak da üstü ka palı bir şeyler ima ediyor. Ben derim ki: Haklıdır. Aynı endişe bizde de var. Mutlaka bir takım oluşturulmalı önümüzdekl 3 hafta iyi değerlendirilmeli, Amerika'da meydan boş bırakılmomalıdır... Fokat bu nasıl yopılmalıdır? (...) Bu işi Metin Toker üstlenmeli. resmen görev lendirilmeli ve Amerika'da oyın 26'sına kodar o kalmalıdır... Ya hut yarm yurda dönse bile, tek ror gönderilmelidir. Nasıl?... Sa yın Senatörün hislerine tercüman olabildim mi?» CİNAYETLER... lnsanlık dışı cinayetler zincirine her gün yeni yani halkalar ekleniyor. Kacırıldıktan sonra boynu tell» sıkıkırak öldürülen öğtenci... Davodan döndükleri icin kurşunlanıp cesetleri bir kulübede bulunan gençler... Erzurum'da, Ardahan do estirilen terör... Elâzığ'da yeni bir Malatya olayının provalorı... Ecevit yönetiminin kuşatmasım yormak için girişilen lnsanlık dışı oyunlorı olusturuyor bunların tümü. Ama aynı zamanda, Ecevit hükometine dönük eleştirilerin bir kaynağı da, bu olayların önünün bir türlu alınamamış olmasıdır sanırız... DISTA KOŞULLU KALDIRMA... Carter yönetiminin ambargonun kaldırılmosıno illskin çalışmaları seçtiğimiz hafta da bosın ve yayın organlarındokl yerini korudu. Daha da koruyacağı söylenebillr. Bu arada ortaya cıkan bir eğilimden de töz edllebilir: Atina iie Kıbrıs Rum yönetimini yatıştırmok icin ambargoyu kofullara bağlı olarak kaldırmak. Böylece Ankara'ya dönüp, «bak ambargoyu kaldırdım Iste» demek, Atinaya da «Kaldırdım ama Kıbrıs'ta yumuşak baş lı olmazso yeniden koycbilirim» diyebilmek mümkün olabilecek. VVashington'dan gelen haberler, Carter yönetiminin Kongre'de belirginleçen bu egilime şlmdilik pak taraftar olmodığını gösteriyor. En gec temmuz ayı içinde ambargonun yazgısmı belirleyecek olan Amerikan Kongresi'nde ortaya çıkon bir başko eğilim de yina Ankara'ya yönelik. Acaba oylamalardan önce Türkiye Kıbrıs'ta yeni bir cjest» daha vopamoz mıydı? örneğin büyük capta asker çekebilmek gibi... ATİNA'DA ESEN HAVA... Amerrkan Kongresinde sözünü ettiğimiz gelişmelerln temelinde Atinaya döniık kuşkuların yattığı söylenebilir. Cünkü Karamanlis yönetimi, önce ambargo kolkarsa, hem NATO'da, hem Kıbrıs'ta daha da uzlaşmaz bir tavra gireceğini açıkça belli ediyor. Nitekim Bakanlar Kurulu'na geçen cuma ABD gezislne ilişkin bilgi verdikten sonra Başbakan Karamanlis, Kıbrıs, ambargo. NATO, Türk Yunon ilişkileıinin tümünün karmaşık bir bütün oluşturduğunu belki de ilk kez açıkça ifade ettl. HUA ANKARA'DA... Cin Halk Cumhuriyeti'den ilk kez bir Dışişleri Bokonı Ankara'da. Başbakan Ecevit'in VVashington'dan sonra Moskova'ya gitmezden önct Sayın Huang Hua'nın Türkiye'ye ziyareti, bir baksma, Ecevit yönetiminin blrden cok seçenekll ve genlş manevra alanına sahip bfr dış politiko anlayışının bir boşka belirtisi sayılabilir. Diflşleri yetkililerine göre Cin Dışişleri Bakanı. 1974 yılındo Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in Pekin'e yaptığı ziyareti lade için Ankara'ya gelmiş durumda... duğumuz tartışmosız gercek. Bu külturel kuşatmanm cemberini kırmak kuşatma araclannı tesirsiz kılmakla olccak, tesirsiz kılmak icin de yayın bombardımonına girişmek şort. Bir gazete, yahut bir kitap satmakla ne olur, düşüncesi tembelliğe gerekçeden ibaret. Birinden birini satmak demek, düşman siperlerine bir bomba göndermek demektir. (...) Bediüzzaman bunun mücadelesini verdi. Eserlerinin her cümiesi, hatta her kelimesi bir gülle gibi düştü düşman başıno. Bu yüzden muhasara hayli gevşedi, gevşemek zorunda kaldı. Şimdi bizim İcin huruc vcktidır. (...) Elimzdeki iman hazinesinin aynı zomanda ictimai hayatın her meselesine kendi metot ve Islâmi hudutlar içinde cözüm getirdığmi unutmaclan, onlardcn neşet eden saır neşrıyatı onlara bir g'rış kapısı şek linde mütalâa ederek, her halü kârda meselelerimizi cok iyi öğrenmek, cok iyl bilmek durumunda olduğumuzu akıldan cıkarmadan ozimle sebotla iştiyak ve cesaretle yürümeliyiz.» HELÂL SERMAYE «Sağ'ın doğruculuğusndan söz ettiğimize göra, bizim soğcıların neleri doğru bulduklarını gösteren Ikl ilginc örnek aktaralım, ilkl, Ahmet Kabaklı'nın 5 haziran günlü TERCÜMAN'da yar alon yazısından: «Vakfa ve mensuplarına yozı üe saldıran kıskanclaro actığımız ve ocacağımız moddî ve manevi tazminat davalarının, adaletce tayin edilen miktarlan, Türk Edebiyat Vakfı'nın adeta «gaza hissesi» olan ilk helal sermayesi olacoktır. Yılanlann Cumhuriyct TARIK Z. KIRBAKAN DERİ SAC ve ZÜHREVİ HASTALIKLAR MÜTEHASSISI litlklfil Cod. Parmokkopı No.: 58 Talafonı 44 10 73 İSTEMEADRESI = AbldeI Hürrlyet Cod.147/8 Ştsli l C u m h u r ı v e t : 8688)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle