23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ K t ız iıc geceyansından sonro kopkaranlık bır tıyqîronun içıne bos bır sahneden baktınız mı'? Orası bana, o arka arkaya dızılmış koltuklarla, sıra sıro loş ve boş localorla tıpkı dışlek bır devin sırıtmış ağız avlusu gıbı gorunur. Oynonon oyun bıtmiş, perde kaponmış, son seyırcıyle son görevlı cıkmış, ışıklar sonmuş, kapılar kılıtlenmıstır. Kımsecıkler kalmayan bu karanlıkta artık ın cın locadan locaya top, köşeden bucağa saklanbac oynayabılırlar. CUMHURtYET glbl samimî, açık kolpll odamlardır.» Aradan yıüar gectı. Benı ıkıncı kez Devlet Tıyatrosu'nun boşına gecırdıler. Vaktıyle Devlet'ın yopoy sanat ebeliğinden canım yandığı icın uzun süre orada kalamıyacağımı kestiriyordum. Ehmı çabuk tutup uc yıl ıcınde İzmır, Adana, Konya, Burso tıyatrolarını actım. Mersm'e el attığım 19 20 temmuz sabahı Ankara'ya doT duğum gun emeklıye sevkedıldığım bıldınldı İşte aynı gun Muammer'den (Tıyatrom emnnızdedır) dıye bır telgraf aldım Tam o aralık Dev let Tıyatrosu'ndan ayrılan Yıldız • Muşfık Kenter kardeslerle Muommer'ın tıyatrosuna sığındık ve «Salıncakta Iki Kışı> pıyesıni sahneledık Bu ıkı buyuk sanatcı kardeşm Istanbul'da tanmmasında Muammer tiyotrosunun koklü payı vardır Boylelıkle Muammer onyedı yıl once mek tubunda beltrttığı efe sözunu yerıne getırmış oldu • •* Muorrmer. yaîom boyu kendı leşlennı STtında surjKİeyen olu ruhlu kucjk adomlardan değıldı, tam tersıne EFENDI tutumuylo. sıradon adam sayılmokton ılerı atılırdı. Bıyık burmanın bıle bır kahraman.'ık sanıldığı boyle bır ctamda yaşadığmı sezmıştı Esen ruzgârın golges'nde calışmanın yararlarıyla ona karşı goğus gerıp dırenmenın zarorlannı tıyotro acısmdan tartabılıyordu 10 MAYIS 19TŞ S OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bozukluk abam, Birinci Dunya Savaşında «ikmali tohsil» edtmeden savaşa gonderilen subaylardondı. Başkumandan Vekili Enver Pasanın cılgınlıkları yuzunden Turk orduları eriyince, babamı ve akranlarını Harbiye'yl bitlrmeden subay yapıp cepheye yoliamışlar. Once Ooğu'ya, ardından Suriye'ye, Mutarekeden sonra Muğia'ya atanan Mulâzım Kasım efendi; İtclyan ışgalinde Kuvayî Milliye'ye katıldıktan sonra Uşak cephesine gonderilmiş. Biz çocuklar bu seruvenlerden habersiz buyuduk. Babam da çokluk konusmazdt Arada sırada uzak diyarlarda gecmiş masallar gibl anlatılırdı Buyuk Savaşın v* İstiklâl Harbinln anıları; ama, yeterınce değerlendiremezdik olan bitenleri... Sert bir adamdı babam Askerligm raconu o zamanlor sert olmaktı. Kasım Bey icin dunyada Iki sınıf insan vordı: Askerler ve bosıbozuklar O gunlerden aklımda kalon başıbozukluk; sonradan bicim ve icerik değiştlrip kafa bozukluğuna donuştu. Yosadığımız toplumdo bazı ınsanların kafası sureklı bicımde bozuk; bazılannınki de arasıra bozuluyor. Mahpushanede koğuştan birisi ranzaya cıkıp tesbih cekmeye, ya da avluda volta atmaya cıktı mı; bilin ki azcok kafası bozulmuştur. Boylelerlnin ustune varılmaz: Ne oldu kardeş? Sorma, kafam bozuk. Ne var ki bizim toplumda yalnız haDishanedeki insanların kafası bozulmaz ki!.. Butce dengesi bozulur, dış odemeler dengesi bozulur, ahlâk bozulur, ucretler dengesi bozulur, doğa bozulur, sayın sayabıldığinizce . Nasrettın Hoca'nın karısı sizlere omur. Daha haftası dolmadan Hoca'yı bir başka kadınlo sarmaş dolaş yakalayan komşular fena halde bozulmuşlar: Ne yapıyorsun hoco? Bu kez hoca bozulmuş: Ustüme varmayın, demiş, ben kederimdtn n» yaptığımı biliyor muyum? Erkekler arasıra bozulur; kadınlar sıksık bozulur. Gunler boyle gecer gider. Her ailede sıksık bozulan alaturka hanımlar kesinlikle vardır Ruh hekimleri nasıl para kazanacak? Psıkıyatra gidemıyen zavallı hanımlar, evde duşupduşüp bayılırlar. Aman kolonya getirin, goğsunu ocın, kollannı uğuşturun, yuzune su çarpın. Ne oldu? Zavallının sinirleri bozuk. Bir de kafası, kotu marka saatler gıbi hemen bozulan kadınlara cokca raslanır. Boylesinin ayarı tutmaz bir turlu. Sabah ileri gider, oğleyin koşmaya başlar, akşama geri kalır. Anlıyamazsınız nedenlerıni? Akreple yelkovan birblrinl tutmaz Nedendır? Eğer entellektuelse hanım, toplumun bozukluğundan etkilendiğini ileri sur»r. Bir bakıma doğrudur da Bizimki gibi bir toplumda somuru duzeni yedi katlı baklava gıbıdir. Yiyen yer yiyablldlğince... Karo kaplı kitaplar, boyle donemlerde bozukluğun «rkekkadın hsr kisiyı, her kurumu, her sınıfı kapsadığını yazarlar. Bozulma, çurume, kokusma işci »ınıfını bıle sorar. Buyuk burjuva guıneşte kalmış et gibi kokar. Kucuk burjuva dunden hazırdır bozulmaya... Gecenlerde 1 Mayıs toplantısı ıcın ceşitlı orgutlerle DİSK arasında bir anlaşma yapılmış, hangı pankartlar taşınacak, hangi dovizler yazılacak, hangı slogonlar bagrılacak kesinlikle anlasmıslar. Ama kucuk burjuva orgutlerl, soz kestikten sonra ellerini uğusturarok: Oh, demişler, kazıkladık enayilerı .. Sozlerini bozup, kendilerine gore pankartlar, dovizler, sloganlar hazırlamışlor. \ Moyıs gunu de bu dovizlerl dolgalandırarak, »loganları bağırarak meydando gosteri yapmıslar. Simdl ne dersiniz buna? Başıbozukluk mu? Kafa bozukluğu mu? Ahlâk bozukluğu mu? Öylesine cok bozukluk var ki, hangl biri? Zaten bozukluk gun gectikce nitelik değıştiriyor. Eskiden bes kuruşa, yirmi bes kuruşa bozukluk denirdi; şimdl bozukluk dedin mi on liro, yirml lira akla geliyor. Para bunca kısa surede boylesine bozulursa; insan nasıl bozulmaz? Sız hıc. gece yarısından sonra perdesız, tovandon sarkon kor bır vardıya larnbasıyla, derındekı kefen badonalı orka duvanyla bomboş, çırılcıplak bır tıyatro sahnesı gordunuz mu' Orası bana, duvarlarına cepecevre teneşırler daVanmış, olum kokan ıslak bır tabutluk gıbı gorunur. Son perde kopanmış. dekorlar sokulmuş, kenarlara sıralanmış. oyuncuıar gıtmış. perde karanlığa acılmıs, sona kalan goreviı var dıyayı yaKıp toz olmustur. Bır saat once başka bır evrenı conlandıran sahne şımdı kışılerıyle, ışıkianyla yokolmuş, ınson sıcaklığı sogumuş. bu suskun sahneye bır mezar sessızlığı dolmuştur. Iste durumunu anlaîtığım boyle bır sahnenın tam ortasındo, ayakları rendesız cıplok tahtadan bır masanın başında. tcvardan sarkan kırk mumluk vardıya ışıgmda onsekız yaşında dal gıbı bır genc, paltosunun yakasını kaldırmış, yazı yazmaktadır. Onundekı soyfa sayfa kurşun kalemle yazılmış satırlan, kolınca bır kora kaplı deftere çıft renk murekkeple. ıncı dızısı gıbı yazısıyla, tertemız aktarmaktadır. llerlemış kış gecesının kor loşluğunda yenı doğacak bır gunün şafağa yokın saatınde bu genc, soğukla, gunun yorgunluguyla, kapanan gozlerının cekıtası ağırlığıyla savaşarak ne hazırlıyor'' Kımd'r bu genc7 Bo/lesıne dayonılmoz bır uğrosıyı surdurmek ıçın kendısıne, yasıtlarmın mısıl mışıl uykuya gomul duklerı bu saatîe rahatmı palıolı satacak kodar çok mu para odeiıyor'? Her yaratığın. ınson veyo hayvan, kutsa! uyku hakkını dakıkası kac tan satıyor? Hongı zâlım anamalcı, bu fılız gen cı şu cıpiak masaya perçınleyıp sabohlara KOdar calıştırıyor7 Bu soruların yanıtını ben sıze vereyım O gunku bu genc. şımdı arkasındo ellı dort sonot yılını bırakarak aramızdan o/nian buvuk sanatcı Muammer Ruşen KARACA'dır 1924 yılınaa)\z ve burası Sehzadebaşı'ndokı F2RAH Tıyat ANILAR ACILAR Muhsin ERTUĞRUL rosu'nun sahnesıdır Bu gece Herrık IBSEN'ın «Bır Halk Ouşmonı» oynonmıştır. Muommer, ıcınde duyduğu sanat ateşiyle tıyatroya atılmış, kendısı gıbl yanan tıyatro tutkunu genclerın aralarına katılmış, bu toplulukta IIK odırnını ışte bo>(e agır bır yukun altında atmıştır. Muammer bu bır buzulu andıran suhnede. tek oasına değıldır Bıraz otede sahnenın soğ yanındakı alt ododa, yırmı bes mumluk bır ışıkta Lev Tolstoy'un «Sonate a Kreutzer» pıyesıni Turkceye cevıren başka bır arkadaşı, tek tek yapraklan Muommer'e hazırlomoktadır. Bu perde yann sabaha kadar temıze cekılecektır, cünku yarm saot onda otekı arkodaslar provaya geldiKiennde pıyes okunacakiır. Muammer oyle bır sanat yaşammm ıcme dolmıştır ki, bu toplulukta ne gece, ne gunduz, ne rohar. ne ıstırohoî. ne eglence, ne dınlenme, asıl onemlısı ne de para vardır Muammer kuma vurmuş bolık JJIbıdır. Burada yalmz tıyatro uğruna yarı tok yarı ac cahsan kendısl gıbı adak kurbanlar vardır Bu topluluğun odı «Ertuğrul Muisın ve Arkadaş!arı»dır Az once sozü gecen, kırec cukuru kadar odada pıyes çevıren de bu sotırların yazarıdır. Sabah soat dorde doğru sahnenın sol tarafındokı ucuncu katta bır odadan oşağıya bır ka dın seslenır: CocuMor, dondunuz, bır sıcok coy icın1 Bu, topluluğun boş kadın sanatçısı ünlu KNAR Hanım'd/r Evı Kadfköyunde olduğu icın tıvatro mevsımi boyunca bu daracık odada otur mayı yeğlernıştır. BEATRIS adını taktığı kucuk bır ıspırto kaminatosunda cay yaparak aşağıda gercekten d« «llerı soğuktan Işlemeyen orkodaşlarını duşunmuştur. **• Muammer, ışie bu guc koşulior oltında ve böyle yoksul bir ortamda tı/atro calışmalama başladt. Sarreye ılk aatmmda ozvenyt, caiışma zevkını, sahne dısıplmını, tıyatro sevgısını tanıdı omru boyunca da bu ılkelere bağfı kaidı. 192S'te ben cıraklık yıltarımı surdurmek ıcın Sov>et Rusyc'ya gıttim 1932'de Muommer le Tepebaşı Tıyotrcsu'nda y.ne beraber calışmaya başladık, b'.ı sure ıcınde sahne yeteneklerı gelışrrnş, kendlsinı yetıştırmıs, sanat cevrelerıne kobul ettirmisti. On yıl suren bu ıkıncı calışma donemınde Muammer hemen her pıyestekı rollerını başartyla oynuyor, toDluluk ıcinde kendı klşılığmı değerKle saptıyordu Amo yıne de kofese konmuş tutsak bır kuş gıbı ozgurluğe ozlem cekıyordj Nitekım gunun bırınde uctu gıtlı. •*• Bu son on yıllık beraberlığımızde Muammer benı ıncıtecek en kucuk bır davranısta bulunmadı Ona karşı yuksunme denen burukluğu bır an bıle duymadım. Yalnız 10 temmuz 1941 'de Samsun'dan gönderdıği bır mektupta benı adom akıih haşlıyor, kaympederı rohmetlı Kâzım Posa'nın ölumunde. eşıne gereklı ılgıyı gostermedığım ıcın bem dupeduz azarlıyordu Oysa ben bu olümu gercekten duymamıştım Muammer, kapıidığı d«rrn iıziıntuyl* bana $oyle doşenıyordu: «Yolnız sız« şurasını arzedeyım ki: bir gön, lâzım oldugu zamon sıze koşocak, dâhî kırması gsnc'ermz ve o pıskın, bın turlü dalavereyle koşerlenmış emeklı aktorler deöıl. benım B *•• Elınde olmadan kımı arkadaşlarına karşı nırcmlık ettığı zaman. bunun pışmanlığını ta ıcınde duyar, kendı kendinı suçlardı. Boyle olav lardo b«n hıc bır zaman Muammer'e kızmadım Bılıyordum kı bızı bız yapan yalnız kendı tutumumuz değıl, ıstenc 'ırade) üışında ano babalarımızm, nıne ve dedelerımızin kendılerıne ozgu huylarını da ıcmızde tasıyoruz Yazgılarımızı bız yalnız kendı ellerımızle ormuyoruz kl Gecmıştekı scv bağlarımız, coğu kez. bıze zorakı yozgılar yazdırıyor. Ben kisısel olarak onu arasıra durten dışa dönuk patlamalarını hep soy akımıymış gıbi boşgörüyle korşılad'm Böylelıkle ellı dort yıllık tonışıklığımızda en ufak bır surtuşme olmcdı Muommer ıcın soylenecek ustunkoru sözlerı bır yana ıtersek lepımız şoyle bir sonucta bırleşirız: Büyuk bır sonotcıyı yıtırdık O sevdiğı bır işte boşa gectı. başarı ka2andı mutlu yasadı arkosındo rierın boşkık bırakank mutlu oldu Tabutunıın kollannı seveiler taşıdı. son durağma sevgılılerı arasında var dı Yerı cennet olsun. BAKANLIKLARA AVÜKAT Ilavır OKTAY AKBAL puzun bır mantosu var. Yerleri supuruyor nerdeyse. Cenış m! geniş bir başortu. Sacının tek bir telı gorunmuyor. Manto da başortusu de kul rengi. Ayogında altı duz eski papuclar. On ıki on uc yoslonnda olmalı. Urkek, korkak, yılgın, bitkin . Bu dunyadan degil gıbı bir hali var! Gozlerini kaçırıyor birınin baktığını gorunce. Acık mavi renkte gozleri... Hep onune bakıyor Ellerinde bır file. İçinde birşeyler var. Annesi oturuyordu, o ayaktaydı. Sonra karşımda bır yer acıldı, geldi ılişti. Her an ayağa fırlayıp kaçmayo hazır.. Kazlıçeşme'den blnmiş olmalılar. Kente gidiyorlar. Gunlerden pazor. Bir konukluğo... Belki de colışmoyo... Anakız birlikte, bir zengin evini silecekler, süpürecekler, temizleyecekler. Pencereden denıze bokıyor şimdl. Kıyıda gezinenler var, kahvelerde oturanlar, taşıtlorda ge* cenler... Mayısta bır yaz gunu. İsterdi o da, lek başına, ya da yaşıtlarıyle gezip koşmayı.. Okul odevlerinden söz etmeyi, bir erkek arkadaşın ardı sıra gelip gelmediğine bakmayı... Oysa o bu dunyanın insanı değil, yaşının çocuğu değil. O yoksul, o karanlıkta bırokılmıs, o kendi yazgısına katlanmayı daha doğustan benimsemiş, kendisl başka bir yol olamayacağına ınonmıs bıri... Okuma yazma bılır mı, oğrenmiş mi, ilkokulu bitırmiş mi? Bitırmisse daha ilerisini okumak istemez mi? Neden on iki yaşında yaşlı kadınlara donmuş? Neden bu başortusu, bu uzun manto, bu soluk renk, bu sevinçten, mutfuluktan, yaşam guzelliklerinden uzak kolış? Dalıp gittim. Hep boyle oluyor. Bir yuze bakınca onun on yılyirmi otuz yıl sonrasını goruyorum. Bir cekirdektlr kucuk cocuk yuzleri. Gelecekteki kişiliğinin ozu, anlamı vardır bu cocuk yuzlerinde. ilgileri yoktur ya cocuklukla, kısa zamanda çok şey gormüşluğun, cok şey duymuşlugun, yaşamışlığın izleri okunur acık acık! Nerde kalmı? cocukluğun tazeliğl, yeniliği, bilinmezliği!.. Yarınları gozler onundedır bu çocukların, yarınki yaşamlorı, yarınki kışllıkleri, bugunkunden farksız, belki daha da beter çocuklukları... Bu yerleri supuren mantolar, bu tek 5aç telini acıkta bırakmayon başortuler, bu dunyaya kuskun bakışlar, hepsi bu gerceğl belirler. Bu kız cocuklor yaşamı bilmezler, oğrenemeyecekler, yaşam derken yalnız karonlık duyguları olacak, korkuları, acıları... Ne sevinc, ne mutîuluk, ne de gerçek bir guluş, cevrelerine oydmliK bır bakıs... Biliyor mu dersiniz Anoyoso'dokl kadın hoklorını? Erkekle eşit olduğunu? Dunya nimetlerinden tatmok hakkını kullanması gerektiğini? Colışmak, savmek, öğrenmek, aydınlanmak gibi insanco kosullardan yorarlanması gerektiğini? Ozgul Ertem'in «YuzYifımızda Kadm ve Kadınlarımız» başlıklı ilginc kitobını okuyorum. Türkiye'de kadınlarımızın yuzde oltmısından coğu okumasız yazmasız. <Gunluk yaşamdaki Turk kadını yuzde altmışın okuma yazma bilmediğı bir ortamda, nelerin sahibl olduğunu, yasaların ona tanıdığı hakları bile oğrenemeden omrunu tuketmektedım diyor, su sonuca varıyor: «Cumhurıyet yasaları ve Ataturk devrimleri kadın acısmdan ıncelendikce kağıt üstunde sonuc inanılmavocak gibidir. Cunku gercekte Turk kadını kişinin sahip olabileceğl ekonomik, sıyasol ve cınsel acı'ardan özgur değildir, haklarm da gerçek sahibi değildir. Yasalorın tanıdığı hoklar ve ozgurlukler ise ileri bir asamadır. Amaçta en iyi niyetlerin oldugu, gerek Ataturk'un dediklerınde, gerekse yasa maddeleriyle kanıtlanırken Kurtuluş Savası sonunda Turk toplumunda gerçek asama, sımflı toplum duzenind» gerceklesemenıış ve Turk kadını toplumda kisıliğini bulamamıştır » Başımı kitaptan kaldırıyorum. Uzatsam şu kitobı, oku desem, belki okuması vardır, okur mu, bir sey anlar mı, ne duşunur? Ya annesi? Ya yonındakiler? Şu yorgun «rkekler? Sakallılar sokalsızlor, bıyıklılar bıyıksızlar, gencler yaslılar.. Yasalar, haklar, odevler kağıt üstunde koldıkço, yosama girmedikce «gerçek» olabilir mi? Şimdi bu oniki yaşındaki, şu upuzun mantolu, boşörtulü, dunyadan bezmiş, bıkkın, uzgun yoksul kızla annesi icın ne onlam tasır bu kitap, bu kitapta yazılanlar? İşte yüzde altmıs belki de yetmisten bir kaçı, bu insanlar!.. «Alt sınıfın kadını» denilen bu kadınlar, bu kızlar, bu zamanından once yaşlanmış çocuklar!.. Dalıyorum yine kitaba: «Kısaca alt sınıfın kodını Turkiye'de paro karşılığı satın alınan, omur boyu calısan, hicbir ekonomik ve sosyal guvencesi olmayan yasalarm ono tonıdıgı hokları ve özgurluklerı bilemeden omrunu tüketen kadınlordır. Turk kodın nufusunun yuzde altmış ikisl de bu kesimde yosamaktodır.» Kalabalıkto Iniyoruz kente. Anneslnln koluno yaptsmış koşuyor. Ikisı de hızlı hızlı gidiyorlar bir yerlere. Yazaılorının götürdüğu bir yaşama, bir toplamo, bir sonuca... Bunco yasalara. Anoyosaya devrimlerimlze. iyiniyetll davranıslarımıza, soylevierimize, yazılarımıza, kitaplorımıza, ozgurluk, hukuk savlarımıza aldırış bile etmeden. böyle bır şeyler olabüeceğini akıllarına bile getirmeden... U aşbakanlık ve Bakanlıkiardan oluşan devlet kamu tuzel kışilığine, ba? Ka bır deyımle Başbakanlıga Bakanhklara ve bunlann or gan statusundekı (genel ıdaı e umumi ırıuvazene ıçın~ dekı) kuruluşlanna ilışkuı her turlü hukuk ve ceza davaları ıle icra işlerıni. aıt ol dugu makam ve meralerde yasanın deyimiyle ıkâme. takıp ve mucıafaa ettırmek gorevi 4353 sayılı yasa hukmu olarak Maliye Bakanhgı Başhukuk Muşavırlıgı ve Mu hakemat Genel Mudurluğu ne aittir. Bu yasanm 18 maddesi ay nen «Umutni muvazene içmde dairelere ait hukuk ve ceza davalarında ve her turlu icra takiplerinde bu daıreleri roahkemeler, hakemler, icra daireleri ve dava ve icra işlenyle alâkah saır merciler nezdinde temsil vazifesi Maliye Vekâletine bağ h hazine avukat ve yardımcı avukatları tarafmdan gorulur. Hukuk muşavirlerıyle müşavir avukatlar ve muha kemat mudurleri dahi bu selâhlyeti kullanabilirler» demektedir. Yasanın bu açık hukmune karşın: Başbakanlıga 9 şubat 1978 gün ve 16195, Yerel Yönetım Bakanlığına 28 şubat 1978 gun ve 16214. Çalışma ve îşletmeler Bakanhklanna 5 mart 1978 gun ve 16219. Ticaret Bakanlığına 16 mart 1978 gün ve 16230, İmar İskân Bakanlığına 13 nisan 1978 gun vc 16258 sayılı Resrni Gazetelerde yayrnılanan kadrolar arasmda Avukathh Hizmetleri Sınıfından avukat kadrolan verilmiştir. Kadrolan yayımlanan Gum rük ve Tekel Bakanhgı ile Sanayi ve Teknoloji Bakan hğında iso bu durumu görmedık. Avukathk Hizmetleri Sınıfından kadro verilmis bulunan Başbakanlık ve Bakanhklar bu kadrolara elbett» avukat atamalan yapacaklardır. Atanacak bu avukatlann 4353 sayılı yasanın yukarıda değinilen hükümleri değişmedüçe hazine avukat ve hukuk müşavirlerine, muşavir avukat ve muhakemat müdürlerine yönelik görevleri yapmaları kanımızcamümkün değildir. Yasa bu görevîenn görevlılerlni belırlemiştir. Başbakanlık ve Bakanhkla nn ve bunlann organ statüsündeki kuruluflanrun değinilen bu yasal görevUrinin garevleri yasayla belirlenmişken Başbakanlıh ve Bakanlıklara Avukathk Hizmet leri Sınıfından avukat hadrosu verilmesinin yasal dayanağını da, bu kadrolara atanacak avukatlann nasıl bir avukathk görevi yapacaklannı da bilmiyoruz. 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 36. maddesi Avukathk Hizmetlen Sunfını «Avukatlık Hizmetleri Sınıfı. özel kanunlanna gör» avukatlık ruhsatma sahip, Baroya kayıtlı ve kurumlannı yargı mercilerinde temsil yetkisini haiz olan memurlan kapsar» şeklinde tanımlar. Başbakanlığın ve Bakanhkların bu sınıftan istedikle"i ve aldıklan avukat kadro lanna atanacak memurlann görev vermekte olduklan yer Barosuna kayıtlı olduklarını kabul edelim. Başba B H. Avni USLUOĞLU kanlık v# Bakanlıkların bütçelerınde Baro odentılennın odenmesıne olanak sağlayacak butçe gıderlerı bulundugunu sanmıyoruz, bu odentıler nasıl odenecektır'' Bu avukatlann. bu memurıyet sınıfına girebilmelerı \e bu kadrova atanabilmelerı ıçın kurumlannı (Başbakan lık \e Bakanlıklan) yargı mercilerinde temsil yetkisini haız olmaları gerekecektır Oysa. bu temsil yetkisi, 4353 sayıh yasanın açık hukmune göre bu avukatlara yo neltılemez Başbakan veya Bakanlar bu avukatlara Baş bakanhgı veya Bakanlıklan temsil içın vekâletname de veremezler Veremeyince temsil mumkün olamaz. Vekaletname venlebilmiş olsav dı dahi bu defa. yargı mercıleri Başbakanlık veva Bakanlıkiann avukatları, 4353 saivilı kanuna göre bu gorevın gorevlisi hazine avukatları, hukuk muşavirlen ve muşavır avukatları, muhake mat tnüdurleridır, umumi muvazene ıçindekı kuruluşIara aıt ışte Lemsıl yetkisini hangı yasadan aimaktasınızQ dıyecektır. Bunu demezse karşı taraftan aynı soru gelecektır. Üst yargı mercıının konunun bu yonuyle de ilgı lenmesi doğaldır. Yasal temsılcı huzuruyla gorulmemış. bır davanın sonuçlan ile kar şılaşüması olasıhğı da daıma vardır. Durum bu iken ve Başbakanlıkla Bakanhklarm Avukathk Hizmetlen sınıfından avukat kadrolan almaları, bu kadrolara avukat atama VEFAT Canımjz, her şeyımız, babamız S S.K. istonbul Bolge Sağltk Müdurü Dr. Faruk KALELI'yi kaybettık. Azrz nâşı 10 5,1978 carşamba gunü oğle namazını muteakıp Fatıh Camiinden olınarak, Kozlu kabnstanında toprağa verılecektır. AİLESİ Cumhurlyet 7478 BAŞSAGLIGI Arkacaşımız Hamza Kalelı'nın bobası, S.S.K. istanbul Bolge Sağfık Mudüru Dr. Faruk KALELI'yi yltırdık. Arkodoşımızo ve kederh aılesme başsağlığı dılenz. THY Yeşilköy Servis Arkadasları Cumhurıyet 7479 BAŞSAGLIGI Hayotı boyunca ınsana hızmetı amac edınmış, değerlı ve fazıletli ağabeyimiz, Sosyal Sıgortalar Kurumu Istanbuî Bölge Sağ!ık Muduru, Dr. Faruk KALELI'yi ka/b«tmenın d«rın acısı lçindeyız. Eşıne, aılesine v» Kurum camıosıno leriz. boşsoğlığı dı S.S.K. İstanbul Hastanesi Mensupları Cumhurıyet 7480 lan. bu sınıfa giren memurun yapacagı avukatlık göre vını bunlara yaptırmalan mumkun degılken bu sınıftan kadrolar hangı hizmet ıçm alınmaktad'r sorusunu yanıtlayamıyoruz. Başbakanhk ve Bakanlıklann avukata ihtıyaçları var sa. bu hizmet 4353 sayılı yasadaki düzenlemo ile yetenn ce gorulemıyorsa, kadrp alma bu hakh nedene dayanıyorsa. oncelıkle 4353 sayılı yasada buna olanak saglayacak düzenlemeye gıdılmelıdır. Çunku yasa bu gorevın görevUlennı behrlenvştır. Aslında ne Başbakanlık ve ne de Bakanlıklan hukuk açısından ayrı ayrı birer tuzel kişi değıldırler. devlet ka mu tuzel kişiliğinin organıdırlar. Devlet kamu tuzel ki şıliğinin yargı mercilerinde temsili ise 4353 sayılı yasayla duzenlenmış. gorevliler ke sınhkle belirlenmiştir. Başka bır uygulama hatasına da değineceğim Halen Orman Genel Müdurluğu'nun, bu Genel Mudurluk tuzel kişiliğinin, Anayasa'nın 112. maddesinin ıfadesiyle kuruluş ve görev butunlüğu içinde bulunan, kamu tuzel kişilığinden yolc sun, henüz Orman Bakanhgı kuruluş ve gorev bütünlu ğünun de dışında ve bu Bakanlığın organı şeklinde olmayan Agaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü'nün hizmetlerinde yararlanılması icın Orman Genel Müdürlüğu fOGMA) deyimiyle Orman Genel Mudurlüğune bir avukat kadrosu verilmişti. Zannınuzca bu nun anlamı, kadro Orman Genel Müdüriüğünündür, ka mu tuzel kişisi olarak atamayı yapsın ve o avukata Ağaçlandırms ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğün de görev versin idı. Ancak, (öbür memurlan içm de OGM Genel Müdüründen protokolla aldığı yetkiyle atama yapan ve harcamalarını yine OGM adına OGM butçesinden sağlayan) Ağaç landırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdurlüğunun avukat atamasmı bizzat yap mayı israrla istemesi ve yap ması ve tüzel kişi olmadığı içm de vekuletname vermemesi karşısında, atanan avu kat kurumu yargı mercilennde temsil olanağı bulamadı. Orman Genel Müdürluğü atasa bu durum doğmayacaktı. Avukatlık Hizmetleri Sınıfmdan bir memuriyet kadrosu işgal eden görevlinin kurumunu yargı mercilerinde temsil edebilme olasıhğı yasa gereğidir. İ LA N ÜSKÜDAR SULH HUKUK HÂKİMÜĞİNDEN 978/813 Akıl hastolığı sebeblyle Muzeyyen Coşkun'a M K.' nun 355'ıncı maddesıne tevfıkan babası Muhtar Coşkun vası tayın edılmış ve M.K.* nun 369'uncu maddesına tev fıkan mohkememizın 5.5. 1978 tarıh 978/813 esas, 978/631 sayılı kararıyla bobasının velâyeti oltıno konmuş olmakla işbu korara kanunı suresi icınde ıtızar ve itıraz edılmediğı takdırde hükmun kesınleşeceğı ilân olunur. (Basm: 3473) 7459 DUYURU SERVER TANİLLİ'yı sağlığına kavuşturmok amacıylo adına duzenlenen SAPAK oyunu ozel gosterısı dâvetıye lerı satışa cıkarıidı YER; Harbıye Şehır Tiyatrosu 1151978 saat 17.00 DAVETİYELER: ÖNCÜ Kıtabsvi Cağaloğlu. Cumhurıyet 7456 Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği «FAALİYET RAPORLARI SEMİNERİ» Derneğımiz, Faaliyet Raporlannın Işletme ıcın taşıdığı öneml gozonüne alarok 2425 mayıs tarıhlerı arasındo «FAALİYET RAPORLARI SEMINERUnı duzenlemıştır. InterContinentol Otelı'nde yapılacak semıner ıcın son koyıt tarıhl 22 mayıs 1978'dir. Muracaat: TURKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ Beyoğlu. Tünel, İIk Beledıye Cad. No; 5/2 Kucuk Tunel Apt TELEFON : 45 06 45 (Cumhurıyet: 7455) SATILIK EV İstanbul Kücukcekmece'de bahceli 2 katlı müştemllat ı ayrıca kuyusu ve n.otor tesısatı bulunan ev sahıbınden satılıktır. Muracaat: Hüseyin ÖZLUK İSTANBUL TEL: 22 81 80 1018 arası (Cumhurıyet: 7454) İST. ÜNİ. DİSHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DEKANÜĞINDAN Aşağıdo Kursüsu, Ünvanı, derecesi ve adedi belırtilen kadrolarj atama yapılacaktır. 1 Asistanlığa isteklılerın Yabancı Dıllerinl belırten dilekce ve 2 resım ile birlikte 17.5.1978 carşamba gunü saat 16 30'a kodar Dekonlığa (Capa) mürocootlon, 2 Asistanlığa ısteklılerın Yabancı Dı! sınavıorı 24.5.1978 corşamba gunu saat 10 00'do, yobancı dl sınavın\ia başarı gosterenierın Bılım sınavı 31.5 1978 carşamba gu>*. saat 10 00'da Fakulte bmasında (Capcj yapılacaktır. Kürsüsü Ünvonı Der. ad. Atanma Şekli Pedodonti Asıstan 8 1 1750 s k. 29 mad. e fık uyarınca VEFAT S.S K. Istanbul Bölge Sağlık Muduru Ağabeyımiz, Büyüğumuz; (Basın: 15722/7460) Dr. FARUK KALELI'yi âni koybetroış olmanın derln üzuntüsünü oılesl ve mesai arkadaşlan ıle paylaşır, başsağltğı dılerız.. S. S. K. GEDİKPAŞA DİSPANSERİ PER8ONEÜ (Cumhurıyet. 7475) Kırşehir Asliye 1. Hukuk Mahkemesi Soyı: 1977/507 Kırşehir Kuruağıl Köyünden Osman Bılicı tarafmdan ıkame olunan Gaıplık davosmm yopılon durusmasmdaKırşehir İlı Kuruağıl koyü 37/48 hanede kayıtlı Ahmet 8ilicioğlu 1949 D !u Mustafa Bılici'nın hayat ve mematı hokkında bılgı ve gorgu sohibı olanlarm Mahkememızın yukarıda yazılı dosyasına muracaatı ilan ounur. (Basın. 15681) 7450
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle