28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
w asalara gBre suç lşleyenlerln cezalandmlmaJ lanr.m yanısıra, suç işlemeye varan eylemlerin oluştuğu ortamın düzeltilmesi, suç işsyenlerin tekrar toplutna kazandınlması da Devlebıin görevi ve varlığının bir koşuludur. !u görevi ve koşulu yerine getirdiğinde kuşku luyulan bir devlette, suçluluk, psikolojisi de deişik bir biçimde oluşmaktadır. Böyle bir devle in egemen olduğu ülkelerde suçlular, suç işlelekte hiç bir sakınca görmedikleri gibi, yaşalak için y£.ptıkları savı ile kendilerini haklı bile ulmaktadırlar. Eşitlik ilkesi ve sosyal yönll ile erkes igin var olması gereken devletin, gerek aplumsal, gerek ekonomik sorunlarmı çözüm;mede kendilerine yardımcı olmadıgı yargısmla onlara hak.sızsınız diyemiyor ve niçin devlete e tcpluma küskünsünüz diye soramıyoruz. Değişik sınıfları içeren toplumun, kamu Devlet) hizmetlerinden eşit olarak yararlanmaan gerekirken, ömeğin belediye hizmetlerinin, ğitim hizmetlerinin, sağlık ve kolluk hizmetl»inin v.b., çeşitli bölgelere aynı oranda gitmediini görüyoruz. Aynca çıkanlan yasalar ve tüzük 3r açısından da bu söylenebilir. Bu nedenle, daha çok emekçiyi banndıran z gelişmiş veya gelişmemiş kentsel bölgeler saayiin ve endüstrinin toplandığı yerler olmakıdır. Bu olusum sonucu, kentlerin gelişmiş ve elişmemiş bölgeleri arasında yabancılaşma ve osyal ve ekonomik çatışma ve sürtüşmeler başımıştır. Sınıfsal ve yöresel çelişkiler karşısına devlet, kuramsal olarak tarafsız, fakat uygula lada ve yaşam seviyesi düşük sınıflar karşısına tek taraflı ve gelişmelerin, bir başka deyimi sömürenlerin haklanndan yana bulunmaktaır. Gerçek olan bu durum, emekçi sınıflar ve elişmemiş yöreler insarüann da haklı yaJanmala ı ve devlete güven duygusunun zedelenmesin» ebep olmaktadır. Yasalar, demokraük kurallara uyularak v« alkın yararına yapılacak ve uygulanacak ise aygı görürler ve uygulayıcılan da saygın kılarır, Büyük çoğunluğu bir yana iterek, yalnızca elişmiş kentsel bölgeler ve egemen sınıflar için ar olan devlet, yasalan ile birlikte saygınlığını itirir ve toplumsal çatışmalann giderek artmaına neden olur. Sınıflar ve bölgeler arasmdaki bu derin uçuumlar, devletten almacak hizmetlerdeki aynlıkın her geçen gün arttırrnakta ve bir sınıfı öbür ınıfa sürekli olarak hizmet etmek durumunda ırakmaktadır. Geri kalmış yörelerde toplanmış mekçiye karşıhk, daha çok sermaye ve işverens, bir kısım halk temsilcileri ve yöneticiler geşmiş bölgelerde bulunmaktadır. Gittikçe kesin oyutlara ulaşan bölgesel ve sınıfsal ayrılmalar. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER göıteren şıaaeı nareKetıennın geıecegım t » » ; ölçüde etküeyen bir nitelik kazınmış bulunmaitadır. Kolluk Hizmetinde Tedbir Bütün bu gerçeklere karşı, günümüzde yöne tlm, bazı patolojik unsurların bünyesine yerleşmesi sonucu, eylem ve işlemlerinde etkinliğini ve verimliliğini giderek yitirmektedir. Bu durumu önleyebilecek tedbirleri, süratle kolluk hizmetlerinde de almamız ve uygulamamız gerekir. Yapmazsak, bu durumda bir yönetsel örgüt halkın güvenlni yitirir ve sürekli eleştirisine konu olur. örneğin, her gün artan öğrenci olaylan karşısında, polisin üst ve silâh araması biçiminde uyguladığı önlemler bile, öğrencilerde kusku yaratmıştır. Ögrenciler, devlet kuvvetlerinin yan lı hareket ettikleri ve kendilerini savunmasız bırakıp, karşı görüş ve düşünüşte olanlann kötü amaçlarına terkedildikleri ve suçlularm korunduğu kanısında ve savındadırlar. Bu düşünüş biçiminin yanlış olduğunu scyllyebilmek için, öncelikle devletin ve yürütme erki ile kuruluşlarının böyle bir izlenime neden olan davranışlarını düzeltmesı gerekir. Yani, yanlışlığı önce yasal güçler yapmamalıdır kı, öğrem:isi, işçisi ile halk yanlıs düşüncelerden kurtulsun. Unutulmamah ki, yönetsel örgütün güven karanmasını ve işler durumda kalmasını, kuşkusuz ıçindeki dinamik unsurlar, yani bireyler sağ lamak durumundadır. Bir bakıma yönetsel örgüte rengini vermesi gereken içinde banndırdığı kişiler, görevülerdir. Oysaki, bugün örgüte damgasını vuran yöneticiler, hükümetin dofrudan etkisindedirler. Bu ağır adaletsiılik, halkta polise tepki olarak yansımaktadır. s Sonuç. polisin yöneticilere ve devlet sorumlulanna tepki duymasına neden olabilecek niteliktedir. Fakat üst kademedekilere, kendi ve temsil ettikleri çevrelerin çıkarlarınm baltalanmasından korkarak, böyle bir'tepkiyi dogmadan önleme yoluna gitmektedirler. Dernekleşme, birlik olma kasıtlı olarak engellenmekte, hatta san derneklerin kurulacağı yolunda haberler yoğunluk kazanmakta dır. Bu yetmiyormuş gibi, bilen, öğrenen insan yanlışları daha iyi görebilir diye. polisin eğitimi de aksatılmakta, 1975 temmuzundan bu yana, mevcut Polis Olcullan"ndan hiç birisinde eğitim yapılmamaktadır. Polisin itibannı zedeliyen dav ranışlara mahal bıralnlmaması için. polis sürekli ve dısipbnli olarak egitilmelidir. Mesleki ve hukuki egitimln yanısıra, toplumsal yaşantı da bu egitiralerde lslenmelidir. Polis, karıştığı olay lann nedenlerini ve bu nedenlerin giderilme yollarını bilmelidir ki, halkın poüsi olma yolunda bilinçlensin. Angola'da Ne OJuyor? Devlet, Polis ve Sınıflar Av. Gürbüz ATABEK Emekli Emniyet Müdürü bölgelerde yaşayanlan karşı kar$ıya getirmekten başka, insanları dost olmaktan çıkarmaya ka dar gitmekte ve birbirlerine yabancıbk duymalanna da sebep olmaktadır. Sözde milliyetçilikle, bu önemli sorımun çözümlenemiyeceğini tarih bize göstermiştir. Toplumlann dışa ve içe dönük ilişkilerinin iyi veya kötü oluşunda, temel ögenin ekonomik olduğunu tüm ülkeler halkı artık anlamıştır. Ekonomik ve sosyal açıdan farklılıklar kaldırılmadığı ve bu yönde bölgeler arası yaklaşım sağlanamadığı, yani sömürüsüz bir toplumsal düzen kurulamadığı takdirde, karsılıklı sevgi, saygı ve güven duygusu kalmayacaktır. GUnümüzde sık sık adı edilen «is barışı» ve «toplumsal barışnın bozulduğu deyimi de, bu sımf çeltşki ve çatışmalanndan çıkmaktadır. Kent lerin değişik bölgelerinde yaşayanlann, yasalar dan farkh yararlanışı, otoritesi ve acıması ile devletten aynı ölçüde karşıhk görmeyişi, haklı bir kuşku uyandırmıştır. Toplumsal banş ısteniyorsa, öncelikle devletin kendi işlevlerini yerine getirmesi, sonra da, gelişmiş bölgelerdekilerin yokluklarla içiçe olan halkın gereksinimlerine, p.cıyan degtl, görev kabul eden bir insan olarak sahip çıkmalan gerekir. mak görevinl de yapmak lçln var olan devlet sls teminin bir temsilcisi durumunda olan kolluk örgütü, aynı zamanda devletin yasal gücünü de oluşturmaktadjr. Devletin yasal gücü, devlet me kanizmasınm bir bölümü olarak, kolluk kuvvetlerinin, uygar toplumlarda can ve mal güvenliğini saglamak ilk ve en önemli bir görevi ve sorumluluğudur. Ama ülkemizde belırli amaçlarla, sorumsuz kişilerin bir çeşit polislik yapma istek ve eylemleri ve koiluk kuvvetlerini kendi sınıfsal çıkarlan için kullanma çabalan bu örgütün görevine ve sorumluluğuna gölge düşürecek hale gelmiştir. Giderek kamuoyunu daha çok meşgul eden kentsel ve bölgesel sosyoekonomik farklılık sorunu ve topluma hizmet veren öbür kamu kuru luşlannın Işlev ve etkilerinin zayıt ve yetersia kalışı, bu alanda polise de önemli bir yer ve görev vermektedir. Bugüne dek, hizmet politikası ve çalışma yöntemleri bakımından üzerinde durulması gereksiz bir uygulama aracı olarak kabul edilen polisin, hizmetlerinde geniş ölçüde di»ıplın ve otorite kullanılmasına gereksüun* d« burdan çıkmaktadır. Halkla, kişilerle kamu kuruluşları arasınd*kl Uişkilerin devamında ve biçimlenmesinde yap tığı görevin ve oynamış oldugu rolün önemidir ki, devlet slstemine ve bu sistemin tüm kurulus lanna ilijkin bütün eksiklik ve aksamaların, öncelikle kolluk örgütü üzerinde toplanmasına neden olmaktadır. Daha genel bir deyimle polis, yasalara ve ondan da önemli eşitlik ilkesine aykırı davranan bir hükümet mekanizmasımn ve toplumsal sistemin simgesi, olmakta ve öyle görünmektedir. Bu yüzden polisin tutum ve davranıslan, kişilerin yürütme erki ve toplum hakkındaki yargüarını ve kentlerde artma egilimi B abıâli basınına dış politika haberleıi çogu zaman bttyük Amerikan ajanslarından yansır vc sıradan bir gazete okuru için çözümii zorunlu bir biüneceye benzer. Ne olduğu bilinmeyen, bilinse de zamanla unutulan bir diti büyük harfin yanyana gelmesiyle simgelenen bir sürü örgüt, dış politikayı oluşturan öznelerdir. Haydi NATO'yu, CENTO'yn, AET'yi, CL\'yı, K(;B'yi ezberledik diyeUm; yetmiyor ki!.. lRA'dan FRELİMO'ya değin bir dizl garip rfimuzun ne olduğunn bilmek gereklyor. Geçen gün bir gazetede şu başiıgı okuyunca; bir dakika durup düşündüm: Angola'da Marksist MPLA, BaU yamısı örgütlerle savaşıyor. Neydi bu haberin anlamı? Son günlerde ajanslar Angola'da «Marksist MPLA»mn Baü yanhsı UNİTA ile FNL4'vı gerilettiğinl bildiriyor; Sovyetler MPL.4'>n destekUyor; ABD, hu İse öfkelenlvor. Oysa, Angola, Porteldz'in sömüreesiyken ve zulüm altında inim inim inlerken ABD, ktlını bile kıpırdatmıyordnBirdenbire bu ne şiddet, ne celâl? Sovjetler ABD'nin bu kızginlığı karsuında diyorlar ki: t'lusal kurtulus hareketlerine yardım, Sovyetler BirUginin Urihsel poUtlkasıdır. Acaba şu Ançola Işinin lçyüzü ne ola? Bir Türk, bu olaya hangi açıdan bakmalı? sormıına karşüık aramadan önce bir dıırumu sapUyalım. En başU TRT olmak üzere çoğu Bahıâli süzetesinin «Marksist MPLA» diye vurgulidığı örgütün adı «Movimento Popular de Libertaçan de Angola»nın bas harflerinden oluşuyor. Turkçesi «Angolaiun Kıırtıılusu İçin Halk Harrketi« drmeU. Sözpflişi cok Ivi bildiğimiz NATO da «North Atlantic Treaty Organization* tümcesinin baş harflarüıden oluşur. NATO; içinde Portekiz'in de bulunduğu kapftalist bir örgüttür. Ama bizim »janslar «kapitalist NATO» demezler haberlerde; nedense «Marksist MPLA» derler. Hayd) efendim tatlı canlan örle istemlş. öyle söylemifler. Bu konuvu bir yana birakalım. Ama. Anjola halkı sfimiireeci Portekiz'l defettikten sonra fimdi Iç hesaplaşma basladı; bu hesapUsmanın anlamı n»dlr? Ulasal Knrtulnş Savasımızın tarihlne bir go* atalım bu konuda rioğruru bulmak Için . Türkiye'de Ulasal Kurtiıluş Savaşı'nın önderl Mustafa Kemal Paşadır. Emperyalizmin vurucu (riicü olarak Anadolu'ya çıkan Yuoan ordusuna karşı, Anadolu direnme eylemine (teçerken, Sovyetler Birliği ulusal kurtulus hareketlerinl desteklemeyi sosyalizmin şian sa>Tnış; Lenln Atatürkie jakın ilişkiler kurmuştur. 1919da Türk Llusal Kurtulus Savasında Mustafa Kcmal'in ordusunu destekleven So\vetlrr; lS76'da Angola'da MPL.Vyı ve önderi Agostinho Neto'yn dectekliyor; işte olay. bunca sadedir, açıktır. Ne var ki bir ulusal kurtulus hareketi İçinde toplumnn çeşitli güçieri yer alabilirler. Bu gfiçler, kendi iç çelişkileri ve ilrtidar çatışmalan süresince değisik yönlere de zamanla kayabillrler. 1920'lerin Anadolu'su da böylesine karmasık bir görünümü scrgiliyordu; şimdi Angola'da oldujhı (ibl... Emperyalizme karşı kurulan Cephe'vl bölmek İçin zaman zaman iç çatışmalar kışkırtıldı. Anzavuriar, Delibaşlar ve Çerkes EUıem'teri önceden temizledi Atatürk: çünkü büyük stratejiydl. «Batı yanhsı» kuvvetlerden Hilâfet Ordusu'nun da icabına bakıldı. 1920'Ierde Türkiye'de «Batı yanlısı olan» Padişah Kuvvetleriydi. Gazi MusUfa Kemalin vandaşlaruıs da ABD den tnfiltere'ye dek Batılı ajanslar «Bolşevlk» diyorlardı. Türk halkuıın bağımsızlık savaşı başanya ulaştıktan sonra Batı yanlısı Istanbul ve öteki güçler de dize getirildi. 1920'lerin Türk Kurtulus Taribtnde Padişah BaU yanb•a; Ankara Sovyet yanlısıydı. Oysa şündi Babıâli basını. Batı yanlısı Angola örgütlerine karşı Sovyet yanlısı MPLA'nın başanlannı neredeyae gözyaşlan dökerek verecek. Çünkü Milli Kurtulus Urihlmile yabancılastırdılar bizleri; Amerikan uydulugunda beyinleri yıkadılar; dış politika haberlerine kapttalizmin deterjanlariyle çitilenmiş kafalarla bakıyoruz. Ben diyorum kl MPLA, şu Batı yanhsı örgütleri tepelesin de, 1920'lerde Anadolu'da gerçeklesen Urihsel yasa, Angola'da bir k « daha geçerlitini gösterstn. Yanlışlık: Yasadışı Polislik Toplumlann bu içe dönük çelişkl ve çekismeleri. devlete güvensizliğin peşinden, can v« mal güvensizliğini getirmektedir. Bu noktada sorun, devlethalkkolluk örgütü Uişkilerine dönüşmekte ve bunların birbirleri karşısındaki hak ve ödevlerinin ne olacağı sorusunu akla g»s tirmektedir. Aslmda, yasalan egemen kılmak, onlara uymayı saglamak. uymayanları yargıla ^itirdiklerimiz, Lazandıklanmız Orhan URAL ir linlrll ve jergln toplum olduk. Yası bugün yanm yüıyüa yaklasan kişilerin çocuklugu, gençllği bir ajn güzellikti. O kuşak, benciUlkten uzak. saygüı, dikkatU ve özenlydi. Kentler de, klaUerle Urlikte yasayıp geUşerek büyuyor e yıpramyor. Istanbul deyince, gözitande Beyazıt Meydanı, o havuz ve ramvaylar canlanır. Sonra Beyazıt Camisinln yanındaki Külük kahvesini görfir ve Mükrimin Halil'in çevresine saygı ile nplanan kişilere anlattıklannı dnyar gibi olurum. Bir Rıfkı îrlul Merlç, Ince, öfkesiz ve ağulu yergileriyle slgarasım tütürürken güvenll söyleşiaini sürdürflrdü. Yahya Kemal, ilgiyle inlenen ve Osmanlı tarihinin bilinmeyen yapraklannı çevlren lir aydınlıkla o günlerde karşınızdadır. Bugün ne o Küllük. ne o Beyazıt ve ne de benıeri bir da1a güç rastlanacak o üstatlar var. Yltlrdiklerlmiz, bir kentln nrüntii dofcusu. ya da kültürfimüze sinmiş, ölümsüzlügü tartşılmaz Hşücr değildir. Yaşı yarım yüzyıla yaklaşanUr>.as|ijit. ta }itirdikleri ile başb'aşa ve yapayalnızlar şu anda. Anılar, belleklerde en giızel vönleriyle yaşar. Bu, yaslılıin belki de ilk belirtlsidir. Ne var ki. öyle de olsa, ylürdikerimizi dikkatle izleroek zorunluğımdayız. Kıskançlıktan uzak, ;or?ülü, tokgözlü bir toplumun blreyleriydik. «.Ne varlığa se?inirim, ne yokluğa yerinirim» diyen Yunus'un torunlan değil niydlk? Işte biz bunu yllirdik!.. Hakkina razı olmayan, kara :alan, tedirgin, gergin, sabırsız ve bilgece bekleme incellğinlen uzak bir yığın mı olduk? Ekonomik koşullar, toplum ve birey yaşamuıı da tabandan avana altüst etmiştir. Teknolojik gelişimin en uç noktalarına ılasan Avrupalı için, Doğuyu tanıma dilefi, yalnız el değmeniş bir doğa görüntüsiinü öğrenme kuruntusu nıudur? Ger> •*kte Batılı, kendi ülkesinde göremediği konuksever, azla yeinen, yoksul ama gözleıi sevgiyle tüten kişiyi görme özleml çindedir. Babamn oğuldan, kannın kocadan kıskandığı bir izveriyi, bir cömertllği, Doğulu, yol arkadaşından bile esirgenez. İşte Batılı bu özlemle, yüzyıllar önce kitaplarda rastlaiığının somut örneklerini bizim insanınıızda bulacağı düsü ve ianısı ile yollara düzülür. Yahya Kemal'in: (Kuru ekmekle, hayat pe>Tilri lezzetle flyen, / Çeşmeden ber su Içerken: «Sükür AUaha» diyen / l'aşıyor sâde raâişetlerin en sâfında;) dedikleri... Onların nes11 gün geçtikçe «münkariz!» Sevgill Tanpuıar'ın Adalet CSmcoz'a yazdığı o ince mekluplarından birinde belirlediği gibi: «... müdhiş bir yıkılış içindeyim. Kendi harabemde oturuyorum.» Ne diyebilirinı? Bir yalnızlık içinde miyiz? Her dönemde erdemli bir kuşak, yalnız kalır sanısındayım:.. Anılann sisli ve kurşuni göruntüsünde yitirdiklerimizi harıHanma ile düşleriz. Bu bir aldamdır. Ve öyle oluşu yaşam'a bir yerde renk katar. Çirkjnliği ve pisllği unutma eğiliml, insanoğluna yarınları umutl» bekleme sevincini verlr. Dünü püzel sanma bir avuntudur. Ne var ki, «bugün ve yann daha güzel olacaktır» yargısında buluşmak gerekir. Kazandığımız ve kazanacağımız bugün İle yarındır. Bir şoför TRT Genel Müdürünün görevden aynüşını ilgiyle izllyor ve bu konuda konuşuyorsa, Türkiye'de olumlu anlamda değlşen çok şey vardır. Küllük'te o tatlı söyleşilerin olduğu dönemde, işçi haklan ve grevden söz edilemezdi. Yönetimin zirvesinde bulunan kişiler, istediğini okuma, tartışma olanağına ve özgürlügüne sahipti. Gerçek aydınlar, kara çalmalarla sindirilmek istenirdi. Buşün sağlanan gTev, o günlerdeld emek ve çabalann bir tirünü değil mldir? Üniversite ve yüksek okul öğrencisi kendi sonınlanna sahip çıkmayı öğrenmişse, ülkemizdeki bu önemli aşamayı belU çıkar çevreleri dışında!... kimse yadsıyamaz. Bir yüksek okulda, kendi alanında gerçekten «üstât» olan bir öğretmen: «Arkadaşlar, öğrencilerime bazı bilgileri aktardtğımı sanıyorum. öte yandan, ben de onlardan çok şeyler öğrendlm;» demiştir. Böylesine Içtenlik, daha önceld katı ve bağışlamasız dönemlerde söz konusu rauydu? Kara giysili, kolalı yakalı eskl slyasal kişilerden apayn bir lider, mavl gömleğiyle kalabalıklar karşısına çıkıyor, Türkçeyi en açık, en anlaşdan ve en özentisiz sözcüklerle konuşuyor. Yitirdlklerimiz yamnda, kazançlarunızdan yalnızca blrkaçı nasU büyük bir asamaya nlaştığımızı kanıtUmıyor mu? Toplum îçin Yararsız Başarı ıllar geçer. Zaman durmas aktığma göre, bir zaman birimi olan yılın da geçmesi olağan. 1975 de geçti. Yıllar geçer. «Geçer ama birader, deler de geçer» demiş ozan. Önemli yani bu. 70'ler delip de geçti. Son beş yılda dünya uluslan, muüuluk umutlannı hep bir son raki yıla bağlayageldiler. Şimdi. 1976 ile başlayan 70'lerin ikinci yarısuıın ne getireceği ya da ne götüreceği merak konusu. 584644 yılları arasında yasayan Sui Hanedanı dönemi ozanlanndan Çinli Wang Chi: «Daha bes mutlu yıl yaşayabilsem / Sonunda cennete ne gerek var» diys özler kuşkusuz, korkusuz, kahırsız, üzgüsüz bir yaşaatıyirYir.* minci yüzyılın son çeyregüıi yaşamaya başlayan insanlar, «cenneti dünyada görmek» gibi bir dilekte bulunmayı aşırılık sayarlar. Üstüste beş mutlu yılı lüketmeyi düşünmek bir düşlemdir. Bir yıl içerisinde üstüste beş ayı, ne gezer, beş haftayı kaygısız, kazasız, belâsız geçirebilen var mı? Y 19751 PEK iYi AHILMAYAUK BiR YIL KıMÜ&ıNE BÜRÜNDÜREN OUY, OEMiREL'iN YÖNETiM ERKiKi YEMiDEN EIE GEÇiRMESi 0 1 DU YiTiRDiĞi KOLTUĞUNU YENiDEN BULMASINI BAŞARI SAYANLAR VAR. OYSA, BU BAJARISI YALNIZCA K$SEL BASARIDIH I0P ve evirgen y6ntamlerl en yetJdli ağzm, Basbakanın kendısinin açıklamasıdır. Tyrkhff'yi Nnıl YöMtm«k B MAKİNA MÜHENDISİ VEYA YÜKSEK MÜHENDİSİ ARANIYOR Teknik îzolasyon ve sanayi montajları tatbikatı yapan şirketimizin önce teknik müdürlügünü ve yetiştirümek suretiyle bilâhere şirket müdüriüğünü yürütebilecek, iyi İngilizce bilen, askerliğini yapmış bir makına mühendisi veya Yüksek Mühendisine ihtiyaç vardır. Bonservisleri ile birlikte yazılı veya şahsen muracaat edecek olan elemanlann müracaatlan gızlı tutulacaktır. GEMONT KOLL. ŞTi. Şişhane Tezgül îşhanı kat, 4 îstanbul Tel: 44 42 10 Demirel'in açıklamaları oldukça kesindir. Gene yıl sonunda LUMSAL YARARI OLMAMIJTIR. bir dergiye verdiği demeçte: «Halkın yaranna ış yapmak için solcu olmaya lüzum yok, fabrika yaprnak, tarla sulamak için, reform yapmak içüı solcu olmaya Önder ŞENYAPILI lüzum yok. Sadece sosyal devletçi olun kâfidir. Sosyalist olmaya da lüzum yok. Refahçı olun» dedi. Refahçı Demirel'in muslu, lnsnçlı devlet go'revlilerl götürülecektt. Su götürülecekti. 1975 Türkfye'sini ulaştırdığı «reişlerinden uzaklastmldılar. Sü Köylerde TV'siz ev kalmayacak fah düzeyi» birkaç sayıyla ortaya ryyiüler. ıDe.yrimci .pğrj^tmenler tı. Sanki âUy. «diyordu JDemirel. konmalıdjr. Ömeğin kişi başıüstüne'her türlübâskl kondu. Ezilmeden, sömörülmeden, emegi na gttnlifk «onınlu bMlenBte fçiDevlet kadroları «militan»larla ni kendisine harcajarak,^ geçimi deri, 1969 yıhna göre, l»75't» v dolduruldu. Bir yandan «hu ni insanca, insan onurüna yara *s 280 artmışti. Gene" Î96B yllınt kuk devleti» olma savı öne sürü şır biçimde saglamak isteyen göre, 1975'te ekmeğin degeri lurken, öte yandan Danıştay ka aç roidelere bir avuç toprak ye «» 358, etin değeri İse °b 265 yük rarları uygulanmadı. Muhalefet rüıe TV vermek ağırbaşlı bir selmişti. 1974 yüına göre yiyePartisi önden taşlatıldı. Gene tutum olarak benimsenebilir mi? cek değerlerindeki artış ise '« 1960 öncesindeki gibi temel hak cYeni Bir Sosyal Mukaveleye Doğ 55'ti. îstanbul'da en düşük 900, ve özgürlüklerin korunması sa ru» baslıklı kitabıyla Jean Jac en yüksek 20 bin TL'na erişen vaşımı verümeğe başlandı. Cep ques Rousseau'luğa özenen De kiralardaki son beş yıl içerisinhe hükümeti kendisine oy ver mirel, lorsal nüfusa seslenisle deki artış oranı "'• 100'dü. Konut satış değerlerindeki artış Bir öteki Çinli ozan, 699757 meyen bilinçlenmiş yığınlan ce riyle de Marie Antoinette'm çağ oranı da aynıydı. Linyit kömüzalandırmak için her türlü giri das uzantısı olmak çabasını gös yıllan arasında yaşadığı sanılan rünun karaborsa değeri 700 TL Wang Wei'nin bir dizesi şöyle şimde bulunmaktan geri durma terdi. İşleyecek toprak bula nı bulmuştu. Artış oranı bir yıl dı. Cephe partilerini destekleme mayan köylüler TV'deki çamadir: «Bir ay doğar yapayalnız bir içerisinde °/a 34'tü. Gelirlerinin ay batar yapayalnız.» Yıllar da yen büyük kentler halkına hiz şır tozu, makarna, kolonya, ço •o 3040'mı, giderek yansını ev met etme uğraşısındaki yersel yö rap, çiklet, paketlenmiş un, işyapayalnız gelip yapayalnız gidikirası olarak ödeyen yurttaşlar yorlar kökende. Ama, her yıl dö netsel örgütler her türlü devlet lenmiş patates, konserve, oto MC Hiikümetmin izlediği «Renümünde, eskisinin götürdükle yardımından yoksun bırakıldı. mobil, meyve ve et suları, «tür fahçı Siyasandan oldukça hoşrine bakıp «yenisi ne getirecek» Büyük kent belediyeleri işçisi İU çeşitli» gazoz, bira, vb ta nut gözükmekteydiler (!) Başsorusunun yanıtuıı aramaya ko nin, görevlisinin aylığuıı, gün nıtüaruıı izleyerek avunabilirler bakan Demirel de durumu çok yuluyor, falcılığa döküyoruz işi. delîğini ödeyemez duruma so di. iyi değerlendirmiş, yönetimini İşte bakın, bu satırların yazarı kuldular. Aydmlara yurt dışına Ekonomik İşbirliği ve Kallnn güçlü temellere dayamış ve ilkeçıkış izni verilmedi. Devrimci oda, yıun ya da yıllann bir şeylerini açık seçik belirlemişti. ler götürdüğünden dem vurdu yunlar yasaklandı. Savcılar «tulu ma Örgütü'nün (OECD) yıl so Yargısım kamuoyuna şöyle açık yazanağına at tiyatrolan»nı sıkı sıkıya izle nunda yayımlanan alışkanlıkla. Hem de iki kez. Oygöre, Türkiye'de bin kişiye 3 TV ladı: «Komünizmi ve enflasyonu sa, tamamlanan yılm götürdügU mek konusunda uyanldılar. \ düşerken, bin kişiye düşen dok tehlike saymayan bir zihniyetle bir şey yok. Giden bir şeyler tor sayısı 0,44'tü. MC hükümeti Türkiye'yi idare etmek mümkün varsa bızdendir, gitmesinin, yit Toprıksıı ıma, TV'li Köylüler nin başı vatandaşların doktor değildir.» mesinin nedeni biz. Gelecek bir Kent yoksul dan daha çok TV'ye gereksinşeyler varsa, o da bizden. Yüın halkuıın halkının, yaşantıyla kent diklerine inanıyor olmalıydı. Ya Demirel, enflasyonu, «piyasa ekentsel büya da yılların ne suçu var?!... tünleşmesini sağlayıcı hizmet da, her halde, TV'deki sağlık konomisiyle idare edilen ülkeler lerin engellenmesinin yani sı programlan yoluyla yurttaşların de bir numaralı mUlet düşmaDemirel'in Koltuğu ra, kırsal kesimdeki, tarımla uğ kendi kendilerinin doktoru ol nı» olarak görmekte, temel geraşan nüfusun yeniden filize du malan sağlanabilir^ bu konuda raksüıim mallanndaki aşırı de1971'de Demirel Ritti. 1971 il« ran umutlarma da büyük bir şa evirgen bir çözüm bulmuş olu ğer artışlarım bu düsmanın sıbirlikte gitnuş olsaydı, 1971 alıp mar indirildi. İlk toprak reformu rum diye düşünmekteydi. Nite nırlardan sızmakta oluşunun gös götürmüş olsaydı onu, 1975'te ge uygulama bölgesi olarak seçüen kim, yü sonunda bir derginin tergesi saymamaktaydı. Pazarri gelir miydi? Demirel 1975'te ge Urfa ılindeki «azapular, 1975 yı sorularını yamtlarken: «Biz Tür daki para varhğının 43 milyar ri geldi. Tantana ile. Bir de or lında, yüzyıllardan bu yana ilk kiye'yi fukanhktan, çaresizlik TL'nı aşmış olmasmı da önemtaklık kurdu. Bir cephe. Geçti kez insanca yaşamak olanaklan ten kurtarmak için pratik akıl sememekteydi. Oysa, 1970'te 14 oturdu yitirdiği koltuğa. 1971 na kavuştuklan, kavuşmak üze cı tedbirleri biliriz, buluruz ve milyar, 1971'de 17, 1972'de 20. o eskı koltuğu da götürmüş ol re oldukları sanısma kapılmanm alınz» demekteydi. Her bin ki 1973'te 26, 1974'te 33 milyar TL. saydı yanına alıp Demirel nasıl cezasını çektiler. Hem de pek şiye düşen konut sayısı 4,8 iken olan para varlığının 1975'te var otururdu yeniden aynı koltuğa! kötü biçimde. Öte yandan, Hükü köylerdeki her evi TV'ye ka dığı düzey de bazı şeylerin haKörpecik 1975, henüz dünyayı ta metin başı, Senato seçimleri ön vuşturmaya ağırlık tanıması Baş bercisidir. Hele dış ticaret açığı nımayan 1975, Demirel'in koltu cesinde, siyasal toplantı alan bakanm bildiği, buldugu evirgen günden güne büyüyen, döviz biğunu niçin sürükleyip getirsin lannda köylere uygarlığın ve ve akılcı bir önlem olmalıydı. riküni hergün biraz daha azalan, geriye? Üstelik yanma üç ayrı rimlerini ulaştıracağını göğsünü Nasıl mı? Açıklamasını kimse ya tükenen bir ülkede.. Ama, Hükoltuk daha katarak:.. Yok, dost gere gere duyurdu. Her yıl 2.500 pamaz. Yaparsa gülmece (mizah) kümetin başı çekinceli olarak lar! Bu alıp götürmek, sonra da köye elektrik götürülecekti. Yol sayüır. Doğrusu, bu tür akılcı duyurduğu şeylerle barış içinde geri getirmek işinden yılları sobir arada yaşamaktan hoşlanmak rumlu tutmak doğru değil. özel tadır. «Millet düşmanı» diye likle Demirel'in koltuğu konunitelediği enflasyondan daha önsunda. Bir yılm götürdüğünü, bir ce andığı komünizme karşı aöteki getirmez. Demirel'in kolmansız bir savaşım açmışken, tuğu konusunda, dense dense yüın son günlerinde Kosigin'i «şeytan aldı götürdü, satamaçafnlısı olarak Türkiye'de ağır dı getirdi» denir. lamakta, Türk Sovyetler sını rını bir barış sının durumuna Demirel koltuğuna dönünce, getireceğini dünyaya duyurmakta1975 özelliksiz bir yıl olup çıktı. taydı. 1971 öncesi Demirel yönetimi yıl larının bir kopyası oldu. Bir top Bir Öyl», Bir Böyle Siyasası lum içinde bulunduğu yılı /cieğü de, geçmiş yılları yaşıyorsa îzledigi bu «bir öyle, bir böy«çağ dışı» kalmış demektir. le» siyasasının yurt içerisindeki Ama, Türk toplumu çağdışı degeçerliğini daha ne süre koruyağil. Olmadığını geçen yı) da, 1975 cağı aşağı yukan kestirilebilir. te de kanıtladı. 1971 1973 yılları Ama, dış ilişküerde tümüyle gearasındaki olağandışı yönetim çersizleştiği artık kesinlikle beldöneminüı amansız kişileri olup li oldu. 1975'te Birleşmiş Milletda Demirel'e koltuğunu geri velerde Kıbrıs sorununa ilişkin olarenleri onaylamadığını gösterdi rak yapüan oylamalarda Türhalkırmz. «Çağdışı» kâlan yökiye'yi yalnızca Türkiye destekneticilerdir. Türün'ü senatör ada tekledi. Demirel, ekonomik bü yı olarak öne sürmeleri çağ dışı yümeyi saglamak için dışa borç kaldıklannın en iyi kanıtı delanma yolundan başka yol bilğil mi? mediğini söylemekte ama, böyle «TOM (OMUSI 0MM1NI M.BO»(M*M>ı U »CİH sine yalnız kalrmş bir ülkeye ki CUNUMNI U t TtNıOIN TAHT4C*» Demirel'li 197S Türkiyesi müı borç vereceğini belirtmemek te. Demirel'in yönetimindeki 1975 Türkiyesiııin görünümü şöyleyFiyaiı: 20 Lira di: Üniversitelerde eğitim durdu. O OK TO R Gençler öldürülmeye başlandı T A R I K Z. Istcmc adrcsi: • yeniden. Sokaklar kana bulandı. Can güvenliği kalmadı. ÇAĞDAŞ YAYINLARI KIRBAKAN jrurtta. Bazı hükümet üyelerı, Den, Saç ve Zühren Cj|alo|lu Halkevi Sok. no: 3941 açık açık, gençleri sUâhlandırdık Hastaükiaı Mütehassısı . İSTANBUL larını duyurdular. «Davadan döIstıklâı Cad. Parmakkapı Tel: 44 10 73 neni vurun» emrini verdiler. Na hoftaMc ayosi hober ve yorum 41. Sayı Çıktı • Yalçın KtÇÜK: Faşizme Karşı Kütle Direnişi • Erşen ŞANSAL: Cumhurbaşkanı'nın Onayı ve Hukuk Devleti • Metin ÇULHAOGLL': Faşizmi Durdurmak Ona Karşı İlerlemekle Mümkündür. • Komintern'in Çin Temsilcisi VLADİMİROV'un Anıları 2 «Soluk Kesen Nutuk» • TurizmIş Genel Sekreteri Rıza ERDOGAN'ın Yürüyüş'e Demeci: «Faşıst Baskılara Karşı Işçi Sınıfının Birliği» Konur Sokak, Kiper Apt. No: 15/8 Kızüay / ANKARA Cumhuriyet: 711 cem yayınevı ARÎFDAA4AR seslerin ayak sesleri ŞİİRLER 7,5 Lira (Cumhuriyet: 713) OGDtŞ YAYINURi CIKTI VEFAT Sürmene Trabzon eşralmdan merhum îbrahim Sunar (Haci Arif Kaptanzade) ve merîıume Emriye Sıınar'ın oğlu, merhume Münire Sunar'ın evlâdı, Asiye Sunar'ın eşi, Nermin Kitaplıoğlu ve Proıesör Dr. Orhan Sunar'ın babası, Dr. Filü! Sunar ve Mustafa Kitaplıoğlu'nun kayın pederi, Mehmet, Hüseyin Sunar, Sabahat Saydam, önier Hacı Arif Kaptanoğlu ve Melâhat Temeler'in ağabeyleri, Cahit ve Ömer Kitaplıoğlu ile Hakkı, Mahmut, Cem ve Esra Sunar'ın dedeleri; OKTAY AKBAL Hiroşima'lar, Olmamın Mahmut Sunar vefat etmiştir. Cenazesi 27 ocak salı günü (BUGÜN) öğ. le namazını mütsakip Fatih Camiinden kaldırılarak Kozlu'dakl aile mezarlığzna defnedilecektir. A t LE S t N O T : Çelenk göndermek isteyenlerin Türk Eğitim Vakfına bağısta bulunmajan rica olunur. : /712)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle