18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1977 bütçest, ek ödeneklerle daha da gerüşlamiş olarak, Türkiye Büyük Mıllet Meclisı Karma Komisyonu'ndan çıkmış bulunmaktadır. Maliye Bakanı, bütçeain komisyonda Kabul ed.ilmesinden sonra yaptıgı konuşmada (Enflasyonla mücsdeleyı birinci mesele olarak görmeye devam ediyoruz. Emisyon hacmi 52 milyar 61 milyon lıradır. 1976'da emisyon hacmi bır önceki yıla oranla %212 artmıştır. 21 ocak 1977 tanhl itibariyle de 51 milyar 178 milyon liradır. Uygun para ve kredi tedbirleri almmasaydı bu miktara ulaşılamazdı.} demistir Sayın Ergenekon'un, iş çevrelerinin sdzciisü durumunda olan haftahk bir gazeteden aktardığımız bu demecinde söziinü ettiğı (Uygun para kredi tedbirleri ı ile ne kasdettiğini ve hangi başanlı sonuca ulaşıidığını anlayamadığımızı itiraf ederiz. Bu sonuç emisyonun bir yıl ıçinde %27,2 artırılması mıdır? Üç haftalık bir süre içınde, ay içindeki normal dalgalanma nedemyle, bir milyar lirahk bir azalnıa göstermesi midir? Yoksa burada söylenılmeyen bır başka o!ay mıdır? Bu noktayı aydınlatmak ve sayın Bakanın sözlennde ne ölçüde gerçek payı bulunduğunu snlayabilmek için 1976 yıljnm parasal durumunu incelemenin yararlı olacağııu düşttnüyoruz. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bütçe ve Para Politikası Ziya KAYLA T.C. MERKEZ BANKASI ESKt BASKAN1 Ukeli btr Biçüde aMİtma* ve tedavüldeki banknotlan pıyasarun gereksinrneleri üstunde artırrnak yolu ile elde ediirmslerdir. Oysa bu şeki'.de sağlsnan kaynaklar çeşıtlı sakıncalar dogurmakta. transferlerın geciktırılmesi pıyasada ithal malı bunalımı yaratmakta, döviz rezsrviermin eritilmesi ithalât dar boğazlannın oiuşmasma neden olmaktadır. Tedavüldeki banknotlann, piyasa gereksinmeler: üzerinde artırılmasının ise anorraal fiyat artışlannı doğuran bir faktör olduğuna kuşku yoktur. Merkez Bankası kayr.aklannm normal boyutları aşan b:r ölçüde kullanıldığı ve yukarıda niteliği açıklanan sakıncah yollardan elde edildigi bir yıl için, Maliye Bakanı Senato'da yapîığı bütçe sunuş konuşmasında (Ceçen yıl parakredi durumumuz normal bir seyır izlemıştır. ı demiştır Bu, en hafıf deyimiyle şaşırtıcı bir konuşmadır. dojan olansklann toplam içmdeld yerl de O den o40,7"ye çucmış 'bulunmaktadır. Gorülüyor kı, Merkez Bankası olanakları arasmda en sağlıklı mtelıkte olanlarm toplam ıçındeki yerinin azalmasına karşılık, ekonomi üzerinde olumsuz etki yapan kasiıaklarda büyük bir gelişme olmuştur. îkinci özellık. Merkez Bankası olanaklarının 1976 yılında Hazıne, Kamu ekonomik kesimi ve bankacıhk sistemi arasında birbirinden çok fark lı oranlarda dağılmıs olmasıdır. Bundan öncekî yıllarda birbirine pek yakın oranlarda dafcılmış olan bu kaynakların 1976 yılında °/«50,3 ü kamu ekonomik kesimine, •'•39,6 sı bankacılık sistemine, %10,l i Hazineye aktanlmıştır. Bu yıl yalnız dagılış oranlan degişmemiş, da gılan kaynaklann toplamı da, geçen yıla göre, °o58.4 oranmda artmıs bulunmaktadır. Bu durum, Merl*« Bankası kaynaklarının nasıl olusacagırurı ve nasıl dagılac?*ının önceden programlanrrjamış olmasmın doğal bir sonucudur. Yalnız Hazlne gereksinrneleri, Merkez Bankası Kanununun 50 inci maddesindeki sınır lama nederüyle. belli 'Mr miktarda kalmakta, ka mu ekonomik kesim! UP hankacılık sisteminin gereksınmelerinm ise ka^iJkların zorianması su retiy'e ka'=>'anması vti^ı^a eıdilmektedir. Türkiye'de para politikası Maliye I,SKanlıSı, Dev'.et Planlama Teskılâtı, Merkez Ban'îası arasında düzenli bir çalışma sonunda japtanıri'; degıldir. Beş Yıüık Planlara görs hazır.ücan vıllık programlarda para polıîikası ayrı b j bo'ünı halinde sr&st<rilm*mekte, hızlı bir gel:.rncrın .stifcrar içinde gerçekleştirilajesinden, fiyat istü: rannın B rlnden biri oldugundan söı edilmekle yetinılmektedir. Bu hed«fe naaıl vanlacagı bu sonucun e!de edilmesi için hangl araçlara baş vurulacagı konusunda hiç bir açıklama yoktur. Kamu tktisadi Tesebbüslerinin yalruz yatınm gereksinrneleri planlanmalcta, işletme kredılerinin nasıl v» nereden saglanacağı konusuna hiç değüıilmemektedir. Merkeı Bankasımn bankacılık sistemıyl» ilişlcilerınin nasıl bir geuşme gö5termesinin amaçlandıgı da vrogramlania yazılı degildir. Bu durumda, daha çofc politik etkvJer altında daTTanılarak, Merkeı Bankast olanaklan cömertçe dagıtılmakta ve ortaya çıkan ınal darlıjı, anormal emisvon artışı gibi sonaglar her gün ekonomiyi biraz daha sarsmakta ve ılenae yeniden düzenlenmesi guç bir durusıa getırmektedir. Bu kargasalıfın bır an once gıde'iirtıe<ıi. Merkez Bankası Pltnlama Malıve Ba kanl'fı işbirhğının kunılarak ızlenecek lara ve kred: polıtikasımn ana hatlarının bel:r'°rıi,esı ı.e mümV.imdür. Bu durum bir îorunlulc oalını almıştır. BOŞ BEŞİK Sadun TANJU T 1976 Yılında Durum Sonuç Yalnız temel arm.»Ha Ti'rt rtonomlsinin eeliştirılacelini sananlar büyük bir yaru'gı ıçlndft bulunmaktadırlar. Ekonomınin sağlıklı gelişraes: için. her alanda lıilinçh bir politikanuı alenmesı ve bunun sürekli olarak yapılması gerekjıdır. B\J düsünceden yoksun bir ekonomik î'bnetımin, çsğırnızda, başanlı sonuçlara ulasabilnv;s1 olanağı yoktttr. Üzülerek söylemek gerekir lö, Türluye'de O u yönde hiç bir çaba harcanmamakta, hiç ^ir oîum lu adım atılmamaktadır. Eunun sonucu olara*. yurt ekonomisinin enflâsyona ve bunalırruara 3 Ü rüklenmesini doğal saymak gerekir. Durumu blltun açLklıgı ile büen kimselerın sık sıs vaptıkları uyarılara rağrnen. bu kötü gidişw henüz durdumlmamış olması gerçekten end:^ rencidir. TUrk ekonomisinin durumunu yakmdan ızteyen bır kımse olaralc bu endışeyi duyuvor ve DU alandakı üzuntülerimi daha lyı belirtmek .ç'n rahmetli »rkadaşım Cahit Sıtkı'nm Du günlepie dilimden düşmeyen iki d:zesini burada yineıemekten Kendimı alamıyorum. EîkAr ettiğimiı şey memleketin halıdir / Saamam efendlm sanmam bundan acısı olsun. 1976 yıl:, Merkez Bankası kaynaklannın önceki yıllara gore daha geniş olarak kullanı'.dığı bir yıl olmuştur. Gerçekten bu yıl .çinde Merkez Bankası'nca Hazineye 4 milyar 616 milyon lira, kamu ekonomik kesimıne 23 milyar 17 milyon lira, bankacıhk sistemine 18 milyar 89 mılyon lira olmak üzere toplam 45 milyar 722 milyon liralık olanak sağlanmıştır 1976 yılı başında tedavülde bulunan ban'.<notiarm miktannı aşan bu paramn t rnilyar 451 ımlyon lirası bankalann Merkez Bankası'na yatırdıklan mevduat munzam karşılıMannın artişmdan, 9 milj'ar 558 milyon l'.rası ithalât trar.sferlerinin gecikmesi sonucu Merkez Bar.kası'nda biriken depozıtolann yükselmesinden, 18 miiyar .î9ft milyon ürası döviz rezervlerindekl eksilmeden ı!eri gelen kaynaklardan elde olunmuş, 11 milyar 123 milyon lirası da tedavüldeki banknotlann artması sonucu •;a?larrm'tır. Sunu hemen belirtelim kl. bu kaynaklardan hepsi, ekonomik açıdan, aynı nitelikte değildir. Bunlardan yalnız birincisi ekonominin normal gelişmes! sonucu ortaya çıkmıştır. Digerlerı. transferlen geciktirmek, dövis Teservlerini teh am yirmi yıl oluyoî. Belçfirada bir haita geçirmıştim. O geziden bugun bile anımsadıgım tek şey vardır; klıselerue katedrallerde duvarlan kaplayan dınsel resimler. Çok etküenmiştim dın adına kur'oan edilen, cezalandınlan msanlann kanlanyla kıpkırmızı, karanlık, asırlar son. rasmda bile yaşayanlara korku ve dehset veren bu ünlü tabloları seyrederken. Boynu vurulan, ya da çıplak vücuduna kılıçlar, karçılar saplanan kaç yüz yıl önceki insan kardeşim öylesine mutsuz ve çaresiz ve korkular içinde bakıyordu kj bana, tablodaki nnneler, kardeşler, evlâtlar, köylüler, komsular, öleni tanıyanlar tanımayanlar gibi ben de kalabalığıı. içinde samyordum kendimi ve bütün o yüzlerdeki karıuakarışık ruh hallerini yasıyordum. Egemenın acımasızlığı, kurbanın çaresizliği, öbürlerinm en büyük açıdan en büyük duyarsızlıfca kadar yelpaze gibi açılan duruş ve bakıslan "düşündürmüştü beni. Bu ressam kimden yana olabilır diye sormuştum kendime. Egemenden yana mı? Halktan yana mı? Karşıkonulmaz kahredici egemen guç kusursuzdu öu resimlerde. Halkın çaresizllk içindeki bastırılmış tepkılen de kusursuzdu. Bu resimlerin egemenler tarafından yaptmüp karşıiıgının ödendiği de kuskusuzdu. HALKA ULAŞMAK... Yme yıllarca önce, bir konser ürnmdan dönüçt* tdfl Birefle konuşuyorduk. Moskovada bir gece metro ısçisi bir kadın «siıi tanıdım, siz Idü Blretslniz, konseriniM gelemedim ama radyodan düilcdim, müzlğiniz çok güzeldi» demıs ve bir armafan verebilmek için, topladığı gazete ve dergller arasından binni seçip «lutfen kabul edin» diye yalvarnus. İdil, kendisınde en derin ız bırakmış bir aru olarak anlatıyordu bunu. Gece yarısı, bir metro istasyonunda işçi tulumlıı bır temızlikri kadının «müıiçiniıi bc|endim» demesi, sanalçıya, eksikligini bilinçaltında duydugu bir sevincı veriyorou. U6rkemli salonlann, iyi giyimli lyi cçittlmiş, knltürden pay almağa gelmiş, annhğm dısına taşması müziğin, resmin, heykelin, tiyatronun, tüm sanatlann; güzeldir. îdil bu gü7flligm tadını almıstı. Doğal olarak biliyordu çaldıfı mflıi. ğin kendi ülkesinde, bir avuç insandan başkasına ulasamadığuıı. Birgün, Kadıköy iskelesinde piyango bileti satan kadın, ya da eve öteberi getiren bakkal çırağı «sirf dinledbn dün gece» deseydi idU Biret'e, dünyalar onun olmaz mıydıî Programsızlık 1976 yılında, Merkez Bankası kaynaklarının olusması ve dağılışı ıki önemli özellik göstermek tedir. Birıncı özeUik. kaynaklann oluşumunun büyük bir değlşme göstermesidir. Kaynaklar içinde en sağlıklı bölümü oluşturan mevduat munzam karşılıkları 1973 yılında toplam arasmr da c34.2 gıbi ör.emh bir ver tutarken. 1 T yıîın T6 da bu oran "ol4,l'e düşmüştür. 1975 yılında dnvız transferleriyle ilgiU olarak Merkez Bankası'na 5'arınlan depozitolardaki artıştan dogan olanak0 lann toplam içindeki yeri ise »3.S'den. 197fi yılında, %40,7'ye jükselmiştlr. Döviz azalıçından Atatürk ve öoretmen Behzat AY il 1 7 Tnrkive'nln birkaç seneye sıŞdırdığı »skerl, slyasl, l f idari inkılâplar çok büyük, çok mühlmdlr. Bu Inkılâp * lar, sizin muhterem muallinüer, sizin ictîraal ve fikrî lnldlâptaki muvaffakiyetlerinizle teyit olnnacaktır. Hiç bir zaman hatınnızdan çıkmasın td, Cumhuriyet sizden «fikrl hür, vicdam hür, irfam hür» nesilltr lster» (1925, >t. Eğ. \tgiH S. D. s. 20) diyerek öğretmenln görevinin önemini bellrten Atatürk; öğretmenlere RÖrevlerinl kolavlaştıracaklarını daha önce şöyle muştulaımstı: «B«n ve sareılmaı imanla bütün arkadaşlanm siri taklp edec«giz. Ve slıin karşılaştığmız engelleri kaldıracağıı.» (1922, M. ER. ilsili S. D. s. 10) Hatta Atatürk;, öçretrncnlerin örgüüenmesini de Istlyordu. Bunun Için, Samsun Öfretmenleriyle Konıı«unasında «unlan löylü yordu: «Türkiye Öğretmeıu>r Rlrliji'nin bütnn memlekete yajilmasuu, Konya'yı oldugu fibi Van'ı Hakkiri'yt de örçütü içine almasuu ve her köyde üyesl bulnnmasını derin bir llgl Ue bekleyeceflm^» AUtürk, söylediklerinin uvsulanâığım sörmekle kalmaz; öğrrtmeolere candan bağlı M. Eğitim Bakanı Mustafa Nec»Ünin iç.tenlikli girişimlenni, içtenllkle destekliyordu ki; söıgelimi Mustafa Necati, Içel'de on fün öğretmenlfrin ayhsını odemeyen valire ödeme buyruğunu verdlrtir; öğretmenlerin ayUfım derhal ödcttirdigi gibl, ödenek oldır>u halde dtrtu menlprin aylığuu ödemedisi için valiyi de ıçörevinden aldırtıı. Yine Mustafa Necati, Sıvas'ta bir bzloda oğretmeni azarıayan valinin hemen şrörevlne son verdirtir. O Mustafa » c a t l ki, bir köy ögretmcnine mektup yazarak sevklendirmekle ye tinmpT, John Devvey'in kitabmı srmağan olarak postalar. Atatürk öğretmenlere değer reriyortlu; çeyrek yüzyıldır öğretmenler horUnıyorlar. Atatürk öğreimenlerin örgütlenmesini istiyordu; özellikle 10 yıldır öğretmenlerin örpitünü dağıtmak için neler neler yapılmadı:.. Atatürk öfretnıenlere, karşılaşacakları enjelleri arkadaslanyla birlikte kaldıracağını söylüyordu \e gerçekten de kaldınyordu; çerrek yüzyıldır ençeller engelleri izledi. Vtatürk deTrimlerin. Sğretmenlerin toplurnsal ve düşünsel devrimlerdeki basarılanyla gerçeklesecefine inanıyordu, özellikle 10 yUdır toplumsal ve düsunsel konulara ogiieıı ögretmenlcr sur»ün, kıyım, kınm gibi cezalara uğratıldı, aUeleri kan ağladı. Atatürk ögretmenierden düşün'.esi, vicdam, anlayışı öıgur kuşaklar jetiştirmelerini istiyordu; özgürliik raü? Öğretmen öıgür değil kl, özgür kuşaklar yetiştirebilain! Özgürlük öğretmen için bir masal, bir serap oldu son yıllarda. Atatürk, Mustafa Necati gibt birinl Milli Eğitim Bakanı yapmıs veya yaptırmıştı; Mustafa N'ecati'den sonra, Mustafa Necati değerinde acaba kaç Milü Eğitiıtı Bakanı geldi? Bir mi desem, iki mi desem.... L'zatmaya gerek var mı? 1960'Iarda ve 197»'lerde öçretınealerin basına gelen Mmi olayları anunsamaya çalısalun'. Başı açık gezdi diye Tatvan ilçesine bağlı Keşadiye hucağının Balalan köyü öğretmeninln e«l linç edildl. Bir öğretmenin basına jnılar takılrp Rezdirildi. Öğretmenin biri Malatya valisinden tokat yedi. Bir başka öğretmenin aynı ilde ureme or^anı kesüdl. Bir öğretmenin kulağı kesildi. ÖğTetmenler toptan yakılmak istendi. Demirci Uçesinde Emniyet AmirUğinde iskence Ue ögretmenlerin saçı kesildi. Yadellerde isçilik yapan öğretmenlerin sayısı 15 binl buldu. Ceyhan Uçesinde bir öfretmen kurşnnlandıkUn sonra, Slüsünün üzerinden traktörle geçildl. Ve son iki yıl içinde sekiı öğretmen katledildl. Gazetelere yansıyan ve genellikle süçlulann bulunmadıgı şu anda anımsayabildiEim olaylar. cinayetler dizisinden birkaçıdır bnnlar. Ve bunlan örnek olsun diye sıraladım. Boyle acı, bu denli utandıncı örneklerin örtüsü altındaki öğretmenlerin bugünkü göiTinümS ise: Çoğunluğu yarı aç. Öğrenme. öğretme, uğraş ve aın jüvenliğinden yoksunlar. Bezçin, küskün, isteksu ve bunalımuUr... tşte öğretmenlerin düşürüldükleri durum. Bunun için öğretmenler, AUtürk zamamnın özlemi Ue yanıp tutusmaktalar. Ve de ha«;ka bir şey komtşnıamaktalar. Söyleyerek sey balamamaktalar... Öğretmenleri bu duruma düşürenlerin bilmem Id «va mı bi diyecekleri?. e n l TARTIŞMA FATURA îdil bana hep, kendi halfcmdan baskasına mutluluk reren, bunda da suçu olmayan bir sanatçı Örnegi olarak görünmüştür. Savaş sonrası dünyasuıda 1948 Olimpiyat Oyun, larmda güreşçilerinin başansır.ı görülmemis şetılde abartan Türkiye, nasıl bir «kendini ispat etme» açlığı içinde bulunduğunu ortaya koymussa, Îdil Blret Suna Kan Kanunn da, o dönemın «ulusiararası alana çıkmak» özlemlerinin bir ürünüdür. tdil'le Suna, piyano ve keman öğrenimi için tn ıyi olanaklara kavusturuldular ve 1617 yaşlarmdan itibaren, kendilerine bağlanan umutlan bosa çıknrmadnar. Yırmı yıldan fazla bir süredir ulusiararası alanda klisilc Batı müziğüıin saygın ustalan olarak konserler •veriyorlar, davetler ahyorlar ve onlara mutlaka bir fatura çıkarac«ksak, halka olan borçlanm ödüyorlar. ÖĞRETMENDEN PROFESÖR'E 28 12 1976 gunlü Cumtıurıyet gazetesinin 2. sayfasında sayın Prof. Ilhan Arsel'in (Fakulteden ayrılıyorum) baslığını taşıyan bir makalesini olsudum. Sayın Prof. Arsel'in Cumhuriyet'te bilimsel cıddiyette ve dü rustlükte, inandıncı, doyurucu bir çok yazılannı da okumuştum. Entellektüel namusluluğun gerektırdıği eleştirı ve öz eleştiri türünde boylesine somut bır orneğe herhalde çok raslanmaz sanıyorum. Dünden bugüne ve özellikle son pllarda her gün gördügümüî, yaşadığımız, duyduğumuz, olumsuzlukîan uygar özverl ile açıklayan boylesine dü şünür, yazar, okur, bir bilim adamır.a saygı duymamafc, nan körlügün de ötesinde, tüm insanhk unsurlarmdan yoksun olmaji gerektirir. Gerçekten, Eğıtim ve ögretim kurumlanmızda, özellikle, özerk Ünîversite kadrolarında kitap korsanları, kitap tüccarlan, medrese artıgı, karanlılc dUçünceleri ilim diye yutturmaya kalkan madrabazlann yanında kıvançla çauşmak çok zor olmaktadır. Bilim yuvaları adıyla ÖJretim yapan bu kurumlara bu yoksul halkın sağladıfeı devlet bütçesinden aynlan ödenekleri düşündükçe, yurdumuz bir müstemleke ve ulusumuz bir müstemleke ahalisi ve bu adamlar müstemleke çavuşları mıdır diye anımsamadan geçemiyoruz. Sayın hocam, trajik panoraraayı bugun için çok daha açık, ve acı ömekleriyle eğitimın, ög rettaun ve yöneümin her kesiminde her gün görüyor ve ya?ıyoruz. Bu durumda aydın olma soTiunluluğunu taşıyan bunca or nekler ı Sizin gibi > kadrolardan seleksiyona uğrarsa ve ger çekten art düsünceli kişilerin de, istedikleri bu olduguna gö re, bir an için sizin gibi düsünenlerin. sizin gibi bir uygulamayı gerçekleştırdiğini düsündügümüzde meydan kimlere kalacaktır?. Değerli hocam, olaylara obJektif açıdan baktığunızda ve öylesine bir değerlendirmeye girdiğimizde duygusallığımızı iterek düsünmeye çalışırsak, ulus ve yurt sevgimizi olayların somut detenninizmine dayandırarak gerçek bir yargıya varmaya çalışırsak, yapacagımız ilk ış herhalde istıfa etmek olmayacaktır. Bu noktada düşüncelerunı öneri formülasyoruanna baglıyarak diyorum ki, bulunduğumuz ortamda bir milimetre de olsa adım atmaya çalışmahyız. Konularımızı halkımıza ileterek (Yazıyla. konferansla, ltitapla, forumlarda, açık oturunrüarda) doğru düşünen insanlarm sajilarını her gün biraz daha artırmalıyız. Sayısal bakımdan belli ve yeterlı ölçüde bıliçlenen kitlelen örgütleyerek, örümcek yuvalannı dışardan kuşatmal: ve bu yoldan gerçeklerin eritici sıcaklıgı içerisinde tosillerin yok olmasını sağlamalıyız. Bir an tçin diyelim kı, sıztn gibi düşünenler, sizin gibi hareket ettiklerinde, sonuç nereye varacaktır? Özellikle yüksek öğrenim kunımlannda çag dışı kafalann varlığma şaşma mahyız. Nedeni ise, ne zaman dan beri üîkemizde devrımcı egitım ve öğretim uygulanmak tadır? Bu olmadığına göre, kar şı devrtmci egitim ve öğretim mekanizmasının çarkları arasmda daha çok kalanlar, daha çok gencı olacaklardu. Olanlar da bu ?a:en. Emperyalızm, aenetımı altına aldığı ülkelerde. kendı oyununu bozacak kalaıann vetişmesine olanak saglamıyacağına göre, gayret yine onurlu, bilinçli, kişilere düşmektedir. Okullarımızın verdiklerinin dışında ve bunu bır kenara a^ tıktan sonra, dünyayı değiştırmiş bilim adamı ve uygulapcüann kitaphklar dolusu, kitaplanndan okujanlanrı sayıstnı her gün biraz daha artırarak gerçek aydınlann artma sma ve böylece de kamuoyunun yeni bir formasyonda oluşmasına katkıda bulunmak gbrevi aydınlarımızı beklemek t«dir. Mağaradan gelen ınsan ay'a, Utopyadan gelen insan po zitivizme giderken. bızım ınsan larımız da bu gelişım çizgısini izliyecektir, ızlemek zorundadır. Aydınlarırruza düsen gö rev bu geçisi hızlandurnak olacaktır. tkibin yıhna yepyeni bir Türkiye olarak girip, yine bütün çagdaş rnazlum ülkelere yol gösterecek Mustafa Kemal'in Türkiyesl olacaktır. Salim HARPCT BOĞAZIMIZA KADAR POLİTİKA Bir süredir, Suna Kan'a karşı devrimci kesimden yapılan hücumlar üzerinde düsünüyorum. Eskiden lamse ilgilenmezdi bu sanatçılanmızın konser programlanyla, gittiklen yerlerle, gördükleri isin halklara nu yoksa egemenlere mi yararlı olduğu taraüyla.. Başanlı olmalan yeterüydı. Halk, İriil'irı piyanosnnu betenmifler, Suna'mn kemanını allaslamışlar diye gönenirdi. Sanatlannı anlamaz, fakat ustalıklanyln gurur duyardı. Idil'le de Suna Ue de konuşroalanmız olmuştur. Öğrendikleri ve çaldıklan müziğin etki ve beğeni alanınuı kendi ülkeierüide de genişlemesi özlemleriyle doln eörünürlerdi bana. Ama bu konser turlarmda, ortak bir dunya kültürünün ustalan olarak alkışlanmaları da doyurucu geliyordu onlara. Kuşkusuz, bugünkü kadar «politize> olrr.amış bir toplumda, kimse onlara «Pinochet'nin eli kanlılanna mı müzik dinletiyorsun?* ya da •Alman. Fransız, Amerikan emperyallst kapitalistlerinin sömürücü ruhlanna mı rahatlık veriyorsun?» ya da «Rus snsval empervaliatlenniB acımasız ejemenlerini mi yumnsatıyorsan?* demiyordu. Ama şimdi diyorlar, Şımdi her şey söylenıyor ve her şey kirleniyor. Politik bilincl yenl uyanan bir toplumun, bütün ilişkiieri yeniden joıumlamaya kalkışı ve bunu yaparken haksulıktan korkmayısıdır bu. Pinochet egemen oldnkça Şiliye »yak basmayacaksm. Franko tspanyasında denize girmeyeceksin. Sal». rar Portekizinde otelde yatmayacaksın. Şah'a mal satmayacaksm. CtA'nın egemen olduğa Amerikanın semtine uğranııyacaksın.. Eeee Nerede o tertemit dünva be* Böyle düşünürsen arkadaş, kendı memleketmde bile duramazsın. GERÇEK MİLLİYETÇİ KİMDİR ? Milliyetçiligi tefceli altına almış bir iktidar var 1977 Tiirkiyesmde. Bunlar ki k.endileri gibi düşünmeyen herkese «Vatan haini» diyecek kadar suçlamalan ileri götürüyor. Bu kadar milliyetçi oldugunu idd.a edenlerin nasıl milliyetçi olduk lan.ni biraz araaUıaİım. «Felsefeye Başlangıç» adlı ders kitabmda açıkça Alevi • Sunnî ayınmı yapan ve buna musaade eden bir zihnıyet mı!lıyetçi olamaz. Devletin resmi okulunda, 5"artta yaşayan yirmi milyona yakm vatandaş3 hakaret edercesine yazılarm yaymlanmasına musaade et. Ondan sonra, biz milliyetçiyiz diye övün. Bu milliyetçilik değil, bölücülüktür. «Ahlâk dersi» kitabında da «işçinin serefi, doktorun şerefi ile bır tutulamaz» denmekte, işçi küçümsenmektedir. Şerel dağıtmak, sunun bunun şereIını tayin etmek «Ahlak Dersı» kitabı yazarına rnı kaldı? İşçi, emekçi hepinüzin göz'oebeği olmalıdır. îşçiye inanmamız, onu yüceltmemiı icabederken, onu serefsiz yapmaga kalkı?ıyoruz. Devletin okulunda okutulan bir kitapta, işçiye şerefsiz deniyor. Olmaz. olmamalı bu kadar likaytlık. Sımdi verdiğim bu iki güncel olaydan hareketle millijetçiliğın ne oldugunu biraz arastıralım yine. Tekrar etmekte yarar vardır. Müliyetçilüt yurt:a, AlevîSünni çatışması yapmak değildir. Aynca milliyetçiUk işçinin şerefi üe oynamak da değildir. Yine milliyetçilik kendıs: gibi düşünmeyeni ka'oa kuvıetle sindirmek demek de değildır. Y:ne Danıştay kararlarma uymamaJt milliyetçilik midır? Müliyetçüik «Mücadele vatanseverlerle, vatan hainleri arasındadır» deyıp. tahrıkçilik yapmak: mıdır? Elbette, bu saydıklarımdan hıçb:rı milliyetçilik kavramı değildir. Eoy'le bir milliyetçilik aıılayısı raten ileri demokratik ülkelerin hiçbirinde yoktur. Ama artık Türkiye'de de millıyetçiîigi dar kalıplar iç;nde görmeyer.ler çoğalmaktadır. Gerçek milliyetçı, yurdunu emperyalizmin etlcisinden kurtarmaya çalışan. sömUrU' e ha^r diyen, fasizmı siddet> red deden kimsedir çağımızda. Ayrıca kaba kuv\'ete basvurmadan, her türîü düşüncenin savunulmasına tahammül aen, fikre fikirle karşılık veren ki5i, gerçek mıllıyetçidır. ^unların dışında olan kişi, nrçek değil, sahte mılliyetçidir. Myad ASL.\N KİMSE KURTULAMAZ Benim guzel Emil Gaiip'ım Suna'ya haksızhfc edıyoT. Suna devrimci. aydm tatlımn Utlısı bir kadındır. Sıyasal "düşuncelerinı söylerken bal dökülür agzından, nalkların kurtuluşundan, insanca bır yaşam düzeni kurulmasından yanadır. Şiliye çafırmışlar gıtmişse, bu da çeliski ise. o semn benım onun düşündüğü insanca dünya düzenı kurulunctıya kadar Emil'im, kimse bu çelıskiden kurtulamaz. 3u uzerınde durduğun meselede semn çelışkin daha mı az a benım sevgili dostum? Seninle ben yaşamadık mı seçılmıs ınsanların teker tcker topîanıp Yassıadaya goturıilüşlerıni? Senin benim ülkemde de Santiago stadyomunda olanlar olmftdı mı? Söyleyen diller kopanlmadı rnı? 12 Mart yasanmadı mı? Yüzden fazla öfrenci kuş gibi avlanmadı mı' Sen, daha dün, sağcı gazeteler tarafından avlanacak bır düşman gibi Eösterilip huzursuz edilmedin mi? Böylp hir iilkenin sanatçısıdır Suna. Bırak nereden çaKinrlarsa orava eitstn. Hiç bir yere aykın düsmeı, şilide bile ülkesindcn tlaha mulsuz olmaz. ÇIRAĞAN SARAYI OLAYI Saym Yüksek Mimar Asım Mutlu'nun 18 ocak tarihli Cumhariyet gazetesinde çıkan pek yerınde uyansını asü ilgililerin okumasını dilerdim. Evet, bu kadar çıkarcı olmayalım, Cumhuriyet döneminde sanat tanhimize kara sayfalar koymayalım. Sayın Mimar Mutlu'nun güzel sanat ehline tercüman olan yazısında dedıği gibi, Çıragan Sarayı ancak Güzel Sanatlar eserlerine müze olabilir. Bu binanın ımarı için maddî olanaksızlık öne sürüluyordu. Oysa otel yapmak için, hattâ bahçesine bir de modern bir otel ilâve euilerek Boğazın saraylar sahiü olan kısmını çirkin bir duruma getırmek için olanak var! Ne ıçin bu? Memlekete turist gelsin, döviz gelsin diye mi? Eğer memlekete gelecek döviz her seyin üstimde ise, harap müze depolarmda eserlerimizi çünitüp yok edinceye kadar bâri müsaade edilsin de bunlan sanata değer veren dış memleketlere satalım, bol bol dövlz getirelim, hem eserler çürümekten kurru lur, hem de göz doyar!? Oysa Çırağan Sarayı ve bahçesi ımar edilir, uygua yerlerine Sarayın rrunıarisine uyan gazino, lokanta, kaieterya gibi binalar yapılırsa, gemilerle geien GECE VE GÜNDtZ TEMİZLİGt tÇİN turistlere kolayllk sağlayaealc motör rıhtımlan, karadan gelecekler için uygun yerlerde otoparklar yapüırsa, ve Saray da mıize olursa, biz« hem döviz getirir hem «Değer» getirir. Bugünkü harap müze binası herkesten saklanmıs bir yerde olduğu için esasen gezen de pek az idi. Muzeler, kütüphaneler bir ulusun onurudur. Madem Çırağan Sarayırun ortftnlmasır» clanak v&ı, müze yapılmMi ile her ilri hayır birden olur. Hem Saray kurtulur, hem sanat «MTİsri, hatta sanat anlayıjunu! Hariks Sirel LlFtJ ÇELiSKiLER Ama bitmez. Bu çelişki bitmez. Etnre Kongar ne güzel anlatıyor «TürHyenin Toplumsal Vapısı» kitabında bızım büyük çelısktmızi. Antiemperyalist bir kurtuluş savaşı yaptık önce. Bugün karşıkarşıya olan sınıfsal güçler elele defetmekten baska bir şey düşiinmüyorlardı emperyalıst gıiçlerı. Başarıldı. Milliyetçilik anlayışımız ortaktı. Antiempeoalizm milliyetçiliktl. Sonra Batıhlaşmaya başladık. Bunun prarık sonucu emperyalizmle bütrünleşmekn. Önce ticaret burjuvazısi, arkasından sanayi burjuvazisi bu bütünleşmeye yöneldı. Halkı da beraber sürüklemek istedi. Drmokratik sivasal yaşam, bu sürüklemenin aracı olarak loıllanıldı. Halk, bu kez, Batı emperyalizmi ile bütünleşmenin milliyetçilik oldugunu söyleyenlere kandı. Mustafa Kemal'e güç yetmezdi ama, onun kurtuluş prensiplerine Moskofluk. komünis'lik, hayinltk denebilirdi Bötün bu çelişldlerin beşiğlnde sallanıyor Türkive en a» otuz yıldır. MiUiyetçiligin ne oldugunu yeni yeni kavrarnaya başlryor. Halk, çalışan sıkmtı çeken emeğinm karşılığını alamıyan ve çoğunluk oldugu halde gücünii ortaya koyamıyan bir «sımf»ı simgeledigi ıc:n, halkçı polmka, halk iktidan gibi sloganlar, emppryali=;t ;sbır!ik^'!°r tarafından milliyetçilik düşmanlığı olarak suçlaruyor. İşte en böyük çelişki. TEŞEKKÜR Gelinimiz Aysel'i çok başanlı bir ameliyatla sıhhate kavuşturan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çapa klinikleri profesörlerinden değerli ağabeyimiz Sayın Prof. Opr. Dr. Korkmaz ALTUĞ'a Sayın Opr. Dr. ömer Türel'e Saym Dr. A Güner'e H Sayın Dr. Slnan Nur Kesbn'e Ayrıca rahatsızlığı boyunca gereken ihtimamı ve alaka71 gösteren tüm hemşire ve hastabakıcvlara minnet ve sok ranlanmızı sunanz. GK4ALMAZ AtLESt (Damhuriyet 1523 ÇÖZÜM Bu iç çelişld kesin bir çözüme baglsnmahdır. Çalıstıranlann egemenliği, çalışan sınıflann politik ekonomik ve sosy»ı ağırlığı ile dengelenmedikçe milliyetçiliğe sanlanlar, Ülkeyi ve halkı bütünüyle çagdaş blr~yaşamdan yoksun bırakmak isMyen »yas&l karsı güçler olarak daha belirgin hale geleceklerdir. Dıj jrüçlerin blrbirini etkileyen ya da durdaran ortamında, bngün kendi lçlmiıde. demokratik ıörfinüşa korumaga çalışarak, oldukça Inrarsız. acımasıı hir kavga veriyoruz. Blz emekçiler, çalışarüar, bugüne kadar iktidara erisememiş olanlar, çotunluk oldnğumu/u bilenier, gilcümüıü toplamanjn feretine Inananlar, otnrur da sünaJ, yeni yenl milliyetçilik tarffleri yapmağa kalkarsak, kunüuşUn. klşUeri kalburduı teçlrmeğe hevealenlrsek, bu ceUsM deeil de nadir? HEDEF, UEV BİR DENİ2 GÜCtl Erkek Eleman Aranıvor «SmdKİeıt düsUnün... ontann gelecegini
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle