19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İİ K /~ «Bir dost bulamadım. gün aksam oldu» demiş güyâ Pir Sultan Abdal, yana yakıla. gönül kırıklığıyle. Darağacına giderken seslenmiş, arkslarda kalan, kendısiyle lokma yemişlere. canı da dost yoluna koyarız diye yeminler kasemler etmişlere. .Sen ölmeden ben ölürtim. demişlere. Ama bulamamış kimseleri yanında. yöresir.de. Çünkü: «Dostlar da geriye kaçmış, bulunrrıaz». Dost sözü edip de, o dost bakışlan, yumuşak yüz çizgileriyle Sabahattin Eyuboğlu'yu gozler önünde canlandırmamak olacak şey değil, •geriye kaçmamış» dostlan için. Sabahattin Eyuboğlu. dostluk özlemcisiydi, dost. gerçek dost vurgunuydu. Dostluk olmayan, yerrte, uygarlığın kurulamıyacağına inanıyordu, çünkü. Dostluk neydl Sabahattin Eyuboğlu İçin? TJygarlığa. insancıhğa götüren çıkarsız bir bağlantı. Ona göre. «lki insanın gerçekten dost olabıldiği yerde uygarlık» vardı (1961). Kardeşi ve dostu Bedrt Rahmi'ye yazdığı 16.9.1940 tarihli mektupta bunu bakın nasıl dile getiriyor. Zamanm Eğifim Bakanı Hasan Ali Yücel'in evinden dönmektedir Sabahattin Eyuboğlu, bir gece yansı, Talim Terbiye Dairesl Başkanı Kadri Yörlikoğlu ile: .Kadri Beyle Vekil'in evindeydik. Onu evine kadar götürdüm. Ker adınıda bu mükemmel adama kgrşı sevgim artarak eve geldlm. Bir insanı sevmek ne güzel şey Bedrim. insanın içinde muazzam bir bahar halinde açılan bu sevgi, çiçekli bir afcacı sevmekten çok daha başka bir şey... fki insanın can cana vermesi bir dinln başlangıcı nevinden bir hadise... Sevmiş lid ruh görürler ufktı daha «flgin; Simaları gitttkçe panldar bu zaferie, Gök her tarafuıdan donanır meşalelerle.Birbirini bes on gün gittikçe artan, yahut hlç olmazsa, aynı kalan bir sevgi ile seven iki İnsanın yeryüzünde yapamayacakları hlç bir şey olmasa gerektir.» Sabahattin Eyuboğlu. adına dostluk dediği bir gerçekliğe adamıştı kendini. Onun için dost, vanyla yoguyla, kendini bir başkasına, belli bir ülkü dofrultusunda, namusuna yüzde yüz inandığı bir kimseye. kimselere adamaktı, gbzü kapalı, gönlü açık, alabildiğine açık olarak. Sabahattin Eyuboğlu, tâ ilk gençlik yülannda, kardeşı, can yoldaşı. ülküdaşı Bedri'ye baglamıştı kendini. Lise öğrenimi sıralannda, iki kardeş düşünün. Bin, aklın mantığın sözcüsü, öbürü sanat coşkusunun uçan temsilcisi. S. Eyuboflu. aklın mantığın, Bedri Rahmi sanat uçarüığınm yolcusu. Daha lise yıllannda başlayan kardeşçe, dostça, esıtçe, arkadaşça ilişkiler. Fransa'da geçen yıllarda daha bir perçinleşiyor. Bedri Rahmi, Sabahattin'in sanat anlayışmda, sanat görüşünde den beri sana yazmaktan duyduSıım «evk hîç eK sümedi. Şu anda on sene evvelkı kardeş meKtubunun lezzetını tadıyorum. Palcat ner cumlenın sonunda bır kifayetsizlik. bir yarımlık hıssedıyoram. Hayat kadar taze. hayat gibi diri cümleler Istiynrum. t«in tuhsfı. bu c'vnleleri bulmak için ne lâzım olduğunu da pek bilmiyor degilim. Biliyorum ki. bütün edebiyatlardan soyunmak, anne min saçlanrmrı temiz!ediS1 eibi temi^lenmek mümlcün: vazıda vasamak rnümkün.. Fakat bunun için vazıvi ne kadar sevmek iâzım . Ne kadar sermek lâzım . Ona nelert teda etmek lazım! Ne Kadar. ne kadar kuvvetli olmak lâzım! Bütün hayat pahasına. bütün geceler. bütün sabahlftr pahasına vanlmayan bir sanat ne olabiiır? Bos ?eçen zamanlan hasrptmekie bakkallık arasmda ne fark rar' tnsan kendini sanata ya tsma men venr yahut da hiç vermez. Edebiyat bakkalı olmaktansa, ellerini cebine sokup kırlarria dolasmak çok daha sevimli. çok daha namusluca bir istir ...S«ni. can i:ardpşim. seni nerelere. nasıl, ne coşkunlukla düsünüp sevdigimi büsen. Sevzin içimle birlikte gfnişİPdi. Senin gibi bir kardesim olduguna iri eöz yaslan ile şükrettim... Dünya nimetlerinin en lezzetlisi şüphesiz, ama hiç süphesiz Insandır. tki insanın birbinne yaklasması saadetlerfn süphesiz, ama hiç süphesiz en büyüğiidür... SevdiSimiz bir msantn ruhu elbet göİTi'üzUnden daha srürpldir. Bu ruhta ne cirkinlikler. ne camurlar varmış.. Açıldıkca bava feılaşırmı» . Ne dar. ne antpMa np knrkune bir huraie... Seni canıma basarım kardeşim. Sabah.» Kardesin (lost olduSıı olnoılfiıftı yprrte. muılu luklar, esenlikler, uyjrarlıklar başlar. tşte, Sabahattin Eyuboğlu'nun bütün özü. kendi deyimıyle «ciğeri.» A. Manzoni: .Bu hayatın en büyiHc mutluiııte lanndan biri dostluktur. Dostlugun mutluluklarından biri de. içini dökebileeegi bir insana sahip olmaktır» diyor. Sabahattin Eyubogiu. dostu, dostlufu cz kardesinde bularak esenliklere ulaşmış, mutlulufun sınırında uygarlıfa varmıs. içini saklısız gizlîsiz dökebileoegi bir insan olarak önce kardeşi. sonra dostu. eerçek dostu Bedri Rahmi'yi bulmus. kardeşlikle dostlugu özdeşleştirmiş. onun sanatçı do kusunda kendl sanatçı dokusunun yankılannı bulmuş, buluşturmuş, birbirlerini bütünlemis, bütünledikçe de Türk sanat dünyasma çasınıcı yenilikler armagan etmis bir insan olarak çıkıruş, çıkıyor, çıkacak karş'mıza. «Bir dost oulamadım, gün aksam oldu» diyor ozan Ama. S. Eyuboğlu, akşamdan önce buldu, bulmuştu dostunu. anababa bir, kandan candan kardeşi. eanı cigeri 'edrisini. BedTosunu, kardeşı kardeşe düşman eden. etmekte direnen, akılsız soysuz, yozlaşmış bir toplumda. Kardeşligi dostlukta. dostlugu kardeşlilcte ö\ıluşturan Evuboğluiara merhaba! CUMHURIYEI 1 İ Ocak 1 9 7 * OLAYLAR VE GÖRÜŞLER S. Eyüboğlu'nun ölümünün 3. yıldönümü dolayısiyle : İşçiler, Uyanın, Birieşin! GÜN AKŞAM OLMADI Vedat GÜNYOL buiuvor yolnnıı. tKi kardeş. nirbirinden syrılmaz bır bütün olrnuştur Sabahattin, içinde kaynayan, kaynayıp coşan sanat atüuıüanru Bedri'ye aktarmakta, Bedri'nin. doguştan. doguştan da öte, bilinçten. bilinçlilikten gelen uçsuz bucaksız, dolu dizgin, taşkın sanat yetilerine kanatlar takıp. onu yaratıcılıgın enginlerine itmektedir. Bedri. bu yaratıcılık atılımmda. folklorun uçsuz bucaksız zenginliklerine. biliaçle (daha lise sıralannda) sahverip, yeni yenl biçim ve anlamlarla yenl yeni buluşlara kanat açmaktadır. ÎM kardeş arasında. daha lise sıralannda kurulan arkadaşlık. daha doğrusu dostluk, perçinlesip gelişmektedir. DUnya edebiyat ve sanat tarihlnde, Montaigne'in La Bo*tiee'ye olan dostlugu, ölümsüaı bir örnek diye gösterilir. Oysa. Engels'ln Mant'a olan yaJnnlığı, her çesit çıkarsız bağlıhğm ötesinde. övünülesi bir dostluk, verimli bir dostluk örneğidir. Engels, bütün servetine, zenginlifcine K«r5in. ezilmişlerden. hele ezilmiş işçilerden yana, <U İ rüst. namuslu bir aydındır. DüşÜncesinin, eyl«minin, eylem dogTUltusunun dorugunda, bir dost. bir önder, bir dâhi olarak. Manc'ı buimuştur Ona bütün varlığıyla bağlanmış. çıkarsız, çıkarlıksız, kardeşçe, dostça, yoldaşça bir sevgiyle, ama yalansız dolansız bir sevgiyle baflanmıştır. Dünyada tanıdığın dostluklann en yücesl, en yalım. en güzeli hangisidir diye sorsalar bana, hiç duraksamadan: Engelsie Manc'ın dostluğudur, diye karşUık veririm, verebüirim. Ama, TUrkiyemize dönersek, aym soruyu karîtlamakt»,, yine duraksamadan derim kl, tamdığım dostluklann en yalını. en güzeli, en katıksızı. en şanlısı, en nefisi Sabahattin Eyuboflu ile Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun 1933'lerde bilinçle başîıyan. yıllar ve yıllarca süren, sürmüs olan dostlugudur. Daha lise sıralarında baçlayan. Paris'te, Dljon'da sürüp giden, İstanbul'da oeslenıp gelı^en. alablldigıne cömert, saygılı sevgıii içten yürekten, etkilitepkili bir dostluk. düşman çatlatan türden bır dostluktur bu. Oscar Wilde'in Dorian Grey'in PortresS'nin kisillerinden biri, bir arkadasıyla olan yalınkat ilişkisi üstüne sorulan bir soruya şuna yakın bir kar *ılık venr: «Bir Vcardeş Kibi bir şey.» Evet, bir kardeş gibi olmak, çoğu kez dostluktan uzak, hatta bir düşman olmakla birdir. Kardesin dost olduğu. dostun kardeş olduğu anlar, durumlar ne kadar az. Öyle değil mi? Kardeşin kardesle dost olduftu, olabıldigi kaç ömek verebilirsinlz? Bir yerel deyim söyle divor: «Kardeş kardeşi bıçakiamış, dönmüş yine bıcaklamıs.» Daha olusum cağında. kardeşler arasında bir çatısma, bir çıkar yarışması başlar. Anababanın yan tutuslan sonucu. kardesin kardeşe düs man oldujfu çok görülmüştür. Alm size bir Türk stasöüU: «Kardeş kardesin ne öldüğünü ister, na onduğunu.» Ama, Sabahattin Evuboğlu ile Bedri Rahmi •rasında. kardeşlikten öteye geçen, son anlamını dostlukta bulan ilişkı, otuz kırk yılı kapsaT&n upurun btr süreyi içerir. 1940 ytlının 6 ekiminde. Sabahattin Eyuboğlu, Ankara'dan yazdıfi bir mektupta kardeşine, Kardeşten de öte. dostuna, şöyle yazvyordu: «Canım kardesim, Istanbul'dan her gelen bana senden sitem getiriyor. Fakat ne kadar sitem göndersen, benım kendime yaptıgım sitemlere ulasatnazsm. Sana mektup yazmık. düşüncemin her an uzandığı, kucakladıfı yere gidememek benim için bir mahrumiyet. Sana diytcek şeylerim yok »u? Dolu. Belkl de her zamankinden çok. Fakat bir türlü yazıya dökülemiyorum. yaşadıgım şeyleri senden başka kimsem olmadtğı halde yazamıyomm... Ta eskl B ir toplum durup dururken çalkalanmaz. Bıı;ün Tflrkive'de i milyar doları aşıp 'S.b milyara yönelen dış tt> caret açığı; 1,5 milyar dulan aşıp 2 milyara vfmelen bir e!irl dış ödemeler clengesi açığı; yıllık s * eider arasında 40 milyar dolayında bir bütçe »çığı sözkonusudur. Uöviz boğa?ında netes darlığtna girmiş hınldıyor toplum ekonomisi... Kkonomisi bunca bozuk bir toplumda kanlı siyasal çatısmaların nedenleri açıktır. önceükle Türk Işçisi bunu bilmelidir. Çünkü karanlık kuvvetler ögrencl kesiminde *ürrk avına çıkarlarken, bir i» tezjsâhlaniyor demektir. Emekçi kişi, tezgâhlanmak istenen oyunun ne olduıtunu anlamak için hesaba kitaba biraz yönelmeU. SSzgelişi yukarda birkaç söz söyledik; «dıs ticaret açığı» dedik, «dış ödemeler dengesi» dedik... Bunlar, mürekkep yalamışlardan çok, işçinin bilmesi gereken şeylerdir. Dış ticaret açığı. dış satını (Uıracat) ile dış alım (ithalât) arasındaki olumsuz farktır. Türkiye'nin 19î5'te Ihracati 1.5 milyar dolar. Ithalâtı 5 milyar dolar ise, dış ticaret açığı 3,5 milyar dolardır. Demek ki 1975'te yabancılara 3.5 milyar dolar (lirava çe. virmek için 151e çarpm) borçlu kalmışız. Ne var ki bir ülkede dış gelirler. valnız dış satımdan (ihracattan) oluşmaz. Yurdumuza pelcn turistlerin ülkemlzde bıralrtıği dövizler vardır: yurt dışında çalısan işçilerimizin yabancı filkelerde kazanıp vıırria gönderdikleri dövizler (yahancı paralan) vardır. Turizmden kazandıklanmızı ve vurt dışındski işçilerin yollariığı dövizleri. ihracat selirlerimizin ustüne ko1 yalım. Toplamı neriir". lS"!.i vılında turizmden en çok 100 milyon dolar kazanılmıştır diyplim .. tsçilerimizin volladığı dnvizier 1 milvar 250 milyon dolar düzeyinde dolaşıyor. Bunlan 1,5 milyar dolar dış »atım (ihracat) teliriylf alt alta yazıp toplavahm. Tas catlasa dış gellrlerimiz 3 milyara ulaşamıyor. ttlıalâtımız ise 5 milyar dolayında oldutu za> man. arada 2 milvar dolar açık kalıyor. Yıllardan beri bfir» le süregeliyor; Türkive vabancılüra borçlanıvor: borçlandıkça yabancılann buyruğuna tririvor. Ama şimdi Iş o kertrye geldi ki. dayanılmaz. Türkiye, <tış ödemeler dengeaindeki açığı birisine ödetecek... Iste güncel soru budur: Türkiye'vi vöneten egemen bu açığı Idme 5detecekT Sorunun birinci cevahı brlll oldu: 1978 yılı için memur maaşlarındaki katsayı 9'da dondnmldu. Ovsa artan fiyat» lara göre katsavı 17 olmah: 80*1 bin memnrun maa»lan bnna göre arttınlmalıydı. Geriye kaldı 1.5 milyon slgortalı işçl... Bu kitlenin de ücretleri dondurulursa: dar bojazdan çıkacaklarını hesaplıyorlar. Cephe ejemenleri; çünkü 18 Mart'ta dar boğazdan böyle çıktüar. Yalnıt bu oyıınun hessbım yapabilmek tçln, emekçilerin •gerçek Ürret» nedir? ccari Ücret» nedir? sorulannın karşılıklannı ö^renmesl gereMyor. Cari Ocret avdan ava işçinin eline geçen paradır. Bu para toplu «özleşmelerle durmadan artar; ama pivasada ffvatlar daha hızlı artarsa; cari ücret yükseldiği halde. gerçek ücret düşüyor dftmektir. tşçl bin lira alırken pastırmanm kilosn 30 liraysa ve Isçi 1500 lira aldığı zaman pastırma 130 lirava çıkmışsa; İşçl pastırmanm kendisini değil kokusunu alır. İşçinin aldığı gerçek öcret hesabma eöre 1964'ten beri şn değişim çizgisl izlenmlş: tşçinin ferçek ficreti 1965'te yüzde 4.9: 1966'da yüzde 3.1: 1967'de yüzde 4,6: 1988*de yüzde 4.5: 1969da yüzde 8,4 artmış; 1970'te (bu 196» seçimlerinden sonraki ilk yıldır) ytirde 0.3'de dnralamıv 12 Mart sıkıyönetimi gelince 1»71'de vüzde T..5: 1972de viİTrie 5.6 dü. şürülmüş: 1973 (12 Mart rejiml hitivor) vüzde 12.7 artmış; 1974te yüzde 2,8 artmış ve 1975'in ilk altı ayında yuzde Zfi ferUemiş. Görülüyor ki 12 Mart sıkıyönetimi Deniz Gezmls ve arkadaşlannı asarken ve avdınlan, billm adamlan re vazarları mahpushanelere atarken; asıl Işçileıi kim vurdoya retirmlş... Şimdi aynı işi yapmak isttyorlar. Sokaklarda «ftrenci avına çıkılması bu yüzdendir. Çeteler. knmandolar, tabancalar. kurşunlar, sokaklarda kan banyosu bu vüzdendir; bu işin sonunda kabak senin başına pattayacak işçl ar» Jcadas!. ••'iy*tv + . . . . „,.• ' O'nun Tutumu Enver KARTEKiN tatfirk daha 1933'lerde Adana'da KazetecUerte röriişürkm gericili|i, «ilerlememize engel oM her çeşit dıvranı». oi». rak tanımlamış ve yaşamının hlç bir bölümiinde cftiriliee ödiin vermemlştir. Dogunun geri kalması, ra da çirişllcn çe. sitli reformUrın başanlamaması hep bu yüzdendlr. O'na göre. Ne kadar lıakJı olduğunu hep gördük. tkinci Meşnıtivct dnnemi lidcrlerinin aymazlıği (çafleti) ve ödüncülüğü (tavizclliğl), Tanzimat görüşü ile yeninin yanında eskinin de birlikte yürütillmek istenmcsi gibi yanlış tutumlan sonucu 31 Mart l»09 ?e. ricilik olavı çıkınıştı. ülayı hastırmak ütei* Ma'nm'ut'Şev ket Paja komuUsıuda, Selanikden Istanhı.l a Hnrfket (>r. dusu gelmişti. Yesilküy'e yerleîpn Hareket Ordu^u içinde de. JTTİi birçok kurmayların arasında Kolajtm Mustafa Kemal de bulunuyordu. Istanbulu çfricl zorbalardan kıirtarmak İçin mahalle ve bülgelerde karakol karakol ugraşılnıakta, kan dökülmemrsine dlkkat edUmekte idl. Bu arada Enver Bey (sonra paşa) Besiktaş Yıldız bölgesini kuşatmış; Muhtar Bey ise Tak. sim Talimhane Taskışla bölgesinl temizlerken nehit dii$. müstü. Ali Felhi Bey (Ukyar) Bava/ıt çevresini kurtarmaya uğraşıyordu. Şimdiki Isıanbul t'niversitesinin bnlunduRU o samanki Harbive Nezaretine yerleşen gericiler, kurveth bir direnme çabası içirnle bulunuynrdu. Fatth Camisi valzlerinden «Kör Ali HfHa» binalann içinde elinde teshihle dolaşarak ayctler okuyor, başkaldıranlsrı cesaretlendiriyor, kıskırtıyordu. « Dayanın yiğitlerim! Din düsmanlanna aman vermevin.» diye bağırıvordu. Vanındaki hafızlar da İttlhndı Muhammedi Partisi'nin bildirilerini ve Volkan garete«inde çıkan Dervis Vahdeti'nin yazJarını zehir saçan bir dille açıklıvorlardı. Ayaklanmanın elebaşlarından Hanıdi Çavuş ve yar. dımcısı Kazun Çavuş da orada idi. Direniş arttıkça, Ali Fethi Bey'ın durumu jrüçleşirordn. Ancak top atcşi ile susturulmalanndan başka olanak görüU müyordu. Mahalle arasında böyle aıtır bir silâhın kullanılmast için Hareket Ordusu KomuUnlığından izin istedi. Maiımut Şevket Paşa; kurmaylannı toplavarak bu (stek kar«n>ında tlurum muhakemesine jririşti. t\rdi karar vermek gerekiyordu. Kurmayların çoğu; mahalle arasında top ateşinin sakancaUnnı sayarak halka, evlere ve devlet yapılarına zarar vermivecek çareler arıyor. fakat zaman kaybına neden oluyorlardı. Konuşma uzadıkça uzamakta idi. U sırada; boynunda manevra çantası, elinde kalemlyle, par. lak çizmelerinin topuklarmı sert bir şekilde biribirine iTirarak hazırol durumuna geçmiş olan başı dimdik, gür kaslı. kes. kin hakışü ve çok yakışıklı bir kurmayın sesi ortalı<ı çın. latmıştı: Gericiliğin her bnlunduğu yere, hiç aman vermeden ve hemen hücum edilnıelidir. Bu gafillere, bu insanlık ve medeniyet tlüşmanlarına öyle ateş açılmalıriır ki; bu memlekette bu düşünce tarih boyunca bir daha ortaya çıkmasın. Gericilik bu yurdun içinde tekrar canlanmasın, geleceğe de ders olsunl... Bu çelik sesle konuşan, o zaman henüz 28 yaşında bulunan Kolağası Mustafa Kemal idi. Odada sessizlik baslamıştı. Mahmut Şevket Paşa; o zamana kadar işitmediği bir açıklıkla konnşan, inandığı konuyu cesaretle ve püriizsüz bir dille ortaya koyan genç kurmaya dikkatle baktı .. Korku ve sayjpyı bir arada uyandıran uzunca sakalım biraz karıştırdıktan sonra: liakhsın .. Ali Fethi Bey'e bu emri sen yaz.. dedi... Mustafa Kemai, gerictliğc karşı bütün yaşantısında böyte davranmıştı. Devrimlere girişirken onları koruyacak her tür önlenıi (tedbiri) alır, geriye dünmett olasılığı bırakmazdı. 1925 Şcyh Sait ayaklanması sırasında sert tutumu; 1H30 Mcnemen Olayı'nda devrimlere dil uzatan Dcrviş Mehıtıct lere ses çıkarmıyan. Kubilay ile Behçi Şevki ve Hasan'ın şehit edilmelcrine seyirci kalanlara gösterdiği tepki hepimizce bilin. mektedir. Siirt ve İskilip'tc devrimleri yeren birkaç kişinin tutumlan bireysel ve önemsiz olmakla beraber, onları hoşgören. leri affetmemişti. Özelllkle Bursa'daki Türkçe ezan konusunüa mırıldananlara gevşek davranan gorevltlrr için gençllğe verdiğl öğütler, bugün bizlere büyük bir ders olmuştu... Bugün gericiliğe en yetkili makamlann bol bol verdiji ödünleri gördükçe şasmamak ve Uzülmemek elden Kelmlyor... Bugfln Şeyhler, Seyyitler, Dervişler, Beyler, A^alar, Büyücüler, tfüriikçüler yine türemis; TUrk Ulusunu çağdaşlık yolundan ıızaklastırma çabasına jirişmislerdlr. Tarikat Ayinleri açtk vapılmaktadır. Çağdı$ı kişiler cllerinde tesbih, dillerinde vabancı selâmlarla başlarında takkeleri, ayaklarında takunyalariyle devlet dairelcrine iyice yerleşmişlerdir. Yedi yaşındaki körpe di. mağlar, ölüm ve ahiret korkusuyle yetl»tirilmeje çalifiunakta. dır. OĞ YUKSEK TARIM OĞRETİMİ eçmiît* Türklerin tanm T« hayvancılığa büyük önem verildigı tarihsei bır gerçelttir. Osmanlı imparatorlujŞu enkazı üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyetirün kuruluşundan sü nümüze kadar geçen elli iki yıllık sürede de tarımın ulusal ekonomimizdeki önemi azalmamıstır. İçmde bulundugumuz olan döneminde halkımızın ;* 60'ının tarımla ujSraştıgı, yurt içi gayri safi gelirimizin •• 25'inden fazla• ' sının tanmdan saglandıîı ve dıs satışımızın da % 70'ten fazlasının tarırosal ürünlerin teskil ettigi gerçegi dikkate almdıSmda, endüstrileşme çabası içerisinde bulunan yurdumuzda. ulusal ekonomimizin bugün olduSu gibi, daha uzun yıllar tanma dayalı kalabileceğini göstermektedir. Her memleket sanayilesmede, dogal kaynak, sosyal ve ekonomik yapısının özelliklenne göre çeşitli yollar lzlemek zorundadır. Memleketimizin bugünkü nüfus dağılışı ve sosyoekanomik yapısı, bizde sanayilesmede öncelifcin tanma dayah sanayive verilmesinin fereklillgini belirtir özdedir. Tanm, genel olarak bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretimi ve bu ürünlerin işıenmesi, degerlendirilmesi seklinde tanımlanabl lir. Bu tanımıylR tanm çok yönlü bir faaliyet kolu olmaktadır. Yurdumuzda. tanmdan gereken prodüktivitenin elde edilebil mesi birinci derecede tanmın dayandığı dogal kaynaklanmız: bir bütün olarak değerlendirecek. üretimin kalite ve verirnini yükseltecek ve tarımsal ürünleri teknoloiik olarak işleyerek defeerlendirilebilecek teknik elernanların yetiştirilme düzeyine ve sayısına baglıdır. Bu ülkede dogal kaynaklar ve sermayenin tek başına bir şey G A TARIMDAH GEREKEN PRODÜKÎiViTEMiN EIDE EDilMESi, TARIMIN OAYANDlGl DOĞAL KAYNAKLARI DEöERlENDiREBiLECEK TEKNiK EIEMANLARIN YETi^TiRilME DÜZEYİNE VE SAYISINA BAGLIDIR. Prof. Dr. Ali ÖZDENGiZ ATATÜRK ÜNİVEESİTESÎ ZİRAAT FAKÜLTESt ifade edemiyecefi kabuî edilnıesı gereken bır gerçektir. Zira dogal kaynaklar ve serınaye ancak teknik elemanlann elinde üretime yönelir ve etkin duruma geçer. Ulusal ekonomimizin temelini teşkil eden tanm ve tanmın dayandıgı dogal kaTOaklanmızı bilimsel yöntemlerle degerlendirecek teknik eleman yetiştiren ilk yüksek öferetim kurumumuz bun dan 128 yıl önce (10 ocak 184R) kurulmuştur. Bu nedenle geçen 10 ocak jrünü «Tanm Yüksek Ö* retim»in 128. yıldönümü olarak kutlanmıştır. bü tariMfeçl"kanlari'«ffiraat Tarîsilinm ftlahı» kanunu ile kapatUmıştır. Halkah Yüksek Ziraat Okulunun 1928'de kapatılmasmdan iki yıl sonra. 1930'da Ankara'da simdiki Ziraat Fakültesinin bulunduİM yerde «Ankara Yüksek Ziraat Okulu» açılmıştır. Bu okul mezun vermeden. yeniden organize edilerek, 1933'te • Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü»ne dönüştü rülmüştür. Kuruluş ve çalışma bakımmdan bir Tanm Üniversitesi karakterinde olan Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün bünyesinde Ziraat. Ziraat Teknoloüsi. Orman. Veterıner ve Tabii îlimle Fakülteleri bulunmaktaydı. Alman profesörleri tarafından. Almanya'daki fakülteler modeline göre organiıe edilen bu fakültelerde ögretimde Alman ya'dan ömek alınmıştı. Ankara Yüksek Ziraıt Enstıtüsünün yapısı 1948 yılına kadir devam etmiştir. 1948 yılında bu enstitü kapatılarak, bünyesmaeki Ziraat, Veteriner Fakülteleri Ankara Üniversitesine, Onian Fakültesi tstanbul Üniversıtesine bağlanmıştır. Tabii llunler Fakültesi Ankara Fen Kakülte>ıy le birleştirilmiş ve Zirsat Tslcno lojisi Pakültesi ise Ziraat F*fcültesi bünyesinde, Ziraat Tefcnoio jisi Enstitüsü olarak kalmi5tır. Yurt tanmuım geıişnıesınue et kin olan Ziraat YüXs« Münendisleri vs bilim adamı yetıstjrmede büyük hizmetler görmüs olan Ankara Ziraat Fakültesinin. zamanla memleketin tarımsal potansiyeline bağlı olarak *r.an teknik insan gücü ıhi.iy;ıcını kar şılamada yetersiz olduıiu »irülmüş ve bu fakülteyi ysııi Ia«ii;te lerin kurulması ızlemi»;ır. 1955 yüında Ege Üniversite»: Ziraat Fakültesi. 1957 vılında Atatürk Üni\ersitesi Ziraat Fakültesj ve 1967 yıhnda da Çukurova Ünver sitesi Ziraat Falcültesi kurulmusBaşlangıçta ögretim siiresi dHrt yıl olan bu fakünelerde uuijun bes yüa dayalı öğretim yapılmak tadır. Ziraat Mühendisliği a^metıeıi, doğrudan doğruya kıryu aiüuiara dönük hizmetlerdir. Bıi 0»kımdan Yüksek Ziraat Mühencusi yapacağı hizmetlerle, özeıiiıt'e köylerimizde vaşayan vurtU5l»n mızın vaşama standartuıı yükseltmede etkili olan tannısal problemlerı çözmede suruıa'u teknik eleman «rubuau oluşturmaktadır. Memleketimizde dört Ziraat Fakültesi'nden mezun olan zıraat yüksek müiıendisı sayısı, kalkınma planlanmızda öngörülen ihtiyacuı çok gerisinde kalmaktadır. Bugün yurdumuzda 7000 clvannda yüksek ziraat mühendisı hızmet görmektedir. Mevcut dört Ziraat Fakültesi'nden mezun edilen yüksek ziraat mühendıslerinin sayısı bugünkü düzeyde devam ettiği takdirde. 1975'den itibaren 6. beş yıllık kalkınma planı sonu olan 1992 yılına kadar, ziraat mühendisi açığının 5000 civannda olacağı hesaplanmıştır. Bugünkü uygulamada ise, Türkiye'de ziraat yüksek mühendisi enflasyonu görünümü mevcuttur. Aldatıcı olan bu görünümün hedefini özellikle ^ksek ziraat mühendisi çalıştıran kamu kuruluşlanndaki çalışma düzeninin bosukluğundan ve ziraat yüksek mühendislerinin görev ve yetkilerini düzenleyen btr tüzügün henüz gerçekleşmemis olmasından aramak gerekir. Tarımda bugünkü teknolojik gelişme. ziraat yüksek mühendislerinin sayısı yanında, daha ziyade tanmın belirli konulannda uzmanlaşmış, lisans üstü öğrenim görmüs ziraat vüksek mühendisine ihtiyaç göstermektedir. Kamu ve özel sektörün thtisas yapmıs ziraat yüksek mühendisine olan talebi gün geçtikçe artmaktadır. Gerek bu talebin karşılanması ve gerekse plan hedeflerine gbre. gün geçtikçe belirgin olan ziraat yüksek mühendisi ihtiyacımn fcarsilanabilmesi icin v\ırdtumuzda veni Ziraat Fakültelerinin açılmasına ihtiyaç vardır. tur. l?ci arkadaş uyan ve bifleş! Csküdar'da sabah ohrron at» alan tsküdar'ı gççmeden uyan' TEŞEKKÜR Bir seneden beri çekınekte olduğum rahatsızhjımı basanh bir ameliyatla gid^rerek beni yeniden sp.glıgıma •iavus» tur&n eşsız uısan, büyük hekim, sayın; Cumhuriyef'ftn enc« ve smra Yurdumuzda devletin tanm ile geniş ölçüde ilgilenmesi, başka birçok alanlarda olduğu gibi. Tanziraattan (1839) sonra başlar. Osmanlı devrinde tanm yüksek öğretimini vapan okul ilk kez 10 ocak 1848 yüında istanbul'da (Yeşilköy)de açıknıştı. Fakat bu okulun ömrü çok kısa olmuş, öferencüerin ayaklanmalan üzerine bu okul mezun vermeden 1850'de kapanmıştır. Bundan kırk yıl gibi uzun bir süre sonra 1891 yıhnda yine istanbul'da Halkah mevkiinde «Halkalı Yüksek Ziraat Okulu» açılmıştır. Bu okul 1928 yılma kadar faaliyetine devam etmiş ve Prot. Dr. Gıyas Korkut ile degerli asistanlar; Dr. KEN AN KARABAY, Dr. HALİM HATTAT'a, HAYAT Hastanesinde kaldığım sürece yakın ilgi ve yardımlarını gördüğüm Başhekim, Op. Dr. NEVİN ÖZER. Dr. ÎNCİ GÜRKAN, Dr. NACI KILIÇ. Dr. FAYSAL GÜLTEKİN. Dr ÜMİT ÜRÜN, Dr. ALÎ ÖZTÜRK, Dr. BÎN. GÜR SÖNMEZ. Dr. ATIF KARAKAYA ile vazifeli hemşl. reîer ve dişer hastahane oersoneline, ziyaretime gelen, telefonla hatınmı soran akraba ve dostlarımıza içten teşelc kürlerinü bildiririm. ÖMER ABALI (Cumhuriyet: 354) »ıııııııııııııııiiiııııııııııuıiHiııııııınıuunnııuunıiınHuıiıııııuuıııınınııııııııııııuıtıuıııtıııııııuııııu | E 5 E Ş S E ~ TEŞEKKÜR Aile bilyüğilmüz ve çok sevgili babamı», ebideyete ıntikaü dolayısiyle başta Sayın Mevhibe Inönü, Sayın Başbakan Süleyman Demirel ve Sayın tstanbul Valisi Namık Kemal Şentürk olmak üzeje, yakın al&kalariyle bizi teselll lüüunda bulunan sayın zevat ve kuruluşlara, Rabak Elektrolitik Bakır ve Mamulleri Anonim Şirketinin muhterem İdare Meclisi Azalan ile, Sayın Umum Müdür Bahri Ersöz'e ve Rabak'ın diğer erkânı ile personel ve işçilerine. cenaze törenine katılan mektup, telefon ve telgrafla ve Türk Eğitim Vakfına bagışta bulunarak büyük acırmzı paylaşan tüm yakınlanmıza minnet ve teşekkürlerimizi sunanz. AtLESt ! ş E S S ş = = Eleman Alınacaktır GARP LİNYiTLERi iŞLETMESi MÜESSESESi MÜDÜRLÜCÜNDEN Müessesemlz Seyitömer Bölgesi Dumansız Yakıt T«sisleri montajında veya diğer işlerde çalıştınlmak üzere imühanla aşağıda adet ve ünvanları belirtilen Kalilıye ı«çiler alınacaktır: 17 adet MAKtNE MONTAJ USTAS1 8 adet ÇKLİK KONSTRİKSİYÜN MONTAJ ÜSTAS1 8 adet BüRU MONTAJ USTAS1 7 adet UKSİJKN KAYNAKÇISI 2 adet ELKKTRİK KAYNAKÇ1SI 4 adet ELEKTRİKÇİ (Tesisat) Bu elemanlara lş Kanunu ve Toplu Is sözleşmesi esaslan dahilinde ücret ve sosyal yardımlar dışında ayrıca Seyitömer Dumansız Yakıt Tesislen Montajmda çalıştıklan sürece tatmin edici prim verilecektir Ancak, yapılacak imtihanda başanlı olmamakla beraber yetiştirilmek üzere seçilenler düz işçı olarak ışe alınarak Tunçbüek Bölgemız Atölvelerınde ön eğitıme (ış eaşmda eğitim) tabi tutulacak ve bu ön eSitim sonunda oaşarılı olanlara yukandaki ünvanlar verilecektir. Işe almacak bu elemanlar Tunçbiıek Bölgesindek) ejHt:m ve ön yetiştirmeyı müteakıp Seyitömer Bölgemua nakledilerek Dumansız Yakn Tesıslerı Montajında, atölyelerde veya tesis işİGtmeye almdığında, oranşına aöre veniden tesbit edılecek ünvanlarla ışletme Dersonelı olarak vazifelendarileceklerdir. MÜRACAATÇILARDA ARANtLACAK VASlfLAR: 1 Asgari llkokul mezunu olmak, 2 Askerligint yapmış olmaK 3 35 yaşından büyük olmamak. 4 Varsa bu işlerde çalıştıgına dair bonservis ibraz etmek, 5 Yapıiacak nazari ve tatbiki ımtihaniarda ba$an sağlamak, 6 Yapılacak doktor muayenesl sonunaa bu tşlerde çalışabiimesine manı bir nail ve sakatlığı bulunmamak. MÜRACAAT YKRt. ZAMAM ve İMTİHAN TAKİHİ : 1 Müracaatçıların. G.L.l. Tunçbüek Hfilge MtidlirJügüne 23.U97K Cuma günü saat 17,'Hi'ye kadar gereken evrak ile birlikte dilekçe ile veya sahsen müracaat etmeleri gerekmekteclir 2 îmtihan. 2B.l.l97fi Pazartesi srünü saat 9.uu'da runç. büek Pölgemız Eğitim Servısınde yapılafa.ktır. j Cavit EKIN'in | SnnnınınuHiıuııiHJinıiMiıııııiHitJHiıutıııııuHiıııııııi'.MuıujuııııııııiMiıııııııııııııııııııııııuııımurİlâncılık: 4765/355 TEŞEKKÜR Ebediyete intikal eden sevgill babamız, Nerelerde kurulabilir! Memleketim'z cıoâratv. ve eıco lojik bakmından vedi fa/klı m±ls. ro bölgeye ayn!mf>*Md). Her bölge kendine ozgü •rıraî icarajîte re ve ekolojik özelHSe çaruptiı. Kurulacak veni Zir<»a: Pakiıîceıe rinın. mevcut Ziraat . nın bulunduğu etî"»o ji5 dışında bir bölgede kinnması ee rekir. Ankara Ziraat Fainiltcsı Orta Anadolu bölgesim. tge Ümveraıtesı Ziraat FaKültesı & / ve Maı •mara bölgesim. Adan» SKiraat ta kültesi Akdeniz ve Gü.>ey Annrto lu böigesmı. Atatürk ünıve.sitest Ziraat Fakültesl Dog"; Aa«Av lu bölgesini temsi) «tf.iöine ?ör* açılacak yeni Ziraat Fakülteleri nın bu bölgeier tışmda *alaa böl gelerde, nölgenin tarutısa) oo'svnsıyelme ve özpiligme uvsıın clarak öncelık sırasır<a jn;e. K*ra Mustafa Kemal daha 1924'lerde Rize'de kendisini kırşılayanlar arasında medreselerin açılmasını Isteyen bir boca topluluguna: Siz, mektep istemiynrsunuz... Oys» ki, millet medrese dpğil mektep istiyor . Bırakinız artık bu milletin yakasını .. Memlekct evlâtlan ilertesin, dünya förüşü kazansın... Medresclcr artık bir daha açılmıyacaktır.. demlşti. Bugün; Ahlâk Derslerini Kelsefe öğrenimi görmüş rleğerll öğretmenler okuturken oniardan alınarak Dins Dersleri okutanlara verilmesi Atatürk'ün bize gösterdiği amaca ters düsmez rai?.. Son günlerde Milli Eğitim Bakanmuı Imzasıyla okallara gönderilen dil konusu ile ilgili bir bildiri Atatürkçü herkesin kaygısim arttjrmıştır. Bildiride özetle; öjcretmenlere «Or Türkçe ile uğraşma.vımz» emri verilnıektedfr. Bu bildiri açıkça Türk ulusu oLabilmfmizin temel taşı olan Türk Dili'nin tekrar Osmanlıca ya dönüşmc^ini ofeutlemektedir. Dıırum, Atatürk'ün kurduğu ve vaşaması İçin varuu yoğtınu bağisladiğı TüfL nii Kıırıımu'nun ralışnıalarına ters düşmektedir. CAVİT EKİN'in uzun yıllar sağ'.ığını titizlikle koruyan. hastalıgı sırasında ve en son anına kadar başucundan ayrümayaralc olağanüstü ilgisi ile bizlere destek olan sayın agabeytmiz Dr. BEDRİ ÜNAL'a keza, rahatsızhğı boyunca kendistni itina ve feagatla tedavl eden, Sayın Dr. AYHAN CANER'e ve Sayın Prof. ILHAN ULAGAY'a ~ minnet ve tesekfcürlerimizı arzederiz. AtLESt =
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle