18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ Kl gerl kalmış ülkeler İcin örnek olarak gösterlldl. Sonra ne oldu? Önce CHP icinde biı iktidar değişikliği oldu. sağcılar yönetimi ellerine aldılar, ilk iş olarak da Köy Enstitüleri Kanununa göz diktiler. Hasan Ali Yücel Bakanlıktan uzaklaştırıldı. Hakkı Tonguc atıldt (daha »onra mahkemeye verildi). bütün Köy Enstitüsü Idealistleri darmadağın edildi. 1950'de iktidara gelen D.P. hükümeti, köylüyü okul yapma eziyetinden kurtarmış bir hükümet olarak bu özgün kurumları kapattı Onların yerine başka kurumlar ortaya cıktı. Böylece Turkiye'nin kırsal bölgesinde öğretim, eğitim işi yine caresizliğe gömüldü Şimdi. şu kücük acıklamadon sonra duşünelim: Bugün Köy Enstitülerini. özel kanununa göre yeniden başlatmak demek. köyden alıp köye göndermek. öğretmene toprak vermek, köylüye okul yaptırmak demektir. Unutmoyalım kl, bu özgün buluşu ortaya atıp gercekleştirenler. köye okul yapmayan. köy öğretmenine aylık bulamayan egemen yönetici antayışı karşısında «Öyle ise köylü yapar» anlayışını ileri sürmüşlerdl. Oysa o günlerden bugünlere ülkemizde cok şey değışti: Halkcılık anlayışı. holkı okul yapmak külfetinden kurtartp okulsuz bırakmak olan bir burjuva iktidarı ihtilâlle devriidi; sanayileşme süreci başlatıldı, köylerden kentlere akın başloaı... Sonunaa, bugün kendisinin solda olduğunu söyleyen bir hükümet işboşına geldi. CUMHURİYET 24 ŞUBAT 1978 jllî Eğıtim BakonlıĞı bülcesi görüşülürken iKoy £nsîiiüicriinin yeniden ışlcriıge gecırilmesi ısicndi Bu dileğin kımi mııletvekillerince aJkışiondığmı okudum gazetelerde. Olur mu dersiniz? Hiç sanmıyorum. Nedenini biraz aşağıda anlatrnaya cclışacağim. Gene gazetelerde, okuduğuma göre. kürsüye gelen Mıllî Eğiîim Bakanı sayın Necdet Uğur, bu dileğe ek niteükte olmak üzere, bir de «Kent Enstitüleri» açılmasının gerekli duruma geldiğini anlatmış. Demek Köy Enstitülerinin acıltp acılmayacoğı konusunda acık secik bir söz etmedı. Söyledikleri, Köy Enstitüleri gibi bir de Kent Enstilüleri acılması zorununu iceriyordu. Cünkü kırsal kesimden, sanayileşme süreci uyonnca, kentlere okın var, kent varoşıarmı dolduran bu insanların cocuklarını okutmak gereği ise yeni bir censtitü» düşüncesini esinlemektedir. Yoksc bu yeni durum. Köy Enstitülerini doğuran koşullonn tümden değiştiğini düşündürecek gücte midir? Konu bunco deşilmedi Miüet Mecüsinds; ama biz biliyoruz ki, zorunlu ilk eğitim kırsa! bölgeyi sarmaktan hâlâ cok uzok bulunuyor. Bundan ötürü de «köy okulları» konusu bugün de tazedir. Köy Enstitülerini artık eskimiş saydırocak yeni bir durum icinde değiliz. Köye okulu nasıl yapmalı? Köye gidecek cğretmeni nerden bulmalı? Köy Enstitüleri işte bu sorulara karşıhk bulmuştu. Böyie olduğu icin d9, yıllar önce bir Işci Partısi başkanı, Taksim alanında secim söylevi verirken, iktidara geldikleri gün Köy Enstitülerini acacaklarını söylemişti. (Ne güzel ama! Bir ilericilik sloganı oldu Köy Enstitüleri]. Onlar iktidara gelemedifer, ama bugün sol bir parti o'duğunu kendi söyleyen CHP işte iktidarda onun milletvekilleri Köy Enstitüleri'nin acılmasını istiyorlar. Acılabilir mi Köy Enstitüleri yeniden? $u soruyu da sormaktan kendimi alamıyorum: özel kcınunu uyarınca Köy Enstitüleri acılmalı mıdır? M OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ŞAMATA dına kısaca MC denen ortaklık, üc yıl Turkiye'nin umugune oturdu; ve halkın canına okudu. Kanlı bir sömürü süreci yaşandı. Bir deprem gibiydi Cephe iktldarı; ardından korkunc bir «enkaz» bıraktı. Şimd) bu adamlar, hergün televizyona çıkıp utanmadan konuşablliyorlar: Hanl CHP gelince herşey düzelecekti? Ecevit hükümete geceli bir ay oldu; ne değişti? Bırakın 42 milyonluk bir ülkedeki hayatın zaman koşullarını; kücücük aile yaşamında bile dörtbeş haftanın rüzgar gibi gectiğlni bflmiyor muyuz? Bugün Cihangir'den Üsküdar'a taşınmaya kaiksan; yeni evine yerleşmek İcin en azından bir ay gerekir. Dün bir, bugün iki... Karaya oturmuş devlet gemisini kurtarmak icin, bir ay. İki ay, üc ay yeter mi? Yetmez kuşkusuz. Ama MC muhalefeti bangır bangır bağırıyor tepinerek: Ecevit geldi de ne oldu? Ne değişti? Durun bakclım; bir «enkaz» devraldık. «Enkaz bırakmadık; mamur bir ulke bıraktık..» Düşünelim bakalım: Ya ortada bir senkaz» var; ve bu enkazı koldırmak yıllar sürer. Ya da ortada bir enkaz yok, «mamur ülke» var; o «mamur ülke» bir ayda yıkılamoz. Eğer AP sozcusunün dediği gibi yeni hükümete «mamur bir ülke» bırakılmışsa, Ecevit ne yapacak? Koltuğunda esneylp oturur. Cünkü ülke mamur. halk memnun, Başbakan da kekâ... Eğer ortada «mamur ülke» yok da. bir «enkoz» varsa, bunun sorumlusu da Ecevit Hükümeti değil, MC yönetimidir. Öyleyse MC'nin başını önune eğmesi ve susması gerekmez mi? AÇILSIN MI? Melih Cevdet ANDAY mak nerdeyse olanokstz duruma gelmişti. Millî Eğitim Bokanı sayın Necdet Uğur, Anadolu'yo gidecek öğretmen bulamamaktan yakınıyordu Millet Meclisinde. Düşünün, bugün bile o durumdayız. Demek köy öğretmeni bulma sorunu eskiden beri var olan bir sorundur. Nicin gjtmek istemez öğretmen köye? Ülkemizde eşitlik. topiumsal adalet yerleşmemiştir de ondan. Köye gidecek öğretmen bulmak icin cekilen «vatan, mıllet» söylevleri ds hic bir işe yoramaz. yaramamıştır. «Kentler dururken köye neden gideyim!» der öğretmen adayı. Nitekim Öğretmen Okullarını bitirenler, büemediniz birkac yıl köyde kaldıktan sonra, bir yolunu bulup kasabalara. kentlere göcüyorlardı. Bizde «idealist» calışma ruhunun bir türlü ku'ulamaması. sınıfsal karşıtlıklordan ötürüdür. Tu2u kuru olanlar kentierde otururken, birtakım yoksul öğretmenlerden idealizm beklemek onlarlo olay etmek anlamına idi. İdealizmin ilk koşulu. bütün toplumu sarmasıdır. Bakın. *az harcamo» onlamında «ekonomi» yapmamız gerektiğıni söyleyen Başbakan Sayın Ecevit, bunun öncfc devletten başlayacağını söylemekle böyle bir ikiliği önlemek amacını acığa vurmuştur. Elbet o da yetmez, dar boğazı topluca gecmenin yolu vergi adaletinde düğümlenir. okulların öğretmenlerinl buluyordu. fokat köye gelince işın rengi değişiyordu. para buluncrnıyordu. Dikkat edin. köyden cıkma olmayan öğretmenler köye gitmek istemiyorlar, köyden cıkma olmoyan hükümetler de köy öğretmelerina aylık bağlamakta güclük gösteriyorlardı. Onlara göre. köy okulsuz kalobilirdi daha, varsın kalsındı, köylü bu yüzden başkaldırmıyordu ya! Buna öyle bir care bulunmalıydı ki, burjuva yapılı hükümetler karşı duracak bahaneyi bulamasınlar. Köy öğretmenine köyde toprak verilmesi yolu ile bu sorun da cözüme boğlanıyordu. Ancak toprak öğretmenin mülkiyetine gecmiyordu, köyde calışacak öğretmenlerin sıra ile kullanacakları bir gelir kaynağı olarak düşünülmüştü o ortak toprak. Öğretmen, toprağı öğrencileri ile bîrlikte» eKecek, bicecek, böylece hem öğretim yapmış, hem de gecimini cıkarmış o'acaktı. Nitekim kanunda öngörülen aylık on, on beş lira kadar bir şevdir. Bu ortak toprak işi. her iyi kuruıuştan kuşkulananların aklındo komünizm umacısını yaratmokta gecikmedi Fakat köyü okutmak sorunu bununla da bitmiyordu. Köy okulunu kim yapocaktı? Devlet kentlerde en kucük mahallelere dek okul yapıyor, iş köye gelince para bulamıyordu. Kırk bin köye okul yapma konusunu, bütce olanoklarını aşacağı söyleniyordu. Demek köyün bu konuda devletten bir beklediği olamazdı. İşte Köy Enstitü'eri kanununda bunun caresi olarak. köylere imece ile okul yapma yükümu konuldu. Köylü. taşını toprağmı, Kerestesini, kiremedini alacak, okulunu kendi yapacaktı. Bunlar hep yapıldı; köylü köy öğretmeni ile. köylünün yaptığı okulda öğretim. eğitim başladı. Öyle ki. kentliler başkaldırmayıp on yıl uslu dursalardı, yurdumuzda okumasız yazmosız bir kişi kalmamış olacaktı. Nitekim Köv Enstitüleri o zoman UNESCO tarofından bütün A Hoşumuza Gidiyorsa... Bugünkü solcu hükümetimiz, Köy Enstitüleri Kanununu yeniden işlerüğe koyarsa. köylü lere okul yapma külfetinl yüklem8k zorundodır. Ama bir solcu hükümet. kentin okulunu yapor da, köydeki okulu köylüye yoptırmaya kolkar mı hic? «Bu nasıl solculuk!» denmez mi o zoman? Solcu bir hükümet. köy öğretmenine aylık yerine toprak vermeye kalkar da, kentteki öfjrotmene aylık bağlorsa bunu nasıl acıklayacaktır? Solcu bir hükümet, bir köy cocuğunu. yine köye gitmeye ne hakla zorlayacaktır? Demek Köy Enstitüleri Kanununun gözden gecirilmesi. değiştirilmesi gerekecektlr. Oeğişmiş bicimi ile de artık o kurumlara Köy Enstitüleri denemevecektır. Cünkü Köy Enstitüleri. yalnızca kentlileri, burjuvatarı. zenginleri düşünen iktidarlar döneminde. birkac idealistin köye. köylüye guvenerek buldukları. o gunün koşullarından cıkarılmış. olağanüstü bir care nlneliâinde kurumlardı Bu kurumlardan çıkan öğretmen. «yöneticlağadin adamı» üclüsü karşısında tek başına kaldığı icin yenildi. Isterseniz. «Acalım!» diyelim boyuna, hoşumuza gidiyorsa. Peki ama. neydi Köy Enstitüleri? Hangi gereksemeye karşıiık olarak kurulmuştur? Bupün o kurumları olduğu gibi diriltmek isteyenler acaba Köy Enstitüleri Kanununu okumuşlar mıdır? Köy Enstitüleri'ni kim, ne icin kapattı? Bu 8orulann kesin, acık yanıtlorı verilmeden o özgün. yüzde yüz yerli kuruluşlarıri yeniden acılmasını istemek boş olur kanısındayım. Ben ml söylüyorum bunu! Ben ki, bütün yazarlığım boyunca Köy Enstitüleri'ni savunmuş, calışma yaşamımda da ona yardımcı olmoya co lışmıştım. Köy Enstitüleri'nin yeniden ocılacağını duyunca neden sevinmekle vetinmiyorum da. kuşümlü bir davranış alıyorum? Bakalım bir. Köy Enstitüleri, köy öğretmeni yetiştirmek Icln kurulmuştu. Çünkü köylere öğretmen bul Köyü Okutma Sorunu Biz gene Köy Enstituleri'ne dönersek; bu kurumlar. köy öğretmeni bulmo güclüğünü, köy cocuklarını okutup köye öğretmen olorak yollamak caresi ile cözümlemişlerdi. Ama köyü okutmak sorunu, öğretmen soğlamokla bitmiyordu. Ayrıcasız bütün Anadolu köylerino öğretmen yollanırsa, bu öğretmenlerin aylıklorı bütce icin bir sorun olabilir diye düşünülüyordu Maliye cevrelerinde. Oevlet kentlere okul yapıyor, o Bu Hastaneler göstermelik mi? Evet OKTAY AKBAL «Basımdon gecenlerl günü gunüne saatl saatlne not ettlğim Içln slze olduğu gibi yazıyorum..» Ereğll Demir Ctlik Fabrikası isçilerinden f. Akbolen'ln mektubu böyle başlıyor. Yazdıkları bilinmedlk şeyler değil belki. Her gün olan biten şeyler. t Bu mektubu başta Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İtgüzar'ın ve Sağlık Bakanı Dr. Mete Tan'ın, Sosyal Sigortalof yetkHilerinin, bu genel müdurlüğe bağtı tüm hostonebaşhekimlerinin, hekimlerlnin okumclarını isterlm. <4çim 17.11,1977 gececi saat 01de konoma gsçirdl Karadeniz Ereğlisi Sigorta Hastanesino kaldırdım. Sabahleyin eşimin ziyaretine gittlğlmde «taburcu ediyorlar» dedi. Ebe iie görüştüm. «Kanamayı kestik, şu receîey, al. Iğnelere devom edin, eşiniz 45 aylık hamlle» dedi. 20.11.1977 gece saat 4.30'da, ben işteyken şiddetli bir kanama daha oluyor. Komşular bana telefon ettiler. Yeniden Sigorta Hastanesine kaldırdım. Sedye ile hastayı içeri aıdık, müstahdemler uykudan uyandılar. Biri hastanın adını, yaşını kayıt ederken öbürleri «niye kaydediyorsun, doktor yok, Oevlet Hastanesiyle anlaşma yap:ldı, hastayı oraya kaldırsınlar» dedi. Hasiayı Devlet Hastanesinin Nisaiye bölümüne kaldırdık. Ebeyi uykudan uyandırdılar, geldi, eşimi muayene ettl «cok kan kaybetmiş, düşük tehlikesi var, Nisaiye doktoru Istanbui'da, ben bir şey yapamam, siz hastanızı buraya en yakın bir hastaneye kaldırın» dedi. Hastayı naylonlara ve battaniyeye sararak Düzce'ye gittik. Bir doktorun zlline bastım, bir yaşlı bayan doktorun bayram icin Bolu'ya glttiğini söyledi. Hemen karşıdaki özel hastaneye gittim. Kanamalı hastam olduğunu, hastaneye yatırmak Istediğimi söyiedim. Hastanede Nisaiye uzmanı olmadığını, kabul edsmeyeceğini bildirdi. Başka bir özel doktorun adresinl verdi. Saat 7.30 oîmuştu. Hastayı sırtımda Iklncl kata cıkardım. Doktor hastayı muayenehaneye aldı. Pijamalıydı, sobayı yaktı ve bağırta bcğırta muayene etti, sonunda «Hastanız 45 aylık hamile, cok kansız kalmış, siz bunu hastaneye yatırın, ben bir şey yapamam» dedi. Devlet Hastanesinin Nisaiye doktorunun evinl bulup zile bastım. Kanamalı hcstam olduğunu. muayene etrr.esini söyiedim: «Siz gidin. ben gellyorum» dedi.. Geldi, muayene etti. Bebeğin canlı olduğunu, hastanın 4 aylık hamile olduğunu söyledi. Bir reçete yazdı. Bunları hemen eczaneden al, şu yazıyı da hemşireye ver, hastanızı yatırsın» dedi.. Saatime baktım 10.15, tarih 20.11.1977. Hastada bu sefer ağrılar ve kramplar başladı. Her gün ağrı kesici, kanamayı onieyici iğneler yopılıyor. Düzce'de tanıdık olmadığından ve kan verilmesi gerekse kan bulamayacağımdan hastamı 22.11.1977 günü saat 17'de Istanbul SSK Okmeydam Hastanssine kaldırdım. Acil serviste bir asistan bayan muayene ettl. 5 aylık hamile ve düşük tehlikesi teşhlsl İle hastamı yatırdı. Kısacası 7.12.1977 gününe kadar hastam orada kaldı. Doktorlarla dört sefer görüştüm. Hastamın durumunu soruyorum, iyi olduğunu, korkulacak bir şey olmadığını yanıtlıyorlar. On dört gün icinde yalnız 4 şlşe serum verüdi, hic bir muoyene, hic bir laboratuvar testi uygulanmadı. 6.12.1977 günü Ereğli'den telefon ettim. Hastaya serum verildiğini, durumunun İyi olduğunu söylediler. 7.12.1977 günü telefon ettim taburcu ettiklerini söylediler. 8.12.1977 günü Ereğli'den Istanbul'a geldim. Hastamdan imza almış!ar, hafif kanamalı ve sancılı olarak boşlanndan scvmışlar. Ben hastanın yanına vardığımda durumunun iyi olmadığını söylediler, akrobalarım özel bir doktora muayene ettirmemde yarar gördüler. Tavsiye üzerine 9.12.1977 günü Nişantaşı'nda A. A. adlı bir doktora muayene ettirdim. Bebeğin ölü olduğunu söyledi: eYarın ac karına gelsin, testleri yaptıralım, daha emin oluruz» dedi. 10.12.1977 günü testler yapıldı. Bebeğin ölü olduğu belli oldu. Doktora elinden geleni yapmasını söyledik. Kürtaj tckımı yokmus! eHasianız her an zehirlenebilir, titreme olursa hic zoman kaybetme, hemen hastaneye yatır» dedi. Gene tavsiye üzerine cynı gun bir başka doktorla görüştüm. «Hemen getir» dedi. Akşam saat 17'de muayene etti, bebeğin ölü olduğunu söyledi.. «Ne yaparsanız yapın hastamı kurtarın» dedlm. Ancak özel hastaneye yatırıp tedavi edebilirmış! Kabul ettim, bir şişe kan almamı söyledi. Saat 20.00 idi. Hastamı Ataman Kliniğine yatırdım. 11.12.1977'de saat 11.00'de doktor hemen müdaheie etti, bir saat sonra kürtajdan cıktı, bebeğin kokmuş ve katılaşmış olduğunu söyledi: «Annenln zehirlenmemesi bir mucize» dedi. 16.12.1977 günü hasta taburcu oldu, bu hastanede üc şlşe kan ve 4 şişe serum verildi, ve kurtuldu. Yukarıda adı gecen hastanede bir ast. doktor sabah vizitesinde, 'nastam kanamasının kesilmediğini, ağrılarının çoğaldığını söylediğinde şöyle yanıt vermiş: «Hastaneye her yatan kurtulsa ölüm oimaz..» Demek, parası olmayana bu ülkede yaşama hakkı tanınmıyor. Eşden dostan para bulamasaydım, eşim şimdi toprak altında olacak, iki cocuğu da yetim kalacaktı. Bu yazımı kamuoyuna sunarsonız IIglliler belki duygulanır milyonlar harcanarak yapılan bu sağlık kurumlarını «göstermelik» olmaktan kurtorıp halkın hizmetine sunmayı düşünürler..» Bir ayda ne yapabilirdi Ecevit Hükümeti? «70 sente muhtoc» bir duruma düşürülmüşüz. MC'nin üc yıllık yönetiminde dış ticaret acığı 10,5 milyar dolar; yanl serbest kurdan hesapladığımız zaman Turkiye'nin bir yıllık Bütcesinden büyük dış ticaret acığı vermişiz üc yılda... 2,6 milyar dolar bekleyen transfer var; demek ki ihracat gellrlmizden 850 milyon dolar yüksektir bu rakam... 1978'd« salt DCM (dövize cevrilebilir mevduat) rezaletinin 1 milyar dolarlık bölur.ıiı ödenecek... Yine bu yıl tüm ihracat geliri dışardan satın alınacak ham petrole gidiyor. MC'nin bıraktığı Türkiye budur. Ama rezalet bu kadarla bitiyor mu? 1975 yılında alınan 33 milyar liralık gelir vergisinin yüzde 63'ünü Işciler ve memurlar ödemiş. Bu da yetmemiş. 1976 yılında işci ve memurun vergi yükü daha da artmış. 1976 Bütce Gelirlerl Yıllığında ilginc rakamlar var. Buna göre 1975 yılında t i cari kazanc sahipleri toplam gelir vergisinin yuzde 26,5'inl; tarım kesiminden geiir sağlayanlar yüzde 1.4'ünü, serbest meslek sahipleri yüzde 1,8'inl öderken; işcinin, memurun sırtındaki yük yüzde 60'ı aşkındır. Bu adaletsizlik düzenine can güvenliğinden yoksunlukla zincirleme kanlı cinayetlerl de katınız. MC'nin encamı ortaya cıkacaktır. İşte bu adamlar yeni hükümet güvenoyu alalı altı hafta dolmadan konuşuyoriar: Yeni Hükümet ne yaptı? Ecevit Hükümeti ne yapacak? Ne yapamıyacak? Hep birllkte göreceğlz. Can güvenliğini sağlayıp, döviz dar boğazını acsa bile birşey yapmış sayılacak çoğu kişlnin gözünde... Ama Turkiye'nin şu bozuk düzenlni değiştirmeden, hlçblr hükümet, hiçbir şey yapamaz. Cünkü bu düzen, sömürü düzenidir; yabancı egemenlere uşaklık düzenidir; «ermoyenin avanta düzenidir; komprador kapitalizminin yoz düzenidir. Bu düzen değlşmeden, Türkiye Iflah olamaz, Sorun. Ecevit ya da CHP sorunu değil; düzen sorunudur. Geriye kalan şamata yüzeysel politikanın dar ringlnde gölge boksu yapanların cıkırtkanlığından öte on Müfettiş Muavinliği giriş sınavı T.C. Ziraat Banlcası Teftis Kurulu Başkanlıgınca Mü[ettls Muavınlıfei Gırış Sınavı yapılacaktır. 1 Sınava katılabilmelc için; a) Bankamız Personel Yonetgîşliğine göre.^Bankada görcv alabil'me'siflİaVrnı'haiz bülunmak, *'*>^^&: b) 192.1978 tarıhınde 30 j d p | $ doldurOıjMf JHfcak, dikli sureti. askerlik durumunu belirlir belge veya r.oterden tasdikli sureti, Cumhuriye: Savcılığından iyi hâl belgesi ile. yazılı sınava hangi şehirde yabancı dilden gtrmck çeyi İl merkezlerindeki alınacak ve hangi c) Hukuk, lktisat, Siyasal Bilgüer, İşletme, ldarl İlımler. Idari Bilimlcr Fakülteleri, İktisat ve Ticari Ilimler Akademisi gibi meslekle ilgili fakülte, akademi ve yüksek okulların meslekle ilgili bölümlerinden veja bunlara denkligi Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış yabana fakülte. akademi ve yüksek okullardan birini bitlrmiş olmak, d) Sağlık ve bedenl durumu itibariyle, yurdun her yerinde görev ve seyahart yapmaya müsait olmak ve vücut sakatlığı veya akıl hastalığı bulunmamak. (Sınavı kazananların gbrcve başlayabilmeleri için, bu hususları tam teşekküllü bir Devlet Hastanesinin Sağlık Kurulundan alacakları Sağlık Raporu İle tevsik etmelerl gerekir.) e) İyi hâl sahibi olmak ve Müfettişlik mesleğine almmasına engel bir durumu bulunmamak, t) Askerlik görevini yapmıs veya bu görevl ertelenmlş olmak, 1) Evvelce bu sınava bir defadan fazla katılmamış olmak, gereklidir. 2 Sınav yazılı ve sözlfl olmalc üzere İki bölümdür. Yazılı sınavlar 1,5 ve 6 Nisan 1978 tarihlerinde An1 karada Genel Müdürlükte, lstanbulda Karaköy ve îzmir de İzmir Şubelenmızde Saat 9.00'üan itibaren yapılaraktır. Yazılı sınavı kazananlardan Teftiş Kurulunca yaptırılarak araştırmalar sonucunda engel hali görülmeyenler sözlü sınav için Ankara'ya çağrıiacaktır. 3 Sınava katjlma.k. iaj^en'.erin, .diplom» veya meztı, • rnyet belgeierinin aslı veyâ'notercien tasdlklf sureti, 6 adet T.C. ZİRAAT BANKASI istedigini de belirten bir dllekŞubeierimizden temin edecekleri sonuna kadar Ankara' (Bilgi Formuy nu da doldurup eklemek suretiyle en geç 27 Mart 1978 günü çalışma saati da T.C. Ziraat Bankası Gene! Müdürlüğü (Teftiş Kurulu Başkanlıgı) na vermeleri veya göndermeleri gereklr. 4 Sınav konuları aragıda göstcrilnüştir. a) lktisat. b) Hukuk. c) Muhasebe, d) Ticari Aritmetlk ve Mali Ceblr, e) Yabancı p ü (İngilizce. bebi olarak def erlendirilir. 5 M&fettis Yardımcılıgına atananlar üç yıl yardımcılıktan sonra yeterlik sınavına tabi tutulurlar. Bu sınavı kazanıp Müfettiş olanlar, aynca yapılacak yabancı dil $ınavında durumları yeterli görülmek kaydıyla ve bir yıl süreyle mesleki incelemelerde bülunmak üzere yabancı ülkelere gönderillrier. Fraıısızca, Almanct veya 1 RUHİ SU'NUN İMZA GÜNÜ RUHİ SU yeni cıkan SABAHIN SAHİBİ VAR yopıtiyle birlikte öteki plâk ve kasetlerini bugun 1519 arasında Nlşantaşı Akademi Kitabevi'nde dinleyicilerine imzaiayacaKtır.. (Cumhuriyet: 1902) îtalyanca). Yabana dil, eşit puanla. arasında tercih se TEŞEKKÜR Sevgili Babamız: Prof. Yük. Mimar MAHMUT BİLEN 10 şubat cuma günü YENİKÖY mezarlığına defnedılmiştir. Yaşamının son anlarında yakın ve candan ilgilerini esirgemeyen; Dr. Osman BARLAS; Dr. Gürbüz BARLAS; Dr. Fatih GÜNEREN; Dr. Halil ARPACİOGLU; Dr. Nevzat YEGİNSU; Dr. Engin BAZMANOGLU ile tıemşire Şule Bay ram, Hemşire Ayşe Kücükali, hemşire Dilek Diker ve tüm Amerikan Hastanesi doktor. hemşire ve personeline. definden evvel Dev. Mimar Mühendislik Akademisi'nde yapıları törende anılarını dile getiren Akademi Başkanı Süha Tomer'e, Başkanı olduğu ycpı ve proje kürsüsünün protesör, docent ve asistanlarına, törende bulunan İDMMA profesör, docent, asistan, idari kadrosu ve öğrencilerine, bızzat namazına, defin törenine gelerek veva celenk göndererek, ayrıca evimizde bizi teselli eden. yurtici ve dışından telefon ve telgraf ile acımızı payloşon tüm akraba ve dostlarımıza en icten teşekkürlerimızı sunarız. A İ LE S İ (Cumhurivet: 1895) (Ses Reklam: 170/1891) İ ^ W TEL: 44 25 26 (ANYA MANYA KUMPANYA SALÖKiU) !•>•«?. .?SIRASELVİLERGAD.17. TAKSİM dostlar tiyatrosu AYDIN ENGİN DB/RİK SÜLEYMAN müzikli oyun «yoneten: GencoErkal ı KUÇUKSAHNEdeuevam edjyor. (Bosın: 11768/18941 (Cumhuriyet: 139P) İKİLİ OYUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle