19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMHURfYET 30 EKtM 1978 ydın, 8ezgfy!e tfeğft, oKiHa yargıtoyan insondır. Hic bir şey oklın yargılamo alanı dışın da kalmaz. Akla sınır ve yasak yoktur onca. Ne zaman ki bir düşünce sistemı bu yorgı lama alanı dışına itilmiş, dokunulmaz ılon edjlmişse. yozlaşrnaya. soysuzıaşmayo mohkumdur. O alanda düşünce coroklaşır ve ön yargılar :!ke düzeyıne cıkarlar Her bağnazhğın öldürücü bır /cm olduğunu büir aydın kışı. Katı özakideci (Ortodoks) değildir. Her tür düşünceyle dıyalektik b'r aiyalog kurabilir. Tolemci. saygı bağnoziığmdan arınmıştıf. Puriten ve füisterı kafayla değil. yeni ciüşüncelere açık, koşuUanmamış bir rönesans kafasıyla. Pascal'ın ünlü putlanm kıra devire gercejjın peşindedır. Zincırlenmış beymlerin doğmatik cığırtkanlıklarına aldırmaz. Gercek karşısında kendine bile ödun vermez ve doğuluca sapmolardan kacınır. Arayan, öğrenen. bilen odamdır. Ezberleyen, bilgi istıfcisı. arşiv adamı. vak'anüvis kafolı bıri değ'l. Cumhuriyet'in 55. yıidönürnünü kutladığımız bugunlerde, aydınhr konusunu işleyerek şurayo gelmek istıvorum: Â OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Itkelerinl benimsemiş, oligarşik yapıyı zorlayarok toplumsal dmamizmi ve siyasai bütünleşmeyi sağlamak istemişlerdir Çağdaş Verilere Uygun... Haftanın Özeti Anarşi mi, Re^Liıekeş mi? İÇTE 55 yıl önce ulusal kurtuluşun öncü savaşcı kadrosu bugun yaşadığımız ortamı öngörmüş muydü? Böylesine haklı bir savaşım icinden tarihsel olarak haklı bir zoferlg Cikmış ulusal kurtuluşçuların aklına gelir miydi bugun yafadığımız şu garip yarı iç savoş ortamı?.. Öyle bir ortom ki, kim neyl, hongi kurumu, hongi aygıtı yönetiyor belli değil? Yarın ne olacak? Kimse acık bir bakış getiremiyor... Cumhuriyet Aydınları Sami SELÇUK CUMHURİYET BAŞSAVGI YARDIMCISI Değil mi kl az gelişmiş ülkenın temei Cılküsü kD:<ınır.ak coğdaş uygarlık düzeyıne ulaşmaktir; oyleyse bu ülküvü gercekieştırmek icın. toplum bılımseı gerceklere göre, bır uygar toplum modelinm benımsenıp secümes> ve kusursuz toplum yo)'jndo iterlerken bu yoldan gects zoruniudur Bu modelse, genellikle aydınlarca saptamlmaktadır Ancak, o /olda yürürken ot gelişmiş ulke aydınını, özgörevinin daha boşlangıcmdo yenmesi gereken bir dızi güçlükler ve bunlaro eklenen cözümierin yarattığı yeni yenı ocmazlar bekiemektedir işte bu savoşımda secilen rnodel toplumun kultürüyle, az gelişmış ülke kültürünün düzeyleri arasındaki büyük ucurum. aydını bekleyen ilk güclüktür Bu güclüğü aşmak. düzeyleri eşıt kılma savaşını kazanmak gerekir O aşomado az gelişmiş ülke aydını. seçilen model kültürüne erişihnceye değın. ister iştemez. bir «kültür aktarıcısu durumunda kaimakta. ama bir «küitür yaratıcışı oiamamaktadır. Deyiş yerindeyse bıı svrede. gelismiş toplum. kültür üreten bir merkez; gel'şmekte olan toplum kültür tüketen bir taşradır. Öte yandan. az gelişmiş ülke aydını. benimsenen modele uygun ideoloji çercevesinde. topluma ortok bir küJtur oşılamak zorundadır. Oyşa. oz gelişmiş toplumun içyapıştnın (anatomisinın) yansıttığı yapısal bozukluklardan biri de, bütünlesip kaynaşmamıs olmasıdır. Alaca bir kültür icjnde kıvranan ilkel ve gelenekci yapı, ortak bir kultürün kurulmasını engelledıği gibi eski kültö r ün dovranıs kalıolarını da kolay kolay bırakamamaktadır. Bu dTenlş toplumdaki gerg:nliği artırmokia, temei uyuşma iconsensus), uyuşmazlığo (dissensuş) donüşmektedir. Kuşkusuz. toplum icinde görülen uyuşmazlıklar bir ölcüde ilerlemenin vazgecilmez koşuludur. Ancak az gelişmiş ülkelerde. bu. catışmalar ve bağımsız binmlerin coğalmalarına yol açmaktadır. o nedenie. bu ülke aydınlan. eskî değerleri parcalayan ve vads'yan yeni kültürü aşılomayı \2) cokluk «ha'.ka karşın ve halk icin» yukarıdan aşağıya ınen bir devrımle gercekleşt.rmektedirler Görülüyor ki. kültür değışimi, gelişmış ülkelerde doğal ve yatay bir yörüngede oluşmasına korşılıK. gelışmekte olan toplumiordd, zorunlu olarak yapav ve dikey bir clzgide yürümektedir. Az gelişmiş ül!<enir. bır özelliği de. bilmdiği üzere, okur yazarlık düzeyinin duşüklüğü dür. Ortak kültüru yaratma ve ideolopyi yaygınlaştırma engeilennden bıri de bu oiumsuz etkendır. Gerci. bilgisız yığtn'ar: inandırmanın. biloili toplurrları inandırmaktan daha kolay olduğu belırtîlmiştir. Ne var ki. uygulamada, bu doğrulanmamakta; eğitim düzevınin duşüklüğü nedeniyle aydınlar. bildirilerıni holk yığınlanna koiayca ulaştıramamaktadırlor. Ulusol ideoioji ülke düzeyine, yatay ve dikey olarak dengesiz yayılmakta; bilincsiz ve katı feodal değerlerle İC ice yaşayan yığınlar. özellikle dınsel ve siyasal sömürulere ve riemagojüere direncsiz tesIm olmaktadırlar. Öte yandan. bu tesümiyeti. az gelişmtş ülke aydınının topluma yabancılaşmış görünümünü de yoğunlaştırmaktadir. O yüzden, cT'dmlar. bu ülkeferde. 'lolka gitme. halk Az Gelismis Ülke Aydınları ve Ata Kuşkusuz, az gelişrruşlik. cağırmzın en önem !l gerçeğidır. Öyle ki. bir Merihli yeryüzüne inse. Batılı ülkelerle sosvalist ülkeler arasındaki aynlığa pek ilgî duymaz ama sanayüeşmiş toplumlarla az gelişmiş toplumlar arcsmdoki ucururt} hemen gözune carpor, denilmiştır. (1) işte bu uçurumu. kapatmak ve çağdaş topium duzeyine ulaşmak, bugün her az gelişmiş ülkenin temel amacıdır. Bunu gercekleştirmekte en büyük görevse, elbetle o ülke aydınlarına düşmektedir. Cünkü. bu ülkelerde toplumsal sınıflar gerceğı ve catışması yoktur. Cekişme ve vanşma, hemen hemen aydınlar arasındodır. ileri ülkelerde aydınlor. her zaman seckinler grubundan olmamatarına. beiki potansıyel onlamrta seckin bulunmalarına karşılık; geüşen ülketerde coğu kez önder seckindirler. Kaldı ki, geüşmiş ülkeUf/e de, cağdaş kültüru oydınlar oluşturmuşlordır. A, de Tocquevilli. toplumlarm sivosal eğıtimlerınir tr/dınlarca vapıldığıncv, Aron. politikacılann, yawr>tfr1a .profesörlerln öğrencilen olduklorma dsğinmişlerdir Türkiye, bu olguiarı iki yüzyıl yaşamış ve nice denemelerden sonra. son cözümde. Atalürkcü ideolojide karar kılmış bir ülkedir. Batı sömürücülüğüne ve emperyaiizmine karşi; ama Batı uygorlığına donük. akıicı, uluscu ve uygarlıkçı bir yöntemle; teokratik yapıdan layik yapıyo dönuşümü, Max VVeber'ın diliyle. karizmatik bır önderin öncülüğünde başarmıştır. Daha insanco. doha güzel ve akla uygun bir toplum modeüne doğru baş döndürücü bir ivmeyle ilerlerken, tophjmdak: tireşimleri Iyi değerlendiren Atatürk ve Kemalist aydıniar; perakende ve ucuz yollara sapmamış'ardır. Tanzimatcılor. bilincaltında bormdırdıkları eski değerlere bağlı me'ez yapılarıyla, ikıli ve alaca bir toplum oluşturmuşlar; bu yüzden «Tanzimot. yarım adamlann yarım hareketlern> (3) va da avd'nımsı b'r kıpırdanma olarak kalmaya mahkum olmuştur. Oysa Atatürkcülük. akla ve cağdaş oianca gügıın bir dizi devrim hareketi sonucu olanca gücuyle toplum!a bütünleşmiştır ve bütün'eşmektedir. ideoloji taşıyıcıian ve katalizörleri olan Kemoiist aydınlar. uluscu, halkcı ve layik bir tutumla bugünün yarından başladığı inancı ve cağdaşlaşma tutkusuyla yollannda yürümüşlerdir Bugün de vürümektedirier. Unutmamalıdır ki. Batılı duşünür ve aözlemcilerin de ortaklaşa belirttıkleri üzere, Atatürk'ün ulusa! cerçeve icınde Türkiye'vi uygorlaştırarak ve Batılılaştırarak kalkındırmosı, pek cok üikelerin öykündükleri fakat onun capında başaramadıkları biricik örnektir. O yuzden Türk toplumunun ilerlemesi icin Atatürkcülük dışında başko secenek yoktur: Evet. Ya Atatürkcü clevrimcilik yoluyla kalkınmo ya da geri kaımıshğın kısır döngüşünde tutuklanıp kalmo ve yıkım. Cıımhuriyetin 55. yılında söyleyeceğim budur. (1) Duverger: introduction La po1itiqu«, Gallimord. Paris. 1964. S. 354. (2) Duverger: Sociologie de la polit1qu«. (3) Peyami Sala: Türk İnkılabına bakışlar. BİR BAŞKA MUHALEFET Kavramlar, kurumlar, konumlar öylesine bir keşmekes icinde ki... Örneğin, dünyanın her yerinde muhalefet guçleri yürütmenin gücünü, etkisini artıracak girişimlere karşı cıkarlar. Ama Türkiyede bugün ana muhalefet partisi lideri hükümetin yargı üzerinde etkinliği diye özetlenen DGM'leri istiyor, her türlü polsiyes alanda, yurutmeye daha geniş eylem alanı sağlayacak girisimleri destekleyeceğini ocıklıyor. Ama bu muholefet, toplumun daha demokratikleşmesi yonunde ya da ekonomik guç merkezlerini rahatsız edecek her türlu cabaya karşı .. DİYALOG VE DEMOKRASİ... Ecevit • Demirel «d /a'ogsunun bir özeti de böyle yapılobilir. Bir başka saptama da <Ecevıt sağı ezsın. nasıl olsa sol'un hakkından elbırliğ:yle gelinzs düşuncesi olabilir mi?.. Demirel <d;yalog» sonunda Ecevit'in demokrasiyi güclendirme yönündeki isteklerinl reddcttl, ama hükümetin gücünü artırmaya yönellk girlşimleri destekleyeceğini de sızan ceşltli haberlere gore kabul etti. İlk ıkili diyaloğun pozitif gelişimi olarak bu nokta bellrtilebılir. YARALI BİR ZAFER... AP Lideri 9. Kongreden büyük bir zaferle cıktı. Ama neyin pahasına? Görünüşte birkac il örautünün küstürülmesi, bazı kişilerde antidemokratikllk kuşkusu yaratılması pahasına... Ama Yüksek ve Merkez Haysiyet Divanlarından başlayan istifalar, kıyım girisimleri örgütte daha kalıcı yaraların açılmış olduğuna kanıt sayılabilir... Kâmran İnan ise, belki beklemediği boyutta bir yenilgi aldı. Ama bu kez de «ihtilât» konularının üstüne cesaretl* gitti. Secim yenilgilerini irdeledi, bugunku cıkmazı sergilemeye calıştı... Hatta hakkında cok spekülasyon yapılan eşini de son gün kongreye getirmek t«n kacınmadı. Köyden Gelen Mektııp Oktay AKBAL Evet Hayır Sağcı Basın Ne Diyor ? 4 Alpay KABACALl 'Kendi Kongreni Kendin Yap,, Vatanı ve dünyayı kurtarmak! Bu genc'erin neler ceKtiklerini; nasıl itildiklenni, horKindıklarını, kıyılıp nldürüldüklerını. okulsuz, yurtsuz, kredlsiz, şefkat?ız, arkadaşs'z bırakıldıklorın biz biliyo'uz. (...) »Ya sabır» cekip yollanna devam eden bu genclerın nasıl büyuk Dır «mazlumiyet psıkoloıisune itildiklenni de'nşetle gördum. Bu mczlumıyet psikolojisi. coğdaş ve bın kat daha zaıım »Bolu Bey»lenne karşı mılyoniarca Köroğlu yaratacaktır. Acabc Bolu Beyi mi Faşisttır. yoksa Koroğlu mu? ^ Küseyin ÖZBAY (Hergiin, 22.10 1978) Vaşamak isteyen bır milletin asla vazgecemeyeceği en oremli unsur döğüşcülüktür. Yüksek teknikler karşısında ahlâki ve nıanevi kuvvet'erle döğüş devam ettiriVtr Ne vczık kı ıstiklal harbmdekj harikalar yoratan nesılden daha üstün oir nesle ihtiyacımız olduğu aşikârdır. Kim ne derse desır. heclefımiz l ü r k milletini yaşatacak olan yuKsek ahlâkh, doğuşcü, disıplinli ve fedakâr nesli ystiştirmek olacaktır Ülku Ocaklan Soyfası (Millet 23.10.1978) «Devletler arası Uişkilerde yumuşama» tezinin cemberine kısılmış olan Amerika, bu masal ile oyalanırken, Rusya dünya capındaki oyununu oynamaya devam ediyor.f. ) Türkiye'yi NATO ittifakındsn koparmanın vebalini kimse göze almamolı. fokat bazı konularda uyuyan bır dev durumunda olan Amerika'yı uyarmak icm elden gelen her şey yapıimalıdır. Dünya meselelerine icimizdekı maksatlı solcuların adresleri ile bakamayız. Said Bilgic (Hergiin, 23.10.1978) Yâhu! Bu memlekette anarşi dedikleri pianlı, ict«n tahrip manevrası. 10 yıl önce ve doğrudan doğruyo komünist toslamalanyla başladı. (...1 Şimdiki 10 aylık Ecevit bahcevanlığında ise tam üretim iklimini buldu. Vaziyet böyle başlar ve böyle giderken ve mukaddesatcı genclik bu manzara karşısında apışmış beklerken. karşı cıkma ve yenne göre misilleme yalnız ülkücülerden ibaret kaldtysa, suc. ^ıakkı yerine getiremeyen hükümetin midir. yoksa onu bizzat yerine getirmekten başka caresi kalmayan sağcıların mı? Tepeden inme bildireyim ki, ülkücüler bu zamano dek ne yoptılarsa hükümetin kanun yoluyla yapması gereken şeylerî kanunsuz olarak yaptılar. Ve aslında, dovranışlan, sahipsiz vatanı kurtormak istikometinden başka bir yönde değil... Necip FAZIL (Saboh, 24.10.1978) edıyor bilıyor musunuz? Mevcut kadro «Biz goreve talıp değılız. Koltuklarımıza yapışm.ş değiliz. Kongre ne karar aiırsa, ne gorev verirse, o *arara saygılıyız ve pariının emrındeyız» demelidir, diyebılmblıdır. Hic şuphesız ki, sorumluluk taşıyon, soğduyuyo sahıp delegeler, büyük bir şuurla. gene ıclerinden bır kısmına QÖ rev vererek. yepyenı bir kadroyu kuracaklardır. Böylece kan değışimi. nöbet değışıkhğı yopılmış ve bır yenılenmeye gıdılmış olacaktır.> HANGİSAĞA? AP Kongresinin llerisi İcin anlamlı sayılabilecek sonuclarından biri programda yapılan değişiklikler. Turkiş yönetiminde bile ani tepki uyandıran ve <daha da sağa kayışı diye özetlenen bu değişiklikler toplumun oldukca geniş kesimlerinde pek anlayışla karşılanmış olmasa ger»k... «Eskiden beri şikâyetlerimizi devletimize yapardık. Şimdi devletimizi kime şikâyet edeceğımızı şaşırdık! Hukümetimizden cevop alamadığımız şikâyetlerimizi size gönderiyoruz. Medet sizden ola. Yazdıklarımızı gbrmeniz icin köyümüze teşrifinizi ve bır ekşi ayranımızı icmenizi candan dheriz...» Ankara'nın Cankoya Dikmen köyunden Bekir Şahin böyle baftamış mektubuna. Ankara'nın Dikmen köyü hepimtıin gozu onündedir, Gecmiş yıllarda Ankara'lılar «hava almaya» giderlerdi oralara. Şimdi dört yanı koca yapılarla doldu. Gecekondular da kapladı tum yoreleri .. Dikmen köylüleri devlete başvurmuşlar, yanıt alamamışlar. Şimdi yazariara sesleniyorlar, derllerini anlottyortar. Hem de ne güzel, n» acık, ne inandırıcı bir dille... Dikmen köylülerinin mektubunu oldugu gibi sunuyorum. «Devlet» temsilcileri de görürler, okurlar, b«lki bir yararı olur. «Bızler. Ankora'da Çankaya'nın arkasındaki tepede yerleşmiş Dikmen köylüleriyız. Köyümüzün ne zaman kurulduğunu yaşlılanmız bile bılmez. En cok bılen dedesinin, babasını yani 100, 150 sene önceşini hatırlar. Tapularımız da dedelerımizden kalmadır. Önceleri Çankaya'da oturan Mustafa Kemal Paşa'ya yakın olduğumuzdon övünürdük. Sağlığında köyümüze sohbet etmeye, ayran icmeye gelirdi. Sonralan yeni Ankaramızın Cankaya tepelerindeki yüksek güzel binalarını seyrederek ovünduk. Ankara şehrinın her yanı astalt iken bizler 50 yıldan beri yağmurda camurda koyümuze gittık geldik. Secimden secime bir iki politıkacıdan gayn uğrayan olmadı. Bir ikı yıl önce köyümüze asfalt yol geldi, sevindık. Köyümüzün etrafında da güzel binalar yopılmaya. bir de şehir kurulmaya başlondı. Adına ORAN şehri dediler. Biz de şehirde oturacağız diye sevınmeye başladık. Meğer şehırds oturmak bıze lâyık görüimezmış. Arazilerimizi birer birer hükümet istimlok etmeye başladı. Gereğıni sorduğumuzda devletın menfaati icin. dediler. Devlete canımız feda olsun dedik, ses cıkarmodık. Sonra gördük ki, devletin bazı bınalan yapılmoya baştandı. Ayrıco istimlak edilecek orazilere bazı bankalar güzel evler yapıp halka satacak dediler. Etrafımız kâmilen Hazine arazısıdir, devletin malıdır neden oralara yapmaz diye şorduğumuzda gecekonducularla uğraşmak zormuş. para verıp almak daha kolaymış dediler. Biz kendi arazımizden başkasmı bilmedik. Duyanz ki. gecekondu oğaları yetişmiş eli silahlı. Etrafımızdaki devletin arazisini parselleyip fakir halka şatarmış. Bizm burolardo gecekondu doha yeni başladılar, toplanan 1520 gecekondu cıkmaz. Cünkü biz kendi arazilerımizle beraber oraları da eker bicerdik. Ama gecekonduculuğun son zamanlarda cok hızlanacağını hissettik. Cünkü biz de ses cıkaramaz olduk. Sonra iştımlâktan devletin bize ödediği paralarla bazı vatandaşlann bızden arazı almak icin odedıklerine baktık. Arada 1015 mişli fark gördük. Sebebini sorduk kanundan. nizamdan bohsettiler, arazi vergilerini az ödemişsinız ondan, dediler. Anlamadığımızdan sustuk. Etrafımız şehır dolu. Başbakanımız Ecevıt ve başka parti başkanianmız, bakanlarımız burada oturduğu icin övünüyoruz. Amma biz halen köylülüz ve rencberiz. Babamızdan gördüğumuzu vapar, eker, bıcer gecımımizi sağlarız. Kazandığımız ne ki vergimiz ne olsun! Eksık ödemışsek sakladığımızdan değil. bılmediğımizdendır. Vergi ödemek icin baba toprağının bir kısmını satmayı icimiz götürmediğindendır. Bunu başımıza kakıp da devletin hakkımızı yiyeceğıni aklımıza bile getırmedık. Hem vergi kaydını yaptırdığımız yıl ile şatın alındığı yıl neyin fiyatı arlmadı ki. Madem kl, babo toprağından oluruz, bari hakkımız yenmeseydi!.. Köyümuzden arazi satonianmız olmuştur. Amma bunlar acil ihtiyactan ve cok az oimuştur. Bunları alanlar sonralan daha yüksek fiyatla satmışlarsa, satarken düşük göstermişlerse bunda bizim sucumuz nedir? Hem 35 kişinin hali bütün bir köye nosıl emsal olur? Hem de bu kimseler gecekondu ağalanndon daha kötü değildirler. Hem bizden istimlak edilen arazilere yopılan binalara baktıkca daha cok üzulduk. Bu ışten anlamayız ama, bizce o binolorı yapmak icin bizim arazileri almaya ve bize uste para ödemeye devletin ne gereği vardı? Cünkü etrafımız Hazine arazisı dolu. Eğer yola yakın diye secivorlarsa biz yolsuzluğa ohştık. Devlet kendi arazisine yolunu yapaydı. Şimdi anlomadığımız taraf şu ki: Devletimiz bizi şehire lâyık mı görmez de elimizden orazilerimizi alır? Gecekonducuları dcha cok mu sever, yoksa ağaiardan mı cekinir? Sayın Ecevit'm köylü anlayışı hem de gözlerinin onundeki köyde bu mudur? Yoksa olanları bılmez mı? Sonuc olarak, devlstırviizın kendi araziıeri varken, bizimkılerı aho. baba toproğınızdan cvırmarnasmı dı'eriz.» Bir gün «Kongreler tarihi» yazılırsa, 2123 ekım gunlerinde duzenlenen AP Kongresi herhal de bu kitobm «koıa mlzah» say falarında yer alacak. Sağcı basının yozdıklarına gelince... biz birkac ornek oktaralım, bu konudaki Korarı okuriarımız versin! TÜRK İŞİN UZMANLIKLARI Bir başka celişkiyl, kendi bitmez tukenmez celişki•inl de Türkİt her zamanki gibi «anlamlı» bir biçimde karar holine getirdi: AP CHP koalisyonu. Bu da DİSK'in tırmanan terör olaylarına karsı işbirliği önerisine yanıtl.. Turkİs yönetimi artık yalnız sendikacılıkta değil, toplumsal sorumluluklorını geçistirmede de uzman bir kurulus oldu... HUKUKİ ŞAPKA... 26 ekim gunlu SABAH'ta Ahmet Güner imzosı lle AP kongresi gerçekçl diyebllecegimiz bir acıdan şoyle değerlendiriliyor: tKendi malını kullan. kampanyası, yıllar sonro geldı, dayanaı harp sanayiine. «Kendi ucoğım kendin yap» bu kampon yanın en tutulam, en sonuncusudur. Şimdi Süleyman Bey, bu na politık bir slogan daha ekledi. «Kendi kongreni kendm yop.» Nitekim yaptı ve bunun nasıl olacağını da ispot etti. Di şıne göre bir hasım buldu. Bu hasmın cok güclu olduğu şeklinde haber yaydı. yayılmasını sağladı ve bu hosmını ortoya Cikartıp cok güclü bir rakip intibaı verdirdi. Süleyman Beyin zekâsı, uzak görüşlülüğü ve hesabiliği düşünülürse bu ihtimaller mümkune dönüşebilir. Sonra, yaptığı tor programı uygulayarak büyük kongreye gelecek delegelerin adeta tek tek tesbitini sağladı. Bazı İMilaltı ve genel merkeze karsı sanılan illerin kongrelerini iptal ettirdi veya secüenlerin delegelik sıfatla rını iptal ettirdi. Tabii bunlar. AP tüzüğünün nukukî şapkası altında cereyan ediyordu. Daha sonra bol bol Genel İdare Kurulu adayı ismınin ortaya atılmasını sağladı. Adaylor arasındaki mücadeleyi dikkatle seyretti. değerlendirmeler yaptı. Yenilenme heveslerini, yenilenmenin şart olduğunu söyleyenleri önlemedi, böylece kimlerln hangi niyetle bu kampanyayı octıklarmı aradı ve buldu. (...) Süleyman Bey, kongreyi kontroluna oldıktan sonra. bu defa genel idare kurulu üyeleri meselesini hallediverdi. İl Başkanlannın butün yenileşme hevesleri kursoklarında kaldı. Kendi kongresıni ken di yapan bir politikacı çalışma arkadaşlannı niye secmesin?» YİNE MHP. MHP! Terör olaylanyla birlikte gectiğimiz hafta yine «n cok anılan od MHP oldu. MHP otomobiliyle kuyumcu soyanlar yakalandı... Silahlorla yakalanan 7 ülkucü. bunlan MHPHilerden aldıklannı söylediler, MHP İskilip 2. Boşkanı 2 tabonca, bir tüfek ve dinamitlerle yakalandı ESKİ HAMAM ESKİ TAS V» aynı gazeteden AP'nin Kongreden kanının pek azını yenilemiş olarak çıkmasını konu alan yazılardan biri: 26 ekim günlü yazısırtda Takin Erer kim) eskl yöneticilerin yeniden •ecilem* yişlerln» üzulürken «Kang> renin «sinel millet» donm»«! kararını da «leştiriyor: «Ben Adalet Partisi'nde "yenileşme" görüşüne hicbir zaman katılmadım. Yönetict kod rolar icinde ve tüzukte günün şartlarına göre değişiklikler her zaman olmuştur. olabilir. Fakat Adolet Partisi hicbir zaman eskimemiştir ki, yenileşsin! (...) Türkiye. tarihinin en zorlu, en güç dönemlerinden birini yaşamaktadır. «Sinei mıllete dön mek» care değildir. Siz. sinel millete dönerseniz yerinize kimlerin gelip oturacakları bellidir. (...) Dokuzuncu Büyük Kongre açılmadan AP'de bazı arkadaşlarımızın feda edilecekleri yolunda haberler cıkmıştı. Bunlann yeniden Genel İdare Kurulunda görev almalannı sevinçle karşıladık. Bazılarının secilmeyişlerine de doğrusu üzüldük. Delegelerin hemen tamamının oyunu alarak AP Genel Başkanlığını 1964'ten bu yana muhafaza etmektekl başarısından ve «Büyük devlet odamı» vosfını korumaktakl liyokatini her zaman her yerde göstermiş bulunmasından dolayı saym Demirel'i bir kere doha gönülden tebrik ederim » «SANATÇI» ÇOCUKLAR! Bu arada fotoğraf cektirmeye ve «silohlı kahramonlık piyeslerı» hazırlamaya meraklı ülkücü genclerin «sanat fotoğrafları» arasında «kızlarla konuşma teşebbüsü anılan» lle birlikte «MHP secim geziler; anılan»nın fotoğrafları da cıktı... HAYDİ ALMANYA'YA! Ama bu «sanat merakiısı» gencliğln kendi durumlorını pek parlok görmediği, ceşitli illerde ust uste ve hızlı bir biçimde yargılanıp cezalara carptırılan ülküdaşlarının akibetine uğramak istemedikleri Federal Almanya'ya siyasai mülteci olarak başvuranların yüks»' sayısından onlaşılıyor... OECD VE İMF'NÎN ANİ TEFTİŞİ... Para konularında ise «dışa bakan gözümuz yins pek sey;rmedt» desek yeridir... Cünkü OECD ve İMF yetktliled Ankara'ya ani bir baskın yapıp «teftiş> görevlerini yerine getirdiler. Ama OECD'nin hizmete özel raporu ylne yüreklerlmlz« pek ferahlık vermedl. Bu kuruluş yetkilileri yine ekonomimiz hakkında pek «umutvar» olmayan yargıları sıraladıktan sonra yeni kredi olanaklarımızın güclüğünden söz ediyorlardı. GERÇEKLEŞEN BİR VAAD... Bu aroda her voadi kuşkuyla karşılamaya alışmış çok büyük bir kitle, memur, emekli, dul v» yetimler ayda ortalama 800 lira dolayındaki zam vaadlnin aynen kesinleşmiş olduğunu gördüler. Şimdi sırada işçi emeklilerl var. DIŞTA BARIŞ «TEŞVİK» ÖDÜLÜ... «VVashington'daki Mısır İsrail barış görüşmsleri iuya düştü. yok yenıden düzeldi. hoyır oimuyor», fllon derken Mtsır Devlet Boşkanı Enver Sedat ve israil Başbokanı Menahem Begln, kişilikleri, yapılan ve gelisimleri acısından oldukca «poradoksaU nitelikte bir «teşvik» ödülü aldılar: Nobel Barış Ödulu... Gerçi Fllistinliler, Red Cephesl, 30 yılı aşan savaşlar boyunca yoşamlarını, yakınlarmı, insanlıklarını yitirenler bu «espr»yi pek hoş karsılamadılar, ama tarihin bu «paradoksiar*. esprileri» bitmez... ŞARAP FIÇILARI Yukarıdaki değerlendirmeyi yapan zatın birkaç ay oncesine değin Demirel'e yakınUgıyla bilinen Son Ha vadis't* yazaığmı gözönune alırsak, konunun icyüzünü daho kolay kavrayabiliriz. Şimdi de «sureti haktan» gorunerek Demirelcilik yapan TERCÜMANda yazılanlara gelelim. Kongre nin başladığı gün (21 ekim) Rauf Tamer şunları yazıyor: «iki şoraptan hangisinin güzel olouğunu merak eden o meşiur zangoçu hatırlamaz mı sınız şimdi? Hani. blrinciyi Ictikten sonra, yüzunu buruştur muş ve ikinciye artık hic bakmamış «Yahu. şunu da bir tadsana..». «Lüzum yok. nasıl olsa, bundan acı olamaz.» Yani? Yani diyeceğim şudur ki. ikinciyi denemeye hic niyeti yoksa AP'nin, kerDmet yüzde yüz birinci tıcıdadır.» Aynı zatın aynı gün çıkan bir başka yazısından: «Bazı cevreler, rviardon beri sakın Kâmran Inon'ı desteklemiş olmasınlar? <...) Bu cüm lenın altını ısrarla ciziyorum: Evet... «AP'ye karşı. başka rruh raklar..» Kimlerdır? Bilemem.. Ama onları kısaca «AP'yi sevmeyenler diye özetlevebilirim. Bunlar. Kâmran inan'ın sırtını sıvazlarlar, bilirim... «Aslansın, bir tanesin, yüru kozonacaksın» derler.. Hatta, «Yenge hanım İsvicreliyse de, artık bizden sayılır. Valde hanım, falan etnik gruba mensupsa ne gam, kabri, gönlümüzde sayılır» diye. büyük moral da verirler.. Amma... Yarın, Genel Başkan seclsin. sokağa cıkıp, teneke calan ve bütün bunları bir ayıpmış gibi sergileyen yine ilk onlar olurlar. Milliyet Cilik ba/rağını toşıyan AP'yi. buradan vurmaya ilk onlar kal karlar..» KAN DEĞİŞİMİ Kongre oncesind» Demirel'in yakın cevresl bile AP'de «kan değişlmlmden, <yenilenme»den söz ediyordu. Sözgellmi 23 ekim gün lü SONHAVADİS'in başyazısındo şu cümleler yer alıyordu: «AP'nin iktidara giden yolda, kendisini yenilemesi gerektiği ve portinin ceşitli kademeterin de taze kana ihtiyac duyulduğu söylenmektedir. Bu. bır acıdan doğrudur. Her kuruluş gibi, siyasî partilerin cağdaş gelişmeye ayak uydurmaları beklenir.» Aynı gazetede Abdulah Uroz da şunları yazıyordu: «Benim gönlüm neyi arzu YENÎ «DENGE» YAKLAŞTI MI? Yakın komşurnuz İran'da ise o belirsiz ic savaş ortamı yerini daha kesin bir savaşa terketmiş gibi görunüyor... Artık kitleler sokağa cıkarken yanlanna silah da almaya başladılar. Yönetim ise henüz kendi terörünü yoğunlaştırmaktan yana. Ama bir yandan da surgündeki muhalefet Hderleriyle «< altından görüşmeleri sürdürmeyi ihmal etmlyor. İran'da uzun süredir beklenen «yeni dengelerim giderek çok yakınlaştığmı savunanlar çoğalıyor... MİLLİ PARTİ OLMUŞ! Son olarak Ergun Gozenln 25 ekim günlü TERCÜMAN'da yazdıklarından birkac cümle aktoralım«Bu bir Başkanlık seçimi değil bir hüviyet secimi idi... Ne zamandır 27 Mayıs fırtınasınm ve teknolojik şartlann pompaladığı «medeniyet rüzgârlarının» tesirindeki AP. osıl yerini ve hüviyetini böylece «tesbtt> etmiş bulundu. AP Batı medeniyetini deği! ve fokat Türk islam medeniyetini secmiş bulun du... DP devrinden beri imar ve sanayileşmeyi ön plana almı$ bir partinin bugünkü geldiği nokta bu bakımdon cok kıymetli ve zengin monolıdır. (...) Kâmron İnan'ın honımını «İşte kanm Müslümon ve Türktür» diye Kongre'ye getirmesi de millî $uurun bu kongrede ne kadar uyanık olduğunun başko bir delilidir. Amma sayın İnon'ın Turk gerceğini. AP gerceğıni hic bilmediği de ortada.. (...) AP bu kongrede $u ruhun etrdfındo ve liderliğinde birleşmış. tom bir mılli parti oimuştur: «Devlet, millet, vatan v» Müşlüman Türkiye yolundo...» POLİTİKLEŞEN BİR SOL... Ötekl yakın kamşumuz Yunanistan ise bir secim sınavından daha gecti. Ve bir önceki seçimde bir türlü uyum sağlayomayan sol partiler bu kez daha politik davranarak Karamanlis'in partisini başta Atina Beledlyesl olmak üzere cok sayıda merkezde ağır yenilgilere uğratmayı başardılar. 9 L Â N O.D.T.Ü Gaziantep Muhendıslik Fakültesi'nde 1978 1979 ders yılına 20 kasım 1978 pazartesi günü başlanacaktır. Eski oğrencılerin kayıtları 15 17 kasım 1978 tarihleri arasında Gaziantep'te yapılacaktır. Duyurulur. O.D.T.Ü REKTÖRLÜĞÜ ÇIN'İN SÜRPRİZLERİ... Çin'de klmin yarın başbakan ya da sürgün olacoğı konusunda Cinlilerln coğunluğu da bir fikir sahibi olmasa gerek... Cünkü Buyük Proleter Kültür Devriml sıraşındo revizyonlstllkle suclanan. kısa bir sure sonra da öldüğü acıklanan eski Devlet Başkanı Liu Şao Şi'nin bu kez de sağ olduğu acıklondı. Gerci bu çok eski komünist Teng Hslao Plng gibi, b'rkac kez gözden düsüp tüm görevlerinden alındıktan sonra tekrar tekror yönetimin en üst kademelerine kadar yükselmeyi başaramadı, ama sağlığını koruması da kendi hesobına bir şans... HEDEF DEV BİR DENİZ GÜCÜ! TÜRK Dü.NA.N.MA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDIMLAKLA BU HEDEFE ULAŞABILIRIZ. Cumhuriyel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle