24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İKİ CUMNURim 8 SUBAT 197Z öy muhtarlanyle birtilrte mahâll* mufctarlanna da aylık bağlanması isi gUnert konıüar arasmdadır. Kamu kuruluşu olarak, muhtarlığın gerekli olup olaaaması açsından. ild tür muhtariığın birbirlnden aynlaıası gerektiği kanısındayız. Eski ve yeni Anayasalanmız» gore, koyleı yöresel bir yönetim birinıi oîarak tüzfcı ktjıliğe sahiptirler. Köyde temsü yetkisi bulunan oaşka bir kamu görevlisi bulunmadığı içia, köy muhtarmın ve danışma organı olar&k da kö? ihtiyar meclisinin gereklilip tartışılam&z. Eoı bakımdan, köy muhtarına ödenek verilmes: zorunlugu ortaya çıkar. Ancak kent ve kHsabâlardaki muhtarlar için durum böyle dsğiidir. K OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Mahalle Muhtarlıkları Prof. Dr. Necip BiLGE Ankara Hukuk Fakültesi nn ve ihtiyar heyetlerinın seçımleriru ft göıev lerını düzenlemiştir. O lamanlar. her maaar.a bi cemâat kuruluşu niteîifinde sayüd.ğırSan, müslüman mahallelerde ımamlar re musluîiıan olrrıayan mahallelerae de papas.»T ti hahamlar Tayar heyeüerinin dogal üyotetı <«yı.r:uşlardır ım.59). 18T6 Kanunu Esasi'si, Belediyeyi Du yönetim birimi olarak benimsediği için (m. 112), aym yıl çıkarılan ilk Belediye Kanununcian sonra, artık mahalleye ve muhtarlıga gerek kalmamış ise de, kanunla açıkça kaîdırılmamış olan mahaüe muhtarlıklan, varhklarını bir süre daha korumuşlarcur. 1913 yüında çıkarılan Idareı Umumiyei Vüâyet Kanunu, mahalle muhtarhklanna ilişkin Nizamname hükümlerini açıkça yurürlükten kaldırmıştır (m. 148). Bununla beraber, çeşitli kanun ve nizamnamelerde mahalle muhtarlarına ilişkin olan görevlerın hangi mercilere dcvredümış olacağı konusunda kanunda bir hüküm bulunmadığı ıçm. mahalle muhtarhk ları ve ihtiyar neyetleri, yasal temeli olmayan bir kurum olarak varlıklannı sürdürmüşlerdir. Hatta 1918 yıhnda bir umumi tahrirat (genelge) ile «Mahalle muhtarlıklaruun teşkiline devam olunması» vilâyetlere büdirilrniştir. Kanunla kaldırıimış bır örgütün, Hükiınıeı genelgesiyle meşruluk kazanamayacağı kuşkıısu2 ise de, kanuna aykırı bu eyiemli durum 1933 yıhna kadar sürmüş ve yenı çıkan kanunlarla muhtarlara yeni görevler verilmiştir. Ancak, daha 1913 yılmda kanunla varhğına son verilmiş oldugu için. kendisine evvelce tamnmış olan görev ve yetkilerın artık yasal dayanağı bulunmayan mahalle muhtarlığı ve ihtiyar hej'eti, 1933 yılında 2295 sayılı kanunla yeniden kaldınlarak, bu acaip ve hukuka aykın duruma son verilmiştir. Bu kanun tasammm gerekçesinde özetle şöyle denilmektedir: «Idari ve mahaUi teşkilâtım ilmi esaslara uydurmuş olan memleketlerde, mahalle Ögretim Üyesl muhtarlıklanna benzer hiçblr teşkflatın bulunmadıgı, muhtarlara ait görevlenn oelediyelerce ifa edilmekte olduğu ve en son ilmi esaslara göre hazınanmış olarak çıkarılmış bulunan Beledıyeler Kanunu ile şehir ve kasabalarımızın mahalli ihtiyaçlarının sağlanması işi belediyelere devredilmış oiduğu İçin. mahalle muhtarliğının kaldırılmEsmda kesin bir zaruret bulunmaktadır.» Sozü edilen 2295 sayüı Kanunun 2. maddesi. muhtarlara e\"velce yüklenmiş olan görevlerin hangi makam ve mercilere devredileceğinin Dir nizamname ile gösterileceğini de belirtmiştir. Kar.ur.da sözü geçen tüzük çıkarılmış ise de, uygulamada bazı aksaklıklar görüldüğli gerekçesiyle 1944 yüında mahalle muhtarlıklan yeniden kunılmuştur. Muhtarlıklan yeniden kuran 4541 sayılı Kanunun Hükümetçe hazırlanan gerekçesi ve TBMM Içişleri Komisyonunun raporu, mahalle muhtarlıklarınm yeniden kuruluşunu. büimsel rıedenlere degil. »Muhtarlık teşkilâtının kaldmlmasından dogan idari boşluğu doldurma» gibi yuvarlak ve beürsiz nedenlere dayamaktadır. Kuruluş bakımmdan sosyal temeli gittıkçe 7ayıflayan ve zamana uydunilamayan manal> muhtarlarının görevleri de giinün koşnlıartrıa göre ayarlanamamış*ır. Gerçekten, mahalle ınjh tarlığını dirilten 4541 sayılı Kanunun gerokçesinde, şehir içinde mahalleyi ayn bir bırim oiarak tasavvur etmenin ve kamu hizmeU«ri arasında «Mahalle hizmeti» diye bir ayınm yapmarun mümkün olmadığı. mahallenin ancak beledi hizmetleri bakımmdan yardımcı kuruluj oldjğıı belirtildiği halde. çeşitli kanıınlaıla muiîtarlara belde hizmetlerine yardımcılıktan başka. genel idare ve zabıta ile ilgili başka bir çok görtvler de yük'.enmiş buîunmaktadır. Bu ?iv;i fcanunlar arasmda özelükle nüfus ve asker'ık mükellefiyeti kanunlan. hayvan hırsızlıgıii'.r, mer.ine. veraset ve intikale, tebliğata, nukuk Tarihsel Gelişim Mahalle, tüzel kişiliğı olan bir yörıetlm b!riml olmadığı gibi, mahalle muhtanmn da raaha':leyi temsil yetkisi yokttır. Mahalieter ve muhtarlıklar, Tiirk kent ve kasabaıannda. bir kapalı ekonomi kurumu olarak oldukca uzun yıllardan beri vardır. Eskiden blr yöretim Birimı niteliğini taşıyan mahalle; okulu, camısı. hamamı, bekçisi, esnalı gibı ogeleriyle bır bütünluk göstenrdi. Belediye örgütünüa nenüz ku rulmamış bulunduğu dönemlerde, îıer nuhalle muhtan mahallenin bütün yöresel gereksinmelerini karşılamaya çahştıktan başka dîvlet hizmetlerinde de Hükumete yarduncı olurdu. Başka bir deyişle, muhtarlar mahaüeye ait işler yanmda, genel yönetime ilişkin işlerie de uğraşırlardı Fakat, zamanla kentıer büyümüş, topUım gereksiıırnelerinin sınırlan çok gânışlâ:nls oldugu için, raahalle muhtarlarının bUtıin Du gereksinmeleri karşılamalan zorlaşmış ve hattâ zamania olanaksızlaşmıştır. Örneğir.. her mahaüe için ayrı bir okul, ayn bir hastane, ayn bir hamara yapürılması; ayrı telefon, aıekınk ve havagazı şebekesi kuruiması düşünülemss Biı gibi ?ereksinmeleri karşüamak için. bogun arttık kent veya kasabanın bir bütün olarak e e ahnması zorurJuğu vardır. Hu zorunluk fceıedıyele ri ortaya çıkarmıştır. Öte yandan, geneı yönerimin taşra örgütünün genişlemesi de, manaüe ve muhtarlıklann önemmi bu açıdan tfa çok araltmıştır. Mem'.ftketimızde mahalle muhtBilıkianıun tarihsol ^ıliçımi şöyle özetlenebilir T<uaimat'an once »eler.eğe dayanan mahalle muhujlıkaar:, Tanzimat döneminde yazılı kuraüara baglanımstır. llk kez 1863 yüında, TeşkiU. VLayat Ni 2smr.snıes: şehir ve kasabalann mahai'tıere ay ı:ldığun ve her mahallenin bir kariye (koy) hilKmünrip oldugunu beiirterek, mahaUeleıe mahtar ve ih* var heyetlerinin seçilmesini ör.göıTnüslür (m.5i. Daha sonra lS69'da çıfc»' İaarei Umumiyei Vilâyat Nizamnamesi de, muhtarla ve cgza yargılamalanna fllfkin kanunlar MTJlabilir. Çeşitli kanunlarda mahalle muntarıamıa yüklenen 300'den lazla görevin yertne getirilmesı sürekli bır büro nizmetine ve sağlam ka yıtlann tutulmasına bağlı bulunmaktadır. Oysa, zamanırün çoğunu kendi özel işlerine ayırmak dunımunda olan muhtarlarm tıiç bir yardur.cı îarı yoktur. Orüarın yaptıkları işleri resmi b:r kayda dayandırmalan da söz konusu değütur Gerçekten bir muhtarın resmi işlerde aranan doğruluk, yoksulîuk veya ikametgâh belg^'.tr'.nı, kendısine başvuran kimsenin özel beyanındar baçka bır kanıta veya resmi nemele dayiıı dıroıgı söylenebilir mi? Uygulamada muhtarlarca verilen veya onaylanan belgelerm gerçeK duruma uyduğuna ınanılmamakla beraber. bunVann eksikligınden öSirü, giinlük ışlerln aksa mad:ğı veya sürüncemede bırakmadığı koıayca savunulabılır mi? Esasen sa'oit bir bürosu bulunmayan, seçim sonuçlarına veya hattâ mohtarın kışısel durumuna göre adresı değişen, giin d<j ancak 12 saatını resmi görevine ayıribılen. okul çagındakı çocuğundan başka ya.dınıcısı bulunmayan bır muhtardan daha fazLan beklenebilir mı? Bunlara ve benzeri sorulara oiunılu yanıt alınamayacağı resmi makam.aıoa da bümdıği halde, gerekli önlemierin aluınıası yo:unda cıddi girişimierde bulunacak yerde, onlart maaşa bağlama yoluna g:dilmesinı siyas^! çıkarlardan başka nedene baglama olanağı vck gibidır. Belediyelerin kurulmasından ve genel yöneümın taşra örgiitünün gehşmesinden soara, çağ dışı kapalı ekonomi döneminın tip:k DIT örneğı oiarak kalan mahalle ve mahalle mun'.ar lıgı hâla bır çok hayall görevlenn ve hayaîi •yetkilerin taşıyıcısı g:bı gözükmektedır. Toplumsal yaşam »elış'ikçe ve kentler büyüdakço. rruhtarlara yüklenen görevler onlarm veter.ek lerini ve olanaklarını aşmaktadır. İlgili seçim Kanununa göre dört vı'.da btr yapılan ve ölüm istila gibı nedenlerle sıK sık yenilenen muhtarhk seçimlerinden ötürü ırulyonlar harcanan mahalle muhtarlanna aynoa bvtceden ödeneü verilmesi, devletin parasal yukünü Oiraz daha arttıracak ve düzenleme rtiçımine göre hesap ışlerinde bır takım aksan^alara yol açacaktır. Kanımızca, mahalle muhtarlıgı ve mtiyar heyeti. bugünkü durumu ile çağı geçmiş biT kvıruluş nıteliğı almıstır. Ya bu kuruluşu, ^unün gereksinmelerine göre yeniden düzenlemek vsya daha iyisi görev ve yetkilerimn tlgili jrgan ve mercilere devrı suretiyle bu örgütü «ıııa men kaldırmak daha urgun olacaktır. Aksı halde, mahalle muhtarlarma aylık baglannıası, iş'.evı kalmamış, çağ dışı duruma düşmüş bir kuruluşu yapay olarak yaşarmak için siyasaı a maçlı bir çaba olarak vorumlanabilir. HALK IKTİDARI? H Bir Müze ve Tarihimiz Prof. Zühtü MÜRiTOĞLU elişkUerle dolu bir ülkeriz. Kolav çözümlenecek işlerirat/i akü almayacak degin ters yupar, arap saçına döndurürüz de, en güç işleri eşine az rastlanır başarıya ulaştırırız. Ornek mi istersiniz'.' Eski Halkevlerlnıiz. (JN£SCO'nun çabalarından bıri olan yeuşmişlerin eğitimi konusunu biz çok önceden halk odaları da kurarak çözümleme yoluna girmişıik. Bugünku tiv&tromuzda büyük payı vardır Halkevlerinin. Ne yazık olmuştur bu özlü kuruluşun kötü politikaya kurban edilmesi. Boyle olumlu kuruluşlardan biri de kuşkusuz Ankara Uaki «Anadolu L'ygariıkları Müzesi» dir. Gtzebildiğim ülkelcrtle benzerini gürmeüim. .Müzemizin özclliği, gorscl açıdan bir tarih kitabı gibi düzenlenmiş olmasıdır. Anadolu'da vontmaUş çağuıaan ilkçağ sonuna dek yaşamış uygarlıkları, kronolojik sıralama İçinde t e genlş çizgUürlyle tânıtir bizlere. Benim gibi, uğraşısı gereği sanat tarihi ile ilgilenen, ama bilgini olmayan kişüere, her ginşinde unuttuklarını tazelemek olanağı sağlar bu müze. Yurdun çeşitli bölgelerini anunsarun: Kaıain, Çatalhöyuk, Alacahöyük, Gordlyon sıralanır yeniden belleğünde. Bir Osmanlı yapısında kurulmuş olan bu müze, yamnda ya da yakınında ek yapüacak yer varsa genişletilse ve oraja Bizans, Selçuk, Bcylikler, Osmanlı yapıtlanndan da örnckler konsa, böylece Anadolu Vygarlıklan Müzesi tamamlanmış olsa ne iyi olurdu. Belki benim bu isteğimi müzeyi düzenleyenler de düşünmüşlerdlr, ama olanak sağlavamamışlardır, onla.r da bu olumlu yapılı yarun bırakmak Urtemezlerdi, sanırnn. Hele bir de Etnografya ve Halk Sanatları Müzesi eklenebilse, Anadolu uygarhklarını görsel açıdan yansıtan eksiksiz bir tarib. kitabı olurdu. Bugünkü ortamds lasanmın gercekleşme olanaksızlığını biiiyorum. Nedense, oturduğumuz topraklardaki eski uygarlıklarm bizimle bir ilişkisi olabileceği gürüşüne pek yanaşmıyoruz. Oysa bir çok yörelerimlzde dört beş bin yUlık bazı töreler, gelenekler süriip gelmektedlr. Söz gelimi, çoğu köylerinüzdc eski Hitit evlerine, plan bakımmdan bir benzerlik olduğu göz çarpar. tek yertn türlU ife yarayacak biçimde kullaıulınası yakın geçmişimizde kentlerde bile vardı. Bütün bunları yok sayan bir tutum içindeyiz. Çoğu aydınlanmız bu toprakların eski geçmişinin tanınması yanlısı da değil, o denli ki, uzun süredir adı Anadolu Uyrarbkları olan mCzeyi TV. Hlüt Müzesi diye tanımlıyor. Biitun geçmişimizi altı yüz yıla sığdırmakla yetiniyorıız. Yıilardıı bir Selçuk ve Beylikler tarihi ararım. Anadolu nun yansını bezemiş bu Türk Müsluman uygarlıkların yapıtlarını daha iji izlemek için, yaşantılanm da öğrenmek isteği doğal değil mi? Tümünü açık seçik belirten Türkçe küçük bir kitap bulamadım. Konuyu bilenlere sorarım, bir SÜrü kitap .ıdl \erirler, işime yarayacağuu sandıklaıım tükeomiştir, bulabildiklerim de belge niteîiğinde ya da çok aynntUıdır. Anadolunun biz ve bizden önceki geçmişini öğrenmek için yabancı dillere mi başvurmak gerekiyor? Lzülerek söyleyim üzerinde yaşadığun toprakların eski uygarlıklarmı yabancı dilden öğrenmek zorunda kalıyorum. Tarih öncesinden MÖ. bin yüların* değin Anadolu geçmişini, Prof. Bahadır Alkım'uı Türkçe yanp Fransızcaya çevrilen ve dış ülkelerde basılan yabancı diıdeki kitabuıdan o.ğrendim. Bu yüz kızartıcı geliyor bana. Binlerce yülık geleneklerin, ktiçük de olsa bir bölümünün süregeldiğini ve benlmsedlğimlzi yok saymak neye yarar, neden bu gerçekltre sırt çevirip tarlhlmizi kısa bir sure içlne sığdırmayı >eğ tutuyoruz. anlamıyonım. Belirli bir çağın ötesindeki yapıtların bizi ilgUendirmedieini söyleyenler, o kısa süreyi de iyi bilmiyor ya da anımsamıyorlar ki. Müsluman Türk toplumıı sekiz yüz yıla yakın bir süre Aııadolu'daki yapıllara el sürmemlşlerdi. Batılılann sömürü azgmlığı. deferli ne varsa stıküp sötürmek glhi kötü ahşkanlıkiarı olmasa ve birde de işi kazançlı bulan açıkjtözler çıkmasa idı, belki bir kaç yapı çünümüze dek kalacaktı. Tarih ve kültür basnazlışrınılan razçpçsek de konuyu fferçekçi bir tutumla ele alsak ve tanıtsak ne iyi olacak. Ben bunun yııkluğundan yakınıyorum. Gecikmiş Kapitalizm, Faşizm « v Ikemizin gün geçtikçe hızla11 nan bir faşist tırmanma hare * * ketine tanık olduğu artık ner kesçe bUınmesı gereken bir geıçektir. Başta ünıver&iteler ve ile rici gençlik olmak üzere pariamento, siyasal partiler, jasın, sendıkalar ve her tiirlü derao^ratık organ ve kuruluşa karşı gırişilen orgütlü ve sıstemiı saJdırılar bu tırmanışın tıpik beürtileri dir. Bunlar, ilk kez i'urtye'de gözlenen olaylar degildir. FaşızITUIİ siyasal bir rejim olarak ueiirdiğı her ülkede, bu rejimı önceieyen dönemde benzeıı gelışme ler olmuştur. Bunun nedeni, faşizmin, bir takım raslantüarm, her ülkeye göre degişen ö«ei durumlaruı degil, belli bir toplıunsal koşulun ürünU olmasıdır. Her siyasal rejim gibi faşozmin içinde lcök saldıgı ve egemenlilc itazandıgı toplumsal yapuun genel ve ayırıcı nitelücleri vardır. Faşizm, en genis anlamda beüi bır toplumsal yapının baglı olduğu genellikler uyannca izledigi dog rultuda yaratümıç bir sapmaaır. Başka bir deyimle, faşizm, tarihsel gellşmenin belli bir aşaınastn da toplumsal akışuı önünü tı^amak, toplumsal gidişin aldığı doğ rultuyu saptırmak amacıyle gırişilmiş bilinçli bir tepki hareketidir. Faşizmin lcarşı olduğu dilzen, ükece demokratik, özgUrlükçü ve kamu yaranna bir dllzendir. Toplumsai geiişme sUrecinde beürmiş saptırıcı bir aşama OÜUI faşiımin özünü kavramak azere onu hazırlayan tarihıel I l l inmek gerekir. Bir siyasal rejim olarak j min kaynaklandıgı toplumsal \e ekonomilc sistem, kapıtalizıadlr. Ancak laşusmi yaratan ko«Ji:ar, klâsik kapitalizm içinde degil, devlet kapıtaliBtu içinde oluşmuştur. Bilmdiği gibi, klasilt kapıtalizm, 15. yüzyılda feodal topiamun çözülnıesiyi» başlayan ve Endüstri Devrımınden geçerek lsi. yüzyüın ikinci y&rıstna kadar *ü ıegelen bir dönemde Batı toplum larında gözlenen bir sistemdir. Bu siire içinde adı geçen toplumiarda birbirtni ialeyen iki dy»s»l rejim egemen olmuştuı. Buniardan binncısi, 18. yüzyılda Endüstrı Devrımine kauar surea mutlai tnonarşidır. Bu aşamada, mutlak srallarda tekeUajen siyasal otorite, bir yandan bağımsız feodal birimleri ösümleyerek ulusai bir likleri kurarken, bir yandan da her turlü koruyucu drüem» O*svurarak ulusai sınıriar içinde ser mayenin hızlı bir geüşme göstermesinı sağlamışlardır. Böylelikle geUşen ücaret sermayesi, toplumun tiim kaynaklarını denetım altına alarak ekonomınin her kesiminde kapitalist üretlm OrırUtlenmesinı gerçekleşUrmisUr. Kapitalizmin İlk birilcim çağı olarak adlandmlan bu dönemde fiderelt etkinleşen sermaye, soıunda Endüstri Devrimiru rapa:ak toplumun egemen gücü olmuştur. Endüstri Devrimiyle kıtle üretimlne ulasan kapitalimn. ulusai sınırlan açmak ve »ruk özgür gelişimi için bir engel say dığı devlet kurallamalarını ortadan kaldırmak üzere siyasal rejimı değiştırmek geregini cluymuştur. Bunun sonucu olarak Ba tı'da 18. jrüıyıldan baîlajmrnK devletin etkinlığini en aza indıren, özel mülkiyet ve kışısel gırişkenlige davalı bir toplum»al ekonomik sistemle, bunun siyasal karşılıgı olan liberal bir '•ejıın gelişürUmiştir. Ancak ekonomik liberalizmie siyasal liberaliKn »• rasındaki çelislti klasik kapittliımin biçim değiştirmesine yol açmısur. Elconomik iiberalizm, toplumda derin sınıt aynnüan ve köklü ekonomik sarsmtılar va ratırken, siyasal liberalian, her insanın doguştan eşit ve örjrür olduğu ideolojisiyle rorunlu olaraic oy hakkının yBygmlasmasına ve geniş halk kitlelerinin slyasaı yönetime katılmasına olanaK s?Slamıştır. örırür rekabet ortam: ıçinde ko»ulları jnderek zorlasarı çalıın halk krsımler.nden *t\et Muzaffer SENCER ekonomik ve toplumsal talepler ve işçi sınıfmın örgütlü eylemiyle klâsik kapitalizm biçim değıştirmek zorunda kalmıştır. Halkın giderek artan talepleri karşısında devlet 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak ekonomik ve toplumsal gidişe etkin bir biçimde kanşarak sistemi önce korumakla birlikte tclasık kapitalizmin temel ilkelerinde ka mu yaranna önemli kısıtlamalara gitmiştir. Ulusai ekonominin uluslararası pazarlara açümasıyla kolaylaşan bu geiişme, gelenek sel kapitalizmin devlet kapıtalizmme donüşrnesiyle sonuv:.]hmıs tır. Böylece, çeşitli halk kesimla rinin toplumsal hak ve özgürlüslerini giderek kazanmasıyla, nalk oyunun bir ölçüde siyasal iktida ra agırlığını koyduğu demokrati'i bir rejime varümıstır. Ancak Batı toplumlannın tlpik gelişmesini yansıtan bu sürecı, her Batı, toplumu aynı hızla ve zamandaş olarak izlememiştir. Başka bir deyimle, bazı Batı to? lumları bu geiişme sürecine geç ayak uydurmuştur. Başta Alman ya ve îtalya olmak üzere bazı top lumlar, özel tarihsei neüenlerdsn ötürii îeodal yapılannı urun süre koruyarak kapitalizm ve ulusai birlige ulaşmakta gecikmişler dir. Örnegin ilk îtalyan Parlamen tosu 1861'de toplanabilmiş, İtalyan Birliğinin tamamlanmasıysa 1870'i bulmuştur. Öte yandan, çe şitli Alman prensliklerinin Prusya'nın önderliğinde tek bir devlct biçiminde birleşmeleri ancak 1871'de gerçekleşebilmiştir. Ekonomik ve ulusai birliği En düstri Devrimi çağında yakalayan bu toplumlarda, kapitalizm sorumsuz ve kayıtsız bir geiişme yolunda önemli engellerle karşılaşmıştır. Klasik kapitalizmden gelen toplumlarda, sermaye suıır sız bir özgürlük ve ayrıcahk içinde gelişip güçlenmişken gecikmiş kapitalizm çeşitli kurallama ve kısıtlamalarla karşılaşmıştır. Bu toplumlarda işçi sınılı ve öteki halk kesımlerinin, uluslararası düzeyde kazanılmış hak ve özgür lükler için verdikleri savaşım, devletin bu yolda önemli bazı girişimlerde bulunmasına yol açmıştır. Örneğin Almanya'da henüı kapitalizrain dizginsiz bir geiişme özlemı içinde bulunduğu bir dönemde, Bismarck"ın toplumsal reform uygulamalan, kuş kusuz sermayenin çıkarlanna aykırı düşmüştür. Öte yandan, bu gecikmiş kapitalizm, dışta da, Endüstri Devriminde önceliği aia rak uluslararası pasarlan aralarında paylaşmış olan öteki emperyalist ülkelerle yanşmak zorunda kalmıştır. Endüstri Devrimiyîe birlikte, ulusal birliğini sağlayan ülkelerde, kapitalizm, ülke içinde özgür gelişmesine engel saydıgı demoıcratik güçleri ezmek, ülke dışında sömürgecilik vmnşuıa katılmak üzere toplumun tüm kaynaklarını denetimine almak ve bunlan ken di çıkarlan için boğna» bir ulusal ideolojiyle harekete geçirmek istemiştir. İşte, ulusai kapitalizmin iç ve dış engeuerini ortadan kaldırmak üzere başvurduğu siya sal rejimin adı faşizmdir. Görüldügü gibi fasiznt, toplumsal gelisme yasalanna karsı bir direnme hareketi, tarihin tekerle ğini raymdan çıkarma çabasıdır. Toplumsal gellşmenln kritik bir noktasında, demokratik gtiçlenn yeterince sahıp çıkamadığı bu gelişmeye karşı sermayenin umu;suz ve acımasız tepkisidir. Ancak 20. yiizyılm 2. çeyreğinde gecikmiş Batı kapitalizminm yarattıgı bu siyasal rejim, yapısı gereği uzun ömürlü olamamıştır. Sürekli bir düzen değil, bır ara rejim niteliği taşıyan faşizm, gerek içten, gerekse dıştan golen demokratik direnmelerle kısa Dir sürede yıkılrmştır. Ancak güçlü Batı kapitalizminin bile uzun süre yaşatamadığı bu rejim, günümüzde • aynı kntik koşuilar içinde bulurıan azge lişmiş veya gelişmekte olan ulkelere ihraç edihniştir. Tarihsel nedenlerden Ötürii Batıyla aynı geliçme sürecini izlemiyerek geleneksel yapılannı günümüze kadar koruj"an bu toplumlar, klasik bir kapitalist gelişmeye tanık olmadığı gibi, tam bir ulusai birlikten de yoksun kalmıştır. Bu toplumlardan Batıyla butünleşerek kapitalist kalkınma modelini seçenlerde, azgelişmiş kapitalist iliş küer giderek yaygınlaîmaya, siste me egemen olmaya başlamıştır. Böylelikle, çağımızda yeni bir gecikmiş kapitalizm biçlml belirmiş tir. Bu gecikmiş kapitalizm, Batı'nın bugünkU siyasal rejimi olan demokrasi içinde sosyal dev let ve hukuk devleti kurum ve uygulamalannı kayıtsız kuralsız bir geiişme yolunda önemli bir engel saymaktadır. Yine demokratik bir Tejlmde, kapitalizro kamu yaranna aykırı bir büyüme göstertrken, ekonomik güçlükler ve toplumsal so^i"'" p'tında ezilen halk kesimlerinin temsilcilerine siyasal iktidan kaptırma ris kiyle karşı karşıj'adır. İşte bu toplumlarda, tüm olanakları kendi çıkarlan doğrultusunda selerber etmek isteyen »ermaye, hallc muhalefetinin kendisi için ciddi bir engel niteliği kazanması halinde, ilkel kisiüğiyle faşist Oır rejimin öznel ve nesnel koşnllarını haztriamaktadır. Özellikle 1950'lerden sonra hızlı bir kapitalist gelişmeyo sahne olan Türkiye. bugiin. sermayenin önemli engellerle karşılaşmasından ötürti tehlikell bir fasist tırmanmaya tanık olmaktadır. Bu koşullar karşısında, tüm demokratik gUçlerin göreri, gtiçbirlifi içinde, toplumsal gidişl saptırma yı amaçlayan bu çabalan boşa çıkarmaktır. Ç alk Türkülerini sever misiniz? Sanırım çoğumuz bu soruya olumlu yanıt verecektir. Ya halk nakışlarını? Halk oyunlarını? Halk derişlerini? Kuşkusuz bunlan da çok severiz. Hslkımızı severiz. Salt biz değil, Sülcyman Demirel ve yandaşlan da hem halkımtn çok scver, hem halk türkülerini ve oyunlarını çok sever. Ama bir soralım bakalım: Süleyman Bey. halk iktidannı .«ever nıîsiniz? Anıanjn, çok tehlikelidir'. Evet, bizim egemenler sevmeye gelince pek severler halkımızı; halk arasmda arasıra ba.edaş kurup oturmak, sohbet etmek. halk oyunlarını seyretmek, türkülerini söy lemek ve halkın oylarını almaU konusunda hiçbir duraksamaları yoktur. Ama iş burada biter. Söz gelimi Bülent Ecevit «halk iktidannı kuracagı?» devince kıyamet kopar. Neden? Kötü birşey mi lıalk iktidan? Halkın türküsü iyi, oyunlan iyi. oylan i>1: neden iktidarı kötü olsun? Ecevit «halk iktidan kuraeağıa dedikçe neden gürültü kopuyor? Demirel neden hemen öne atılıp bu sözleri yanıtlamak zorunluğunu duyuyor? Birkaç gün önce Süleyman Bey, bu konudaki fikirlerini yineledi: « Türkiyedeki iktidar mület iktidandır. Iktidar, halk iktidan olamaz.» Demirel'in yandaşlan bu konujiı öteden beri islerler; halk iktidan ancak sosyalist ülkelerde olurmuş. bizde haldmiyet milletinmiş, halk iktidannı istemek komünistlikmiş... Acaba öyle mi? • Önce kafalarda oluşturulmak istenen bir sanıyı yıkmak gerekiyor. Halk iktidan deyimi, yainız halk cumhuriretleri deııcn sosyalist ülkelerde feçerli bir söz degildir. Bunn kanıtlamak ivin anavasalara bir göz atmak gerek. Gerçi bazı ülkelerin anayasalannda çafdışı zıpırlıklara raslamak olasıdir. Vç yıl önce bir askeri darbeyle yıkılan llaile Selasiye'nin Habeşistanında 19ai Anayasası şöyle buyuruyordu: « Habeşistan ülkesi bir uçtan bir uca Majcste İmparatorun yönetimi altındadırj» Bir avuç beyazııı milyonlarca zenciyi yöııettiği Güııey Afrika Bîrliğinin 1925 tarihli Anayasasında l'inci madde: « Güney Ardka Birliği herşeye kadir Tannnın egemenlik ve rehberliğini onaylar.» Bazı Anayasalarda (Hollanda ve Ispanya gibi) egemenliğin kaynağı bclirtilmemiştir. Ne var ki çoğu çağdaş Anayasa'da bu kaynak. ya halktır, ya ulustur. Çin Halk Cumhu riyeti Anayasası 3"üncü maddesi «Çin Halk Cumhuriyetinde hütün iktidar halka aittir» diye yarar. Çoçu sosyalist ülkede aynı ilke »eçerlidir. Bunlardan birkaç örnek görelim: Çekoslovakya AnayaSESi (1946) Madde 1 Devlet içerisindr bütün egemenüğin tek kajnaçıru halk oluşturur. Arnavutluk Anayasası (1946) Madde 1 Arnavutluk bütün kudretin halluan doğduğu ve halka ait olduğu halkçı bir cumhuriyettir. Bulgaristan Anayasası (1947) Madde 2 Bulgaristan halkçı cnmhuriyetinde bütün hakimiyet halktan doğar ve halka aittir. Eh, durum böyle oldu mu, Sayın Ecevit'in «halk iktidarmı kuracağız» demesi tepki uyandırmaz mı? \ma bir de «Hür Dünya» ülkelerinin Anavasalarına bakalım: Federaİ Almanya (1949» Madde 20 Tüm iktidar halktan olıışur. Dominik Cumhuriycti (1943) Madde 12 Tek egemen halktır. Endonezya (1950) Madde 1 Endonezya Cumhnriyetinin eçenıen gücü halktır. Filipinler (I!t3j) Madde t Ezemenlik halktadır ve bütün hukümft otoritesi halktan dnğar. Brezilya (1946) Madde l Bütün hâkimiyet halktan doğar ve onun adına kııllanılır. Îtalya (194") Madde 1 ERemenlik halkındır. Lüksemburg (18€8) Madde 2 Egemenlik kaynağı halkUr. Fransa (1946) Madde 2 Fransa Cumhuriyeti halk tarafından, halk için, halk hükümetidlr. (Madde 3) Milli egemenlik Fransız halkina aittir. • örnekltr çoğaltılabilir. Goriildüjü fibi çoğu «Hör Dün ya» ülkesinde Anayasa'ya göre halkın iktidarı söz konusu. Drmek ki «halkın iktidarı» sözü komünist slORaru değil mis. Bir mim koyalım buraya; ve konuvu yarın da sürdürelim. Halkın türkülerini, oyıınlaruu ve oylarını sevip halkın lktidınnı sevraiyeıüere birkaç ç«t iâfunu daha v«r; . anlatır mısınız ? Öncellkte y»n yazmayı seviyorsunuz. Anlatımınız yalın. Ancak kifilik taşıyor. Çevrenlze bakmayı, görmeyl ve gttzlemlerlnizi topluluklara aktarmayı beceriyorsunuz. Liitfen bize bir hikaye anlatır mısınız ? Siz seçin n« tnlttacağınızı, ancak kısa olsun, bir dakttlo styfası kadar. Alçık gttnullil, kummsuz bir rekla» ajansıyız. Aslında bizi tanırsınız da. Yaptıklarıınızı görüyoraunuz. Umarız begendiniz. Yazılannızı bekliyomz. G«lin,yızarlarımızdan blri de siz olan. PK 89 Beyogiulr,tanb( (Cumhuriyet: Gazetesi'nin SEÇiMLERE GiDERKEN VEFATLAR İÇİN KıymeUl hocalar v« dus harüardan tnütesekJfll eeoaza merasim eöbtmis Dir t * letonla etnrtnızdedlr. Gaz» te Uinı ve umum muamelât için »yn bir ticret alıtv maz. Cenaze lşlertrü ljietm»miz deruht« eder a a srUnl»lerinizl Daylasıns. 1977'NİN TEMEL KONUSU 141 142 HALiT ÇELENK'in ESKİ AHKA YAYINLARI DA&ITIM: TEKİN YANNEVİ; GEDA; CEM MAY BİZ MİNE VE METİN S öN M EZSOV Oğıumuzun doğumunu aMraöa ve dostianmıza mujdeleriz. 4ŞUBAT1977 İSTANBUL ISUM CHAIE $m ItU «0ISS4 4? 20 M OZGURLUK dilekçesini jmzalayın Cumhuriyet 1300 NOT» BütüD isletmeye ait olmak ürer» yurt tçi ve yurt dısından yurda cenaze naJcU yapılır. Günün ber saatinde emrtnlz<l«dir. (Cumhuriyet: 1304) • • » • » • • • • • • • •• •• • • • • • Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs îşletme Müessesesi Genel Müdürlüğünden (E.G.O.) 1 Kurulusumuzoa, 35 kalem çeşitli boya ve t«ya malremesi önerge alma sureüyle satm alınacaktır. 2 llgililer hazırlayacaklan önergelerinı 23.75u. TL. geçici güvence Ue birükte 14İ.19T7 günü saat 17.30a dek Kuruluşumuz Yan işleri Müdürlüğüne vereceklerdir. 3 Eu işle Ugili listeler Kuruluşumuz Ticaret MüdürlUgünden ücretsiz alınabilir. 4 Güvence verilmeyen önergeler değerlendirtlmeyecektir. 5 Kuruluşumuz lsterse kısmî sipariş yapabüır 6 Her türlü gecikmeler ile telgrafla yapılacak önergeler kabul edilmez. 7 Kuruluşuırıuz 24B0 sayılı yasaya baglı degıldir. (Sa«ın 10945) • 1203 Türk Ressamlarına Duyuru Istanbul Arkeoloji Müzelerini Sevenler Dern»ği Birleşik Amerika'da FÎladelfıya Sanat Müzesinde Çağdaş Türk Resim Sanatını tanıtacak hir <;ergi düzenlenrri'?sini sağlamıştır. Yapıtlar 20 şubat 1977 pazar saat 17'ye kadar Müzeyp teslim edilecektir. (Cumhuriyet: FRANSIZCA « stnsbcniTg ünivftraitesl • tnezutıu bayan ötretmen «• J raıından Kadıköy yaKasinda • oturan Ogrencüere Pransuca w • ders »ertllr. TEL: S«B9«
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle