28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
W APKA yasası, kıyafet devrimlnin bir uzantısı olarak sosyal yaşantımıza, Batj uygarlığının dış görunuşunu getıriyordu. Şapka, gününü doldurmuş, tepetaklak edılmış saksı orneğı, kafaya oturtulan o hacı hoca, arap fellah ışl fes'in yerıni ahyoruu. Şimdılerde avanak turlstlenn, yedı sekız dilın yüz kelunelık söz hazınesınden yararlanan Türk delıkanhlarm çclıcı ayartıcı sozlenne arada bır kanıp kafalanna geçırdiklerı fesler, bızım için çok, ama çok yabancı kalmaktadır. CUMHUHrn rişllen çabalan, daha başîangıçta bastırmak, boğmak bakımından bulunmaz bır koz olmuştur, llkel anlamda, ırı ve namus kavramlan. Sosyalizmı, hele gerl kalmış bir ulke için kalkınmanın yolu olarak nıtelenen sosyalizmı, dahâ beşığındeyken öldurmenm en etkın çaresı, onu, ırz duşmanlığı ıle lekelemektı Para babalarınca. para babalarının bır avuç çanak yalayıcılarınca uydurulan kasket hikâyrsi, bu hınzırca çabanm, halkı canevınden vuran bır etkmlık kazanmıştı bır sure, orası doğrıı Ama, Turk halkı, o hinoğlu hinlerln o madrabaz. kan emlcılerin sandığı, sanmak istedığl ensesıne vurup ekmefını elmden alabileceklen halk degıl artık. Son seçım bunu veterınce gosterdi. Pekı, sosyalızmm. Manc ve Engelsle baslayan bılımsel ve humanist sosyalızmın ıçenSınde kasket hıkâyecılerıni doânılayacak bır kanıt. bır sezmti. bır belırt) var mı* Yok. Olamaz da. 1844 Elvazmalan'nda Marx' ın, malı mülkü, kanyı kızanı ortak mal yapmak istıyen Weithng'ın eşltlıkçi ve ilkel sosyalızmıne, humanist açıdan ne denlı saldırdığını bılmese, kasketçilerin yalanlan dolanlan karşısında duraksavıp bocalavabilir insan. Mant, kadmı, herkesın malı sayan, sayabllen eorüşü «hayvanlık»la stıclamaktadır. Sovle der Marx: «Tekelci özel mülkivetin bir biçımı olan evlîlik'in karşısına, kadını orta malı savan mülkıyet anlavışmı çıkanyorlar kl, buna gore kadm, utanılası bır bıçımde, kollektıf mülkıvet konusu olmaktadır. Denebılir ki, kadmı topluluğun ortamah yapmak tsteyen bu düşünce, bu k'iba ve beyin<;i? komunizmın "in damandır. Kadm nasıl. evlılik df;ına çıkarai ••"i'uluk karşısında genel kadın dunımuna duşerse zensmlık dünyası da fvanl lnsanın öznel bru de' kendını sözleşmeyle özel mülkıvet sahlbıne baglavan ilişki dışına çıkarak. onursur bir orta mah durumuna duser Her alanda msan kisilijini hıçs savan bu komünızm, özel mülkıyetten doğan sonuçlann aşın (mantıklı) ifadesinden başka bir şey degfldir.* Bılımsel sosvallzmın babası Manc'm bu sözlen. kasket hikâvesının ne denlı saçma, eerçeklere vakın, uydurma. rezılce bir vakıştırma oldugunu apaçık ortaya koyuyor. Gölhısar vöresinin şu anlamlı devimi üstiinde düşünelim isterseniz: Takke ayağa, terlık başa gıyılmez. Evet, takka avağa, terlık başa gtyılmez ama, bİ7İm takkeli nalınh. mesli poturlu. şapkalı bereli, sröbekli göriüklü karman çorman. «al takke ver irtllShçı» politikaeılanmız halkm saS^uvusuyla oynarcasına, gerçekleri çarpıtıp, takkeleri ayafta, terlilclerl baslar» givdirmey« çalışıyorlar. Gülünç olma pahasma hem de. 4 Jubal t976 5 .«HTOtij s İ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Siyasal Durum obanın biri ağanın sürüsünü otlatırken açacın altmrta u>u>a kalmış; tatlıtatlı düsler gorüp uzandıgı >erde seviniriniş fakir: ama gözlerini açıp da sürmü koyduğu yerde bulama\ınca aklı başından jtidcyazmi!;. Saka değil; koskoca sürü bu! Çoban telaşla o yana koşmuş, bu vana koşmuş: derken bir tepenin üstünde tarlasına tohum eken bir rençbere raslamıs: Hemşerim, bu vanlarda bir sürü gördiin mü? Rençbcr kolunu bir yöne dosru sallamış; çoban umutla o vöne doğru koşmuş Bir de ne çörsün! Sürü bir kavanın altında, hayvanlar birbirine sukulmuş bekleşivor. Bir nefes almı? fukara çoban «oh» dive; Allahına şükretmis, ama: iyiliçi unutur mu hiç! Hemen boynuzu kınk bir keçiyi Kl gücü ancak o kadaıına ycter seçip vakalamı^; kucakladı. fı gibl rençbere götürmüş; şükran borcu olarak vermek istemiş: Al hemşerim! bu senin, demiş. Rençber keçive bakmış: Bırak Allahını seversen, demls, ben şurada tohum ekerken kolumu ötcye ben\e sallıyordum; ama keçınin buynuzunıı vallahi ben kırnıadım. çit işine .. Yahu hemşerim, al sunu! . Almaın; benim isım Riıcüm belll; hem keçinln bornuzunu lıen kırmadım kl! Neden alacakmışım? Alırsın, almazsın derken. oradan eşek üstünde «eçen bir hocaM söriinte çobanla rençber tartı?majı kesip adamın üstüııe varmıslar: telaşla akıl sormuşlar: Hoca efendi bu ne ıştir? Hoca esekten inmiş: Canım uzun etnıevin, bir Iştir oldu Işte . Yolda bl. zim eşeği otlasın diie sdlnermistim; basını alıp jritmis: senıeri kaldı; bir başka eşegi hasıboş görunce semeri snuna vurup vola koyulduın; bu eşe^i alın ama, vallahi semer benim, semeri vermem. Yahu hoca! Dur bakalım. sen ne divoMun? Keçinln bovnuzunu ben kırmadım ki. dive lârı sürdurürkcn rcııçber, çoban da derdini anlatmava çalışırmış Sürıivü buldum, keçi>i bojnuzundan tuttum, eşeği kaybettlm. semer benim, tohum ekerken olan bitenden ne haberim ne suçum olur? di>c tartışnrak hepsl köve varmıslar: bakmıslar bir evin kapısında kara bir kız shah U7un saclannı tanvor. Anlatma>a başlamışlar ulayi: kız dinleıniş lartışmacıları; üç tarak daha vurup basına. demls ki: Ben onu bunu bilmem, babam benl eversin de üıter kara sakallı olsun, ıster kara bıyıktı .. Kızım ne diyorsun? Senin babana da .. diye tartışma yeniden alevlenmjş .. Süriıyü kim yitirdl, keçinin hoynuzunu kim kırdı. esek kimin. semer kimln, kara bıyıklı nerede? derken, kornşu evin penceresinde tartışmacıian dlnle>en bir kocakarı öfkelenip bağırmava başlamış: Bana bakın heplnizin canı cehenneme! Ben o jelln orada oldukça oğlumun evine adımımı atmant .. Hay kocakarı sen ne diyorsun? Senin gelinin kimdlrî Ne yazar? Esas mesele sürüden çıkıvor, ağanın süriiau «özunden yitince çoban delirevazmış, conra bovnuzu kınk keçiyi rençbere götürmüş: derken, rençber yine deUlenmis: Uletı boyu devrileslceler; keçinin bovnuzunu ben kır> madım; sürüvü de cörmcdim; ben tohum ekmek İçin elimi kolumu sallar dururdum... Hoca: Peki, benim ne suçum var? Esefi bavırda başıboş bul. dum; athm semeri sırtına bindim; esek benim değil; ama semeri vallahi de, billahi de vermem... Kız: Babam evlendirralyor ki! Eversin de ister kara sakaUı olsun, ister kara bıyıku... Korakan: Ben geltn o evde oldukça, eşikten adunınıı atmam .. Hepsi birden çığrısarak kavjalaşarak, iş uzayıp fiderken içlerinden birl akıi etmis, kadıya başvuralun dlye.., Kadının huzuruna çıkmışlar, her biri derdini davasını anlatmış kadıya; keçldlr, boynnzdur, sürüdür, eşektlr, • • • mcrdir, kocadır, rellndir, senlndir, benlmdlr, suçumdur, lşimdir Kadı hepsini dinlemls, sakaluu sıvazlamıs: Mübaşlr.. dly« bağırmış. Girmiş içeri mübaşlr, kadı bnyurmus: % ,^ IMöfıaiîr! bu Unıklar gökte yeni ay'ı t5nnusler; koş •eslen, davui ^aünsuı, yana bayTamdır. Atatürk'ün, kafasına şapka geçirip, Anadolu'dan kara tahtalara Lâtm harflerini tebeşırle yazdığı günler de çok uzaklarda kaldı. Ama, şapka sözü ve şapka kavramı yenılıklerle yuklü olarak günumüze kadar ulaştı. Şapka'nın Türk sosyal hayatına girışi, hayli karmaşık olmuştur. Halk dılinde foter dıye anılan fotr şapka, daha çok burjuva özentilı memur sırufınm bemmseyıp, kafasma geçırdıği, yolda sokakta, çarşıda pazarda rasladığı eşe dos ta, saygı ve uygarhk belırtısı olarak. şöyle bır başından kaldınp yerlne oturttuğu şapka, 1971' lerde bambaşka bir anlam kazandı. 12 Mart muhtırası, Anayasa düzenim hio» eavan Demirel yönetimine karşı çıkarken, Demırel şapkasını alıp, milyonlara sırtı dayalı evının yolunu tutmuşru. ?apka sözü böylece, Türlc politik hayatında önemli bir yer almıştı. Demokrasi yaşantımızda, gorevıni kötüya kullanan polıtıkacılann, h!ç, ama hiç bir cezaya çarpılmaksızın, yağdan kıl çekercesine, rahat, kolay, kazasız belasız bir yoldan temıze çıkmalanrun, çıkabılmelennın bir sembolu olmuştu sapka. Son günlerde, uluslararası alana yansıyan bır başka özelliğme de tanık olduk şapkanm, Şapka kahramam Demlrerin kurduğu MC. Dışişlerı Bakani, bir NATO toplantısmda şapkayı yeruden günün sorunu durumuna yukseltti. Kıb rıs konusunda, Ecevıt'in başlattığı onurlu pohtikayı surdtiremeyıp, onu seriıverumsi bır çı'anan sokanlann sozcUsü ve sorumlusu olarak ortaya çıkan Dışlslerl Bakam, gUçlüklerin çözümllnü bir şapka alış verişine bagladı: Yunanistan'a bir şapka sunmuşmuşuz. Karşıhğında bir şapka beklıyormuşuz. Bir çeşit al takke ver külâh oyunu. Ne çeşit bir şapkaymış bizım verdiğirniz, bılmiyoruz. Ne çeşit bir şapka bekliyorua Yunanistan'dan o da belll değil. Ama, bir şapka alış verişidır, dışişlerimizi yöneterJenn belll baslı kaygısı. Şapka deyince, melonundan silindinne ka«lar uzanan çeşit çeşit başlık gelir akla. Bu ara, kasketi de unutmamak gerek. Yunanistan'a sunduğumuB başlığın kasket olup olmsdıgı konuâu, üzerinde durulmaya değer, doğrusu. Şapka Kasket ve Takke Vedat GÜNYOL BiHrsiniz, şapka daha i!k günlerde, yani şapka yasasının çıktığı günlerde, toplumumuzu bır başka turlu etkılemıştı. Halk, fotr yerıne kasketi yeğlemıştı. Koylü kenth sıradan yurttaşlar, başlarma fotr yerıne kasketi geçırmeyı daha uygun bulmuşlardı Ozellıkle namazmda nıyazında olan yurttaşlar, bugunku gıbı ozgurce, turlü çeşıtlı takke kullanamayan yurttaşlar, başlarındakı kasketlerin sıperlermi arkaya çevırerek gınyorlardı camilere. Çünkü, tersine çevrilmiş kasket muslumanlığa aykın duşmuyordu. Fotr şapka halka yabancıydı. Adetâ devlet görevlılennın. halı vakti yerinde, ışi yolunda bır avuç devletlımn tekelındeydı. Bır zamanlar, melon şapka, yuksek duzevdekı polıtıkacılarm sımgesıydı Eskmın o unlu ve de uzatmalı dışışlerı bakanı Tevfık Rüştü'yü melonsuz gormek, hıç bır kulun aklından geçemezdı. Oylesıne melonla özdeş olmuştu çünkü. Hele bayramlarda seyranlarda, toren kılıklanyle sağa sola koşuşan, fırlak göbeklennden jserilerde kalmamaya çalısan, kalın enselı. yaygın kalçalı, tıknefes polıtikacılar, o sılındir şapkalarıyle bır âlemdıler. Ama gel zaman gıt zaman, melonlar sılındl tarihe kanştı. O bır Batıhhk bzlemı, taklıtçıliğıydi. Geldı geçtı. bütün modalar gibı. Kala kala kasket kaldı. O da köylülerde. Büvük kentlerde nicedir şapka fcuUanılmaz oldu. Kullananlar da. dazlak kafalannm ayıbım ortmeye çalışanlardır. Ama polıtıkacıların şapkalan, artık pohtık ayıplannı ortemez oldu. 12 Mart'ta bunun canlı orneğmi gördük. Butun ayıpların dazlak kafalardan çok, o kafaları b'rten sapkalarda odaklandığı sanıldı. Oysa. demokrasımizin gelışmesi, şapkalarm suçsuz, dazlak kafalannsa suçlu. hem de suçlunun suçlusu olduğunu ortaya çıkardı. Bırakalım dazlak kafalan (bırakabilirsek), geçelım (geçebilirsek) şapkalara, şapkalarm sahı kasketlere. Kasket bızde, o ilk günlerdeki masumluğunu, ters çevrılse de yıtmeyen saygmlığmı, keselere uygunluğunu, rahatlığını, kullanıslıgını bir yana bırakarak, bambaşka bır anlam kazandı, halk düşmanı, emek, alın teri duşmanı çevrejerın hınzırca, haınce propagandalarıyla. Kasket, bır namus dusmanlığın'n, ırz saldırganlıgının simgesi oluverdi kaşla goz arasında. Işınden uğraşından, yorgun argın evme dönen bır aıle babasınm belli başlı tedırgınhgi, yatak odasının kapısında yabancı bir kasket bulma korkusunda toplanır oldu. Emek, hak hukuk düşmanlannın bulgusuydu bu. Kasket, kdylümüzun seve seve başma geçırdığı, bır gıyım eşyası olarak benımsedığı kasket, bırden, lânetlenmışti. îşçisi köylusüyle, daha yeni yeni uyanmaya baslayan bır geri toplumda, sermaye guçlerının, dışa baglı, ıç sömtırııye dayanan guçlerın, sınsıce, kurnazca uydurup vutturduklan bır bulustu bu kasket hikâvpsl. Sosyalızmı kdtulemek, kotu göstermek yolunda, bundan daha kumazca bır yakıştırma bulunabılir mıydı. namusu ırzdan ayırmayan, bacak arası sıkılığı her seyden üstun tutan, tutmasına çalışılan bır toplumda? Namus, yani ırz, Türk Insamnın, üzennde en çok tıtredigi, toz kondurmaya yanasmadı&ı, başkalannm ırzı nej'se ne ama, kendi ırzını, evlemde degıl sade. sözde bıle, her çeşit saldından ve saldın kuşkusundan, kuruntusundan uzak tutmaya çalıştıgı, bu ugurda kanlı bıçaklı olabilecegi, acımadan. trkilmeden ışi, adam öldürmeye kadar vardırabileceği, bır kutsal, btr dokunulmaz kaygıdır. Işte, halk düşmanlan. emek, alınteri düşmanlan için, sosyal adalet doğrultusunda gi Ç Kalem Dağıtma Törenine Buyrun OKTAY AKBAL Evet Hayır Tek Çıkar Yol: Sosyal Demokrasi B ir tek demokrasi vardır ve bu da sosyal ıçerıkU demokrasıdır. Işlerın oya dayalılıkla yürütüldügu polıük reIimı deyımleyen formel (bıçımsel) ya da pur (an. saf) demokrasi, gerçekte bağımsız bır varlıga sahıp olmayıp demokrasının on koşuludur. Sosyal ıçenfce sırt veren, bıreysel hak ve ozgürluklerı sozde bırakan Klâsık demokrasi ıse, eksık bır varlığa sahıp olup gerçek varlıga sahıp bulunanı, pür ve klâsik demokrasılere ıçerık kazandıran, bırevsel hak ve ozgurlüklen sosval hak larla da erklendirerek reel eerçekleşımı içınde ongören, sosyal demokrasıdır, nm de • insansal değer olarak kavranan • kendısel adalete biğımlanmasıdır. «Ozgürlükçu demokrasinin koK0ŞULUNMI5 KAFALARA BUNU ANLATMAKTIR. runması'» sloganıyle devınenler hakaunda «koşuilandırılmış kala» deyıminın kullanılması, gerçegı ancak kesımsellıkle karşınProf. Dr. Tarık ÖZBiLGEN lamakta; zıra, kalalan hıç bır bıçımde koşullanmamış olan kim seler, çıkar ve saplantılan uğruIst. Hukuk FaJc. Ögretım Üyesi na, başka bırtakım kımselen koşullandırmaya çalışmaktadırlar. her 1 çe gırmekte ve bu, öngörlilen Asıl koşullanmış kaıalarsa,prolelı?" »» ilişkin bir problem biçimçeşit sosyomoral sorunu bıreysel hak ve özgürluklen soz taryaya ındırgeyerek çozümlems ic 'ıtedır. de bırakmaktaydı. Bu durum, öSosyalizm ve Sosyıl Demokrasi zellıkle dördüncü smıfm prole eğılımı gosterenler, gozlerı proDedığımız gibı demokrasınjn taryanın ortaya çıkmasıyla be letaryadan özge bırşey gormeyenvarlık temeli, oy ve ozgürluk gı lırginleşmiş ve sosvalizme varlık lerdır. Işte sosyal demokrasi bun bı ıkı ılkeye dayanmakta ve do ve meşruluk kazandırmıştır. Ne ların her ıkısım de belıriemeye layısıyle de her demokrası. salt varki'bü varlıR ve meşruluk, sa elverışlı bır turmısol kagıdı karak lıkla lıberal bır kımlık taşımaK dece ekonormk hberalizme karşı terındedır. Sos>yal demokrasıden taâır. Bunun ıçertiı^ anlarrtsa, ıken, aynşsız liberalizme karşı yana olmayanların, demokrasıden marksıst. proletaryan sosyayana olmaları olanaklı değıldir. lızmın demokrasıyi temsillemez öngorülmuş ve sonuçta haksız o Bütün sorun da, koşullanmış kalığı; doğallıkla da, bu kimlıkteki larak sosyopohtik liberalızm de falara bunu anlatmaktır. bır sosvalizme davanarak de bundan nasıbıni almıştır Bu Anlatılacak olanı şudur ki, mokrasıye sahip çıkılamayacağı halcsızlık, ekonomık lıberalızmin, »osyomoral sorunlan proletardır. Bu bakımdandır kı, mark artık tümüyle ve apaçıklıkla za yan temele dayalılıkla ele almak, sıst, proletaryan sosyalıstlenn, ranna olan gerçeklıgın ortaya ne sosyal ılerlemeye ve ne de ındemokrasıyi koruma savaşına ka çıkmasından korkarak duşünsel sansal değerlere uygun düsmektılmaları, kuskusıız kı pejoratıf özgurluğe sırt çevırmesi ve sosolmavan gerçek anlamıyla bır yopolıtık lıberalizmı • açık ya tedır. Zıra boyle bır yaklasım, demokrasıye sahip çıkmayı de da ortülü bıçimlerde bırakma zorunlukla smıfsal açının benımğıl, fakat sırf kendi varlıklarını sıyla yokolmuş, zıra boylece sos senmesme gotürmekte; bu da bır guvence altma almayı amacla yopolıtık liberalızm, öngordüğü yandan ulusıçi entegrasyonu enmaktadır. «Demokrasi ve sosya hak ve özgürlUklere uygulanım gellemekte, ote yandan da grev, lizm1» parolası da zaten sosya sağlayacak bir ekonomık model lokavt gıbı yollardan ulusal zenl'.zmın, demokrası ıle birlikte bu elde etme olanağını bulmuştur. gınlığın yitimı sonucunu vermeklunmaktan yarar ummakla bır Işte sosyal demokrasi budur; hak tedir. Sınıf temeline dayalı enterlıkte, ondan ayrık bulundugunu ve özgurlüklenn, ekonomık açı nasyonal entegrasyonun da, hem kanıtlamaktadır. dan ele alınıp reelleşım olanağı ulusa ve hem de insanlığa katkı yönunden, tüm uygun düştuğü Işte bütün sorun da burada, na kavuşturuldugu demokrasi mo de pek savlanamaz. Evet, sınıidelidır. Bunun en sosyalizm ıle sosyal demokra cuysa, «proletaryanönemli sonu lararası antagonızmayı doğuran, adalet» sapsı arasmdakı ayrımda duğümlenhıç kuşku yok kı, sbmürülmekte mektedır. Zamanında ekonomık lantısından kurtulunması, adalet olan proletarya değil ve fakat so ve sosyopolıtik lıberalızmler, bır ile proletarya arasında özdeşlık muren patronajdır ve doğallıkla bırinın aynlmaz gereği gıbi içi kurtnaktan vazgeçılerek emekçibunun yokedımı de bu doğrultuda olmak gerektır. Oysa, «özgurlükçü demokrası» ve «ulusal bırlfic» yoresınde yükseltılen yaygara ve sabuklamalar, her proletaryanın «hakkına razı» olmasını amaçlamaktadır. Nevarkı proletaryan sosyalizm de, antagonızmanın yokedimınden çok, savaşımın sürdUrülmesinden yanadır. SOSY&L DEMOKRASıDEN YANA OLMAYANLARIN, DEMOKRASiDEN YANA OLMALARI OLANAKLI DEGıLDıR. BÜTÜN SORUN DA AKIVDA söyle bir çafn alırsamz hiç şa^mayin: «Sfmtimiz ilkokulunda voksul çocukJanna kalem, defter dağıtdacsktır. Zenjin hayırseverlerin baçışladıkları; vüz kalem, doksan defter ve seksen silgi kavmakamınunn elivle çocuklara snnulacaktır. Bu törende bulunmak için şu tarihde okulumuza rrlmeniz rics olunur» Böyle bir çajn herkese gelmez. ama »cmtinizin tanınmış bir kişisi, ya da 1leri telen btr görevll isenlz alabillrsinlı bu çajtnyı. Böyle mutlu bir ıründe iyiliksever zenfinlerimizin dığıttıklan kalem ve defterleri görursünüz, göğsünüz kabarır! .. Okullara gönderdiği cenelcelerle fin kazanan, öğretmen re kitap «ceilâd»ı dlve efttirn tarihimize ftçecek bir klşi var. Bu kişi MC Milli Ejitlm Bakanlığınm baş mfisteşan bav Nihat Akay'dır. Türkiye'deki tfim ortaokul ve liselerde hujünlerde müdürler öğretmenler kitapları elden geçlrlyorlar. Komlsvonlar knmkhı bn iş.için... Çaçdaş yazariarunızm ytut sorunlarım «1« alan remanlan, övküleri, incciemeleri, denemeJeri bir bir aytklanıyor. Aydemir'den Avcıoflu'na, Yaşar Kemal'den Aziz N'esin'e, Fakir Baykurt'tan bana kadar uzanan bir temizleme, bir aviklama çabası . M. E. Bakanlıgindan 6 ocak günü tüm okullara telefonla bildirilen 105 sayılı ve müsteşar Akay'ın imzasını tasıyan genelgeye gore ilkokullarda yoksul çocuklara ücretsiz kalem, kitap defter yardımı yapılması ve bu dağıtımın subat tatilinln bitiminde gerçekle^tirUmesi istenmektedir. Okullarda yüzde on oranmda yoksul çocuklar saptanacakmış herseyden önce!.. Nije yüzde on? Ya daha çoksa yoksul dğrenci, o zaman ne olacak? O okulda yüzde on oranda yoksul çocuk, diyelim yüz tane, elli kalem verilmiş dafıtım için . O zaman kalemleri ildye mi bölecekler? Ya da yoksullann yansı kalemsiz mi kalacak? Şimdl şu genelgeden bir parçayı tadını çıkara çıkara okuyalun: «Kalem dagitımı nedeniyle düzenlenecek törenlere, okul idarelerl, okul aUe birlikleri, okul koruma dernekleri, MUlî Eğitim Müdflrleri, yardımcılan, ilköğretim müfettisleri, valiler, kaymakanüar, bucak müdürleri katüabllen dığer davetliler ve çevre halkı davet edilecektir.» Çocuklar dizilecekler, fistlerl baslan perişan, boyunlan bükük, okul müdüriı. U eğitim roüdürü, yardımcılan, daha ötede vali Ya da kaymakatn, başka ileri gelenler koltuklar» göraülmüşler, gururla, se\inçle bakıyorlar bu erdemli işe!.. Az şey mi yoksul çocuklara kalem defter dağıtıyor büyükler! Poı poı resimler çekiUr, göbekli yöneticiler toplariar çevrelerine incecik solgun çocuklarsa, gülfimserler objektife.. Gazeteler de basmaiı ki bu resimleri, ulus anlasın MC Eğitim Bakanlığı yüksek yöneticUerinin nasıl halktan yana, yoksullardan yana iş gördüğünü .. Şakası bile çirkin .. Ban konular, olaylar, gerçekler var«br, şakaya gelmez. ütanç verirler, acı verirler kişiye. Bu da 6yle... Hera ayıp, hem çirkin... TSrenler tertipleyerek kalem defter dagıtımı yapmak, yapılmasmı önermek, bunun Içln genelfe çıkartmak, bu yetmezmiş gibl bir de telefonla hemenctcik bu çok önemli emri duyurtmak ddrt bir yana!.. Ne başan ne başarı! MC'nin Eğitim Bakanlığı müsteşan tarihe «Kitap \e Öğretmen Celladı» olarak geçmekle kalmayacak, yoksul çocuklara bfiyük, gösterişli törenlerle kalem defter dağıtan kişi de olacakTörenle kendisine kalem defter verilen o yoksul çocuklar btr kaç yıl sonra ne düsünecekier MC yöneticileri için? O kalemleri defterleri alırken, dudaklarma uzatılan kalınb incell parmaklan öperken, yoksulluklarıyle teşhir edilirken içlerinden nasıl duygular geçecek o solgun halk çocuklanmn!... Bunları ktmse bilmeyecek... Y Demokrasi ve LiberaliıtB Oya dayalıhk gibı ozgürluğe dayalılık da, demokrasının ogelerı arasında yer almakta; bu bakımdan da demokrasi, saltlıkla lıberal kımlık taşunaktadır. Kakat çoğunlukla karıştınlanı, ekonomık liberalızm ıle sosyopolıtık lıberalızmdır ve genellıkİe gozden kaçamysa, onjınınden bu jana ayrılmaz bır bıçımde bırlıkte yuruyen bu ikı lıberalızmden bınncısmın, bır suredır ıkıncısıne ters düştufu; bır yandan en koyu dikta yonetımlenyle ışbırlığı yaparken, ote yandan da varlığını demagojık yollardan surdurmeğe çalıştıgıdır. Işte bır tapını psıkozu ıle «ozgürlükçu demokrasi »den dem vururken, en kanlı tertıplere gırışmekten gerı durmayan ve en aşağılık ıkı yuzluluklere kalkışmaktan utanmayan kımselerın davranışlarına şaşıranlar, bu kanştın ve gozden kaçışın farkına varmayanlardır. Gerçekten de başîangıçta ekonomık değer yaratıcı gınşmen kımliğinde olan ve Ustelık da jarattıgı deger, saray ve kılıse yarundan yagmalanan burjuviizı, bır yandan ekonomık gırışımlerını ıstegmce surdurebılmek uzere ekonomık lıberalızmı savunurken; ote yandan aa, açıkça kendı yaranna bulunan gerçeklığın ortaya çıkması ıçın, sosyo • polıtık lıberalızme v«uı çıkmaktan gerı kalmamaktaydı. Fakat gırışmemn kapıtalıste donuşmesı ve devletın de saray ve kilıse «ıbı gaasıp guçlerın elınden çıkması sonucu, karışmazhk prensıbı ve dolayısıyle de ekonomık liberalızm, dayanaklarmı yıtırmış ve doğallıkla da, gerçeklığm ortaya çıkrnasından yarar değıl, zarar gorur bır duruma düşmuştur. Bu durumdaysa varlığmı sur dürebümenın tek çıkar yolu, baskı ve aldatıdan geçmektedır. Artık, «bırakınız yapsın, bırakınız geçsın!» sloganının deyımledıgi anlam şudur: «Somüru ve ezma özgurlugüne dayalı duzen, ber çeşit baskı ve aldatı ıle avakta tutulmalıdır!». Bunun ıçm de bu gun ekonomık lıberalızm, sosyopolitik lıberalızme karşı, çıkar ve saplantılan uğruna gerçeklıgın ortava çıkmasından korkanların oluşturdugu yonde yer almaktadır. Demokrasiye Sahip Çıkmak Anlaşılıyor kı demokrasıye sahıp çüunak, ekonomık lıberalızme karşı çıkmayı ıcermektedır. Ancak, bu konuda gozden kaçırılmaması gerekenı, ekonomık lıberalızme karşı çıkmanın, demokrasıye sahıp çıkmayı ıçermeaığıdır. Demokrasıye sahıp çıkmak, sosyopolıtık lıberalızroe de sahıp çıkaraktan ekonomık lıberalızme kapıtalızme karşı çık mayı deyımlemektedır. Orneğın faşıst ve teokratık modellere gore kapıtalızme karşı çıkılmasının, bır demokrasıye sahıp çıkma devınımı karşısında bulunulduSunu deyımlemevecegi açıktır. Gercı gerek faşıst ve perekse teokratık modellerın kapıtalızme karşı çıkışları da zaten sozde kalmakta; gerçekte bunlar marksıst, proletaryan sosvalizme karşı ortaya çıkmakta ve boylece de kapıtalızme bir bakıma güvence saâlamaktadırlar. Bu bakımdansa ekonomık lıberalızme karşı çıkıp da demokrasıye sahıp çıkmamak. CAfiDAS YAYINLARI Eklerle Ikind Baskısı ÇIKTI İLHAN SELÇUK Çıkar Yol FASIKUL ÇIKT1 MİLÎTAN ŞUBAT SAYISINDA • tŞKENCE GÖRENLEHÎN VE TANTKLAR1N ANLATTIKLARIYLA ŞÎLITJE FAŞÎST TERÖR, • YILMAZ GÜNEY'ÎN StNEMA ANLAYIŞINI AÇIKLAYAN YAZISI, • SABAHATTÎN AIİ'NÎN EDEBtYAT ÜSTÜNE DÜŞÜNCELERİ, • NÂZIM HİKMET'ÎN MOSKOVATJAKÎ YAŞAMINDAN ANILAR, • 1975 TÜRK YAZININA VE DEĞERLENDİRMELERİNE GENEL BİR BAKIŞ; Sevıl Kutlar, Ümıt Denizer, Nihat Behram, Kemal Burkay, Refik Durbaş, Kemal özer, Mehmet Bayrak, Cihat Öıaydın, Semra Ördamar. (Cumhurıyet: 878) (Cumhuriyet 886) SEVGILI VAHLlClMlZ MUDANYA"NIN CEMIL AGABEYÎ (KiUpçı); M. Cemil PARMAKSIZOGLU ebediyete lntıkal etmiştir. Azlz nâşı 4 şubat çarsamba günii (BUGUN), öğle namazmı müteakıp, Mudanya'da toprağa verilecektir. Tann rahmet eyleye. A t L E S t (Cumhurıyet: 876) Eskişehir Tıp Fakültesi Dekanlığından: FaMlltemiz Ortopedi BUim dalında Profesörlük kadrosu münhaldir. îsteklılerın 16 şubat 1976 mesal saaü sonuna kadar Dekan* lıgımıza başvurmalan gereküdlr. Ouyurulur. Şükran KURDAKUL ONLARIN ÇOCUKLARI Yazarın hiç bir yerde yavtmlanmamis yeni hlkftyelerüv den oluşao son kltabı. Bütün kitapçılarda. 10 Ura. ATAÇ KÎTABEVÎ Ankara Caddesi 45 ISTANBUL Ana çızgılerıyle verdığımız bu durumda açıkça ortada olan çıkar yol, smıfsallığa sırt vermış bır sosyal adaletçı anlayıştır. Sosyal nımetlerın, toplumun anlamsal ve maddesel patnmuamna katkı temeline göre elde edıldıği ve dolayısıyle de bıreysel gırışım gucunün, bunlan urunleme doğrultusunda ozgur bırakıldıgı bır sosyopohtik rejım! Toplumun anlamsal ve maddesel patrunuanına en buyuk zaran dokunan ulusıçi ve uluslararası segregasyonıst devınımlerden kurtul mak, bu çıkar yolun izlenmesı ile olanaklıdır. Bunu duş urunu saymak, ınsana güvensızliğın doğurduğu bır kuruntudur. Proletaryanın «bilinçlendirimı»ne ilışkin çabaların bu doğrultuya çevrılmesıyle, çok geçmeden sonuç alınacaktır. Işte sosyal demokrasi budur; sosyomoral sorunlara, sosyalızmın sınıfa proletaryaya donük bir devnm prcsesüsü ıle getırmeyi amaçladığı çözumü, adalete Insana • dönük ve oya dayalı bir prosesüs ile öngören bir sosyopolıtık rejımdir. Yoksa, oportünıst ve kompromist bır anlayışla onu belırlı sınırlar içınde hapsetmeye çalışan bugunkü tutum, sadece kapıtalizmin sürdürülmesıne yaramakta ve, sosyalizm karşısmda güçsüz kılarak da, demokrasıye zararlı olmakta dır. Demokrası, varlığını yıtırmemek için, bu tutumunu bırakmak ve saptamasını yaptığımız tek çı kar yola sapmak zorundadır. Gerçek anlamıyla insansal bır düzene, gerçek anlamıyla insanlan birleştirebılecek ve ancak ve ancak • sosyal • demokrasiye açık olan bu yoldan vanlabilir. Bu takdirdeyse, hapisevlerlnde sadece gerçek suçluya rastlanacak ve doğallıkla psikopat öldürgenlenn yerl d6, yönetim mevkileri defil ve fakat bunlann yani olacak; yalancılıktan öteye becensi bulunmayan utanmazlar ıse, eş dost arasında takılmalardan bas Yeni Krallar.. Yeni Soytarılar Fiyaü 20Lir» lsteme adresi: ÇAĞOAŞ YAYINLARI CaJaJoğtu Halkevi Sok. not 3941 ISTANBUL DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDAN: Dışışleri Bakanlığına Knpto uzmanı yetıştirilmek Uzsre 2 mart 1976 günu yapüacak imtıhanla Elektromk Teknisyen Alınacaktır tlgüilerin şartlan öğrenmek İçin, Dışışleri Bakanlığı Atatürk Bulvan No: 140 adreslnde Personel Daıresi ReisUği 415 numaralı odaya müracaatlan ilân olunur. (Basuı: 11308) 87! Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Başkanlığından Ege Üniversttesi Mlihendislik Bilimleri Pakültesinln Yüfc. sek Lisans ıle ilgüı 7.1.1976 Istanbul Cumhurıyet, 7.1.1976 Ankara Banş, 3.1.1976 îzmır Ekspres gamtelertnde çı. kan ılânda bellrtilen smav tarih! sadece Tekstit Mühendi»ligi Bölthnü tçin görUleo lüzum üzerıne 9 şubat 1976 olarak de£ışt;rilmiştir. İlân olunur. 81NAV TARtHt: Tabana Dil ^. „. B i1im .„„.., ... 0 «ub»t 19T8 saat: 1000 ... ~ .» 9 şubat 1978 saat: 14 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle