22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
D ÖRT CUMHURlYfT 25 JUBAI 1977. «Atfc (riaitti SîLÂH UYfcMj(/Z fcAUW YÛSAÎHI yows.7W.. SAM YELİ Yazan: Mehmet SELAHATTtN 60 Bazen saatıerc* böyle komıştugu oJurdu. Reyhan, merak eder, kulagını kapıya dayar, dınlerdi onu. Acırdı ihtiyara. Bütün suçun kendisinde olduguna ınanıyordu. Işlediği günahın cezasını çektiriyordu yaratan onlara. İhtiyann hiçbir gtinahı yoktu. Bu yiizden kendine karşı zaütndi. Fahri'nin, onu teselüye çalışışını, Kerem'm bir gün kesınlikle döneceğini, dilinin dönduğünce anlatışını acı bir gülüşle dinlerdi. • •• Fahri, bir gün, Akdeniz caddesini tırmanırken, taksi durağında bir kadına rastladı. Temiz gıyimli, kırkbeş yaslannda ancak görünen bir hanım. Kendisine dikkatle bakıyordu. Bu, elinde ıkı baston, ikiye kivrümış ihtiyarı tanıımştı sonunda. Fahri Bey bu sen misin, dedi. Hayret, şaskınlık, acıma, ne ararsan vardı kadmın sesinde. Fahri onu tanımaya uğraşıyordu. Sonunda başannıştı. Bu, Belma'ydı. Belma Hanım! Ne olmuşsun Fahri Bey? Ne oldu sana böyle? Belma Hanım! Evet. Sizi gözlerinizden tanıdım. Yarabbi, ne kadar degistr.işsıniz! Siz bu kadar yaşlı degilsiniz kl! Yüz yaşından fazla gösteriyorum değil mi? Bana herkes, Fahri Dede diyor burada. \"ah Fabri Bey, vah. Ozür dilerim sizden. Kötülük ettim. Çok kötülük ettim. Kötülük mü? Hayatımın en tatlı anlannı senin yanında geçırdim. Bir dakika bile unutamadım seni. Bir dakika. Ruh yajlanmıyor. Hiç yaşlanmıyor. Çok üzüldüm. Ben de. Allah bütün sevdiklerlmf elimden aldı. Yarabbi derdim, bana ölmeden Belma Hanımı bir kere göster. Hayatta kabul edilen tek duam bu oldu galiba. Çok mutluyum. Artık rahatça ölebilirim. Ben de sizi daima hatırladım. Bir gün bile aklımdan çıkmadınız. Ne güzel sözler bunlar. Beni affet Fahri Bey, ne olur. Insan sevdigine kızamaz ki affetsin. Kaderimlz boyleymls, ne yapalım. Ne kötü bir kader. Ne yaparsın alın yazısı bu. Hepsini, ama hepslnl. sevdiklerimin hepsini elimden aldı Allah. Niçin? Bir adama bu kadar cefa çektirmek olur mu? Kadın susuyordu. Rengi bembeyaj; olmuştu. Biliyor musun ben de nine oldum, diye konuyu degiştirmek istedi. Fir torunum var. Fahri, kendi kendine konuşur gibi: Seneler de ne çabuk geçiyor, dedl. Yıllar, üzerimden sllindir gibi geçti. Yamyassı etti beni. Çok üzüldüm. Çok üzüldüm sana. Üzülme artık. Sevgimi ölüm yatağına kadar lçimde taşıracagım. Bana kimsenin veremediği mutlulugu sen verdin. Niye üzüyorsun kendini? Bacakları yedi sekiz aydır devamlı şlşiyordu. llk gördüğünde bu şişmeyi: Tıpkı anamda oldugu gibi, diye düştinmüştü. Saklatnıştı bunu Reyhan'dan. ölümün yaklaştığını kansına söylemeye dili varmıyordu. Çok kere, hayal kurarken, uyuyup kalıyordu yerinde. Reyhan: Çok uyuyorsun kalk biraz dolaş, dedi bir gün. Çocuklar uyuya uyuya büyür, ihtiyarlar uyuya uyuya ölür, cevabını aldı. Ses etmedi hiç. Bir sabah, kocasımn, daima başucunda, duvara asılı, Kur'anı Kerimi kılıfından çıkanp, iç kapağına bir şeyler yazdıgını, sonra, gizli bir iş yapmış kimselerin telâşıyla, kutsal kitabı eskl yerine koyduğunu gördü Reyhan. Bln güçlükle abdest alıp namaz kıldı o gün Fahri. Ikindiye dogru, fenalık hissetti. Havasıs kalmış, sankl boğuluyordu. Hanım, hanım, diye çagırdı kansını. Şu pencereyl açar mısın? Ne oldu? Bir şeyin mi var? Şu pencereyi açıver. Boğulur gibi oluyonım. Sonra gel yanıma otur. Kadın geldi başucuna oturdu. Başımı dizine al, dedi Fahri. Sev, okşa beni. Reyhan onun başmı dizine aldı, saçlannı sakalını hafif haftf okşamaya başladı. Dalgındı. Hiçbir şey düşünmeden yapıyordu bunu. Ne kadar sürmüştü bu? Bümiyordu. Belkibir dakika, belki saatlerce. Kendine geldiğinde, Fahri'nin vücudu kaskatı kesilmişti. Hırpalamamaya dikkat ederek. başını yastığa koydu kocasımn. Sanki, nur inmişti ihtiyarın yüzüne. Ölüye hiç benzemiyordu. Gözlerl kapalıydı. Çenesi sarkmamıştı. Peygaraberlere has bir güzellik içinde yatıyordu. Başucundaki Kuranı alıp. rasgele açtıgı saylayı oknmaya başladı. Yorulııncaya kadar. Sonra, Kutsal kitabı y?rine koymaya davranırken, ansızın ailına kocasımn bu sabah ne yazdıgı geldi. Merakla açtı. arka kapagın içini. Okudu: Yirmisekiz şubat 1929 Aii Rıza doğdu. Onyedi mart 1930 Nilüfer dünyaya geldi. Onbir şubat 1932 Kerem doğdu. Altı ocak 1952 Rıza tutuklandı. Niçin blze bunu yaptm yavrum? Yedi mart 195? Kerem bizi t«rketti. Oniki haziran 1956 Nilüfer. benim tatlı Nilüfenm bu dünTSdan göçtü. Allahım, nedır bu çile?? Onüç haziran 1956 Rızam hapishanede öldü. Ondokuz temmuz 1973 Fahri Dede öldü. R«yh«n, benl »ffet. Bu korkunç dünyada yalnız nasıl jasıyacajcsın? Ama. çocugumuz dönecek. Kerem mutlaka dönecek. Sana hiç yalan söyledim mi şlmdiye kadar. Beble onu . Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca YAŞAR KEMAC durmus, kaynasan. lnvıl tavü eden kanncalann en kaO yüreklilerinin bile gözlertnde birer damla yaş vardı. Sonunda demlrci ustası kırmızı sakallı topal kannca bir çöpün t«pesine çıktı: «Arkadaşlar» diye bağırdı, «St ze söyleyim ki, bu yenl gelen karıncalan benim gözüm hiç rut madı. Bu yerü gelenlerin altında bir iş 7ar, bir çapanoglu var ya, çıkaramadım. Ben bu gelenlerin sakallanna baktım, sakallan var bizim sakallara benzemez, ıylce baktım san san yüzleri, huy ları var bizim huya benzemez.» O böyle söyleyince kanncalar ona karşı çıktılar. Ortalık öyle bır karıştı kJ, uzun bir süre fer man o'oınmadı tozdan dumandan. «Onlar bMm kardeslerimisdir.» «Yagan kardan, esen yelden sa kallan soîmuştur.» «Filler onlan ezmlştlr.» «Filierin bunca zulümleri altın da kanncalarda hiç kanncalık hal kalır mı?» «Düş<in bir kere bizleri, btz bu raya geldiğimiz günlerde bunlar dan beter değil miydik?» «DUşün bir usta, sen kendini düşün...» «Kuşun kanadından atladıgın da yedi gün yedi gece kendine gelemedin de, senl biz ölü gibi sırtımızda ta buraya taşımadık vaı?» «Bu topal usta ıvi, has, akıllı, cin fikirli, namuslu bir kırmızı sakal ama, onun beyrîi sulanmıs, orada, dağlann ortasında elini kolunu bağlamış, durmadan oku yup düşünüyor. Bir de kannca ülkelerine kırmızı sakallar göndermiş, her gün dört gözle onlar dan gelen haberlen bekliyor.» «Yanlış» diye bagırdı kırnuzı sakalların ainı yıldızlısı. «Bizim yoiumuz, oklanmız...)i Daggezen kırmızı lar sevmç içınde bağırdılar. Sesleri dagdan dağa yankılandı: «Bizim gıt ügirnız yol doğruuuu...» «Bır tek yanlışınız var» dedi sancaların başı. «Nedir o?» diye kıpkırmızı kesildi alnı yıldızlı kannca. «Soyle bana, eeeey işkence görmıiş kannca.. Başuıdan işler geçnnş arkadaş söyle, nedir o jTinlışınuz, söyle kı düzeltelim.» «Siz çok gençsiniz» dedi sarıcaların başı. «Yoksa çok akıllı, yürekli kışilersiniz. Bu kadar genç olmasaydınız, şu benim diyecetimi de akıl ederdiniz.» «Ederdik» dedi alnı yıldızlı. «Filler bu kayalıklara çıkamaz lar ki! O yüzdendir kı, topal ustamız bu daglara sıguıdı. Burada duşünüp de füleri yenecek aklı, (eraseti bulacak ..» «Bunu hiç düşünmemiştik.» «Burada oturup da kıyamete kadar bekleseniz bir tek filin bile bu daglara kadar çıkabildiğini görerneyeceksiniz.» «Ne yapalım ya?» «Ben gelmeseydim ölünceye ka dar burada bekleyecektiniz.» «Bekleyecektık. Çünkü topal ustamız bize dedi ki mademki beni dinlemeyip daggzen oldunuz, hiç olmazsa dağlarda gezerek bekleyin Jilleri, ovaya zinhaaar inmeyin. Topal usta bize dedi ki, dağgezenlik kadim zenattır, onun kuralları vardır, ve hem de bu kurallar kesindir. O sebepten ötürü, ovaya daggezen lerden her kim iner, ölüm hemen onun alnına yazılır.» «Dağda da fil olmaz.» «Bunu hiç düşünmedik» dedi alru yıldızlı. «Bak arkadaş» dedi sancaların başı. «Beni iyı dinle, sen şimdı heınen ovaya ın, hüdhüdler başını bul, o ovanın her yanında do laşır, gözü kırk günlük yoldaki kırmızı sakaüıyı görur, kulağı kırk günlük yoldaki ayak seslerini duj'ar, sen onu çagır, ama okunu ona atma, çünkü o aradaki elçidir, elçiye zeval olmaz.» «Olmaz» diye coşkuyla cag.rdı alnı yıldızlı. «Ona deki, fillere savas iîân ettim, işie burada da bekliyorum. O gider fillere söyler, filler de hemen koşarak sizi ezme ge gelirler. Korkmayın fıllerin gözleri karıncalan göremez. Bir hendeğe sığınıp başlarsmız oku nuzu atmafa. Tam gözlerinın içine, gözbebeklerinin ortasma.» «Ortasına» diye gürledi alnı yıl dızlı. Sesi bir filin sesi gibivıktı. «Böylece gelen fili cldürürsünüz, gelen fili... Biz kanncalar da özgürlüğümüze kavuşuruz.» TOPAL KARINCA, " BENİ DİNLEYlN, BENİ DİNLEYİN,, DİYE YAL VARDI «Kavuşuruz» diye bagırdı alnı yıldızlı. «Belki de hiç ölmezler o kocaman filler... Bu kadar küçücük oklarla ölür mü onlar? Batmaz ki fillere bu oklar. Topal usta dedi ki. filierin deriieri bir kalın, bir kalın ki kurşun bile işlemez, dedi topal usta. O bılir, demircidir o. İnsanlara bi le demirciliği topal usta ögretmiştir.» «Filler ölmeseydi, dünya fille dolardı» dedi sarıcalar başı. «Ölürler ama, gene biz burada beklesek daha iyi olacak» diye ikirciklendi alnı yıldızlı. «Belki buraya da gelirler. Belki buraya da hüdhüdler başı bir l»ere uğrar.» Sancaların hepsi her yer en kırmızı sakallılara bir giriştiler, ağızlanndan girip burunlaTindan çıktılar, onları ovaya inme ğe, filieri toptan öldürmege kan dırdılar. Kırmızı sakallılar mutlu açağıya, ovaya, sancalar mutlu, ön lerinde yolları bilen bir kırmızı sakallıyla yukan, daglara topal demircinin oldugu yere yollandılar. Bır şaiak vakti, ıhırcık karanlıklar açılır, gül sâçaklı gün dogarken, tekmil gül saçakiı günîer üstümüze dofsun, sancalar kırmızı sakallı topal demircinin iislendiği sarp, ulasılmaz daglar rın ortasındaki düzlüğe geldilsr. «Ey usta, kuşun kanadından atladıktan sonra, sen seni bir görseydüı... Sana degil kırmızı sakal, sana kannca demeye bin tanık isterdi.» Alandaki kanncalar yeni gelen konuk, yorgun kanncalann her birisini omuzlanna blndirmisler. alanda dolaşıyorlar, bagırıp ça ğınyorlardı. En sonunda topal kannca edeTopal demircive hemen haber Jrirmıjs sakallının gözleri yas, yü medi, sesini yükselttl, «Hoj bağırdı. saldılar. Topal demırci mağararekleri öç almanm yalımlanyla artık kimseye duyuramıyordu, «Hoş Rördük», dedi sancalasının oyugundan bu gelenlere bak doldu. nn başı. bagırmaktan sesi kısılmıstı. «Be tı da, buniarı hiç bir seye ben«Keşkl toptan öleydik de,> de ni dinleytn, beni dinlevin» diye Topal demlrcı ııstası sözünü ezetemedi: di sancaların başı, «bu kara gün yalvanyordu habire. Bağıra çagı sirgemez bir kanncaydı: leri görmeseydik. Bu kadar acı ra bir hal olmuştu. Kimse artık «Benim gözüm bu kırnr.zı sa«Siz ne biçım kırmızı sakal kalları tutmadı. ben ömrümde bu kanncasınız böyle sakalınız bo çektikten ölümlerden ölüm be onu dinlemiyordu. Çöpün Ustün ğendikten sonra yaşamışız ki ne den bu dunımda inemezdl, ne biçim bir kırmızı sakal görme yaiı gibi duruyor», diye tepeden ye yarar.» dim» dedi. «Bunlar böyle hayra yap:p edip karıncalara bir Ikı inme sordu.» alamet degil. bunlan hemen de«Bız ölüm acısmı gördük ge söz söylemenin yolunu bulmalıy Sanca karıncalar tepeden urfevleyin. canlan nereye isterse çirdik,» diye inledı sıskası çık dı. naga ürperdiler. oraya gitsinler...» Sonunda birden jfökyüzü bumış bır sanca karınca. «Kim, niçin kırmızıya boyadı «Filler lşkencesi, zulüm vari landı, ortalık karardı, simşekler Ona haberi getiren kannca: sakalınızı? Siz mi boyadınız yokken,» diye aglaştılar, ötekl sanca çaktı, yağmur başladı, hışım gi «Aman ha aman bir yanlışlıja sa, niçin boyadınız öyleyse?» bi, karanlık... Kanncalann sırtkanncalar hep bir agızdan. düşme. ustamız, aman ha! BunDemircinin sesi örsün üstüne lanndaki sancalar bu sel gibi lar çok İşkence görmüsler ki, ne düşen çekiç gibiydi, allak bullak Demirci ustası topal kanncademek, insanlarm insanlara etti etti sancalan. Bir süre ne kar nm yüreği bir türlü bu gelerüe inen yagmur içinde tepeden tırnaga suya batıp çıktılar. oanginden beter», diye onu uyardı. şılık vereceklerini şaşırdılar, birın dofru dürüst, hayırlı bir iş calann sakallannm boyası çıkribirlerirun gözlerine baktıiar. için buraya geldiklerine kanma tı, kanncalann sırtlanndan asa «Insanlann insanlara ettiginmıstı. îçinde bir ikircik dalgası gılara süzülmeğe başladı. Alanda den beter mi"» Topal karıncaSancalann başı ıkına sıkına: nın ıçindeki bütün duygular a«Biz çok çektik, aylardır yol gidip geliyor, kaynayıp duruyor kl gölekler kırmızıya kesti. Deyaklandı, başkaldırdı: «Olamaz!» dayız, yagmur. kar, dolu altın du. Sanca karıncalan uzun bir mirci ustası utkuyla bagırdı: diye bağırdı boynunun damarlada günlerce yürüdük. Yağmur sıra yapıp alana dizdi, her biri«Bakın bakm, ey kırmızı «arı oklava gibi şışerek. «Olamaz, ytsgdı ıslandık, güneş açtı kuru sinin sakalını teker teker göz kallı kardeşlerim, bakm! Bunlahiç bir hayvan, hiç bir hayvana, den geçirdi. Sonra da ellerini çe nn sakallannın boyalanna baduk, içte böylece sakalımız solhiç bir yaratık insanlarm biri du.» nesine dayanak yapıp düşünme kın. Yagmur yağınca eridl. Debirlenne yaptıklarını yapamazmedim mi size bunlarda bir tuötekl sancalar da onu destek ğe başladı. lar. İnanmıyorum ve hem rie lediler: Yenl kanncalann geldiğinl du haflık var, buniar uydurma larbunlan istemijorum. Yalancıdır«Yağmur yafdı, ustamız. lst« yan öteki tarmızı sakallılar üs mızı sakallardır, diye? Bakjn şu lar bunlar.» böyle oldu,» dediler. «Yoksa bi lendikleri yerlerden, dağlardan, göleklerine, onlann 'skallannın Btaılar zim sakallanmız da sizinkiler gi ormanlardan, kayalıklardan akın boyasmdan kıpkırmızı. öteki karıncalar direttiler, ta buralara kadar bu kırmızı sa bi pınl pırıl, al al parlardı gü akın geliyor, alanı dolduruyor sancalar, sancalar. Filler bunla kallann daglar, ormanlar aşarak, neşte eskiden.» lardı. Sancalar da durmadan baş n bize casus diye îönderdiler. ölümlerden ölüm beğen geldikleDaha da konuştular, başlanna larına gelenlert anlatıyorlar: «Şu Atın bunlan dışanya, öldürün rini söyleyip topal demircinin gelenleri uzun uzun, bir bir an filierin bize yaptıklarını Insan bunlan.» yaşlı yüregini yumşattılar ve de lattılar. Ağladılar sızladılar. Fil oğlu insanogluna yapmamıştır.» YARIN: KIRMIZI SAKALLI demirci onlan huzuruna ler, kanncalar dünyasmdan ha diyor tarmızı sakallıların yüreicSOZ DiHLETEMYOB etti. berler verdiler. Onlan dinleyen lerini daglıyorlardı. Alanı dol TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGAJ 1 Oksijeni bayağı oksijenden daha çok olan oksit. 2 Bir işin yapılmasında harcanUmış kafa veya beden gücü Kaosa karşıt olarak düzgün ve uymnlu düşünülen evren. 3 Dofu Karadeniz bölgemizde bir kentimiz Bir organ. 4 İş. 5 Bir kürk hayvanı îleriye doğru gitmesini saglamak için kuvvet harca an lamında bfr emir. 6 Bitki Bir tür kus sesi. 7 îçinde katı bir madde eritilmiş bulunan bir sıvı Bir nota. 8 Tersi gemilere yük indirip bindirirken kullanılan aygıt. 9 Tersi bir bayan isml Suriyenin başkenti. ÎUK.4RIDAN AŞAGrYA: 1 Geceleri ışık çevreslnde dönen küçük kelebek. 2 Bir soru takısı Gemilerde ana direk. 3 Tersi çiğner geçer anlamında bir emir Bir hafif alkollü içki türü. 4 Olur. evet anlammda kullanılan ve dilimize yabancı dilden gelmiş çoğuniukla argoda kullanılan bir söz Tersf renk vermek için kullanılan a n . 5 Tersi derin yaraların teda\isinde bunlsnn içine salınan ilâçlı veya ilâçstz bpz. 6 Bır ısim Bır koruyucu or ganımız. 7 Tersi geml adamı 1234 B iTTi Sondaj Kuyusu Açtırılacaktır Kooperatifimizin Avcılar Esenyurt köyü civannda inşa edilecek sanayi sitesinin su ihtiyacını karşılamak üzers 2 adet sondaj kuyusu açtırılacaktır. Kuyu açmak üzere istekli olan firmalann şartnameyi inceliyerek en geç 4 3/1977 günü saat 17.00'ye kadar tekliflerini aşağıdaki adrese vermeleri gerekmektedir. ADRES: Smırlı Sorumlu Istanbul Oto Lâstik ve Yedek Parça tmalcileri Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifl Başkanlıjı Haseki Cad. No: 13 Aksaray / ISTANBUL >»»>>»•••»»•»••••»•••••••< «Ajans Ece ... / 1882) GARTH >»••••»»•• HEDEF. DF.V BIR DENtZ GÜCt: TtRK DO\A\>IA VAKFINA YAPACAĞI.VIZ YARDI>ÎLARLA B t HEDEFE l L.AŞABİLTRtZ Tersi bir blnek hayvanı. 8 Tersi bir meyve Tersi çoğı: doğala ters düşen olaylarla dol'.ı öykü. 9 Nasıl ki anlamında bir söz. DLNKÜ BULMACANIN ÇOZUMÜ SOLDAN SAGA: 1 İspanya 2 Daima Çöl 3 Imla I r 4 Obs Emare 5 Paket poL 6 Izin 7 tA II Kaç 8 Ikılem nO 9 Abartmak YLKARIDAN AŞAGrYA: 1 IdiopaM 2 Samba Ak9 : Pilaki iB 4 Ama < ezi'.A 5 Na Etiler 6 İM mT 7 açraP 8 rofanA 9 llkel Çok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle