23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
imürülen ürkiye, bdülcanbaz ı Gözlüklü ımi'ler t'stte, Karanfil Hoca Türk Tarzanı Abdülcanbaz. Fayrabi ve altta. Gözlüklü Sami'nin karılarından Safinaz, Nurinisa, •'Mahpeyker, Sami ve Sürmegöz thsan. . ABDULCANBAZ TİPİ, GELIŞIM ÇIZGISI, GELECEGE DONUK AÇISI, YÜKSELEN GRAFİĞI İLE UMUT VERMEKTEDİR,, üozlüklü SamHer, tarihin bir döneminden, öteki dönemıne, ıste yukarıdaki tutarsız ve kisisel çıkarlan için kullandıgı sözlerle; atlayıp ıçeçerler. Ur'oalan degişmiştir... metresleri evleri yalı ve konakları degişmiş daha uygar! olmuşlardır. ama. tarin onlan tutum ve tavırlarıyla ver li yerine koymakta ve birer ib ret belgesı olarak da: sanatçı. bv gerçekliklerden kesitler vererek sergilemektedir. Sömürünün, tarih içindekl bıçimlerini bize gösteren Gözlüklü Sami'ler, günümüz Rerçekliiıne uygun. yeni yerlerini oe yıne tarihsel açıdan alırlar. 1920'l^rde Basil Zaharof • Vahdettin ihskilerinin vojtun trafıeinı göniriiz. O günlerde, «Cibali Halk Putbol» takımına. Knsdiiı Çayın'nda eol atan «Milli ^vanışına Fuîbo'.» takımı kaptaıu ve «mertcez muhacim» oyuncusu! Gözlüklü Sami sriinümüzde neler yapabilir? Bu tıpler. günümüzae sömürü len ülkelerde isbirlikçi tioler o larak, büyük sermayenin »dımları ve yuzdelı hissedarlarıdu Yabancı bankalara para vatımlar... ıçerdekı bır ihaleyı. Kenai fırmasına ucuza kapatmada; *ı vaset sahnesinin adamlarını »aiın almada ustadırlar. Zaman re mekân değistirıp ıhracat it Halât ışlerine gırerler. . verine göre. «MC» varatılması için. sa tın alman sıyaset cambazlanrun bedellerini. el altından öderlct Gözlüklü Sami'ler. kesınlikle sı nıı değıştirmiş kişilıklerdir. > gü İ< I nümüzde kıralık SIV=< "' '!' TIII arkasındaki isbirlikçi. vuzdeci DStron tipleridir bunlar. Bir de «Siirmejtöz thsan» Hp len \»ardır. Bunlar. sıvaset sah nesinın cambazlandırlar. Heı gün bir partinin kapisım caısnlan oidugu eibı. ıçlerınde Dn> fesör olanları DÜP var<iır R'.ı açıdan. burjuva parlamentosuna eirmiş. «Necmettin» ve «Hatıp Hatipoğlu» jfibi. okumus «avdın»! da olmuşlardır. Bu nedenle. O'm lüklü Samiierin. bürokratik natlardaki Islerin) takip eden «evrak memuru» kımliğıne de bü rünürler. Gerektiginde ışblrlık çi patronlann önlerinde. aerek tiftinde: kapitalist askerlerin 6 nünde. gerektijınde: «mukt«dir!) führerlerin önünde ık; büklüm egilirler. Yerine eöre ı<Haın bîıi kı», va da «Mandacı Raut Ah met» olduklan nbi. verine eöre de «Kopetcbaş» olurlar. Sürıııe söz İhsan riplerı. çıkarlan gsre ğı provakatörlük bile vapabıle cek. lıer zsman alınır =Rfıhı bir Osmanlı kapıkulu eibi >;ak tarihın her döneminde fnkat. de gişık urbsiara bürünmüş ola rak eörülürler. Yukarıda K^saca tiplerın yanısıra, bugün tam olarak yansıtılamayan daha baş ka tipik kisilikler vardır. Bun lardan birisi de. son vıllarda devrımcı eylemlerde etkin olan ö^renci rıplendir. Fakat, ffünü müzde dsha önemlısi. sosvalist bilgi ıle rinnanmıs. avdm isç; tipleri henü7 sanatsal varatımlara girememlstir. Bu nedenle, Abdülcanbaz tipinın, küçük bur juva aydını kişiliğını aşarak, sosyallst, ışçı aydın tipine da nüsmesi uyg^n düşer. Bunun tçin de. emek ve ozgürlük yolu na kendisinı adamış bir Abdül canbaz tipi. tarihi gerçeklik açı sından tabandan gelen btrikım lerle beslenerek yerinı almalıdır Fu mücadelenin çok vönlü kar maşıklı*ının çöziimlenmesi ancak. Abdülcanbazlann daha et kin bir mücadele yolu seçmelerine bağlıdır. Abdülranbaz. eme gıni satarak sırtına mavi isçi tulumunu giyindiSI eün. gireceğı kavgada ısçı nvdın tıpf olarak çok seyin defciserpjıni, di yaiektik olarak görecegiz. Tarihsel gelişim içlnde, GozIüklu Sami'lenn. SUrmeeoz İhsan ların zaman ve mekân :çınde vent urbalarla ortava çıktığmı störüyoruz. Bu urbalar. «7de sermaye yasalarına bağlı urbalardır. Şu halde, kurtulus savaşı gunlerinde. halkçı bir özü slnesınde bannaıran AbdülcarıbHr'ınj aydın ışçı kimlıgıne oürünmesı. en dogaı eelişım oıacaktır. Çlinku Abdülcanbazlar ıcın ıkl jrol vardır: va işçl sınıfuıiD *anında ver aiacaklar. va da ner ne kadar Kurtulus savaşında katkılan olmussa da. son tanlılda. rmpervalizmle hötürüesecelderdir. Bu nedenle. «Milll.lijfın halkçı pınarından gelen Abdülm ranbazlar eliniimüz gerç«k"6 de. isçi avdın tipi ile tarihsel vansıtahilirler. Yazıvi Bailarken: Abdfllcanbaz no''nin. hiç Wr UrRtkenlik iliskisinde bulunmadan nrtava cıkan kisilifti: bueün, çektıSl eeliçlm cızgisi: selecefts dönüklük açtsı ve yükselen grafı*ı ıle. bızı ıımutlu kılmaktadır. Abdülcanbaz tioinin TürK çlzgi romam'na «rcüliik edeoetıne ve çok nMımhı flrünlerR Kaynaklııt yapacağına inanıyorus. TEKİN SÖNME2 BiTTi lüyük Isturalar Şakir BALKI 66 ı sırada parti binasının önünde beş büyük otobiis durdu. îlık «temel atma toreru» var diye bındi otubüslere. r ara ne görelim, biz de otobüsün içindeyız! Zampık de :da. . Hödükoğlu kulağıma: Bak Ramazan Efendı, dedi, bu adamdan bu memleketın abilmesi için, bu Zampik'i ıraga atalım ki bir daha buralönmesin... fasetçi Ali Osman: «En iyisi Irak, dedi, smırdan dışarı atar tsin.» r ses «İşte arkadaşlar, Irak sınırı... Tutun atalım, Araplaşına belâ olsun..» glar aştık, meralar geçtık. uz gittik düz gıttik . Ve amk . dır Kabvesı daha çok ilginç olmaya başladı. Her gün dojıyordu. Dedikodular yapılıyordu, öyküler anlatıüyoıdu Szlerın, deaikoduların çoğu Zampik Zeynel'in üstüne oluZaten her olup bitenler Yıldız'da tartışılıyordu. Zampık ın ı'e gelişı, Pelvan Niyazi'nin gerdege girişi, Tefeci'nin kaçakçılığı, Cami işlerınin gidişi, Camı Yaptırma Derne> son dövüşlü ve sövüşlü toplantısı, Hasan Basan'ın meı, Sükse Dürdane'nin büyük aşkı. Hancı Kül Ibrahımin radı Dudur.un meşkı, atılan kazıklar, oyunlar, oyunlar hep konusuluyordu. nler günlcri kovaladı. Güz geldı. jucu bır sıgara dumanı Yıldız'ın her yanıru kaplamıştı. •ünlerden beri bozuk giden hava düzelraişti. Dışarısı güİÜJrtî hava, gün doğusu ^esiyordu. Amaj kahvenin ıçı?.. ıVe jolu düşmü? bir yurttas içeri girdi, iki elini sevınçlı ı navayâ Töüdrrdir^ * ' ' *• Yasasın arkadaşlar:.. diye seslendi, bizün ilden de büyük ır çıkıyormuş!.. gıt oynayanlar, tavla pullannı çat pat vuranlar, üçbeş sözü kuyanlaı, çene çalanlar, alık alık bakanlar, çaylanm a'ııkiaştı'.ar adamın bu sozleri karşısında. Bir sessızlık oldızda. sessiziigi Morisoncu Nâzım bozdu: Bizinı iklen çıkan büyük adam da kimmiş? dedi. nı kimre: Hele biraz kafalarınızı yorun, dedi, hemen bulursunuz bülamın kim clduğunu'... Haydı git buradan, sen bizi kızdırmaya mı geldin?.. Niçm lazdırayım ben sizi? Varın gidin, Başkent ne kaI huraya? Vann gidın de Zeynel Beyi bi görun, adam Pa;ını lian etmis desem yalan, Sultan olmuş desem yalan.. Ja, şarı or.Ua, ferman onda!.. • sessı<:lik çöktü kahvenin içıne. ılla Mustaf? durur mu? Ünledi: Hele he'.e sen kımin nesisin?.. diye sorunca, adam güldü. Tanınıadın mı ki beni?.. T.ınımsdım ya, hele de bakalım kimin nesisin sen? lornacı Abdüşün oğlu Abdullah: Hah şımdj oldu işte, senin baban da palavra sıkmasıru vtr de, sen de ona mı çektin bu genç yaşta? dü$ün o£!u kıs kıs güldü bır ikı kez: Ankarp ya varın da görün, dedi, milletin ağzında bir Zey5 lcı hiç sormayın. Zeynel Bey aşağı, Zeynel Bey yukarı.. * i 7apa:sa Zeynel Bey yapar... söz ola beri gele ya, onun oJmaaan nerede ise kuşlar dahi uçmayacaklar Ankara'da! an mı ç^.tlayayım, bir yolur.u bulup zar zor huzuruna gırelp na göreyım, bızım Zeynel!.. Breeh.. breeh... Benı gorur : tanımaz mı ki? Bana hemen <Koş geldin Abdullah!..» dei? Çsvresini kızlar almıştı... Gözlerim kamaştı gitti benim. ı... ndarma Emeklisi Yumurtacı Ihsan Bey, bastonunu havadırdı birden: Efendiler, dedi, hemen arkadaşa babasının oğlu deyip ı ya, hiç iyi değil ha v Bizinı memlekette herşey olur, arn dedıklenne bıraz kulak verin canım! Olur mu, olur... ssızlik gülüşmeye dönüştü birden. adan ne kadar gün geçmiştı'' Yıldız Kahvesi yine yükünıştı. Çaylar, kahveler... Bu sırada ıçerı Tersi Bozuk tsey gırdi. Oturdu oturmadı, açtı ağzını hemen: Biz ne ettik böyle. dedi, hiç sesinizi çıkarmayın ha?. ketin başına bir çorap mı ördük ne? Yahu arkadaşlar biz ik? Biz neler ettik neler. Ankara'ya vardım, ışim vardı. lık bakanlık taban teptım. Kımse yuzüme bakmıyordu. mebuslan aıadım bulamadım. Kafaraın ıçi helvacı kaibi olmuştu. İlçeye ellerim boş dönecektim. Pir ış görem için çok üzülüyordum. ilçeye ddnmeden önce sakal olmam için bir berbere girdım. Berber yüzümü sabunlaıa usturayı yüzüme vuramıyordu. Niçin vuramıyordu bilimsunuzv Ben habire dişlerimi gıcırdatıyordum uzüntümBerber bir ara bana: Nerelisin?. dedi. Ben mi? dedim. Evet. . mizin adını söyledim. Berber güldü: Eh gayn. dedi, sizm sırtmız yere gelmez! zdım ben, ustura tam çenemin altında dolaştıjh için ses ım bir süre, sonra: Niçin bizim sırtımız yere gelmez miş? dedım. Bilmiyor musun? (DEVAMI VAR) Makedonya 1900 2. Hikâye Zole Kaptan'ın ölümü Yüzbaşı Aziz, kasabadaki hoşnutsuzluğu yakından izliyordu.. Jalenin Sadettinin babasını döve döve öldürttüğünü böyle saptadı. sordu soruşturdu, Sadettin üstüne bilgi edindi, dediklerine göre, yaman bir avcıydı.. Yazan: Necati CUMAL! Babasını öldurten adamla bu kadar yakından karşılaşmanın etkısı genç Sadettıni dakikalar geç tıkçe daiıa sarstı. Ana caddeden pazar yerine dogru ardında tayfalariyle geldığinı gördügü komıtecının Zole Kaptan oldugunu ög rendıgı zaman ilk duyduğu şey sadece şaşkınlıktı. Bu şaskınlık Zole Kaptan pazar yerinde önünden geçerken gövdesindeki bütün kanı donduran bir nefrete hemen ardından da iç bulantısına dönüştü. Babasının ölürken ardım dan sağ kalmayasın diye yekindı ği adam, babasının ölümünden beş yıl sonra hâlâ sağdı işıe. Atı üstunde kahramanlik taslıyor du. O ıse ölümünün hesabını so racak, babasının ardında bıraktı ğı tek erkek evlât olarak, herkesin gözü önünde katlanmak zorunda kalıyordu bu gösterişe. Kirletilmiş, onuru ayaklar altına atılmış biriydi artık. Kimse artık onu erkekten saymasa yeriydi. Yanıbaşında, pazarcı kom şulannın sözlerini avutucu olarak değıl ayıbmın yüzüne vurulması, görevinin hatırlatılması olarak ' Ani çıkmiftı SRÜM Çok geçmeden Zole Kaptan ile tayfalannm derenin öte yakasmdan taş köprüye doğru donüşlerim gördü. Artık tavşanlarını, kekliklerını unutmuş gıbl dolanıyordu pazar yerinde. Ustünde bır av bıçağından başka silâh yoktu. Ozlemini çektifı, aklını saran tek şey, evdeki silâhlanydı şimdi. Zole Kaptanın, başının, göğsünün neresi gözüne ilişse, avucu evdeki tabancasının, grasının özlemiyle sızlıyor, namlusunun ucunda görür gibi oluyordıı o baktığı yeri. Nedir ki iyi bır avcıydı. Her iyı avcı gibı ateş edeceği yere bakarken kendiliğinden bütün koşulları ölçüp biçiyordu yerleşmiş alışkanhklarıyle. Bir gözü Zole Kaptanı görürken öbürü çevresındeki kanşık insanları kolluyor, dostunu düşmanını ayırmanın gtıçlüğünü hatırlatıyordu ona. Hayır, üstunde silâhı olsa bile yeri degildi burası. Ama yino o kuvvetli avcı içgüdüsiyle sezıyordu ki, avı çıkmıştı önüne. Kendisi ızındeydı. Elınden kurtulamazdı artık. Tıpkı bır tavşan, bir çulluk, bir sarı asma gıbi. Şu taşın gerısinden çıkınca değilse bile. öbürünün ardından çıkınca ya da şu dala konmuşken değilse bile öbüründen havalarurken görecektı hesabını .. Tavşanlannı, keklflderini ucuz pahah demeden ilk çıkan alıcılara sattı. Pazar yerinden aynldı. Zole Kaptan ile tayfalannı kasabanın çarşısında dolanırken buldu. O gün akşama kadar Kap tan ile adamlannın ne yaptıklarını, kımlerı gördüklerini karşıdan izledi. ESKİ KOMİTECÎI FR SİLÂHLAR1YLA DOLAŞIR DURURKEN 7 HANGI ESNAİ , HANGİ KÖYLÜ GELECEĞÎNE GÜVENİRDİ... tasyonun altından kasabaya girdi. Pazar yerine kadar ana caddeyi geçti, kışlaya saptı. Kurşunlu camisinin önünden derenin karşı yakasmı izleyerek karakolun yanından kasaba alanına çıktı. Bir hafta öncekl sokağa sapınca atlanndan indı. tçlerınden bıri atların başında kaldı Öbürleri çarşı pazar dolandı. Öğle akşam yemeklerini börekçide yediler. Öğleden sonrayı bir hax ^îfeba dı^ındft dlîhryaTçihOTyordu mış Dirikmiş olarak o tlksintl, o nulantı kalmıştı bır naıta öncekı duyeulanndan ıçinde. Bunun dışınds vllzO sjülüyordu nercdevse. Sezışınde aldanmamıştı Avı. önündevdi. daldao dala konuvor. tüIeSının ucundan ayrılamıyordu. Cete agustos ooyunca çarşambaları Florına'ya gelışlennı aksatmadı. Evlıiiü de boyle ue<,ırdı. Atlılar vıne her çarşamba ögleve dogru göründüler. Flonna'nın ana caddesınde nal takırdattılar. pazar verinın kalabalığmı yardılar. mşladakı subavlara. Kurşunlu Camısının Önünde abdest alan müslümanlara. karakol görevlılerıne silâhlanyla eöründüler. Bellı verde atlanndan Inirj çarşı Dazar dolaştılar. alış veris ettiler. ö*le aksam alana oakan börekçide kann doyurup vatsı okunurken kasabadan avnldılnr. Defişen tek şev. erünler tıer gelişlennde Kısalıvordu biraz daha. Zole ıle adamlan artık aksam vpmpklennı kasabanın sokak tenerleri yandıktan sonra. amvant Fömleklı luks lâmbasıyla »ydınlatılan börekçi dükkânında yiyorlar. eecenin karanlıftında aynlıvorlardı kasabadan. Karakol Komutanj YUzbaşı Aziz Bey.'elinden Keld«i*Mjar ka cârşambâlartf * Kfeafıafta * natecak olsa, çarşıda pazarda Zo"l9 ile karşılaşırlarsa, hükümet Ueri gelenleri gibi, elinl sıkıp hos eeldin demesi gerekecektl. Bu yumuşaklıSı gösterebilecek yaradılışta deSildi o. Hürriyef'in flSnı V K<s»ha!ılann hosKÖrülerl zamanla hosnatsuzluta dBnüstü.. ta önceki gibi kasabadaki Bulgarlarla geçirip yatsıya doğru kasabadan aynldılar. Bu kez pıkın değildi Sadettin. o hafta da Zole ÜR tayfalarıyla pazar yerinde karşılaştı. Zole'yi aü üstunde gelir görünce bir hafta önceki şaşkınlığını duymadı bu kez. Bir hafta önceki gibi kendini Küçülmüs onuru yaralanmış olarak da görmüyoıdu. Sadece daha da art n«ri değijiirdR Kasaba halkı, esnat ne düsündügünü kendine saklıyordu Zole'nin kasabaya İlk gelişıerinde. Ne Türkler. Rumlar y&ıtınır görünUyorlar, ne de Bulvarlar övünüyorlardı açık açık. Arsdan iki ay geçince çok kisı esrut glbi duygulannı saklayamat oldu. Hürriyetin ilânı ıle de»1şen neydi? Dağlardaki çarpışmalar durmuştu ama, dövüşenler. dilu sllâhlar, çapraz fişekler<e böyıe elin: kolunu sallaya «al!aya dolaşırlarken, her gun venıden baslayamaz mıydı eski kavyalar? Çok kişinin tedirginliŞtnt acıfa vurdugu gibi, eylül çıkarken dag larda tek tük silâhlar pat^adıgi duyuluyordu da... HüKömetın PSki komitecilere gösUrdıgi bu geniş hoşgörüvü. kasaba Türkleri önceleri uvusuklıik. aoçnutluklan arttıkça körlüi oiaralc karşılamaya basladılar. Gerçl henüz Osmanlı ülkesıydi ama, Yunaniılar, Sırplar, Bulgarlar, yakın gelecekte, Makedonyayı bölge bölge kendilerintn gözliyle görüyorlardı şımdiden. Zole Kap tan gibi Verhoviste (1) komiteciler ise Makedonya'da bağunsız bır Bulgar devleti kurmak için savaşıyorlardı. Hesaplar niye sorulmuyordu! Zole Kaptan'ın kasabayq «ilâh II gellş giaişlerınin Ooğurduğu tatsızlık. yürek burusl'igu iki 87 içinde iyice dillenır osi'i. Niya göz vumuluyordu bu j,ösıerışe? bu açık meydan okuma:&râ" Han gi akla hizmet edıvurdu Dajtskiler? Binbaşı Enver Bey, daha öbür arkadaşlan, Istanbui'da yüksek koltuklara vsrıeçince ne çabuk unutrnuşlardı Makedonya daglannda komitecıler ardında koştuklan günleri? Selânik'te banka sovan, limanın ortasında o kos koca Fransız gemisi Gıiadelgivir'i batıran, öva^pyu. Osmanlı bankasını uç'Jian Bî.tı Trakyada süvenliklertnnen Osmanlı Devletinin sorjmln olduğu Fransız mühendisHr"»!. îngiliz rahibelerini kaçıran. sonra (Devamı 9. taytada) Bir burukluk sardı kasabayı Zole Kaptan ile taytalan, o gün öğle yemeğını alana bakan ana cadde üstündekı Bulgar börekçide yedıler. Yemekten sonra yine biraz çarşı pazar doîandılar. Bulgarların gıttigı bır kahvede oturdular. Kasabadakı Bulgarlarla çene çalarak akşamı ettikten sonra, akşam yemeklerinl yine o Bulgar börekçide yediler. Beş on Bulgarm dışınüa, kasabadaki Türklerin, Rumların, Arna\oıtların yüreklerinde bir bunıkluk bırakarak. yatsı okunurken atlarına binip gittiler. Ertesi çarşamba Zole Kaptan ardında dokuz athsı ile kuşluğ3 doğru yine Florina'da göründü. Tıpkı bir hafta öncekı gibi Is Zole Kaptan'ın kaMbaya gidijleri Mr burukluk bir tatsızlık yarıtıjordu .. (Desenler Mehmol GfİlEKYOZ) RTH KEZ BENt DÛTpUEB3E 4 İŞtM BlTtl^TlC. 15IN AyöTI TE< DiŞi BOND SAMA VABOlM CTAAlSnM B E N ' • » B . «UtSJ ÇECSECİNIN BJbSK\ ' CÖVGLJMUUA TEL1KSENBIB » 7 OEMEi: •<MD( BEM TUQMER.'f ZIVAOET EOlVOÇ . .)LGi»iv
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle