23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ rlnset betgelerle kesln olarak saptanmış değlldir. Fakat ikinci Meşrutiyet'te İttihatcıların actıkları ulusculuk çığırında, bu devletin kuruluş tarihi 30 aralık 1299 olarak kabul edildiği icin, 30 aralık günü fistiklâli Osmani» yanl Osmanlıların bağimsız bir devlet olarak dünya tarihirv de yer afdığı gün niteliğiyle kutlanmağa başlanmıştı. işte Atatürk okulda o gün yaptığı kısa konuşmoda, Sultan Osmon'ın ruhundan söz etmek suretiy'e, bizlere dolaylı olarak, bu bağımsızlığı anımsatmış ve Turkiye'nin o gün icinde bulunduğu Bağımsızlık Savaşı'nı böylece onlamlaştırıp somutlaştırmıştı. Yukarıya aktarmış olduğum konuşma metni, Büyük Söylev'in «VESİKALAR» bölümünde yoktur. Ata'nın bu tarihsel konuşmasının, benden başka. o zaman Ankara Lisesinin gündüzlü öğrencilerinden olup daha sonraki yıllarda Atatürk'ün cok güzel resimlerini cekerek en değerli belgesel albümımü yayımlamış bulunan dostum Cemal (Işıksel) ile okulda «Altıparmak» takma odıyle cağırdığımız Mazlum taraflarından ortaklaşa not edilmiş bulunduğunu, ancak 1921 'de, Sakarya Savaşı sırasında ailece Ankara'dan Kayseri'ye göc eden Cemal Işıksel'in bu notu o zaman yitirmiş olduğunu geçenlerdeJkendisinden öğrendim. Ancak Cemal Işıksef, Atatürk'ün 30 Aralık 1919 günü liseyi ziyaret ettiğini güncesine yozmış ve bu defteri bu güne değin saklamış. Böylece Ata'nın lisedeki konuşmasının, 19 Mart 1920'deki ikinci ziyareti sırasında değil. 30 Aralık 1919'daki birinci ziyareti sırasında yapıldığı kesinlik kazanmıştır. * * * Ata'nın Lisemizde konuştuğu günden bu yana, yakloşık olarak, 59 yıl gecti. O karanlık günlerdeki lise öğrencisinin coşkusu gittikce daha da güctenip bilinclendi. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i yıkmak isteyen Mütareke dönemi hainlerinin maddi ve manevi mirascılarımn uğursuz girişimlerine karşı, Ata'nın Büyük Söylev'inin sonundaki «Gencliğe Hitabe»sini düşünerek, yenı bir güc kazanır ve bu gücümün yettiğince sa vaşınm hep. Bu kutsal savaşım, yaşama gözlerimi yumuncaya dek sürecektir. Devrimci yeni kuşakların bunu daha büyük ve derin bir bilincle sürdüreceklerine ve devrim bayrağını ellerinden düşürmeyeceklerine hic kuşkum yoktur. Elverir ki. 15 Mayıs 1919'daki perişan toplumsal ortamı ve ücbucuk yıllık cetin bir savaşla bu ortamın, Aziz Atatürk'ün onderliğinde, nasıl yok edilerek bu günlere ulaştığımızı hlç mi hic unutmayalım ve o gunleri geri getirmek isteyen Mütareke kalıntılorına alanı boş bırakmayalım!.. CUMHURİYET 14 MAYIS 1978 unanlılann, İzmir'e cıkışının 59. yılını yarın acı ile onocoğız. Bu vesile ile, bugüne değin hiçbir yerde tüm olarak yoyımlanmamış bulunan tarıhsei bir belgeyi sunmak istiyorum. 15 Mayıs 1919da Yozgot Lisesi'nin 9. sınıfında yatılı öğrenci idim. İzmir işgalini ve Mustafa Kemal Poşa'nın 19 Mayıs günü Samsun'a oyak bastığını, bir kac gun sonro öğreîmenlerimizden haber almıştık. Ben Mustafa Kemal adını, Çanakkale Savaşları dolayısiyle daha önce duymuş ve bir dergide O'nun Osmanlı ünifoımasiyle cıkmış resmıni de görmüştüm. Altında, Mirliva Mustafa Kemal Paşa yazılıydı. Y OLAYLAR VE GÖRÜŞLER . TEŞEKKÜR Haince tertiplenmiş bir tuzağa düşürülerek ağır şekilde yaralanan. seckin bilim adamı: sağlığına kavuştunmak icin ellerindeki tüm olanakları kullanıp. şefkatli, özenli ve özverıli cabalarıyia onu yoşama döndüren Istanbul Göğüs Cerrahisi Merkezi'nin değerli mensuplanna, basta Hastahane Başhekimi: Ata'nın Lisedeki konuşması Hıfzı Veldet VELİDEDEOÛLU rince işgalinden üc gün sonra. 