19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C Ö R I CUK;!'.?.ÎV:T 10 OC.K 1:77 tJ? BAKALIM. Bj^KAMlfl, 0 K*NT Kj İ SAM YELİ Ykzan: Mehmet SELÂHATTiN "The Economist,, gözüyle Türkiye: 19231950 Sprbest Fırka'nın kapatılma^ sıyla Türkiye'nin ekonomislni canlandırma umudunun kaybolnıi(4unu ileri aUren The Lıuno mlst, ülkedekı ekonomik bunalınıla Menemen Olayı arasmda bag kurmaktu, bu ayaklannıayla ilgili olarak 27 kişinin ölüm cezasına çarptırıldıgını bildirdikten »onra şöyle devam etmektedlr: «Ayaklanmanın ardmdaki gergek nedenin dinsel tepki oldugu yolundaki iddia bize pek inandırıcı görünmemektedir. Ayaklaııtnayı başlataıı «dervişleı'><m hatırı sayılır bir destek bulmalarının ba^lıca nedeninin, TUrkiye'nin her yanını saran ve özellikle İzmir bolgesinde dayanılnıaz bir hal alan ekonomik perişanhgın yol açtıgı lepkiler oldugu yuluudakı iddia uerçek^eıc daha yakın Rörünmektedlr. Eğer bu teşhisimiz dogruysa, verilen ölüm cezalurı hasluhgın tedavisı yönünde hlç bir olumlu etki yapmayacaktır.» (19) Türkiye, varmış olduğu yol ağzında, belirli ilkelerden ödun vermeden elconomik sorunlarmı çözümleyebilecek bir seçenek arayışı içinde bocalarken Dunyu Ekonomik Krizı derinleşmekte ve yeni boyutlar kazanmaktadır. 1931 ekiminde Ingiltere'nin altın standardından ayrılmasıyla ortaja çıkan bunalımdan en az Tur kıye'nin etkilendiğlnl itiraf eden The Economltt daha sonra şunlaıı yRZiyor: • Türk Lirası diger paral»r, karşısındaki durumunu korumus* tur. Bunun başlıca nedeni TUrk maliyesinin, örnegin Yunanıslan'daki durumun tersine, Sterlmg ile fazla bir ahşverişi bulunmamasıdır. CuırUıuriyet Hükümeti'nin yeni dış borçlara girmenıe konusundaki direnci meyva&ını veııniş ve Türk Lirası bu son bunalımdan fazla etküenmemiştir. Ajıkara Hükümeti'nın 1929 sonbaharından beri uygulamakta oldugu katı fakat bajiarılı paıa politikası Türkiye'nin, diger Ulkelerindeki sorunlardan etkilennıeden yoluna devamını sağlamıştır. «Buna karşın, Sterling'in dü.şmeslylc Tilrk ulusal servetinin önemlı kayıplara ugraması önlenememiştir. Ziıa, Türk parasmın değerinl Sterling olarak saklayan TUrk kapitalistleri bu son operasyonda büyük zararlara ugramışlardır.» (20) Bu küçük deginmeden de an laşılacağı gibi, Kemalist kadronun, sermayenin evrensel yasalarından habersiz göruncrek, yetiştirmeye çalıştıgı, ulusal çıkarı kl?i«,el çıkann önünde tutması beklenen yerli kapitalist sınıf, beklenenin terslni yapmak için hiç bir fırsatı kaçırmamaktadır. Tıim teşvik çabalarına karşın geniş çapta endüstri yatırımlarına girişmemekte ve servetlerinl çeşitli yollarla Ulke dışma yıgarak Türk parası üzerindeki spekülâsyonlara âlet olmaktadır. Hükümet'in çok yönlü ekonomik Korunlarla boğuştuğu bir dönemde bu tür davranışların sürmesi. yeni Pkonomik politikaların belirlenmesinde önemli rol oynanııştıı. Varmış olduğu yol aftzında bir duraksama geçiren ve hatta Seıbest Fırka deıiemcsine ı;irişen Kemalist yönetim, yr. ı kapitnlistlerin ulusal c'karı Osman ULAGAY 15 O ç »aatlara kadar riolastı odasında. sonra btr rahatlık hl«srtti. Kendisini ölünneye kadar açıkta hırakaeak degildiler y». Vali. biraz beklemesıni söylemişti. Muhiddin Bey iyi adarridı, kendisini de çok severdi. Koskoca Vali bu, yapüan haksızhğı Ankaraya yazmıyacak mıydıV Odasından çıktı. Aşagı kata Indi. . Yemek hazır nıı, dedı. Reyhan bu soruya sevindi. Fahri, yatışmış demektt. . Hazır bey, dedi. Beş dakika bekle sofrayı kuranm. Yemekte hlç konuşmaaılar. Hepsi düşünceliydi. Reyhanın, rıir iki, zoraki konuşma teşebbüsleri kısa ve soğuk cevaplarla geçişt.irildl. Kaynana ona işaret ederek rahat bırak onu, demek lstedi. Uykusuz geçen geccler arttıkça artıyordu. Şimdi Falıriye bir başka hnl Kelnıişti. Eşten dostan, tanıdıklarından utanıyordu. Sanki btlyiik bir suç işlemis, büyük bir ayıbı varmış gibi, insanlardan kaçiyordu. Eve kapanmıs, hiç dışarı çıkmıyordu. Reyhan, kocasındaki en ufak bir değişmeyi bile seziyor, olanları küçümser tavırlar takınarak eşine kuvvet vermeye çalışıyordu. Gelin kaynana clblrligi etmis gibi Fahrinin işsiz kahsına kn.yıtsız davranıyorlar, böylece ona yardımcı olduklarını sanıyorlardı. Oysa ki Fahri, onların bu kayıtsızlığını uzaktan seyredıyor, .Bizi bekleyenlerin henüz farkında değiller galiba.. diye düşünüynrriu. Hayat bazen insanlara öyle zalim davranıyordu ki... Bir bilebilselerdi... Kadmlar da onun kadar endişeliydiler ama, onun kadar korkmııyorlardı. Evvelâ, şimdilik idare edecek bir kaç kuruşları vardı. Sonra. hlç iş bulamazsa blle oturdukları evi satar bir ls kuıaıdı evin erkegi Niçin bu kadar Rbartıyordtı işsiz kalmayı? GününU yasıyan milyonlarca insan varken, niye bu kadar hayatten korkuyordu: Bir gün: . Niye böyle evde oturuyorsun? diye sordu kocasına. Çık, hava al. Eskisi gibi çocuklarını gezdir. . tçimden Kelmiyor. «Etraftan utanıyorum.» dıyemezdi. Heyhan: . Halk başka türlü yorumlar, diye diretti. Dosta düşmana, keyfinin yerındo oldugunu hissettirmellsin. Nolmuş yani, ölmedik ya! Nasıl olsa bir iş verirler, eninde sonunda. Olmazsa Ankaraya gidersın, hnlini anlatırsın. Seni bir dinleyen çıkar elbetto. Bu dünya bu kadar sahipsiz mi? İş vermezlerse evi satRrız, kendine bir ış kuıarsın. . Bunu ben dc dtlşündüm. Netlcesl filüm degıl va. AUah başka keder vermesın. Yalnız, insanm agınna gidiyor. Bu dunyada hep kötüler mi galip geleeek? Sen kalk namus ve şerefinde ödevint yap, sonra top gibi kaldınp afsınlar bir köşeye seni. İnsanm agınna gidiyor bu. . Allah doğrularla beraberdlr. . Pek inanamıyonun artık bu lafn. Hayatım boyunca hep egrileıln yanında gördüm Allahı. Bu bizim kuru teselllmiz. Allah kötülerden yana. . Töbe, tribe de bey. Nasıl söz o öyle? Sabret, bak göreccksin, nasıl solamete erecegız. . Hanım. çok düşündüm bunu. Bir ayıianın karşısına geçlp sabaha kadar: «Ben namussuzum, ben namussuzum, ben namussuKum.» dersem belki dogıu yoldan ayrılır iyi bir vatandaş olurum», diye düşUndüm. Hem cebimi doldururum, hem de kimseyi güccndirıp kırmayan iyi bir vatandaş! Ama, insanın elin de değil bu. Ya kötü doğarsın. ya iyi. Ne zoıia iyi olunabilir, ne de zorla kötü. Anlayacağın kaderinıi?; hu bizim. . Allah bazmasın. Surünmek pahasına da olsa senln kötü olmanı istemcm. . Ger<.ck miv Benınıle birlıkte bütün sıkıntılara katlanır mısm? . Hem d« nasıl!! . Onıu/. onuızu? . Oınıız omuza. Kocam degil misin? !yl gilnlerinde seninle. kntü anlarında ylne seninle olacagım. Kaderimiz neyse ımu göreceğiz. Hayatımızı bırleştirriik, kaderimiz niçin ayrı olsun? ~. Aforin benim karıma. Ne güzel latlar bunlar. Bana kuvvet vevdin, güç verdin. . Benrlen şüpliR ml erliyordun? . Yok, ama korkuyordum. Kadın kısmı zajnf olur diye. . Nasıl yani? . Ne bileyinı sıktntılara katlanamaz da beni terkedersin, diye... . Rir daba düşilnme böyle şeyler olmaz mı? Üç çor.ugiımla... Bu dünyada senden başka kimim vnr? Çöpsüz UzUınüm ben, Seninle açtım gözllmU. seninle verecegim son nefesirni. . Benim aslan karıcıgım. Bıından sonra kolay kolay yılmam hayatta Ynlmz, her zaman yanımda böyle metln olmayı becer. Oerçpklen, n gUnden sonra Fahıide bir dirilme, Voendine güven olnyları daha serin kanla karşılama egilınıi başlamıştı. O akşam karısına nıanto giydirdi, iki çocugıımı alıp dag kapısınıı kadar Eitti. Sokakta dımdik yiirüyor, hiç birşey onu etkllememiş gibi. herkesp yüksekten bakarak, kâh kansıyla konıişuyor, k«h cocuklanyla meşgul oluyordu. Ne demişlerdi ona? D?vrimlere muhalif. lşte karısını almış manto ile çar?ıda dolaştınyordu. Haber hemen şehre yayılmış, Valiye kadar ulaşmıştı. Fahriyi gerçekten seven bu adam, tazyiklere dayanamayarek genç adamın lftyık oldugu yere Rami'nın tayin ettilişine seyııci kalnıaiinın vicctan azabını çekiyoıdu. Çok kötü yerinden vurmuslardı Fahri'yı. Daha dfirıe kadar iki laf üstüne dar agaçları kurup çatır çâtır ariamlar asıyorlardı. Bu kadar agır suçlarla lekelenen adamı koruyamazdı. tftira. kin. kıskançhk denen siUhların ksndisini bile yerinden edecek kadar etkili oldugunu biliyordu Olayinr blraz yatışıp, Fahri unutulana kadar beklemeyi, sonra onu pek göze batmayan bir y r e atamayı düşunüyordu. IX ÜçUncU çocıık tâ şubat ayında dogdu. Kur'nnın arka kapağına 11 şubat 1932 tarihini dUşmüştU Falııı. Lâkin, digcılerinin aksine kedHrli, umidini epeyce yitirmiş bir ruh bali içinde. Henüü yeni bir işe ataııamamıştı. Onun qibl çalışmaya alışmış bir insanın günlerini hlç bir şey yapmadon boş Reçirınesi zor oluyordu. Bazen, sıkıntıdan patîayacak hule Relincc başını alıp «ıtaıga fırlı^ordu. Saatlarce dolaijiyor yorulunca bir kahveye ginp oturuyordu. Sinirleri adftmakıllı bozulmuştu. Dünyaya kızıyor, insanlara kızıyor, evdekilere, olur olmaz her şeyp öfkelenip köpürüyordu. Faralsr da suyunu çekiyordu. Bir kaç ay ancak ayakta durabileceklerdı. SonraV... Bunu hatırlayınca benliginı bir sıkıntı. dayanılmaz bir korku hıssi kaphyordu. Bogulacak gibi olurdu böyl? anlarında. Ne yapacaklardı? Memuriyctm diifinda hiçbir iş bccerebilecegine inanmıyordu. Simdiyc kadaı çarşıdxn biv kilo kiraz alıp evine getirmemi?ti. Cidciıyetine yakıştıramazdı böyle şeyleri. Babasından böyle görmüştü. Dovlct memuru dediiin, /ovletm de kendisinin de şerefinl korumak norundaydı. Böyle titiz ve dikkatli yaşantı, ister istemez, onu beceriksiz bir kişi yapmıştı. Zaten : fazla beceriklı biri sayılnm/.dı. Başkaları aibi, başı dara düştüğUnde. bir sandık limon alıp satmazdı. Ne esnatlık yapabilir ne de başka bir is kurabilirdi. Evi salsalar, çok iyi biliyordu ki, hiç bir is yapamayacak, rllprins seçen paıayı yavaş yavaş yiyerek büsbüttin çaresız kalacaklardı. (UEVAM1 VAK) '•TÜRKİYE'DE DEVLET YÖNETİMtNt D!Ş BORÇLARA DAYANDIRMA GELENEĞİNE, CUMHURİYET KURULUNCA SON VERİLDÎ,; hlçe sayan davranıslan karşısın da devletin ekonomik rolünün giderek arttığı bir seçeneğe yönelmek j'orunlugnnu dııymuştıır. Yaşanan bunalım gerçekterı bü KÜktür. Ç*vlet gelirlcri yetersır. kmldltı içiri klmu harcamııhırm da önemli kısınlılara gidilmekte (21 >. sriz konusu gelirleri arl'ırmak için kamu >a da özel sektörde çalışF.n tüm ücrotlilere ııvgulanac;ık bir «Bulıran VerRİsi» Kethilmekte. Bütçpyi öngöıüleiı 180 mılyondan 150 mılyon TL'na indinrek gprekmektodir. (22ı 19 aralık 1931 tarihli The Economist'e Röro. «Bulıran vereisi valnızrıı ücretli'nri kapsamma aldıgından Hükümet, kapitalistleri, mülk sahiplerini, rantiye sınıfım ve serbcst meslek erbabını da kapsayacak yeni vergiler tasarlnmaktadır. Bu arada en yilksek lcadomedeki devlet görevlilerinin maaş tavanuıın da 4(10 liraya indirilmesi beklenmektedir. » t23> Öte yandan yılda 20 25 milyon TL'na varan büyük kayıplara yol açan kaçnkçılıkla mücadele edilniı . ve devletin ticaret hayatı üzprindekı denetimi nrttırılmaktadır. (24) İthaiâtın kotalara hafclanarak sınırlandırılmasıi'in bu kez gtimrük gelirlerinin düsmesine yol aearak Hazinc'nin gelir darbogflzmı daha da agırlaştırdıgını belirten The Economist, şöjle devam ediyor: «Bu koşullar altında HUkümet, BUtçeyi 140 milyon liraya indirmek zorıında kalmı^tır. Daha iki yıl rinceki bütçenin 222 milyon liraya bnğlandığı hatırlanırsa durumun eıddiligi kendilijinden anla«ılır. Bütçe harcamalannı, devletin varlıgını sarsmadan daha asağı bir düzeye indirmek olanaksızdır. Ote yandan ureticl lıalkın vergi verecısk gllcti kalmamıştır ve tam bir çılcmazct girıldiği açıktır. Hükümet bu nedenla okoncımik hayatı uzaktan izlemenin yeterli olmadıSını anlamış, üretimin ve ihraratın lirgüllcnmesini büyük o'lçüde denetimi altma alaiRk dagınık haldeki iirelin ve ıhrsralçıları modern standartlara uydurma basına girismistir. ça«Ilk olarak fındık ticareti devlet denctimine ahnmış olup bu uygulamadan olumlu sonuçlar elde edıldigi belirtilmektedir. Üreticller, Urünlerinin topluca pa?,arlanınası konusundn Hükümete yardımcı olmuşlardır. Bu uyRUİamada, bazılarmın ile ri sürdügu gibi, Türkiye'de tıca retin Sovyetleştirllmesi yönünde bir eğilim yoktur. Amaç, Türk urünlerinin dünya pazarlanndaki itibarmı zedeleyen sahtekâr ihrucatçıları saf dışı bırakmak ve dış ticareti, Devlet tekeline almadan, modern ılkelere göre örgütlemektir » (25) 9 nisan 1932 tarihli sayısında Ise. ekonomik sorunlarla başedemeyen tsmet Paşa Hükümeti'nin istifa edecegi yolunda söy lontiler dolaştıgını belirten The Economist şöyle devam ediyor: «Gerçekte Türk maliyesi, bir çnk iilkeyi tehlikeli biçimde snr san savaş sonrası borçlanmaları na bulaşmadığından, sanıldıfeı kadur kötü durumda değildir. Hatırlanacağı gibi Türkiye' de Devlet yönetimini dış borçla ra dayandırmak geleneğine Cum huriyet kurulur kurulmaz son verılmiş ve bazı çok çekioi tekIiflere kar?in bu uygulamaya dönülmesi reddedilmişti. Dolayısıyla Devletin mal! kaynaklan kısıtlı fakat sağlamdır. Parti komisyonunun, özel önlemlere başvurmadan çözümlenmesini olanaksız gördUgu lvedi sorun Bütçenin finansmanıyla ilgilidir... Bu amaçla uygulanması rtnerilen yöntemlerden biri de demiryolları Ribi büyük kamu yatırımı pro.jelerini gerceklestiıen yabanr.ı gruplara yapılacak ödemelerin dıırdurulmasıdır. Alman ve îsveç gruplarıyla bu konuda varılan anlaşma sfiz konusu projelerin yavaşlamasını önleyemeyecektir.» (26) 25 Haziran 1932 tarihli The Econoınist: «Türk Hükümeti endüstrileşme konusunda ılımlı bir yol izleyerek öncelikle tekstil, pamuklu dokuma ve şeker endüstrilerini geliştirme amacını güdüyor» müdaheleciliginin sınırlanacağı» yolundaki sözlerl şimdilik bu gU vensizligi orUdan kuldırmış bu lunmaktadır.» (30) Bu ılginç haberyorumdan da anlaşılacağı gibi, Ankara'da hükünıetı oluşturan «bürokratların» her konuda diledikleri gibi karar alıp uyguladıkları yolunda ki saru gerçeklere pek uymamak tadır. Bürokrasiııin anıaçlaam temel model çerçevesinde «dev let» ve «ülke» çıkarlarına önr.elik vanıyan kesimi, giderek palazlanmakta olan yerli sermaya çevrelerine ve bu çevrelerle ıçlidışlı olmuş bürokrat öğelere kar şı çetin bir mtlcadele vermoktedir. tç ve dış politikadaki konjonktiirel koşullar bu müca.lele yi yakından etkilemekte, basen bir yan bazen digeri ağır bMSmakta, bu durum sık sık y«?rı donüşlere ve tutarsız uygulamalara yol açmaktadır. Örneğin 51 Aralık 1932 tarihli The Ecnnomist şunlan yazıyor: «Geçtlğimlz kasım ayından beri uygulanmakta olan «yeni ei:nnomi politikası.nın yönÛnU gösta ıcn bir diger gelışme dc, ckonominin bazı kilit noktalannda ya bancı uzmanlardan yararlanmft yoluna gidilmesidir. Böylece ya bancı Ulkelerin ekonomik yöntemlerini yabancı ııznıanların yar dımı olmaksızın kopye elme po lılikasının .sokmediftı kesinl'.kle itiraf edllmiş olmaktadır. Kapıtü lasyon kompleksi ve Türklerin her alanda kendileriııe yeterlt ol dukları inaııcı, a^ırı bir güven ve böbürlenme dışında hiç bir işe yarnmamıştır. Uygulnmada «jvdeki paznr çarşıya uymamış vebirçok karışıklıklar meydana gel mi^lir. Öte yandan Avrupa'dan getlrtilpn uzmanların tilkeye ya rarlı olıımadıklarını ileri sürpn Türkler, bu kez özellikle Güney Amerika Ulkeleri gibt az jfelişmiş Ulkelerde deney sahlbl uz manlara yönelmişlerdir. Bu tür uzmanlara en çok ABD sahip ol dugundan Türkler de Amerikah uzmanlardan yararlanmak yolu nu .spçmişlerdır.» (.31) Ankara Hükümetinin ekonomik bunalıma kârşı devlet eliyle öniem alma girişimlerine yerli sermayenin tepki gösterdiği dönemde Celâl Bayar'ın Ekonomi Bakanı olmasını The Economist «geri biradım» olarak niteliyordu Daha sonraki sayılarında, «Büt çeyi Dengeleme Vergisi» ile memurlara yeni yükler getirildiğinl, terfi eden yüksek derecelı memur ve subayların terfi zamlaıını alamayacaklannı ve diğer ba7 . 1 vergiler de arttırılırken endüstriye tanınan teşvik ayrıcalıklannın kaldırılacağını bıldiren The Economist, bu önlemler karşısında mcmurlar ses çıkarmazken endüstricilerin feryada başladıklarını belirtiyor. ı27) Bu arada, ABD ve Fransa'dakl kredi bulma girisimlerinden olumlu sonuç alamayan Türk HU kümeti'nin bu kez Rusya'ya bnşvurdugunu yazan The Economist, îsmet Paşa'nın Rusya gezisiyle ilgili olarak şunlan söy lüyor: «tsmet Paşa'nm Moskova gezisi öncelikle bir siyasal dostlıık ziyareü olmakla beraber, kendisıne eşlik eden ekonomi ve endüstri uzmanlarınin ve bazı fabrika müdürlerinin, Sovyetlerin bu alanlardaki reformlarını ve örgütlenme biçimlerini incele yecekleri anlaşılıyor. HUkümet çevreleri, Türkiye'nin kalkınma sürecinin henüz başlangıcında ol dıığunu ve özellikle endüstri ala nmda fazla acele ederek bazı yanlışlar yaptıgını artık itiraf ediyorlar. Bu yanlışlan düzeltmek amncıyla Sovyet yontemlerinden yararlanılacak fakat ö/el mülkiyet ilkpstnden vazgeçilmeyecektlr.» (28) tsmet PasB'nın Rusya'dan son ra ttaJya'yı da ziyaret ettiğini ve bu iki ulkayle yaptığı temaslardan bazı olumlu sonuçlar aldıfitnı açıklayan The Economist, bu olguyu şöyle yorumluyor: «TUrk Hükümctl'nln, eskl pnriüstri Ulkelerinden çok, yeni ve geniş çapta bir endüstrileşme süreci içinde bulunan iki ülkeyt kendine yakın bulduğu ve bu Ul kelerden daha ıu;uz endü.stri yar dımı sağladığı anlaşılıyor. Ayrıra unutulmamnlıdır ki Tiirkiye, Rnsya'da ya da bir ölçüde ttalya'da gördügümüz türden, ceniş çaplı bir endüstrileşme sürecine girmek niyctlnde degildir. Hükümet bu alandn ılımlı b)r yol izleınekle olup öncelikle tekstil, pamuklu dokuınn ve şeker endüstrilerini geliştirmek amacını gütmektedır...» (29) Ankara Hükümeti'nin yabanrı sermayeye bağınıh durumu düşmeden ekonomik çıkmazdan l<ur tulmak için aldığı devlet. eliyle ekonomlyi düzenleme önlemleri karşısında yerli ticaret ve endustri çevrelerlnce kopartılan fır tınayı bir «ayaklanma» olarak ni telpyen The Eeonomlst, ^oyle de vam ediyor: «ts çcvrelerinin ve özelliklf en düstricilerin protestoları Hıikümet'i geri bir adım atmaya ?:orlamış, yeni uygulamaya koımn rtnlemlcrden ve bu arada tthalSt ta permı sisteminden vazgeçınelt zorunda kalan Kabine, ihracatçı ları teşvik etmek içtn yeni bir ynl aramaya başlnmıştır. Ayrıca îş Bankası'nm cok başarılı yöns tictist Celal Bey'in (Bayar), Eko nomi Bakanlıgı'na getirilmesi ticaret ve «ndüstrl çevreleritr.n sarsılan güvennn yeniden sa^la nıak bakımından çok yararlı olmuştur. «HükUrrıet'iM son zamanl.ıvda attığı adımlar TUrk Anayasnsı'nda yer Blan mülkiyet, ticaret ve çalışma özgürlüklerini giderek or tadan kaldıracak ııitelikte Rörnlmüş ve ciddi kuşkulara yol aç mıştı. Ankara Hderlerinin lemel ilkelerinden biri olarak savundtık ları «llımlı Devlet(,ilik»in her gün artan bir hızla Sovypt nır<dellerine ve Devlet hegemonyssı na rioğru yöneldiğı gözden kaçmıyordu. Devletin tahıl piyasar sını denetim altma alması, deniz yolu isletmecillğine el koyması, afyon üıetimini tek merkezd?n denetlemesi ve bir Endüstri Ofı si ile Endüstri Kredi Bankası kurması özel sermaye çevreleıın de yaygın bir püvensızlige nod n n olmuştu. Ekonomi Bakanhgı'ııa yapılnn yeni alanıa ve Cumiııırbaskanı Kemal Paşa'nın «devıet Y A l1 1 N .' BE} YILIK PIANIAR (19) The Eronomlst, 7 «uhat 1931, n. 2S'4. (2«l The Kconomist, .11 eklm 1931, s. 813. 28 kasım (21) The Kconomist, 1931, s. 1014. Economlst, (2r S aralık 1931, s. 1072. (23) The Economlst, 1» aralık 1931, s. 1181. (24) The 1Economlst, 2 ncak 1932, s. 22. (25) The Econnmlst, 12 M»rt 1933. S. S78. (26) The Economlst, 9 Nlsan 1932, I. Economist, 30 Nlsan (27) The 1932, 8. »72. (28) The Ecnnomist, 14 Mayı» 1032, a. 107» ve 28 Mayıs 1932, s. 1186. The Economist, 2» 1ısziran 1932, s. (30) The Kconomist. 24 Eylül 1932, (31) The Eronomlst, 31 Aralık 1932. s. 1240 <2M) TiFFANY BULMACA SOLDAN SAGA: 1 Üyelerl Eliyüıt Millnt Meclisince seçilen. yönetim davalarına bakmakla görevlı bir yüksek kurul 2 Sevgıdo üsıün tutulan Feza 3 Asya'da bir kent 4 Bir işi kfirı için degil de zevk için yapan kimse 5 Avrupa'da bir Ulke halkından Sporda kullanılan bir araç H Bir h a j r a n yiyecegi Gezınti yeri 7 Clnayet işleyen 6 Tersi bir erkek ismi Plâstık ile cam karısımı 9 Kalın ha lat Koç'un attıgı. YUKARIDAN AŞAĞIVA: 1 Eski blr halk ozammız 2 Görkem Iridyum'un a'mgesl 3 Evlenme işlerru Ter sl bir uçan hayvan sesı 4 l e r si bir köpek türü Anlam 5 Tersi siddetle kurulan baskı « Tersi bir müzik aletl B.r milli kalecimizin adı 7 Üye Anahtarla açılan Kapamaç 8 Tersi ııydu Kimi tamlanıalarda «baş» olarak kuılanıian bir söz ~ Tersi eskiden kullanilan bir silah türü 9 Tersi rey Çatıdaki genış balkon. ntİNKÜ BLLMACiANIN ÇOZÜMÜ: ROI.DAN SAfiA: 1 Kolagası 2 Otag East 3 Varak Lar 4 Ana Avara 5 Kaloma 6 Ad Kıl 7 Mat ~ Taban 8 An Sınama fi • kalaM Zaın. YL'KARIDAN 1 Kovalamak 2 otaN Dana 3 laraK 4 Aga Ak sA 5 Kalıtım 6 Ar Volan 7 Salam Baj 8 isarA Ama 9 trA înaM. 1 23456789 OOM KONUKIAR.IKJI A/3\ü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle