Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M ürkiye Barolar Birliğinin düşün ve eylemlerinı izlıyor musunuz? îzleyiniz lütferı. Eğer ülkemızm yazgısı ile ilgili bir gerçek yurttaş iseniz, izlemek zorundasınız da... Çünkü, Türkiye Barolar Birliği, önce, 1961 Anayasasının genel üfceleri içinde, sonra, genel kamu hukuku ilkelen içinde, «Hukuk uğrunda savaçsın di^ünlerini üretiyor. Aynca, demokrasiden yana olanların yamnda, «yargı»mn demokrasileşmiş bir «adalet» anlayışı içinde işlemesi çalışmalanna katılıyor. Kamu kuruluşlarına, bu yolda hizmet suntıyor, yardım öneriyor. Bu konuda, 12 ekimde yaymladığı bir rapor, çok ılginçtır. Bu raporda, Barolar Birliği, sıkıyönetim slstemimizın demokratikleşmesi zorununu belirtiyor. Sıkıyönetimir., idarerun keyfi tercihlerine araç kılınmamasını sağlamak istiyor. Bu konuya. Türkiye'nin demokratik kamuoyu dört elle sarılmalıdır. Onu Türkiye'nin gündeminden düşürmemelidir. Konu; tüm anayasal hakların askıya almmasmda idarenin keyfıligini kaldırma sorunudur. Aynca şimdiki sıkıyönetim yasasmın, askersel yönetımın aleyhine, fakat, sivil siyasal iktidarların çıkarına doğurdiiğu sorunlar var. Bunları yüksek mahkeme kararlan saptamıştır. Işte bunların da arıtılarak ortadan kaldırılması gerekır. Onların yerine, bir deraokratik düzenm tedbırlerıni bulup bunları ışletmek gerekir. İşte sorun, böyle çok yönlü ve demokrasi içinde çözülmes: gereken bir sorundur. Barolar Birliği; bir sıkıyönetımı vesile ederek tum anayasal hakların, iktidarların keyfi takdıri ıle askıya alınmasını önleyecek bilimsel tedbirlen arama çabasma gırmiştır. Yüksek kamu kuruluşlarını da, bu işe girişmeğe çağırmıştır. Ama bunu, tüm hukukçular, tüm özel düşun mercekleri, tum kamusal bilim odakları. hepsinin önünde ve üstünde, demokratik kamuoyu bemmsemezse, siyasal iktidarlarm otoritesi ve etkısl altında olan yasamayürütme aygıtları, fazla birşey yapmazlar, yapamazlar. Demokrasimızı zedeleyen sorunlan çözemezler. Şimdiki sakıncalı sistem de, demokratıi olmadan uzak nitelığı ile, sürer gider. cmHunirn muhalefet ikilisinin çifte yönlü olarak beliren, ama, gene de bir tekele dönüşen irade diyaloguna bırakılmıştır. Bu emrin oluşmasına, çoğulcu toplumun demokratik kurumlannın da, demokratik yollarla katılıp, etki getirmesl sağlanmıştır. Ancak böyle bir davranış güdülüncedir ki, siyasal gücün emrlnin, kendisine çizilen «genel yarar» maksadmın dışına çıkamayacağı düsünülmiiştür. Keyfi takdirleraen, bu gücün daha oluşma evresinde bile kurtulmak ıçin, bu oluşmaya böyle çok yönlü bir katkımn gerekli olduğu anlaşılmıştır. «Yönetmek, iktidann hakkıdır> diye işin içinden çıkümaya "salkılınca, genel yarar maksadmın kenara itildiği görülmüştür. O zaman, «yönetmek; muhalefetin ve aynca demokratik kurumlarm belirtecekleri katkılan da hesaba alan bir konsensüs içinde, iktidarmdır. kurah ortaya çıkmıştır. ii Bundan sonra da, siyasal güç emrinin, iktidarın keyfi takdirlerinden büsbütün sıyrılabılmesı ıçm anayasal haklarla smırlanması kurah geliştirilmiştir. Bu kural şöyledir: Siyasal gücün emri, Anayasal haklarla karşılaştığı zaman belirmesi ve oluşması ne kadar demokratik olursa olsun, gene de yürümez, durur. iii Siyasal gücün emrinin, Anayasal haklarla karşılaştığı zaman durup durmadığım da, • yargı.nm denetlemesi yöntemi bulunmuştur. Bu yargı, Anayasa yargısı, Danıştay yargısı, tüm adli yargı biçimlerinde olabilir. t num \m T OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lYİMSERLlK SADUN TANJU KEYFE BIRAKILMAZ Prof. Bahri SAVCI şakaya geîmez bir bütün olay teşkil etmiş ki; siyasal lktidarlar seçımden de gelmiş olsalar, hükümet ve hükümet etme olgu bütünlügü, gene de onlarm keyfi takdırlerine bırakılamaz. Keyfiligi bir kenara koyahm, hükümet ve hükümet etme olgu bütünlüğünün eylemleri, iktı darların tek başına belirtecekleri takdirlerine bırakılamaz. Bir çoğulcu toplum yapısı varsa; onun demokrasisi, artık, sandıktan çıkma bir çoğunluk ıradesinin tek yönlü beliren demokrasisi değıl dir. Yine aynı sandıktan çıkan muhalefetin de, çoğunlukla kuracağı söyleşımın (diyaloğun) sonun daki bir çogunluk muhalefet iradesinin iki yön lü belirme demokrasisi de değildir. Çoğulcu toplum yapısının demokrasisi nedir öyle ise? Çoğulcu toplum yapısının ve çoğulcu siyasal görüşler yelpazesi sısteminin demokrasisi; bır yandan, «siyasal kararııın, iktidarmuhalefet iradelerinin etki ve karşı etki iklliğinin itişi ile olusması demokrasisidir. Ama bu demokrasi, b'te yandan da, öbür serbest Anayasa kurumlarının kendi alanlarındaki kendi yönetımlerini kendi iradeleriyle işletme sistemidir; bu sıstemin, iktidar muhalefet ikilisinin ıradesine katılması demokrasisidir. Daha bitmedi, arfcası da var! Yani çoğulcu toplumun ve çoğulcu siyasal görüşün demokrasisi; en sonunda ve en doğru olarak da, bütün serbest düşün merceklerinden, özgürlüğü yaratan ve üreten bütün serbest düşün odaklarından esinlenerek kurulmuş olan kamuoyu iradelerlnın de, iktidarmuhalefet ikilisinin ıradesine katılması demokrasisidir. Böylece, çağımız, siyasal ıktidarın belirmesinde kullanılması pratiğinde bıle bir «katüma demokrasisi» meydana getirmiştir. Çoğulcu demokraside, bu böyledir. Bunun tersi düşünülemez. Klasik kurumda «yönetim çoğunluğundur. Eleştiri ve muhalefet de azınlıklarmdır» denmekte idi, bir zamanlar... Şimdi öyle denmiyor artık... ÇUnkü, Birinci Dünya Savaşından bu yana, «yönetim, çoğunluğundur: çoğunluk, kendi takdirlerine göre bir politika saptar. Ve bu politikayı, kendi sorumlııluğu altında uygulama hakkıru kullanır. Seçımden seçime de, hesabını seçmene verir», kuralı yozlaşmıştır. «Takdir.Ierin geniş ölçülerde • keyfilik» ile karıştığı göriilmüştür. Aynca, kendisine 'politika takdir etme hakkı. tanınmış olan «seçimden çıkma iktidarlann. bile, bu haklarım kullamrlarken, onu, onun kendisine verilme •maksat>ı dışına çıkarak kullandıklan anlaşılmıştır. Dört yıldan dört yıla seçmene hesap vermenin de, geçerli ve etkin bir fren görevini görmediği kavranmıştır. Böylece «takdir»in, kendisine bir sınır olarak tanınan .belli maksad>ın dışına kaçarak, • keyfilik>e dönüşmesi, demokrasiyi yoziaştırmıştır. Demokrasilerin, seçimden gelen totalıterliklere duşmesi kapılannı açmıstır. Gerçekten, savaş sonu çok çetrefil sosyo ekonomik konular ortaya çıkmıştı. İktidarlar, bunlan çözme zorlukları karşısında aciz kalıyorlardı. İşte o zaman, demokrasi htikümetleri bıle, sosyoekonomık sorunlan halk iradesinin istediğı genel yarara göre çözme maksauıyla kendilerine tanınmıs olan siyasal iktidan, bu maksadı aşarak keyfiliğe kaydırmağa baslamışlardır. Bu keyfiliğe kayışı, daha baştan önlemek içmdir ki, İkinci Dünya Savaşından sonra, hukuksallık deneylerl daha çok geliştirilmiştir. Anayasa Mahkemeleri yaratılmıstır. K alktım. Radyoyu actım. Çocuklar uyanır.. Uyansınlar. Nasıl olsa tatil bugün, öğleye kadar uyurıar. SoguK suda ıslatümış fırçayla sabunu köpürtmeğe Daşladım yüzümde. Radyoda müzık var. İyi. Yeni bır gün. Iyı. Yasanum sonsuz bir sabahtır diyormuş Henry MiUer. Iyimser ihtiyar seni, ıyı demişsm. Gazeteyı kahvaltıdan once şöyle bir evirıp çevirirken. Fransız gazetecinın onunli yaptığı konuşmaya taküdım. Ben, insanlar avaz avaz haykırmalı, dans etmeii diyorum, diyor. Onun için mi hemen radyoyu açtım acaba? Yok canım. Ben de severim yaşamayı. Dünyaya gelmışiz şükür. Işte bir sabah daha. Ben ıhtiyarlıyor muyum? Aynaya baktım. Yahu ben nereden bilirim kocayıp kocamadığımı? Hangi yaşta isem onu beğenıyorum ben. Her yaşta bir ba?k» insan oluruz ve en son en iyisidlr. Böyle bir atasözlerı vardır Almarüarın. Gelişmeye inanıyorsak, zaman içinde her şey değişir ve gelişir. Şunu unutmayıa. Yaşlanmak istemiyorsanız, hep, bir öncekini aşan yeni bir insan olun. Yeni Seçimlerin Anlamı.. Bu MC iktidan, aslında, bir tür azınlık hükümetidir. Onun için, adı geçen katkıya ve anlaşmaya, uyuşmaya daha çok dayanması gerekır. Oysa ki o, bunu şiddetle reddetmektedir. Bu iktidarın iradesi, Anayasal haklarla karşılaştığı zaman durma erdeminden de yoksun bir haşin iradedir. MC iradesi, katkıyı tammadığı gıbı, yargı denefımini de tanımaz ve boyuna onu aşmağa çabalar. Böylece, onun yönetimındeki Türkiye, «ülu» lararası Hukukçular Dernegi.nin lanamalarma uğramaktan kurtulamarmştır. Gerçekten Ou Dernek, hükümet etmeyi, iktidann keyfi takdirlerine bırakan Türkiye'nm, en soylu geleneklerini bırakmakta olduğunu görerek bundan yakınmaktadır. Evet, MC ile, Türkiye. Padişahlannı bile «Kanuniliğe» indirgeyen «hukuk> geleneğini yitirmektedir, «hukukun üstünlüğu» geleneğini de yitirmektedir. •Anayasa içinde siyasal iktidar ve emretme gücü» demek olan bir yüz yıllık Anayasacılıktan gelen «iktidarı bağlama» geleneğini de yitirmektedir. İktidann, gerek yaptığı yasalarla, gerek yönetimsel eylem ve uygulamalarla bu bağı kurarak «keyfilik takdirleri.ne düşmesini önlemede • yargı.ya 1961'in tanıdığı üstün değerden gelen • demokratik sistem» geleneğini de yitirmektedir. Türkiye, bu geleneklerine yeniden sahip çıkarak. «hükümet etme.yi, iktidann keyfi takdirlerine bırakmayacağını bütün dünyaya kanıtlamak zorundadır. Yeni seçimlerin anlamı burada toplanacaktır. AYNADAKi BEN Merhaba aynadaki ben. İlk kez tanışıyoruz sizinle. Müzik de gtizel bugün. Bu şarkıcılar hep bızim mi? Ne kadar da tatlı sesleri varmış! Bakayım bildiğim var mı ıçlerinde. Şarkı sözlerine kulak veriyorum. Bre! Bre! Bre! Bana yeni bir güne başlamanın, yaşamanm sevıncini veren bu genç kız, genç kadın seslerınin arkasmda ne itadar dertli sözJer var. Renk olmasın pembcden baska / Mevsim olmasın bahardan baska..» İnsan doğarken neyi bilir ki / Biri ajlarken biri güler mi?» .Şansın varsa yaşamak kolay / Şansın yoksa günlerüıi say.» Vay hınzırlar vay! O tatlı sesler o hızlı tempolar ve ıçe ışlejen melodiler ve bak hele ne biçim sözler : İnsanlar, insancıklar / Hepsi yaşam derdinde / Özlenen mutluluğu / Belki yaruı bulacak / Kalp lerlnde umut var.j. Füsun Önal değil mi bu diye bağırdım banyodan. Kızm uykuiu sesi cevap verdi: «Öf baba, evet o!» Arkasından Esln Afsar'ın sesini de tanıdım: •liğitlerln öyküsfi yanıktır Mehmet.. Bîr îlke Benim amacım, Türkiye Barolar Birliğinin bu girışımi dolayısiyle belirttiği bir izdem (tema) üzerinde durmaktı. Şimdi ona dönüyorum: Barolar Bırliğtnin raporu, bir büyük hukuk ve sıyasa ilkesi üzerinde duruyordu: «Herhangı bir yasa, bu bir sıkıyönetim yasası da olsatüm Anayasal haklan, geçicı de olsa, ortadan kaldırma olanağım, politika iktidarlarının keyîi takdırlerine bırakamaz» diyen bir ilke idi bu... Ben, bu ılkeyi, modern siyasal bilimin bakış açısmdan şöyle bır formüle dönüştürmek istıyorum: «Hükümet, hükümet etme, iktidarların keyfi takdırlerıne bıraküamaz.» Evet, hükümet, çağımızda o kadar ciddl bir kurum olmuştur ki; hükümet etme, o kadar önemü bir eylem olmuşıur ki; hükümet olma ve hükümet etme, ikisi birden, o kadar Sınırlar Gerek Bugün iktidar denince, toplumun egemenlik gücünü, onun yarattığı devletin siyasal gücünü, belli bir süre kullanan grup anlaşılır. Onun ö'rgütü anlasılır. Ashnda devlet rüzel kisiliğinin, onun arkasmdaki toplumundur bu giiç, bu emretme gücü... Öyle İse o, bir geçıci gruba ve onun örgtitüne salt olarak (mutlak olarak) verüemez. Burada, kimi sınırlar olmaK gerekir: i Önce, ashnda toplumun olan bu emretme gücünün, yani bu emrin oluşması, basit kurallara bırakılmamıştır. Yani, bu emrin oluşması. ne tek yönlü bir tekel halinde beliren bir iktidarın iradesıne bırakılmıştır; ne de, iktidar ŞARKILAR VE SÖZLER Koştum içerıye. Meüke Demirağ ilk büyük plâğıru eflndermişti bana. Işsiz kalıp da Kıyıkent denilen varlıklılar sitesinde sosyal tesislerın yönetimi ıle boguşurken o Yaz, eski dostum Turgut Demirağ'm bu incecik, büyümeğe yeni baslamış tatlı kızmı tanımıştım. Sonra Arkadaş filminde ona rol verdi Yümaz ve ünlü Arkadaş şarkısını söyletti. Şimdi birden onun şartalanndaki sözleri de öğrenmek istiyordum. Plâğı koydum pikaba. Bir gün gelecek / Elbet gelecek o gün / Dünya mutlu ve özeür / Tüm insanlık bir bütün / Mutlak gelecek o gün..» Baktım, plâkların arasında Rahml Saltuk'un yine bana imzalayıp gönderdiği büyük plâgı. Melikeyi durdurup onu koydum: •Venseremos.. Venseremos.. Geçmise ağUmak fayda vermez / Gelecek mutlak sosyalizm / Yanm bugünden kuracaksın / O senin tarihin olacak..» Bir taraftan Rahmi'nin ıçe işleyen sesinden Şili üzerir» söylenmiş «Zafer bizira> turkusünu dırüıyorum, bir taraftan da, plagın kabına yazılmış gorüşlerını okuyorum: «Son Des on yılda halkımın eriştigi bilinç düzeyine yarasır türfcüler söylemeye çalıştım.. Sanatçının, halkın özgürlük ve esltlik mücadelesinin yanında yer almasının bugün ber zamankinden daha çok gerektiğine inanıyorum.. Daha adil, güıel ve yasanılası bir dünyayı kendi elleriylc kurmalannda kavj»nın neresinde yer ai«^ağ»m bilfn bir sanatçı olarak benim de payımın bulunması en büyük özlemimdir.» Kızayım mı, sevineyim mi bilemiyorum. Bu çocuklar yaşamı adamakıllı ciddiye almışlar, onemsemişıer, bu iyi. Ritm'le melodiyle somut bir tat alma, yaşamdan noslann u Isteği uyandırırken, sözlerle, erişilmemiş mutlulukların özlemini bilinç altına yerleştinneğe savaşıyorlsr. Bu da iyi. Ama yine de içimde, körpecik çocuklannı, tazecik kızîarını cepheye sUrmUş olmanın burukluğu var. Şarküar mutluluğu söylemeli, mutluluğu istemek içia yakann tluımaşarJncîtsr. *•* Bodrum Hakimi Masalı OKTAY AKBAL ÖĞRENCİMİZ LEBRİZ YÜKSEL IN 976 İİSS. Evet Hayır OLMASINDAN KIVANÇUYIZ. odrum asri me*arlıfında »8yle bir meaır tası Tarmıs: «Bod. rumlular erken biçer eklni Feleğe kurban mı çittin Bodrum haküni Nastl astuı Mefaret hanmı tpe de kendlnl Çffte doktorUr doğradüar O beyaz tenSl Hakım hanımın memleketi Kütebya, Tavşan Hakün hanım sen eyledin bizleri perisan.» Busünlerde bir Olm oynnyor slnemaUrds, bas rolde TürItan Şoraj\.. «Bodrum Hakimi». Bir y u g ı ç lunımıa ıcrÜTeni Erdofan Tolbnakcıoğlu'nun bir öyküsünde anlattığı bu olay ferçekte geçmfş midlr? Bir masal gibi anlatır öyküsünü Tokmakçıoflu... «Bir vardı, bir yoktu, evvel zaman İçinde kalbur saman içinde deve kuvaförken, pire yüksek mühendisken » dlye başlar. Kütahya'nın Tavşanlı Uçesinde bir tapu memurunun kızıdır Mefaret. Güıel, akıllı bir ku... Sınıfte kalmadan okulunu biürir, Hukuk'u da tamamlar. Tüm Tavşanlı halln gmur duyar onunla. Bodrum'a yargıç olarak atanır Mefaret. On beş avukat, üç doktor, bir eczacısı olan bir kfiçük yerdlr Bodrum. Büyük portakaJ bahçeleri vardır, bunlardan ylrmi otuz tanesüün sahibi Felek ağadır. Felek a | a tüm Bodrum'un egemenldir, yüksek görerlüerle dosttur. Ne var Jn, köylülcrle mahkemeliktir Felek ağa.. Hep de o kazanır. Köylüler yorulmazlar, yenidcn dava açarlar... Tokmakçıoğlu'nun öyküsünü okuyahm: «Mefaret hanım as ti uz gitti, altı ay bir güz gltti Adalet Bakanüğından harcırahını alarak varıp ulaştı Bodrum'a İki oda bir hollü ev tuttu. Denlze karşı... Adliye ev, ev adliye, duruşmalar köylüler. Felek ağa, cinayetler, hırsızlıklar, alacak verecefcler, ana baoasına yazdığı mektuplar, Istanbul radyosunun o zevksiz programlan, kitaplan, romanları ara sıra gelen adalet istatistikleri. İste bütün tıavatı Mefaret hanımın. Günlerden bir gün bir dosya geldi önüne Mefaret hanımın. Davacı köylülerden biri... Davalı Felek ağa. Mesele: Toprak meselesi. İnceledi Mefaret hanım dosyayı. Dinledi taraflan. Avnkatlanru, yani sadece Felek a£arun avukatını, kanunlara baktı, ldtaplara baktı, içtihatlara baktı, koydu elini kalbine, bastı cezayı Felek afaya. Verdi toprağını köylünün. Bol bol hayır dua aldı. Üsteilk Temviz de onaylamaz mı cezayı. Hey Mefaret hanım hey. Btrbirine girdi kasaba.> •Bodrum Hakimi» adlı bu öybüyu oldnğu gibi sunmak lsterdim. En lyisi «Çiogene Piliç'l adlı kiUptan bir tarte alıp Tokmakçıoğlu'nun bu öyküsünü okumanız... Hele filmi görmeden okursanız daha iyi. Çünkii filmin jenerikiDde de, ilânlannda da, afişlerinde göremeyeceksiniz yazarının, Erdoğan Tokmakçıoğlu'nun adını. Unutmuşlar mı, bile bile ml koymamışlar, anlamak zor. Valnız yönetlcinin, yani Türkân Şoray'ın, bir de senaryoyu yazanın, Safa önal'ın adı var. Bilmeyen der ki, senaryocu ne güzel bir öykü yazmış! Oysa, Bayan Şoray bu öyküyü okuınuş, beğenmiş ve yazanndan beiirli bir telif h»kkı ödeyerek filme çekmek iznini almış bir süre önce. Ne bilsin Tokmakçıoğlu adırun bile konmayacağını. Aradan zaman gecmiş, film bitmis, oynatılmaya başlaıunış, ama öyküyü yazmış olanın adı bir kez bile anünuyor' Neyse, Tokmakçıoğlu'nun övküsüne dönelim, Bodnun haldmi Mefaret hanımı bir gün bir kavak ağacnun dalmda asürnış bulmuşlar. Bodrum hakimi niye kendlni asstn? Nitekim Muğla morgu da vermiş raporu, yargıç önce boğubnuş, sonra da canına kıydı sanısı verüsin diye ağaca asılnus. Felek ağanın kasaba ileri gelenlerine rakıl) kuzulu bir ziyafet verip arabasıyla Anfcara'ya çiitifinin sabahı... Biz yine bu gerçek masalı, yazarının, adı film jeneriğine, ilânlarına yanlmayan Erdofan Tokmakçıoğlu'nun, kaleminden okuyalım: «Mefaret hanımın babası geldi. Temel... lemel aslında lazdı... Ardesenliydi ve yanında daima tabanca taşırdı. Aynı gün Felek ağa da döndii geldi Ankara'dan. Temel, bir Ud kahvede doiaşti Bodrum'da, öğrendi öğreneceğütl... Akşam sehir feulübünde çıkardı cebinden tabancasmı bosalttı kursunları Felek ağanın üstüne. Savcının, kaymakamın, jandarma kumandanının, belediye reislnln yanında... Sonra silâhını onlara teslim etti «Kusura bakmayın, rahatsız ettim» dedi.» Sonra ağıt yakmıs köylüler yargıç hanıffl için .. «Nasü astın Mefaret hanım Ipe de kendini»... Tokmakçıoğlu gazeteci olarak ilgilenmiş, izlemiş olayı, derlnligine duymuş acıyı, dayanamamış kaleme sanlmış, yazmış bu yaşam masalmı. Unutulmasın diye, örnek alınsın diye, bizlere birseyler anlatsın diye... Daha daha sonra bir Türkân Şoray bu öyküyü filme almak Istemiş. Tcllf haklanı vermiş. Bir senaryo yazdırmış, Baş rolü kcndisi oynamış. Film bilmcm nasıl olmuş? Onu görenler söylesin, ben görmeyeceğim nasıl olsa. Öykü yeterince etküiyor, yeterince o acı gerçeğl yaşatıyor... Ne var ki, öyküyü yazanın adını unutmuşlar! Neden, niçin? Bunu anlamak olanak dışı .. Alışmışlar başkasırun yapıtma benlmsemeye, elinden almaya. Denebilir Id, bu bir yanüş.ıktır. O zaman en kısa yoldan düreltilir böyle yanlışüklar. İşte size bir gerçek masal, sonra da o masahn içinde baska bir masal... B ModernKlasiK sıruflar Lise sorlar için : 61320Kasnn Beklemeiilsr için î 115KBSjrfi' DORTIER DERSANESİ Casaloğ.Iu 22 24 6a • ****** • (Cumhuriyet: 12219) O2GÜRINSAN KASIM SAYISI ÇIKT1. BU SAYIDA : USTUNLUGUN EAŞARIYLA BELGELENİŞİ Bireğitim kurumunun üstünlüğünü, uygulanacak yöntemin seçimi ve bu yöntemin uygulanış biçimj oluşturur. Bu, yabancı dil eğitimindede böyledir. Dilkur, SEFT(Spoken English forTurks) yöntemini seçmiştir. Ozel olarak Türkler için olusturulan. Dilkur, SEFTİ uzmanca uygular. Bu yöntemi sörekli getiştiren'bilgili, tecrübeli, titiz bir yönetim ve öğretim kadrosuyla. Dostça bir yaklasım içinde ve tam bir okul ciddiyetiyle.. Bir eğitlm kurumunun östünlOğünün başarı belgesl ise, öğrencileridir. 7 yılı aşan bir sure içinde, öğrencilerlmlrln tümu, Ingilizce sorunlarını Dilkur'da çözümlediler. Her çağ ve kesimden yüzlercesi.. Mesleğinin uzmanı kişiler, hazırlık sınıfını okumadan Boğaziçi, ODTÜ gibi üniversitelerdeöğrenimlerini sürdürenler, niceleri.. Gelin, üstünlüğün başanyla belgelenlşinl, Dilkur'da bu kez de sizinle yaşayalım. sovtrroir O zaman, slirler de mutluluğu söylemeli, reslmler, h e y keiler de mutluluğu islemeli, hikâyeler romanlar mutluluk üzerine yazümalı görüşü gelecek arkasından. Bunu demek istemiyorum. Yaşama delisi, iyimserler şahı Henry Miller de bunu demek ıstemıyor. Gerçi o, sanatın yaraluı aancı, iyileştiric! bir etkisl obnası gereKtiğine inanıyor, her sabah başlayan güne sevmçle •merhaba» demeyi öğüüüyor, yaşantlan her günUn bir kamaval eğlencesindeymiş gibi gülüp oynayarak geçirilmesiru istiyor; ama biliyorum ki, bütün bunları yaşamı ciddiye aldığı ıçm söylüyor. Bizim gazetenin Sanat Edebıyat sayf asmda okudum, Italyan tiyatro ustası Giorgio Strehler, «En güç sanat yaşamaktır, tiyatro da yaşamayı Sğreten sanatttr.» kolay değil yaşamayı öğrenmek. Üstelik bızım eğitim kurumlarımız, ınsanıara ya dünün özlemini, ya da yarının mutluluklannı duyurmayı marifet saydıklarmdan, blz hep bö3'le, yasanılan zamanın tadını alamadan, soyut değerler ve umutlar peşlnde kosturulup duracağız. BÜLENT ECEVJT : GELiŞME SÜRECiNDE TÜRKİYE'NİN SORUNLARI VE DIŞ İLİŞKİLERİ Muhittin TAYLAN : HUKUK DIŞI DAVRANIŞLAR Selçuk SOLEY : ÜNÎVERSİTELER AÇILIRKEN Necdet TUNA : TOPRAK REPORMUNUN ELEŞTÎRÎSÎ Attila İLHAN : tLK KELEPÇE (şiir) Nazlı ERAY : ALİ BEY KİM? (öykü) O. Nuri Koçtürk, Erhan Bener, Orhan Kologlu, Cemil Sena, Sami N. Özerdim, Dr. Seyfi Kocabaş, M. Hadi llbas, Ayşegül Yüksel, M. Tali öngören, Aygen Beler, Mahmut Turgut, Turan Erol, Cemil Eren, Ercan Akyol, Salih Memecan, Kitaplar, Okuyucu Mektupları, Bize gelen kitaplar 84 sf. 10 TL. (Cumhuriyet: 12218) YAŞAMI ÇALMAK Yaşam somut bir şeydir, onu soyuta çekmek, yaıamı çalmaktır. Yaşadığım zamanın ve çagımın dışında benim ulaşmak isteyecegım hiç bir güzelük, mutluluk, zengınlik yoktur. Ben var olanı isterim ve neyi yaratacağınu bümeliyim. Oysa, çocuklanmıza bu yıl okuyacakları sosyoloji kitabını hazırlayan bayan profesör, •bugün toplumun tcsefckülü Ue Ilgüi en tutarlı dusünceyi kendi dln feiscfemizde buldum» diyor. Bütün din felsefeleri tariain bir döneminde donup kalmıştır. yaşayan toplumlara çagımızd» bilimsel gözlerle bakılmaktadır. Çağırnıza ula$mıs ne varM, o, insanlığın ortak mirasıdır. Türk İslâm kültürünü genç kuşaklara ve topluma öğretmek baska şeydir, «en iyiıi, en üstünü bizim kültürümüzdür» demek baska seydlr. Bir sosyoloji profesörü, bütün ılerı sanayi toplumlanmn, Marksın sosyalızxne akış teorisının bılımseUığinı diklcat* alarak kendi rejimlerinı onun etkisiyle oluşturduklan bir yirminci yüzyılda, kalkıp da «Bu teori öldü, dln felsefesi yaşıyor» derse, böyle bır kültür içinde insanlar mutsuz ve guç&üz olurlar. Şarkılanyla, türküleriyle, romanları v» tüm sanatianyla erisilmemlfi, doyulmamışı, görülmemişi arayan bir topluma «bunlann bepsi geçmişte vardı» diyen bir bilim adamı, çağını sevmiyor ve çağını bilmiyor demektir. Bugünü yaşamıyandan kültür dersleri almak ne acı. KASIM DÖNEMİ KfflfrrUVRI DEVAM ETMEKTEDİR ÎNGÖJteCEÖĞRETIMÎNEEüZMANUK ISTANBUL GÖRSEL SANATLAR MERKEZi SUNAR T.F.S.A.K, Aydede Caddesi No.9 Taksim istanbul Telefon.452182 Statik Fotoğrafın Dinamizmi ERSiN ALOK 2 KASIM SAU SAAT: 19 YILMAZLAR PASAJI. J i j l l (Ajans: TOS94) 12194 YARINA DOĞRU.. UNIVERSITE l veAKADEMİADAYLARI ücretsiz denenıe ögretımîhe katıfın MODERNKLASJK SINtFİAR LİSE SONLAR 6 KASIM * 2ü KASIM BEKL£MELILER 3 KASfM * 17KAS.JM MODERN FIZIKIfSTKITABICIKTtÖOEMmi'jlFYiNl^ îyist mi, ben yine, bugünO yaşamaya karşı küçUmter . tavırlar takınıp «yarın, yann..» diye şarkılar söyleyen çocuklan dinlerim, onların yaşamı hıçe sayışlarına kusaralc. Onlarla anlaşmaJc kolay. Çünkü, yaşadığım her günün tadını çıkara çıkara yanna doğru yürürüm ben. Geriye bakmam. 1 L AN KADIKÖÎ İCRA BELKIS ÜNSEL ile HALDüN ORAN Nişanlandılar Orduevl Harbive MEMUBLUGUNDAN 976/'25«8 1. Mahçuzların satümasma karar verilmiş olup, 14 parçadan ibaret, ceman 5.700.00 kıymetmde (kahverengi çelüc masa, bal rengi vinleks kaplı döner koltuklar, tek ve çift kapıh yanm dosya dolabı, vışne rengi vinleks kaplı sandelyeler, kahverengi formika kaplı çelik etejer, çelik sehpalar, halen bulundugu, Kadıköy, Altıyol, Ekşioğlu Iş Hanı kat 4 No: 79'da, 3.11.976 günü saat 12.1012.25 arasmda satılacagı, bu günde talip çıkmaz veya verilen bedel muhammen kıymetinln, % 75 'nl bulmazsa, 4.11.1976 günü aynl yer ve ayni saatte yapılacak, 2'nci arttırma ıle en çok bedel teklif edene ihale edilecektir. Belediye resimlerinin, ihale damga pullarının, müsteriye ait olacağı ilân olunur. 15.10.1976 MODERN EĞhİM ' DERSANESİ (Arta»: 307) 12198 BAGIMSIZ TÜRKİYE SOSYALİZMİ ••••»••»••»•' • BİLIM VE • • • • • • • • • • • • • • » ıi •••••••••••••• TEKNÎK'İN CANAKKALE'DE 108. KASIM SAYISI ÇIKTI. BÜTÜN BAYiLEROE BULUNÜR. FIATI 3.50 IİRADIR. TEl: ÇANAKKALE 1527 DiYARBAKIR ÜNiVERSiTESi TIP FAKÜLTESi DEKANLIĞINDAN : Doçent Alınacaktır. Fakültemizde aşağıda belirtilen kürsülerinde doçent kadrolan münhaJdir. îsteklüerin en geç 8 kasmı 1976 taribine kadar Dekanlığımıza mtiracaat etmeleri gerekmektedir. Duyunılur. Kfirsü adı: înfeksiyon ve Tropikal Hastalıklan Ortopedi ve Travmatoloji Adrt 1 1 YARIN kasımcla (Reksa: ) 12222 SATILIK ARSA ÇANAKKALE. KEPEZ FENERt YANINDA 400 M2. DENÎZ KIYIS1 ARSA * e •»•••»••••••••••••»••••»•••••••••••• (Basuı: 7988) 12202 :Basın: 26919/12208)