19 Mart 1920'de olmak üzere, iki kez ziyoret etmişti. Birinci ziyaretinde yanında, yaverlerinden başka Rauf (Orbay) ve Rüstem Bey'ler, ikinci ziyaretinde ise yaverleri ve o tarihte Ankara Vali Vekili olan Defterdar Yohya Galip Bey vardı. Aziz Ata, birinci gelişinde, öğrenci ve öğretmenlere bir konuşma yapmış, ikinci gelişinde ise yalnız okul yönetıcileriyle kısaca görüşüp ayrılmıştır. O zaman kulağımızo geldiğine göre, bu ikinci ziyarette, İstanbul'daki Meb'uslar Meclisinin İngilizlerce basılıp kapatılması üzerine, Ankara'da toplonmasına karar verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden bir bölümünün o tarihte barınma o/anakları cok kıt olan bu kentin lise binosmdu banndırılması ve cepheden gelip hastonelere sığmayan yoralıların bokımı icin yine bu binadan yararlanılması olanakları konuşulmuş. Nitekım, 1920 yılında bizim sınavlarımız Nisan ayı başlarında yapılıp bitirildi ve okulumuzun bir bölümü hastane durumuna konuldu. * * * İşte bir salı gününe raslayan 30 Aralık 1919' do. yoni Ankaro'yo gelişinin üçüncü günü Ankaro Sultanisine (Lısesıne) yaptığı ilk ziyarette Atatürk, şimdi Hacettepe Üniversitesinin bulunduğu yerdeki lisenin geniş alt holünde toplanan öğretmenlerle yatılı ve gündüzlü öğrencilere 1012 dakikalık kısa bir konuşmo yaptı. Toplantı biter bıtmez bu konuşmanın belleğimde canlı kalan noktalonnı hemen not ettim. Milli Mücodele Anıları Kitabımda ve kimi yazılarımdo bazı porcalarını yayınlamış olduğum bu konuşmo metnirin O tarihte benim tutobildiğim kadoriyle tümü şöyledir: «Mektepll Efendfler; bflfyorsunuz ki, vatanımızın kısmı mühlmml elyavm düşman Işgall oltmdodır. istiklol/ Mlllimlz tehlikededir. Emlnim ki bânii Soltonot Sultan Osman'ın ve bütün kahraman ecdadımızın ervohı şu anda, şu sakfın altında cevalan •tmekte, bizlerden vatonımızın istihlâsı ve istiklâli millimizin muhafazası icin fedakârlık istemektedirler. Esasen Türk milleti necibesi duşmanın istllâsı ve milletimize reva gördüğü mezolim karşısında yekpare bir vucut hallnde feveran etmiştir. içinde bulunduğumuz mücadelei milliyenin gayei ulvisi ve iradei milliyenin hedefi oslisi, bilâ kaydu şart istiklol ve istihlâsı memlekettir. Necip milletimiz votanımızın harlmi ismetine kadar sokulmuş bir düşman karşısında bu gayenin istihsoll icin kanını akıtmaktadır. Mektepli efendiler; sizler menafii milliyeyi müdrlk birer munevver sayılırsınız. İcinde bulunduğumuz muhatarolı vaziyeti sizlere izah etmeyl lüzumsuz oddederim. Gerci müşkülât azimdir. Fakat fülur getirmemek lâzımdır. Millette ve genclikte mücadele azmi oldukca her nevi müşkülât iktlham edifecek ve müstevllier mukaddes votanımızın slnesinde mağlup ve münhszim o!arak mukaddes toproklorımızdan surulup cıkorılacaktır. Milli hudutlorımız doiresinde istiklâli tam icinde yaşayacağız. Buna emin olarak musterihane calışınız. Vatan slzden vazife beklediği zaman koşorak şitop edeceğlnizden eminim.» * * * Mustafa Kemal Paşo'nın Ankara Lisesine yaptığı bu ilk ziyareti, Osmanlı Beyliği'nin bağım sız devlet olduğu, yani Osmanlı Devleti'nin kurulduğu günün 620. yıldönümüne rostlamıştı. Böylece «devletin bağımsıziığı kavramı»nı kafalorımızda daha somut bir bicimde canlandırmak amocını gütmüştü herhalde. Gerci Osmanl) Devletinin kuruluş günü, ta Doç. Dr. Server TANİLLİ'yi Prof. Dr. Siyami ERSEK olmak üzere, Başhekim Yardımcısı Yozgat Lisesi 1919 vılının haziranında ortaokula cevrildiğinden. gene! sınavlardan sonra, lise bölümünün yatılı öğrencilerini Ankara Lisesine göndera'iler. Bu yolculuğu Birinci Dünyo Savaşı sonrasının özelliklerini yansıtan ve 1971' de Varlık Yayınlarında cıkan <Bir Lise Öğrencısinin Miilî Mücadele Anıları» adlı kitabımria anlatmıştım. Benim, Ulusal Savaşımın içinde, tam göbeğinde bulunuşum, işte 1319 temmuzundc Ankara'ya gelişımte boslar. Temmuz sonunua Sıvas Kongresi henüz toplanmamıştı. Türlü yollardan, Erzurum Kongresinin, doğruyanlış, bölükpörcuk haberlerini alıyorduk. Lisemizde ülke işleriyle yakından ilgili uyanık bir öğrenci topluluğu vardı. 1919 Eylülünde toplanan Sivası Kongresinden de haberler toplamağa calışıyorduk. Birinci Dünya Savaşından yenilgi ile cıkmamız üzerine yapılan 1918 silâh bırckışmasından ve 15 Mayıs 1919'do Yunanlıların izmir'e cıkmosından sonra, vatanın cok büyük bir tehlike icinde olduğunun bilincine varmış olduğumuz icin, hepimiz Mustafa Kemal Paşa'yı bir kurtarıcı. ulusal kahraman olarak görüyor. kendi aramızda, kendimize göre, yorumlar yapıyorduk. En sonunda bu ulusal kahromanı, 27 Aralık 1919'da Ankaraya gelişinde korştlodığımız gün, gözlerimizle de gbrerek daha da coşkulandık. * * * Mustofa Kemal Poşa Samsun'a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 gününden başlayarak, her gittiği yerde halka «milli irade» (ulusal istenc), «millî hakimiyet» (ulusal egemenlik) ve «milli istîklâi"» (ulusal bağımsızlık) konularında aydınlatıcı Konuşmalar yaptığı gibi, Ankara'ya geldikten bir süre sonra bu kentin ilerı gelenlerine de kendi deyimiyle • «bir konferans» vermiştl. Bu konferans, O'nun Büyük Söylev'inin «VESİKAIAR» bölümünde (220) soyılı belgeyi oluşturmaKtadır. Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Lisesinde de bir konuşma yapmıştır. Kendisi liseyi. biri 30 Aralık 1919'da. öbarü İstanbul'un itilâf devletle Uz. Dr. A. Atilâ ŞAMİLGİL'e omeliyatına giren, Uz. Dr. Ali MERT. Anestezist Uz. Dr. Şevket KAYA, Dr. Sevim CANİK. Dr. Orhan YAZICI. Hemşire Hatice DURMUŞ'a; ameliyat sonrası bakımında görev alon Cerrahî Servisinden Doc. Dr. Semih TULPAR. Doç. Dr. Mehmet ABUÇ, Doç. Dr. Ulu Adil SUNGU. Uz. Dr. Hüseyin CETİN, Uz. Dr. ilhan GÖKAY, Uz. Dr. Sümer TARCAN, U:. Dr. Hayri ÖZYILDIRIM. Uz. Dr. Özge SEZERMAN. Uz. Dr. Müfit ÖLCMEN, Uz. Dr. Ayşen TAKIMOĞLU. Dr. Besim YİĞİTER, Dr. Hüseyin TOKLU, Dr. Necatı AZAK. Anestezist Uz. Dr. Semiha KUTAY, Uz. Dr. Mine S. ULUTEPE, Dr. Leylâ SAİDOĞLU. Dr. Sevim CANİK, Rontgenci Uz. Dr. Haluk YILMAZ, Kardiyolog Uz. Dr. Oryal GÖKDEMİR, Uz. Dr. Ayhan CANER. Uz. Dr. Birsen ERSEK, Fizyoterapist Uz. Dr. Refhan KARKIN, Anestezist Sağ. Me. Hakkı KESKİN, Masör Sağ. Me. Mustafa TEZEL, Başhemşire Esen AĞŞAK, rbmşire Tulay TAT, Münire CİNALOĞLU, Günaydın KUDU, Gulser YÜRE, Fatma ERİS. Hatice YILMAZ, Feyza TARHAN. Nurhan ÖZEN, Tülin AYDOĞDU, Suna ZİYAL, Fatma ŞENEL, Hikmet BAYTEKİN, Havva MOLLAOĞLU, Ümmü GALAİNİ'ye. Hastahane Sekreteri Servet OKUMUŞ'a ve tüm hastahane personeline; Tanilli'mizin sağlığı ile ilgili calışmalarda katkılannı esirgemeyen Istonbul Tıp Fakültesi. Ankara ve Hocettepe Tıp Fakültesi'nin değerli öğretim üyelerin*; Saldırı dolayısıyla TANİLLİ'ye, hastahaneye gelerek, mektup veya telgraf yollayarak ya da telefon ederek ilgi gösteren ve geçmiş olsun dileğinde bulunan herkese; bu orada başta: Başbakan Bülent Ecevit olmak üzere, Turizm ve Tanıtma Bakanı Alev COŞKUN, Adalet Bokanı Mehmet CAN. işletmeler Bakanı Kenan BULUTOĞLU. Yerel Yönetiın Bakanı Mahmut ÖZDEMİR, Soğlık ve Sosyal Yardım Bakanı Mete TAN, DPT Musteşan Bilsay KURUC, Istanbul Valisi ihsan TEKİN, Istanbul Belediye Başkanı Aytekin KOTİL, Istanbul Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Haluk ALP. İTÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Yaşar AKTAN, Hocettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakkı BİLGEHAN, İDGSA Başkanı Sadun ERSİN, SBF Dekanı Prof. Dr. Cevat GERAY, Bursa Tıp Fakültesi Dekanı Burhan KIRAN. Istanbul Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan AKIN, İstanbul Tıp Fokültesi Dekanı Prof. Dr. Gungör ERTEM. istonbul Barosu Başkanı Orhan APAYDIN, Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanı Dr. Erdol ATABEK ile Ord. Prof. Dr. Hıfzı V. VELİDEDEOĞLU'na; Durumu İle ilk andan itibaren cok yakından ilgilenerek. büyük destek ve yardımlarını esirgemeyen CUMHURİYET GAZETESİ'nin tüm mensuplorı ile; Umut Yarında OKTAY AKBAL FELSEFE OGRETIMININ GELECEGl Evet Hayır Y ugün'e yarın'ı katmok . Kiml var, dün'de yaşar, dun'ü bugün'e getirmek ister. Kiml var yarın'dadır tum umudu, özlemi. Yarınların düşüyle yaşamını ezer bltirir. Victor Hugo der ki «Bugüne ne ölçude yarın katacağımızı bilmek, işte, yüce yönetimin bütün sırrı bundadır. Her yaptığımız işe her zaman «yarm» katın, ama ne kodar katocağınızı bilin.» Biz bugünde yaşarız. «Biz», yani zomanın belirli bir doneminde yaşoyanlar... «Şimdi» de bulunonlor. Dunden güc alarak bugüne gelmişiz, yarına gidiyoruz. Yarın o kadar uzak değil. Ama dün durmadon gerilere kayıyor, gidiyor ötelere. Öyleyse bugüne yarın, dünden daha yokındadır. Dün'ü değil yarın'ı düşünmek, hesoplomok zorundayız. Kendi iyiliğimiz ocısındon, kendi yararımız, mutluluğumuz acısından.. Hugo büyük ozan sezgisiyle «yarınki» insanlık ulusu'nu duşlemiştir. Avrupa'daki tüm uluslar, ulusalcılıklar yitip gidecektir ono göre, ergec ortodan koybolocoktır boyle ilkel duygular; yarın önce Avrupa Ulusu, daha sonra da «insanlık ulusu» ortaya çıkacaktır. Ancak o zaman yeryüzünde gerçek barış, huzur kurulacaktır. Uygarlık tüm görkemiyle yaşanacaktır. Her birey payını alacaktır uygarlığın verilerinden... 1867de Hugo şöyle yazıyordu: «Savaş yerine barış. Fecre karşı zekâlann kaynaşması. İyiye kavuşmanın sabırsızlığı yavaşlıkların, çekingenliklerin hakkından gelecek. Bu sabırsızlığın dışmda hic bir öfke olmayacak. İnsanlığın yararına karanlığın bağrını delip ışık madenleri çıkaran halk. İşte, yarının ulusu bu olacak. Yirminci yuzyılda adı Avrupa kalacak, daha sonraları değişip insanlık olacak. Son ulus olan insanlıgı, şimdiden alaca karanlıkları gözleyen duşunce adamları görür gibi oluyorlar, ama on dokuzuncu yuzyılın yaşadığı henüz Avrupa'nın oluşmosıdır. Yüce bir görüntüdür bu. Halkların oluşmasında, canlılorın oluşmasında olduğu gibi, yüce bir saydamlık vardır. O anda yarodılışın sırrı gözlere görünür. Kardeşlik ülkesi bir Avrupa, işte gelecek budur. Herkes kaderine razı olsun. bu engin mutluiuğun önüne geçilemez.» Victor Hugo'ya göre tüm ayrılıklar, oykırılıklar, duşmanlıklar iikel duygular butunde eriyıp yok olocak, Avrupa, sonra da tüm dünya «kardeşlik ulkesi»nde biriesecektir. Oysa ne görüyoruz? Büyük ozanın bu sözleri yazmasından üc yıl sonra Fransa Almanyo arasında savaş patlar. Gurbette, daha doğrusu sürgünde yaşayan ozan bu savaştan yenik, bitkin dusen üikesine. Paris'ine döner. Kinler, düşmanlıklar daha da artmıştır. Avrupa ulusunu kurmak yerine. her ulus kendi egemenliğini otekilerin sırtında gercekleştirmek istemektedir. Sonra 1914 savaşı, daha sonra 1939 savaşı... Avrupo ulusu düşieri daha nuve haline bile gelmeden parçalanmıştır. Gerci Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler gibi örgütler kurulmuştur bu insanca düşieri gerçekleştirme yolunda... Ama yararsız kolmışlardır. Dün'ün etkileri, duyguları, kinleri hep bugüne atlamıştır, yarına da geçmiştır bugünden.. İkinci Dünya Savaşı 1945'te bitti. Avrupa'da da başka kıtolorda da, ne barış, ne huzur, ne kardeşlik kuruldu. Aynı ögretiyi benimsemiş uluslar bile duşmanlık duygulorından kendilerini kurtaramadılar. Marx'cıiık öğretisinde birleşmek, bu ögretiyi kendi toplumiorında uygu!am n k bile, ulusların ayrı birer 'ulus' olmak, kendi 'ulusal' bilincinin gereklerini yerine getirmek, kendi özel cıkariarım savunmak, bu yolda başkolanm ezmek tutkulorını ortadan kaldırmadı. Bugün Birleşmiş Milletler var, Avrupa Konseyi var ulusları 'tek bir bütün'de bir araya getirmek, kaynaştırmak ozlemlerinin, isteklerinin ürünieri olarak... Ama etkileri dar, sınırh, yetersiz... Victor Hugo'nun daha doğrusu büyük ozanın düşlerinden, özleminden bir böiüm daha okuyalım: «Yirminci yüzyılda, görülmedik bir ulus ortaya cıkacak. Büyük bir ulus olacak bu. ama büyüklüğü özgürlüğüne engel olmayacak. Ünlü, zengin, kafalı, barışcı ve bütün insanlığa dost bir ulus. Bir büyük kardeş ağırbaşlılığı gösterecek. Gecmişte top mermilerinin oynadığı role şaşacaklar. Bir generalle bir kasap arasında pek ayrılık görmez olacak. İtalyanlarla Almanlar, İngilizlerle Ruslar, Prusyalılarla Fransızlar arasındaki bir savaş ona bizim iki bölgemiz arasındaki savaş gibi görünecek. Bu ulus insan kanının harcanmosını gereksiz yarorsız bulacak. Biz enkizisyonu bugün nosıl göruyorsak, o do sovoşı öyle görecek.» Yirminci yuzyıl bu büyük düsu gercekleştiremedi. Vah şeti, korkuyu, açlığı, kıyımı, kırımı hatta daha da artırdı. Atom, nötron, kobalt bombalarıyle!... Yirminci yüzyıl Hugo'nun özlemlerine yakışmodı. Umut, yirmi birinci yüzyılda, yanl dünde değil, yarında, yarınlarda... 8 eni hükümetin işbaşına geldiği günden bu yana, Eğitimle ilgili sorunlar büyük bir önem kazandı hoklı olarak ve ön plana cıktı; öğrenimde can güvenliği, Eğitim Enstitülerinin geleceği, Danıştay karar larının uygulanması, kıyılan öğ retmenler ve daho bunlora benzer pek cok sorun, sürekli olarok zihinleri kurcalıyor, ilgili kişileri uğraştırıyor, cözüm yollarını bulmaya doğru büyük bir basınc'o itiyor. Nitekim kismî cözümler getirilmeye başlandı bile. Örneğin Eğitiın EnsHtülerinde Danıştay kararları uyarınca girişilen düzeltmeler... Ancak sonuc ne denli başarıiı olur o do baska bir konu.. Sâra HÜDAVERDİ Eğitimci. Felsefe Öğretmenı vardır. Öğrenciler bu noktada kısmen haksız. Cünkü önyorgılı davranıyorlar; onlaro göre bu kitapların ici tümüyle yanlış bilgilerle dolu, carpık yorumlarla dolu. Kuşkusuz özellikle felsefe ve sosyoloıi kitaplarında bu tîp yönler var. Ama uyanık öğrenci eğer gercekten öylevse doğru ve eğriyi ya da gecer lı olanla gecersizi birbirindert ayırmak icin caba gösterir. Bu da onun zihinsel gelişimine dik kate değer bir katkı sağlar. Ne var ki genc ve heyecanlı kiş.ler bu denlı ince hesapiara girişmiyorlar. Dolayısiyle saplondıkları önyargıdan kurtulabilmeleri, ve derslere azcck bir ilgi göstermeleri, bu kitapların yeniden. tarafsız ve cağın gerceklerine uygun bir şekilde yazılma\artna bağlı. (Edebıyat ve tarih dersleri icin de durum aynı.) Olumsuzluğun bir başka nedenine gelelim: Bu derslerin tek yıl okutulma şanssızlığı; öğrenci daha kücük yaşlarda korşılaştığı bir konuyu, boşan gösterse de, göstermese de doğal kabul ediyor. İlk tanışmanın verdiği psikolojik gerginliği ve itme isteğini bu dersler icin duymuyor. Oysa tek yıl okutulan bir ders benimseninceye kadar zaman geciveriyor. Nitekim liselerde. astronomi ve jeoloji derslerinin kal dırılmasının en önemli nedeni bu olsa gerektir. Oysa. jeoloji daha bir uzmonlık konusu gibi görünüyor ama genel astrono mi bilgileri herkes icin ne denlı önemli ve gerekli. Gerceklere yaklaşmada işlevini yitirmiş inanc ve kanılardan kurtulmada insana yol gösterici olabilir. Ne yazık ki öğrencilerin büyük coğunluğunun liseyi bitirirken gezegen nedir? Yıldız ve yıldız kümeleri ne demektir? haberlari yok. Dünyamızın icinde yeraldığı yıldız sistemini bile tanımıyorlar. Öğrencilere bu bilgiler hic olmazsa başka bağfamlarda öğretilebilmelidir. nı nedenden ötüru binbir güclükle yürütülebilmektedir. <Nasılso bir yıl, geldi geciyor» hesabiyle gercekten de pek birşey anlaşılmadan bir yıldız gibi koyıp gitnrtektedir. Birşey elden kacırılınca değeri onlaşılırmış. Lise son sınıfta tGerekii önemi gostermedik keşke bu yıl do okusaydık» diyen öğrencilerle cok karşılaşıyoruz. Ama neye yarar? Üstelik bu tarzda konuşanlar bile psikoloji örneğinden yola cıkarak Feisefeye gereken önemi veremiyorlar. Kuşkusuz aynı psikolojik nedenlerden ötürü. Olumsuzluğa yol acon ve oldukca önemli bir yön de bu derslere başlamakta cok gec kalınmış olmasıdır. Denebilir kı. bu dersler soyuttur, soyuta değ gindir; dolayısiyle zordur. Öğrencinin belli bir olgunluk duzeyine uloşmasını beklemek gerekir. Sanınm şimdiki uygulamanın tek nedeni de bu olsa gerektir. Oysa ben bu sava katılmıyorum. Günümüzde heralanda toplumsal bilinclenme hız lıdır. Özellikle öğrenim gören ki şilerde. Böyle olunco sayısal bilinclenme nitelik yönünden de kendini göstermektedir. Bu bir evren yasasıdır. Basit terim lerle söylersek bilinclenenlerin sayısı arttıkca bunların arasına kacınılmaz olorak daha genc kuşaklar da katılacaktır. Elbette bunun bir alt sınırı vardır. Cünkü tinsel olgunluk biyolojik olgunluğun üstünde yükselir. Bu söylenenleri konumuzla bağlarsak öğrenciler lisenin son sınıfına gelinceye dek belli bir toplumsal öğretiye bağlanma eğilimi göstermektedirler. Böyle olunca da lise sonda karşılaştıklan felsefe ceşitlemeleri, bir takım sosyolojik görüşler onlara hic de cazip gelmemekte, giderek gereksiz görünmektedir. Şu halde öğrencileri belli bir doğmatizme saplanmadan yakalamak ve onların, insan zihninin en değerli verimleri olan çeşitli görüşleri organik bir bütünlük icinde kavramalarına yardımcı olmak gerekir. Bunun sonucunda ise her tür düşünceye saygı vardır, hoş görü vardır. Şu halde, lise 1. sınıfta olmasa bile 2 ve 3. sınıflar KÖKLÜ YENlLENME GEREKSİNİMİ Politik yönleri ağır basan bu genel. ve güncel sorunlar, cözümleri yönünden, bir yerde hü kümetin yaptırım gücüne bağlı olan dolayısıylo Türk milli eğiti minin bakanlık düzeyinde sınır ve yetkisini aşan sorunlordır. Ama gercekte. 1950'lerden bu yana hızlı bir bozulma sürecine giren ve artık yozloşmonın, cağdışılığın doruk noktasında bulunan Turk milli Eğitimi, her yönöen köklü bir yenilenme gereksi nimi icindedir. Uluslararası ve alışılmış deyimiyle bir reform beklemektedir; Ders kitaplannın iceriğinden tutun da ders saatlerinin sayısına, derslerın uygulanış bicimine, lise mezunu enflasyonuna yol acan bürokratik gülünçlüklere dek... Kuşkusuz tüm sorunları birden cözmek koiay değil, olanaklı do değil. Hele bazıları toplumsal bir alışkanlık haline geimişken!.. Somut bir örnek ver mek gerekirse her öğrencinin doloyısiyle velilerin sınıf gecmeyi bir hak olarak görmeleri Bakanlığın da bunu doğal kabul ederek yıllardır bu yolda ödür.ler vermesi; tek ders sınavlan Haziran kursları gibi... Kuşkusuz bu tür alışkanlıklan bir cır pıda ortadan kaldırrnak kolay değildir. Zaman ister. Ama bazı tür değişiklikler var ki bunların uygulamaya so kulması hem daha kolaydır hem de sonuc'orı yönünden oldukca verimli ve yararlr oiabilirler. Bu rada sözünü etmek istediğim ds ğişiklik, orta dereceli okullarda. okutulan derslere yepyeni ve cağın gereklerine uygun boyutlar kazandırılmasıyla ilgilidir. Her dersin teker teker ele olınıp iceriği ve uygulanışı yönün den iyice bir gözden gecirilmesi artık zorunludur. da gerek psikoloji. gerekse felsefe derslerinin iki yıl süreyle okutulması büyük yararlar sağlıyabilir. Bugünkü uygulanış biçimiyle Felsefe dersleri işlevini yerine getirebilmek icin yoğun bir genel kültürü gerektirmektedir. Oysa öğrenciler belli doğrultularda bilinclenmelerine korşın, her konu ile ilgili korakteristik bilgilere sahip olma anlomına gelen, Genel kültürden yoksun yetişmektedirler. Nitekim genel kültür düzeyl oldukca yüksek olon okullarda Felsefe dersleri daha başarılı sonuclar vermektedir. Ama bu tür okulların sayı sı devede kulaktır. Böyle olunca da Türk Milli Eğitimini tem sil edemezler. Felsefe dersleri böyle bir arkaplan noksanını, kendi yopılan ictnde gidermek zorundadır. Bu ise bir yıl ve de son yıl okutulan bir felsefe ile sağlanamaz. Başyazarı Nadir NADİ Genel Yayın Md. Oktay KURTBÖKE Yazar ilhan SELÇUK'a Bıldıri yayınlıyarak, mektup veya telgraf göndererek, duygu ve dileklerini yansıtan tüm kuruluşlara ve bu arada, DİSK. TURKİYE GIDAİŞ Sendikası. Türk Hukuk Kurumu. Türkiye Yazarlar Sendikası, Türk Hukukçulor Birliği, Cağdaş Hukukcular DemeflC TİP. TEP, TİKP. TÜMDER. POLDER. TÜSDER. TGMT. TRTDER, CIRAKDER, ODTÜ Öğr. Üyeleri DER., ile yurdun çeşitli illerindeki tüm dernek ve kuruluşlara; Türkiye Baroları ile Lefkoşe Mahalli Borosu'na; Istonbul'dan ve çeşitli yörelerden telgraf ve mektup göndererek veya hastahaneye gelerek, ilgi ve yakınlık gösteren yargıc. savcı ve avukatlorla öteki odalet gorevlileri ve Uluslararası Demokrotik Hukukcular Derneği Başkanı Joe NORDMAN'o; Yurt dışından ve yurt içinden TANİLLİ'ye duygu ve sağlık dileklerini duyuran işci ve emekçilere; Hastohonede kaidığı sürece, gecegündüz yanından ayrılmayarak nöbet tutan sevgili ve vefalı dostları M. Şener YARDIM, Ziya KEKLİK, Seyfuilah, Nahide ile öteki dost ve öğrencilerine; ingiltere'ye gönderilmesinde yardımlarını gordüğünıüz tüm ilgililer ile, özellikle; ve ile GEREKSİZ AYR1CAL1K Sırası gelmişken bir noktaya doha değinmek isterim. Bu ders lerin Fen ve Edebiyat şubelerinde oyncalıklı olarak uygulan ması da gereksizdir. Fen öğrencilerini Felsefeden yoksun bırakmak, Sosyolo[i ve Mantık derslerinin benimsenmesinde de güclük yoratmaktodır. Kaldı ki fen öğrencilerinin Felsefe ko nularına daha cok ilgl gosterdiklerine tanık oluyoruz. Sayın Milli Eğitim Bakanımız bir süre önce «Eğitimde köklü reformlar düşünüldüğü» yolundo kamuoyuna geniş oçık lamalarda bulunmuşlordı. Tüm dersler yeni bokış acılarıyla ele alınırken, Felsefe derslerine de gereken önem verilmeli.bu ders lere işlerlik kazandıracak önlemler getirilmelidir. Yıllordır sü ren bugünkü uygulamaylo bu ış lerlik sağlanamadı ve sağlana maz da. Yepyeni icerik kazandırılmış ders kitaplarıylo en az iki yıllık Felsefe ve ruhbilim öğrenimi daho yararlı olur ve bu yaror toplumsal vasama da azcok yansıyabilir kanısındayız. Maliye Bakanı Ziya MÜEZZİNOĞLU Istanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Kenon KOC, Yeşilköy Hava Meydanı Em. Md. Zeki AKALIN ve ilgili THY personeline; Ve sağlığı ile ilgilenen adlarını saptayamadığımız, tüm yurttoşlarımıza; Candon ve yürekten teşekkürlerimizi sunarız.. Kardeşleri ve Eniştesi (Cumrıuriyet: 7751) AYLÎK GENCLIK GAZETES1 DEVRİMCİ MİLİTAN I . ;IK[YOP Sk ." Xc•: i !.ı'?A t«teme Adresi: Tirarethant (Cumhuriyet: 7750) RUH BİLlM Felsefe Grubu Dersleri icinde yer alıyor ama ayrıca değinmek yararlı olur; ruhbilim (psikoloji) dersi de konularının tüm ilgincliğine karşın ay ( TARİŞ ) İZMİR ÜZÜM, İNCİR PAMUK VE ZEYTİNYAĞI, TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİKLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN: VEFAT Merhume Emine Hanım ve merhum Kadri Bey'in kızı, merhume Müzeyyen ERKMEN'in kardeşi, merhume Seniye AKCAKIL ve merhum Haydar IŞIKSAL'ın ablalorı eskı şehirin tanınmış doktorlarından merhum Yakup Sait GÜNER'in kıymetli eşi; Müfettiş Muavini Alınacaktır 1 Birliklerimiz Teftiş Kuruluna sınav ile yeteri kadar MÜFETTİŞ MUAVİNİ alınacaktır. Sınava katılabilmek için aranan şartlar aşağıda belirtilmiştir: A Siyasal Bilgiler. Hukuk, İktisat Fakülteleri, iktisadi ve Ticarî İlimler Akodemileri; Boğazici, Hacettepe. OrtoDoğu Üniversiteleri nin, İdarî Bilimier ve İşletme Fakülteleri ve bsnzerferi gibi meslekle ilgili Fakülte, Akademi ve Yüksek Okulların meslekle ilgili bölümlerini ya do bunlara denkliği Millî Eğitim Bakanlığın ca onoylanmış Yabancı Fakülte, Akademi ve Yüksek OkuMordan birini bitirmiş olmak; B 1 ocak 1978 tarlhinde 30 yaşını bitirmemiş olmok: C Sıhhi vaziyeti her mevsimde ve her türlü şartlar altında seyahata müsoit olmok, D Yapılacak tahkikat neticesinde sicil veya seciyesi itibariyle mesleğe oiınmasına mani bir hali olmamak, E Hicbır teşekküle karşı mecburî hiz met taahhüdünde bulunmamış olmak; F Askerlik hizmetini yapmış olmak. 2 Müfettiş Muavini olorak atanacak olanlara Devlet Harcırah Kanununa dayanılarak Bakanlık ve Kamu Kuruluşlorı Müfettiş Muavinlerine ödenenden oşağı olmamak üzere yevmiye ödenecektir. 3 Sınavlar ve diğer konular hokkında doha geniş bilgi icin Teftiş Kurulu Başkanlığına Başvuracoklara broşür verilecektir. 4 Yazılı imtihanlor İzmir'de Genel Müdüriük Binasında 26, 27, 28 haziran/1978 tarihlerinde saat 9.00 ve 14.00'de yapılacoktır. 5 Jstekfilerin en geç 15 haziran 1978 tarihinde İzmir'de bulunacak şekilde Birliklerimiz Teftiş Kurulu Boşkanlığına. mezun olduğu Fakülte ve Akademi veya Yüksek Okulun adını, numarasını, halen bir işte calışmakta, ise müessesenin ve bulunduğu yerln adını, sınava hangi yabancı dilden girebileceklerini ve odreslerini acıklayan taahhütlü bir mektup ile mürocaat etmeleri veyo bizzot tevdi etmelen gerekmektedir. (Cumhuriyet: 7752) OLUMSUZLUKLUK NEDENLERİ Çeşitli d«rslerle ilgili ayrı ayrı öneriler getirilebilir. Ben bura da uğraşı alanım olduğu icin salt Felsefe grubu dersleri üzerinde durmak isityorum: Ele aldığım konular önemli o! masına karşın, okullarda gereken önemi ve değeri hic bir zaman görmemiş ve kazonmamış olan bir ders grubu var karşınizda. Gencler okul dışında inandıklan felsefi görüşler uğruna savaşım verirken. okullardaki felsefe derslerinden gerektiği kcdar yararlanamıyorlor. Kuşkusuz bunun nedenlerl var. Bir kez son iki yıldır okutulan ders kitapları işler: hepten gücleştlrdi. Bu bir gercek: öğ renciler arasında bu kitaplara korşı büyük bir tepki ve direnc Merhum İLHAN GÜNER'in Annesi; Emine Kevser GÜNER . Hanım cok sevdiği oğluna kavuşmuştur.. Cenazesi 14 mayıs pazar günü (BUGÜN) Aksaroy, Valide Camiinden öğle namazından sonra, alınarak, Kozludaki Aile Mezarlığma defnedilecektir. YEĞENLERİ : DOKTOR MUAMMER AKÇAKIL, NAZİME ÖKMEN ve COCUKLARI, ŞENOL, EROL, NUROL, MEFKÜRE, AKCAKIL, KADRİ IŞIKSAL, MERHUM ABDULLAH AKCAKIL'IN OĞLU AGÂH AKCAKIL.. (Cumhuriyet: 7754) :
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle