19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
o ÖB r CUMHURİYH 7 JÜMT 977 F'c'feiE^lE irAVJlET." . < i ÜLfcE SAM YELÎ YAzan: Mehmet SELÂHATTiN .42 Ne anasına bu konuyu açabiliyor, ne de ara sıra evlerine gelen komsu kızlardan bir şey sorabiliyordu. Semt kalabahklaştıkça, komşulardan bir iki kuia arkadaşlık kurabilmişti. Içierinde, sakacı, belkı yüz kilo gelen Ümran isimlı kızla can ciğerdi. Şen, şakrak bir kızdı Ümran. Kahkahalan bir sokak ötetien duyuluyordu. Erkeklere sit konulardan müthiş hoslanır, edebsizce fıkralar arüatarak arkadaşlannı katılta katılta gülöurürdü. Utandırdı bu konusmalardan Nilüfer. Acaba ona sorsam mı, diyordu içinden. Sonra, sırrını saklayamayacagını düşünerek vaz geçiyordu bu ısteğinden. «Bir diiine düşersem benl bir parmak bal eder valla.» diyordu. Bir kaç sefer sataşmıştı Nilüfere zaten. Talihlisin vallahi, demişti. Güzel yaratmış Allah senl. Baksana kahveler, tammadık adamlarla dolup boşalıyor. Nasıl yani. demişti Nilttfer anlamazlıktan. Nasıl olacak, seni gören kalbinden vuruluyor kardeş. Kırr.seye yuz verdiğın yok ki. Adamlar, kukumav kusu gibı, kahvede oturuyor oturuyor, sonra ümitlerini kesip kayboluverıyorlar. Canım kahvede herkes oturur onlardan bana ne? Öyle değil cicim. Öyle değil. Ben seni takip eden yabancılardan söz edijorum. Onlara ben mi dıyorum, gelsınler diye? Desen de demesen de geliyorlar ışte. Güzelsin. O kadar kapalı yaşıyorsun ki korkarım bu gidişle evde kalacaksın. Ne yapayım yani? Gidip de adamlara, «Beni alın mı» dıyeyim? Yok canım, ona lüzum yok. Biraz ümit ver. yetişir. Nasıl iimit? Canım perdeyi aralayıp, şöyle küçük bir gülüş veriver. Gün geçmez, ihtıyar bir ana gelip de seni oğluna ıstemezse bıleklerimi kesenm. Hadi sen de. Ben öyle şeyler yapamam. Yapamazsan benim gibi evde pineklersin böyle. Bana da dertti sanki. Ahhh, ben senin gibi gtizel olsaydım... Cevap vermemışti buna Nilüfer fakat, gece düşünmüştü. ürr.ran hakUjrdı. Şimdiye kadar gelenlerden hıç bırine ümit vermemişti. Önce. hoşlandığı biri yoktu aralannda. Sonra, nasü ümit verilır bılrmyordu. Bilse bile torbiyesi buna engeldi. Ümran öğretmişti nasıl ümit verileceğini şımdi ona. «Kaptan gelirse ona gülüvereceğim işte.» diye kendine sbz vermışti. Genç adamı, aklından çıkaramıyordu. Fidan boyluydu. Alf.n sarısı saçlanyla yabancüan ar.dırıyordu. Bakışlan anlamlı, davranışları efendıceydi. Nilüfer'i çok beğendiğinı hıssettirmişti, gözlerinin içiyle. Uzun müddet bakamaınıştı bu gözlere, sınemada. Sonra, peşlerine takılmıştı. Günlerce kahveye gelmış, ötekiler gibi, ümidini kesince çekip gıtmişti. «Ufff» dedi. .Benimkisi de hayat mı? Bütün gün yat yat, kırk yılda bir defa iki kızla konuş, yahut ananın peşine takıl sinemaya git. Kimbilir dünyada ne güzel şeyler vardı.> Bunları sinemada görüyordu. Evlenınce alabildiğıne yaşayacaktı. Kap'an onu da gemuine alır, uzun Avrupa gezilerine götürürdü. Ne güzel yerler vardı dünyada. Evde kaldıkça bunlann hıç bırinı göremeyecek, yaşayamayacakn. Babası, kardeşleri, anası kendısini çok seviyorlardı ama, onun istediklerıni veremezlerdi ki. Dünyayı sevdiği erkekle beraber olunca görecekti. «Acaba seviyor muyum onu?. dedi içinden. Kim olduğur.u bile bılmiyordu. 1yi miydi. kötü müydü? «İmkânı yok o bakışlann sahibi kötü olamaz.. diye geçirdi. Üzerine titreyecek, prensesler gibı yaşatacaktı onu. Sıkılmıştı artık baba evınden. Kendisinin de bir yuvası olsun istiyordu. Bütün dertlerinın tükeneceğinı, hastalığının da bir daha gelmemek üzere lyileşecegine inanıyordu sevdigi adamın yanmda. Babasınm epeydir yüzü gülmüyordu. Sıkıntılannı açığa vurmuyorsa da ev halkı gibi, babasının halini o da seziyordu. •Ne oldu babamıza? Eskiden böyle değildı.» diyordu kendi kendine. Kocaman kız olmasına rağmen. kendısini sevip kokluyor, yanında saatlerce uzanıyordu. Ama, bunu zorla yaptığı belli oluyordu. Kaç dela gızlice ağlarken görmüstü babasını. Bilhassa radyoda hüzünlu bir şarkı çalınırken. SinirH de bir adam olmuştu. Çabucak parlıyordu. En ufak bir gürültüye tahamrnülü kalmamıştı. Içli bir adamdı babaları ama. her şeylerinln bu kadar iyi gittiği bir dönemde niçin bu kadar hassas ve smirli olmuştu? «tlk darbeyi hastalandığımda yedi. Sonra anası öldü.» Baska ne etkiliyebiiirdı koca adamı'' Babasmı o kadar yaşlı görüyordu ki, onun da bir ruhu olabileceğini, pekalâ bir kadmı sevebilecegtai aklının ucuna bile getirmiyordu. Carundan çok sevdiği çoeukları varken... Zaten evde kımse böyle bir ihtimalin var olacağını bir an için bile olsun düşünmemişti o güne kadar. Reyhan, belki Şeyhle olan igrenç ılişkimı duydu da ondan ızdırap çekiyor, diya zaman zaman düşünürdü. Fahri, çocuklannın hatırı için yapılrnış böyle bir hatayı affetmese bile sabırla karşılayabilecek yaratüıstaydı. Kocasının bütün davranıslannı izler, o işi bilıp bilmediğini anlamaya gayret eder fakat, hiç bir sonuç alamazdı çabasından. Neydi bu adamın derdi öyleyse yarabbi? Fahri'yse, iç dünyasmda Belmayı yaşatıyor, şimdi onun bir baskasmın kadını oldugunu düşünerek elem duyuyordu. Kalb;nde açılan yara için için kanıyordu. Yatasa uzanıp da düsüncelenyle başbaşa kaldığında. onu ılk nası! Kördüğjnü. ki2in kendisiyle ilgılenisini, hoşlandığını hıç çekinmeden sövleyiîinl, bulustuklan günleri, sıcak kollannı bo\Tijna dalayişmı. dünyada hiç bir kadmdan almadığı hazzı bu kolların dolanışında buldugunıı. nikâh günündeki ezilmış, bitmiş halmi en ınce ayrınrılarma kadar hatırlıyor. onları tek.rar vaşıyor, duygjlanarak sess:z göz yaşları döküyordu. Bazen. pazar günleri yalnız basına çıkar, sokaklarda uzun müddet dolaştıktan sonra, kızla sık sık bulustuklan pastahaneye side'dı. Sankı eski sün'erini yeniden orada bulacakmıs hiss:yle. İçınde %\ı\\ bir ümit. camın karçısma oturur, sanki Belma'nın gelmçsmi beklerdi. Kaç kere. siyafı saçları omuzuna kadar dökülmüs ince vücutlu. seke seke uzaklaşan bir kadır.ı Belmaya benzetmış. kalkıp peşinden gitmişti. Kosa koşa yü.'ürdü. yetıçebılmek ıçin. Kadır.f j'aklaşıp Belma olmadığmı anlaymca. sıkıntısı büsbütun artar, ^erser: serseri sokaklarda dolaşırdı geç vakitlere kadar. SevdıŞi :n«!jının şımdı bir bnşkasının kollannda olduğu düşuncesıyle şataâa kadar uyuyamadığı secelerı pek çoktu. Bir gece. sabaha karşı, korkunç b'.r bayşmhk hissiyle uyandı. Sanki dünya ayafının altmdan kayıyor gıbiydi. Mifdesi bulanıyor. kusmamak için kendini zor tutuyordu. Kalbi bir tuhaf çarpıyordu. N'efes alamıyordu. Tamam. dedi. Kalbımız de hastalandı besbellı. Ru düşünceyie büsbütün korktu. Ayaklan korkudan blrbirl ne vuruyor. dişleri tıkırdıyordu. Bir an için öleceğini zannetti.. Reyhan, yarunda horlayarak uyuyordu. Bir müddet onu uyandırıp uvandırmamakta tereddüt etti. Sonunda ölüm korkusu güçlü çı'^mif, kansını dürtmüştü: Kalk Rpyhan. bana bir şeyler oluyor. v Knrku la fırlnrrıştı kadm yerinden. Kalkıp elektrik dügmesıni çevirdi. Reng: kül gibij'dl Fahrinm. Yattıgı yerde tıtriyordu. Bir doktor. dedi Fahri güçlukle. Galiba ölüyorunr. Ne var? Ne olurorsun? Kalbim. Rızayı uyandıı. Bir doktor ge^iTsın. CUEVAMl VAB» Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAL sözlenni sultana olduğu gibi çe» vırdı. Filler sultanı öfkeyle sağ ayağını yere vurdu, apak teni kızgın lıktan kıpkırmızı kesildi, uzun dışlenni çatır çatır gıcırdattı: «Ben mi, filler mi saldırdı size° Deli misin sen, demirci? Fıl ulusu hiç bır ulusa, hiç bir zaman saldırmaz. Fil ulusu banşçıdır, çalışkandır, yiğittir. Nıçin ne demeye saldırsın durup du rurken kanncalar ülkesine? Şunu böylece bilesin ki demirciler başı, bizler, filler. yalnız kendimizi savunuruz. Sen acıdan. aya ğının kopmasından dolayı fillere yüklüyorsun saldınyı. Şu karşıda gördüğümüz yıkını, toz duman bizim degil, sizlerin, karıncalann saldınsıdır. Bunu bütün dünya böyle biliyor. tlk saldırı kanncalardan geldi. siz, sh, «i« kanncalar bızim evlerimizi, şehirlerimizi başımıza yıktmız. iş te bunun karsılığını da aldımz. Evet, ve de evet aldmız. Barışcı füleri kızdırdınız. Filler de kızınca işte gördünüz olanı biteni. Siz kendinize, çoğunluğunuza çok gü vendiniz de saldırdınız filler ulkesme. Siz bırleşmiş yaratıklar yasasını toptan çignediniz. Filler azlık, sizler çokluksunuz. Ama bilmeliydiniz ki haklı aeınlık, haksız çogunluktan daha güçltldUr.» Filler sulUnı durdu. sohık aldı. hortumunu saja sola kıvudıktan sonra: «Siz,» dedi. «filler Ülkesine sal dırmakla büyük bir yanhş yaptımz. Cezaruzı da ışte en ağır bır biçimde gördünüz.» Kırmızı sakalm, öteki kannca ların dilleri tutulmus. bir tek soz cük bile söyleyemıyorlardı. Arada sırada ağızlanndan, «biz mı, biz mi saldırdık fillere. biz mi?» sözleri dökülüyordu, o kadar. Agzı kurumuş kırmızı sakalın sonunda dili açıldr. • O kocaman. tann kadar büyük fillere bız kanncalar nasıl saldınrız, sultanımız?» «Siz çogunlufunuza güvenerek saldırdınız fillere, saldırdınız.» «Saldırmadık.» «Ne» diye gürledi filler sultanı. «Bir de, bir de sötlerine karşı çıkıyor! CTukepez. at şunlan sırtmdan ayağımm altına .» • Aman sultanım.» diye yalvardı ulukepez. «aman sultanım yanhş anlasıldı. Onlar baska bir sev söylediler » Filler sultanı İşte böylec« arka ayaklan üstüne dikilerek, on ayakiannı açıp hortumunu uzatarak konustu. kanncalara '«arçv f:ll3rini yüreklendirip, onlara karşı heı filin içinde forsua öç ateşini yaktı. Ve hüdhüdler ba*ı kılavuzluğunda beş yüz QI, beş yüz ölüm devi, beş yüz hışım, beş yüz keskin balta gibi parlayarak karıncalar kentine indiler. Mübala?a cenk olundu. Kırmıa. kara. sarıca, ath kanncalar fUlerin ayaklan altında ülkeleriyle. kentleriyle birlikte yerle yeksan olun dular. Mübalâja cenk olundu, sözünün kapsamını da asan bir savaş. füUk tarihine geçü. Ve fıl savas tarihinin en büyük destam yazıldı. Bir anda feryadU JCiganlar ayyuka çıktı. B'.r anda kanncalar ülkesinın üstünü bir ölüm, bir yıkım dumanı örttü. Gün ortasında tozdan dumandan göz gözü görmez oldu. Gün kavuşurken aksama. ülkelerdekı karıncalann payısı yarı yanya üımişti. Karıncalarm kaçanı kurtulmus, kaç&mavanları ezilnuşti. Filler sultanı uzakta durmuj savaş alanıru seyreylıyor, konurlu konurlu fülerin verdikleri savaşa bakıyordu. Karınca ülkelerınm üstündeki toz duman da gittikçe yogunlaşıyordu. Sultan hüdhüdler öaşını çağırtü: «Ne oldu, şu göziiken yerler karmca ülkelenyse. bu görduklerim dogruj"sa bütün ülkeler y?r le bir oldu. Bunlar daha neden elaman demiyorlar, işte buna şaşıyorum» dedi. yüzünde bir ürkünç, bir kortaı belirdi. «Aman sultarıım». dedi ulukepez, «aman sultanım, eleman na demek, egil de bak, binlerce karınca savaş basladığından bu yar.a, daha savaş başlamadan bile. bınlerce karınca onian bagıslamam ıçm kendılerını senin avaklarınm dibine attılar... Eğil de bak.» «Goremıyorum», dedi filler sultanı. «Onlar çok küçücükler» dedi ulukepez. «İğne ucu kadarcıktır her binii. B;r iu oilan bu kadar uzaktan hiç göremez.» «Peki. seslerini de duyrnadım,» ded: ı'iller sultanı. «Sesleri inceciktım, dsdi ulukepez. nlyi duymadın onların sesını. Bir duysaydın, acırdm onlara... Bir ağiıyor, bir yalvarıyorlar kı, amanallah, yiırefi olan dayananıa7dı. ben bir kuşken bile, dünyar.m üstünde, dışmda yaşa;,an bir yaratıkken bile onların ağıtlanna ben bile dayanamadım, acıdan yüregım paramparça oldu. Sen hıç, sen hiç dayanamazdın sultanım. sen hıç! I5İ ki duymadm onların ıeryadü figanlarını... Fil askerL?r de duymuyor onların agıtlarını gormüyorlar, akan kanlannı kopan kellelerinı .. lyi ki görmüyorlar da savaşı böyle acımasız sürdürebilıyorlar. Bak şu göge, bak benim kuşlarıma sultanım, hiç birisi kanncalar ülkesirün üstünde uçu yorlar mı? Karıncalann bu hahne, kenüermin bu yıkımına can dayanır mı. yürek olan yürek dayanır mı?» «Dayanmaz,. dedi sultan. «îyı ki görmüyor, duymuyoruz.» 'Bütün yaratıklar duysaydı savaş çığlıklarmı bu dünyada savaş olmazdı 5I «Zaten bütün yaratıklar görselerdi, duysalardı savaşı, bütün yaratıklar duyabılselerdı savaş çığlıklarını bu dünyada savaş olamazdı. Savaşın igrrençlifi bilinmeyen bir şeydir de... Savaşın kötülügü saklanan bir şeydir de, yaratıklar onun için kabul edebiliyorlar savaşı.» • Kanatlanna al getir de kannraları. göreyim onları,» dedi sultan. «Konusayım onlaria. Yazık oldu, tekmil ülkelerin kentlerıni yıkıp yerle bir etmemız iyi olmadı.» dı, ilenmeyi. çığhklan kesip se\Tnç sesleri çıkardılar: «Dar günümüzde sen bıze, ımdadımıza iyi ulaştm, sen üstelık de fıl dili bilirsın, bizi sultana ulaştırmanın bir umarını bul,. dedıler. Ulukepez de: • Ben de ışte bunun ıçin gsldim sızin yanınıza,» dedi. «Sızı sultana götürecegira. Sızı sultan istedi. Bınin kanatlanma.» Önce kırmızı sakallı karınra bindı ulukepezin kanadına. Onun ardından da ötekıler, karıncaların ilerı gelenleri perperman doluştular hüdhüdün sırtına, /tanatlanna. Desen: Ömür BALCIOĞLU da demirciler sultanı olurmuş. Di yor ki, filler demirci dükkânını onun basına yıkmışlar az önce, sag a\Tiğı duvaruı altında kalmış da kopmuş.» sul*anı. «All*h Allah. bu ne biçım ış, bunlar ne biçım yaratıklarmış kı her birisi dünyayı sırtmda taşıyormuş bunların? Dognı mu?» «Doğru,» dedi ulukepez, «Her bir kannca bir dünyayı. bir tıli büe sırtında taşıyabilir.» «Seslerini de duyuyorum.» diye bir sevinç çığlığı daha attı sultan. «Ne tuhaf sesleri var.» Yelken kulaklarını bir ıyice açtı. cBır nzıltıdan da daha ince, değil mı? Ne diyorlar, olduğu gibi çevır dediklenni bana. Benim dediklerimi de onlara.» • Yazık olmadı,« dedi ulukepez. • Çünküleyim kanncalar fillerin «Başüstüne,» dedi ulukepez. kim olduklarını bir lyice ögren«Oiduğu gibi çeviririm sultanım. dıler, kıyamete kadar bir daha Bak kanadıma.» Ulukepeı uçtu, sultanın başı başkaldıramazlar fillere. Kırılan yöresmde üç kere döndu, Uç ta«Baktım.» kanncalaraysa aldırma, bu dün ne turuncu, ışık saçan halka «Şu kanacumın ucundaki ayağa yada o kadar çok karınca ülkeışıklandı baçında sultanın. altın kalkmış kannca kırmızı sakaldır. sı. o kadar çok kannca var ki, bir taç gibı. Sonra da geldi sul Tepeden tımağa kan içinde.» sayamayız elektronik beyin ıle, tanın hortumunun köküne kon«Gorüyorum,» dedi Hller suîta tüketemeyız ezmek üe, kırmak da. m. ıle .. • Daha yakına kon.» buyurdu «O bir demircidir.» dedi ulukesultan. «Bu küçücük şeyleri go«lji ki böyle oldu,» dedi sulpez. remiyorum, adları karınca mı tan. Şimdi ai da kanatlarma ge«Demek,» diye şaştı fil, «dene?» tir şu karmcaîan, bir konuşademircisi de yım şunlarla. Bakayım bakalım «Karınca,» dedi hüdhüdler ba mek kanncaların olurmuş!» bu kanncalar, ne mene kişilerşı, bir kanat çırptı, filin r a m «Olur,» dedi ulukepeı. «Dunmiş.> gözlerinin altına bir yere, yakına yada ne kadar meslek varsa, kakondu. Ulukepez sultanın ayaklannm • Gördüm,» diye bir sevınç rıncalard» da hepsi var. En iyi dıbine indi, orada kanncalar çığlığı attı sultan. «Bunlar mı, mimarlar, mühendisler. şu tekkaynaşıyordular üsrüste, çığlık mil yaratıklar içinde kanncalarbu iğne ucu kadar şeyler aii çığlığa. dan çıkar. Derler ki yaratıklar karınca?» «Susun,» diye bagırdı ulukeiçinde ilk demirciler de karınca«Bunlar,» dedi ulukepez. «Üspez. larmıç. Bu kırmızı sakalın soyu Karmcaiar eskı dostlan ulu telik de bu kanadımdakiler kavar ya sultanım, dünya kuruldukepezi görünce bir sevindiler, rıncalann en ululan, önderleri.» ğıından bu yana demirciymiş. O bir sevindiler deme gitsin. Ağı«Allah Allah:» diye şaştı filler «Vah vah,» dedi sultan, «bir demircinin ayagının koptuğuna üzüldüm. Ama ya kolu kopsaymış? KO zaman ölmek daha iyi olurdu.» diye bağırdı kan içindeki kırmızı sakal. «Kolu kopmuş bir demirci ö!ü sayılır » «ölü sayılır,» dedi sultan kan içindeki kırmızı sakala acıyarak. «Ne acıyorsun bana?» diye baYARIN: FiUER SÜLTANIN& BİR SKÇA ğırdı kırmın sakal. SARAY «Bir ulu demircinin bu hale duşmesine üzülürüm,» dedi sul • • • • • • • • » • • • • • • • • • •• • tan. «Kannca da olsa, bir demırcinm bacağının kopmasına acı• nm.» O • Strasöourg «Bız sana ne yaptık da.» diye meztmu bayan Bgretmen t»can acısıyla dikleşti kırmızı sarafından Kadıkttj T&kasında kallı karınca. «Biz sana ne yaporuran öfrencılere Fransızca tık ey sultanlar sultanı? Biz sana dsrs Terlllr. ne yaptık da biri bu duruma sok TEl: H H H tun? Bak karşıya. kannca ülkele ••••••••••»••»••••»•• n ne halde gör, gör de o taş yüreğın bana acıyacağına, bu yıktl mış yakılmış, dünyanın en güzel ülkelerme acısın.» Ulukepez kem küm ediyor, Kirmızı sakalm sözlerini çevirmekte zorluk çekiyordu ki, filler sul Jtnekoinc upr. Dr. tanı bagırdı: «Oldufu gibi çevireceksüı bu Stşll Halaskirgazi Cad. topalm sözlerini bana. Bir soz371 JTS cük atlarsan seni kanatlarından TelefnD I « 79 M tutar iki parçaya aymrım.» Ve ulukepez kırmızı sakakn FRANSIZCA Oktay Cumhur AKKENT TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGA: 1 Hınt Avrupa dil ailesınden olan eski kültür diii 2 Baston Odenti 3 Fransa'da bir şehir Ilçe 4 Baş kald:ran Ilâve 5 Bır balık tiıru 6 Tersi beyaz Tersı su eski dil> Tersı müzıkte bir ça;gı âleti 7 Bayağı B:r soru Bir sıfat eki S Ikı şeyı bırbırınden ayıran uzaklık Tersı y«rleşim merkeıi 9 İskambılde bir kâğıt Eski bir uygarlık. 123456789 DiSi BOND Bf&MUMAttA rUKABIDAN AŞAGIYA: 1 Mermerden veya kumaş kaplı tahtadan tabut biçıminde mezar üstü 2 Başkaldıran Eskiden içine ok kovulan kap 3 Kısa saplı balta Kocaman 4 Tersi öpücük Kırmızı 5 Tersı beyaz Insan güeü 6 Tersı vücudun elbıse ve çamasırın kullanılan yerlerinde bınken DÜNKÜ BLL.MACANIN ÇOZUMt: SOLDAN SAGA: 1 Konsolide 2 Oba Hemıl 3 Nıfak sA 4 İyıliîc 5 Av inaM 6 Salvo Ata 7 Ökü sO îl 8 Ftue eraÇ 9 Rezene. Mooesry iğrendirici nesne Bır gıda maddesı 7 Tersı bayağı VuTUKAR1DAN cudun bir yeri acıdığında çıkanlan ses Sodyum'un simjesı 1 Konkasör 2 Obı Va8 Oinç, yorulmamıs Tahılkur 3 Nsfi Lüie 4 tv;V lan yabancı maddelertîen ayır Ez 5 Orkinos 6 İE l a mak ıçjn kullanılan araç 9 Gu oeN 7 Im tma Re B ruitü, patırtı. Dısk txA 9 EU Kalça.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle